Kuzey Akım 2 – 'Apolitik bir özel sektör projesi' + Kuzey Akım-2: Hegemonya krizinde bir halka daha (SOL)

 Kuzey Akım 2 – 'Apolitik bir özel sektör projesi'  / ONUR ASLAN-SOL


Kuzey Akım 2 boru hattı ile ilgili hiçbir şey apolitik olma şansına sahip değil. Neredeyse bütün bir kıtanın ısınma ihtiyacı, emperyalist ülkeler ve çok uluslu tekellerin çıkar çatışmalarına bağlı.

Rusya ile Almanya arasında, Baltık Denizi altından geçen Nord Stream 2 gaz boru hattının inşaatı 10 Eylül sabahı tamamlanmıştı. Rus enerji grubu Gazprom 2021 yılı içerisinde hattın çalışmaya başlamasını planlıyordu. Hattın işletmesinden sorumlu şirket Nord Stream 2 AG, geçtiğimiz hafta hattın ikinci yarısının gaz ile doldurulmaya başlandığını, 4 hafta sürecek bu işlemden sonra hattın işlerlik kazanacağını açıklamıştı.

Ancak, hattan gaz akışının başlamasının önünde bir takım bürokratik engeller mevcut. Almanya Federal Hatlar Kurumu, geçtiğimiz ay, Kuzey Akım 2'nin sertifikasını dondurmuştu. Kurum tarafından yapılan açıklamada, boru hattının Almanya'daki bölümünün "bağımsız iletim operatörü" koşullarını karşılayamadığı belirtilmiş, operatörün ancak Alman hukuku altında yasal forma bürünmesi durumunda projeye sertifika sağlanacağını belirtmişti. İsviçre merkezli Kuzey Akım 2 AG şirketi, boru hattının Almanya bölümü için Alman hukukuna bağlı bir şirket kurmayı planlıyor. 

Yaklaşık 1230 km uzunluğundaki hat, pek çokları tarafından, Avrupa’yı enerji arzı üzerinden esir alabilecek bir proje olduğu için eleştiriliyor. ABD ve bazı AB ülkeleri Almanya’yı, proje üzerinden Rusya’yı, Ukrayna politikaları konusunda sıkıştırmak için bir araç olarak kullanması konusunda cesaretlendirmeye çalışıyor.

Çiçeği burnunda SPD’li Şansölye Scholz ise projenin politik bir karar alınması gereken bir tarafının kalmadığını, özel sektöre ait bu proje konusunda atılması gereken son bürokratik adımların da, Alman otoriteleri tarafından “apolitik” bir kararla atılacağını, geçtiğimiz hafta yapılan AB Zirvesi sonrasında açıkladı. 

Öte yandan, Yeşiller üyesi Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, boru hattı karşıtlarını bir ittifakta buluşturmak konusunda kararlı. Özellikle Polonya’da karşılık bulan bu karşıtlık, Rusya ile Batı arasındaki gerilimin arttığı her başlıkta, Kuzey Akım 2’nin de yaptırım listesine dahil edilmesini talep ediyor. Almanya için en ucuz gaz sağlayıcısı durumundaki Rusya’dan alınmayan her metreküp gaz, diğer gaz satıcılarının fiyat artırımına gitmesi için açık davet olarak algılanıyor ve Almanya’da gaz fiyatları her geçen gün artıyor. Yeşiller’in bir çelişkisi ise Rusya’dan gaz alımının tamamen durdurulması durumunda, Almanya’nın mecburen kömür santrallerine geçiş yapmak zorunda kalacak olması. Enerji konusunda “temiz” ve “sürdürülebilir” kelimelerini dilinden düşürmeyen Yeşiller’in eninde sonunda bu gerçekle yüzleşmesi kaçınılmaz. 

Baerbock’un umduğu Rusya karşıtı cephenin önündeki bir diğer engelse, Merkel ve Biden yönetimleri arasında geçtiğimiz Kasım ayında yapılan anlaşma. Bu anlaşmaya göre, Rusya, Ukrayna’ya olan gaz tedarik yükümlülüğünü yerine getirdiği sürece, Washington, boru hattına başka yaptırımlar uygulamayacak.

ABD ve Rusya arasındaki gerilim artmaya devam ettiği, Rusya’nın dört koldan sıkıştırılması planı işlediği sürece, bu anlaşmanın geçerliliğini uzun süre koruyacağını düşünmek zor. Şu kadarı ise açık olmalı, Kuzey Akım 2 boru hattı ile ilgili hiçbir şey apolitik olma şansına sahip değil ve neredeyse bütün bir kıtanın ısınma ihtiyacı, emperyalist ülkeler ve çok uluslu tekellerin çıkar çatışmalarının ne yönde gelişeceğine bağlı.

ONUR ASLAN-SOL                            ***


Kuzey Akım-2: Hegemonya krizinde bir halka daha / NEVZAT EVRİM ÖNAL - SOL


ABD’nin Kuzey Akım 2 projesini kabul etmek zorunda kalmış olması ABD-Rusya çekişmesinden ziyade, daha genel anlamda hegemonya bunalımının göstergesi.

Rusya ve Almanya arasında planlanan, Baltık Denizi’nden geçecek ve tüm Doğu Avrupa’yı bypass edecek Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattı, bir fikir olarak ortaya atıldığı günden beri ABD dış politikasının en önemli çatışma başlıklarından biriydi. Obama döneminden bu yana Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti’nin birlikte karşı çıktıkları, karşı çıkmakla kalmayıp projeyi durdurmak için her türlü yöntemi kullandıkları proje konusunda Biden yönetimi geçtiğimiz hafta geri adım attı. Haber kanalları olayı “Almanya ve ABD Kuzey Akım 2 konusunda anlaştı” gibi başlıklarla verse de, “gazeteden öte” kaynaklarda olay Biden yönetiminin yenilgisi olarak işlendi.

ABD kime yenildi?

ABD’nin iç siyasetinde mesele kısmen, bilhassa Rusçulukla suçlanmaktan kaynaklı kuyruk acısı olan Trumpçılar tarafından Biden’ın Putin’e yenilgisi olarak dillendirildi. Ama görece daha ciddi kaynaklar, örneğin Foreign Policy, karşı tarafı “Merkel” olarak tanımlıyor1 ve bu konuda haklı. Sonuçta Rusya söz konusu boru hattını tek başına inşa etmiyor; hattın diğer ucunda dünyada her yıl en yüksek cari fazlayı veren ve bunu sanayi ürünleri ihracatı sayesinde yapan, ama enerji konusunda dışa bağımlı Almanya bulunuyor.

Alman sermayesinin düzenli enerji tedarikine ihtiyacı var. Bu düzenli enerji tedarikinin doğalgaz kısmını sağlayabilecek Rusya’dan başka bir tedarikçi bulunmuyor. Dolayısıyla mevcut koşullarda ABD emperyalizminin sonuç alması imkânsızdı. Alman sermayesinin ihtiyaçlarını karşılayacak bir alternatif sağlayamadığı ölçüde, yapabileceği tek şey projeyi çeşitli yaptırımlarla geciktirmek ve Almanya’yla ilişkilerin gerilmesini göze almaktı. Obama başlattı, Trump sürdürdü, hegemonya krizi yaşamakta olan ABD emperyalizminin klasik ittifak matrisini restore etmek gibi zorlu bir görevi olan Biden ise “reelpolitik” davranmak zorunda kaldı.

Alman-Rus ilişkileri

Üstelik bütün bu süre zarfında Alman emperyalizmi ve Rus enerji sermayesi giderek satıcı-alıcı ilişkisinden çok daha derin bir işbirliği geliştirdi. Öyle ki, henüz Kuzey Akım 2’nin inşaatı tamamlanmadan Kuzey Akım 3’ün müzakere edileceği konuşuluyor.2

Bu işbirliğinde eli güçlü tarafın otomatik olarak Rusya olduğunu düşünmek için bir neden bulunmuyor. Aksine, hayli kırılgan olan Rus ekonomisi Avrupa’ya doğalgaz ihraç etmek zorunda ve Kuzey Akım 2 projesi, her ne kadar açıkça kendisine düşman olan Ukrayna’nın etrafından dolaşmasını sağlayacak olsa da, Rusya’yı Batı Avrupa’ya doğalgaz satmak için Almanya’ya daha bağımlı hale getirecek.

İhtiyaçların karşılıklı olduğu durumda, güç dengesinin tarafların gücüne uygun şekillenmesi esastır. Rusya-Almanya ilişkisinde güçlü taraf ekonomisi Rusya’nınkinin iki katından büyük olan, yüz yılı aşkın emperyalizm tecrübesine sahip Almanya’dır. Üstelik Almanya, Rusya’yla sadece bir işbirliği ilişkisi yürütmemekte, Navalnıy meselesinde görüldüğü üzere3 yeri geldiğinde sopa kullanmaktadır. En genel anlamda, AB-Rusya ilişkilerini son tahlilde Almanya’nın belirlediği söylenebilir4 ve bu belirleyicilik, Alman emperyalizminin kendi bekası açısından vazgeçilmez görünüyor.

Dar gelen hegemonya şemsiyesi

ABD’nin emperyalist dünya sistemindeki hegemonyası 2008 kriziyle beraber sarsılmaya başladı. Burada bu sarsıntının bütünlüklü bir analizine girmeyeceğiz ama çok temel bir noktayı hatırlatmak gerekiyor: Emperyalist hegemonya, diğer emperyalist merkezlerde yerleşik olan sermayenin çıkarlarını da en azından bir ölçüde sağlayabildiği müddetçe sürdürülebilir. Oysa ABD ekonomisi, 2008-2009 kriz döneminin ardından büyümeye devam etmiş, ama Avrupa’nın “üç büyüğü” için aynı durum gerçekleşmemiştir. İngiltere, Fransa ve Almanya kriz başladığından bu yana patinaj yapmaktadır5 ve her biri kendince bu durgunluktan çıkmaya çalışmaktadır.

Kuzey Akım 2 meselesi, emperyalist Alman sermayesi ile emperyalist ABD sermayesinin çıkarlarının nasıl çatışabileceğini göstermektedir ve bu çatışma yeni değildir. Ukrayna 2014’deki ayaklanmalarla destabilize olduğunda, bu destabilizasyonun Rusya’nın canını acıtacak bir güçle konsolide olamamasını sağlayan da bir ölçüde Almanya’nın oyunbozanlığı olmuştu. Ülkenin başına kimin geçirileceği konusunda Almanya ile ABD arasında uzlaşma sağlanamamış; hatta ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, ABD’nin Ukrayna büyükelçisi ile yaptığı telefon konuşmasında “AB’yi s*ktir et” deyip de konuşmanın kaydı bir biçimde sızdırıldığında6 genel olarak ABD dışişleri rezil olmuştu.7

Olan Ukrayna’ya oldu. Ve her ne kadar Ukrayna sorunu Rusya’ya karşı Almanya tarafından da gerektiğinde kullanılan bir koz olmaya devam etse de; Alman sermayesi genel olarak NATO’nun Rusya’ya karşı hamlelerinin kendi çıkarlarını ve Rus sermayesiyle ortaklıklarını zedeleyecek boyutlara ulaşmasını engelleme becerisi kazanmış görünüyor.

Kuşkusuz bunlar “sabit” doğrular olamaz. Emperyalistlerarası rekabet dinamikleri son 10-12 yılda tüm dünya halklarının altında bir saatli bomba misali işliyor. Öte yandan, daha birkaç ay önce Rusya’ya karşı tekrar Ukrayna başlığı üzerinden gerçekleştirilen ve nihayetinde Karadeniz’de bir İngiliz savaş gemisine bir Rus savaş gemisinden ateş açılması8 düzeyine kadar tırmanan gerilimin üzerinden daha bir ay ancak geçmişken Kuzey Akım 2 projesinin önündeki ABD engelinin kalkması; “batı”nın Rusya’ya karşı öyle sanıldığı kadar tek vücut olmadığını, emperyalistlerarası çıkar farklılıklarının önemsenmesi gereken çatlaklar yaratıyor olduğunu gösteriyor. 

NEVZAT EVRİM ÖNAL - SOL       

Mega yat cinayeti - Timur Soykan / BİRGÜN

 


Ülke yeniden karanlığa sürükleniyor. Susurluk Davası’nda sanık sandalyesinde oturan Ziya Bandırmalıoğlu’nun önceki gün ölümüne neden olan çatışmanın ardında ‘Lord Of The Seas’ adlı yat var. İddiaya göre 6 ay önce Ziya Bandırmalıoğlu, Erkan ve Volkan Altuntaş’a bu işi 2 milyon dolar karşılığında çözeceğini söyledi ve silahlar patladı.

Eski özel harekat polisi Ziya Bandırmalıoğlu, Susurluk Çetesi’nin ve 90’lı yılların karanlık aktörlerinden biriydi. ‘Susurluk düğünü’ fotoğrafında Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin ile katliam faili Abdullah Çatlı göbek atarken arkalarında o da vardı. Susurluk Davası’nda İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Haluk Kırcı ve pek çok çete mensubuyla sanık sandalyesindeydi. 1997’de polislikten ihraç edildi. Cinayet, insan kaçırma, tehdit, silahlı çete üyesi olmak gibi çok sayıda suçtan yargılandı ve 2001’de 4 yıl hapis cezası aldı.

Eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın onlarca yıl sonra itiraflarında 1993-96 arasındaki JİTEM cinayetlerinde Ziya Bandırmalıoğlu’nun defalarca tetiği çektiğini iddia etti. İtiraflara göre; Sakarya, Bolu, Hendek üçgenindeki cinayetlerin failiydi. Savaş Buldan, Behçet Cantürk, Hacı Karay, Adnan Yıldırım’ın öldürülmesinde rol almıştı.

Altındağ Nüfus Müdürlüğü görevlisi Abdülmecit Baskın, Avukat Yusuf Ekinci, Fevzi ve Salih Aslan cinayetleriyle suçlandı. Hatta Susurluk Çetesi içindeki infazlarda hep o vardı. Ayhan Çarkın, eski MİT’çi Tarık Ümit’i kaçırıp öldüren kişi olarak Ziya Bandırmalıoğlu’nun ismini vermişti.

Bu itiraflar üzerine 2013 yılında JİTEM Davası’nda Mehmet Ağar, Korkut Eken, İbrahim Şahin ile birlikte yeniden sanık oldu. 195 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Bu davadaki beraat kararları 5 Nisan 2021’de istinaf mahkemesince bozuldu.

90’lı yılların karanlığındaki suçlar örtülüp failler hep kurtarıldı. Ziya Bandırmalıoğlu da suçlarına devam etti. Silah kaçakçılığı, çek senet tahsilatı yaptığı iddia edildi.

Yeraltı dünyasında adı sık geçiyor ama ülkenin gündeminde pek duyulmuyordu.

Ta ki… Önceki akşama kadar.

İstanbul’un ünlü mekanlarından Kadıköy’deki Kalamış Develi Balık Lokantası’nın üst katında silahlar ateşlendi. Ziya Bandırmalıoğlu ve yanındaki eski polis Şahin Aslan öldü. Fuat, Hüseyin ve Ayhan Çakıroğlu yaralandı.

Güvenilir kaynaklardan edindiğim bilgiye göre; bu çatışmanın arkasında Türkiye’nin en büyük yatlarından ‘Lord Of The Seas’in satışı vardı.

58 metrelik mega yatın ilk ismi ‘Egeria’ydı. Yerli yapım en büyük yat olarak 2012 yılında denize indirilmişti ve sahibi Hüseyin Rüştü Altuntaş’tı. 40 milyon avroya mal edildiği açıklanan mega yatın içinde helikopter pisti, yüzme havuzu, sauna ve spor salonu bulunuyor. Lüks yat tamamen uzaktan mobil cihazlarla kontrol edilebiliyor.

Hüseyin Rüştü Altuntaş öldükten sonra aile arasında yatın sahibinin kim olacağına dair miras davası yıllarca sürdü.

Birkaç yıl önce Hüseyin Rüştü Altuntaş’ın oğulları, yatı satmak istedi. Nef Ataköy’ün yapıldığı arazinin sahibi Hasan Peker ile 25 milyon avroya anlaştılar. Pazarlıklar sonucu Nef Ataköy’den 8 dükkan karşılığında el sıkıştılar. Ancak bu dükkanlar beklenen değere ulaşmadı. Altuntaş kardeşler, 8 dükkana en fazla 10 milyon avro değer biçildiğini belirterek mega yatı geri istedi. Ancak Hasan Peker “Ticaretimiz bitmiştir” diyerek kabul etmedi. Tehditler ve tartışmalar uzun süre devam etti. İddiaya göre; 6 ay önce Ziya Bandırmalıoğlu, Erkan ve Volkan Altuntaş’a bu işi 2 milyon dolar karşılığında çözeceğini söyledi. Erkan Altuntaş, önceki gün Develi Balık Lokantası’nda Fuat Çakıroğlu ile yatın iadesi ile ilgili konuşurken kavga çıktı. Birbirlerine hakaret ettiler. Erkan Altuntaş lokantadan ayrıldıktan sonra Ziya Bandırmalıoğlu ve eski polis Şahin Aslan geldi. Aynı masada bir süre konuştular ve silahlar çekildi.

Türkiye bir kez daha 90’ların karanlığının hiç bitmediği, halen devam ettiği gerçeğiyle yüzleşti.

Timur Soykan / BİRGÜN

KISA KISA GÜNDEM (22 ARALIK 2021)

 


1) BOTAŞ’ta 650 bin TL’lik ödül skandalı: Komisyon üyeleri kendilerine para ödülü vermiş(YENİÇAĞ)

Boru Hatları İle Petrol Taşıma Anonim Şirketi'nde (BOTAŞ) ödüllendirilecek personelin seçilmesi için görevlendirilen komisyon üyelerinin kendilerini seçerek, kişi başı yaklaşık 5 bin TL ile 12 bin TL arasında değişen miktarlarda para ödülü aldıkları ortaya çıktı. 
Sayıştay’ın raporuna göre BOTAŞ Ödül Yönergesi kapsamında 2020 yılı içerisinde 171 personel toplam 654 bin TL ile ödüllendirildi. Kişi başı ödül miktarı en düşük 2 bin 919 TL, en yüksek ise 12 bin 351 TL olarak gerçekleşti. En yüksek ödül, dört üst düzey yöneticiye verilirken, 30 daire başkanı ve müdürün aldığı para ödülünün toplamı 220 bin 360 TL’yi buldu.

2)TCDD’de 52 birimin başına sınavsız müdür atanmış.(Yeniçağ)


Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'nın (TCDD), görevde yükselme sınavına tabi olmasına karşın aralarında önemli dairelerin de bulunduğu 52 birimin başına sınavsız müdür ataması yaptığı ortaya çıktı. 
Sayıştay;  Hizmet gruplarında belirtilen müdürlüklere atama yapılması için kişinin görevde yükselme yönetmeliğindeki şartları taşıması ve müdürlük sınavına girmesi gerekir. Yapılan incelemede, yönetmeliğe olmayan kadrolara atama yapıldıktan kısa bir süre sonra görevde yükselme sınavına tabi olan kadrolara sınavsız olarak atama yapılması, görevde yükselme yönetmeliğine aykırı olduğu gibi aynı zamanda hakkaniyete de uygun düşmemesi nedeniyle personel arasındaki çalışma barışını da olumsuz yönde etkilediği görülmektedir.

3) Kimlik, pasaport ve sürücü belgelerinin ücretleri belli oldu.(Yeniçağ)

Resmi Gazete'de yayımlanan Hazine ve Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü Genel Tebliği ile değerli kağıtların 2022 yılında uygulanacak satış bedelleri yeniden tespit edildi. PASAPORTLAR; Yeni yılda 6 aya kadar pasaportlar için harç tutarı 309,40 lira, 1 yıl süreli olanlar için 452,30 lira, 2 yıl süreli olanlar için 738,40 lira, 3 yıl süreliler için 1049 lira ve 3 yıldan fazla süreli olanlar için 1478,30 lira oldu. KİMLİK KARTI; Değiştirme nedeniyle düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı 37,50, kayıp nedeniyle düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı 75, sürücü belgeleri 280, motorlu araç tescil belgesi 250 lira bedelle temin edilebilecek. SÜRÜCÜ BELGESİ; 2022'de A sınıfı sürücü belgesi harcı 370,40 lira olarak belirlenirken, bu tutar B sınıfı sürücü belgesi harçlarında 1116,90 lira olarak uygulanacak.

4) Doğalgaz açma-kapama ve bağlantı bedellerine zam geldi.(Yeniçağ)

EPDK'nin konuyla ilgili Kurul kararı, Resmi Gazete'de yayımlanarak 1 Ocak itibarıyla geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi. Buna göre, doğal gaz dağıtım şirketlerinin 2022 yılı için uygulayacağı abone bağlantı bedelinde üst sınır 1158 lira oldu. Bu rakam geçen yıl 749 lira olarak belirlenmişti. Sayaç açma-kapama bedeli 36 lira, sayaç değişim bedeli 371 lira olarak belirlenirken, bağlantı güvence bedelleri yapılan bağlantı tipine göre 42 lira ile 733 lira arasında ve iç tesisat işlem bedelleri 63 lira ile 482 lira arasında olacak. Geçen yıl, açma-kapama bedeli 30 lira, sayaç değişim bedeli 306 lira, bağlantı güvence bedelleri 35 lira ile 620 lira arasında ve iç tesisat işlem bedelleri 52 lira ile 397 lira olarak uygulanmıştı.


5)Dövizdeki düşüşe sevinen Malatyalılar halay çekip, tatlı dağıttı.(SÖZCÜ)

Malatyalılar, dolardaki düşüşü, kent merkezinde davul zurna eşliğinde halay çekerek kutladı. Bir tatlıcı esnafı ise tatlı ikram ederek, dövizin düşüşünü kutladı.
(https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/yilmaz-ozdil/kesene-bereket-canim-kardesim-6841079)







6) Kılıçdaroğlu: Şahıs Nass diye bize hikaye anlatsın! Faizin dik âlâsını getirdi.(SÖZCÜ)

“Saray yine öyle bir adım attı ki; garibanlar parası olanları fonlayacak, hem de dolar üzerinden. Sonra şahıs Nass diye bize hikaye anlatsın. Faizin dik âlâsını getirdi"
“İKİNCİ KEZ BEYTÜLMALE EL UZATTILAR”   Bu ülkeye yapılan kötülükler yetmedi. Asla yapılmaması gereken bir işi bunlar bir daha yaptılar. İkinci kez beytülmale el uzattılar. Birinci kez neydi? 128 milyar dolardı. Açıkça ifade edeyim; beytülmalle kumar oynuyorlar. Devletin Hazine'siyle kumar oynanmaz. O Hazine'de 84 milyonun alın teri vardır.  Hazine'de olmayan bir parayla garanti verdiler, dün yaptıkları buydu.

7)Gökkuşağı renkli oyuncaklara ‘İslami olmadığı’ gerekçesiyle el koyuldu.(SOL)

Katar’da, üzerinde gökkuşağı renklerinin bulunduğu çeşitli oyuncaklara “İslami olmadığı” gerekçesiyle el koyuldu. Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, ülkenin çeşitli bölgelerinde perakendecilerde teftişlerde bulunulduğu belirtildi. “Aralarında İslami değerlere aykırı sloganlar taşıyan oyuncakların da bulunduğu çeşitli ihlallere rastlandığı ve söz konusu ticari mallara el koyulduğu” belirtildi. 'Katar yönetimine yönelik eleştiriler yeniden alevlendi' DW Türkçe’nin Katar Haber Ajansı’ndan yaptığı aktarıma göre, Bakanlık tüm vatandaşları “gelenek ve göreneklere aykırı dizayn ve logo taşıyan malları ihbar etmeye” çağırdı.

