İŞKUR’u bile soydular -Barış Terkoğlu/Cumhuriyet-
Önümde müfettiş raporundan iddianameye kadar bütün yazışmalar var. Aslında bütün dolandırıcılık dürüst bir vatandaşın mücadelesiyle açığa çıkmış.
Şöyle anlatayım...
Nazan Algül, bir zamanlar Mektebim Okulları’nda halkla ilişkiler görevlisiydi. Gelgelelim iş kayıtlarında tuhaflıklar fark etti. Moda Tasarımcısı olduğu yazıyordu. Daha da üstüne düşünce İŞKUR’dan moda tasarımcısı kursu aldığı, bu kursu bitirip moda tasarımcısı olarak istihdam edildiğini fark etti. “Oh ne güzel, moda tasarımcısı olmuşum” diyebilirdi. Bunu yapmadı. “Bir hata var, düzelteyim” diyerek işin peşine düştü.
İşte müfettiş raporu, Algül’ün başına gelenleri anlatıyor.
Algül önce kursu aldığı görünen Büyükçekmece İŞKUR Müdürlüğü’ne gidip durumu anlatan dilekçe vermeye karar verdi. Önce dilekçesini almak istememişler. Ardından savcılığa gideceğini söyleyince “Sizi ararız” deyip dilekçeyi almışlar, işleme koymamışlar. Kimse arayıp sormayınca Algül kuruma bir daha gitmiş. Kurum çalışanları, onu “10 yıl geçmiş neden üstüne düşüyorsunuz” diye kızgınlıkla yanıtlamış. Zorlayınca günler sonra işe yaramayan bir cevap gelmiş. Algül’ün Ümit Eğitim Kurumu’nun “istihdam garantili kurs” programına katıldığı, ardından Mektebim Eğitim Kurumları’nda moda tasarımcısı olarak işe girişi yapıldığı yazıyormuş.
İŞKUR GÖZ YUMDU
Hayır, böyle bir kursa gitmemiş, moda tasarımcısı olarak çalışmamıştı. Hatta Mektebim Okulları’nda hiç moda tasarımcısı da görmemişti.
Algül, İŞKUR Genel Müdürlüğü’nden CİMER’e kadar her yere başvurmuş. Defalarca dilekçe yazmış, e-posta yollamış. Gelgelelim her seferinde “Bir sorun yok” diye dosya kapatılmaya çalışılmış. Devletin memurları “Sen moda tasarımcısısın” dedikçe Algül, “Hayır değilim” demiş.
Algül, sonunda SGK tarafından olaya dair soruşturma başlatılmasını, müfettiş görevlendirilmesini sağlamış. İşte sözünü ettiğim rapor da bu sayede yazılmış. Rapor, İŞKUR’un nasıl dolandırıldığını ortaya koyduğu gibi, memurların da bu işe nasıl aracılık ettiklerinin yanıtını veriyor.
Müfettişin, “Neden hiçbir şey yapmadınız” sorusunu sorduğu kurslar servisi şefinin ifadesinden aktarayım: “Mektebim Okulları’nda moda tasarımı faaliyeti olmadığı, bordrolardaki imzaların kendisine ait olmadığı hususlarının suç teşkil ettiğini, il müdürlüğüne bildirilmesi gerektiğini düşünemedim.”
İŞKUR BÜTÇESİ PATRONA
Müfettiş, “işin içindeki iş”i Ümit Eğitim Kurumları-Mektebim Okulları-İŞKUR arasındaki yazışmaları inceleyince anlamış. Ümit Eğitim Kurumları ile Mektebim Okulları’nın sahibi aslında aynı kişi: Ümit Kalko. Ümit Eğitim Kurumları, İŞKUR’dan belli bir alanda eğitim vermek, ardından bu eğitimi alanları istihdam etmek üzere ihale alıyormuş. Sonrasında zaten kendi çalışanı olan Mektebim Okulları’ndaki kişileri bu kursa gelmiş gibi, kurstan sonra da istihdam edilmiş gibi gösterip hem kurs ücretlerini hem de istihdam için alınan teşvikleri kasasına atıyormuş. Bunun için sahte evraklar düzenleniyor, gerçekdışı beyanlar veriliyormuş. Algül’ün Mektebim Okulları’nda halkla ilişkilerde çalışırken moda tasarımcısı olarak kursa gidip bu şekilde çalıştırılmış gösterilmesinin hikâyesinin altındaki sır işte buymuş.
Müfettişin yazdığına göre kurs tam 92 katılımcı için açılmış! Müfettiş, tek tek isimlerin peşine düşmüş. SGK kayıtlarını incelemiş. Onları bulup konuşmuş. Moda ile ilişkileri giyinmekten ibaretmiş. Böyle bir kursa gitmedikleri gibi, Mektebim Okulları’nda da böyle bir iş yapmadıklarını, muhasebe ya da halkla ilişkiler gibi konularda çalıştıklarını söylemişler.
Yani devletin işsiz vatandaşlara eğitim verip istihdam yaratsın diye ayırdığı bütçe, birilerini zengin etmek için kullanılıyormuş.
