Bugün bayram; öyle de, ne ki geçen cumartesi başlayıp, bu haftanın salı günü sona eren bayram gibi dört günlük bir “Adalet Kurultayı” sürecini de yaşadık (29.08.2017)
“Adalet Yürüyüşü”nün ardından gelecekti “Adalet Kurultayı”, tıpkı bunun ardından da gelecek olanlar gibi...
Çağdaş bir “hukuk devleti” olmanın içerdiği tüm kavramların dayanağıdır “Adalet”. Dolaysiyle, “Adalet”i adım adım yok eden “çağdışı” bir anlayışın iktidarına karşı yapılan savaşımın da (mücadelenin) temelini oluşturup gücünü arttırır kuşkusuz.
Daha önce de sözü edildiği gibi, “Adalet” kavramıyla Osmanlı Devleti, “1830”larda İkinci Mahmut döneminde karşılaşır; bugün hâlâ bu kavram gündemimizi oluşturuyorsa, “200 yıl”dır, “Adalet”, “Adalet!” diye haykırıyoruz demektir; üstelik, “1923 Türk Devrimi” gibi bizi de çağdaş, laik ülkeler düzeyine getiren “laik” bir “devrim” geçirmiş olmamıza karşın.
Devrim’in ürünü sekiz “Devrim Yasası”na sahip olmamıza karşın...
Çünkü, Sultan İkinci Mahmut, 1830’larda “Adalet” derken, “Şeriat”ın oluşturduğu “Şerri Yasalar”ın yerine, temeli çağın isteklerine, çağdaşlığa dayanan yasalar yapma peşindeydi.
“200 yıl” sonra bugün, “çağdaş bir hukuk devleti” olan “TC Devleti”nin tepesindeki haykırıyor? “Hedefimiz İslam Devletidir!”, “Hem laik hem Müslüman olunamaz!”, “Elhamdülillah şeriatçıyım” diye...
Ve Kılıçdaroğlu, “Kurultay”da bir soruyu yanıtlarken: “Oturup konuşmalıyız uygarca; birbirimizi anlamalıyız (...) Artık, siyaseti farklı bir değer ölçüsüyle ele almak değerlendirmek durumundayız (...) Acılarımızla, bir genç öldürüldüğünde, benim gencim ya da öbürünün genci diye ayırmadan (...) bu hepimizi genci, çocuğu birlikte ilgilenelim!” diyordu ki, bu sırada Erdoğan da “Malazgirt Kutlaması”ndaki gençler için: “Bu gençler oraya bir aşkla, heyecanla geldiler. Onlar, Çanakkale’ye gidenler gibi değildi. Onlar farklıydılar!” diye ayrım yapıyordu ve üstelik aynı gün, “Filistinli kardeşleri, gençleri için -aralarında- birlik beraberlik” oluşturmalarını istiyordu... Böylece ayrışmanın, bölünmenin bir yararı olmadığından dem vuruyordu... (28.08.2017)
Değerli dostlar, “Adalet Kurultayı”nın üçüncü günü olan Pazartesi günü, Şükran Soner ve Miyase İlknur ile Çanakkale’deydik.
Şükran Soner, “Emek Çalıştayı”ında görevliydi; bu “Çalıştay”ların her biri , 40-50 kişinin bir araya gelmesiyle oluşturulan halkalardı; her “Çalıştay” ile ilgilenen sorumlu olan bir milletvekili vardı; ele alınan konu, enine boyuna konuşulduktan sonra, “soru” sürecine giriliyordu; sorumlu milletvekili soru yağmuruna tutulduğu gibi -zaman zaman sertleşen- eleştirileri de göğüsleyip yanıtlaması gerekiyordu.
“Adalet Yürüyüşü”nde olduğu gibi, bu “Kurultay”da da, beni yalnız bırakmadı “CHP”deki görevli dostlar; Kurultay arazisinin giriş kapısında karşıladı CHP’nin Beyoğlu Kadın Kolları Başkanı Reyhan Meral; ilkin “Soma Çalıştay”ına uğradık; bu Çalıştay’dan sorumlu Manisa Milletvekili ÖzgürÖzel’i dinledik, ardından Genel Başkan’a gittik.
Sayın Kılıçdaroğlu ile, okul binalarına özgü bir fotoğraf sergisini gezerken konuşma fırsatım oldu; Kurultay’ın gidişinden memnun olduğu belli oluyordu, haklıydı; gerçekten de büyük bir organizasyondu; tüm görevliler arı gibi çalışıyordu canla başla; milletvekilleri de öyle, nitekim Özgür Özel, Soma’dan sonra “Emek Çalıştayı”na koşmuştu; üstelik bu Çalıştaylar’da yer yer -bir bakıma- sınava çekilir gibi anlar yaşansa da...
Öğleden sonra ki büyük panelin konusu “Eğitimde Adalet”di; Kılıçdaroğlu’nun da izlediği panelde, konuşmacılar “eğitimin sorunları”nı yaşayan kişiler olarak ortaya koydular; görevlerine sorgusuz sualsiz birden-bire son verilen bir akademisyenin Prof. N. Kurul’un konuşması, bu adaletsizliği uygulayanlar için yüz kızartıcıydı (!), kuşkusuz...
Değerli dostlar, toplumumuzu yakından ilgilendiren, kimileri “yaşamsal boyutta” olan sorunların tartışılması, çözümlerin önerilmesi bütün bunların dost, saygın bir ortamda oluşması, olması “Adalet Kurultayı”nın nedenli yararlı olduğunu ortaya koydu.
Bugüne gelince, bir bayram kutlaması için bu yazıyla karşınıza gelmemi bağışlarsınız diye umuyorum!..
Bayramınız kutlu olsun!
Meriç Velidedeoğlu / CUMHURİYET
“Adalet Yürüyüşü”nün ardından gelecekti “Adalet Kurultayı”, tıpkı bunun ardından da gelecek olanlar gibi...
Çağdaş bir “hukuk devleti” olmanın içerdiği tüm kavramların dayanağıdır “Adalet”. Dolaysiyle, “Adalet”i adım adım yok eden “çağdışı” bir anlayışın iktidarına karşı yapılan savaşımın da (mücadelenin) temelini oluşturup gücünü arttırır kuşkusuz.
Daha önce de sözü edildiği gibi, “Adalet” kavramıyla Osmanlı Devleti, “1830”larda İkinci Mahmut döneminde karşılaşır; bugün hâlâ bu kavram gündemimizi oluşturuyorsa, “200 yıl”dır, “Adalet”, “Adalet!” diye haykırıyoruz demektir; üstelik, “1923 Türk Devrimi” gibi bizi de çağdaş, laik ülkeler düzeyine getiren “laik” bir “devrim” geçirmiş olmamıza karşın.
Devrim’in ürünü sekiz “Devrim Yasası”na sahip olmamıza karşın...
Çünkü, Sultan İkinci Mahmut, 1830’larda “Adalet” derken, “Şeriat”ın oluşturduğu “Şerri Yasalar”ın yerine, temeli çağın isteklerine, çağdaşlığa dayanan yasalar yapma peşindeydi.
“200 yıl” sonra bugün, “çağdaş bir hukuk devleti” olan “TC Devleti”nin tepesindeki haykırıyor? “Hedefimiz İslam Devletidir!”, “Hem laik hem Müslüman olunamaz!”, “Elhamdülillah şeriatçıyım” diye...
Ve Kılıçdaroğlu, “Kurultay”da bir soruyu yanıtlarken: “Oturup konuşmalıyız uygarca; birbirimizi anlamalıyız (...) Artık, siyaseti farklı bir değer ölçüsüyle ele almak değerlendirmek durumundayız (...) Acılarımızla, bir genç öldürüldüğünde, benim gencim ya da öbürünün genci diye ayırmadan (...) bu hepimizi genci, çocuğu birlikte ilgilenelim!” diyordu ki, bu sırada Erdoğan da “Malazgirt Kutlaması”ndaki gençler için: “Bu gençler oraya bir aşkla, heyecanla geldiler. Onlar, Çanakkale’ye gidenler gibi değildi. Onlar farklıydılar!” diye ayrım yapıyordu ve üstelik aynı gün, “Filistinli kardeşleri, gençleri için -aralarında- birlik beraberlik” oluşturmalarını istiyordu... Böylece ayrışmanın, bölünmenin bir yararı olmadığından dem vuruyordu... (28.08.2017)
Değerli dostlar, “Adalet Kurultayı”nın üçüncü günü olan Pazartesi günü, Şükran Soner ve Miyase İlknur ile Çanakkale’deydik.
Şükran Soner, “Emek Çalıştayı”ında görevliydi; bu “Çalıştay”ların her biri , 40-50 kişinin bir araya gelmesiyle oluşturulan halkalardı; her “Çalıştay” ile ilgilenen sorumlu olan bir milletvekili vardı; ele alınan konu, enine boyuna konuşulduktan sonra, “soru” sürecine giriliyordu; sorumlu milletvekili soru yağmuruna tutulduğu gibi -zaman zaman sertleşen- eleştirileri de göğüsleyip yanıtlaması gerekiyordu.
“Adalet Yürüyüşü”nde olduğu gibi, bu “Kurultay”da da, beni yalnız bırakmadı “CHP”deki görevli dostlar; Kurultay arazisinin giriş kapısında karşıladı CHP’nin Beyoğlu Kadın Kolları Başkanı Reyhan Meral; ilkin “Soma Çalıştay”ına uğradık; bu Çalıştay’dan sorumlu Manisa Milletvekili ÖzgürÖzel’i dinledik, ardından Genel Başkan’a gittik.
Sayın Kılıçdaroğlu ile, okul binalarına özgü bir fotoğraf sergisini gezerken konuşma fırsatım oldu; Kurultay’ın gidişinden memnun olduğu belli oluyordu, haklıydı; gerçekten de büyük bir organizasyondu; tüm görevliler arı gibi çalışıyordu canla başla; milletvekilleri de öyle, nitekim Özgür Özel, Soma’dan sonra “Emek Çalıştayı”na koşmuştu; üstelik bu Çalıştaylar’da yer yer -bir bakıma- sınava çekilir gibi anlar yaşansa da...
Öğleden sonra ki büyük panelin konusu “Eğitimde Adalet”di; Kılıçdaroğlu’nun da izlediği panelde, konuşmacılar “eğitimin sorunları”nı yaşayan kişiler olarak ortaya koydular; görevlerine sorgusuz sualsiz birden-bire son verilen bir akademisyenin Prof. N. Kurul’un konuşması, bu adaletsizliği uygulayanlar için yüz kızartıcıydı (!), kuşkusuz...
Değerli dostlar, toplumumuzu yakından ilgilendiren, kimileri “yaşamsal boyutta” olan sorunların tartışılması, çözümlerin önerilmesi bütün bunların dost, saygın bir ortamda oluşması, olması “Adalet Kurultayı”nın nedenli yararlı olduğunu ortaya koydu.
Bugüne gelince, bir bayram kutlaması için bu yazıyla karşınıza gelmemi bağışlarsınız diye umuyorum!..
Bayramınız kutlu olsun!
Meriç Velidedeoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder