17 Mayıs 2022 Salı

TARİHTE BUGÜN (17 MAYIS)

     


     OLAYLAR:

  • 1792 - New York Borsası kuruldu.
  • 1874 - Norveç İsveç'ten ayrılarak bağımsızlığını ilan etti.
  • 1902 - Yunan arkeologlarAntik Çağ'ın mekanik analog bir bilgisayarı olarak kabul edilebilecek Antikythera düzeneğini toprak altından çıkardılar. Astronomik konumları hesaplamak için tasarlanan eski mekanik bir hesap makinesidir.[1][2] 1900-1901 yılları arasında Girit ve Mora Yarımadası arasında bulunan Yunan Küçük Çuha (Antikitera) adası yakınlarında keşfedilmiş Antikitera batığından çıkarılmıştır.
  • 1904 - Jean Gabin, doğdu.Fransız oyuncu (ö. 1976)
  • 1925 - Idi Amin, doğdu. Ugandalı asker ve Uganda'nın 3. Devlet Başkanı (ö. 2003)
  • 1927 - Gülistan Güzey, doğdu. Türk tiyatro ve sinema sanatçısı (ö. 1987)
  • 1928 - Türkiye Cumhuriyeti Hıfzısıhha Müessesesi kuruldu.
  • 1940 - II. Dünya SavaşıAlman Orduları Belçika'yı işgal ederek Brüksel'e girdi.
  • 1945 - Esin Engin, doğdu. Türk besteci ve müzisyen (ö. 1997)
  • 1954 - ABD'de siyah çocukların, beyaz çocuklarla aynı okula gitmelerini önleyen yasa yürürlükten kaldırıldı.
  • 1954 - Belkıs Akkale, doğdu. Türk halk müziği sanatçısı, söz yazarı ve besteci
  • 1967 - İmam Hatip Okulu mezunlarına, üniversitelere girme hakkı tanındı.
  • 1969 - İstanbul Toptaşı Cezaevi'nde 500 mahkum af isteğiyle açlık grevine başladı.
  • 1970 - Norveçli antropolog ve kâşif Thor Heyerdahlpapirüsten yapılmış olan "Ra II" teknesiyle Fas'tan Atlantik Okyanusu'na açıldı.
  • 1971 - THKP-C üyesi dört militan, İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Ephraim Elrom'u kaçırdı. Militanlar, "20 Mayıs'a kadar cezaevlerindeki bütün devrimcilerin serbest bırakılmasını" istedi. Hükûmet, pazarlık yapmayacağını açıkladı.
  • 1972 - Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'nın 991 milyon lirayla, zarar rekoru kırdığı açıklandı.
  • 1973 - Türkiye Komünist Partisi- Marksist Leninist (TKP-ML) ve Türkiye İşçi Köylü Ordusu'nun (TİKKO) kurucusu İbrahim Kaypakkaya sıkıyönetimde gözaltında bulunduğu sırada gördüğü işkenceler sonucunda öldü.
  • 1976 - Batman ve Malatya'da Petrol-İş üyesi 5 bin işçi grev çıktı.
  • 1982 - Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı kuruldu. Vakıf, Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve diğer Millî Güvenlik Konseyi üyesi komutanların aralarında topladıkları parayla kuruldu.
  • 1983 - Ankara Bahçelievler'de 8 Ekim 1978 tarihinde, TİP üyesi yedi kişiyi öldürmekten yargılanan Haluk Kırcı ve Ahmet Ercüment Gedikli ölüm cezasına çaptırıldı.
  • 1983 - İsrailLübnan ve ABD arasında, 17 Mayıs Antlaşması imzalandı. 14 Eylül günü Lübnan’ın Hristiyan devlet başkanı Beşir Cemayel'in öldürülmesi üzerine yerine kardeşi Amin geçti ve aynı gün Ariel Şaron’un komutanlığındaki İsrail Ordusu Beyrut’a girdi. 16 Eylül günü ise İsrail’in onay verdiği Falanjistler Sabra ve Şatila mülteci kamplarında yaşayan iki bine yakın sivili katletti. Bu olaydan sonra o dönemde İsrail güçlerine komuta etmekte olan Şaron’a “Beyrut Kasabı” lakabı takıldı. İmzalanan antlaşmayla İsrail’in geri çekilmesi sağlandı. Hizbullah’ın ABD hedeflerine gerçekleştirdiği saldırılar bu süreçte hız kazandı. 18 Nisan 1983'te ABD’nin Batı Beyrut’taki büyükelçiliğine düzenlenen saldırıda 63 kişi öldü. ABD ve Fransa askerlerinin bulunduğu Çokuluslu Güç karargahına 23 Kasım günü düzenlenen saldırıda 298 asker öldürüldü. 20 Eylül 1984’te ABD büyükelçiliği bu kez İslami Cihat’ın hedef oldu ve 8 kişi öldürüldü. Bu saldırılar Hizbullah’ın yıldızını iyice parlattı.