Ne denetlemesi gerekenler denetlemiş ne de şikâyetleri dinlemesi gerekenler bir şey yapmış. Bu işten ne menfaat elde ettiklerini tahmin etmek zor değil!
DOLANDIRICILIKTAN YARGILANIYOR
Müfettiş raporunun ardından bugün İçişleri bakanı olan Ali Yerlikaya soruşturma izni vermiş. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Mektebim Okulları kurucusu Ümit Kalko ve onu denetlemesi gereken iki İŞKUR çalışanı hakkında “Resmi belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık” suçlamasıyla iddianame yazmış. Dava yarın Bakırköy 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanacak. Elbette bu dolandırıcılığın görünen yüzü. Zira bir grup İŞKUR çalışanı hakkında, menfaat elde ettiklerine yönelik delil bulunamadığı ve bazı suçları zamanaşımına uğradığı için dava açılamadı.
Müfettiş raporunda da belirtiliyor, arama motoruna “İŞKUR” yazınca çıkan haberler söz konusu dolandırıcılığın memleketin her yerinde olağan hale geldiğini gösteriyor. Savcılık ya da müfettişler, Nazan Algül’ün uğraştığı kadar uğraşsa, belki de milletin iş bulması için kurulmuş kurumun nasıl soyulduğunu ortaya çıkaracak. Keza, Mektebim Okulları için bile, yapılan şikâyet dışında düzenlenen kurslara bakan olmamış.
ADLİ DOSYASI KABARIK
Dosyayı okuduktan sonra Ümit Kalko’nun adını arama motoruna yazdım. Konkordato, iflas ve icralık oldu haberlerini, Sancaklar’a yaptığı hisse devri haberleri takip ediyordu. Bir süre sonra AKP’ye katıldığı haberini okumak da şaşırtmadı.
Okullar aracılığıyla devleti dolandırmaktan yargılanırken Mektebim Okulları’nın resmi sayfasında halen kurucu görünüyor. Medyada ve organizasyonlarda halen okulun kurucu sahibi olarak açıklama yapıyor.
Sadece ekonomi değil. Kalko, 18 yıl önce, rakip dershane broşürü dağıtan bir gence arabasıyla çarparak bacağının kesilmesine neden olduğu haberleriyle gündem olmuş. Dosyadaki sabıka kaydında da çeşitli suçlardan giydiği hükümler yer alıyor.
Milli eğitim bakanı, sık sık eğitime dair ideolojik açıklamalar yapıyor. Keşke sadece işini yapsa. Zira karapara ilişkileri nedeniyle el konulan Doğa Okulları’na, yarın devleti dolandırmaktan yargılanmasına başlanacak Mektebim’in kurucusuna bakınca; eğitim kurumlarının karanlık yüzü görülüyor.
Milleti soyulmaktan, malına namusu gibi bakanlar kurtaracak.
/././
Can Holding soruşturması: Turgay Ciner hakkında yakalama kararı çıkarıldı, Ciner ait Park Holding ile şirketlerine kayyım atandı, yöneticiler için gözaltı kararı!-T24-
“Suç örgütü kurmak”, “kaçakçılık”, “dolandırıcılık” ve “kara para aklama” suçlamalarından yöneticileri tutuklanan ve 100'den fazla şirketine el konulan Can Holding, Ciner Yayın Holding'in hisselerini bu yıl 24 Nisan’da almıştı. Turgay Ciner
Can Holding'e yönelik yürütülen “suç örgütü kurmak”, “kaçakçılık”, “dolandırıcılık” ve “kara para aklama” soruşturması kapsamında, yurt dışında olduğu belirtilen Turgay Ciner hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Can Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Can'ın tutuklanmasından kısa bir süre sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan açıklamaya göre, Ciner’in sahibi ve yetkilisi olduğu Ciner Grup’a ait Park Holding ile bu holdinge bağlı AFC İthalat İhracat, Zeyfa İthalat İhracat ve Silopi Elektrik Üretim şirketlerine kayyım atandı, 10 yönetici hakkında da gözaltı ve yakalama kararı çıkarıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince söz konusu şirketlere operasyon düzenlendi.
Açıklamada, soruşturmanın Ciner Yayın Holding'in; Habertürk, Show TV, Bloomberg HT ve HT Spor gibi yayın kuruluşlarını Can Holding'e devretmesiyle ilgili olduğu belirtilerek, "Söz konusu satın alma ve devir işlemlerinde örgüt faaliyeti kapsamında suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklamaya yönelik kuvvetli şüphe ve tespitlerin bulunduğu anlaşılmıştır" denildi.
Başsavcılık açıklamasında, TMSF'nin kayyım atanmasına ilişkin düzenlemeyi "terörizmin finansmanında kuvvetli şüphe" iddiasında genişleten 7539 sayılı Kanun'a da atıf yapıldı. Buna göre TMSF, "Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) düzenlenen suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, silahlı örgüt ve silah sağlama ile Terörizmin Önlenmesini Sağlama Kanununda düzenlenen terörizmin finansmanı suçlarının işlendiği hususunda 'kuvvetli şüphe' bulunması halinde, CMK'nin 133. ve 128. maddeleri gereğince" mahkeme tarafından kayyım olarak atanabiliyor.