Bakanlığın açıklamasında hangi malların ne için İslami kurallara aykırı görüldüğü belirtilmese de paylaşılan fotoğrafta gökkuşağı renklerindeki oyuncaklara yer verilmesi dikkat çekti. Gökkuşağı renkleri dünya çapında lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve interseks bireyleri kapsayan LGBTİ+ hareketinin sembolü. Eşcinsellik Katar’da yasa dışı.

Gelecek yıl FIFA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olması nedeniyle Katar’daki insan haklarının durumu özellikle Batı dünyasında mercek altında. Dünya Kupası ev sahipliğini kazandığı 2010 yılından bu yana insan hakları konusunda çeşitli eleştirilerle karşı karşıya kalan Katar yönetimi, Kupa için ülkeye gelecek herkese açık oldukları mesajını veriyor. Ancak gökkuşağı renkli oyuncaklara el koyulması, sosyal medyada Katar yönetimine yönelik eleştirileri yeniden alevlendirdi.

8) Diyanet'ten 'Vadeli mevduat hesabı caiz mi?' sorusuna yanıt (SOL)


Diyanet İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı, vadeli mevduat hesaplarına para yatırmayla ilgili soruya yanıt verdi. 'Soru Sor' bölümüne vadeli mevduat hesaplarıyla ilgili soru soruldu.

"Faizli mevduat hesaplarına bilerek ve isteyerek para yatırmamalı" diyen Diyanet, "Bu tür mevduat hesaplarına tahakkuk ettirilen fazlalıklar faiz olup dinen haramdır. Söz konusu faiz oranlarının enflasyonun altında ya da üstünde olması, bu işlemi faiz olmaktan çıkarmaz. Bu itibarla bankaların vadeli mevduat hesaplarına para yatırmak caiz değildir" diye cevap verdi.





Bilal Erdoğan’ın arkadaşı kara paraya da çözüm olur mu? - Bahadır Özgür / BİRGÜN

 

Türkiye’nin jet hızıyla büyüyen, Bilal Erdoğan’ın da yakınlık gösterdiği teknoloji şirketi, KKTC’ye elektronik ödeme sistemleri kuracak. Daha önce tapu kayıtlarını dijital ortama aktaran şirket, kara para trafiğine de bir çözüm getirebilecek mi?

Pandeminin en yoğun günlerinde, 12 Aralık 

2020’de, Lefkoşa’da görkemli bir tören vardı. 

The Unique Gusto adlı lüks restoran kapılarını 

açıyor, onur konukları olarak Cumhurbaşkanı 

Ersin Tatar ile Başbakan Ersan Saner de katılıyordu. Ev sahibi Murat Teksöz’dü. (Görsel 1)

Olağanüstü bir “başarı” hikâyesine sahip 

Teksöz. Türkiye’nin sessiz sedasız en hızlı 

büyüyen teknoloji şirketi Grid Group’un 

kurucusu. Şu sıralar üst üste KKTC’ye 

yatırımlar yapıyor. Tapu kayıtlarını dijitale 

aktardı; pandemide “aşı bilgi sistemi” kurdu. 

Ama esas büyük işi Eylül ayında Dubaili HBK 

Group ile yaptığı anlaşma.

Buraya döneceğiz; Kayseri Erciyes Üniversitesi’nin teknoparkında, mütevazı imkanlarla 

başlanan teknoloji serüveninin buralara nasıl geldiğinin bir arkeolojisini yapalım önce.

31 Ağustos 2020’de çekilen ve şirketin Twitter 

hesabından Bilal Erdoğan’ın, Teksöz’ü ziyaret 

ederek projeleri konusunda “keyifli bir sohbet 

eşliğinde bilgi aldığı” notuyla paylaşılan 

fotoğraftan geriye doğru gidelim. (Görsel 2)

                                  ***

13 Mayıs 2016’da Kayseri’de Teksoft adlı şirketi kuruyor Teksöz. Sonrası hızlı bir el değiştirme trafiği. 10 gün sonra hisselerini Hakan Harput’a devredip ayrılıyor. Şirket 3 Ekim 2016’da İstanbul Ataşehir’e taşınıyor; bir yıl sonra da şirketin sahibi Furkan Emir oluyor. 7 Aralık 2017’de ise Teksöz tekrar hisseleri alıyor ve adını Grid Group Teknoloji olarak değiştiriyor. Hisse alışverişinin detaylarına karışık olmaması için girmeyelim fakat, Teksöz’ün ayrılıp dönmesi arasında geçen zamanda adının karıştığı bir olayı hatırlatalım.

Teksöz, 30 Mart 2016’da, Samsun’da faaliyet yürüten EB Seyahat Turizm firmasının sahibi Emre Baştuğ ile beraber, Ulusoy Petrol Sanayi Ticaret’i kuruyor. Lakin işler karışıyor. Çünkü seyahat firması Ulusoy’un mirasçıları ile davalık oluyor. Kısaca özetleyelim:

Ulusoy Holding’in mal varlıkları 2008’de bir protokolle Yılmaz, Cemal ve Saffet Ulusoy kardeşler arasında pay edildi. Otobüs grubu ile marka hakkı Saffet Ulusoy’a düştü. Protokolde ayrıca 'Ulusoy' markasının başka kişi ya da kurumlara devredilemeyeceği kararlaştırıldı. Saffet Ulusoy’un 2012’de vefat etmesinin ardından mirası eşi ve çocuklarına kaldı. Tek erkek çocuğu Haluk Ulusoy’u herkes Futbol Federasyonu başkanlığından tanır zaten.

2016’da Teksöz ve Baştuğ tarafından kurulan Ulusoy Ulaşım Petrol Sanayi Şirketi'ne marka davası açıldı. Ancak “isim hakkı” finansal sıkıntıların aşılamamasıyla bir süre sonra Ulusoy Ulaşım Petrol’e devredildi. Sonrasında Ulusoy Seyahat 2017’de, Ulusoy Ulaşım ise 2018’de peş peşe iflas ettiler.

Burada başka bir ayrıntı ortaya çıkmıştı. 21 Ekim 2016’da Sabah gazetesinde yayınlanan bir haberle Teksöz'ün ortağının akaryakıt istasyonu zinciri sahibi olan ve 2009’dan beri Ulusoy Holding’in Genel Müdürlüğü’nü yapan İmran Okumuş’un damadı olduğunu öğrendik. Okumuş’un aynı zamanda Petrol Ürünleri İşverenler Sendikası (PÜİS) Genel Başkanı olduğunu ve halen bu görevi yürüttüğünü not edelim. Teksöz de PÜİS delegelerindendi.

Okumuş’un adı kamuoyunda, FETÖ operasyonunda el konulan ve mal varlığı en yüksek şirketlerden Kaynak Holding’e 2015’te kayyum atanmasıyla gündeme gelmişti. 105 bin TL maaş aldığı ortaya çıkmış, mahkeme sonradan bunu düşürmüştü. Fakat esas olay Rıza Zarrap’ın ortağı İranlı Babek Zencani ile çektirdiği bir fotoğraftı. (Görsel 3)

Okumuş, Zencani’nin Tacikistan’daki otobüs terminali açılışına katılmıştı. Yanlarında Haluk Ulusoy da bulunuyordu. Bu ilişki bir muamma olarak kapanıp gitti.
AKP döneminde “damatlık” müessesesinin verimliliği malum. Haliyle Grid Group’un başarılarına dönelim yeniden.

***

Şirketin 7 yılda büyümesi baş döndürücü sahiden: Kalyon, Kolin, Limak, Cengiz, Makyol, Rönesans, İC İçtaş başta olmak üzere daima gündemde olan inşaat şirketlerinin tamamına hizmet veriyor; şehir hastaneleri, köprüler, İstanbul Havalimanı ve Avrasya Tüneli gibi pek çok projede imzası bulunuyor. Roketsan, THY vb. devlet kurumları ile çalışıyor. Türkmenistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan ve bazı Afrika ülkeleri ağırlıklı 23 yerde faaliyet gösteriyor. En göze batan işlerinden birisi ise Suudi Arabistan İstihbarat Teşkilatı’nın veri tabanını güncellenmesi ve dijital güvenlik hizmeti sunmasıydı.

Şimdi ciddi bir yatırıma daha girişti. Eylül 2021’de Dubaili HBK Goup ile yapılan anlaşma ile HBK teknoloji ekiplerini, alt yapısını KKTC’ye kaydıracak ve Grid ile ortak bir “elektronik ödeme sistemleri” kuracak. HBK Group ayrıca yakın zamanda kripto varlıklar için büyük yatırımlar yaptı.

Bu yatırım niye önemli peki?

MASAK 2018’de KKTC’ye bir çıkarma yapmış ve 7 casino ile bunlara bağlı 20 şirket üzerinden geriye dönük yaptığı denetimde 5 milyar dolardan fazla kayıt dışı para trafiği tespit etmişti. Bazı operasyonlar yapıldı ancak devamı gelmedi. Ayrıca KKTC’deki yasa dışı kumar cirosunun da yıllık 50 milyar lira olduğu tahmin ediliyor. İşte tüm bu faaliyetlerde para transferlerinin kimi Balkanlar’da kimi off shore adalarında kurulmuş elektronik ödeme sistemleri üzerinden yapılması kilit konu.

Teksöz’ün yapacağı yatırım bu açıdan kritik. KKTC ekonomisinin iki katını aşan büyüklüğe sahip kara paranın ilk noktada kontrol edilmesinin yolu, MASAK’ın da dediği gibi ödeme kanallarının denetiminden geçiyor.

Bakalım, Bilal Erdoğan’ın yakınlık gösterdiği Grid Group’un başarılı kariyeri belki burada da işe yarar; kim bilir…

Bahadır Özgür / BİRGÜN

TRT STV yolunda - Barış Pehlivan / CUMHURİYET

 Sır Kapısı, Büyük Buluşma, Beşinci Boyut, Tek Türkiye, Şefkat Tepe, Kollama, Nizama Adanmış Ruhlar... 


Eski STV dizileriydi saydıklarım. Fethullahçılar bu dizilerin senaryolarıyla neyi amaçlıyordu? Yargının tespitlerinden okuyalım: 

“Kamuoyunu şekillendirme, yönlendirme, genel kanı ve algı yaratma görevi yerine getirildi. Bu şekilde ileriki dönemde yapılması planlanan soruşturma ve operasyonlara zemin hazırlamak için toplumsal algı ve genel kanı oluşturma amacı güdüldü.” 

Şimdi...

TRT’deki “Teşkilat” dizisini düşünün... Karanlık bir karaktere Kılıçdaroğlu’nun “Geliyor gelmekte olan” sloganı söyletildi. Haliyle, çok kişi tepki gösterdi. RTÜK’ün CHP kontenjanından üyesi İlhan Taşcı ise yapılanın “planlı bir algı operasyonunun parçası olduğunu” söyledi. Ve ekledi: “Demokratik faaliyetleri halkın gözünde terörle bağdaştırmaya çalışmak pervasızlıktır.”

Tam da burası önemli işte. Hatırlayın, kısa süre önce Arka Bahçe’de yazdım... 

Seçime giden Türkiye’de muhalefet partisi yöneticilerine “terör” ve “casusluk” üzerinden operasyonlar gelebilirdi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun aynı sloganı Meclis’teki muhalefet sıralarına bakarak söylemesini de bu bağlamda düşünebilirdik. 

Sözün özü... Böylesi kumpaslara hazırlık için zamanında STV dizileri kullanılıyordu. Şimdi benzer tezgâh TRT üzerinden devredeydi. 

Barış Pehlivan / CUMHURİYET

KISA KISA GÜNDEM (21 ARALIK 2021)

 


1)Oyuncu ve seslendirme sanatçısı Sezai Aydın yaşamını yitirdi.(SOL)

Tiyatro, sinema, dizi oyuncusu ve seslendirme sanatçısı Sezai Aydın 69 yaşında yaşamını yitirdi. 

Aydın'ın bir süredir Covid-19 tedavisi gördüğü öğrenildi.

Kendisi bugüne kadar çok sayıda tiyatro ve dizi projesinde yer alırken yaptığı seslendirme çalışmalarıyla da tanınıyordu.

15 Şubat 1952 doğumlu Sezai Aydın, Ankara Üniversitesi İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nden mezun oldu. Şehir Tiyatroları'nda uzun yıllar görev yapan Aydın, bir dönem Keçiören Belediyesi'nde 'Cumartesi Cumartesi' adlı bir çocuk eğlence programının sunuculuğunu üstlendi.

Usta sanatçı Ayı Yogi, Joe Dalton, Fred Çakmaktaş gibi çizgi film karakterlerinin yanı sıra Asteriks'in beyaz perde uyarlamalarında Oburiks (Obelix) karakterinin de Türkçe sesi olmuştu.

2) Belarus'un Londra Büyükelçiliği saldırıya uğradı: Bir diplomat ağır yaralı(SOL)

Belarus Dışişleri Bakanlığı, dün gece geç saatlerde ülkenin Londra'daki büyükelçiliğine saldırı düzenlendiğini açıkladı.

BelTA'nın aktardığı açıklamaya göre gece gelen grup önce büyükelçilik binasının dış cephesine zarar vermeye başladı. Ardından olay yerine gelen Belaruslu diplomatlar da saldırıya uğradı, bir diplomatsa ağır yaralandı. Yapılan açıklamaya göre diplomatlardan birinin burnu ve dişleri kırılırken kafa travması nedeniyle acil tıbbi müdahale gördü.

Minsk, İngiliz maslahatgüzarını Dışişleri Bakanlığı'na çağırdı ve Londra'daki saldırının ardından kapsamlı bir soruşturma talep etti.

Saldırganlardan bazılarının olay yerinden kaçmaya çalışırken Londra polisi tarafından gözaltına alındığına dair İngiltere basınında haberler yer aldı. Şüphelilerin İngiltere'deki bir Belarus göçmen grubunun parçası olduğu öne sürüldü.

3) Cari fazla 3.2 milyar dolar, çevrilmesi gereken borç 170 milyar dolar.(Mustafa Çakır-Cumhuriyet)

Cumhuriyet Halk Partisi haftalık ekonomi raporunda rakamları değerlendirdi. Türkiye’nin gelecek 12 aylık dönemde 170 milyar dolarlık dış borç ödeme yükümlülüğü bulunduğuna işaret edildi. 
Rapora göre, Türkiye’nin gelecek 12 aylık dönemde vadesi dolacak olan 170.3 milyar dolarlık dış borçlarının 5.8 milyar dolarlık kısmını Hazine, 514 milyon dolarını yerel yönetimler, 28.9 milyar dolarını kamu bankaları, 198 milyon dolarını da KİT’ler üstlenecek. 26.1 milyar dolarlık kısmı ise Merkez Bankası’na ait. 

ÖZEL SEKTÖRÜN BORCU 237 MİLYAR DOLAR: Özel sektörün uzun ve kısa vadeli dış borçları ise bu yılın ilk 10 aylık döneminde 4 milyar dolar artarak 236.9 milyar dolara kadar yükseldi. 

Sektörün uzun vadeli dış borçları 1.8 milyar dolar azalarak 161.4 milyar dolara gerilerken kısa vadeli dış borçlarında ise 5.8 milyar dolarlık artış kaydedildi. Uzun vadeli dış borçların 64.7 milyar doları finans kesimine, 96.8 milyar doları ise reel sektöre ait bulunuyor. Ocak-ekim döneminde finans sektörünün borcunda 6.2 milyar dolarlık azalış, reel sektörün borçlarında ise 4.4 milyar dolarlık artış yaşandı.

4) Eski MB Başkanı Durmuş Yılmaz'dan dolardaki hızlı düşüşe İlk yorum: 'Türkiye Ekonomi Modeli’nin tabutuna çivi çakıldı' (Cumhuriyet)

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası eski başkanı Durmuş Yılmaz, Erdoğan'ın konuşmasının ardından dolarda yaşanan hızlı düşüşü değerlendirdi. Yılmaz, "Liranın değerinin düşmesi hedefti ama gelinen noktada bu işin çıkmaz sokak olduğunu gördüler. Türkiye Ekonomi Modeli’nin tabutuna çivi çakıldı" dedi.

“İktidar 'kur-faiz tartışmasını bir kenara bıraktık, artık reel ekonomi konuşacağız, üretim konuşacağız. Türkiye Ekonomi Modeli uygulayacağız' demişti. Hedefi değersiz Türk Lirası üzerinden ihracatı artırmaktı. Türk Lirasının değerini bilerek düşürdüler. Liranın değerinin düşmesi hedefti ama gelinen noktada bu işin çıkmaz sokak olduğunu gördüler. Türkiye Ekonomi Modeli’nin tabutuna çivi çakıldı. "U DÖNÜŞÜDÜR"  Geri döndük demeden döndüler, ortodoks politikalara döndüler. Olan bu. Bunlar ana yolu bırakıp yan yola çıktılar ama girdikleri yol çıkmaz sokak. Bu bir faiz artışıdır. Klasik AK Parti politikalarından U dönüşüdür. Ama bu beraberinde bir takım sorunları da yanında getiren bir politika. Zımni bir faiz artırımı yapıldı. Buradan siyasi bir söylem çıkarabilirler. Hem faizi, hem kuru düşürdük diye. Bunu nasıl satabilirler, satarlar mı, zaman içinde göreceğiz. Piyasa Erdoğan’ın bu söylemlerini satın almadı, şu anda piyasaya kesin bir müdahale var. Gerçeği sabah göreceğiz. Bence kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bu bir alım fırsatıdır. Başka bir şey değildir. Bence kaldığı yerden bu iş devam edecektir."

5) Eski AKP İlkadım İlçe Başkanı Hakan Ay, bakanlığa atandı.(Cemil Ciğerim-Cumhuriyet) 

AKP önceki dönem Samsun İlkadım İlçe Başkanı Hakan Ay, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü görevine atandı. “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Sayın Derya Yanık’ın teklifleri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan beyefendinin tensipleri ile Bakanlığımız Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü görevine asaleten atanmış bulunmaktayım. Rabbim, aziz milletimize hayırlı hizmetler yapmayı nasip eylesin.”

6) AKP yaya bıraktı.(BİRGÜN)


Ülkeyi zam yağmuruna maruz bırakan iktidarın politikaları, sonunda yurttaşı yaya da bıraktı. Akaryakıta yine zam gelmesi başta deniz ve kara olmak üzere ulaşımda da büyük zam yapılması beklentisi yarattı.

Ekonomide yaşanan kötü gidişat, yüksek kur artışı ve akaryakıt fiyatlarındaki önlenemez yükseliş, ulaşımı da vurdu. Benzinin litre fiyatına gece yarısından geçerli olmak üzere 62 kuruş, motorinin litre fiyatına 55 kuruş ve LPG’nin litre fiyatına 57 kuruş zam geldi. Zamlar, vatandaşları yaya bıraktı.
Ekonomik krizin etkisiyle ulaşıma birbiri ardına zamlar yapılıyor. İzmir’de taksimetre açılış ücretlerine ve kilometre ücretlerine de zam geldi. İzmir’in ardından Erzincan’da da taksi ücretleri zamlandı. İndi-bindi 20 TL oldu. Iğdır’da ulaşım ücretlerine yapılan zamla birlikte toplu taşımada gidiş dönüş ücreti 12 TL’ye çıktı. Duruma tepki gösteren öğrenciler, kentte yürüyüş yaptı. Kayyum tarafından yönetilen Diyarbakır da zam yapılan kentler arasında yer aldı. Belediyenin mevcutta 2 TL olan tam ücret 2,75 TL’ye, indirimli olan 1,25 TL ise 1,60 TL’ye çıktı. Minibüsle ulaşımda tam ücret 2,5 TL’den 3,25 TL’ye, özel halk otobüslerinde ise 3 TL’ye yükseldi. Taksilerde ise taksimetre açılışı 3,5 TL’den 4 TL’ye, kilometre başı ücret ise 3 TL’den 4 TL’ye çıktı. Başkent Ankara’da durum farklı olmadı. Ankara’da taksi ücretlerine yüzde 20’den fazla zam yapıldı. Taksilere indi-bindi ücreti 15 TL olarak belirlenirken açılış ücreti 6 TL ve kilometre başı ücret de 4,70 TL oldu.
(https://www.birgun.net/haber/akp-yaya-birakti-370084)

7)SOL Parti’den Ayvalık’taki ikinci maden faciasına tepki.(BİRGÜN)

Ayvalık’taki demir zenginleştirme maden tesisinin katı atık deposunda bir yılda ikinci kez çökme meydana geldi. Yaşanan çevre felaketi sonrası SOL Parti Ayvalık İlçe Örgütü, maden işletmesinin çalışmasına derhal son verilmesi çağrısında bulundu. Ayvalık Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan açıklamada, “Bundan yaklaşık 15 yıl önce Ayvalık Karaayıt köyü merası Bilfer madenciliğe tahsis edildi. Karaayıt köylüleri bu merada hayvanlarını otlatıyor ve geçimlerini sağlıyordu. BİLFER madencilik şirketi bu alanda Kozak Demir Madeni’ni zenginleştiriyor ve atıklarını meraya yığıyor. Bu yığınlar artık küçük birer tepe olmuş durumda. Artık bu merada hayvancılık yapılamıyor. Köylülerin geçim kaynağı ellerinden alındı. BİLFER şirketinin atıkları kurşun ve arsenik gibi zehirli mineraller içeriyor. Yağan yağmurla bu atıklar sel yollarını takip ederek Madra Barajı’na doluyor. Madra Barajı Dikili’den başlayarak Ayvalık’a kadar bütün bölgenin tarımsal sulamasını sağlıyor. Yani yediğimiz sebze ve meyveler bu zehirli atıkları içeriyor” denildi.

8)Bu iflasta hile çok.(Uğur Şahin-Birgün)