  • 1983 - Savcı Doğan Öz'ü 1978'de Ankara'da öldürmekten sanık İbrahim Çiftçi beraat etti.
  • 1987 - İstanbul'da 80'li yılların ilk kitlesel kadın yürüyüşü "Dayağa Karşı Dayanışma Yürüyüşü" yapıldı. Yürüyüşe iki binden fazla kadın coşkuyla katıldı.
  • 1989 - Çin'de 1 milyondan fazla gösterici, başkent Pekin'deki Tiananmen Meydanı'nda siyasal özgürlüklerin genişletilmesi için açlık grevi yapan öğrencileri desteklemek amacıyla yürüyüş yaptı.
  • 1989 - Çekoslovakya'da dört aydır hapiste olan yazar Vaclav Havel serbest bırakıldı.
  • 1992 - Dünya Sağlık Örgütü (WHO), eşcinselliği akıl hastalıkları listesinden çıkardı.
  • 1994 - İstanbul Savaş Karşıtları Derneği kapatıldı.
  • 1994 - Türkiye ekonomisi, 14 yıl aradan sonra yeniden IMF denetimine girdi.
  • 1995 - Hava-İş sendikası başkanı Atilay Ayçin bir konuşmasında bölücülük yaptığı iddiasıyla yargılandı, 1yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı ve tutuklandı.
  • 1995 - Nasuh MahrukiEverest'in zirvesine çıkan ilk Türk oldu. (Bazı kaynaklar 25 Mayıs olarak yazsa da bu tarih, Nasuh Mahruki tarafından teyit edilmiştir.)
  • 1996 - Yaşar Kemal'e İspanya'da Uluslararası Katalonya Ödülü verildi.
  • 1997 - Barış İçin Bir Milyon İmza" girişiminin topladığı imzalar Meclis'e iletildi.
  • 2000 - Doçent Doktor Bahriye Üçok ile Muammer Aksoy'un öldürülmesi olayına karışan 4 kişinin yakalandığı açıklandı.
  • 2000 - GalatasarayUEFA Kupasını kazanarak Avrupa'da kupa kazanan ilk Türk futbol takımı unvanını aldı.
  • 2006 - Danıştay'a avukat Alparslan Arslan tarafından düzenlenen silahlı saldırıda, Danıştay İkinci Dairesi Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin yaşamını yitirdi ve dört üye de yaralandı.
  • 2009 - Ergenekon soruşturması nedeniyle Atatürkçü Düşünce Derneği'nin düzenlediği Tandoğan'daki Cumhuriyet Mitingi'ne binlerce kişi katıldı.
  • 2009 - Eurovision 2009 Finali Sonuçlandı. Norveç "Fairytale" adlı şarkıyla 1. oldu. Temsilcimiz Hadise ise 4.lükle yetindi.
  • 2010 - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın istifa etmesinden sonra; CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu görevinden istifa edip Genel Başkanlık için aday olacağını açıkladı.
  • 2010 - İran'ın uranyum takasına ilişkin ortak formülle ilgili anlaşma, TürkiyeBrezilya ve İran Dışişleri Bakanları tarafından imzalandı. Uranyum takasının Türkiye'de yapılacağı da, bu imza ile resmileşmiş oldu. İran'ın 1200 kilogram düşük seviyede zenginleştirilmiş uranyumu, yüksek seviyede zenginleştirilmiş uranyumla takas edeceği kaydedildi.
  • 2010 - Zonguldak'taki Türkiye Taşkömürü Kurumu, Karadon Müessese Müdürlüğü maden ocağında patlama meydana geldi. 30 işçi göçük altında kaldı. 20 Mayıs 2010 tarihinde 28 işçinin cesedine ulaşıldı.