Can Holding soruşturması
İstanbul'da Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında daha önce Can Holding yöneticisi Devran Çimen, Devran Can, Mehmet Kaya ve Kemal Çimen tutuklandı, Kenan Tekdağ'a ise ev hapsi kararı verildi. Holding bünyesinde bulunan, ilk etapta 121 olmak üzere toplamda 134 şirketin yönetimine kayyım atandı.
Bugün de Can Holding soruşturması kapsamında gözaltına alınan Can Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Can, "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme”, “Mal varlığı değerlerinin gayrimeşru kaynağını gizlemek” tutuklandı.
Başsavcılık'tan açıklama Satın alma ve devir işlemleri örgüt faaliyeti kapsamında malvarlığı değerlerini aklamaya yönelik"
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamaya göre soruşturma Ciner Holding'e de uzandı.
Başsavcılık'tan yapılan açıklamada şöyle denildi:
"Cumhuriyet Başsavcılığımızca “Can Holding” yetkilileriyle ilgili Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma, Yönetme ve Kurulan Örgüte Üye Olma, Suçtan Elde Edilen Malvarlığı Değerlerini Aklama ve Nitelikli Dolandırıcılık suçları yönünden yürütülmekte olan soruşturma kapsamında;
Şüphelilerden örgüt kurucusu ve yöneticisi olan Kemal Can’ın 28/09/2025 tarihinde ifadesi alınmış olup, şüpheli aynı gün üzerine atılı suç işleme amacıyla örgüt kurma ve yönetme, mal varlığı değerlerinin gayrimeşru kaynağını gizlemek suçlarından tutuklanması istemiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilerek tutuklanmıştır.
Devam eden soruşturmada;
Şüphelilerin sahibi ve yetkilisi olduğu Can Holding A.Ş.’nin 22 Aralık 2024 tarihli Pay Alım-Satım Sözleşmesi ile şüpheli Turgay Ciner’in sahibi olduğu ve Ciner Grubu çatısı altında faaliyet gösteren; Ciner Medya TV Hizmetleri A.Ş, Show Televizyon Yayıncılık A.Ş, Habertürk Gazetecilik A.Ş, HT Spor Televizyon Yayıncılık A.Ş, C Görsel Yayınları A.Ş, Kanal 1 Görsel Televizyon Prodüksiyon A.Ş, Ciner Dijital Yayın Hizmetleri A.Ş, Boğaziçi Radyo ve Televizyon Yayıncılığı A.Ş ve C Yapım Filmcilik Prodüksiyon A.Ş isimli medya kuruluşlarını satın aldığı, söz konusu satın alma ve devir işlemlerinde örgüt faaliyeti kapsamında suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklamaya yönelik kuvvetli şüphe ve tespitlerin bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu nedenle halihazırda yurtdışında bulunduğu tespit edilen şüpheli Turgay Ciner hakkında 28/09/2025 tarihinde tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmıştır.
Kayyım atanan şirketler ve 10 yöneticiye gözaltı kararı
Ayrıca şüpheli Turgay Ciner’in sahibi ve yetkilisi olduğu Ciner Grup’a ait Park Holding A.Ş. ile bu holdinge bağlı AFC İthalat İhracat Turizm A.Ş, Zeyfa İthalat İhracat A.Ş ve Silopi Elektrik Üretim A.Ş isimli şirketlere ilişkin olarak CMK 133/1 ve CMK 133/4-a-7 maddeleri ile 04/02/2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7539 sayılı Kanunun 7. maddesi uyarınca İstanbul 4.Sulh Ceza Hakimliğinin 28/09/2025 tarihli kararı ile TMSF Başkanlığı yönetim kayyımı olarak atanmıştır.
Mevcut soruşturmada, şüphelilerin suç örgütü faaliyeti kapsamında hareket ederek soruşturmaya konu suçları işledikleri yönünde kuvvetli şüphe bulunması, ayrıca suça konu eylemlerin şüpheli Turgay Ciner’in sahibi ve yetkilisi olduğu şirket tüzel kişiliklerinde de benzer şekilde gerçekleştirildiğinin tespit edilmesi üzerine; maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve şüphelilerin yakalanması amacıyla Ciner Grup’a ait Park Holding A.Ş. ve bağlı şirketlerde 28/09/2025 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile birlikte operasyonel çalışma icra edilmiş olup, çalışma kapsamında Park Holding A.Ş, Silopi Elekrik üretim A.Ş ve AFC İthalat A.Ş şirketlerinin yöneticileri olan (10) şüpheli hakkında bugün itibariyle eş zamanlı yakalama, gözaltı, arama ve elkoyma işlemi tatbik edilmektedir.
Soruşturma işlemleri titizlikle devam etmekte olup gelişmelerden ayrıca bilgi verilecektir. Kamuoyunun bilgisine duyurulur. 28/09/2025"
Sayıştay, üniversite hastanelerindeki usulsüzlükleri sıraladı: Çalışmayan personele ödeme yapılmış, hastalardan fazla ücret alınmış -Sarp Sağkal/Cumhuriyet-
Sayıştay’ın üniversite hastanelerine yönelik tespitlerine göre; Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki bazı çalışanlara bir yılda iki yüz yetmiş saati geçen sürelerde fazla çalışma yaptırıldı. Ankara Üniversitesi’nin hastanesinde görev yapan bazı öğretim üyelerine ise aktif çalışmadığı dönemlerle ilgili performans ödemesi verildi. Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi’nde de 145 hastadan mevzuata aykırı şekilde 1 milyon 390 bin 754 TL fazla ücret alındı.
