Ruslara dönük ırkçılığın da hat safhaya ulaştığı Avrupa kamuoyuna meşruiyeti sert şekilde sorgulanmaya başlanan Rus dış politikasını ayrıntısıyla anlatmak gibi oldukça zor bir görev için herhalde Rusya’da Lavrov’dan daha güvenilir bir kurmay düşünülemezdi. Lavrov kendinden emin, kendine güvendiği kadar karşısına da güven duygusunu aşılamayı becerebilen, işinin dünyadaki en 'nitelikli' temsilcilerinden sayılabilecek, yüksek standartta bir devlet adamı; Rusya’yı Avrupa televizyonlarında temsil etmek ise savaş vesilesiyle süren medya ambargosunda belki de bir daha eşi gelmeyecek bir fırsattı. Çünkü bu yayının gerçekleşeceği haberi bile başta İtalya olmak üzere Avrupa’da gazetecilik sorumluluğu ve medya/ifade özgürlüğü kapsamında büyük bir tartışmayı başlatmış bulunuyordu.
Pek çoklarının Rusya'nın 2 numarası dediği Lavrov’un Kremlin'in Ukrayna'daki savaşa bakış açısını ayrıntılarıyla değerlendirdiği yaklaşık 40 dakika süren yayın tarihe büyük ihtimalle Rusya Dışişleri’nin büyük bir başarısı olarak geçecekti. Medya ambargosunun aşılması Rusya’nın 40 dakikalık bir yayınla Avrupa kamuoyunu kendi lehine etkileyebilmesi anlamına gelmese de hızla çığrından çıkmış rusofobiye karşı önemli bir işlevi görecekti.
Öyle olmadı, 'şaşırtıcı' biçimde Lavrov tuzağa düştü. Verdiği demeç sırasında, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelttiği Nazizm suçlamaları ile Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin Yahudi olmasının çelişkili olduğuna ilişkin bir soru karşısında Lavrov, “Yanılıyor olabilirim fakat Hitler’de de Yahudi kanı vardı. Bu bir anlam ifade etmez. Nitekim Bilge Yahudi halkı da en ateşli anti-semitistlerin genelde Yahudi olduklarını söyler. Rusya’da dediğimiz gibi: Her ailenin, onu utandıran bir üyesi olur.” sözlerini kullandı. Yayın tarihe geçti, bir skandal olarak.
Son yıllarda uluslararası alanda sahip olduğu birikim, siyasi akıl ve uyanıklığı ile öne çıkan usta bir diplomatın böyle bir hataya nasıl düştüğüne değinmeyeceğiz. Bu konu ayrıca irdelenmesi gereken ve TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’ın da soL’da yayımlanan yazısında değindiği bir başka konu. Biz bu yazıda Rusya’nın yalanlamaması sebebiyle doğru olduğunu kabul ettiğimiz, Putin’in İsrail Başbakanı Benet’ten özür dilemesine yol açan Lavrov’un demecinde işaret ettiği “Hitler’in de bir Yahudi olduğu” iddiasını da irdelemeyeceğiz. Bu iddia somut bulgulara dayanmamanın ötesinde, tarihsel bir anlam ifade etmediği ve tam tersi tarihi anlamsızlaştıran bir yaklaşımın ürünü olduğu için de irdelenmeye değer bir konu teşkil etmiyor.
Biz bu yazıda tam da bu tarihi anlamsızlaştırma girişimlerinin yanlışlığına, yani faşizm ve onun yarattığı acıların bir psikopatın insanlık dışı planlarını hayata geçirmesine, aşağılanmış ve de ırkçı bir adamın kendi hırslarını acımasızlıkla gerçekleştirebileceği bir saha yaratmasına daraltılarak okunmasının gerçek sapkınlık anlamına geldiğine ve tarihsel gerçeklerle de bir bağının bulunmadığına değinmek istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid’in, Lavrov’un sözlerini "bağışlanamaz ve tarihsel bir hata olarak" niteledikten sonra söylediği “Holokost sırasında Yahudiler Yahudileri öldürmedi” sözleri gerçeğin yalnızca bir parçasına işaret ediyor. Ve tarihte “az gerçeğin” yeri yoktur.
Faşizmin kanlı stratejisi nasıl uygulamaya konuldu?
Almanya’da Nazi iktidarının kuruluş ve yayılma süreçleri değerlendirilirken emperyalistlerin görmezden geldiği olgu Hitler’in iktidara gelmeden önce de temel fikirlerini hiç gizlemediği olgusudur. 1923’te gerçekleşen “Birahane Darbesi” girişiminin ardından 5 yıl hapse mahkum olan Hitler, “iyi hal”den salıverilmeden önce hapishanede geçirdiği 8 aylık süre içerisinde nazizmin Almanya tasavvurunu ortaya koyduğu Kavgam kitabını zaten kaleme almıştı. Hitler’in anti-komünizmine eşlik eden Yahudi düşmanlığı hiçbir zaman için sır değildi. Buna rağmen Nazi iktidarına giden süreci yaratan uluslararası sermayeyi, Alman sanayicileri, Yahudi finans devleri ve enerji tekellerini Hitler’le birleştiren nokta komünizm düşmanlığıydı. Almanya’da sosyalist devrimi kendi saltanatları için tehlike olarak gören Alman sermayedarları “ari” ya da başka ırk gözetmeksizin Alman komünistlerine karşı ortak bir strateji benimsiyorlardı ve Hitler’i iktidara getiren de bu strateji oldu. Nazi iktidarının yerleşmesi ve yayılma planını devreye sokması da bu ortak stratejinin uluslararası alana tahvili vesilesiyle gerçekleşebilmişti.
İçerideki politika çoğunluğunu yahudilerin oluşturduğu geniş yoksul kesimlerden büyük oranda patronlara ve bir oranda Alman orta sınıfına sermaye transferini ve komünistlerin tasfiyesini ön görüyorsa dışarıda da emperyalistlerin nazizme biçtikleri rol Sovyetler Birliği topraklarının yağmaya açılması, Sovyet halkının ağır koşullarda, açlık ve sefaletle burun buruna emek sömürüsünün çarklarına dahil edilmesiydi. Savaş böylece insanlığın eşit ve özgür bir dünya idealine karşı kapitalizmin bayraktarlığına soyunmuş faşistlerce başlatıldı.
Hitler’in yayılma arzusunun Batılı emperyalist ülkelerce adım adım nasıl Sovyetler Birliği’ne yönlendirildiği, Sovyetler Birliği’nin Naziler karşısında uluslararası alanda nasıl bir tecrite uğradığı ve emperyalistlerin Nazi Almanyası’na dönük “yatıştırma” politikasının aslında Sovyetler Birliği’ni Faşizm karşısında yalnız bırakma politikası anlamına geldiği -bütün Sovyet karşıtı soğuk savaş propagandalarına rağmen- bugün artık tüm tarih kitaplarından rahatlıkla öğrenilebilecek temel bir olgu haline gelmiştir.
Bugün Nazi gerçeğini tüm bu emperyalist kurgudan bağımsız ele almak, kendi çıkarını Hitler’in yanında gören Yahudi olamayacağı gibi yanıltıcı bir düşünceyi ortaya çıkarır. Oysa böyle Yahudiler vardır, Hitler Almanyası’nı bankalarından açtıkları kredi hortumlarıyla besleyen Yahudiler. Tıpkı toplama kamplarına gönderilen yoksul Yahudi halkıyla dayanışma gösteren, Hitler’e direnen Almanların da var olduğu gibi… Tıpkı dünyada her ulustan ve halktan işçilerin kardeş olduğu gerçeği ile hareket eden Alman ve Yahudi komünistlerinin var olduğu gibi.
Burjuvazi toplama kamplarında insanlığımızı yakmaya çalıştı. Holokost’un kanı onların elindedir.
Biz bu insanlıktan çıkmış, gözü dönmüş sınıfı 9 Mayıs 1945’te yenilgiye uğrattık. Bugün de bu mücadele sürüyor her ulustan sömürücüye karşı büyük insanlığın savaşı!
Ve Lavrov’un reddettiği miras bizim mirasımız. O bu mirası reddettiği için tuzağa düşmek zorundaydı.
BERKAY KEMAL ÖNOĞLU / SOL-ÖZEL