Neredeyse bir ‘suçlu cennetine’ dönmüş Türkiye’de iki yıl önce sessiz sedasız son 40 yılın narko-ekonomisini şekillendirmiş bir isim yakalandı. Bir kısa resmi bülten dışında dışarıya hiçbir bilgi sızmadı. Peki, kimdi bu isim ve Türkiye’de ne arıyordu?
Peki kimdi bu ve İstanbul’da ne arıyordu?
Birazdan okuyacağınız hikaye, uluslararası araştırmacı gazetecilerin ortaya çıkardığı bilgilere ve Brezilya’da süren bir davanın ilk elden belgelerine dayanıyor. Filistin’in komando kamplarından başlayıp İtalyan mafyasıyla buluşan, oradan Brezilya’nın en büyük karteline uzanan ve finali İstanbul’da yaşanan bir hikâye...
Önce narko-ekonominin küresel işbölümünde Türkiye’nin yerine dair genel bir gözlemi paylaşalım.
Kokain davalarıyla ilgili bir araştırmada şöyle deniliyor: “Eskiden suçlular Brezilya’ya kaçardı. Şimdi Türkiye’ye sığınıyor.” Haksız bir kanı olmasa gerek. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da TRT ekranlarından itiraf etmişti. “En azılılar bize geliyor” demişti. Mesele sadece kokain trafiğiyle sınırlı değil yani. Türkiye’nin, kartel yöneticilerinin rahat yaşadığı bir yere dönüşmesi. Vatandaşlık almanın, mülk edinmenin, para getirmenin olabildiğince kolaylaştırıldığı, yakalanan tonlarca kokainin sahipsiz kaldığı, bir tür ‘suçlu serbest bölgesi’ sanki. Büyükler geliyorsa, kara para trafiği de buradan dönüyor demektir. İşin hiç takip edilmeyen kısmı bu zaten. En küçük olayda bile ‘resmi bir omerta’ devreye giriyor hemen. Kokain, polisiye baskınla sınırlı kalıyor ve devamı siyasi bir sükut suikastına uğruyor.
KÜRESEL TİCARETİN İKİ ÖNEMLİ İSMİ
İşte Sarıyer’de yakalanan kişinin kim olduğunu da Brezilya’daki bir davadan öğrendik. 2017’de yapılan ‘Brabo Operasyonu’nun hedefi, Sırp klanlarla işbirliği içinde Avrupa’ya yapılan sevkıyatlardı. İş çözüldükçe hiyerarşinin tepesindeki bir isim netleşiyordu. O kişi, 59 yaşındaki Waleed Issa Khamayis’ti. Sadece 2015-17 arasında 8 ton kokain sevk ettiği söyleniyordu. Fakat soruşturmayı yürüten savcılığın araştırmaları Khamayis’in küresel bir baron olduğunu ortaya çıkardı.
Khamayis üç yıl sonra, 22 Temmuz 2020’de Sarıyer’de yakalandı. İstanbul Emniyeti’nin 26 Temmuz’daki basın bülteninde şöyle deniliyordu: “Brezilya makamlarınca hakkında 2 farklı kırmızı bülten çıkarılan ve iadesi istenilen uluslararası uyuşturucu baronu Ürdün uyruklu W.I.A.K. isimli şahıs, Sarıyer ilçesindeki lüks villasına yapılan operasyon neticesinde yakalanarak gözaltına alınmıştır.”
Khamayis hakkında yegâne bilgilendirme bu kadardı. Onun ne derece önemli olduğunu ise bir yıl sonra başka bir açıklamada görecektik. 25 Mayıs 2021 günü Brezilya Adalet ve Kamu Güvenliği Bakanlığı, Rocco Morabito’nun yakalandığını duyurdu. İtalya’nın Güney burnundaki Calabria’da doğup Avrupa’nın en güçlü suç örgütüne dönüşen Ndrangheta’nın üç önemli ailesinden birinin lideriydi. Ndrangheta’yı anlatmaya lüzum yok aslında. Uyuşturucu, silah, insan, uranyum vs. akla gelebilecek her türlü kaçak ticarette tekelleşmiş, milyarlarca avroluk bir suç ekonomisine hükmediyor. 30’dan fazla ülkede hâkimiyeti var. Akademiden yargıya, bürokrasiden siyasete uzanan ilişkileriyle paralel devlet gibi.
Ndrangheta liderlerinin aileleri ile yıllara dayalı bir dostluk.Morabito’nun yakalanma haberi Batı’da ses getirdi. Aynı haberlerde ismi anılan diğer kişi Khamayis’ti. İkisinin son 40 yılın küresel kokain ticaretinde kilit olduğu, iade edilmesi halinde farklı coğrafyalara yayılmış ilişki ağına dair önemli bilgiler elde edileceği belirtiliyordu. Lakin iade diplomasinin işlemediğini Brezilya’daki davadan anlıyoruz. Buna karşın böylesine önemli birinin Türkiye’de ne zamandır bulunduğu, ne yaptığı, ilişkileri, para trafiği soruşturuluyor mu, bilmiyoruz. Her zamanki gibi bizdeki ayağı karanlıkta kalıyor.
Şimdi Khamayis’in film gibi hikâyesini bir özetleyelim. Neden önemli, daha iyi anlaşılacaktır.