Sayıştay’ın üniversitelere ilişkin denetim raporlarında üniversite hastanelerine ilişkin tespitlere de yer verildi. Ankara Üniversitesi’nin Sayıştay raporuna göre; hastanede görevli bazı öğretim üyelerine aktif çalışmadıkları zaman dilimlerinde de hasta muayenesi, yara pansumanı, ultrason gibi sağlık hizmetleri nedeniyle performans ödemesi verildi. Ödeme yapılan personelden bazılarının çalışıyor gözüktüğü sırada yurt içi veya yurt dışı bir kongrede olduğu; izinde ya da raporlu olduğu kaydedildi. Çukurova Üniversitesi’nin Sayıştay raporuna göre ise, üniversitenin tıp fakültesi hastanesindeki bazı çalışanlara, 2024 yılı içerisinde iki yüz yetmiş saati geçen sürelerde fazla çalışma yaptırıldı. Sayıştay raporunda; üniversite hastanesinin bu fazla mesainin gerekçesi olarak 4 yıl önce yaşanan Covid-19 salgınını ve 2 yıl önce yaşanan deprem felaketini gösterdiği belirtildi. Raporda “İdare, her ne kadar kanuni sınırı aşan fazla mesai uygulamasının yaşanan salgın ve deprem nedeni ile gerçekleştirildiğini ifade etse de bir işçiye kanunda öngörülen azami sürenin üzerinde mesai yaptırılmasının mevzuata aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmektedir” denildi.
HASTALARDAN FAZLA ÜCRET ALINMIŞ
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin raporuna göre ise Farabi Hastanesi’nde mesai saatleri dışında tedavi gören bazı kanser hastalarından, Sağlık Uygulama Tebliği’ne göre ilave ücret alınmayacak sağlık hizmetleri için ücret istendi. Raporda, bu şekilde hatalı uygulamaya maruz kalan 145 hastanın toplam 1 milyon 390 bin 754 TL ilave ücret ödemek zorunda kaldığı belirtildi. Raporda, üniversite hastanesinin bu tespite karşı fazla ücret ödeyen hastalara paralarının geri verilmesi için gerekli çalışmaları başlattığı kaydedildi. Düzce Üniversitesi’nin Sayıştay raporunda da Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin eczanesinde son kullanma tarihi yaklaşan ilaçların kontrolüne dair bir sisteminin bulunmadığı ve bu nedenle bazı ilaçların son kullanma tarihinin geçtiği belirtildi.
***
Dolmuşçuluktan ihale patronluğuna -Mustafa Bildircin/Birgün-
Gökçek ile yolu kesişince servet sahibi olan Akan’a sağlanan ayrıcalığı ortaya koyan bir yeni belge daha açığa çıktı. ABB’nin 2014 yılındaki 799,4 milyon TL’lik asfalt ihalesinde Akan’ın şirketinin rakipsiz bırakıldığı belirlendi.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 2024 yılında gerçekleştirdiği 32 konsere yönelik soruşturmaları önceden haber verdiği öne sürülen Melih Gökçek, okları üzerine çekti.
ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın, “Gökçek ve ailesi yargılanmadan adaletten bahsedilemez” sözlerinin ardından gözler, Gökçek dönemindeki tartışmalı uygulamalara çevrildi. Yavaş, Gökçek döneminde milyarlarca liralık usulsüzlük yapıldığı yönündeki iddiasını belgeleri ile kamuoyuna da duyurdu.
BirGün, Melih Gökçek yönetimindeki ABB’nin tartışma yaratan uygulamalarıyla ilgili yeni belgelere ulaştı. Dolmuşçuluk yaparken yolu Melih Gökçek ile kesişince adeta kaderi değişen ve kamuoyunda, “Gökçek’in gizli kasası” olarak nitelendirilen Mustafa Akan’ın şirketine sağlanan ayrıcalığa yönelik hazırlanan raporda, “Bu kadarı da olmaz” dedirten ayrıntılar yer aldı.
Gökçek idaresindeki ABB, 11 Eylül 2023 tarihinde, “Ankara İli Mücavir Alan Sınırında Yol Altyapısı, Bsk Asfalt Kaplama Ve Sanat Yapıları Yapım İşi” ihalesi düzenledi. İhalenin teknik şartnamesini 10 şirket incelese de ihaleye yalnızca iki şirket teklif verdi. İhale komisyonu, “Belge eksikliği” gerekçesiyle ihaledeki geçerli teklif sayısını bire düşürdü. İhaledeki geçerli tek teklifin sahibi, Gökçek döneminde ABB’den milyarlarca liralık ihale alan Mustafa Akan oldu.
