Büyükelçi yalan söylüyor: İliç'teki maden şirketi Kanada şirketi, işte belgeler (CAN KUYUMCUOĞLU-SOL/ÖZEL)
soL ve Mining Watch'un incelediği belgeler, SSR Madencilik şirketinin açıkça Kanada yasalarına tabi olduğunu gösteriyor. Tüm dünyada maden sömürüsüne imza atan Kanada, sorumluluktan kaçma çabasında.Erzincan İliç'te yaşanan faciada sorumluluğu olan SSR Madencilik, bir Kanada şirketi. Kanada'nın Ankara Büyükelçisi, dün apar topar şirketin Kanada şirketi olmadığını açıkladı, ancak Türkiye kamuoyuna yalan söyledi.
soL, SSR Madenciliğin şirket yapısı ve Kanada Büyükelçisinin iddialarını araştırmak üzere, Kanada merkezli, madencilik faaliyetlerinin hukuka aykırılığını izleyen örgüt Mining Watch'la işbirliğine gitti.
soL ve Mining Watch'un incelediği bilgiler, SSR Madencilik şirketinin açıkça Kanada yasalarına tabi, Kanada'nın British Columbia ilinde faaliyet gösteren bir şirket olduğunu ortaya koyuyor.
Şirketin web sitesinde yer alan bilgilere göre, SSR Madencilik'in Kanada'nın Toronto kentinde bir ofisi, ABD'nin Colorado eyaletine bağlı Denver kentinde de genel merkezi bulunuyor.
--------------------------
------------------------------
Şirkete dair hazırlanan yıllık beyannamede, SSR Madencilik ve iştiraklerinin Kanada'nın British Columbia ilinin yasalarına tabi olduğu ortaya konuluyor. Şirketin ortak hisseleri, Kanada'daki Toronto Menkul Kıymetler Borsası'nda (TSX) listeleniyor. Şirketin hisseleri, ayrıca SSRM adı altında ABD'deki NASDAQ Küresel Seçkin Piyasası ve SSR adı altında Avustralya menkul Kıymetler Borsası (ASX) listelerinde bulunuyor.
Kanadalı şirketlerin farklı yönetimler altında faaliyet yürüttüğü yaygın bir şekilde görülse de, bu durum, şirketlerin yasal ikametgahının kendi ülkelerinde bulunduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Maden yataklarının en zengin olduğu bölgelerde faaliyet gösteriyor
Şirketin son yıllık beyannamesine göre, şirketin ABD, Türkiye, Kanada ve Arjantin'de üretim merkezleri bulunuyor. Şirket, ayrıca Meksika'daki Pitarrilla madeninin ve Peru'daki Chala ve Yauricocha madenlerinin sahibi ve işletmecisi.
Şirketin dünyada maden yataklarının en zengin olduğu bölgelerde faaliyet göstermesi dikkat çekiyor.
Faaliyetleri yoğunlukla Türkiye'de ve Amerika kıtasında gerçekleşen şirket, altının yanı sıra gümüş, kurşun ve çinko üretiminde yer alıyor.
Şirketin ticari sicil kayıtlarının da yer aldığı yıllık rapora buradan erişilebilir.
Şirketin 2020-2022 yılları arasındaki altın üretimi ve gelirine dair veriler yıllık raporda yer alıyor.Kanada'nın Ankara Büyükelçisi inkar etmişti
Kanada'nın Ankara Büyükelçisi Kevin Hamilton, Erzincan'ın İliç ilçesindeki siyanürlü toprak kaymasının yaşandığı Çöpler Altın Madeni'ni işleten Anagold Madencilik'in ortaklarının arasında Kanada'nın bulunmadığını iddia etmişti.
Hamilton konuya ilişkin yazılı açıklamasında şunları kaydetmişti:
"Maden, Türk ve Amerikan şirketleri arasında bir ortak girişimdir.
Amerikan şirketi SSR Madencilik, merkezi Vancouver'da olan eski bir Kanada şirketi ile Alacer Gold adlı ABD merkezli bir şirketin birleşmesinin sonucudur. Alacer Gold Erzincan madeninin asıl mülkiyetine sahiptir. Şu anda feshedilmiş olan Kanadalı şirket hiçbir zaman Erzincan'daki madenin sahibi olmadı. Birleştirilen yeni şirket SSR Mining adını aldı ve 2020 yılında merkezini Denver, Colorado'da kurmuştur.
Birçok uluslararası madencilik şirketi gibi SSR Madencilik de Toronto Borsası'nda işlem görmektedir. Ancak bu durum, şirketin Kanada şirketi olduğu anlamına gelmiyor. SSR Mining ayrıca NASDAQ ve Avustralya borsasında da işlem görmektedir."
Hamilton, sosyal medya hesabından da şu paylaşımı yapmıştı:
"Erzincan'dan çok üzücü bir haber geldi. Düşüncelerimiz mahsur kalan işçiler ve aileleriyle birlikte. AFAD'ın ve kurtarma ekiplerinin kahramanca çalışmalarını sürdürürken gösterdikleri hızlı reaksiyon bizleri cesaretlendiriyor.
Bazı medya kuruluşlarının toprak kaymasının meydana geldiği madenin Kanada'ya ait olduğunu bildirdiğini gördük. Bu doğru değildir. Erzincan'daki maden işletmesi Kanada'ya ait değildir."
Maden bölgesinde toprak kayması: 9 işçiyi kurtarma çalışmaları sürüyor
Erzincan’ın İliç ilçesinde Çalık Holding ve Kanadalı SSR Mining’e bağlı Çöpler Altın Madeni'nin bulunduğu geniş bir alanda toprak kayması meydana geldi.
Faciada 9 işçinin toprak altında kaldığı belirtiliyor. Arama kurtarma çalışmaları 400'den fazla görevliyle devam ediyor.
Maden iki yıl önce siyanür sızıntısıyla gündeme gelmiş, şirketin işletme ruhsatının iptal edilmesi yapılan hukuki girişimler sonuçsuz kalmıştı.
Söz konusu maden, Anagold Madencilik Şirketi tarafından işletiliyor. Anagold'un yüzde 80'i Kanadalı altın maden şirketi SSR Mining'e, yüzde 20'si ise Çalık Grubu bünyesinde bulunan Lidya Madencilik'e ait.
/././
İliç'te maden firmasından işçilere tehdit: 'Gazetecilere ve dışarıya çıt çıkmayacak!' (Özkan Öztaş-soL/Özel)
Salı günü yaşanan maden faciasından sonra soL'un ulaştığı işçiler maden şirketinin ve ona bağlı taşeronların yöre halkını ve çalışanları dışarıya bilgi vermemesi konusunda tehdit ettiğini söyledi.Erzincan'ın İliç ilçesindeki maden sahasında meydana gelen toprak kaymasının ardından 9 işçi göçük altında kalmış ve arama kurtarma çalışmaları başlatılmıştı.
Dün başlayan arama kurtarma çalışmaları neticesinde henüz bir sonuç alınamazken yakınları göçük altında olan ailelerin ise tedirgin bekleyişi devam ediyor.
soL'un ulaştığı ve temas kurduğu aileler şirketlerin köylülere ve çalışanlara, "Dışarıya çıt çıkmayacak özellikle de gazetecilere bir şey diyeni işten atarız" dediğini iddia etti.
'3 farklı firma var aynı sahada çalışan hepsi de Anagold'a bağlı taşeronlar'
soL'un ulaştığı bilgiye göre göçük altında kalan 9 işçiden 1 tanesi Çiftay Maden firmasına bağlı çalışan Uğur Yıldız iken diğer 8 işçinin de doğrudan Anagold firmasına bağlı çalışanlar olduğu ifade ediliyor.
Kayıp olan ve aranan işçilerin sayısının 9 olduğu ifade edilirken arama kurtarma çalışmalarının yağan yağmur nedeniyle olumsuz etkilendiği belirtiliyor ve bu durumun yeni toprak kaymalarına vesile olmasından kaygı duyuluyor.
'Dışarıya çıt çıkmayacak'
Firmanın ve firmaya bağlı taşeronların da, aileleri, "gazetecilere ve dışarıya konu hakkında konuşmamaları ve konuşan işçileri tespit ederlerse işten çıkaracaklarını" söyleyerek tehdit ettiği iddia ediliyor.
Konuyla alakalı soL'a konuşan bir işçi yakını "Burada çalışanlara dair ciddi bir baskı var. Kimse telefon açmak istemiyor. Bize de haber yolladılar 'aman kimse ile konuşulmasın sonra sizin için sorun olur' diye. Ama bu göz göre göre gelen bir yıkım. Bunu herkes biliyor. Uzmanlar uyardı. Depolama alanlarının makinalarla takibi yapılıyor. Miktarı, yapısı, doyma noktası her şey biliniyor. Ama önemsemediler. Para kazanmak için çalışmaya ve çalıştırmaya devam ettiler. Bunların başına bir şey gelmez. Olan yine işçilere olacak" dedi.
/././
İliç'teki maden gibi onlarcası yolda: 'En az 30 milyon ton tehlikeli atık harekete geçti' (ASLI İNANMIŞIK-SOL / SÖYLEŞİ)
İliç'teki maden faciası sonrası gözler oluşan atığa çevrildi. Atık yığınının altında işçiler kurtarılmayı beklerken, bölgede yaşayanlar ve hatta Fırat'ın aktığı ülkeler tehlike altında.Erzincan’ın İliç ilçesinde Çalık Holding ve Kanadalı SSR Mining’e bağlı Çöpler Altın Madeni'nin bulunduğu geniş bir alanda dün toprak kayması meydana geldi. İşçiler hâlâ toprak altında kurtarılmayı beklerken, çalışmaların yığılan toprak göz önüne alındığında uzun süreceği anlaşılıyor.
Öte yandan bölgede zehirli kimyasallarla yıkanıp kenara yığıldığı bilinen atık toprak yığınınınsa yağmurlar ya da yeni heyelanlarla Fırat Nehri'ne karışması ihtimali gündemde. Yer değiştiren tonlarca atığın ne yapılacağı, nasıl bertaraf edileceği de tartışma konusu.
Bölgedeki atığın durumunu ve bertarafını 30 yıldır altın madenciliğinin çevresel etkileri üzerine çalışma yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği bölümünden emekli Dr. Enver Yaser Küçükgül'e sorduk. İzmir'de TKP'nin Çeşme Belediye Başkanı adayı olan Küçükgül, milyonlarca ton tehlikeli atığın yer değiştirdiğine işaret etti.
İliç'teki madenciliğin Avrupa ve ABD'de izin verilmeyen teknikler kullanılarak yapılan bir madencilik olduğunu anlatan Küçükgül, cevher çıkarmak için her gün bölgede dinamit patlatıldığını, bunun jeolojik yapıya zarar verdiğini ifade etti.
Madenin dibinde Türkiye'nin en büyük akarsuyu olan Fırat Nehri'nin bulunduğunu söyleyen Enver Yaser Küçükgül, ağır metallerin insan sağlığına olan zararlarının da altını çizerek bu maddelerin Basra Körfezi'ne kadar ulaşma ihtimaline de dikkat çekti.
"Madenlerin bugüne kadar kazandığı paralara el konulup kapatılması gerekiyor. Yapılacak budur" diyen Küçükgül, Erzincan'daki maden gibi çalışan 20 yer olduğunu, 20 tanesinin projesinin hazırda beklediğini, en az 200 kadar madenin de projesinin hazırlanma aşamasında olduğunu söyledi.
'Avrupa ve ABD'de izin verilmeyen teknikler kullanılıyor'
Öncelikle İliç'te yaşadığımız neydi? Fazla depolanan ve zehirli kimyasal bulunan atıklı toprak mı kaydı?
Burada gördüğümüz, Avrupa ve ABD'de izin verilmeyen tekniklerle işletilen bir altın madeni. Maden yeraltından cevheri çıkartmak demektir. Ama burada yalnızca cevher çıkarılmıyor, o cevherden altın, gümüş gibi kıymetli metaller ayrıştırılıyor. Yani burası aynı zamanda bir kimya, bir metalurji fabrikası. Bir işletme normalde atıklarını kendi sahasına gömemezken, devlet onlara bu izni veriyor.
O gördüğünüz pasa değil. Yeraltından maden için cevher çıkarılır. Cevher damarlar şeklindedir. Damardan altını, gümüşü alırsınız, diğer yan kayalarsa bir kenara yığılır buna pasa denir. Pasalar kayalar şeklindedir. En ufağı yumruk şeklinde taşlardır. İliç'teyse kaya değil de pudra gibi bir şey görüyoruz. Cevher değirmenlerde öğütülür, ortalama 70 mikrondur. Tükenmez kalem ucuyla çekilen çizgi 40-50 mikrondur. Bu ondan da küçük toz haline getirilip yığılıyor. Sonra üzerine sodyum siyanür çözeltisi veriliyor. Bu çözeltiyi verebilmeniz içerisine kostik basmanız lazım. Böyle olunca da ph değerini 10'a çıkarırsınız. Çevre bilimine göre bir maddenin ph'ı 9'un üzerinde ve 6'nın altındaysa, o maddeyle bulaşan her şey tehlikeli kabul edilir. Bu yığınlar siyanürle defalarca yıkanıyor. Bu yıkamayla altın, gümüş vs sıyrılıyor. Bu kıymetli metaller siyanürle kompleks oluşturur. İşletme bu kıymetli metal kompleksini alır, kalanı işine yaramaz, kenara yığar. O gördüğümüz de bu. Daha önce düz olan bu alan yer yer 200 metre yükseklikte bir dağ oluşturuyor artık, arta kalan tehlikeli, zararlı kimyasal atıklarla.
Daha önce düz olan bu alan yer yer 200 metre yüksekliğe varan bir dağ oluşturmuş durumda'Milyonlarca ton tehlikeli atığı üst üste yığma izni nasıl alınıyor?'
Böyle işletmelerin küçük miktarlarda altın için çok büyük ölçekli toprağı kazdığı, üstelik atıklarını doğru bertaraf edemediği için çevreye kalıcı zararlar verdiği söyleniyor.
Birinci derece bir deprem bölgesinde böyle bir dağ oluşturuyorsunuz, üst üste yığıyorsunuz. Çukurlar oluşturuyorsunuz. 50 katlı apartman derinliğinde çukurlar düşünün. Bunları yaparken de her gün cevher çıkartmak için dinamit patlatıyorsunuz. Orası her gün sallanıyor, dağı, taşı, köyleri her gün sallıyorsunuz. 3'ün altında sürekli depremler oluyor. O dağlar hafif hafif yerinden oynatılıyor.
Böyle bir jeolojik yapıda, milyonlarca ton tehlikeli atığı üst üste yığma izni nasıl alınıyor? Türkiye'de adı çevre olan bir bakanlık var. Bu bakanlığın son 20 yılda yaptığı iş yönetmelikleri değiştirmek. Türkiye'de Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu diye bir şey yok aslında. ÇED insan kandırmak için yapılan bir şey. Onu bile yanlış yapıyorlar, mahkemelerde geri çevriliyor çoğu.
'Ne kadar zararlı ağır metal varsa, hepsi çözünüp doğada aktif hale getiriliyor'
Yaşananların ardından siyanürün Fırat Nehri'ne oradan da barajlara karışma ihtimalinden bahsediliyor. Bu doğru olabilir mi ve önümüzdeki en büyük tehlike bu mu?
Bakanlığın utanması gerekir. En az 30 milyon ton tehlikeli, zararlı atık harekete geçmiştir. Madenin olduğu yere bakın, bir tepenin üzerinde. Dibinde Türkiye'nin en büyük akarsuyu var. Fırat Nehri sınırlar aşan bir nehirdir. Basra Körfezi'ne kadar gider. Oraya bırakacağınız her şey yoluna devam eder, dünyanın öbür ucuna kadar gider. Böyle bir tehlike uzun yıllardır var. Binlerce ton siyanür kullanıyorsunuz. Bunlar gaz halinde atmosfere çıkıyor. Hidrojen siyanür gazı atmosferde 276 gün kalır.
Siyanür ölüm demek. Canlılar için. Bitkiler için gerekli bakterileri öldürüyor bu madde. Orada artık ot biter mi? Atıklara bakın üzerinde yeşil renk göremezsiniz. Asitlerle yıkanmış kızılımsı bir toprak. Bu bir atık.
Erzincan İliç'teki maden çok daha vahşi şekilde çalıştırıldı. Orada iki tip cevher var. Biri siyanürle diğeri asitle işletilen. Yani hem asit hem siyanür var. Bunun anlamı şu: ne kadar ağır metal varsa, hepsi çözünüp doğada aktif hale getiriliyor. Ağır metal kanser yapar. Bunu altın için yapıyorlar. Bu altın ABD'ye, Kanada'ya gidiyor. Bu hükümet bu şirketlere teşvik için milyonlarca dolar dağıttığı gibi geçtiğimiz dönemde vergi borçlarını da bir kalemde sildi. Vatandaşın üç kuruş borcu olsa evine haciz gönderiyor devlet.
'Altın madenciliğinden ülkeye hiçbir yarar yok'
Altın madenciliğinden ülkeye hiçbir yarar yok. Şirket eğer kâr ettiğini söylerse yüzde 1 vergi veriyor. Ama tabii özel şirketler nedense hep zarar ederler.
Erzincan'daki maden gibi çalışan 20 yer var. 20 tanesinin projesi hazır, işletme başlamak üzere. En az 200 kadar madenin de projesi hazırlanıyor. Yani Türkiye cumhuriyet tarihi boyunca görülmedik bir yağma içerisinde. Bu dağlar, taşlar, topraklar, akarsular kimin malı? Kamunun değil mi? Peki halkın malı nasıl peşkeş çekilir? Yabancı şirketler işlerini kolaylaştırmak için yerli ortak alırlar. Türkiye'de ilk kurulan maden Eurogold Maden'dir, Bergama'da. Yerli firma diye lanse ettiler. Eurogold'un kuruluş hissesinin yüzde 0,05'ini eski bir MTA genel müdürüne sattılar. Adı yerli oldu. Bu insanlarla alay etmek, aptal yerine koymaktır.