Fikirtepe’de yüzlerce insanı mağdur eden Raci Şaşmaz’ın çaycısına devrettiği şirketin iflasına karar verildi. Kentsel dönüşüm mağdurlarının sözcüsü Akgüzel: Bu iflas hileli. 134 mağdurun evi, iflas masasında satılacak. 
Kentsel dönüşümün en kötü örneklerinden birinin gerçekleştiği İstanbul Fikirtepe’de, Kurtlar Vadisi dizisinin yapımcısı Raci Şaşmaz’ın hâkim ortakken şirketindeki çalışanına ‘bedelsiz olarak’ devrettiği Selimoğlu Yapı İnşaat A.Ş.’nin iflasına karar verildi. İstanbul Anadolu Adliyesi 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 15 Aralık’ta görülen davaya, taraf avukatları ile şirket yetkilisi Muhammet Muhit Kayaoğlu katıldı. Duruşmada söz alan Kayaoğlu, “Şirketin geçmiş muhasebesi düzgün olmadığından ödeyebildiğimiz kadarıyla alacağını ispatlayan alacaklılara ödemeler yaptık. Çekişmeli olan alacaklarla ilgili ise yargı kararlarını bekliyoruz” dedi.Ardından kararını açıklayan mahkeme, Selimoğlu Yapı İnşaat Ticaret A.Ş.’nin iflasına karar verdi. Karar oybirliğiyle alındı.DOLANDIRICILIK DAVASI: BirGün’e konuşan Leke Fikirtepe Platformu Sözcüsü Engin Akgüzel, Pana-Selimoğlu şirketinin içinin boşaltıldığını söyledi. Akgüzel, “Pana-Selimoğlu şirketinin değerli gayrimenkulleri ve malvarlıkları, 2017’den itibaren Raci Şaşmaz’ın diğer şirketlerine düşük bedellerle fatura edildi. Daha sonrasında ise el değiştirilerek kaçırıldı. Bu durum İstanbul ve Çeşme savcılıklarının yaptığı araştırmalar ile bilirkişi raporlarında da ispatlandı. Bu vesileyle İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2019’da ‘nitelikli dolandırıcılık’ davası açıldı. Halen yargılanıyorlar. Pana-Selimoğlu şirketinin üzerine ipotek ve hacizli olan 8-10 tapunun dışında hiçbir malvarlığı bulunmadığı ayan beyan ortada” dedi. Engin Akgüzel, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Biz Pana-Selimoğlu mağdurları bu iflasın hileli bir iflas olduğunu düşünüyoruz. Bu sebeplerle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na bu hafta itibariyle ‘hileli iflas’ ve ‘dolandırıcılıktan’ suç duyurusunda bulunacağız.”





Yeni Şafak'a göre döviz artışının nedeni TÜSİAD'ın operasyonu + ‘Lider ülke’ söyleminden ‘kanaat ekonomisi’ safsatasına (EVRENSEL)

 Yeni Şafak'a göre döviz artışının nedeni TÜSİAD'ın operasyonu (Evrensel)

Yeni Şafak gazetesi TÜSİAD'ı ve Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef aldı, ekonomik krizin muhalefetin ve TÜSİAD’ın operasyonu olduğunu öne sürdü.


İktidar kontrolündeki Yeni Şafak gazetesi, AKP'nin ekonomi politikasını eleştiren Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef aldı, tüm bu krizin muhalefetin ve TÜSİAD’ın operasyonu olduğunu öne sürdü.

Ekonomist ve iktisatçılar, kurdaki hızlı yükselişin en önemli nedenini uygun olmayan piyasa koşullarında yapılan faiz indirimleri olarak gösteriyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise faiz indirimlerinin yatırım, istihdam ve ihracatı artıracağını, ekonominin cari fazla verdikçe de kurun dengeye gireceğini savunuyor. Ancak söz konusu model çoğu akademisyen tarafından bilimsel gerçekliklerden uzak olarak değerlendiriliyor. Nitekim Türkiye hemen her gün yeni bir dolar-avro rekoru ile güne başlıyor. Enflasyondaki büyük artışa halk da tepkili. Sokaklardan "geçinemiyoruz" tepkisi yükseliyor.

İktidar ısrarla savunduğu ekonomi yönetimine "Türkiye Ekonomi Modeli" ismini verdi. Bu modelin krizi büyüttüğünü savunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’ni (TÜSİAD) aradığını belirterek “Ülke yangın yeri. Aklî melekelerini kaybetmiş bir şahsın ülkeyi intihara sürüklemesini mi seyredeceğiz? Herkes konuşmalı artık, herkes! Seçim istiyoruz. Erdoğan ve Bahçeli’nin tek yapması gereken, kendilerinin gitme olasılığını millete göstermeleridir” ifadelerini kullanmıştı. Kılıçdaroğlu’nun çağrısına, TÜSİAD “Genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli” açıklaması ile yanıt vermişti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise TÜSİAD'ı ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu önceki gün “TÜSİAD ve işbirlikçi siyasetçiler karşı çıksa da yeni ekonomi programı başarılı olacaktır” diyerek hedef aldı.

Bahçeli'nin ardından Yeni Şafak gazetesi de düğmeye bastı ve tüm bu krizi "operasyon" olarak niteleyerek Kılıçdaroğlu ile TÜSİAD’ı suçladı. Yenişafak bugün "Operasyonda ikinci aşamaya geçtiler” manşetiyle çıktı.

Yeni Şafak, haberinde "Reel ekonomik göstergelerde herhangi bir sorun olmamasına rağmen elinde bulundurduğu sermaye gücünü kullanarak Türkiye ekonomisine operasyon çeken Patronlar Kulübü TÜSİAD, kur operasyonuyla hükümetin ekonomi programını hedef aldı. Önceki gün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Başkan Simone Kaslowski ile görüşmesinin ardından TÜSİAD yazılı bir açıklama yaparak operasyonda ikinci aşamaya geçti" ifadesi kullanıldı.

                                                                ***

‘Lider ülke’ söyleminden ‘kanaat ekonomisi’ safsatasına (Fatih Polat-Evrensel)

Antik Yunan Filozofu Aristoteles, insanın ekonomik konumunun, siyasetteki davranışını etkileyen temel faktör olduğunu söylüyordu. Bir rejimin niteliğini zenginlerle yoksullara konumu bakımından değerlendirirken, ‘ortak fayda’nın dışına çıkılmasını sapma olarak eleştiriyordu. Aristoteles’e çok sık atıf yapan Marx ise, üretim biçimi, üretici güçler ve bu bağlamda sınıflar mücadelesi kavramlarıyla, modern sınıflara bölünmüş günümüz dünyasının ilişkilerini sistematize etti.

Liberalizmin klasik kuramcıları da sınıflara bölünmüş dünya gerçekliğini reddetmediler.

Türkiye’de ise yoksulluğun derinleşmesi karşısında kavramları eğip bükerek, sayısal verilerle oynayarak gerçeklik gizlenmeye çalışılıyor. Hatta AKP’nin son 15 yılı, gerçeklik ile söylem arasında kurduğu ilişkinin çarpıklığı bakımından bir kadro erozyonuna işaret ediyor.

Örneğin 2007 yılında iktidarın gazetesi Yeni Şafak’taki genel yayın yönetmenliği görevine veda eden Mustafa Karaalioğlu, Karar gazetesinde önceki gün “Cevapsız sorular ekonomisi” başlıklı yazısında Erdoğan’ın yeni asgari ücreti açıklarken dile getirdiği sözlere yanıt anlamına gelen şu vurguları yapmış: “Yani Türkiye Dolar’la kazanmıyor ama daha kötüsü, Dolar’la ödüyor… Kim, birkaç hafta önce ‘Dolar artarsa artsın. Biz ihracattan parayı vuracağız’ hevesine kapıldıysa, bu küçük ayrıntıyı unutmuş olmalı. O ayrıntının sadece dış borçlara ilave maliyeti ise birkaç gün önce 2 trilyon TL’yi geçmişti. Son artıştan sonra yeni hesabı yapmaya ise mecal kalmadı.” Daha önce Erdoğan Hükümeti’nin ekonomiyi emanet ettiği Ali Babacan da, bu Hükümetin yangını söndürmesinin mümkün olmadığını söylüyor.

Aynı gün Yeni Şafak’ta İsmail Kılıçarslan ise köşesinde şöyle diyordu: “Alt sınıfların ‘sosyal devlet’ politikaları ve kanaat ekonomisi ile hayatta kalacağına da kesin olarak kaniyim. Asıl sorun, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada ‘ne yapsanız memnun olacaklarmış gibi durmayan’ orta sınıfta olacak. Orta sınıfın alıştığı yaşam konforu da, yaşadığı ‘dolce vita’ da bir süre askıya alınmış olacak çünkü. Alt sınıflar kanaat ekonomisine alıştıkları yerden devam edecekler elbette ama orta sınıf, alışageldiği konforundan olmanın getirdiği öfkeye kaptıracak kendisini.”

Geçtiğimiz hafta Kartal’da miting yapan DİSK, “Büyüyorsak, büyümeden payımızı istiyoruz” diyordu. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, asgari ücrette kırmızı çizgilerinin 5 bin 200 TL olduğunu söyledi. Türk Metal’in örgütlü olduğu işyerlerinde işçiler sözleşme taslaklarının yenilenmesini, kayıplarının karşılanmasını istiyor.

Sağlık emekçileri benzer talepleri yaptıkları grevle ifade ettiler. Yani öfkelenen sadece ‘orta sınıflar’ değil, sokağa çıkarak öfkelerini örgütlü biçimde dile getiren işçi ve emekçiler. Ayrıca şahlandığı öne sürülen ekonomiden ‘kanaat ekonomisi’ne ne ara geldik?

Öte yandan, Sayıştay raporuna göre, Cumhurbaşkanlığının 2020 giderlerinin toplamı 2.8 milyar TL oldu. İktidar cenahında ‘Porsiyon küçültme’ye dair en küçük bir işaret göremiyoruz.

Bu tablo Yeni Şafak yazarlarının ‘kanaat ekonomisi’ safsatalarına uygun olmalı ki, hiç itiraz etmiyorlar.

‘Kanaat ekonomisi’ demişken, geçtiğimiz yıl 13 milyar bütçenin çoğunlukla personel giderlerinden oluştuğu gerekçesiyle ek para isteyen Diyanet İşleri Başkanlığına, 2022 yılında 16.1 milyar TL bütçe verildiğini hatırlatalım. Bu da, herhalde Diyanetin ülkenin yoksullarına cuma hutbelerinde ‘Kanaatkar yaşamayı’ anlatmasının maliyeti oluyor.

Gerçeklik ile iktidarın söylemleri arasındaki uçurum öylesine açılmış halde ki artık vaziyeti teorize etmek için safsatadan öte bir şey üretilemiyor.

Güncel bir araştırma sonuçlarıyla bağlayalım. Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezinin, dindar seçmenlerin siyasi eğilim ve tercihlerinin seyrine dair, kasım ayındaki çalışması önemli veriler sunuyor. Araştırma, Konya, Kayseri, Yozgat, Sivas, Malatya, Elâzığ, Bingöl, Erzurum, Gaziantep ve Kocaeli illerinde ve İstanbul’un dindar seçmen yoğunluklu ilçelerinin belli semtlerinde 2 bin 424 kişi ile yüz yüze gerçekleştirilmiş. Araştırma sonuçlarına göre Cumhur İttifakı bu bölgelerde yüzde 68.1’den, yüzde 58.5’e gerilemiş. Ekonomik sorunlar ve adaletsizlik en belirgin şikayet konuları. “5 sene öncesine göre ekonomi kötüye gitti” diye düşünenlerin oranı yüzde 58.Yani işçi ve emekçileri, dini propagandaya dayalı ‘kanaat’ söylemiyle yedekleme çabası eskisi kadar sonuç vermiyor.

Bu araştırmanın işaret ettiği diğer önemli sonuçlar da başka bir yazının konusu olsun.

(Fatih Polat-Evrensel)

Kuzey Marmara Otoyolu'nda açılmayan yol için yandaşa geçiş garantisi ödendi - Erdem Sevgi / Cumhuriyet

 

Sayıştay’ın sansürlenen raporuna göre, Kuzey Marmara Otoyolu’nun Kınalı-Odayeri kesiminde yer alan Habipler-Hasdal bölümünde “geçiş garantisi” ve “işletme süresi” şirketlerin lehine değiştirildi. Henüz trafiğe açılmayan yola “154 gün boyunca 30 milyon araçlık geçiş garantisi” ödendi.

Sayıştay’ın sansürlenen raporuna göre, Kuzey Marmara Otoyolu’nun (KMO) Kınalı-Odayeri kesiminde yer alan Habibler-Hasdal bölümünde “geçiş garantisi” ve “işletme süresi” şirketlerin lehine değiştirildi. Henüz trafiğe açılmayan yola “154 gün boyunca 30 milyon araçlık geçiş garantisi” ödendi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, “Milletin parası hizmet bile vermeyen otoyol üzerinden oluk oluk yandaşa aktarıldı” dedi.

Cumhuriyet, Sayıştay’ın Karayolları Genel Müdürlüğü’nün (KGM) 2020 Yılı Denetim Raporu’nda yer alan ve sansürlenerek gizlenmeye çalışılan “KMO’daki yandaş kıyakları” 12 Aralık 2021’de “Yandaşın işi yine garanti” manşetiyle gündeme getirmişti. 


KMO’nun Kınalı-Odayeri bölümünün 7. kesimi olan Habibler-Hasdal bölümüyle ilgili tartışma yaratacak bir uygulamanın daha yapıldığı ortaya çıktı. Taslak rapora göre, söz konusu kesim için 1742 gün olan işletme süresi önce 4 bin 527 güne çıkarıldı. Ardından geçiş garantisi sayısı artırıldı, garanti ücretinin hesaplama yöntemi değiştirildi. Son olarak işletme süresi 2 bin 822 gün azaltılarak bin 705 güne düşürüldü. Habipler-Hasdal bölümü için kabul tarihi, 21 Aralık 2020 olarak belirlendi. Ancak rapora göre, söz konusu tarihte bu bölüm trafiğe açılmamış olsa dahi garanti ödemesinin işlemeye başlayacağına ilişkin bir düzenleme yapıldı. Habipler-Hasdal bölümü 21 Mayıs 2021’de hizmete açıldı. Buna göre, 154 gün kapalı olan yola açılmış gibi tam garanti ödemesi yapıldı.

MALİYET KATLANDI


Açılış öncesi Habibler-Hasdal bölümünün garanti ödemeleri tıkır tıkır işledi. Değiştirilen uygulama sözleşmesi nedeniyle günlük araç geçiş sayılarının da artması maliyeti katladı. Buna göre, Habibler Hasdal bölümüne 2020’de 10 gün boyunca günlük 189 bin 176 araç geçiş garantisi ödemesi yapılırken, 2021’de ise 21 Mayıs’a dek 144 gün boyunca her gün 199 bin 759 araç geçiş garantisi ödendi. Başka bir deyişle henüz trafiğe açılmamış kesim için toplamda 30 milyon 657 bin 56 araç için geçiş garantisi ödendi. Taslak raporda KGM, yapılan işlemi, “kamulaştırmadan kaynaklanan gecikmeler nedeniyle otoyol kesimlerinin öngörülen tarihlerde bitirilememesi durumunda kredi kullandırma süresinin sona ereceği” şeklinde gerekçelendirerek savundu. Ancak Sayıştay, “projenin uygulandığı coğrafyanın konumu ve büyüklüğü göz önüne alındığında kamulaştırma ile ilgili gecikmenin olmasının öngörülebilir bir durum olduğunu” vurguladı. 

"YÜKÜNÜ VATANDAŞ ÖDÜYOR"

CHP’li Akın, milletin parasının açılmamış otoyol üzerinden oluk oluk yandaşa akıtıldığına dikkat çekerek “154 gün boyunca hizmete alınmayan otoyoldan bir tek araç geçmemiş ve bunun parası milletin cebinden alınarak yandaşın kasasına aktarılmış. Sayıştay raporları ile ortaya konulan bu bilgiler millet adına denetimin yapıldığı TBMM’den de saklanmaya çalışılıyor. Ekonominin tarihini yazdığını iddia eden AK Parti iktidarı ne yazık ki Cumhuriyet tarihinin en büyük kaynak transferini yapan iktidar olarak kara bir tarih yazdı. Milletimizin cebinden alıp bir avuç yandaşını zengin etmek ustalığında eline su dökülemeyen iktidarın ekonomimizde yarattığı tahribatın yükünü ne yazık ki vatandaşımız ödüyor” dedi.

Erdem  Sevgi / Cumhuriyet

Öne Çıkan Yayın

Yandaş şirketler zeytinlikleri istedi: İşte o skandal mektup! -Bahadır Özgür /halkTV-

Meclis’te görüşülen ve başta zeytinlikler olmak üzere koruma altındaki alanları, sulak bölgeleri madenciliğe açan torba yasanın arkasından, ...