Akan’ın şirketi Söğüt İnşaat isimli şirket ile 799 milyon 418 bin TL’lik sözleşme imzalandı. İhale işlemleriyle ilgili yapılan işlemler ise “Haksız kazanç” iddiasının haklılığını ortaya koydu. Sözleşme gereği, yol gövdesi kenarından alınacak malzemeler ile dolgu yapılması gerekirken taş ocağından yeni malzeme getirildiği tespit edildi. Dolguda kullanılmayarak depoya gönderilen malzemelere ait testlerin incelendiği, 5 bin test yapılması gerekirken yalnızca 100 test yapıldığı ve “Malzemeler kriterlere uygun değil” sonucuna ulaşıldığı bildirildi. Ancak, “Uygun değil” denilerek kullanılmayan malzemelerin kalitesinin, taş ocağından temin edilen yeni malzemeler ile aynı olduğu belirtildi. Dosyayı inceleyen Sayıştay denetçisi, ihaleyi alan şirkete bu yolla ekstra iş yaptırıldığını kaydetti. Yeteri kadar test yapılmadığı için kazı malzemesinin ne kadarının dolguda kullanılacağının tespit edilemediği, iş kaleminin her biri için de yükleniciye ayrıca ödeme yapıldığı kayda geçirildi.
Asfalt işinde öte yandan, yüksek maliyetli kalemlere öncelik verilmesi de denetimlere takıldı. Sözleşme bedelinin çoğunun, yüksek maliyetli kalemler ile harcandığının, ızgara kapağı yapılması, astarlı bitümlü sathi kaplama yapılması, korkuluk yapılması gibi işlerin ise ya hiç yapılmadığı ya da belirtilenden çok daha az oranda yapıldığının altı çizildi.
Şirkete, ihalenin henüz teklif aşamasında da ayrıcalık sağladığı dile getirildi. İhale komisyonunun, “Belge eksikliği” gerekçesiyle saf dışı bıraktığı ikinci teklif sahibinin teklifi baz alınsaydı, ihale kapsamında yalnızca 549,5 milyon TL ödeme yapılacağı vurgulandı.
Validen Diyanet’e milyonluk mutfak -Mustafa Bildircin-
Dev bütçeli Diyanet İşleri Başkanlığı için kullanılan kamu kaynaklarına bir yenisi daha eklendi. Kırıkkale’de bulunan Dini İhtisas Merkezi’nin mutfağının, 3 milyon 697 bin TL’ye Kırıkkale Valiliği’nce yaptırıldığı öğrenildi.
2025 yılına 130,1 milyar TL bütçe ile başlayan, Ocak-Ağustos 2025 döneminde ise 86,4 milyar TL harcayan Diyanet İşleri Başkanlığı için bir kez daha kamu kaynakları seferber edildi. Diyanet’in Kırıkkale’deki Dini İhtisas Merkezi’nin mutfak ekipmanı, valilik bütçesinden karşılandı.
Vali Mehmet MakasKırıkkale İl Özel İdaresi 25 Haziran’da, “Kırıkkale Dini İhtisas Merkezi Mutfak Malzemeleri Alım İşi” ihalesi düzenledi. İhale kapsamında 4 milyon 900 bin TL’lik yaklaşık maliyet hesabı çıkarıldı. Kırıkkale İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği koordinesinde gerçekleştirilen ihaleye verilen en düşük teklif, 3 milyon 697 bin 277 TL oldu. İl Özel İdaresi ile ALS Endüstri isimli şirket ile 3,6 milyon TL’lik sözleşme imzalandı.
SÖZLEŞME 3,6 MİLYON TL
Toplam 3,6 milyon TL harcanan ihale kapsamında Kırıkkale Dini İhtisas Merkezi’nin mutfağına derin donduruculu oda ve soğuk hava odası kurulacağı belirtildi. İhale ile öte yandan merkeze, “Et askı arabası” da alınacağı kaydedildi. Ekmek dolabı, sebze doğrama makinesi, malzeme dolabı, yer ızgarası ve ocak temininin de yine valilik bütçesi ile gerçekleştirilen ihale kapsamında temin edileceği bildirildi.
SEFERBERLİK
Dev bütçesine karşın Diyanet’in çok sayıda projesi, kamu kurumlarınca finanse ediliyor. Diyanet’in kullanımı için yerel yönetimlerce inşa ettirilen tesislerden bazıları ve maliyetleri şöyle sıralanıyor:
• AKP’li Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, 2018 yılında Başiskele ilçesinde 12,4 dönüm alanda Dini Yüksek İhtisas Merkezi inşa etmeye başladı.
• AKP’li eski Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki ile eski AKP Altındağ İlçe Başkanı İdris Atalay’ın kurucusu olduğu İnsan Vakfı için Tiryaki, belediyenin kasasından 14 milyon TL değerinde öğrenci yurdu, dükkan ve sosyokültürel tesis inşa ettirdi. Bu yurt, Veysel Tiryaki’nin Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Mütevelli Heyeti üyesi olduktan sonra TDV’ye yaklaşık 90 bin TL’ye kiralandı.
• AKP'li Ordu Büyükşehir Belediyesi kentte 20 bin metrekare alan üzerine inşa edilecek dini yüksek ihtisas merkezinin yapımı için 748,1 milyon TL’lik anlaşma yaptı.
