Sanders, Wolf ve ‘Simit’ - Ergin Yıldızoğlu / Cumhuriyet

 


2008 finansal krizinden bu yana kapitalizm mercek altında. BBC Radyo 4’te, Amerikalı Senatör Bernie Sanders (Kapitalizme Kızmak OK’dir- 2023),  Financial Times ekonomi editörü Martin Wolf (Demokratik Kapitalizmin krizi- 2023) ve Dünya Sağlık Örgütü’nden ekonomist Kate Raworth (Simit-  Türkçede karşılığı olmayan simit biçiminde donut -Ekonomisi- 2017)  arasındaki tartışma (27/02/2023) ilginç bir örnek oluşturuyordu.

Sanders en zengin kapitalist ülke Amerika’daki eşitsizliklere, oligarşik kapitalizmin mantığa sığmayan ihtirasına vurgu yaptı: ABD’de en zengin üç kişinin serveti, alt yüzde 50’nin toplam servetinden fazla; 50 yılda toplumun yüzde 90’ından en üst yüzde 1’ine 50 trilyon dolar servet transferi gerçekleşmiş; dev şirketlerin her iki siyasi partiyi de etkileyebildiği, satın alabildiği bir sistem oluşmuş. “Bu kadar büyük servetleri toplayanlar hâlâ neden 30 yıldır gerçek ücretleri artmayan işçilere yüklenmeye devam ediyorlar”, Bu ne biçim bir aç gözlülük?”, Bu sisteme demokrasi denemez”. Sanders siyasi yaşamı boyunca bu sorunları dile getirdi, işçi hareketinin, orta sınıfın çıkarlarını korumaya çalıştı. İlginç olan, Wolf’un, “Kuznetz eğrisi” (“Yukarıda biriktikçe aşağıya da sızar, eşitsizliği azaltır”) savının doğrulanmadığını, kapitalizmin eşitsizlikleri artırdığını, oligarşik biçimler sergilediğini, demokrasiyle bağlarının kopmaya başladığını kabul ederek Sanders’la buluşmasıydı. Üç konuşmacı da kapitalizmi, “piyasa ekonomisi, kâr için üretim” olarak tanımıyorlar, 

Kate Raworth bir adım ileri gidiyor, her alanı kaplama eğilimine, büyüme saplantısının gezegenin doğal sınırları zorlamaya, ekolojik dengeyi yıkmaya başlamış olmasına dikkat çekiyordu.

Sanders, çözümü, büyük servetleri vergileyecek, dev şirketlerin siyaset üzerindeki etkilerini kıracak, halkın, eğitim, sağlık, emeklilik gibi temel gereksinimlerini karşılayacak bir “gerçek bir demokratik” sistemde buluyor. 


Raworth’a göre, “Simit” metaforuyla, “ortadaki deliğe kimsenin düşmeyeceği, kimsenin (büyümenin) dış çeperi aşarak doğayı, ekolojik dengeyi tehdit etmeyeceği”, işletmelerin kâr değil toplumsal çıkar için çalışacağı, çalışanların işletmelerin mülkiyetine, yönetimine ortak olacağı bir düzen kurmak gerekiyor.

Wolf, kapitalizmi savundu, doğarken eşitsizlikleri azalttığını, özgürleşme, serbest piyasa ile de refah getirdiğini hatırlattı. Ancak, giderek eşitsizlikleri, ülkeler arasında azaltsa bile ülkelerin içinde derinleştirdiğini, bunun demokrasinin krizine yol açtığına dikkat çekti. Wolf’a göre kapitalizm, siyasi denetim altına alınmalıdır (regülasyon, vergiler vb.), siyasetin satın alınması yasaklanmalıdır ama servet yaratmanın ve “inovasyonun” kaynağı girişimcilik ezilmemelidir. Wolf’a göre, Raworth’un büyümeden vazgeçmeyi öneren modeli “ancak küresel çapta bir diktatörlükle gerçekleşebilir”. Yoksul ülkelerin büyümeden vazgeçmesi, Batı ülkelerinin servetlerini yoksul ülkelerle paylaşması olanaklı değildir. 

Sonunda, Keynesyen modelin, ahlakçı yaklaşımların ötesinde pek bir şey yok. Krizlerin yeni model bularak değil, verimsiz işletmeleri yok eden, birikmiş sermayenin bir kısmını değersizleştiren hem kapitalizmi hem de hegemonya ilişkisini yeniden düzenleyen çatışmaların içinden geçerek aşıldığına” ilişkin tarihsel gözlem tüm ağırlığıyla ortada duruyor.

Ergin Yıldızoğlu / Cumhuriyet


Rant bataklığında…- Timur Soykan / BİRGÜN

 

  Nurdağı'nda mezarlıklar doldu. Yakınlarının mezarları karışmasın isteyenler için eşarp, oyuncak, eldiven işaret oldu.

Nurdağı depremde yerle bir oldu. Yunus Kaya ve ortağı Belediye Başkanı Kavak tutuklandı. Ancak soruşturmalar bu tezgâhı perde arkasından yöneten siyasilere uzanacak mı? Herkes bunu soruyor.

Gaziantep’in 41 bin 322 nüfuslu ilçesi Nurdağı ilçesi, deprem felaketinde yerle bir oldu. Nurdağı, yüksek katlı, gösterişli ama çürük binalarla donatılmıştı. Son yıllarda inşaatlar sürekli yükseliyor ve bazı müteahhitler çok hızlı zenginleşiyordu. CCK İnşaat’ın sahibi Yunus Kaya sadece 10 yıl önce küçük bir işletmenin ortağıydı. Bankalara kredi başvuruları yaparken 100 bin TL kredi bulsa şahlanacağını anlatıyordu. Depremden önce, henüz 36 yaşındayken Nurdağı’na onlarca yüksek katlı apartman dikmişti ve serveti kulaktan kulağa yayılıyordu. Depremde yıkılan her kentte olduğu gibi belediye ve iktidar partisiyle çok yakın ilişkiye sahipti ve bölgede yaşayan herkes bunu bilirdi.



Eski AKP Milletvekili ve AKP MKYK üyesi Şamil Tayyar ile bir dönem çok yakındı. Nurdağı’nın AKP’li Belediye Başkanı Ökkeş Kavak ile ortak inşaat işleri de hızla büyümüştü. AKP’li bazı eski vekillerle de sık sık bir araya geliyordu. Bir avuç tüccar ve siyasinin kurduğu tezgah ilçeyi betona boğarken büyük rant bölüşülüyordu. Nurdağı yetmemiş, diğer ilçelerde de aynı beton düzenek fay hattı üzerine kurulmuştu.

