20 Eylül 2023 Çarşamba

Gordion Antik Kenti neden dünya mirası seçildi? - Cumhuriyet

 

Ankara’da bulunan Gordion antik kenti, UNESCO tarafından dünya mirası olarak ilan edildi. Kral Midas ve Büyük İskender’in Gordion düğümü efsanelerine ev sahipliği yapan antik kent, dünyada en uzun süre yerleşimin görüldüğü nadir alanlar arasında. Antik kentteki kazı çalışmalarına liderlik eden Prof. Dr. Brian Rose, “Uzmanlık derecesinde marangozluk işlerine rastlayabiliyoruz. Dünyanın en eski ahşap binası burada” diyor.


Ankara'nın Polatlı ilçesindeki Gordion antik kenti, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alındı.

2012 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde olan Gordion Antik Kenti’nin kalıcı listeye alınması için uzun süredir çalışmalar yapılıyordu.

UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad'da yapılan toplantısında alınan kararla Gordion, artık bir dünya mirası olarak korunacak.

Gordion Antik Kenti böylece, Türkiye'nin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan 20. kültürel miras varlığı oldu.

Gordion, dünyada en uzun süre yerleşimin görüldüğü nadir alanlar arasında.

Antik kent ve çevresinde yerleşim, 4 bin 500 yıldır çok fazla kesintiye uğramadan sürüyor.

Gordion’da Erken Bronz Çağı'na denk gelen ve M.Ö. 2500 yılında başlayan yerleşim, bugün antik kentin bitişiğindeki Yassıhöyük’te devam ediyor.

Antik kentteki kazı çalışmalarına, Pennsylvania Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi’nden Prof. Dr. Brian Rose liderlik ediyor.

UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin toplantısı için Riyad’da olan Rose, son karar sayesinde antik kentin daha iyi korunacağını, kazı çalışmaları için daha kolay bütçe bulunacağını ve daha çok ziyaretçinin Gordion’a geleceğini söyledi.

BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Rose’a göre Gordion; mimarlık, ekonomi, sanat gibi alanlarda yeniliklerin görüldüğü bir antik kent:

“Uzmanlık derecesinde marangozluk işlerine rastlayabiliyoruz. Dünyanın en eski ahşap binası, en eski taş mozaikler, en iyi korunmuş ahşap mobilyalar ve tekstil işlerine burada rastlamak mümkün.”

Kral Midas’ın şehri

Gordion, antik dünyanın en önemli yerleşimlerinden.

Milattan önce 1. bin yılın erken dönemlerinde Orta Anadolu’da hüküm süren Friglerin politik ve kültürel başkenti olarak biliniyor.

Friglerin Makedonya ve Trakya’dan Boğazlar yolu ile Anadolu’ya göç ettiği düşünülüyor.

Gordion, M.Ö. geç 8. yüzyılda hüküm sürmüş olan ünlü Frig kralı Midas’ın da şehri.

Kral Midas, hem büyük kulaklara sahip olduğunun iddia edilmesi nedeniyle “eşek kulaklı” olarak anılan, hem de dokunduğu nesneleri altına dönüştürdüğü yolunda efsaneler olan lider.

Midas hakkındaki bilgilere Yunan ve Asur kaynaklarından ulaşmak mümkün.

Antik Yunan’da coğrafya ve tarih alimi olarak bilinen Strabon, krallığının Kimmerler tarafından yıkılmasının ardından Midas’ın intihar ettiğini öne sürüyor.

Ancak Gordion'da böyle bir yıkım olduğuna dair kesin bir kanıt bulunmuyor. Aynı zamanda Midas'ın mezarı halen tespit edilemediği için öldüğünde kaç yaşında olduğu da bilinmiyor.

                                                                                                                                     Getty Images

Kral Midas’ın altın dokunuşunun sırrı bulundu mu?

Prof. Dr. Brian Rose, Midas’ın çok zengin bir lider olduğunu, ancak dokunduğu nesneleri altına çevirdiğine dair bir bulguya rastlamadıklarını söylüyor. “Hatta Midas’ın babası Gordios’un mezarında altın izine rastlamadık” diyor.

Ancak Rose, yaptıkları bir keşif sayesinde bu efsanenin kökenini bulmuş olabileceklerini aktarıyor:

“O devirde aristokratların giysilerinde kullanılan kumaşlarda götit adında özel bir boya kullanıldığını ve bunun giysileri altındanmış gibi gösterdiğini bulduk. O yüzden şimdiki teorimiz, altın dokunuşun kaynağının gerçek altın değil ancak bu olduğu yönünde.”

Rose, Kral Midas’ın yönettiği toprakların Yunanistan’dan Suriye’ye kadar uzanması nedeniyle onun Doğu'yu ve Batı'yı birbirine bağladığını vurguluyor.

Atina, Roma ve Babil ile aynı kategoride

Pennsylvania Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi’ne göre antik bir uygarlığın araç, gereç, malzeme, materyal açıdan vardığı en üst düzey göz önüne alınırsa Gordion antik kenti; Atina, Roma, Pompei, Hitit uygarlığının başkenti Hattuşa ve Babil ile aynı kategoride yer alıyor.

Gordion’daki ilk kazılar, 1900’lerin başında Alman arkeologlar Gustav Körte ve Alfred Körte tarafından yapıldı.

1950’lerden sonra ise kazılar Pennsylvania Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi denetiminde gerçekleştirildi.

Gordion antik kentini çekici hale getiren unsurların Anadolu’nun önemli ticaret yolları üzerinde bulunması, tarihi olarak Sangarios bugün Sakarya olarak bilinen ırmağın sağladığı zenginlik ve tarıma elverişli geniş topraklar olduğu düşünülüyor.

Antik kentteki kazı çalışmalarına, Pennsylvania Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi’nden Prof. Dr. Brian Rose liderlik ediyor                                                                                   Getty Images

Bir krala ait Orta Anadolu’nun en büyük tümülüsü

Gordion’un çevresinde, tarihi M.Ö. 9. ve 3. yüzyıla kadar uzanan, bir mezar ya da mezarlıklardan oluşan tümülüsler bulunuyor.

Polatlı Belediyesi’ne göre Gordion'un çevresinde yaklaşık 85 adet tümülüs var.


Bu tepelerin önemli kişilerin mezarları olduğu düşünülüyor.