      ÖLÜMLER:
  • 1510 - Sandro Botticelli, İtalyan ressam (d. 1445)
  • 1727 - I. Katerina, Rus Çariçesi (d. 1684)
  • 1729 - Samuel Clarke, İngiliz filozof (d. 1675Newton'un önce öğrencisi, sonra dostu ve savunucusu olmuş olan İngiliz filozof ve ilahiyatçı. Tanrı'nın varlığını, "matematiksel yönteme yakın" bir yöntemle kanıtlamaya çalışmış olan Clarke, ahlak ilkelerinin matematiksel önermeler kadar kesin olduğunu; bundan dolayı inancın yardımı olmadan, yalnızca akıl aracılığıyla bilinebileceklerini öne sürmüştür.
  • 1750 - Georg Engelhard Schröder, İsveçli portre ve tarih ressamı (d. 1684)
  • 1829 - John Jay, Amerikan devlet adamı, yurtsever ve diplomat (d. 1745Amerika Birleşik Devletleri'nin kurucu babalarından olan Amerikan devlet adamı, hukukçu ve diplomat.1783 Paris Antlaşmasını Amerika Birleşik Devletleri adına imza etmiştir. Jay, Amerika Birleşik Devletlerinin 1789-1795 yılları arası görev yapmış olan ilk başyargıcıdır.
  • 1838 - Rene Auguste Caillie, Fransız kaşif (d. 1799) Afrika kıtası ve Timbuktu ile ilgili önemli keşiflerde bulundu.
  • 1838 - Charles-Maurice de Talleyrand-Périgord, Fransız siyaset adamı (d. 1754Dışişleri Bakanı'dır. 1815 Viyana Kongresi'nin mimarlarındandır. Sadece Fransa’nın değil bütün Avrupa tarihinin en önemli diplomatlarından biridir.
  • 1880 - Ziya Paşa, Türk şair ve siyaset adamı (d. 1826)Tanzimat devri devlet ve fikir adamı, gazeteci ve şairdir. Osmanlı İmparatorluğu'nda 19'uncu yüzyılın en önemli devlet adamlarından birisidir ve Tanzimat edebiyatının en fazla eser veren yazarlarındandır.[3] Şinasi ve Namık Kemal ile birlikte “Batılılaşma” kavramını ilk defa ortaya atan Osmanlı aydınları arasında yer alır. Sultan Abdülaziz döneminde Avrupa'ya kaçarak Jön Türkler'e katıldı. Çıkardığı gazete aracılığıyla devrin hükûmetini eleştirdi. Yurda döndükten sonra vali olarak hizmet verdi ve görev yeri olan Adana'da vefat etti. "Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" ve "Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir / Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" gibi kimi beyitleri darb-ı mesel olmuştur.
  • 1886 - John Deere, Amerikalı tarım makineleri üreticisi (d. 1804)
  • 1941 - Wil van Gogh, Hollandalı hemşire ve erken feminist (d. 1862) Dünyaca ünlü ressam Vincent van Gogh ve sanat simsarı Theo van Gogh'un kız kardeşidir.4 Aralık 1902'de Ermelo'daki Veldwijk Psikiyatri Enstitüsüne hasta olarak kabul edildi. Koyulan dementia prekoks tanısı o zamanlar ölümcül bir hastalık olarak kabul ediliyordu. Sonraki akıl hastanesi kayıtlarında şunlar yazıyordu:
    « Burada uzun süredir bulunan hastanın durumunda hiçbir kayda değer değişiklik olmadı. Halen yalnız duruyor ve içine kapanık, nadiren konuşuyor ve sorulara genellikle cevap vermiyor. Bütün gününü salonda aynı yerde geçiriyor, sandalyesine oturuyor ve etrafına boş gözlerle bakıyor. Yıllarca yemek yemeyi reddetti ve beslenmesinin yapay yöntemlerle sağlanması gerekti... »

    Wil van Gogh, yaklaşık 40 yıl kaldığı Ermelo'da 17 Mayıs 1941'de öldü.Zihinsel olarak hasta olup olmadığının günümüzde kanıtlamanın zor olduğu düşünülür. Renate Berger, Wil van Gogh'un "tanınmış erkek kardeşlerin" kaderini paylaştığını iddia eder.

  • 1944 - Milena Jesenska, Çek gazeteci, yazar ve çevirmen (d. 1896) Sadece Franz Kafka'nın sevgilisi olarak anımsanması, hem yaşadığı döneme, hem de içinde bulunduğu özgürlükçü harekete bakıldığında doğru olmaz. Bunun dışında siyasal duruşu ve politik kimliği de yaşadığı dönem açısından tartışmasız en marjinal tanımlamalarından biridir. Yeraltından çıkardıkları bir gazetede yazdığı yazılar ve sosyalistlerle yaptığı iş birliği sebebiyle ismi arananlar listesinden hiç eksik olmaz. Ancak o kalıp savaşmayı tercih etmiştir. En sonunda Naziler tarafından yakalanıp bir toplama kampına götürüldüğünde, halindeki asalet ve duruşundaki dirayetle, hep farklı bir yerde kalmayı başarmıştır. Kampın ağır koşullarına dayanamayarak böbrek yetmezliğinden öldüğünde bile Milena, adını unutulmayan bir isim olarak tarih sayfalarına kazımıştır.
  • 1947 - George Forbes, Yeni Zelanda Başbakanı (d. 1869)
  • 1951 - Ali Şefik Özdemir, Türk siyasetçi (d. 1885Kahire El-Ezher ve Darülfünun Edebiyat-ı İslamiye Şubesi mezunudur. Tüccarlık, Çiftçilik, Nâfıa İşleri, Şam-Türk Arap Birliği Teşkilatı Kuruculuğu, Müteahhitlik, Ayıntap Milis Kaymakamlığı, TBMM VI. Dönem Siirt, VII. Dönem Gaziantep Milletvekilliği yapmıştır. Evli ve beş çocuk babasıdır. Kafkasya'dan Mısır'a göç eden Adige Mısır kölemenlerinden  Özdemir ailesine mensuptur. İnkılapçı, cesur ve bu memlekete candan bağlı biriydi. O'nun Hatay, Irak, Suriye akınları başlı başına bir destandır. Antep harbi sırasında, Suriye hakkında Mustafa Kemâl Paşa'ya bilgi vermek maksadı ile Antep'e gelmiş olan bu kahraman burada iken, Fransızların Suriye'yi işgâl etmeleri üzerine Antep müdafaasının başına getirilmiş, nihayete kadar da çalışmıştır. Ankara'da vefat etmiş, vasiyeti üzerine cenazesi Gaziantep'e getirilerek, Asrî mezarlığa 18781 numaralı mezara gömülmüştür.
  • 1957 - Nurullah Ataç, Türk yazar ve eleştirmen (d. 1898Nurullah Ataç, 21 Ağustos 1898'de Joseph von Hammer'in Osmanlı Tarihi isimli kitabı Türkçeye çeviren Mehmed Atâ Bey'in oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Nurullah Ataç'ın babası Mehmet Ataç başarılı bir bürokrat idi. İlkokuldan sonra Galatasaray Lisesi'nde 4 yıl okudu. Daha sonra eğitimini İsviçre'de sürdürdü. Babasının ölümünün ardından 1919'da İstanbul'a döndü 1922 yılına kadar İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni sürdürdü tamamlayamadı. Fransızca öğretmenliği ve tercümanlık yaptı. 1945'ten sonra Cumhurbaşkanlığı çevirmeni olarak görev yaptı.TDK yayın kolu başkanı oldu. İlk şiirleri Dergâh'ta yayımlandı. Fransız, Latin ve Rus klasiklerinden çeviriler yaptı. Gazete ve dergilerde eleştiri ve deneme türünde yazılar yazdı. Eleştiri yazılarıyla Türk edebiyatında izlenimci eleştirinin ilk örneklerini verdi. Akşam'da tiyatro eleştirmenliği, Hakimiyeti MilliyeUlus, MilliyetTanPostaCumhuriyetSon HavadisDünya  gazetelerinde eleştiri yazıları çıktı. Denemeleri Türk DiliVarlıkYedi günÜlküSeçilmiş Hikayeler dergilerindedir.Ataç, tiyatro eserleri için yazdığı eleştirilerle Türk tiyatrosu için bir yol gösterici olmuştur. Batılı tiyatroyu yakından tanıyan Ataç, Türk tiyatrosunun ve seyircisinin Batı’nın seçkin oyunlarını oynayacak ve izleyecek düzeye gelmesi için çok çaba harcamıştır. Ataç tiyatro hakkında yazmış olduğu eleştirilerle yalnızca tiyatro sanatı ile ilgili teorik görüşlerini ve Türk tiyatrosunun tarihî gelişimini gözler önüne sermekle kalmamış, aynı zamanda bu sanatın Türkiye'de gelişimine de katkıda bulunmuştur.
  • 1959 - George Albert Smith, İngiliz Kraliyet Astronomi Derneği üyesi, mucit ve öncü film yönetmeni (d. 1864)  İsa Mesih'in Son Zaman Azizler Kilisesi'nin 8. başkanıdır. Kilise üyeleri tarafından peygamber olarak kabul edilmektedir
  • 1974 - Refik Epikman, Türk ressam (d. 1902)
  • 1980 - Gündüz Kılıç, Türk futbolcu ve teknik direktör (d. 1918)
  • 1986 - Lyudmila Pahomova, Sovyet olimpiyat şampiyonu buz patenci (d. 1946)
  • 1993 - Handan Adalı, Türk sinema sanatçısı (d. 1922)
  • 2002 - Mahzuni Şerif, Türk halk ozanı (d. 1938)
  • 2002 - Dave Berg, Amerikalı karikatürist (d. 1920)
  • 2004 - Tony Randall, Amerikalı oyuncu (d. 1920)*
  • 2005 - Melahat Pars, Türk besteci (d. 1918)

  • 2012 - France Clidat, Fransız piyanist (d. 1932)
  • 2012 - Donna Summer, Amerikalı şarkıcı (d. 1948) Disko Kraliçesi lakaplı Donna Summer, kanser hastalığıyla mücadelesini kaybetti.

10 olayla iç ve dış gündem - Hayri Kozanoğlu / BİRGÜN

 


Küresel borsalardaki düşüş, kripto para piyasalarındaki kriz, Kaftancıoğlu’na reva görülen hukuksuzluk... Ülke ve dünya gündemi arasından yazı konusu belirlemek zorlaşınca 10 maddede değerlendirme yolunu tercih ettim.

Yoğun dünya ve Türkiye gündemi arasından yazı konusu belirlemek de açıkçası kolay olmadı. Her biri geleceğe de damga vurabilecek gündemlerden on tanesini, kısa kısa değerlendirme yolunu seçmek en pratik çözüm oldu.

Gerici hamleler sürüyor

Her geçen gün laikliği hiçe sayan, şeriat kurallarını normalleştiren yeni uygulamalara rastlanıyor. Eskişehir Kültür Festivalinin ahlaka aykırı görüntüler, içki içiliyordu gibi gerekçelerle yasaklanması, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin geleneksel “İnek Bayramı” konusunda Ankara Üniversitesi’nin adli inceleme başlatması bu zırvalıklara eklenen son halkalar.

Pegasus Hava Yolları’nın Ramazanda içki sofrasından yaptığı paylaşım nedeniyle bir çalışanını işten çıkarması, özel sektörün seküler kesiminin de “gericileşme” basıncını ensesinde hissettiğinin ve buna teslim olduğunun açık bir örneği. Sanatçı Melis Sözen’in kıyafetinin dekolteliğini suç olarak niteleyen eski MHP milletvekiline verilen sert tepkiler, toplumda laikliğe sahip çıkanların kararlılıklarının sürdüğünü gösteriyor. Özellikle halkın geçim sorunlarında sıkıştıkça, iktidarın laik-muhafazakar kutuplaşmasını derinleştirerek, gündemi saptırma çabalarına önümüzdeki dönemde de sık sık tanık olacağız gibi görünüyor.

Dünya gıda krizi kapıda

Covid pandemisi ve şiddetli kuraklık nedeniyle zaten yükselme trendinde olan gıda fiyatları Ukrayna savaşının yarattığı nakliye sorunları nedeniyle tavan yaptı. Endonezya’nın palm yağı ihracatını yasaklamasının ardından, Hindistan da buğday ihracatında aynı yola gitti. BM tarafından 21 milyonu çocuk 45 milyon kişinin açlık sınırında olduğu belirtiliyor.

G-7 ülkeleri Rusya’nın Ukrayna’nın hububat sevkiyatını engellemesini kınarken, başta ABD ve üye ülkeler savaşın bitmesi için hiçbir çaba sergilemediği gibi, aksine çatışmaları körüklüyor. Gıda fiyatlarındaki bu seyrin öncelikle Afrika ve Asya, dünyadaki yoksul ülkelerde büyük bir insani trajedi yaratması, 2007’deki benzer gıda ayaklanmalarının patlak vermesi kaçınılmaz gözüküyor.

Kaftancıoğlu’na reva görülen

Gezi ve Kobani davalarındaki hukuksuzlukların ardından Canan Kaftancıoğlu’na yıllar önceki sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek verilen siyasetten yasaklama cezası, AKP rejiminin seçimler yaklaşırken her türlü kanunsuzluğa baş vurabileceğini ve adaleti zedeleyeceği adımı atabileceğini, normal bir seçim süreci yaşanmayacağını gösterdi.

İmamoğlu’nun Karadeniz gezisinin ardından toplumsal muhalefette gözlenen dağınıklık hali, yerini Kaftancıoğlu’na kitlesel bir sahip çıkışla birlik ve dayanışma havasına bıraktı. Kılıçdaroğlu’nun kanunsuz para militer örgüt Sadat çıkarması da, yerinde bir hamle olarak geniş destek buldu. Her iki konuda da iktidar sözcülerinin inandırıcılıktan uzak, düşük profilli açıklamaları kendi cephelerinde de tam bir mutabakat sağlayamadıklarının, kamuoyu nezdinde fikri hegemonyalarının iyice zayıfladığının belirtisi sayılabilir.

Sığınmacı sorununun kaşınması

Sığınmacıları hedef alan ırkçı açıklamalar, tepkileri bu sorunun asıl vebalini taşıyan emperyalizm ve AKP rejiminden uzaklaştırıp, sürecin mağduru sade insanlara yöneltiyor. Bunca tahrike karşın şu ana kadar büyük bir şiddet dalgasının yaşanmaması, yarın böyle bir tehlikeyle karşılaşılmayacağı anlamına gelmiyor. Son dönemdeki öfke patlamasının sığınmacıların aynı mahallelerde yaşadığı, işini elinden aldığı, kiralarını yükselttiği kent yoksullarından ziyade şehirli orta sınıflardan yükselmesi dikkat çekiyor.

Sığınmacıların tedirgin ettiği, özellikle tatil ve bayram günleri kendi yaşam alanlarında görünür olmalarından dahi rahatsızlık duyan bu kesimler daha ziyade sosyal medya paylaşımlarıyla, Zafer Partisi’nin yabancı düşmanı açıklamalarına alkış tutarak tepkilerini ifade ediyorlar. Ancak provakasyonlara çok açık bir ortam bulunuyor. Bu konuda sosyalist partiler, küçük farklarla da olsa insani yaklaşımları, enternasyonalist vurgularıyla bir kez daha toplumun vicdanını temsil ettiklerini göstererek, iyi bir sınav verdiler.

Kripto para piyasaları krizde

Tüm dünyada 1.3 trilyon dolarlık bir sektör haline gelen kripto para piyasalarında büyük bir deprem yaşanıyor. Hafta 26 milyar dolarlık bir piyasa değerine ulaşan, kendini “stable coin”, yani istikrarlı para olarak pazarlayan Terra’da satışlara başladı. Fiyatını 1 dolara çıpalama iddiası kısa sürede yalanlandı. Birbirlerini karşılıklı destekleyen “kardeş para” Luna da hemen ardından çöktü. Belki daha da önemlisi, Tether adlı, 180 milyar dolarlık “istikrarlı para” pazarının en büyük kripto parasının güvenirliliği de tartışılmaya başladı. 1 dolar garantisi fiyatının 95 cente gerilemesiyle tartışmalı hale geldi.

Tether’in özelliği, bir kripto paradan diğerine geçişte ara mola olanağı sağlaması, likidite unsuru olmasıydı. Böylelikle kripto pazarının, merkez bankaları tarafından yaratılan “itibari paralara” alternatif bir ekosistem oluşturduğu iddiası da sarsıldı. Nitekim piyasanın belirleyici oyuncusu Bitcoin’in fiyatı da daha Kasım’da 69 bin dolar iken 31 bin dolara kadar düştü. Türkiye’de de 4 milyon civarı yatırımcıyla 1 milyar dolara ulaşan kripto para piyasasındaki bu sarsıntı, çoğu amatör milyonlarca yatırımcının büyük zararlara uğraması, kişisel trajediler yaşanması riski taşıyor.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği

Tayyip Erdoğan’ın İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine ilişkin “olumlu bir düşünce içinde değiliz” açıklaması, anlamlı bir gerekçeye dayanmıyor. NATO’nun ABD’nin öncülüğünde Rusya’yı tüm kanatlardan kuşatmaya, adeta daha şiddetli çatışmalara davetiye çıkarmaya dayanan saldırgan tutumu, böyle bir gerekçeyle veto edilse, Erdoğan açısından doğru bir çıkış sayılabilirdi. Ancak söz konusu ülkelerin PKK’nın faaliyetlerine, sol örgütlerin varlığına göz yumması bahanesi, en hafifinden konunun bağlamı dışında kalıyor. Batıdan yeni tavizler koparma düşüncesi ve/veya iç politikada propaganda malzemesi yapma planı gibi pragmatik düşüncelere dayandığı izlenimi veriyor.

AKP’de iç çatlaklar derinleşiyor

Erdoğan’ın dış politikada, arkasında yenilip yutulmaz iddialar bırakarak çok hızlı manevralar yapmasina kendi yandaş camiası dahi ayak uydurmakta zorlanıyor. “ABD’nin desteğiyle iktidara geldik” diye itirafta bulunan Ethem Sancak’ın üstünün çizilmesinden sonra, Cahit Özkan’ın köprünün altından çok suların aktığını algılayamayarak BAE’yi “FETÖ finansörlüğü” ile suçlaması, AKP içinde suların kolay durulmayacağını gösteriyor.

Bülent Arınç’ın Kaftancıoğlu kararının hukukla bağdaşmayacağı iması da iç çatlaklardan biri sayılabilir. AKP’nin kitle desteği zayıfladıkça bu sorunların derinleşeceği, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedeceğinin anlaşılması halinde ise, daha ciddi kavgaların patlat vereceğini tahmin edebiliriz.

Küresel borsalar düşüşte

13 Mayıs Cuma günü ABD hisse senedi borsaları bir toparlanma belirtisi gösterse de, belli başlı endeksler haftayı yüzde ikinin üzerinde kayıplarla kapattı. Son altı ayda teknoloji ağırlıklı Nasdaq yüzde 26, Sand P 500 yüzde 14 ve Dow Jones yüzde 11 düştü. Tüm Avrupa endekslerinde de kayda değer gerilemeler gerçekleşti.

Faizlerin yükselmesi tahvil piyasalarında da, fiyatların gerilemesi kaynaklı ciddi zararlara yol açtı. Bu gelişmeler üç açıdan önemli. Birincisi, tüm finansal piyasalar birbirine bağlı olduğu için, bir varlık sınıfındaki satışlar, özellikle teminat tamamlama gereğinden ötürü diğerlerinde de satışları tetikliyor. Top yekun bir kriz riskini artırıyor. İkincisi, finansal varlıkların zarar ettirmesi, reel varlıklara özellikle emtialara yönelmeyi getiriyor. Buradaki yükseliş ise enflasyonu körüklüyor. Üçüncüsü, başta ABD gelişmiş ülkelerde nüfusun büyük çoğunluğu özellikle emekli fonları nedeniyle borsaları yakından izliyor. Düşüşler “fakirleşiyorum” duygusu yaratıyor. Buna “refah etkisi” deniyor. Böyle bir karamsarlık psikolojisinin mal ve hizmetlere talebi düşürmek, reel ekonomiyi daha da yavaşlatmak tehlikesi bulunuyor.

Stagflasyon tehlikesi

Geçtiğimiz hafta açıklanan ekonomik veriler, durgunluk ile enflasyonun bir arada yaşanacağı bir sürece doğru sürüklendiğimiz yargısını güçlendirdi. TÜİK istatistiklerine göre Mart ayında kış şartları ortadan kalkmasına karşın işsizlik %0.8 artışla %11.5’e yükseldi. Sanayi üretimi ise bir önceki aya göre %1.8 azaldı. Kredi kartı harcamaları yıl başından bu yana %31.7 tüketici enflasyonuna karşın, sadece %15 arttı. Geçtiğimiz hafta ise nominal anlamda da gerileme sergiledi. Yılbaşındaki ücret artışlarının harcamaları öne çekme eğilimine rağmen zayıf seyreden talep, önümüzdeki aylarda satın alma gücünün giderek erozyona uğramasıyla iyice hız kesebilir. Stagflasyon belirtileri netleşebilir.

Döviz kurları sıçradı

2 hafta içerisinde dolar kuru yaklaşık %5 sıçramayla 15.50 liraya taşındı. Bu gelişmede elbette doların küresel piyasalarda yükselişinin de etkisi var. Ancak her hafta kamunun 5-6 milyar dolar döviz sattığı belirtilerine karşın böyle bir artış görülmesi, üstelik geçtiğimiz hafta ağırlıklı bireylerden gelmek üzere pariteden arındırılmış döviz mevduatlarının 1.7 milyar dolar yükselişi kaygıları artırıyor.

Döviz hareketleri çok hassas bir dengeye dayanmak zorunda: eğer kurlar hiç oynamazsa, en son 782 milyar liraya dayanan KKM’deki tasarruf sahipleri faiz geliri sağlayamayacaklar, sistem dışına çıkma eğilimine girebilecekler. Kurların hızlı hareketi ise, bir kez daha kontrolden çıkma riskini artıracak.KKM`nin bütçe üzerindeki yükünü ağırlaştıracak Bu nedenle kur cephesinde önümüzdeki iki hafta kritik görünüyor. Kurun 15.50 lira civarında istikrar kazanması, kur krizini sonra nüksetmek üzere bir süre daha erteleyebilir.

Hayri Kozanoğlu / BİRGÜN