Yunus Kaya, devletten de milyonlarca liralık inşaat ihalelerini kolayca alıyordu. MHP Gaziantep Milletvekili Sermet Atay, depremden sonra Twitter’da isim vermeden Şamil Tayyar’ın Yunus Kaya ile yakın ilişkisini anlattı ve hesap vereceğini yazdı. Şamil Tayyar ise Sermet Atay’ı uyuşturucu kaçakçılığı ve fuhuşla suçladı.


Ama bir düğündeki halay bu düzeni tamamıyla özetliyordu. Halay başı Yunus Kaya’ydı. Şamil Tayyar, Belediye Başkanı Ökkeş Kavak ve Nurdağı’nda onlarca kişiye mezar olan Nurdağı Otel’in sahibi Mustafa Gökkaya birlikte halay çekiyordu. Düğünün sahibinin Nurdağı İlçe Milli Eğitim Müdürü Musa Yıldırım olduğu iddia ediliyor. Daha önce yerel gazetelere gönderilen bir ihbar mektubuna göre; Musa Yıldırım, ilçedeki tüm öğrenci ve personel taşıma ihalelerini Yunus Kaya’ya vermiş ve bunun karşılığında Yunus Kaya ona bir ev hediye etmişti. Musa Yıldırım ve ailesinin bu evde enkaz altında kalarak hayatını kaybettiği öne sürülmüştü.
Siyasilere uzanacak mı?

Bugün devasa Şamil Tayyar Kültür Merkezi önünde insanlar tek sıra yardım için kuyruk oluşturuyor. Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı’ndan biraz yürüyünce hasar görmüş, Nurdağı Devlet Hastanesi var. Bu hastanenin karşısında ise Nurdağı Mezarlığı’nda bütün acılar buluşmuş.

Bu kirli ilişkilerin enkazına dönüştü Nurdağı ve çevresi. 41 bin 322 nüfuslu ilçede en az 2 bin 200 kişi hayatını kaybetti. İlçenin yüksek tepesindeki tek mezarlığı doldu. Yanındaki küçük alanda iş makinesiyle kazılarak mezarlık genişletildi ve buraya çevresi briketlerle örülmüş yeni mezarlar yapıldı. Bu mezarlar karışmasın diye üzerine depremde ölenlerin eşyaları bırakılıyor. Bir mezarda küçük bir kız çocuğunun yaldızlı elbisesi var. Pek çoğuna ölen kadınların eşarpları asılmış. Gürcan Ailesi’nden 5 kişinin mezarları yan yana. Buranın karşısında Yunus Kaya’nın yaptığı yeni ve yıkılmak üzere olan üç blok yükseliyor. Aşağıda insanların öldüğü yıkıntılar ve çadırkentler görünüyor.

Bir mezara ise sahibini belli etmek için dal üzerine inşaat eldiveni konulmuş. Eldiven bu rant bataklığının içinden yardım ister gibi yukarıya uzanıyor.

Yunus Kaya ve ortağı belediye başkanı Ökkeş Kavak tutuklandı. Ancak soruşturmalar bu tezgâhı perde arkasından yöneten siyasilere uzanacak mı? 

Gaziantep’te herkes bu soruyu soruyor.
Timur Soykan / BİRGÜN

Osmaniye Semt Evi'ne müdahale: TKP üyeleri gözaltına alındı+TKP Osmaniye'de dayanışmayı büyütüyor: Osmaniye Yunus Emre Semt Evi açıldı+TKP Merkez Komite Üyesi Savaş Sarı'dan Osmaniye'deki gözaltılara ilişkin açıklama+TKP'den gözaltılara ilişkin açıklama: 'İşte AKP'nin tehdit olarak gördüğü semt evimiz..' (SOL)

 TKP'den gözaltılara ilişkin açıklama: 'İşte AKP'nin tehdit olarak gördüğü semt evimiz..'

TKP, Osmaniye'deki semt evine gerçekleştirilen polis müdahalesinden önce semt evinde çekilen görselleri paylaştı.

Osmaniye'nin Yunus Emre Mahallesi'nde bulunan Türkiye Komünist Partisi (TKP) semt evine akşam saatlerinde polis tarafından yine baskın yapılmış ve TKP üyeleri gözaltına alınmıştı. Konuya ilişkin sosyal medya üzerinden paylaşımda bulunan TKP, semt evindeki çalışmalara ilişkin görselleri paylaşarak "İşte AKP'nin tehdit olarak gördüğü semt evimiz.." ifadesine yer verdi.

TKP'nin paylaşımı şöyle:

"Deprem boyunca çocuk fotoğrafları paylaşmamaya özellikle özen gösterdik. Bu kez paylaşmak zorunda kaldığımız için de üzgünüz.

Bu kareler bugün Osmaniye semt evinde çekildi. İşte AKP'nin tehdit olarak gördüğü semt evimiz..

Arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın. #Hükümetİstifa"

TKP Merkez Komite Üyesi Savaş Sarı'dan Osmaniye'deki gözaltılara ilişkin açıklama

TKP'nin Osmaniye'de bulunan semt evine gerçekleştirilen polis müdahalesine ilişkin açıklamada bulunan TKP Merkez Komite üyesi Savaş Sarı, 'Şu anda gerekçeye dair bir bilgimiz yok' dedi.

Türkiye Komünist Partisi'nin Osmaniye'de deprem sonrası kurulan ve daha önce polis baskını yapılan dayanışma merkezi geçtiğimiz günlerde semt evine dönüştürülmüştü. Yunus Emre Mahallesi'nde bulunan semt evine akşam saatlerinde polis tarafından yine baskın yapıldı ve TKP üyeleri gözaltına alındı. 

Konuya ilişkin açıklamada bulunan TKP Merkez Komite üyesi Savaş Sarı,  "Arkadaşlarımıza ulaşamıyoruz. Avukatımız irtibat kurmaya çalışacak ama şu anda gerekçeye dair bir bilgimiz yok" dedi.


TELE1 canlı yayınına bağlanan Sarı'nın açıklaması şöyle: Arkadaşlarımıza ulaşamıyoruz. Gözaltı haberini mahalleliler bize iletmiş oldu. Akşam saat 22 dolaylarında mahalleliler bize ulaştı.15-20 kadar polis yine semt evimizin kapısına dayanmışlar ve orada arkadaşlarımızı gözaltına almışlar. Yine kelepçelemişler arkadaşlarımızı götürürken.

15 gün öncesinde de 10 arkadaşımızı içerisinde terörle mücadelenin, güvenlik şubeden polislerin bulunduğu 100'e yakın bir toplam ile bizim dayanışma merkezi olarak kullandığımız yeri basarak, içerideki malzemelere de el koyarak ve birkaç arkadaşımızı da yere yatırıp ters kelepçeleyerek müdahale gerçekleştirmişlerdi. Hatta bu arada hakaretlerle arkadaşlarımızı provoke etmeye çalışmışlardı.

Bunda nasıl yaşandığını bilemiyoruz çünkü arkadaşlarımıza telefon üzerinden de ulaşamıyoruz. Avukatımız şu anda emniyete doğru gidiyor. Avukatımız irtibat kurmaya çalışacak ama şu anda gerekçeye dair bir bilgimiz yok.

'Bizimle irtibatı olan mahallelilerin de arabalarını çeviriyorlar'

İki gündür enteresan bir taciz yürütüyor emniyet görevlileri orada. Bizim arkadaşlarımız nereye gitse sürekli polis otoları onları takip ediyor, trafik polisleri sürekli çevirme yapıyorlar. Mahallenin girişini çıkışını tutmuş durumdalar. Sadece bizim arkadaşlarımıza da değil, bizimle irtibatı olan mahallelilerin de arabalarını çeviriyorlar. Bir dizi gerekçeyle trafik cezası kesiyorlar. Hem oradaki mahalleliyi bize sahip çıktığı için rahatsız etme doğrultusunda, hem de bizim arkadaşlarımızı tedirgin etme doğrultusunda bir çaba içerisindeler. Herhangi bir hukuki gerekçesi de yok. Herhangi bir dayanağı da yok. Kaldı ki orası Türkiye Komünist Partisi'nin resmi bir binası. Avukatlarımız irtibata geçmeye çalışacak, bu seferki gerekçelerini öğrenmeye çalışacağız."

Osmaniye Semt Evi'ne müdahale: TKP üyeleri gözaltına alındı

TKP'nin Osmaniye'deki semt evine karşı gerçekleştirilen polis müdahalesinde, TKP üyeleri gözaltına alındı.

Türkiye Komünist Partisi'nin Osmaniye'de deprem sonrası kurulan ve daha önce polis baskını yapılan dayanışma merkezi geçtiğimiz günlerde semt evine dönüştürülmüştü. Yunus Emre Mahallesi'nde bulunan semt evine akşam saatlerinde polis tarafından yine baskın yapıldı ve TKP üyeleri gözaltına alındı. 

Konuya ilişkin sosyal medya üzerinden açıklamada bulunan TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, şu ifadeleri kullandı: "Osmaniye’de yine semt evimize müdahale, yine TKP üyelerine gözaltı. Orası dayanışmanın, halkın evidir, çekin elinizi. Arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın."

TKP'liler gözaltına alınmış, tepkilerin ardından serbest bırakılmıştı

TKP'nin Osmaniye'deki deprem dayanışma merkezine 15 Şubat tarihinde  düzenlenen polis baskını sırasında 10 parti üyesi gözaltına alınmış, gelen tepkilerin ardından ise TKP üyeleri savcılığa çıkarılmadan serbest bırakılmıştı.

Depremin üçüncü gününden itibaren Osmaniye'nin Yunus Emre Mahallesi’nde kurulan TKP'nin yardım merkezinin ise 22 Şubat tarihinde Yunus Emre Semt Evi olarak açılışı gerçekleştirilmişti.

TKP Osmaniye'de dayanışmayı büyütüyor: Osmaniye Yunus Emre Semt Evi açıldı


Depremin üçüncü gününden itibaren Osmaniye Yunus Emre Mahallesi’nde kurulan TKP'nin yardım merkezi, Yunus Emre Semt Evi olarak açılışını gerçekleştirdi.

Maraş merkezli depremler sonrasından birçok şehirden gelen yardım malzemeleri, Osmaniye'nin Yunus Emre Mahallesi’nde Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) yardım merkezinden sağlanıyordu.

Bölgeye, hiçbir siyasi partinin ve kurumun uğramadığını belirten mahallelinin ihtiyaçları, TKP’nin kurmuş olduğu yardım noktasından karşılanıyordu. Geçtiğimiz günlerde “AFAD’ın yardım malzemelerini çalmak”, “devleti aciz göstermek” iddialarıyla yaklaşık 200 polisin baskını ve yardım merkezindeki 10 TKP üyesine yapılan gözaltı sonrası mahalleli Türkiye Komünist Partisi'ni sahiplendi.

Depremin üçüncü gününden itibaren Osmaniye Yunus Emre Mahallesi’nde kurulan TKP'nin yardım merkezi, bugün Yunus Emre Semt Evi olarak açılışını gerçekleştirdi.

'Siyaset yapmayın diyenler, insanları ölüme terk etti'

Yunus Emre Semt Evi açılışına katılan TKP Parti Meclisi Üyesi Aydemir Güler, iktidar partisinden gelen "deprem zamanı siyasetin yapılmaması gerektiği" hakkındaki söylemleri değerlendirdi.

Aydemir Güler, TKP'nin semt evlerinin depremde yıkıma uğrayan şehirlerde daha öncesinde bulunmasının, yaşanan felaketin karşısında daha güçlü çıkılması anlamına gelebileceğini belirtti.

"'Deprem zamanı siyaset yapmayın' diyenler, insanları kendi siyasetleriyle ölüme terk ettiler" diyen TKP Parti Meclisi Üyesi Güler'in açıklamaları şu şekilde:

'Bizim siyasetimiz halkı yalnız bırakmamak'

Bir özrümüz var Osmaniye’ye. Bu özrümüz büyük, daha önce buralarda olmalıydık. Halkımız bu felaket karşısında daha güçlü hissetmeliydi kendini. Eğer depremden önce burada bir Türkiye Komünist Partisi’nin semt evi bulunsaydı , deprem sürecini birlikte yönetebilir, daha az yaralar alabilirdik.

'Deprem zamanı siyaset yapmayın' diyenler, insanları kendi siyasetleriyle ölüme terk ettiler. Biz parti binasını açarken keyifle açarız, bayram günü gibi açarız. Ama bugün yüzlerimiz gülmüyor, bizim yüzümüzü güldüren buradaki çocuklarımızın varlığı. Biz deprem olduğu günden bu yana her yere gittik, Antakya’sından Maraş’ına, Pazarcık’tan Osmaniye’ye.. Her yerde vardık.

Keşke oralarda şimdi açtığımız gibi dayanışma merkezleri, yardım merkezleri, semt evlerini çok daha önce açsaydık. Keşke daha önce açsaymışız da bu koskoca on şehri, kasabalarını, ilçelerini, köylerini kapsayan şu deprem felaketinde halkımız çaresiz kalmasaydı. Her yerleşim, her mahalle, her sokak bir dayanışma merkezi haline gelebilseydi. Kimse bu coğrafyada 'beni yalnız bıraktı devlet' deyip, başını önüne eğmeseydi de 'yalnız bırakırsa bıraksın biz kol kola girmesini biliriz' diyebilseydi. Keşke her yerde semt evlerimiz olsaydı.

Bizim siyasetimiz bu. Bizim siyasetimiz halkı yalnız bırakmamak. Halkın kol kola gireceği yerler inşa etmek. O yüzden biz deprem gününde de böyle bir siyaset yapıyoruz. 'Fırsat bu fırsat onun bunun biraz daha cebini doldurmak'la işimiz yok. Burası Osmaniye’de yeni bir başlangıç olsun. Herkesin kendisini daha güçlü hissedeceği, çocukların yüzünün güldüğü bir yer haline gelsin.” 

TKP dayanışmayı büyütüyor

Yunus Emre Mahallesi, Osmaniye’de elektrik, temizlik ve birçok hizmetin sağlanmadığı mahallelerden birisi.

Çocukların, gençlerin eğitiminden ailelerin geçim kaynaklarının kısıtlılığına kadar birçok sorunu barından bu mahallede, Yunus Emre Semt Evi dayanışma ve örgütlü bir hareket kabiliyeti ile birçok sorunun üstesinden geleceğini öngörüyor.

Türkiye Komünist Partisi, şimdi depremden etkilenen Osmaniyelilerle dayanışmayı daha da ileri taşıyor. Polislerin kapatmaya çalıştığı yardım merkezi, şimdi Yunus Emre Semt Evi’ne dönüştü.

TKP sosyal medya hesabından yaptığı semt evi açılışına ilişkin paylaşımda, "Depremin ilk gününden beri kol kola giren yurttaşların dayanışması iktidarın tüm zorbalığına rağmen tüm yurda yayılmaya devam edecek" vurgusunda bulundu.

SOL



Bakanlıktan Phaselis açıklaması: Korumak için yapıyoruz!+Bakanlık Phaselis'e beton dökmek için 50 milyon bütçe ayırdı+Phaselis'i betona boğacak projeye dava açıldı (Yusuf Yavuz-SOL)

 


Phaselis'i betona boğacak projeye dava açıldı

Antalya’daki Phaselis antik kentinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından başlatılan halk plajı ve günübirlik tesislerle ilgili projenin iptali ve Koruma Kurulu kararına karşı için dava açıldı.

Phaselis antik kentinin bulunduğu Kemer Tekirova’da yaşayan 14 yurttaş ile TMMOB Mimarlar Odası Antalya Şubesi’nin Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi’nde açtığı dava dilekçesinde, arkeolojik sit alanlarıyla ilgili ilke kararı ve ilgili yasal düzenlemelere aykırı olduğu savunulan projeyle ilgili kararın iptali istendi. Projenin uygulanmasına onay veren Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’nün kararının da iptalini talep eden davacılar, Antalya İdare Mahkemesi’nde ayrı bir dava açtı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırımlar ve İşletmeler Genel Müdürlüğü’nün Antalya’nın Kemer ilçesinde uygulamaya koyduğu ‘Phaselis Antik Kenti Ören Yeri ve Bütünleyici Kıyı Alanı Çevre Düzenlemesi’ projesi yargıya taşındı.

Bölgede yaşayan vatandaşlar ile Mimarlar Odası dava açtı

Kemer Tekirova’da yaşayan 14 yurttaş ile TMMOB Mimarlar Odası Antalya Şubesi’nin Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi’nde açtığı dava dilekçesinde, projeyle ilgili 30 Ocak 2023 tarihli ihale kararı ile ilgili Bakanlık Olur’unun yürütmesinin durdurulması ve iptali talep edildi.

'Sit alanında yapılan uygulamalar hukuksuz'

Bölgede yaşayan davacıların 20 Şubat 2023 tarihinde iş makinelerinin Phaselis antik kentinin sahasına girerek yol açtığını gördükleri belirtilen dava dilekçesinde, sit alanında yapılan uygulamanın hukuksuz olduğu ileri sürüldü.

İhaleye olur verilmeden önce kurul kararı

Toplam 85 bin metrekarelik 1. Derece arkeolojik sit alanında uygulamaya konulan proje için alana giren yüklenici firmaya ait iş makinelerinin, 16 Ekim 2022 tarihli Kurul Kararına dayandığına dikkat çekilen dava dilekçesinde, “İhaleye olur kararı verilmeden önce T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 16/10/2022 tarih ve 14708 sayılı kararı ile ve 15.11.2022 tarih 14780 Numaralı kararı ile izin vermiştir. Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun bu kararları da hukuk dışıdır” denildi.

'Bakanlık kendi koyduğu karara uymuyor'

Bakanlığın iki ayrı koyda uygulamaya başladığı bu proje kapsamında günübirlik tesisler, restoran, kafeterya, otopark, karşılama merkezi, cankurtaran ünitesi, duş ve tuvaletlerden oluşan çok sayıda yapı inşa edileceğine dikkat çekilen dava dilekçesinde, “Bin metreküpten fazla beton malzemenin de kullanılacağı projenin inşası için PVC, demir ve alüminyum gibi malzemelerin yanı sıra yoğun olarak ahşap kullanılacaktır. Projeyle ilgili ihale dosyasında yer alan bilgilere göre 2892 metreküplük derin kazı yapılacağı belirtilen arazide 1139 metreküp beton kullanılacak. Görüleceği üzere 2863 sayılı kanun ve 658 sayılı İlke Kararı açıkça ihlal edilmiştir. Bakanlık, kendi koyduğu ilke kararına uymamaktadır. İhale ve ‘Olur’ kararı bu yönüyle kanuna aykırıdır” ifadelerine yer verildi.

Proje Milli Parklar Kanunu'na da aykırı

Projenin uygulamaya konduğu alanın aynı zamanda Milli Park statüsünde olduğu anımsatılan dava dilekçesinde, mili parkların uzun devreli gelişim planı kapsamında yönetildiğine dikkat çekilerek, “Beydağları Uzun Devreli Gelişim Planı'nda alanla ilgili böyle bir kullanım bulunmamaktadır. Yani proje Milli Parklar Kanunu'na aykırıdır” ifadelerine yer verildi.

Milli park gelişim planı: 'Yeni turizm alanları açılmamalı'

Beydağları Sahil Milli Parkı’nın kaynak değerleri itibariyle ulusal ve uluslararası önemine dikkat çekilen dilekçede, milli parkın uzun devreli gelişim planında yer verilen “alanda gerçekleştirilen turizm ve rekreasyonel faaliyetlerin, alanın doğal kaynak değerleri üzerinde baskı oluşturmaması sağlanmalıdır. Milli Park içinde mevcut ve kullanım potansiyeli çok yüksek alanlar dışında, yeni turizm alanları açılmaması gerekmektedir” görüşüne de atıfta bulunuldu.

Projeye izin veren koruma kurulu kararı da yargıya taşındı

Davanın avukatlarından Tuncay Koç, projeyle ilgili ihalenin iptali dışında projeye uygun görüş bildiren Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararının iptali için de ikinci bir dava daha açtıklarını söyledi. Antalya Nöbetçi İdare Mahkemesi’nde açılan davada, hukuk dışı olduğu öne sürülen projeyle ilgili Kurul kararının da iptali talep edildi.