***
Sahte belgeyle mücadelede 1 Ekim’de yeni uygulama mı geliyor?-Murat Batı-
Müfettiş daha önceden de yaptığı çalışmasına devam edecek ve yeni olarak da bilerek/bilmeyerek tespitinde KURGAN’dan gelen verileri de dikkate alacak. Ancak şunu belirtmemde fayda var; sadece KURGAN’dan gelen veriler incelemenin veri tabanını oluşturmayacak, ek olarak KURGAN verileri de dikkate alınacak.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nın, sahte belge düzenleme ve kullanmayla alakalı 1 Ekim 2025’ten itibaren kayıt dışılıkla mücadele anlamında yeni bir sürece başlayacağı söylenmekte. Basına göre “yeni” olan bu sisteme göre “sahte belgeyi bilerek kullananlara 8 yıl hapis cezası gelecek” ve vergi denetiminde özellikle de “sahte belge kullanmada yapay zekâ destekli KURGAN adı verilen bir sistem devreye girecek.”
Bu sistemin kullanılacağını nereden öğrendik diye sorarsanız ise hem Bakanlığın basında yaptığı açıklamalar hem de mükelleflere gönderilen matbu bir yazıdan öğrendik. Ayrıca online yapılan bir toplantıyla da izah edilmeye çalışıldı.
Buna binaen Vergi Denetim Kurulu/vergi müfettişleri bazı mükelleflere bir yazı göndererek riskli görülen bazı işlemlere ilişkin bunların kontrol edilerek alımların indirim konusu yapılıp yapılmadığı, düzeltme beyannamesinin verilip verilmediği gibi sorulardan oluşan bilgi de istenilmektedir.
Basında ve sosyal medyada dolaşan bu matbu yazıda “Başkanlığımızca devreye alınan Kuruluş Gözetimli Analiz Sistemi (KURGAN) tarafından belirli filtrelere dayanılarak Türkiye çapındaki mükelleflerin tüm mal ve hizmetlerine ait alış ve satış işlemleri anlık olarak taranmakta, çok sayıda kriter ve veri kaynağından toplanan bilgiler üzerinden bu işlemlerin risk puanları hesaplanmakta ve denetim çalışmalarına dahil edilebilmektedir.
Kuruluş Gözetimli Analiz Sistemi (KURGAN), bir risk analiz sistemi olarak en geniş katmanlı veri setiyle çalışmakta birlikte mükelleflerin iade faturası düzenlemesi, kayıt düzeltme, beyanda yer vermeme, düzeltme beyannamesi verilmesi gibi gerçekleştirmiş oldukları işlemlerle elektronik sistemlerdeki verilerin kısa dönemli olarak uyuşmayan farklı görünümlerde bulunması imkân dahilindedir.
Sistem cari veriler kadar geçmiş verilerden de yararlanmakta denetim geçmişine bakmakta ve risk analizi merkez inceleme havuzu daire Başkanlığı inceleme havuzu cari inceleme ve raporlama gibi evrelerde bulunan mükelleflerle ilgili de bağlantı kurmak suretiyle denetim için seçilecek mükellefleri belirlemeye çalışmaktadır.
Diğer taraftan 1 Ekim 2025 tarihi itibarıyla sahte belge düzenleme ve kullanma ile daha etkin mücadele kapsamında cari denetim, rapor otomasyon sistemi ile hızlı denetim/raporlama ve teminat isteme gibi yeni uygulamalar devreye alınacaktır.
Ayrıca 18.04.2025 tarih ve 7361 sayılı “Sahte veya Muhteviyatı İtibari ile Yanıltıcı Belge Kullanma İncelemeleri İle Vergi Usul Kanunu 160/A Maddesi Kapsamındaki İncelemeler Hakkında Genelge”de sahte belge kullanma fiili ile ilgili olarak genelgede belirtilen araştırmaların yapılması ve bu araştırmalar sonucunda tespit edilen hususların değerlendirilerek varılan kanaatin açık bir şekilde ortaya koyması gerektiği belirtilmiştir……” şeklinde ifadeler bulunmaktadır.
Süreç şu ana kadar nasıl işliyordu?
Sahte belge gerçekte olması gereken gibi yapılan ama işlemin gerçek mahiyetini yansıtmamakla birlikte o işlem varmış gibi gösterilme amacı ile oluşturulan belgedir. Örneğin bir tüccar hiç almadığı mobilyalar için faturasını bir yerden bulur ya da faturayı satın alır (genellikle belli bir komisyon karşılığında) ve o faturayı o yıl gider olarak gösterirse o belge sahte belgedir.
Vergi denetim elemanları da (vergi müfettiş ve yardımcıları) çeşitli yöntemlerle tespit ettikleri bu mükellefleri vergi incelemesine alır, inceler ve nihayetinde düzenlenen/kullanılan bu faturanın karşılığında mal ya da hizmet alınmadığını yani faturanın sahte olduğunu tespit ederlerse bu mükellefe hem idari para cezası (üç kat vergi ziyaı) kesilir hem de bu kişi hakkında vergi suçu raporu düzenlenerek Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulur. Ve böylece bu kişi için adli yargı süreci de (hapis cezası) başlamış olur.