Bu tip mezar biçimi Anadolu'da daha önce görülmediğinden bu uygulamanın Frigler tarafından bu topraklara getirildiği varsayılıyor.

Bu mezarlardan biri 50 metreyi aşan yüksekliği ile Orta Anadolu’daki bu tip mezarların en büyüğü.

Bu mezarın bir krala ait olduğu ve bu kralın M.Ö. 740 yılında hayatını kaybettiği düşünülüyor.

Bu mezarın şehre adını veren Frig kralı Gordios’a ait olduğuna dair güçlü bulgular var.

Büyük İskender’in geçirdiği kış ve Gordion düğümü

Gordion, Midas’ın yönetiminde Frig uygarlığının başkentiydi, daha sonra Batı Anadolu’da kurulan Lydia Krallığı ve Pers İmparatorluğu gibi güçlerin eline geçti.

Makedonyalı Büyük İskender’in M.Ö. 334’de Pers İmparatorluğu’na karşı çıktığı seferin ilk yılında Gordion’a geldiği ve kışı orada geçirdiği tahmin ediliyor.

Gordion antik kentine ait meşhur bir başka efsane de Büyük İskender’in ziyaretine dair.

Buna göre Büyük İskender, Gordion’daki Zeus Tapınağı’nda özel bir araba bulunduğunu ve arabanın boyunduruğunun gövdesine kızılcık kabuğundan karmaşık bir düğüm ile bağlandığını duyuyor.

Bir kehanete göre bu düğümü çözen kişinin bütün Asya’yı yöneteceğine inanılıyor.

Bu kehaneti gerçekleştirmek isteyen İskender düğümü çözmeyi deniyor, ancak başarısız olunca düğümü kılıcıyla kesiyor.

Bu olaydan “Gordion düğümünü kesmek” deyimi türüyor.

Bu deyim, detaylarla zaman kaybetmeden sorunu kökünden halletmek anlamına geliyor.

Kehanet gerçek miydi bilinmez ancak Büyük İskender’in Gordion durağından sonra Asya’da elde ettiği askeri başarılar ortada.

Prof. Dr. Brian Rose, geçen yazki kazılar sırasında Mozaik Binası adı verilen yapıda altından ve fildişinden bir sfenks bulunduğunu, çok büyük ihtimalle Gordion düğümünün de bu binada yer aldığını ifade ediyor.

Sakarya Meydan Savaşı’ndan kalıntılar

Geç Osmanlı döneminde Gordion antik kentindeki yerleşim merkezinin Bebi köyünde yoğunlaştığı tespit edildi.

Bu köy, 1921 yılında Sakarya Meydan Savaşı sırasında tahribata uğradı.

Siperler, şarapnel parçaları ve bazı insan kalıntıları bu dönemden.

4000 yılı aşkın süredir ayakta kalan Gordion antik kentinde temsil edilen bütün dönemler şu şekilde:

Bronz Çağı (M.Ö. 2500-1200), Demir Çağı (M.Ö. 1200-550), Akhamenid Pers (ya da Geç Frig) Dönemi (M.Ö. 550-330), Hellenistik Dönem (M.Ö. 3 - 1. yüzyıl), Roma İmparatorluğu (M.S. 1 - 5. yüzyıl), Ortaçağ (6-14. yüzyıl), Osmanlı dönemi (M.S. 15.-20. yüzyıl) ve 1923’te cumhuriyetin kuruluşu ile başlayan modern çağ.

Türkiye'nin UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki diğer kültürel varlıkları

  1. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas) 1985
  2. İstanbul'un Tarihi Alanları (İstanbul) 1985
  3. Göreme Millî Parkı ve Kapadokya (Nevşehir) 1985 (Karma Miras Alanı)
  4. Hattuşa: Hitit Başkenti (Çorum) 1986
  5. Nemrut Dağı (Adıyaman) 1987
  6. Hieropolis-Pamukkale (Denizli) 1988 (Karma Miras Alanı)
  7. Xanthos-Letoon (Antalya-Muğla) 1988
  8. Safranbolu Şehri (Karabük) 1994
  9. Truva Arkeolojik Alanı (Çanakkale) 1998
  10. Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) 2011
  11. Çatalhöyük Neolitik Alanı (Konya) 2012
  12. Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu (Bursa) 2014
  13. Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı (İzmir) 2014
  14. Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı (Diyarbakır) 2015
  15. Efes (İzmir) 2015
  16. Ani Arkeolojik Alanı (Kars) 2016
  17. Aphrodisias (Aydın) 2017
  18. Göbekli Tepe (Şanlıurfa) 2018
  19. Arslantepe Höyüğü (Malatya) 2021
(Cumhuriyet)



19 Eylül 2023 Salı

EĞİTİM (DOSYA)

 


İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nden okullara yazı: Şimdi de TÜGVA'yı okullara sokuyorlar!(YALÇIN CUĞ /soL-Özel)

Çanakkale il merkezinde bulunan tüm ortaokul ve liselerde, TÜGVA'nın "değerler eğitimi ve sosyal faaliyet" yapabilmesi için "Medeniyet ve Değerler Kulübü" kurulacak.

Eğitime yönelik gerici saldırılar her geçen gün şiddetlenirken, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın yöneticilerinden olduğu Türkiye Gençlik Vakfı'nın (TÜGVA) Çanakkale'deki ortaokul ve liselere sokulacağı ortaya çıktı.

Çanakkale il merkezinde bulunan tüm ortaokul ve liselerde, TÜGVA'nın "değerler eğitimi ve sosyal faaliyet" yapabilmesi için "Medeniyet ve Değerler Kulübü" kurulacak.

TÜGVA'dan İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne dilekçe

4 Eylül tarihinde TÜGVA Çanakkale İl Temsilci Zeynel Kılıç'ın imzasıyla Çanakkale İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne gönderilen soL'un ulaştığı dilekçede, Milli Eğitim Bakanlığı ve TÜGVA arasında yapılan işbirliği protokolü kapsamında TÜGVA'nın okullarda "değerler eğitimi ve sosyal faaliyet" yapabilmesinin uygun görüldüğü belirtildi.

TÜGVA'nın yürüteceği söz konusu faaliyetler için Çanakkale il merkezinde bulunan ortaokul ve liselerde "Medeniyet ve Değerler Kulübü"nün kurulması ve danışman öğretmenlerin "hanım ve erkek olacak şekilde" belirlenerek taraflarına bildirilmesi talep edildi.

Üç gün içinde okul müdürlüklerine yazı gönderildi

TÜGVA'nın dilekçesinden yalnızca üç gün sonra Çanakkale il merkezinde bulunan tüm  ortaokul ve lise müdürlüklerine, Çanakkale İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Murat Büyük tarafından yazı gönderildi.

Okullarda kurulan "Medeniyet ve Değerler Kulübü"nde faaliyet gösterecek olan rehber öğretmenlerinin gönüllülük esasına göre belirenerek en geç 15 Eylül tarihine kadar Çanakkale İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı Din Öğretimi Şube Müdürlüğü'ne bildirilmesi talep edildi.

'Gerici vakıf ve dernekler çalışmalarını yoğunlaştırdı'

Eğitim-İş Çanakkale Şube Başkanı Serkan Serbes, konuya ve yürüttükleri mücadeleye ilişkin soL'a açıklamalarda bulundu.

Serbes, Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı ortaklığında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesinin ardından gerici vakıf ve derneklerin çalışmalarını yoğunlaştırdığını belirtti.

ÇEDES'in İzmir, Eskişehir ve Çanakkale'de uygulamaya sokulmasının tesadüf olmadığını ifade eden Serbes, bu illerde gerici faaliyetlerin alan bulamadığını ve toplum tarafından karşılık görmediğini vurguladı. Serbes, söz konusu illere yönelik yoğun bir gerici çalışma başlatıldığına işaret etti.

'Gerici vakıfların her daim ensesindeyiz'

Gerek ÇEDES gerek TÜGVA ve diğer gerici dernek/vakıflara karşı sendika olarak Laik ve Bilimsel Eğitim Platformu'nu (LABEP) aktif hale getirdiklerini aktaran Serbes, konuya dair imza kampanyası, velileri bilinçlendirme ve uygulamanın başladığı okulların önünde basın açıklaması gerçekleştirdiklerini ifade etti.

Yürüttküleri çalışamanın ardından Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yöneticilerin okul müdürlükleriyle görüşme yaparak baskılarını arttırmaya başladığını bildiren Serbes, "Cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe sıkı sıkıya bağlı gençler yetiştirme babında biz bu geri dernek ve vakıfların tüm çalışmlarını halka duyuracağız. Çünkü bu tür protokoller gizi kapaklı yürütülmeye çalışılıyor. Hatta sonu olmayan protokoller yürürlüğe konuluyor... ÇEDES'e baktığınızda, protokolün bir bitiş tarihi yok" dedi.

Serbes, sözlerini şöyle sonlandırdı:

"Biz bu gerici vakıfların her daim takibindeyiz hatta diğer bir tabirle ensesindeyiz. Hiçbir şekilde bizi aşıp rahat rahat bu eylemlerini gerçekleştirmelerine izin vermeyeceğiz. Bizler laik, bilimsel, parasız eğitimi savunan bir sendika olarak her zaman gerici dernek ve vakıfların karşısında olacağız."

'Çocuklarımızı tarikatlardan yobazlardan koruyacağız'

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Çanakkale İl Örgütü de konuya ilişkin açıklamada bulundu. 

Açıklamada, "Çocuklarımızı tarikatlardan yobazlardan koruyacağız; geleceğimizin gericiliğe teslim edilmesine izin vermeyeceğiz!" denildi.

TKP Çanakkale İl Örgütü tarafından sosyal medya üzerinden yapılan açıklama şöyle: "Manevi danışman adı altında çocuklarımızı imamlara teslim eden ÇEDES projesinin ardından şimdi de Değerler Eğitimi adı altında imzalanan protokolle TÜGVA kentimizdeki tüm okullara girmeye hazırlanıyor!

Gericiliğin Çanakkale'de azgınlaşarak süren bu saldırılarına karşı laik ve bilimsel eğitimden, aydınlık bir ülkeden yana tüm yurttaşlarımızla birlikte bu karanlığın karşısına dikileceğiz.

Çocuklarımızı tarikatlardan yobazlardan koruyacağız; geleceğimizin gericiliğe teslim edilmesine izin vermeyeceğiz!"

                                                           /././

"Ücretsiz yemek dediler faturayı ailelere kestiler" (Latife DOĞAN-Evrensel)

MEB okul öncesinde ücretsiz yemeğe geçildiğini açıklasa da Eskişehir'deki velilerden dönemlik para istendi. Üstelik "ya soğuk simit ya sıcak yemek" gibi duygu sömürüsü ifadeleriyle.


Milli Eğitim Bakanlığı okullarda 1 öğün ücretsiz sağlıklı yemek taleplerinin karşılığı olarak okul öncesinde ücretsiz yemeği hayata geçirdiğini açıklasa da, Eskişehir’deki anaokullarında öğrencilerinin ailelerinden aşçı ve yardımcıları için dönemlik para istendi. Para istenirken de "ya soğuk simit, soğuk sandviç ya da sıcak yemek" gibi duygu sömürüsü içeren ifadeler kullanılması dikkat çekti. Gelişmeyi konuştuğumuz Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Faik Alkan, velilerden para istenmesine tepki göstererek "1 Öğün Ücretsiz Yemek devlet tarafından sağlanana kadar, kamusal eğitim tam anlamıyla hayata geçene kadar mücadelemiz sürecek" dedi.

KAMPANYA KARŞILIK BULMUŞ, MEB ÜCRETSİZ YEMEĞİ OKUL ÖNCESİ İÇİN HAYATA GEÇİRDİĞİNİ DUYURMUŞTU

2022 Mayıs ayında Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneği’nin başlattığı, ardından Ekmek ve Gül’ün tüm ülkeye yaygınlaştırdığı, pek çok kadın derneği, eğitim sendikaları, veli derneklerinin de sahiplendiği “Okullarda 1 Öğün Ücretsiz, Sağlıklı Yemek Kampanyası” geçtiğimiz günlerde ilk karşılığını bulmuştu. Milli Eğitim Bakanlığı okul öncesi eğitimdeki ve taşımalı eğitimden yararlanan öğrencilerin devam ettiği, pansiyonu bulunan okullardaki tüm öğrenciler için 1 öğün yemek sağlanacağını açıkladı.

“ÜCRETSİZ DEDİLER, FATURAYI AİLELERE KESTİLER”

Açıklamanın ardından 1 öğün yemeğin hangi koşullarda sağlanacağına dair detaylı bilgi verilmezken Eskişehir’de müstakil anaokullarının okul aile birliklerinden velilere, yemek sağlanması için ücret talep edilen mesajlar atıldığı öğrenildi. Konuya dair basın açıklaması gerçekleştiren Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Faik Alkan, “ücretsiz yemek dediler faturayı ailelere kestiler” dedi.

Eğitim Sen’in de uzun zamandır yürüttüğü 1 Öğün Ücretsiz Sağlıklı Yemek Kampanyasının geniş kesimlerce sahiplenilmesi ve yerel yönetimlerce karşılık bulması üzerine Milli Eğitim Bakanlığının kayıtsız kalamayıp dar kapsamda da olsa okullarda ikinci dönem 1 öğün ücretsiz yemek uygulamasını hayata geçireceğini hatırlatan Faik Alkan; “Uzun zamandır Eskişehir'de de bu konuda İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde kurulan komisyon çalışmalarına başlayarak sürece dahil olmuştur. Sayın İl Milli Eğitim Müdürümüz Pervin Töre basın üzerinden açıklamalarda bulunarak, kampanyayı Eskişehir kamuoyuna anlatmıştır. Buna göre, Eskişehir’de bağımsız anaokullarında eğitim gören 5 bin 401, anasınıflarında eğitim gören 6 bin 682 olmak üzere toplamda 12 bin 083 öğrencinin okul öncesinde ücretsiz yemek uygulamasından yararlandırılması planlanmaktadır. Hatta menüler bile hazırlanmış durumdadır” dedi.

“DAĞ FARE DOĞURDU, SONUÇTA VELİLERDEN PARA İSTENDİ”

“Bu kadar iddialı açıklamaların, demeçlerin ve çalışmaların sonucunda ne oldu diye baktığımızda açıkçası dağ fare doğurdu!” diyen Alkan açıklamanın devamında “Altyapısı olmayan, şeklen yapılan ve algı oluşturmak için müdahil olunan işin sonucu ne olabilirdi ki? Velilerden para istemek tabii ki... O da oldu. Müstakil anaokulu aile birlikleri velilere mesaj atarak aşçı ve yardımcıları için 600 lira zorunlu bağış istemeye başladılar” ifadelerini kullandı.

“YA SOĞUK SİMİT, YA SICAK YEMEK” SÖYLEMİ İLE DUYGU SÖMÜRÜSÜ


Velilere gönderilen mesajlardan ekran görüntüsü.
Velilerin bir de duygusal sömürü ile sıkıştırıldığını belirten Alkan, “Ya soğuk simit, sandviç ya da sıcak yemek ikilemi ile velilerden acil olarak, bir gün içinde karar vermelerini mesaj aralarına sıkıştırmışlardır. Bu şark kurnazlığıdır. Hiç bir veli soğuk sandviçi tercih etmez. Yemesinden içmesinden keser o parayı çocuğu için yatırır. Nitekim bize ulaşan veliler de aynısını yapıyor” dedi.

Faik Alkan, Eğitim Sen Eskişehir Şube olarak sorularını ve taleplerini de sıraladı;

  • * Hani ücretsiz yemek olacaktı? Bu mesajlardaki Meblağ da ne oluyor?
  • * Bu para isteme aşçılar konusuyla sınırlı kalmayacak bilinen gerçekliktir. Gıda ve diğer maliyetler için de istenecektir. 22.45 lira öğrenci başına yetmeyecektir. İl Milli Eğitim Müdürlüğü ne yapacak bu konuda?
  • * Sıcak yemek, nitelik yemek bizim kampanyamızın temeliydi. Bakanlık neden alt yapıyı kurup, aşçı ve yardımcı personel sağlayarak geniş kapsamında bu işe hayata geçirilmedi?
  • * Bu konu da neden eğitim sendikalarından görüş talep edilmedi?

Alkan son olarak şu ifadeleri kullandı, "Eğitim Sen olarak en az bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek konusunda ısrarımız sürecek. Anaokullarından liselere kadar 1 Öğün Ücretsiz Yemek devlet tarafından sağlanana kadar, kamusal eğitim tam anlamıyla hayata geçene kadar mücadelemiz sürecek. Hiç bir çocuğumuzu geride bırakmayacağız."

Diğer bağlantılar:

https://www.evrensel.net/haber/477864

https://www.evrensel.net/haber/477797

https://www.evrensel.net/haber/476578

                                                             /././

Devlet okulunda paralı sınıf skandalı! (BURCU GÜNÜŞEN - sol / ÖZEL)

İstanbul Ataşehir'deki bir devlet okulunda para veren öğrenciler için 20 kişilik özel sınıflar açıldığı, para vermeyen öğrencilerin ise 40 kişilik sınıflarda eğitim gördüğü iddia ediliyor.

İstanbul Ataşehir’de bulunan Celal Yardımcı Ortaokulu'nda velilerden toplanan paralara göre sınıflar oluşturulduğu iddia ediliyor. TKP'nin çağrısıyla oluşturulan 'Veli İhbar Hattı'na ulaşan bir veli, devlet okulu olmasına rağmen öğrenciler arasında ayrımcılık yapıldığını, para veren velilerin çocuklarının 20 kişilik sınıflarda okutulduğunu, vermeyenlerin ise 40 kişilik sınıflarda eğitim gördüğünü belirtti.

Bu uygulamanın başka okullarda da olduğu hatta kimi sınıflarda tablet bulunurken kimi sınıfların ise kapı ya da penceresinin kırık olduğu belirtiliyor. Devlet okullarında bağış miktarına göre okul, sınıf ve öğretmen seçimi yapılması gündemdeyken bakanlığın herhangi bir soruşturma açmaması mevcut uygulamaların önünü açtığı düşünülüyor.

Daha önce de velilerin şikayetlerine ve eylemlerine konu olan okul idaresinin, bu yıl beşinci sınıfa giden öğrencilerin velilerinden 5 bin TL karşılığında iki ayrı yabancı dil sınıfı oluşturduğu belirtiliyor. Daha önceki yıllarda para karşılığında oluşturulan 5. sınıflar bu yıl da 20 kişilik sınıflarda eğitime devam ediyor.

Sınıfta yürüyecek yer dahi yok

Okuldaki mevcut uygulamadan ötürü ikili eğitim ortaya çıkarken, para vermeyen öğrenciler 40 kişilik sınıflara eğitim görüyor. Okuldaki tüm kademelerde sınıflar birleştirilirken, para veren öğrencilerin sınıfları birleştirilmeyip 20 kişilik özel sınıflarda eğitim görmeye devam ediyor. Veliler diğer sınıfların mevcutlarının 40'ın üzerinde olduğunu ve sınıfın fiziki şartlarının buna uygun olmadığını, öğretmenlerse masasının duvara yapışık halde bulunduğunu ve sınıf içinde yürümenin bile zorlaştığını belirtiyor. 

Okulu yönetimi ise ikili eğitimden tekli eğitime geçirmek için sınıf sayısını azaltmaya dönük böyle bir adım atıldığı belirtiyor. İkili öğretimden dolayı sıkıştırılan zaman çizelgelerine göre teneffüs süresinin sadece 5 dakika olması okulun 3. katında eğitim gören öğrencilerin teneffüslerde bahçeye ya da kantine gitme olasılığını ortadan kaldırıyor. Teneffüslerin bu kadar kısa ve zaman çizelgesinin bu kadar sıkışık olmasının yanı sıra derslerin saat 19.00'da bittiği ve öğrencilerin özellikle akademik derslerde çok zorlandığı ifade ediliyor.

Bu durum öğrenciler arasında ayrımcılık yaratır

Veliler ise paralı sınıfların birleştirilmemesi ve diğer sınıfların birleştirilerek sayının 40 öğrenciye çıkmasının öğrenciler arasında ciddi bir ayrım yaratacağından endişe ediyor. 20 kişilik sınıflarda öğrenciler daha nitelikli eğitim alırken, diğer öğrenciler sınıfta oturacak yer dahi bulamıyor. Veliler, böyle bir ortamda eğitim öğretimin sağlıklı yürümesinin mümkün olmadığını acilen çözüm beklediklerini belirtiyor.

                                                       /././

CHP'li Gürer'den okullarda ücretsiz yemek ve kırtasiye malzemelerine ilişkin kanun teklifi (Birgün)

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, okullarda ücretsiz yemek verilmesi ve kırtasiye malzemelerinin MEB tarafından karşılanması amacıyla “Milli Eğitim Temel Kanunu Ve İlköğretim Ve Eğitim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında” Meclis’e kanun teklifi verdi.

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, zorunlu eğitim süresince öğrencilere ücretsiz yemek verilmesi ve kırtasiye malzemelerine ilişkin TBMM’ye kanun teklifi verdi.

Kanun teklifinin özellikle ihtiyaç sahibi ailelerin eğitim yükünün önemli ölçüde hafiflemesini sağlayacağını ifade eden CHP’li Gürer, ekonomik kriz ve hayat pahalılığının giderek arttığı bir süreçte, çok sayıda ailenin, çocuklarının eğitim masraflarını karşılayamayacak duruma geldiğini belirtti. 

TBMM Başkanlığı’na kanun teklifi sunan Gürer, dezavantajlı olan ailelerinin zorunlu eğitim sürecinde olan çocuklarının kırtasiye malzemelerinin ücretsiz olarak dağıtılması, öğrencilere ayrıca ücretsiz yemek verilmesini istedi.

KRİZİN ETKİLERİ EĞİTİM ALANINDA DA GÖRÜLÜYOR 

Milli Eğitim Temel Kanunu ve İlköğretim ve Eğitim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nde, Türkiye’nin büyük bir ekonomik kriz yaşadığını, krizlerin etkilerinin ise sadece genel ekonomik durumu değil, aynı zamanda günlük yaşamın farklı alanlarında da kendini gösterdiğini ifade etti.

Gürer’in kanun teklifine ilişkin açıklaması şöyle:

“Gelecekte potansiyellerini tam anlamıyla kullanabilmeleri için kaliteli eğitime erişimleri sağlanmalıdır. Ama maalesef ekonomik kriz, gençlerin eğitim ve gelişim dönemlerini olumsuz etkileyen faktörleri beraberinde getirmiştir. Öğrenciler kriz ortamında sağlıklı beslenmeye ulaşmada zorlanma, gerekli kırtasiye ve okul malzemelerini temin etme konusundaki maddi sıkıntı gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.

KIRTASİYE MALZEMELERİNİN FİYATLARI ÇOK ARTTI 

Enflasyonun artışı, bu sorunun temel nedenlerinden biri olup kırtasiye malzemelerinin fiyatlarının bu denli yükselmesi de ailelerin maddi yükünü artırmaktadır. Bu durum aynı zamanda ailelerin diğer temel ihtiyaçları ile eğitim masrafları arasında denge kurmasını güçleştirmektedir. Ayrıca bu durum, çocukların sosyal-duygusal durumlarını olumsuz etkileyebilir. Çocuklar, ailelerin ekonomik durumunu fark ettiklerinde, kendilerini güvensiz ve yetersiz hissedebilirler. Bu da onların okuldaki uyum sorunlarına ve davranış bozukluklarına yol açabilir.”  

ÖĞRENCİYE ÜRETSİZ YEMEK VERİLMELİ 

CHP’li Milletvekili Gürer, zorunlu eğitim süreci boyunca tüm öğrencilere yemek ve gerekli kırtasiye malzemelerinin ücretsiz olarak sağlanmasının, ailelerin bu zorlu süreçte nefes almalarına yardımcı olacağını, ayrıca gelecek nesillerin gelişim ve eğitim dönemlerini potansiyellerine odaklanarak geçirebilmelerine büyük katkı sağlanacağını kaydetti. 

“Milli Eğitim Temel Kanunu Ve İlköğretim Ve Eğitim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”

MADDE 1- 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 53’üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Zorunlu eğitim süresi boyunca öğrencilerin gereksinim duyduğu kırtasiye malzemeleri Bakanlıkça belirlenerek, eğitim -öğretimin başladığı hafta içerisinde ücretsiz olarak dağıtılır. Bu kapsamda yapılacak giderler, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden karşılanır.”

Madde 2- 12.01.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. 

“Geçici Madde 12-. Eğitim kurumlarında zorunlu eğitim süresi boyunca öğrencilerin gereksinim duyduğu ve sağlıklı gelişimi açısından gerekli gıdalar ücretsiz olarak Bakanlıkça karşılanır. Yarım gün eğitim yapan eğitim kurumlarında sabah vakti eğitime başlayacak olan öğrencilere kahvaltı, öğle vakti eğitime başlayacak olan öğrencilere ise öğle yemeği meccanen verilir. Tam gün eğitim yapan eğitim kurumlarında ise ara öğün ve öğle yemeği öğrencilere meccanen verilir. Verilecek olan beslenmenin içeriği Milli Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı tarafından çocukların gereksinimi göz önünde bulundurularak belirlenir. Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenir.”


                                                              /././

Beslenme yetersiz, çocuklar bodur (Sibel BAHÇETEPE-Birgün)

Araştırmalara göre, Türkiye’de 5 yaş altı çocukların bodurluk oranı yaklaşık yüzde 10’larda. Her geçen gün bu rakamların daha da arttığı tahmin ediliyor. Ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte ailelerin alım gücü düştü. Sağlıklı beslenemeyen çocuklarda bodurluk oranı arttı ve daha sık hastalanıyorlar.

Giderek derinleşen ekonomik kriz, gıda fiyatlarındaki ciddi artış özellikle dar gelirli aileleri vuruyor. Bu durum sağlıklı ve dengeli beslenmeyi de etkiliyor, çocuklarda yetersiz beslenme yaygınlaşıyor. Hekimler, yetersiz beslenmenin çocukların fiziki ve bilişsel gelişimini bozduğunu, bodurluğun giderek artırdığını belirterek "Çocuklarda son yıllarda demir eksikliği, obezite, protein eksikliğinden kaynaklanan malnütrisyon dediğimiz beslenme bozuklukları daha çok görülmeye başladı. Sık enfeksiyona yakalanıyorlar, hastalıklarla boğuşuyorlar. Bunun temelinde sağlıksız ve yetersiz beslenme yatıyor” dedi.

Özellikle okul çağındaki çocukların sağlıklı ve dengeli beslenmesi çok önemli. Bu nedenle "Okullarda bir öğün ücretsiz yemek" kampanyaları düzenlendi, çocukluk çağı sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemine dikkat çekildi. Son olarak AKP’nin seçim öncesinde vaat ettiği okul öncesi ve yatılı okullarda 1 öğün ücretsiz yemek verme uygulamasını kaldırması da tepkileri artırdı.

FİZİKSEL VE MENTAL GERİLİK

                                             Prof. Dr. Nursel ŞAHİN - TTB Okul Sağlığı Çalışma Grubu

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Okul Sağlığı Çalışma Grubu’ndan Prof. Dr. Nursel Şahin, protein ve enerji yetersizliğindeki bir beslenmenin bir çok organda gelişme geriliğine neden olacağını söyledi. Şahin "Sağlıksız beslenme kırılgan gruplar dediğimiz 0-2, 0-4 yaş hatta anne karnından bazı temel besinlerin eksikliği ile beslenilirse hayata bir adım geriden başlar. Bu dönemde protein, vitaminler ya da eser elementlerden eksik beslenilirse, büyüme ve gelişmede önemli rol oynayan besin öğelerini almazsa fiziksel ve mental gelişme geriliği olur, bağışıklık zayıfladığı için sık hastalanılır" dedi. Prof. Şahin, gıda fiyatları son yıllarda 4-5 katına çıktığını ve beslenmede ciddi eksikler olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti: "Çocukların okullardaki başarısı düşmeye başladı. Bazı tarama testlerinde ve endekslerle arandığında bilişsel ve mental gerilik de oluşmaya başladığını görüyoruz. Yetersiz beslenme demir, çinko, B vitamini, B12 gbi pek çok vitamin açısından eksiklere yol açıyor. Bodur, gelişimi eksik, obez çocukların olduğu bir toplum yapısı ile karşı karşıyayız. Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğu makarna ve pilavı, ekmeği bol olan beslenme ile karnını doyuruyor. Ama içinde et, süt, peynir, yumurta besin maddelerini ya da meyveyi, yani temel besin öğelerini almıyor. Sadece kilo artırımı oluyor. Karnı şiş çocuklar oluyor."

Şahin, kötü beslenmenin Türkiye için bir halk sağlığı sorunu haline gelmeye başladığına dikkat çekerek "Bir kamusal politika olmalı. Okullarda mutlaka yemekhaneler olmalı ve bir öğün ücretsiz yemek verilmeli" dedi.

∗∗∗

KISA BOY BESLENME YETERSİZLİĞİ GÖSTERGESİ

Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Cengiz Kara ise normal büyümenin genel sağlık göstergesi olduğunu belirterek "Büyüme normal değilse bir sağlık sorunu var demektir. Bu nedenle çocuklarda büyüme takibi çok önemlidir" dedi. Kısa boyun kronik beslenme yetersizliğinin göstergesi olduğunu kaydeden Kara, şöyle devam etti: "Bir toplumda kısa (bodur) çocuk oranı ne kadar yüksekse beslenme yetersizliği o kadar yaygın bir sorun demektir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her 5 çocuktan birinde büyüme geriliği ve beslenme yetersizliği var. Tüm dünyada büyüme geriliğinin en sık nedeni yoksulluğa bağlı beslenme yetersizliğidir. Uygun olmayan sağlık koşulları ve yetersiz beslenme nedeniyle erişkin boy potansiyeline ulaşamayan milyonlarca bodur çocuk önemli bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkıyor."

KIRSALDA BODURLUK ORANI ARTIYOR

•TÜİK ‘2022 Türkiye Çocuk Araştırmasına’ göre; ülkede ekmek veya makarna gibi yiyecekleri her gün tüketen çocuk sayısı yüzde 62,4.

•Meyveyi her gün tüketen çocukların oranı yüzde 50,5.

•Sebzeyi her gün tüketen çocukların oranı yüzde 33.

•Et, tavuk veya balığı her gün tüketen çocukların oranı yüzde 12,7.

•Dünya Gıda Örgütü’nün 2022 verilerine göre, Türkiye’de 14,8 milyon kişi yetersiz besleniyor.

•Yetersiz beslenme oranının en yüksek olduğu il yüzde 20,6 ile Şırnak.

•BM’nin 2023 Sürdürülebilir Kalkınma Raporu ise Türkiye’de yetersiz beslenmenin yaygınlık oranını yüzde 2,5, 5 yaş altı çocuklardaki bodurluk oranını yüzde 5,5.

•Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) verilerine göre, 5 yaş altı çocuklarda kısa boy oranı yaklaşık yüzde 10.

•Kırsal bölgelerde kısa boy oranı yüzde 15 iken kentsel alanda yüzde 8 bulunmuş.

•Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyada 5 yaş altındaki 144 milyon çocuk bodur.

                                                                  /././

Okullarda bir öğün yemek acil ihtiyaç: "Sandviçinden ısırabilir miyim?" (Mahmut SEREM-Evrensel)

İktidar okullarda bir öğün yemeği rafa kaldırırken, Antep'te çocuklar birbirine "Sandviçinden ısırabilir miyim" diye soruyor. Veliler ise bir öğün yemek kampanyasının aciliyetine dikkat çekiyor.

Geçtiğimiz yıl Ekmek ve Gül’ün başlattığı “Okullarda Bir Öğün Ücretsiz ve Sağlıklı Yemek” kampanyasıyla kadınlar mücadele ederek çeşitli kazanımlar elde etmişti ve okul öncesi çocuklar için ücretsiz yemek dağıtımı kararı alınmıştı.

Yeni eğitim öğretim yılı başlamadan bir hafta önce okullara gönderilen genelge ile bu uygulamanın sadece deprem bölgesinde olacağı açıklandı. Antep’te okulların açılmasıyla birlikte yeniden gündeme gelen kampanyayı konuştuğumuz veliler ve öğretmenler ise “Çocuklar artık ailelerin yoksulluğunu çekmesin, bir öğün yemeğe kavuşsun” düşüncesinde. Ayrıca giderek kötüleşen ekonomik koşullar sebebiyle yeni dönemde kırtasiye ve servis masraflarının da büyük bir külfet olduğunu belirtiyorlar.

AİLELERİN YAŞADIĞI YOKSULLUK ÇOCUKLARIN DA SIRTINDA BİR YÜK

Antep’in Şahinbey ilçesi Cumhuriyet Mahallesi işçi ve emekçilerin olduğu bir mahalle. Dolayısıyla mahallede bulunan Naciye Mehmet Gençten Ortaokulunda ise öğrencilerin çoğunluğu emekçi çocuğu. Öğlen çıkışına çocuğunu almaya gelen İnci, 4 çocuk sahibi ve çocuklarının hepsi okuyor. Eşinin fabrikada 13 bin liraya çalıştığını ve okulların açılmasıyla masrafların katlandığını söyleyen İnci, “Çocuklara kırtasiye malzemesi almak için kırk kere düşünüyoruz. Her bir çocuğumun 7-8 dersi var. Her birine ayrı defter almaya kalksam bile yetişemiyorum, tanesi 25-30 lira olmuş. Biz hepsine nasıl yetişeceğiz?” diyerek ailelerin yaşadıkları yoksulluğun çocukların da sırtına bir yük gibi bindiğini ifade ediyor.

Kampanya hakkında konuştuğumuzda ise çok önemli bulduğunu belirten İnci, “Tabii ki her çocuğun hakkı. Ben çocuklarıma harçlık veremiyorum mesela. O gün evde ne varsa onu beslenme çantasına ekliyorum; bazen akşamdan kalmışsa bir yemek, bazen bir tost, elimde biraz para varsa süt alıyorum. En büyük çocuğum ‘Anne bu yaşımda bari bana beslenme hazırlama, harçlık ver’ diyor ama napayım durumum ortada” diyor ve eğer okullarda sağlıklı ve ücretsiz bir öğün yemek verilirse çocukların hem aç kalmayacağını hem de ailelerin maddi açıdan biraz da olsa rahatlayacaklarını söylüyor.

ÖĞRETMENLERİN KARŞILAŞTIKLARI

Okula yeni tayin olan bir Türkçe öğretmeni ise önceki çalıştığı okulda çocukların bazen birbirlerinin yemeklerini yediğini, hatta kimi çocukların sıralarında “Sandviçinden ısırabilir miyim?” gibi şeylerle karşılaştığını anlatıyor. Karşılaştığı örneklerin, velilerin yaşadığı yoksulluğun bir sonucu olduğunu belirten öğretmen, “İnsanlar geçen seneye göre daha da yoksullaştı. Şimdi tayin olduğum okulun bulunduğu mahalle diğerine göre daha yoksul üstelik. Bu dönem buna benzer örneklerle daha çok karşılaşacağıma eminim. Okula yardım talebinde bulunmaya gelecek olan veli sayısı da artacaktır. Bu kampanya uygulansa en azından çocuklar aç kalmaz, aileler de ‘Bu yoklukta çocuğumun beslenmesine ne koyacağım?’ kaygısıyla boğuşmazlar” diye anlatıyor.

"BİR İŞÇİ MAAŞIYLA ÜÇ ÇOCUK OKUTANLAR NE YAPACAK?"

Kırtasiye masraflarının giderek arttığına değinen öğretmen bu meselenin de gündeme gelmesi gerektiğini belirterek “Bugün bir dosyaya 400 lira verdim. Biz öğretmenler için bile kendi kırtasiye masraflarımıza yetişmek zor. Bir işçi maaşıyla üç çocuk okutan aileler ne yapacak?” diye soruyor.

"KARNIM AÇ DİYE AĞLAYAN ÖĞRENCİMİN BESLENMESİ YOKTU"

Yeni atanan bir başka öğretmen ile kampanya hakkında sohbet ettiğimizde ise henüz ilk iş gününde yaşadığı bir olayı aktarıyor bize. “Beşinci sınıfa giden bir öğrencim derste ağlamaya başladı. Sebebini sorduğumda ise karnının aç olduğunu söyledi. Öğrencinin dediğine göre annesi okulu yarım gün sanıp beslenme hazırlamamış. Kantine gidip bir şeyler ısmarladım ama ağlamaya devam etti. Durumdan haberdar olması için velisini aradım o da utana sıkıla çocuğu ile aynı sebebi söyledi ama veliyle o an kim konuşsa asıl sebebin bu olmadığını rahatlıkla anlayabilirdi. Bu ailenin bilinçsizliği değil tamamen yoksulluk” diyerek kampanyanın acilen hayata geçirilmesini, her çocuğun bir öğün yemeğe ihtiyacı olduğunu ve bu ekonomik koşullarda emekçi ailelerin çocuklarını okutmasının giderek imkansızlaştığını ifade ediyor.

"HER VELİNİN BU KAMPANYAYA SAHİP ÇIKMASI ŞART"

Çocuklarını almaya gelen Gül de kampanyanın haklılığına işaret ediyor ve “Özellikle gelişim çağında olan çocukların sağlıklı ve yeterli besin kaynağını alması gerekiyor. Ama bu pek çok aile için kolay değil. Çocuklar yarı aç yarı tok dinlemeye çalışıyor dersleri. Çocuklarımız sağlıklı ve düzenli yemeğe ulaşabilseler derslerinde de daha başarılı olur arkadaşlık ilişkilerinde de” diyerek her velinin çocuğu için bu meseleye sahip çıkmasının şart olduğunu belirtiyor. Sadece kampanyanın hayata geçirilmesi ile sınırlı kalmayıp hayata geçtikten sonra da çocuklara yeterli ve sağlıklı bir öğün verilip verilmediğini denetlemek gerektiğini vurguluyor.

                                                              /././

Bir gün okula dört gün iş yerine (Özgür Hüseyin AKIŞ/İSİG Meclisi Üyesi-Evrensel)

Yaz tatilinin sona ermesiyle birlikte yaklaşık 20 milyon öğrenci için 2023-2024 eğitim öğretim yılı başladı.

Milli Eğitim Bakanlığının daha önce açıkladığı takvime göre eğitim yılının ilk yarısı 19 Ocak 2024 Cuma günü sona erecek. Birinci dönem ara tatili, 13 Kasım 2023 Pazartesi başlayacak ve 17 Kasım 2023 Cuma sona erecek. Yarıyıl tatilinin ardından öğrenciler ikinci döneme 5 Şubat 2024 Pazartesi başlayacak ve eğitim yılı 14 Haziran 2024 Cuma günü sona erecek. İkinci dönem ara tatili ise 8 Nisan 2024 Pazartesi ile 12 Nisan 2024 Cuma tarihleri arasında yapılacak.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2017-2023 yılları arası için hazırladığı çocuk işçiliği ile mücadele ulusal programı bu yıl sona erecekken yine aynı döneme denk gelen MESEM (Mesleki Eğitim Merkezleri) Milli Eğitim Temel Kanunu ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda değişiklik yapılarak çıraklık eğitimi örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınarak mesleki eğitim merkezleri Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlanmıştır.

MESEM SERMAYE İLİŞKİSİ

Bu merkeze giden öğrenciler 1 gün okulda teorik eğitim alırken 4 gün de iş yerinde pratik eğitim olarak tariflenen sürecin parçası oluyorlar. Çıraklığın zorunlu eğitimin bir parçası olması işletmelerin hükümetten talep ettikleri bir durum. Bir iş yeri 9 çırak çalıştırabiliyorken bu sayı 40’a çıkarıldı. Stajyer ücreti asgari ücretin yüzde 30’undan az olamaz, bunun 3/2’sini de devlet karşılıyor. Çocuk işçiliği ile mücadele edilirken eğitimde bu uygulama çocuk işçiliğini teşvik niteliğinde.

YOKSULLUK İLE BERABER ÇOCUK İŞÇİLİĞİ DE ARTIYOR

TÜİK’e göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde dar tanımlı işsiz sayısı (mevsim etkisinden arındırılmış) 2023 temmuz ayında 3 milyon 291 bin olarak belirlendi.

DİSK Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı, temmuz 2023’te 8 milyon 742 bin kişi olarak gerçekleşti.

Türk-İş’in yoksulluk ve açlık sınırı ise şöyle:

Mutfak enflasyonu aylık yüzde 4.63, on iki aylık enflasyon yüzde 77.04, yıllık ortalama yüzde 107.89 oranında arttı.

Dört kişilik ailenin aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 12 bin 198 TL.

Gıda ile birlikte diğer tüm temel harcamaları için hanesine girmesi gereken toplam gelir tutarı (yoksulluk sınırı) ise 39 bin 733 TL.

Bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 15 bin 813 TL’ye ulaştı.

Bu verilere göre asgari ücret açlık sınırının altına düşmüş durumda. İşsizlik ve ücretlerin alım gücünün çokça altına düşmesiyle çocuklarının eğitim masrafını karşılayamayan velilerin çocuklarını iş yerlerine yönlendirdiği, çocuk işçiliğinin istatiksel olarak artışından anlaşılabiliyor. TÜİK’in senelere göre hane halkı iş gücü araştırmasına göre ise son üç yıldır 15-17 yaş arası çocuklarda iş gücüne katılma oranı yüzde 16.2’den önce 16.4’e, ardından 18.7’ye yükseldi.

ÇOCUK YOKSULLUĞU İLE İLGİLİ ATO’NUN AÇIKLAMASI

Açıklamanın talepleri şunlar:

Her okulda en az 1 öğün ücretsiz temin edilmelidir. Anaokullarından kaldırılan ücretsiz okul beslenme programı yeniden yürürlüğe konmalıdır. Okul yerleşkeleri içerisinde çocukların temiz suya erişimleri ücretsiz olmalıdır. Çocuk yoksulluğunu durdurmak ve çalışmak için okulu bırakmak zorunda kalan çocukların okula dönmeleri için bölüşümde adaleti destekleyecek sosyal yardım ve destek politikaları hayata geçirilmelidir. Yeterli ve dengeli beslenemeyen, sağlıklı konutlarda barınamayan, nitelikli sağlık hizmetine erişimin olmadığı bir toplumda yoksulluk halk sağlığı sorunudur. Gelir dağılımındaki adaletsizlik ortadan kalkmadığı, en temel insani ihtiyaçlar piyasanın insafına terk edildiği sürece halkın sağlığından söz edilemez.

Bu taleplerin gerçekleşmesi için mücadele, çocuk işçiliği sorununun etrafından dolaşmak değil, çözmek için yapılması gerekenlerdir.

(derleyen: mstfkrc)