Bakanlık Phaselis'e beton dökmek için 50 milyon bütçe ayırdı

Kültür ve Turizm Bakanlığı Phaselis’i betona boğacak proje için 47,7 milyon lira ödenek ayırdı. Bakanlık, 2018 yılında tüm ülkedeki kazılar için 34 milyon destek vermişti.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Antalya’daki Phaselis antik kentinde başlattığı halk projesi ve günübirlik tesis inşa etme projesine yönelik tepkiler sürüyor. Kesin yapılaşma yasağı olan 1. derece arkeolojik sit alanında özel bir firmaya verilen yapım ihalesi için yaklaşık 50 milyon TL bütçe ayrıldığı ortaya çıktı. İhale sözleşmesine göre 60 günde bitirilmesi planlanan proje için 47 milyon 737 bin 500 TL artı KDV ödenek ayrıldığı öğrenildi. Bu tutar, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2018 yılında tüm ülkedeki arkeolojik kazılar için ayırdığı 34 milyonluk bütçenin yaklaşık 1,5 katı oranında. Bakanlık, 2017’de ise ülke genelindeki arkeolojik kazılara 37,8 milyon lira ödenek ayırmıştı. Phaselis’te yıkıma neden olacak projeyi “antik kenti korumak amacıyla” uygulamaya konduğunu savunan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2022 yılında Phaselis’teki kazı ve araştırmalar için yalnızca 60 bin TL tutarında bütçe ayırdığı öğrenildi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Phaselis antik kentinde başlattığı halk plajı ve günübirlik tesislerle ilgili inşaat projesi tepkiyle karşılandı. Antik kentin mutlak yapılaşma yasağı bulunan 1. Derece arkeolojik sit alanı sınırları içerisinde kalan iki ayrı noktasında planlanan halk plajı üniteleri, Bostanlı Koyu ve Cennet Koyu’nda büyük yıkıma yol açacağından endişe ediliyor. 

'Kurul izniyle yapılıyor'

Antik kentin kuzeyinde bulunan Cennet Koyunda yüklenici firma tarafından başlatılan çalışmalarda arazide kazı yapılarak zemine beton döküldü. Çalışma alanına asılan branda afişlerde, çalışmaların Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun izniyle yapıldığının belirtilmesi dikkat çekiyor.

Seçimlere yetiştirme telaşı

İstanbul merkezli Sa-Fa Restorasyon Sanayi İnşaat Ticaret Ltd. Şti. adlı firmaya verilen ihalenin sözleşmesine göre korunan alan niteliğindeki bir bölgede toplam 85 bin metrekarelik alanda yapılacak inşaat çalışmalarının 60 günde bitirileceği belirtiliyor. 30 Ocak’ta yapılan ihalenin ardından 14 Şubat’ta yer teslimi gerçekleştirildi. İhale sözleşmesine göre 60 günlük süre 15 Nisan’da dolacak. Edindiğimiz bilgilere göre çalışmaların seçim öncesinde bitirilmesi planlanıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ülke deprem gündemiyle sarsılırken korunan alanda başlattığı yıkım projesi için ayırdığı bütçe ise bir yıl boyunca ülkedeki tüm arkeolojik kazılar için ayırdığı tutarın yaklaşık 1,5 katı oranında. Bakanlık, Phaselis’teki halk plajı ve günübirlik tesisler için 47 milyon 737 bin 500 TL artı KDV bütçe ayırdı. Bu rakamın ikmal projesi ile birlikte artma olasılığı da bulunuyor.

Tüm ülkedeki arkeolojik kazılara ayrılan bütçenin 1,5 katı

Phaselis’i yapılaşmaya açan proje için ayrılan bu tutar, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2018 yılında tüm ülkedeki arkeolojik kazılar için ayırdığı 34 milyonluk bütçenin yaklaşık 1,5 katı oranında. Bakanlık, 2017’de ise ülke genelindeki arkeolojik kazılara 37,8 milyon lira ödenek ayırmıştı. Phaselis’te yıkıma neden olacak projenin, “Phaselis antik kentinin tarihi ve doğal değerlerinin korunarak kontrollü ve sürdürülebilir bir şekilde sergilenebilmesi için” uygulamaya konduğunu savunan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2022 yılında Phaselis’teki kazı ve araştırmalar için yalnızca 60 bin TL tutarında bütçe ayırdığı öğrenildi.

Bakanlığın 2023 yılında ülke genelindeki toplam 750 arkeolojik kazı için ayırdığı ödeneğin ise toplam 200 milyon lira olduğu kaydediliyor. Bu tutarın yılın 12 ayına yayılan kazılar ve personel giderleri ile birlikte 285 milyon liraya çıkacağı belirtiliyor.

Phaselis’te uygulamaya konulan proje kapsamında Cennet Koyu ve Bostanlı Koyunda günübirlik tesisler, kafeterya, otopark, karşılama merkezi, yürüyüş yolları, cankurtaran ünitesi, duş ve tuvaletlerden oluşan çok sayıda yapı inşa edilecek. Projeyle ilgili ihale dosyasında yer alan bilgilere göre 2892 metreküplük derin kazı yapılacağı belirtilen arazide 1139 metreküp beton kullanılacak. Bir kısmı tarım arazisi niteliğindeki özel mülk olan arazinin tamamı Beydağları Sahil Milli Parkı sınırları içinde bulunuyor.


Bakanlıktan Phaselis açıklaması: Korumak için yapıyoruz!


Bakanlık antik kentte başlatılan iki ayrı plaj projesinin amacının antik kentin tarihi ve doğal değerlerinin korunarak kontrollü ve sürdürülebilir şekilde sergilenmesi amacını taşıdığını savundu.
Antalya’nın Kemer ilçesinde bulunan Phaselis antik kentinin koruma sahası içerisindeki 85 bin metrekarelik alanda Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılmak istenen iki ayrı halk plajı ve günübirlik tesislere ilişkin haberimizin ardından Bakanlık’tan açıklama geldi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın açıklamasında Phaselis antik kentinin 1. Derece arkeolojik sit alanı olduğu belirtilerek, uygulamaya konulan projenin “Phaselis antik kentinin tarihi ve doğal değerlerinin korunarak kontrollü ve sürdürülebilir bir şekilde sergilenebilmesi için” yapıldığı görüşü savunuldu. Projenin Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından uygun bulunduğu vurgulanan Bakanlık açıklamasında, çalışmaların Müze ve Kazı Başkanlığı denetiminde gerçekleştirileceği kaydedilerek, doğaya ve tarihi eserlere bir zarar verilmediği belirtildi.

                                  Bostanlık koyu, Phaselis antik kentinin sit alanı içerisinde yer alıyor

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya’daki Phaselis antik kenti sınırları içerisinde 85 bin metrekarelik uygulamaya konulan halk plajları ve günübirlik tesislerin inşasına ilişkin bir açıklama yaptı. Phaselis antik kentinin bulunduğu alanın 1. Derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edildiği vurgulanan Bakanlık açıklamasında şu ifadelere ver verildi:

‘Tarihi ve doğal değerlerin korunması için’

“Phaselis antik kentinin tarihi ve doğal değerlerinin korunarak kontrollü ve sürdürülebilir bir şekilde sergilenebilmesi için söz konusu alanın kuzeyindeki (Cennet) Alacasu Koyu ile güneyindeki Bostanlık Koyu’nun ‘Phaselis Ören Yeri Bütünleyici Kıyı Alanı Çevre Düzenlemesi’ ile bu değerlerin gelecek nesillere aktarılması hedeflenerek projeler hazırlanmış ve bu projeler Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 13. 10. 2022 tarih ve 15634 sayılı ve 15. 11. 2022 tarih ve 14780 sayılı kararları ile uygun bulunmuştur.

      Phaselis antik kentini ve kente ait yerleşimleri kapsayan arkeolojik sit alanı sınırı ve halk plajı yapılacak koylar.

‘Doğaya ve tarihe zarar verilmedi’

Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararları ile uygun bulunan projelerin uygulanması işi Bakanlığımızca ihaleye çıkılmış, SA-FA Restorasyon Sanayi İnşaat Tic. Ltd. Şti. firması işin yapımını üstlenmiş, 14.02.2023 tarihinde sözleşme imzalanarak işin yapımına başlanmıştır. Söz konusu çalışmalar doğrultusunda Bakanlığımız ile Müze ve Kazı Başkanlığı’nın denetiminde devam etmektedir. Doğaya veya tarihi eserlere herhangi bir zarar verme söz konusu değildir.”

      Phaselis antik kenti koruma alanı sınırları içindeki Bostanlık Koyu'nda yapılacak halk plajının canlandırması

İhale dosyasında biyolojik çeşitlilik yok

Beydağları Sahil Milli Parkı sınırları içerisinde bulunan Phaselis antik kenti ve çevresi biyolojik çeşitlilik açısından da oldukça zengin. Ancak Bakanlığın hazırladığı ihale şartnamesinde alanın biyolojik zenginliğine ilişkin bir ayrıntıya yer verilmemesi dikkat çekiyor. Ormanlık alanda ve kıyıda sürdürülen çalışmalar yöre halkını endişelendiriyor. Bakanlığın başlatılan projeyi bir tür çevre düzenlemesi ve koruma çabası olarak sunması ve iki ayrı plaj ve yapılaşmalardan söz etmemesi bu endişeleri haklı çıkarıyor.

     Phaselis antik kenti koruma alanı sınırları içindeki Cennet Koyu'nda yapılacak halk plajının canlandırması

Antik kente 1139 metreküp beton, 2892 metreküplük derin kazı

Bakanlığın iki ayrı koyda uygulamaya başladığı proje kapsamında günübirlik tesisler, kafeterya, otopark, karşılama merkezi, cankurtaran ünitesi, duş ve tuvaletlerden oluşan çok sayıda yapı inşa edilecek. Bin metreküpten fazla beton malzemenin de kullanılacağı projenin inşası için PVC, demir ve alüminyum gibi malzemelerin yanı sıra yoğun olarak ahşap kullanılacak. Projeyle ilgili ihale dosyasında yer alan bilgilere göre 2892 metreküplük derin kazı yapılacağı belirtilen arazide 1139 metreküp beton kullanılacak.

                                                        Cennet Koyunda beton zemin inşaatı

Bakan Ersoy cennet koyundaki benzer projeye karşı çıkmıştı

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 2021 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından özel bir firmaya 20 yıllığına kiralanan Cennet Koyu’ndaki yapılaşmaya karşı çıkarak, “Birinci derece arkeolojik sitlerde de yapılaşma mümkün değil. Biz gerekli uyarıları da yapıyoruz şu anda” ifadelerini kullanmıştı.

                                                              Bostanlık Koyuna asılan afiş

Şarkıcı Sıla’dan Phaselis’te yapılaşma tepkisi

Öte yandan Phaselis’teki yapılaşmayla ilgili tepkiler de sürüyor. Şarkıcı ve söz yazarı Sıla Gençoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Phaselis’e dokunma mesajı vererek şunları yazdı: “Her gün yeni bir akıl almazlığa uyanmak. Dolmayan çile… Bu kadar ciğerimizi dağlayan acı. Giden canlarımız… Yapayanlış ve yapayalnız yürüye-meye-n her şey. Bunca cana kasteden beton şimdi de doğa ve tarihe kıyma gayretinde. Bravo. #phaselisedokunma”

Yusuf Yavuz-SOL












Çürük Pırlanta’da kaybolan hayatlar - Timur Soykan / BİRGÜN

 

Maraş bir yıkım şantiyesinden farksız. Bu enkazın ortasında onlarca kayıp var. Pırlanta Apartmanı'nda kayıp 13 kişinin yakınları umutların tükendiği korkunç bekleyişten bitap. Sevdiklerinin mezarı olması için çabalarken yalnız bırakılmanın acısı yüreklerinden silinmiyor.

9 kişiyi kurtaran Ferhat Altınışık, 3 haftadır kızı, damadı ve 2 torununu bulmak için ekiplerle beraber mesai yapıyor.

Depremin 20. günü. Kahramanmaraş'ta gün aydınlanırken terk edilmiş enkaz sessizliği var. Sadece güvercinler yarı yıkılmış binaların boşluklarından kanat çırpıyor. Enkaz önlerindeki ateşler sönmüş, yanık odun parçaları artık toz kaplı. Yıkıntıların üzerinde onlarca iş makinesi, sokakları dolduran yüzlerce kamyon hareketsiz. Caddeler boyu moloz yığınlarına boğulmuş kent. Sağlam görünen tek yapı belediyenin gemiye benzeyen modern görünümlü binası. Bir de; devasa bir moloz yığınından farksız Sandalzade Bulvarı'ndaki Kahramanmaraş Mimarlar Odası binası ayakta ve üzerinde çatlak bile yok. Bu bina yıkımın ortasında binlerce kişiyi öldüren gerçeği haykırıyor. Çürük yapılaşmayı, bundan para kazananları, siyasi bağlantıları, belediyedeki işbitiricileri, rüşvet çarklarını, bu ölümcül beton rejimini anlatıyor.