FİLİSTİNLİ KOMANDODAN BREZİLYA KARTELİNE
1961’de Ürdün’de doğan, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün komando kamplarında eğitim alan birisi. 1980’de İtalya’ya gidiyor, Perugia Yabancılar Üniversitesi’ne giriyor. Mafya gruplarıyla ilişkiler kuruyor. Çünkü hem Filistinlilerin oturum izni vb. için mafyanın aracılığı mecburi, hem de Filistin’e silah sağlamak için mafya ilişkisi şart. Milano’ya yerleştikten sonrası, Calabria mafyasıyla sıkı ilişkiler dönemi. Morabito’nun yönettiği bir kokain sevkıyatının ucu Khamayis’e ulaşınca istihbaratın radarına giriyor. Kaçıyor ve 19 Kasım 1992’de resmi bir polis açıklamasında akıbeti öğreniliyor: “30 yaşlarında Filistinli bir komando Brezilya’da kokain ticaretinden tutuklandı.” Böylece Atlantik’in öte yakasındaki perde açılıyor.
1992’de İtalya'ya 592 kilo kokain ihraç edecekken tutuklanıyor. Operasyonun bir özelliği var. Bugün yaygın olan konteyner kullanımı, o günlerde yeni karşılaşılan bir yöntem. Kısa süreli cezaevi hayatı, firarlar derken kara para aklamadan açılan dava 2008’de düşürülüyor. Ülkeden ayrılıyor ve nihayet İstanbul’da çıkıyor karşımıza.
Ndrangheta’nın liderlerinden Rocco MorabitoBurada herkesin bildiği yazılı olmayan bir kuralı hatırlatarak devam edelim. Hiçbir ülkede istihbarat desteği almadan büyük çaplı suç faaliyeti yürütülemez. Latin Amerika’da da işler kontra faaliyetlerle iç içe geçtiğinden kokain davaları sonuçsuz kalıyordu. 2010’lardan itibaren değişen bir şeyler oldu. Sebeplerini de sadece suç alanında aramamak gerekiyor. ABD’nin siyasal pozisyonu, despotik rejimlerin yükselişi, siyasetin finansmanı, Suriye ve Libya’daki vekalet savaşları ile beraber düşünmek lazım. Yeni kokain hatlarıyla yeni politik harita şaşılacak derecede örtüşür.
Nitekim bugün Brezilya savcılığının belgelerine bakıldığında, Khamayis’in öyle birkaç yüz kilo kokainle uğraşmadığı anlaşılıyor. 1993’te kurulan ülkenin hakim karteli PCC’nin (Primeiro Comando da Capital) örgütleyicilerinden olduğunu, İtalyan mafyasıyla beraber 2000’lerden sonraki kokain rotasını çizdiğini okuyoruz. Mesela ağırlığı artan iki rota şöyle: İlki, Uruguay ve Arjantin merkezli önce Güney Afrika’ya, ardından İtalya ve Karadağ’a uzanan hat. İkincisi, Kolombiya’dan Orta Afrika’ya ve Türkiye’ye gelen hat. Her ikisinde de Balkan suç örgütleri kritik rolde. Sırp ve Kolombiyalılar’ın adını daha sık duymamızın sebebi budur. Khamayis, bundan dolayı önemli.
İSTANBUL’A NASIL GELİYORLAR?
İstanbul’a niye ve nasıl geldiğinin yanıtını ise dava tutanaklarındaki bilgilerden ve biraz da tahminle söyleyebiliyoruz. 2017’de gıyabi tutuklama kararı verilince Türkiye-Brezilya arasında iade anlaşması olmaması nedeniyle burayı tercih etmiş. Üstelik Brezilya savcılığının yazışmalarına göre Türkiye, Khamayis’i kırmızı bültenden değil sahte evraktan tutuklamış. Tamam, kırmızı bültenin işe yarayıp yaramadığı tartışmalı ama Rus’u, Sırp’ı, Kolombiyalısı, İranlısı her kültürden, her kimlikten baronun koşup gelmesi ve yıllarca lüks villalarda yaşaması tuhaf! Garip olan başka bir şeyi daha kısaca anlatalım. Baronların neredeyse tamamının Kuzey Makedonya pasaportuyla girmesi. Neden peki?
Geçen yılın mayıs ayında Kuzey Makedonya’da İçişleri Bakanlığı’ndan 9 yetkili, suç örgütlerine pasaport sağladıkları için tutulandı. 215 kişiye yoksul, kimsesiz insanların bilgileri kullanılarak gerçek pasaportlar verilmiş. Listedekilerin başta Türkiye olmak üzere bölgede rahatça dolaştıkları ifade edildi. Listenin başındaki isim ise yine Khamayis’ti. Birileri son yıllarda Kuzey Makedonya pasaportu ile girenler soruştursa, küresel bir baronlar listesi çıkacaktır.
Türkiye’de kıyıda köşede kalmış baron hikâyelerinden bir tanesi daha böyle işte. İşimiz zor; fakat kurtulmanın ilk adımının narko-ekonominin, narko-politikayla, narko-politikanın da gözümüzün önünde cereyan eden politikayla nasıl iç içe geçtiğini görmekle başladığını bilelim yeter. Zor kısmı budur, kalanı korkutucu birer suç hikâyesidir.
Bahadır Özgür/BİRGÜN