“Dünya yalan, narkoz şirketten” başlıklı yazıma Fethullah Gülen’in İstanbul Çağlayan ve Adnan Oktar’ın Anadolu 2. Asliye Ceza mahkemelerinde açtıkları davalar, birkaç gün arayla Kasım 2013’te tebliğ edildi.
Yazı Cumhuriyet’te yayımlandığı için, davalara gazetenin avukatları Bülent Utku ve çabasını her zaman takdirle anacağım Abbas Yalçın bakıyordu. Aralık ayında Çağlayan’da başlayan dava iddianamesi, ifade verdiğim sırada bana “Fethullah Gülen’e hakaret edemezsiniz!” diye tepki gösteren Cumhuriyet savcısı Hacı Hasan Bölükbaşı tarafından hazırlanmıştı.
Nereden nereye?
Hacı Hasan Bölükbaşı, Av. Bülent Utku’nun karşısına kendisinin de sanık olduğu Cumhuriyet davasında duruşma savcısı kimliğiyle çıkacak ve Utku’nun 2013’te beni Fethullah Gülen’e karşı savunmuş olması, 2017’deki kendi savunmasında önemli bir yer tutacaktı!
2 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılandığım Gülen davası, 8 Nisan 2014’te beraatımla sonuçlandı.
Çünkü arada 17/25 Aralık 2013 şokları yaşanmış, hükümet ile cemaat arasındaki köprüler atılmış ve mahkeme heyeti değişmişti.
Başka bir deyişle şansım yaver gitmişti!
Ama Adnancı mafya aynı yazıdan aynı hapis cezası istemiyle yargılandığım Anadolu 2. Asliye Ceza’daki davaya asılıyordu. Çakma mehdinin avukatlarından Gülcan Karakaş; dava dosyasına 5 öğretim üyesinin “cezalandırılması caizdir” fetvasını içeren “hukuki mütalaa”larını eklemişti!
***
Normalde mahkeme talebiyle yazılması gereken bu mütalaaları Adnan Oktar’ın avukatı Gülcan Karakaş’ın isteği üzerine ve tabii ki “tamamenduygusal nedenlerle” yazan bu hukukçular: Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Veli Özer Özbek, Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Caner Yenidünya ve Doç. Dr. İsa Döner, Çankaya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Doğan Soyaslan, İstanbul Kültür Üniversitesi’nden Prof. Dr. Durmuş Tezcan’dı…
Yeni açılan “hukuki mütalaa” cephesinin karşısına, az sayıda ama saygınlıklarıyla ağır topçular mevzilendi.
Çatı savunmamı gazetenin yılmaz savunucusu, aziz dostum Av. Fikret İlkiz üstlendi. Türkiye’nin iki büyük hukuk otoritesi, Prof. Dr. Duygun Yarsuvat ve Prof. Dr. Köksal Bayraktar hocalar da bilabedel mütalaa yazdılar.
Ama düşman cephe harıl harıl beni hapsettirecek itham atlasını, dost cephe de beraat ettirecek savunma dosyasını hazırlarken davaya bakan mahkeme heyeti de değişmişti…
Ekim 2014’teki 5’inci duruşmada sunduğumuz savunmamı takiben, davaya katılan yeni cumhuriyet savcısı beraatımı istedi!
Kasım 2014’teki 6. duruşmada da yeni mahkeme başkanı beraatıma hükmetti!
***
Savunma dosyam ne kadar sağlam olursa olsun, nasıl bir beladan mucize eseri kurtulduğum, 4. duruşmaya kadar davaya bakan mahkeme başkanı Vahdettin Toklucu’cun şifresi kırılan ilk ByLock yazışmasını yapan FETÖ mensubu olup firar ettiği, 2016 yılında hakkında yakalama kararı çıkınca anlaşıldı.
Aynı süreçte mahkûmiyetimi isteyen cumhuriyet savcısı da HSK 2017 yaz kararnamesiyle görev yeri değiştirilenlerden oldu.
Zaten aleyhimde mütalaa verenlerden Prof. Dr. Caner Yenidünya ve Doç. Dr. İsa Döner de FETÖ soruşturmalarına bağlı 672 No’lu KHK ile 2016 yılında Marmara Üniversitesi’nden ihraç edildiler…
Adnancı avukatlar, bu kez duruşma sırasında “it sürüsü gibi avukatları var” diye fısıldadığım (!) gerekçesiyle yeni bir dava açtılar. Bu saçma sapan davada da yargılanıp dostlarım Elif Yıldız, Haluk Hepkon ve Ahmet Yavuz’un “Öyle bir fısıltı duymadık” diye yeminli tanıklıkları sayesinde beraat ettim! Beraat kararı veren mahkeme başkanını burada saygıyla anıyorum, çünkü Adnancı avukatların edepsizce saldırılarına maruz kaldı ve vakurla göğüs gerdi.
Derken, Adnancı Av. Gülcan Karakaş’ın şikâyeti üzerine benim üslubuma hiç uymayan ve zaten atmadığım birkaç çakma tweet için Cumhuriyet savcısı Mustafa Lokman’ın düzenlediği iddianameyle Anadolu 26. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davadan da beraat ettim.
Ancak arada, iki savcının ayrı ayrı iddianame düzenleyip Anadolu 2. Asliye Ceza’da birleştirilen bir davayı kaybedip para cezasına çarptırıldım. Bu davanın Cumhuriyet savcılarından Sıddık Ilgar, terfi etti. Ömer Solmaz ise 2016’da görevinden ihraç edildi.
***
“İt sürüsü” davası sırası ve sonrasında savunmamı Yaltı Hukuk Bürosu üstlenmişti. Can kardeşim Av. Dr. Başar Yaltı’yla adımı internet sitelerine veren Adnancılara karşı açtığımız davayı yerel mahkemede kazandık, istinaf bozdu. Temyiz ettiğimiz bozma kararı halen Yargıtay’da.
2017’de Adnan’ın gözde kediciklerinden Esra Saraçoğlu, avukatları Gülcan Karakaş ve Nihan Toklu aracılığıyla kendisine “motor” denilen bir tweet’i paylaştım diye dava etti. Manevi tazminat davasına bakan hâkime, bu yıl istinaf yolunu kapatacak kadar küçük, ama sanki tweet’i ben atmışım gerekçeli bir kararla para cezası verdi.
Hâkime Elif Aydın Uzun’un 2016’da Ceyhan’da görev yaparken FETÖ’den tedbir altına alındığını, sonra aynı tarihte cumhuriyet savcısı olan eşiyle birlikte görevden uzaklaştırıldığını, bir süre sonra da göreve iade edildiğini öğrendik.
Adnancılara yönelik son operasyonda ortaya çıkan yeni verilere dayanarak bu davanın yeniden görülmesini talep aşamasındayız.
Beş yıldan beri beni dava eden Adnan Oktar ve müritlerinin tamamı, avukatları da dahil şimdi tutuklu…
Okumak zahmetine katlandığınız bu yazı dizisinde özetlediklerim, çok yakında çıkacak daha kapsamlı ve ayrıntılı bir kitabın nüvesini oluşturuyor.
Eğer basındaki ve hukuktaki mücadelem, korkup sinen insanlara biraz cesaret aşılayabilir; doğruluğun kararlılıkla birleştiğinde yenilmez bir güç oluşturduğunu gösterebilirse, ne mutlu!
Mine G. Kırıkkanat / CUMHURİYET