Saat 08.00'e yaklaşırken çorba, kahvaltılık dağıtılan köşe başlarında işçi kıyafetiyle emekçiler sıraya giriyor. Dev bir şantiyenin işe başlama saati gibi. Enkaz üzerindeki iş makineleri devasa kollarını kaldırarak uyanmaya başlıyor. Kepçelerini betona sapladıklarında çürük betonun tozu yükseliyor. Kepçelerin çektiği paslı, ince demir yumakların içi insanların hatıralarıyla dolu. Uçlarından yorgan, perde, çarşaf parçaları sarkarken kamyon kasalarına dökülüyorlar. Dev şantiye artık uyandı, her yerde iş makinelerinin demir, beton kustuğu gürültü ve toz var. Kamyonlar caddeleri doldurdu. Arka sokaklarda yüzlerce enkaz var ve henüz çalışma başlamadı bile. Merkezdeki yıkıntılarda çalışmalar hızlı. İktidarın göz boyayabilmesi için ölümün izleri hemen silinmeli, yeni beton bloklar bir an önce yükselmeli. Merkez Onikişubat ilçesindeki Seçkinler Sitesi'nin enkazı sokağın 3 kat altına kadar kazılmış. Beş iş makinesi daha derine inerken buranın yaşlı bir esnafı, halat ile bağladığı sepeti aşağı sarkıtıyor. Oğlu aşağıdan çıkardığı kırık eşyaları sepete koyuyor. Sepeti yukarı çeken yaşlı esnaf molozlar arasında sağlam parça bulmaya çalışıyor. Caddenin karşı tarafında zar zor ayakta duran 6 katlı binaya taşıma asansörü dayanmış. Yorganlar, yataklar, elektronik eşyalar indirilirken sahipleri daha önce çıkarılmış koltuklara oturmuş seyrediyor. Bu bina yıkılsa sadece eşyaları yükleyenler değil, onlar da molozların arasında kalacak. Ama ne uyaran var ne de yasak tanıyan. Her yanda ağır hasarlı binalardan eşyalar ölümüne indiriliyor.

Üç enkaz uzakta iki mühendis ve iki işçi parçalanmış bir kolonun başında. Makineyle karot alıyorlar. Sabır Apartmanı'ymış burası. Onlarca kişi hayatını kaybetmiş. Öğlen olduğunda otomobilden çok daha fazla kamyon var sokaklarda, caddelerde. Enkaz önünde kuyruk oluyor, moloz, demir ve insanların hatıralarını kasalarına doldurup gidiyorlar.

Ellerimizle kazdık

Artık AFAD ekipleri birkaç enkazda var. Canlı kurtarma umudu yok. Kayıpları arıyorlar. O toz duman olmuş yıkıntılarda sevdiğinin bir mezarının bile olmadığı çıldırtıcı acı var. Yorgun, yılgın ekipler defalarca kazılmış çukura umutsuz bakıyor.

Derin çukura dönüşmüş enkazdan biri: Pırlanta Apartmanı. Kahramanmaraş merkez Onikişubat ilçesindeki 8 katlı, 32 daireli apartman 30 yıllıktı. Bina çürük, zemini yapılaşmaya elverişsizdi.
                                               Aslıhan-Necati Öter çifti ile çocukları Çınar Poyraz ve Rüzgar

İş makinesinin kepçesi suyla dolmuş zeminde gezerken Ferhat Altınışık ve eşi Zeliha Altınışık izliyor. 20 gündür bu yıkımın içindeler. Pırlanta Apartmanı'ndan 43 cenaze çıkarıldı ama onların kızı Aslıhan Öter (23), damatları Necati Öter (33), torunları 3 yaşındaki Çınar Poyraz ve 6 yaşındaki Rüzgar'dan hiçbir iz yok. Artık tek istedikleri sevdiklerinin bir mezarının olması. Ferhat Altınışık inşaatçı, güçlü bir adam. Depremden sadece 45 dakika sonra Pırlanta Apartmanı'nın enkazına gelmiş. Kızını, torunlarını ve damadını ararken onların komşusu 9 kişiyi molozların arasından çıkarmış. Yıkıntıda yangın çıkmış, vakit çok sınırlıyken bir itfaiye aracı bulmak için can havliyle koşuşturmuş. Ama nafile. Şöyle anlatıyor: "Ben iş aletleri bulup enkazdan 9 kişi çıkardım. Yalvardım bir yardım için ama kimse yoktu, AFAD yoktu, asker yoktu, itfaiye yoktu. İş makinesi yoktu. Ellerimizle yangın olmayan kısımları kazdık. Süleyman Soylu geldiği zaman onun da yüzüne söyledim. İkinci günün akşamına kadar kimse gelmedi. Bir su veren bile olmadı. Ben yalan söylemiyorum. İki gün kimse gelmedi. Televizyonlarda yalan söylüyorlar. Ben Tayyip Erdoğan'a oy verdim. Ben milliyetçiyim. Ben devletten yardım istemiyorum. Ben kızımı, torunlarımı istiyorum. 20 gündür buradayız biz. Hiç ayrılmadık buradan." Ferhat Altınışık güçlü bir adam, dudaklarını ısırıyor, kendini bırakmıyor. Sonra çakır gözleri doluyor, dudakları titriyor: "Bugün 26 Şubat. Kızımın doğum günü bugün." Ağlıyor. Eşi Zeliha Altınışık'ın gözyaşları ona eşlik ediyor. Zeliha Altınışık "Rüyamda gördüm dün gece. Evimizin önünde molozlar yığılmış. Kızımın içinde olduğunu biliyorum. Babasına gösteriyorum olduğu yeri. Betonları açıyor eliyle kızımın yüzü görünüyor. Ama babası yine üstünü örtüyor. Sonra ben açıyorum. Tertemiz yüzü, çok güzeldi benim kızım. Çığlık atarak uyandım. Biliyorum, benim kızım burada. Her gece rüyamda görüyorum."

Yalvardık kimse gelmedi
Sonra Pırlanta enkazını karşısındaki Sezai Karakoç Anaokulunu gösteriyor ve anlatıyor: "Torunum Rüzgar bu anaokuluna gidiyordu. Bir yıl önce taşındılar bu binanın 7. katına. Ama yine taşınacaklardı. Ev tutmuşlardı. Kolilemişti eşyalarını kızım. O gece 01.30'a kadar telefonda teyzesiyle konuşmuş."

Anaokulunun bahçesine çıkarılmış sıralarda Pırlanta Apartmanı'nda yakınları kayıp olan diğer aileler bekliyor. Zeliha Altınışık kendisiyle aynı acıyı yaşayanlara kederle bakıp konuşuyor:

"Hepimiz o günden beri buradayız. Ülkeyi yönetenler, televizyonlar yalan söylüyor. İki gün biz kendimizi parçaladık, yalvardık kimse gelmedi. Bir itfaiye geldi. Su sıktı, bitince gitti. Duman çıkıyordu. 'Betonu kaldırırsanız alevlenir' dediler, gittiler. Enkazda bir asker vardı. İkinci günün akşamı askerler onun için geldi. Cenazesini alıp gittiler. İlk gün buraya arama kurtarma ekibi gelseydi, belki çocuklarımızı kurtaracaklardı. Biz artık sadece onları bulup toprağa vermek istiyoruz."

Bu sırada Ferhat Altınışık'ın kurtardığı komşuları Birgül arıyor. "Hepimizi Ferhat abi kurtardı, yoksa ölmüştük" diyor. İki kadın telefonda ağlıyor. Zeliha ve Ferhat Altınışık biri 15 diğeri 23 yaşındaki oğulları için hayata tutunmak zorunda.

Çaresiz kaldık
Pırlanta Apartmanı'nın arkasındaki enkazda 15 cenaze çıkarıldığını duymuşlar. Orada cenazeleri çıkaran ekibi öğrenmeye çalışıyorlar. Ama bu konuda bilgiye ulaşamamışlar. Bugün de enkazdaki çalışma tamamlandı. Yine hiç iz yok.

Torunlarını, çocuklarını kaybetmiş yaşlı aile, beton ile suyun karıştığı çamur içinde yürüyerek uzaklaşıyor. Kepçelerden çıkan toz çöküyor üzerlerine. Beton parçaları, birbirine dolanmış ince demirler, yatak, yorgan, bez parçaları, paramparça otomobiller iki yanlarında iki duvar gibi yükseliyor. Korkunç tünelin sonu başka yıkıntıların dizildiği caddeye çıkıyor. AFAD görevlilerinin yanında bir başka baba var. O gece mesaisinde olduğu için 6 Şubat gecesi Pırlanta Apartmanı'ndaki evlerinde değildi. Depremden sonra moloz yığınları arasında koşarak 30 dakikada buraya gelmişti. Eşi Özlem ve 18 yaşındaki kızı Mislina evdeydi. Bina tamamen çökmüş, yolu kapatmıştı. Yangın henüz başlamamışken Ferhat Altınışık ile enkazın içinde bir ses duymaya çalışıyorlardı. Saatlerce elleriyle kazdılar. O günden beri Özlem ve Mislina'yı yıkıntının içinde arıyor.
                                                Kayıp olan Özlem Sarı ve kızı Mislina Sarı

Metin olmaya çalışırken "Mislina'yı ehliyet kursuna yazdırmıştım" diyor ve gözlerinden yaşlar boşalıyor. 20 yaşındaki oğlu o gece şehir dışında üniversitedeydi. Şimdi yanında, ona sarılıyor. "Maraş'a iki gün ne itfaiye ne AFAD ne de asker geldi. Biz çaresiz kaldık" diyor. O da diğer aileler gibi DNA örneği vermiş ama sonucun çıkması aylar sürecek. Eşi ve kızının enkazdan çıkarılmadığını anlatıyor. "Bütün cenazelere baktık. Onlar değildi. Buradalar, biliyorum" diyor. Ama enkaz defalarca diğer tarafa taşınıp aranmış. 20. gün moloz yığını kamyonlara yüklenip götürülüyor. AFAD görevlisi yeniden yanına geldiğinde yorgun ve umutsuz bir sessizlik çöküyor. Baba ve oğlu da iki yanı enkaz tünelde beton çamura bata çıka uzaklaşıyor.

Pırlanta Apartmanı'nda Barış Efe Kargın, Muhammed Taha Elabdulassaf ve Makbule Reyhanlı isimli üç kişi daha kayıp. Yüz metre uzaktaki Yeşilada Apartmanı'nda ise 26 kişinin kayıp olduğu söyleniyor. Ancak o enkazda artık arama yok. Kahramanmaraş'ta güneş batıyor, yıkım karanlığa gömülüyor. İş makineleri uzun kollarını betona saplayıp duruyor, kamyonlar yeniden yıkıntıların arasına park ediyor. Yıkım şantiyesinden farksız Kahramanmaraş'ın betona boğulmuş mesaisi sona eriyor. Emekçiler ve depremzedeler yüzlerce kişilik yemek kuyruklarına giriyor. Tepede teras isimli yerden bürokratlar yarattıkları acıya bakıyor. İki, üç gün boyunca ortalıkta görünmeyenler tek kelime etmiyor. Milyonların şahit olduğu gerçeği gizleyebileceklerini sanıyorlar. İki genç yanımdan geçerken konuşuyor: “Buraların halini televizyonlar göstermiyor. Kahramanmaraş akşam tamamen ıssızlaşıyor. Sadece sokak lambaları ve çadırların ışıkları yanıyor.”

                                                                        ***

Enkazdan iki torununun cansız bedenini çıkaran Uğur Bayazıt kayıp olan oğlu, gelini, bir torununu arıyor. Bayazıt: Sanki yok oldular


Sanki yok oldular

Anaokulundaki sırada Uğur Bayazıt bitkin oturuyor. Yanında eşi, 80'li yaşlarındaki kayınvalidesi ve kayınpederi var. Uğur Bayazıt kırlaşmış sakallarını kopartırcasına çekiyor. Pırlanta Apartmanı'nın enkazında oğlu Hacı Muharrem Bayazıt (33), gelini Hatice Bayazıt (32) ve henüz 1 yaşındaki torunu İrem'i arıyor. Bu enkazdan torunları 4 yaşındaki Burçe Sena, 6 yaşındaki Elif Sena ve onların dayısı Erdinç Musaoğlu'nun cansız bedenlerini çıkarmışlar.

Hacı Muharrem Bayazıt 

Uğur Bayazıt "Artık umudumuz kalmadı. Köyde torunlarımın yanına 3 mezar daha açmıştık. Ama bulamadık onları. Bir hastanede olmalarını hayal ediyoruz ama her yere baktık, yoklar. O gece bizim evimizden buraya döndüler. Sanki yok oldular. Eşyaları da bulunmadı." Anaokulun bahçesindeki birkaç parça eşyayı işaret ediyor. "Sadece bunlar çıktı. Kızım internete baktı. Böyle yangında insanın kemikleri yok olmazmış. Lütfen bize evlatlarımızı bulun."

Hatice Bayazıt, kucağındaki kızı İrem ile birlikte Pırlanta Apartmanında kayıp. Diğer çocukları 4 yaşındaki Burçe Sena ve 6 yaşındaki Elif Sena’nın cansız bedenleri enkazdan çıkarıldı.

Timur Soykan / BİRGÜN






Öne Çıkan Yayın

"Gündem" -21 Haziran 2025-

Ankara'da lityum fabrikasında gaz sızıntısı: 2 işçi öldü, 3 işçi yaralandı!-Birgün- Ankara'nın Polatlı ilçesinde bir fabrikada boru ...