Ancak
Örneğin bir restoran satın aldığı ürünler için düzenlenen faturanın, ürünü satın aldığı firmalarca kesilip kesilmediğini daha basit bir ifadeyle o faturanın sahte olup olmadığını fark etmesi oldukça güçtür.
Bu nedenle 18 Haziran 2002 tarihli 306 sıra nolu VUK Genel Tebliği yayımlanmış ve vergi müfettişine, sen mükellefi incelerken mükellefin o sahte belgeyi (faturayı) bilerek (kasıtlı şekilde) kullanmadığına kanaat getirirsen bu kişi hakkında vergi suçu raporu düzenleme denilmiştir. Daha basit bir ifadeyle vergi müfettişi inceleme aşamasında sahte belgenin bilmeden kullanıldığına kanaat getirirse o kişi adli yargıya sevk edilmemektedir.
Ancak 306 nolu Tebliğ ile müfettişe böyle bir yetkinin verilmesi yani esasında yargının görev alanında olan bu hususun/tespitin, bir düzenleyici işlem olan genel tebliğ ile idareye yani müfettişine verilmesi alenen bir fonksiyon gaspıdır yani yok hükmündedir. Bu mevzuyu yani fonksiyon gaspı mevzusunu şimdilik çok uzatmayayım, bu tartışmayı başka bir yazıda değerlendirmek üzere burada keseyim.
Şimdi ne olacak?
Vergi Denetim Kurulu, vergi müfettişlerine bir yazı gönderiyor ve diyor ki elinizdeki inceleme dosyalarını 1 Ekim’e kadar bitirin. Vergi müfettişleri, şu ana kadar sahte belge kullanmadan dolayı inceleme yaparlarken kullanan o kişinin bilerek mi yoksa bilmeyerek mi kullandığını tespit ederken elbette banka hesap hareketlerine, envanter kayıtlarına, stok durumuna vs gibi birçok kritere bakıyorlardı.
Ancak uygulamada, bir müfettiş genel olarak sahte belge tespitine ilişkin inceleme yaparken mükellefin toplam beyanı, iadesi gereken durumda toplam iadesi içindeki payı (çok) düşük ise -örneğin yüzde 4-5 gibi belki de biraz daha fazla- o kadar büyük gelir/tutar/iade içinde bu oldukça düşüktür denilip bilmeden yani bunu kullanmada kasıt yok denilip hakkında vergi suçu raporu düzenlememektedirler.
İşte tam da bu noktada 1 Ekim’den itibaren Kuruluş Gözetimli Analiz Sistemi (KURGAN) devreye girecek (ki bu sistem daha önce de kullanılıyordu) ve müfettişin elini rahatlatacak diye düşünülmektedir.
Yani KURGAN’dan gelen veriler ile bu kişinin sahte belge kullanıp kullanmadığı delillerle desteklenecek ve zaten çok az sayıda olan (2024 sonu itibariyle 7286 kişi) vergi müfettişlerinin iş yükünü bir nebze de olsa azaltmış olacağı düşünülmektedir. Özetle bu veriler daha fazla dikkate alınıp vergi müfettişinin elini rahatlatıp, inceleme süresini kısaltıp ve böylece inceleme oranını da artıracak diye planlanmakta. Bu arada 2024 yılında inceleme oranı yüzde 2,06; 2023’te yüzde 1,66 ve 2022’de ise yüzde 2,26 idi.
KURGAN verileri delil olabilir mi?
KURGAN verilerinin tek başına delil olması yönünde ilk bakışta VUK m.3 uyarınca bir engel yok gibi duruyor. Ancak Danıştay’ın son dönemlerdeki kararlarında da genel olarak mükellef hakkında somut delillerin tespit edilmesi gerektiği yönünde müstakar hale gelmiş bolca kararı var. Bu nedenle KURGAN verilerinin ne ölçüde vergi yargısında delil olarak kullanılacağı oluşacak içtihatlarla (özellikle Danıştay ve Yargıtay içtihatlarıyla) ortaya konulacaktır. Bunun için hem biz akademisyenler biraz yazıp çizeceğiz hem de yargı kararları ortaya çıkacak ve sonucu hep birlikte görüp değerlendirmiş olacağız.
Yeni olan ne peki?
Basında yeni diye lanse edilen şey de tam olarak budur. Yani müfettiş daha önceden de yaptığı çalışmasına devam edecek ve yeni olarak da bilerek/bilmeyerek tespitinde KURGAN’dan gelen verileri de dikkate alacak. Ancak şunu belirtmemde fayda var; müfettiş eskiden olduğu gibi VUK m.148 uyarınca edindiği verileri almaya devam edecek. Yani sadece KURGAN’dan gelen veriler incelemenin veri tabanını oluşturmayacak, ek olarak KURGAN verileri de dikkate alınacak. Özetle KURGAN’dan gelen veriler incelemenin daha kısa sürede sonuçlanmasına yardımcı olabilecek.
Hapis cezası da yeni değil
Yine basında sıklıkla hapis cezası geldi gibi ifadeler geçmekte ancak sahte belge düzenleyene ya da kullanana VUK m.359 uyarınca üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür zaten. Yani hapis cezası da yeni değil.
Teminat isteme de yeni değil
Vergi Denetim Kurulu, vergi müfettişleri aracılığıyla mükelleflere gönderdikleri matbu yazıda en çok dikkatimi çeken hususlardan biri de yazının altıncı paragrafında yer alan “Diğer taraftan 1 Ekim 2025 tarihi itibarıyla sahte belge düzenleme ve kullanma ile daha etkin mücadele kapsamında cari denetim, rapor otomasyon sistemi ile hızlı denetim/raporlama ve teminat isteme gibi yeni uygulamalar devreye alınacaktır.” ifadesidir.
Bu cümlede geçen teminat isteme gibi yeni uygulamalar da hiç de yeni değil. 1954 tarihli 6183 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin ilk bendinde, “VUK’un 344’üncü maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359’uncu maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat istenir” hükmü mevcuttur.
Ayrıca 6183 sayılı Kanun’un ihtiyati haciz başlıklı 13’üncü maddesinde de kişi teminat göstermezse o kişi hakkında ihtiyati haciz uygulanacağı emredilmiştir. Yani vergi müfettişi inceleme aşamasında o kişinin sahte belge kullandığını ve vergi ziyaı cezasına da sebebiyet verdiğini tespit etmesi halinde o kişi hakkında ihtiyati haciz zaten senelerdir uygulamaktaydı.
Sonuç olarak
2024 yılı sonu itibariyle sayıları 7286 kişi olan vergi müfettişleri 1 Ekim’den itibaren vergi incelemelerini aynı şekilde yapmaya devam edecek, bilerek ya da bilmeyerek tespitinde pek bir değişen şey olmayacak, 306 sıra nolu VUK Genel Tebliği hâlâ yürürlükte ve buna uygun hareket edilmeye devam olunacak, eskiden olduğu gibi sahte belge kullananlardan teminat istenmeye devam edilecek, ve yeni sayılabilecek şey mükellefin sahte belgenin bilerek/bilmeyerek kullanım tespitinde KURGAN verileri DE dikkate alınacak.
/././
Türkiye'den rüşvet almıştı: Eric Adams New York belediye başkanlığı yarışından çekildi -soL-
New York Belediye Başkanı Adams, Trump'ın talebi üzerine "oyları bölmemek" için adaylıktan çekildi. Adams'ın geçen yıl Türkiye'den rüşvet aldığı ve Türkevi binasının ruhsat sürecine müdahale ettiği tespit edilmişti.
Adams, X hesabından yayınladığı videoda “Başardıklarımıza rağmen, yeniden seçim kampanyamı sürdüremem. Sürekli süren medya spekülasyonları ve kampanya finans kurulu tarafından milyonlarca doların bloke edilmesi, ciddi bir kampanya için gerekli fonları toplamamı imkansız hale getirdi” dedi.
Adams’ın çekilmesiyle birlikte, Demokratik Parti adayı Zohran Mamdani’nin önü açılmış görünüyor. Mamdani, Haziran ayında ön seçimlerde eski vali Andrew Cuomo’yu geride bırakmıştı. Cuomo şimdi bağımsız aday olarak yarışıyor. Cumhuriyetçi aday Curtis Sliwa ise üçüncü sırada.
Adams'ın hamlesi Cuomo’ya avantaj sağlarken, Sliwa’nın yarışta kalıp kalmaması seçim dengelerini belirleyecek.
Trump 'oyları bölmeyin' demişti
Adams’ın çekilme kararının, Donald Trump’ın doğrudan müdahalesinin ardından geldiği belirtiliyor.
Trump, “oyların bölünmesi” nedeniyle Mamdani’nin kazanabileceğini söylemiş ve Adams’ın adaylıktan çekilmesi gerektiğini vurgulamıştı. Hatta Trump’a yakın isimlerin Adams ile gelecekteki görevler hakkında görüştüğü ortaya çıkmıştı.
Türkiye'den rüşvet aldığı ortaya çıkmıştı
Adams’ın siyasetteki çöküşünde önemli kırılmalardan biri geçen yıl ortaya çıkan Türkiye bağlantılı rüşvet ve yolsuzluk dosyası olmuştu.
2024 yılında ABD’li federal savcıların açıkladığı 57 sayfalık iddianamede, Adams’ın Türk bürokratlar ile patronlardan hediye ve rüşvet kabul ettiği, bu sayede Türkiye lehine nüfuz sağladığı öne sürülmüştü.
İddianamede Adams’ın Türk Hava Yolları’ndan ücretsiz business class uçuşlar, İstanbul’daki St. Regis Otel’de binlerce dolarlık lüks konaklamalar, Türkiye üzerinden gerçekleşen seyahatlerde yüz bin dolarları aşan avantajlar kabul ettiği ve bu yardımları gizlemek için sahte evraklar düzenlediği ileri sürülüyordu.
Ayrıca Adams’ın Türkevi binasının ruhsat sürecine müdahale ettiği ve itfaiye denetiminden geçmeden açılışa yetiştirilmesini sağladığı iddiaları da iddianamede yer almıştı.
İddianamede isimleri geçen isimler arasında Demet Sabancı Çetindoğan, Enver Yücel, Reyhan Özgür, Arda Sayıner, Cenk Öcal ve Rana Abbasova da bulunuyordu.
***
(derleyen: mstfkrc)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder