27 Eylül 2023 Çarşamba

Erdoğan'ın danışmanından müftülüğe gericilerin ortak noktası: Kadınları sansürlemek - soL

 

Erdoğan'ın danışmanlarından Gürcan A Milli Voleybol Takımı'nı, Konya Müftülüğü'yse 'hafızlık töreni'ndeki tüm kadınları sansürledi.

Türkiye’de kadınlar şiddet ve artan sömürü nedeniyle yoksullaştırılmaya karşı mücadele ederken bir yandan da gericilikle mücadele ediyor. AKP’nin oldukça kabarık olarak kadın düşmanlığı arşivine yenileri eklenmeye devam ediyor.

AKP’li milletvekili ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ayşen Gürcan, A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın galibiyetinin ardından paylaştığı tebrik mesajında milli takım oyuncularının bacaklarını sansürledi. Paylaşılan görselde kadın oyuncuların bacaklarının buzlandığı görüldü.

Bir diğer olaysa Konya’da hafızlık diplomalarının dağıtım töreninde gerçekleşti.

Sözcü'nün haberine göre, törende çekilen fotoğraflarda kadınların yüzleri buzlandı. Bu fotoğraflar hem müftülük sitesinde hem de il müftüsünün sosyal medya hesabından paylaşıldı. Erkeklerle çektirilen fotoğrafta buzlama yapılmazken, kadınların fotoğrafları kapatıldı. Bu iki kare arasındaki fark  tepkiye yol açtı. 

(soL)

Çin'in Ortadoğu mesaisi: Filler tepişirken ejderha kanatlanıyor - Özkan Öztaş / soL-Özel

 

Esad'ın Çin ziyareti, Çin'in Ortadoğu'daki mesaisini hatırlatıyor. Çin'in yaklaşımı dayanışmadan ziyade siyasi ve ekonomik çıkar arayışı. Bu yüzden hem Suriye hem İsrail aynı anda ortaklar arasında.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın gerçekleştirdiği Çin ziyareti, başta Ortadoğu medyası olmak üzere uluslararası medyanın gündeminde. En son 2004 yılında Çin'e giden Esad'ın 2011'de patlak veren savaştan bu yana gittiği altıncı ülke Çin oldu. Esad 2011'den bu yana Rusya, İran, BAE, Umman ve Suudi Arabistan'ı ziyaret etmişti. 

Esad'ın ziyareti aynı zamanda Çin'in Ortadoğu'da el yükseltmesi olarak okunurken, Suriye'nin savaşın yarattığı yıkıma karşı bir tür çıkış arayışı olarak tarif ediliyor. 

Esad yenilmediğini ispatladı

2011 yılında başlayan ve "Arap Baharı" olarak tarif edilen eylemlilikler sürecinde Suriye silahlı çetelerin çatışmalarına sahne olmuş ve islamcı terör örgütleri ülkeyi işgal etmişti. 2011'den bu yana yüz binlerce insanın yaşamını kaybettiği ve milyonlarca insanın göç etmek zorunda kaldığı savaşta Beşar Esad mücadeleden galip çıkmış ve bu süreçte yenilmediğini göstermişti. 

Suriye'nin bu yeni düzlemde uluslararası alanda dağılan ilişkilerini yeniden tesis etmek ve savaşın yarattığı yıkımın ardından Suriye'yi yeniden inşa etmek öncelikli görevi. Arap Birliği'ne yeniden dahil olan Suriye birçok yerde kapanan elçiliklerini yeniden açıyor ve bir tür normalleşme süreci tarif ederek, IŞİD ve benzeri örgütlerden arındırdığı bölgelerde yeniden inşa çalışmalarına başlıyor. Esad'ın 2011 yılından bu yana verdiği mücadele ve Suriye halkının direnişi rakip birçok ülke açısından kabullenildi ve Esad yenilmediğini ispatladı. 

Çin pazardaki payını yükseltmek istiyor: Bir yanda İsrail diğer yanda Suriye

Çin'in Ortadoğu'daki ticari ve askeri arayışları kısa sayılmayacak bir sürece yayılıyor. Sovyetler Birliği'nin çözülüşüyle birlikte Ortadoğu'da açılan boşluk sermayenin iştahını kabartmış ve petrol gelirleri ile birlikte ticari anlaşmalar için emperyalizm, işgal dahil her türlü yolu denemişti. Çin bu dönemi soğukkanlı ve "uzaktan" izleyen bir pozisyonda değerlendirdi.

Çin'in Ortadoğu'daki arayışları özellikle 1979 yılında artan Çin-İsrail görüşmeleri dönemine denk düşüyor. Sovyetler Birliği'nin Afganistan müdahelesinin ardından başlayan temaslarda, Çin Afganistan'da cihatçıları desteklemiş ve kendi ülkesindeki müslümanlara da cihatçılara destek vermesi çağrısında bulunmuştu. Uygur Türkleri başlığında yaşanan gerilimler ve tartışmalar o günlerden kalan bakiyedir. 

Emperyalizmin yaşadığı hegemonya krizinde ABD birçok alanda geriye düşerken bir yandan da yeni ağırlık noktaları tarif ediliyor. Bu bağlamda Pasifik hattı öne çıkarken Ortadoğu'da ve Afrika'da başta Rusya olmak üzere Çin'in ağırlığı geçmiş yıllara kıyasla daha çok hissedilir durumda. Tarım, maden, ticaret ve askeri başlıklarda yapılan anlaşmalar ve yatırımlar ciddi rakamlara ulaşıyor.

Çin'in İsrail'de planladığı hızlı tren projesi Kızıldeniz'deki limanla Akdeniz'deki limanları birbirine bağlamayı hedefliyor

Çin'in özellikle 2008 yılında arttırdığı İsrail'le olan ilişkileri bir çok başlığı kapsıyor. Süveyş Kanalı'na ciddi bir alternatif oluşturacağı düşünülen bu plan ile saatte 350 km hıza ulaşan trenler sayesinde ticari olarak alternatif rotalar hedefleniyor.

Çin bir yandan Suriye'de yeniden inşa sürecinde pastadan payını almak isterken diğer yandan da Suriye'yle uzun zamandır çatışma ve savaş halinde olan İsrail'le hedeflerini ve mesaisini büyütüyor. 

2008 yılında emperyalist merkezlerde baş gösteren ekonomik krizle birlikte Ortadoğu'ya daha ciddi bir gözle bakmaya başlayan Çin, mevcut durumda İsrail'de Hayfa Limanı'nın bir kısmının da işletme hakkına sahip. Burası aynı zamanda ABD'nin 6. Filo'sunun da demirlediği yerlerden biri. Dolayısıyla konu bir yanıyla Çin'in Ortadoğu'da, ABD'nin altındaki zemini kaydırma müdahaleleri olarak okunuyor. 

Bir yanda İsrail'in diğer yandan Suriye'nin çalışma arkadaşı olarak görülen Çin bu sürekliliği ve birlikteliği yarattığı ekonomik güçle devam ettiriyor. Mevcut durumda ABD'nin bıraktığı boşluklara ya da girmediği alanlara yerleşmeye çalışan Çin'in eli rakiplere nazaran daha güçlü. Zira bu alanlara bir emperyal güç olarak yerleşmeye çalışırken, ABD'nin yarattığı yıkım ve sorunlardan azade bir alternatif gibi görülüyor. 

Dış müdahalelere karşı Çin şemsiyesi

Esad Çin'de yaptığı konuşma sırasında "Çin, dış müdahalelere karşı koyması; bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü müdafaa etmesi noktasında Suriye'yi desteklemektedir" cümlesiyle daha çok askeri ve stratejik konular öne çıktı kamuoyunda

Peki verilen mesaj bundan mı ibaret?

Bir bakıma evet. Çin, Suriye'ye dönük askeri operasyonların durdurulması taraftarı ve Suriye'ye siyasi anlamda destek veriyor. Bunun yanı sıra askeri manada ticari görüşmeler de devam ediyor. Suriyeli gazeteci Fayez Sara, 2015 yılından itibaren Suriye'de artan Çin mesaisini "Çin ejderhasının Suriye mesaisi" olarak betimliyor. 

Ancak buzdağının görünen yüzü dışında bir konu daha var. Bu da Suriye'nin yeniden inşası.

2018 yılında Çin ile Suriye arasında yapılan görüşmelerde Suriye Ulaştırma Bakanı Ali Hammud, Çin'in Suriye'de yatırım yapmaya çok hevesli olduğunu ifade etmişti. 

Suriye'nin yeniden inşasının maliyeti trilyon doları bulabilir

Suriye'nin yeniden inşası için uzmanlar 300 milyar dolar ila 1 trilyon dolar arasında bir miktara işaret ediyor. Bu da sermayedarlar için iştah kabartan bir sayı. Hatta böylesi bir pastadan payını almak için Türkiye'nin gerekirse Suriye'deki "güvenlik gerekçesi" ile bulundurduğu askeri kuvvetlerini dahi geri çekilebileceği görüşü hakim.

İşte Çin tam da  bu noktada uzun yıllara dayanan yatırımlarının ve alt yapı harcamalarının hakkını almak istiyor. Bir çok limanda ve tarım arazisinde işletme hakkında sahip olan Çin aynı zamanda maden arama tesislerine de sahip. Bunu da inşaat sektörüyle taçlandırmak istiyor. Zaten halihazırda ulaşım alt yapısı için gerçekleştirdiği harcamalar ve çalışmalar bir bakıma Çin'in inşaat alanındaki rüştünü ispatladığı örnekler olarak yorumlanıyor. 

Yani Çin'in Suriye ile yaptığı görüşmelerde öne çıkan "stratejik ortaklık" sadece askeri ya da güvenlik başlıklarını içermiyor. 

Çin güçlü ve meşru görülüyor

Ortadoğu'da alan ve hakimiyet genişletmeye çalışan Çin aynı zamanda Ortadoğu halkları nezdinde de meşru ve görülüyor. Bunun iki nedeni var. İlki Amerika gibi savaş ve petrol ikileminde kanlı bir geçmişi yok. ABD'nin Irak ve Suriye başta olmak üzere Ortadoğu'daki operasyonlarda kabarık bir sicili var. Tüm bunlar yaşanırken Çin uzak bir coğrafyada bu yaşananlara "tepki" gösteriyordu. 

Bunun yanı sıra Çin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantılarında Suriye'ye dönük yaptırımları veto eden ülkeler arasında yer alıyor. 

Bu meşruluk alanı elbette ticari bir karşılık da kazanıyor. 2015 yılında başlayan görüşmeler ile Çin ve Suriye arasında anlaşmalar imzalanmış ve Çin, Suriye'nin yeniden inşasında kendine ayrılan biletini almıştı. 

Suriye'nin çıkarları

Çin'in Suriye'deki adımlarını pozitif olarak değerlendiren Suriye, hem yeniden inşanın sağlanması hem de Suriye'nin uluslararası arenada yaşadığı yalnızlığı kırmak adına Rusya dışında ortaklar arıyor. Esad'ın birçok açıklamasında yeni dünyanın şekillenmesi başlığında Rusya, Hindistan ve Çin'i işaret etmesi, teorik bir tariften ziyade pratik bir zorunluluk Suriye açısından. Zira Suriye'nin yeni dünyasında ve yeniden inşasında Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın olduğu BRICS ülkelerinin adları daha çok geçecek. Esad'ın dolar dışında farklı para birimiyle ticarete ve yeni ekonomik alternatiflere dikkat çekmesi bu bağlamda değerlendiriliyor. 

Ortadoğu'da iki emperyal merkez de "barışı tesis etme" başlığında hakimiyetini genişletme çabasında. ABD İsrail'le birlikte Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerini bir araya getirip "İbrahim Anlaşmaları"nı devam ettirmek isterken Çin de İran ile diğer Arap ülkeleri arasında benzer faaliyetlerle kendine alan açmaya çalışıyor.

Çin son yıllarda Ortadoğu'da varlığını arttırırken, aralarında anlaşmazlıkları olan tarafları da ticari başlıklarda memnun etmeye çalışıyor. Bunu yapabildiği sürece bu ülkeleri bir arada tutma ihtimali de güçleniyor. Aralarında çatışma ya da gerilim olan Ortadoğu ülkelerini masaya oturtan ve yeni dönemin ticari ilişkileri için temas kurmaya zorlayan Çin, Suriye ve İsrail gibi aralarında tarihsel ve güncel gerilimleri olan ülkeleri de ticari başlıklara ağırlık vererek masada tutmaya gayret gösteriyor.  Bahsi geçen ülkelerin sermayedarları ise daha çok gelir kazanç sağlamak için şimdilik buna ses çıkaracağa benzemiyor.

Özkan Öztaş / soL-Özel 


26 Eylül 2023 Salı

Bahçeli'ye hediye edilen tablo ve iktidarın 'istihbaratçı sanatçı'sı - SERKAN DÜZ / soL-Özel

 1. Sınıf emniyet müdürü Ahmet Sula, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye tablo hediye etti. Sula'nın ilişkileri de MHP Genel Merkezi'ne asılan tablosu kadar dikkat çekiyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP Genel Merkezi'nde sergilediği tuhaf nesnelere bir yenisini daha ekledi.

Bahçeli’ye hediye edilen ilginç tabloyu, MHP Genel Başkan Başdanışmanı Eyyup Yıldız sosyal medya hesabından, tablonun sanatsal derinliğine denk bir Türkçe ifade gücüyle "1.Sınıf Emniyet Müdürü, ressam, konuşmacı Ahmet SULA bey Genel Başkanımız Devlet BAHÇELİ beye Başyapıtı olan ANADOLU eserini olması gereken yere Liderimize taktim etti" ifadeleri ve fotoğraflarıyla birlikte paylaştı.

Bahçeli’ye 2011 yılında yaptığı “Anadolu” isimli tabloyu hediye eden isim Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Başmüfettişi Ahmet Sula.

Sula, 4 ayda yaptığı tablo için, "Göz, akıl ve ruhunuzla bir seyahate çıktığınız Anadolu tablosunda, Anadolu'yu diyar diyar gezdiğinizi göreceksiniz" ifadelerini kullandı. Tablo, MHP Genel Merkezi'nin girişine asıldı.

1. Sınıf Emniyet Müdürü Ahmet Sula, Ankara Emniyeti’nde Bilgi İşlem Şube Müdürü olarak görev yaparken 2011’de Evrak Arşiv Şube müdürü olarak atandı. Cemaatçi polislerin AKP’li isimlere düzenlediği 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarından hemen sonra 27 Aralık’ta Terörle Mücadele Daire Başkan Yardımcılığı’na getirildi ve başkan vekilliği yaptı.

Devlet memurluğu devam ediyor

Halen Teftiş Kurulu Başkanlığı'nda polis başmüfettişi yani bir devlet memuru olarak görevini sürdüren Sula, Bahçeli’ye hediye ettiği tablo için "başyapıtım" diyor. Kendi faaliyetlerini “şuurlu gençlik davası” diye tarif eden Sula, liselerde, üniversitelerde ya da polis okullarında bu konuda “İnsana Yolculuk” başlığında konferanslar veriyor.

"Felsefî resim" yaptığını öne süren Sula, resim üzerine yazdığı yazıları İbn-i Arabi’den yaptığı alıntıyla “Manayı kelimenin kalbine indiren rabbe hamd olsun, kelime çok kıymetli bir şey o yüzden daha ziyade yazı ondan sonra zaten resim onun ete kemiğe bürünmüş hâli oluyor” diye açıklıyor. Bir diğer deyişle Sula, anlamı çizgi, renk ve kompozisyona dönüştürecek soyutlama becerisi üzerine kurulu resim sanatının derinliğini, doğrudan tuvale sözcük yazıp etrafını yine hiçbir dolayım barındırmayan objelerle süslemek şeklindeki "felsefi resim" yaklaşımıyla ikame ediyor.

İtalya'da devlet yardımıyla sergi açtı, TRT'ye logo yaptı

Hâlâ bir memur, üstelik "denetim"den sorumlu bir başmüfettiş olarak bir siyasi partinin liderine armağanlar veren Sula, memuriyetin sınırlarını yalnızca bu şekilde ihlal etmiyor. Sula'ya belli ki yeşil ışık yakılmış, "ek işler"i görünce de gaza basıyor.

Sula internet sitesinde yer alan bilgiye göre aynı zamanda logo tasarımcısı olarak çalışıyor. TRT yapımı dizi ve filmlere ve üniversitelere logo tasarımı yapıyor. Sula’nın logo tasarladığı yapımlardan ikisi TRT’de yayımlanan Mehmetçik Kut'ül Amare dizisi ve Türk-Japon ortak yapımı Ertuğrul 1890 filmi.

Sula’nın “sanatı” ise hükümet eliyle ta İtalya’ya taşınıyor. Polis başmüfettişi, "Kelimenin Kalbi" adlı 40. sergisini 2019 yılında Roma’da bulunan Yunus Emre Roma Türk Kültür Merkezi'nde açıyor. Kültür merkezi, AKP’nin emperyalist hülyalarının bir parçası olarak yurtdışı faaliyetlerini yürüttüğü “yumuşak güç unsurlarından” Yunus Emre Enstitüsü’ne bağlı.

Menzilci başdanışman eşlik etti

Sula’nın Bahçeli’ye tablo verirken yanındaki isim Eyyup Yıldız ise son zamanlarda Sinan Ateş davasının savcı vekili Durdu Özer ile olan fotoğrafıyla gündeme gelmesinin yanı sıra tarikatçılığı ve ihaleciliğiyle öne çıkıyor. Bahçeli'nin Menzilci başdanışmanı Eyyup Yıldız, sahibi olduğu Yıldızlar Tanıtım Organizasyon Limited Şirketi üzerinden 2011 yılından bu yana toplam bedeli 16 milyon 593 bin lirayı bulan 40 ayrı ihale almasıyla biliniyor.

                                                         Eyyup Yıldız ve Durdu Özer

AKP–MHP blokunun organizasyon konusunda en az Yıldız kadar “başarılı” olan “istihbaratçı sanatçısı” Polis Başmüfettişi Ahmet Sula, kendisini “Allah’ın lütfettiği devletimin bahşettiği rütbe, makam ve konumlarla ilgili ülkemin ve insanlığın geleceği olan gençlere nasıl faydalı olabilirim diye gece gündüz akıl ve kalp yoran bir kardeşinizim” diye tanıtıyor.

Feminist yürüyüşe katılan kadınları “fahişe” olarak niteleyen Mustafa Sefa Güvenir adlı gerici yazar, Ahmet Sula’yı “insan inşa etme ustası” olarak niteliyor.

soL tablodaki 'detayları' inceledi

Sula’nın başyapıtı Anadolu tablosu ilginç detaylarıyla bir sanat eserinden daha çok Eyyup Yıldız’ın Anadolu’ya düzenleyeceği tur organizasyonunda kullanılmak üzere hazırlanmış bir tanıtım afişine benziyor.

“İstihbaratçı sanatçının” tablodaki minare, seccade ve lale motifiyle temsil edilen "iç dünyasının dışavurumu", bir Selçuklu askeri başlığı içine yerleştirilmiş at ile çok derin manalara kavuşturulmuş.

Tablonun sol alt köşesine Zeugma Mozaiği’nden meşhur ‘Çingene Kızı’nı yerleştiren Sula, tablonun orta bölümüne de Kapadokya gezilerinde hediyelik eşya satıcılarında sıklıkla rastlayabileceğiniz peribacaları figürünü ve Nemrut heykellerini büyük ustalık ve dolayım gücüyle yerleştirmiş.

Tablonun üst orta bölümüne gürül gürül akan bir hayratı çağrıştıran çeşme resmeden Sula, Anadolu kelimesinin ilk harfinin üzerine şapka niyetine kavuk kondurmuş.

Sula’nın üzüm salkımları, buğday başakları ve Van kedisi çizmeyi de unutmadığı yerli ve millî başyapıtı şimdi MHP Genel Merkezi’nde görücüye çıktı. İlk ziyaretçisinin hangi mafya babası olacağı merak konusu…

SERKAN DÜZ / soL-Özel


Timur Soykan’dan Yeni Şafak’ın manşetine tepki: H.K.G. ile Zoroğlu vakasının ilgisi yok - Timur Soykan / Birgün

BirGün yazarı Timur Soykan, Türkiye'nin gündemine getirdiği Prof. Dr. Salih Zoroğlu vakası üzerinden, H.K.G.’nin 6 yaşında zorla evlendirilmesi skandalını manipüle etmek isteyen Yeni Şafak gazetesine tepki gösterdi. Zoroğlu vakasının istisnai olduğunun altını çizen Soykan, “H.K.G'nin çok aykırı bir örnek olan Prof. Salih Zoroğlu ile hiçbir teması yok. Ayrıca H.K.G.’nin cinsel istismara uğradığına dair çok sayıda delil var” dedi.

BirGün yazarı Timur Soykan, kendi hastalarını ketamin adlı ilaç üzerinden yönlendirdiği iddia edilen Prof. Dr. Salih Zoroğlu vakasını, Hiranur Vakfı’ndaki cinsel istismar skandalını aklamak için kullanan Yeni Şafak gazetesine tepki gösterdi.

İki olayı da Türkiye'nin gündemine getiren gazeteci olan Soykan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, H.K.G.’nin 6 yaşında bir çocukken zorla ‘evlendirilmesi’ ve sistematik şekilde cinsel istismara maruz bırakılması ile çocuklara ketamin ilacı veren ve onları yanlış şekilde yönlendirdiği iddia edilen Prof. Dr. Zoroğlu vakasının birbiriyle uzaktan yakından ilgisinin olmadığını vurguladı.

“Şimdi siyasal İslamcılar, H.K.G. bir psikiyatriste gitti diye Zoroğlu vakasından faydalanmak istiyor. H.K.G'nin çok aykırı bir örnek olan Prof. Salih Zoroğlu ile hiçbir teması yok.  Ayrıca H.K.G.’nin cinsel istismara uğradığına dair çok sayıda delil var” hatırlatmasını yapan Soykan, Zoroğlu gibi istisnai ve aykırı bir vakanın, cinsel istismara uğrayan çocuklar aleyhine bir argümana dönüştürülemeyeceğini belirtti.

Soykan, “Türkiye’deki insanların çok istisnai bir olayla ülkenin çok büyük bir sorunu olan cinsel istismar gerçeğini ayırabilecek zekada olmadığını düşünüyorlar.  Bunun aksini kanıtlamalıyız. Çocuklarımızı bu sapkın zihniyetlerden korumak zorundayız” dedi.

Timur Soykan’ın paylaşımının tamamı şu şekilde:

“‘SAF KÖTÜLÜK NEDİR’ DENİLDİĞİNDE AKLIMA BU MANŞET GELECEK”

“1-‘Saf kötülük nedir’ denildiğinde aklıma hep bu manşet de gelecek. Tarikat şeyhini korumak için çocuğa cinsel istismarı savunacak kadar kötüler. Çok çok istisnai, dünyada örneği olmayan Prof. Zoroğlu vakası ile H.K.G'nin cinsel istismarını örtmek istiyorlar.

2- Prof. Zoroğlu vakası ile H.K.G. olayının uzaktan yakından ilgisi yok. Prof. Zoroğlu vakasında çocuklar, cinsel istismara uğramadıklarını söylüyor. Zoroğlu, ‘Çoklu kişilik bozukluğu’ teşhisi koyup, “İçinizdeki diğer kişilikler hatırlamanızı engelliyor” diyor.

3- Zoroğlu, çocuklara halüsinasyon ve bilinçte bölünmeye neden olan, telkine açık hale getiren ketamin ilacı veriyor. Bu ilacın çocuklara verilmesi yasak. İlacın etkisi, telkin ve baskıyla çocukları cinsel istismara uğradıklarına ikna ettiği öne sürülüyor.

4- Şimdi siyasal İslamcılar, H.K.G. bir psikiyatriste gitti diye Zoroğlu vakasından faydalanmak istiyor. H.K.G'nin çok aykırı bir örnek olan Prof. Salih Zoroğlu ile hiçbir teması yok.  Ayrıca H.K.G.’nin cinsel istismara uğradığına dair çok sayıda delil var.

5- H.K.G. 6 yaşındayken 29 yaşındaki tarikat mensubu Kadir İstekli ile evlendirilmesinden sonra başlayan cinsel istismarı detaylarıyla anlattı. Zoroğlu gibi aykırı bir vaka cinsel istismar vakalarında çocuğun, kadının beyanının esas alınmasına karşı bir argümana dönüştürülemez.

6- H.K.G., Kadir İstekli ile ses kaydını savcılığa verdi. Kadir İstekli kayıtta H.K.G ile 6 yaşında evlendiklerini ve cinsel istismarın başladığını itiraf ediyor. Nikahlarını şeyhin kıydığını anlatıyor. H.K.G. ile 6 yaşındayken diğer müritlerin de evlenmek istediğini söylüyor.

7- H.K.G.’nin 6 yaşında evlendirildiğini inkar eden ağabeyinin Hiranur Vakfı’nın etkinliğinde çocuk yaşta evliliği savunduğu konuşmanın kayıtlar bile ortaya çıktı. H.K.G. aynı zamanda Kadir İstekli ile henüz 7-8 yaşındayken çekilmiş fotoğrafları savcılığa verdi.

8- Bu tarikatlarda bir müridin çocuğa böyle yaklaşamayacağını herkes bilir. Ayrıca H.K.G. 14 yaşındayken doktora götürüldüğünde cinsel istismar ortaya çıktı. Kemik yaşı tespiti için hastanedeki teste H.K.G. yerine 21 yaşında bir kadının sokulduğu tespit edildi.

9- Daha pek çok delil var. Ama Yeni Şafak, Akit ve tarikatlar, şeyhi kurtarmak için uğraşıyorlar. Bunun için cinsel istismara uğramış bir kız çocuğunu ezmekten utanmıyorlar. Bu kötülüğü, ahlaksızlığı, toplumsal çürümeyi tarif edecek kelime yok.

10- Türkiye’deki insanların çok istisnai bir olayla ülkenin çok büyük bir sorunu olan cinsel istismar gerçeğini ayırabilecek zekada olmadığını düşünüyorlar.  Bunun aksini kanıtlamalıyız. Çocuklarımızı bu sapkın zihniyetlerden korumak zorundayız.

11- Şunu eklemeliyim: Prof. Zoroğlu olayından dolayı bana saldıran FETÖ'cülerin, Hiranur Vakfı. Yeni Şafak, Akit gibi sapkın zihniyetlerden farkı yok. Onlar da bu ülkenin cinsel istismar sorununu kendi çıkarları için istismar edecek kadar aşağılık. Böyle bir bataklık işte.”

25 Eylül 2023 Pazartesi

120 bin Ermeni’nin Karabağ'dan Ermenistan’a göç etmesi bekleniyor + Çözümü egemenler değil halklar sağlar (Deniz Güngör-Birgün)

 120 bin Ermeni’nin Karabağ'dan Ermenistan’a göç etmesi bekleniyor

Azerbaycan’ın Karabağ’da başlattığı operasyonun ardından Ermenilerin bir kısmının bölgeyi terk etmesi bekleniyor. Karabağ’daki 120 bin Ermeni’nin Ermenistan’a göç edeceği bildirildi.

Azerbaycan’ın Karabağ’da başlattığı operasyonun ardından Ermenilerin bir kısmının bölgeyi terk etmesi bekleniyor. Karabağ’daki kurulan ve krize sebep olan hükümetin danışmanlarından David Babayan yaptığı açıklamada, Karabağ’daki 120 bin Ermeni’nin Ermenistan’a göç edeceğini belirterek, "Halkımız Azerbaycan'ın bir parçası olarak yaşamak istemiyor. Yüzde 99,9 tarihi toprakları terk etmeyi tercih ediyor” dedi. Karabağ’daki hükümet ise, Karabağ’ı terk etmek isteyen Ermenilerin Rus barış güçleri tarafından Ermenistan'a götürüleceğini açıkladı.

NE OLMUŞTU?

Azerbaycan, İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından Karabağ'da bulunan silahlı Ermeni gruplara bölgeyi terk etmeleri çağrısında bulunmuştu. Krizin sürmesi üzerine Azerbaycan, 19 Eylül’de operasyon başlatmış ve 24 saat sonra 20 Eylül’de Ermeni silahlı gruplar teslim olmuştu. Operasyonun ardından Azerbaycan, Karabağ’daki Ermenilerin haklarının garanti altına alacağını duyurmuştu.

                                                             /././

Çözümü egemenler değil halklar sağlar (Deniz Güngör-Birgün)

              Karabağ’daki iki Ermeni köyünün tamamen tahliye edildiği kaydedildi. (Fotoğraf: armenpress)

Dağlık Karabağ’ın statüsüne yönelik anlaşmazlık sürerken Azeri yönetimi altına girmek istemeyen Ermenilerin Ermenistan’a gideceği açıklandı. Tarihçi Petrosyan “Fikir birliği oluşmadıkça barış mümkün değil” derken, Gazeteci Khudoyan ise çözümü ancak halkların sağlayacağını söyledi.

Azerbaycan’ın askeri operasyonu sonrası Dağlık Karabağ’daki Ermeni güçler silah bırakırken gerilim ve belirsizlik sürüyor. Yevlah kentindeki ‘entegrasyon’ buluşmasından sonuç çıkmazken Dağlık Karabağ’daki Ermeni yönetimi, Azerbaycan’a bağlanmak istemeyen bölgedeki 120 bin Ermeni’nin Ermenistan’a gideceğini açıkladı. 

Dağlık Karabağ'daki yönetimin lideri Samvel Şahramanyan'ın danışmanı David Babayan, Reuters'a yaptığı açıklamada Dağlık Karabağlı Ermenilerin, Azerbaycan'ın hâkimiyeti altında yaşamak istemediğini ve “olası bir etnik temizlikten” çekindiğini belirtti. Halkın Azerbaycan’ın bir parçası olmak istemediğini kaydeden Babayan, “Yüzde 99,9’u tarihi topraklarımızdan ayrılmayı tercih ediyor” dedi. 

Karabağlı Ermenilerin bölgeden ne zaman ayrılacağının belli olmadığını kaydeden Babayan, söz konusu geçişin Laçin Koridoru’ndan yapılacağını aktardı. Babayan ayrıca Karabağ’daki Ermeni güçlerin silah bırakma sürecinin devam ettiğini söyledi. 

SEVE SEVE KARŞILARIZ 

Operasyonla birlikte ülke içinde eleştirilerin odağındaki Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ise Dağlık Karabağ’dan ayrılması beklenen Ermenileri kabul etmeye hazır olduklarını yineledi. Karabağ’a insani yardım başladığını ancak bölgedeki Ermenilerin hala “etnik temizlik tehlikesiyle” karşı karşıya olduğunu ileri süren Paşinyan, “Kardeşlerini seve seve karşılayacağını” söyledi. 

New York’taki Birleşmiş Milletler (BM) oturumunda konuşan Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ise uluslararası toplumu “Bakü’nün Karabağ operasyonuna sessiz kalmakla” suçladı. Mirzoyan, Karabağ’daki güvenlik durumunun ve insan haklarının izlenebilmesi için bölgeye bir BM misyonu gönderilmesi çağrısı yaptı. 

ÇIKIŞA İZİN VERİLECEK 

Azerbaycan Savunma Bakanlığı ise Karabağ’da Ermeni silahlı gruplardan alınan silah ve mühimmatların görüntülerini paylaştı. Ermeni güçlerin silah bırakması devam ederken Azerbaycan tarafından yapılan açıklamada, Karabağ’da Ermeni silahlı gruplara yönelik gerçekleştirilen operasyonun ardından teslim olan Ermeni güçlerin Karabağ’dan çıkışına izin verileceği aktarıldı. 

                                                            *** 

Vekalet savaşına 2. cephe 

Hiçbir ülkenin bölge halkının huzurlu yaşamıyla ilgilenmediğini söyleyen Gazeteci Knar Khudoyan şunları söyledi: “Kapitalist sistem, sürekli krizlere ve uluslararası alanda tanınmayan ülkeler gibi yasal altyapısı olmayan bölgelere sırtını yaslar. Bu bölgeler ekonomik faaliyetler, hatta bazen askerin de dâhil olduğu uyuşturucu gibi yasadışı anlaşmalar için birer cennettir. Karabağ kimsenin erişiminin olmadığı ve soruşturulmadığı bir ‘gri bölge’. Buradaki krizin ‘sürmesi’ gerekiyor ve halk istikrar istese de maalesef kimse çözmek için uğraşmıyor. Ermeni güçleri neden 30 sene gibi uzun bir süredir bölgeyi kontrol ediyor? Çünkü Azerbaycan’la petrol anlaşması olan Avrupalı şirketler, boru hatlarını korumak için bölgede bir savaş olmasını istemiyordu.” 

                                                         Gazeteci Knar Khudoyan

2020’deki savaştan sonra başka birçok ülkenin meseleye dahil olduğunu belirten Khudoyan, “Bu artık sadece Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki bir mesele olmaktan çıktı. Ukrayna ile de, ABD’nin bölgede etkisini artırıp artırmayacağı ile de bağlantılı. Burası küresel politikanın bir parçası haline geldi. Çünkü bölge önemli bir bağlantı noktasında bulunuyor” diye konuştu. 

Çözümün, ancak iki tarafın da “çözüme gerek olduğunu gördüğü” takdirde elde edilebileceğinin altını çizen Khudoyan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Böylece taraflar bölgeye müttefiklerini getirerek birbirlerine oyunlar oynamaya çalışmaz. Örneğin Azerbaycan, Türkiye’yi bir koz olarak kullanıyor. Ermenistan ise Batı’ya ve Rusya’ya bel bağlıyor. Rusya, Sovyet sonrası devletlerdeki etkisini korumak istiyor ve bölgede başka bir ülkenin daha güçlü hale gelmesi durumunda tehdit altında hissediyor. NATO ve Batı için ise ilk olarak Rusya'ya zarar vermek önemli. Ancak bu sizin sorununuz ve siz çözmelisiniz. Diğer türlü bu durum Ukrayna’da olduğu gibi bir ‘vekalet savaşına’ dönüşecek ve ‘Dağlık Karabağ sorunu’ olmaktan tamamen çıkacak.” 

                                                               *** 

Bölge küçük çıkarlar büyük 

Doğu Bilimi Uzmanı Tarihçi Dr. Armen Petrosyan, BirGün’ün sorularını yanıtladı. 

Bölgede sürekli bir çatışma ortamı hâkim. Bu sorunun çözümü ne? 

Coğrafi açıdan küçük bir bölgede oldukça büyük ve çok katmanlı çıkarlar karşı karşıya. Bu çıkar çatışmaları bölge haklarının, özellikle Ermeniler, Gürcüler ve Azerilerin kurdukları devletlerin zorluklarını aşmalarını engelliyor. Dahası bunlar bölgede düşmanlık meydana getirip körüklüyor. Bu düşmanlık da bugün Karabağ’da olduğu gibi uzun süredir devam eden kuşatma, açlık, eşit olmayan bir savaş, binlerce yıldır anavatanlarında yaşayan Artsakh Ermenilerinin yerinden edilme ihtimali gibi felaketlerle sonuçlanıyor.

                                                               Dr. Armen Petrosyan

Sadece Azerbaycan ve Ermenistan arasında değil, tüm bölgede anlamlı bir barış üzerine bölgesel ve küresel bir fikir birliği oluşmadıkça trajedi büyüyecek. Ancak giderek derinleşen jeopolitik gerginliği hesaba katarsak bu mümkün gözükmüyor. Rejiminin ideolojik direği olarak Ermeni karşıtlığını seçen Aliyev iktidarda olduğu sürece, alevlenen düşmanlık ortamı hâkim olduğu müddetçe barış mümkün olmayacak. Bu ve buna bağlı diğer bazı faktörlerin birleşimiyle ne yazık ki bir barış ihtimali şimdilik yok. 

Karabağ çatışmasının yerel halka ne gibi bir etkisi oluyor? 

Dağlık Karabağ'ın yerli halkı, tarihi vatanının coğrafi konumu, etnik ve dini kimliği, her türlü acıyı göze alarak kendi vatanında yaşama iradesinden dolayı hem bölgesel güçlerin, hem de burayı fethetmeye gelen çeşitli güçler tarafından pek çok kez bu tür saldırılara maruz kaldı. 

Ermeni halkının pek çok imtihandan geçmiş bu kesimi her zaman kendi vatanında barışçıl, güvenli ve öngörülebilir koşullarda yaşama fırsatını aradı. Ancak bu doğal arayışlarını engelleme ve haklarını ihlal etme girişimleri bu halkı kendini savunmaya itti. Bugün ise bu girişimler çaresiz, duvara sıkışmış bir durumda onları vatanlarından ayrılmaya mecbur bırakıyor. 

Rusya, ABD ve Batı’nın bölgedeki rolüne dair ne söylersiniz? 

Rusya ile Batı arasındaki mevcut gerilim ile çatışmanın Güney Kafkasya’daki durum üzerinde doğrudan ve son derece olumsuz bir etkisi var. Azerbaycan, bu krizin bir nevi sonucu olarak bölgede Rusya’nın nüfuzunun zayıflamasından başarılı bir şekilde yararlanıyor. Ankara'nın tam desteğini alan Bakü, hem siyasi hem de askeri düzeyde baskıyı artırarak 9 Kasım 2020 tarihli üçlü bildiriye göre Dağlık Karabağ'da güvenlikle ilgili net yükümlülükleri olan Moskova’nın sorumluluklarını yerine getirme sürecini engelleyebiliyor. Bu bağlamda gerilimin devam etmesi durumunda, Azerbaycan'da iktidarda olan rejimin, böyle bir yönetim yapısının avantajlarını kullanarak bu tavrını sürdüreceği kesin olarak öngörülebilir. 

Paşinyan’a karşı protestolar sürüyor. Bunların iç siyasi dengeye etkisi ne olur? 

Ermenistan'daki iç siyasi durumun ısınmasının çok katmanlı nedenleri var. Hükümete karşı gösteriler yapanlar arasında vatanlarından edilmiş veya durumu belirsiz olan akrabaları bulunan Artsakhlılar, Azerbaycan'ın çeşitli dönemlerde gerçekleştirdiği saldırılarda üyelerini kaybeden aileler, tarihi vatanlarının nihai kaybını önlemeye çalışan endişeli vatandaşlar, muhalif siyasi güçler ile kamu inisiyatiflerinin temsilcilerinin yanı sıra yabancı ülkelerin çıkarlarını destekleyen bazı gruplar yer alıyor. Karabağ sorunu her zaman Pan-Ermeni ve Ermenistan içi gündeminin en hassas konularından biri oldu. Bazen iç siyasi krize de yol açtı. Ne yazık ki şu aşamada da böyle bir tehlike var. Zira Rusya, ABD, Türkiye, Azerbaycan gibi çeşitli dış aktörler, bu çok karmaşık durumu mümkün olduğu kadar körüklüyorlar. Her halükarda Ermenistan'daki kilit aktörlerin süreci kontrol altında tutma ve iç sarsıntılara izin vermeme basiretine sahip olduğunu düşünüyorum. 

Deniz Güngör-Birgün




KISA KISA GÜNDEM (25 EYLÜL 2023)

 


SYRIZA'nın yeni lideri ABD'den gelen Kaselakis oldu (soL)

Yunanistan'da ana muhalefet partisi SYRIZA'nın yeni başkanı Stefanos Kaselakis oldu. https://haber.sol.org.tr/haber/syrizanin-yeni-lideri-abdden-gelen-kaselakis-oldu-384840

Nijer Fransa'ya hava sahasını kapattı, Fransa askerlerini ve büyükelçisini çekiyor (soL)

Fransa Cumhurbaşkanı Macron ülkesinin Nijer'deki askeri varlığına son verme ve Niamey büyükelçisini geri çekme kararı aldıklarını duyurdu.   https://haber.sol.org.tr/haber/nijer-fransaya-hava-sahasini-kapatti-fransa-askerlerini-ve-buyukelcisini-cekiyor-384832


AKP'den İstanbul için yasa hazırlığı: İmar ve kentsel dönüşüm sil baştan (soL)

İstanbul’a özel maddelerin dışında genel hükümlerin de olacağı düzenleme yolda. Yeniden yıkılıp konut yapılmasına izin verilmeyen arsalar için yeni rezerv konut alanları yaratılması planlanıyor.   https://haber.sol.org.tr/haber/akpden-istanbul-icin-yasa-hazirligi-imar-ve-kentsel-donusum-sil-bastan-384820

Yabancı dile darbe: Anadolu liselerinde hasar büyük (Figen Atalay-Cumhuriyet)

“Proje okul” yapılarak kan kaybeden Anadolu liselerinde yabancı dil dersleri azaltıldı. Veliler, “Bunlara da imam hatip lisesi tabelası asılsın, LGS de kalksın, ne farkları kaldı?” diyor.  https://www.cumhuriyet.com.tr/egitim/yabanci-dile-darbe-anadolu-liselerinde-hasar-buyuk-2122982

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, Sayıştay'ın MEB raporunu değerlendirdi: Tarikatlara aktarılan paralar yok (Aytunç Ürkmez-Cumhuriyet)

Sayıştay’ın Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) yönelik denetim raporunu değerlendiren Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, raporun bir önceki yıla göre “ayrıntısız ve cılız” olduğunu belirtirken protokoller çerçevesinde tarikat ve cemaatlere aktarılan paralara ilişkin verilerin olmamasına dikkat çekti.

Özbay, şunlara da dikkat çekti:

  • İki devlet okulundan sadece birinde kadrolu hizmetli bulunduğu ortaya çıkıyor.
  • “Meslek liselerinin ihalesiz mal alımının paravanı haline getirildiği ve aracı toptancı firmalara dönüştürüldüğü” görüşleri, bizzat Sayıştay tarafından “kibar” biçimde onaylanıyor.
  • Kapısı öğretmenlere kapatılan, torpilli yöneticilere ve otel müşterilerine hizmet sunan 550 öğretmenevinden 500’ünün kâr, 50’sinin zarar ettiği yazıyor.
  • Amortisman giderlerini bile doğru kaleme kaydedemeyen bir bakanlığımızın olduğu ortaya çıkıyor. 
  • Yeni yurtlar açmak yerine odalara fazladan ranza atarak genişletilmeye çalışıldığı ve öğrencilerin yaşam alanlarının  daraltıldığı vurgulanıyor. 
  • “BİLSEM”lerde görevlilerin ek ders ücretlerinin ödenmesine dair uygunsuzluklar gözüküyor. 
https://www.cumhuriyet.com.tr/egitim/egitim-is-genel-baskani-kadem-ozbay-sayistayin-meb-raporunu-degerlendirdi-tarikatlara-aktarilan-paralar-yok-2122983

Üniversitede terbiye eğitimi! (Sibel BAHÇETEPE -Birgün)

                                 Gerici vakıflar Gebze Teknik Üniversitesi’nde haremlik selamlık piknik düzenlemişti.
Gebze Teknik Üniversitesi'nde "Adab-ı Muaşaret" yani görgü ve nezaket kuralları adı altında hizmet içi eğitim vereceği ortaya çıktı. Akademisyenler "Siyasi iktidar toplumu dizayn etmeye çalışıyor" dedi.  https://www.birgun.net/haber/universitede-terbiye-egitimi-471112

DİSK Genel Başkanı Çerkezoğlu: Emeklilerin bir saat bile bekleyecek tahammülü kalmadı (Birgün)

İstanbul Kartal'da düzenlenen 'emekliler buluşması'nda konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, emeklilere insanca yaşayabilecekleri seviyede maaş verilmesi gerektiğini söyledi. Çerkezoğlu, "Emeklilerin bir gün bile, bir saat bile bekleyecek tahammülü kalmadı" dedi.  https://www.birgun.net/haber/disk-genel-baskani-cerkezoglu-emeklilerin-bir-saat-bile-bekleyecek-tahammulu-kalmadi-471026

Skandal ihlaller (Mustafa Bildircin-Birgün)

MTA’ya yönelik Sayıştay denetimleri, kurumun veri gizliliğine yönelik yeterli tedbirler almadığını ortaya çıkardı. Proje bazlı AR-GE çalışmalarında kurum dışı kişiler de görev alırken belgeler için önlem alınmadı.  https://www.birgun.net/haber/skandal-ihlaller-471127

Kayyumun gözü helikopterlerde! (İsmail Arı-Birgün)

Türk Hava Kurumu kayyumu, yıllarca Sağlık Bakanlığı’na kiralanan 12 ambulans helikopteri yok pahasına satacak. 100 milyon avroya alınan helikopterler için sadece 21 milyon dolar değer biçildiği ortaya çıktı.  https://www.birgun.net/haber/kayyumun-gozu-helikopterlerde-470853

İBB ve Bakanlık karşı karşıya: Yeni alanları imara açmak istiyorlar (İlayda Kaya-Birgün)
İktidar, İstanbul’da imara kapalı alanlarda evi olanlara yeni rezerv alanlar göstermeyi kapsayan plan hazırlığında. İBB, “Yeni alanların imara açılmasına karşıyız” derken, Şehir Plancıları “İnşaat projesi yaratmaya çalışıyorlar” dedi  https://www.birgun.net/haber/ibb-ve-bakanlik-karsi-karsiya-yeni-alanlari-imara-acmak-istiyorlar-471118 

ABD’de otomotiv işçileri grevi yayılıyor: Etkili olacak mı? (Evrensel)

ABD’nin üç otomotiv tekelinde 13 bin işçinin grevine parça dağıtım merkezlerindeki 5 bin işçi daha katıldı. Sendika grevlerin etkili olduğunu söylerken, sendikayı etkisiz olmakla eleştirenler de var.  https://www.evrensel.net/haber/499656


(derleyen: mstfkrc)