RÜŞVET, YOLSUZLUK (Gündem) -29 Eylül 2025-

İŞKUR’u bile soydular -Barış Terkoğlu/Cumhuriyet-


Kapı i
çeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Emekli dolandırılıyor, işçi dolandırılıyor. “Artık alıştık” diyoruz. Peki vatandaşa iş bulsun diye kurulmuş İŞKUR nasıl dolandırılıyor?

Önümde müfettiş raporundan iddianameye kadar bütün yazışmalar var. Aslında bütün dolandırıcılık dürüst bir vatandaşın mücadelesiyle açığa çıkmış.

Şöyle anlatayım...

Nazan Algül, bir zamanlar Mektebim Okulları’nda halkla ilişkiler görevlisiydi. Gelgelelim iş kayıtlarında tuhaflıklar fark etti. Moda Tasarımcısı olduğu yazıyordu. Daha da üstüne düşünce İŞKUR’dan moda tasarımcısı kursu aldığı, bu kursu bitirip moda tasarımcısı olarak istihdam edildiğini fark etti. “Oh ne güzel, moda tasarımcısı olmuşum” diyebilirdi. Bunu yapmadı. “Bir hata var, düzelteyim” diyerek işin peşine düştü.

İşte müfettiş raporu, Algül’ün başına gelenleri anlatıyor.

Algül önce kursu aldığı görünen Büyükçekmece İŞKUR Müdürlüğü’ne gidip durumu anlatan dilekçe vermeye karar verdi. Önce dilekçesini almak istememişler. Ardından savcılığa gideceğini söyleyince “Sizi ararız” deyip dilekçeyi almışlar, işleme koymamışlar. Kimse arayıp sormayınca Algül kuruma bir daha gitmiş. Kurum çalışanları, onu “10 yıl geçmiş neden üstüne düşüyorsunuz” diye kızgınlıkla yanıtlamış. Zorlayınca günler sonra işe yaramayan bir cevap gelmiş. Algül’ün Ümit Eğitim Kurumu’nun “istihdam garantili kurs” programına katıldığı, ardından Mektebim Eğitim Kurumları’nda moda tasarımcısı olarak işe girişi yapıldığı yazıyormuş.

İŞKUR GÖZ YUMDU

Hayır, böyle bir kursa gitmemiş, moda tasarımcısı olarak çalışmamıştı. Hatta Mektebim Okulları’nda hiç moda tasarımcısı da görmemişti.

Algül, İŞKUR Genel Müdürlüğü’nden CİMER’e kadar her yere başvurmuş. Defalarca dilekçe yazmış, e-posta yollamış. Gelgelelim her seferinde “Bir sorun yok” diye dosya kapatılmaya çalışılmış. Devletin memurları “Sen moda tasarımcısısın” dedikçe Algül, “Hayır değilim” demiş.

Algül, sonunda SGK tarafından olaya dair soruşturma başlatılmasını, müfettiş görevlendirilmesini sağlamış. İşte sözünü ettiğim rapor da bu sayede yazılmış. Rapor, İŞKUR’un nasıl dolandırıldığını ortaya koyduğu gibi, memurların da bu işe nasıl aracılık ettiklerinin yanıtını veriyor.

Müfettişin, “Neden hiçbir şey yapmadınız” sorusunu sorduğu kurslar servisi şefinin ifadesinden aktarayım: “Mektebim Okulları’nda moda tasarımı faaliyeti olmadığı, bordrolardaki imzaların kendisine ait olmadığı hususlarının suç teşkil ettiğini, il müdürlüğüne bildirilmesi gerektiğini düşünemedim.”

İŞKUR BÜTÇESİ PATRONA

Müfettiş, “işin içindeki iş”Ümit Eğitim Kurumları-Mektebim Okulları-İŞKUR arasındaki yazışmaları inceleyince anlamış. Ümit Eğitim Kurumları ile Mektebim Okulları’nın sahibi aslında aynı kişi: Ümit Kalko. Ümit Eğitim Kurumları, İŞKUR’dan belli bir alanda eğitim vermek, ardından bu eğitimi alanları istihdam etmek üzere ihale alıyormuş. Sonrasında zaten kendi çalışanı olan Mektebim Okulları’ndaki kişileri bu kursa gelmiş gibi, kurstan sonra da istihdam edilmiş gibi gösterip hem kurs ücretlerini hem de istihdam için alınan teşvikleri kasasına atıyormuş. Bunun için sahte evraklar düzenleniyor, gerçekdışı beyanlar veriliyormuş. Algül’ün Mektebim Okulları’nda halkla ilişkilerde çalışırken moda tasarımcısı olarak kursa gidip bu şekilde çalıştırılmış gösterilmesinin hikâyesinin altındaki sır işte buymuş.

Müfettişin yazdığına göre kurs tam 92 katılımcı için açılmış! Müfettiş, tek tek isimlerin peşine düşmüş. SGK kayıtlarını incelemiş. Onları bulup konuşmuş. Moda ile ilişkileri giyinmekten ibaretmiş. Böyle bir kursa gitmedikleri gibi, Mektebim Okulları’nda da böyle bir iş yapmadıklarını, muhasebe ya da halkla ilişkiler gibi konularda çalıştıklarını söylemişler.

Yani devletin işsiz vatandaşlara eğitim verip istihdam yaratsın diye ayırdığı bütçe, birilerini zengin etmek için kullanılıyormuş.

Ne denetlemesi gerekenler denetlemiş ne de şikâyetleri dinlemesi gerekenler bir şey yapmış. Bu işten ne menfaat elde ettiklerini tahmin etmek zor değil!

DOLANDIRICILIKTAN YARGILANIYOR

Müfettiş raporunun ardından bugün İçişleri bakanı olan Ali Yerlikaya soruşturma izni vermiş. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Mektebim Okulları kurucusu Ümit Kalko ve onu denetlemesi gereken iki İŞKUR çalışanı hakkında “Resmi belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık” suçlamasıyla iddianame yazmış. Dava yarın Bakırköy 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanacak. Elbette bu dolandırıcılığın görünen yüzü. Zira bir grup İŞKUR çalışanı hakkında, menfaat elde ettiklerine yönelik delil bulunamadığı ve bazı suçları zamanaşımına uğradığı için dava açılamadı.

Müfettiş raporunda da belirtiliyor, arama motoruna “İŞKUR” yazınca çıkan haberler söz konusu dolandırıcılığın memleketin her yerinde olağan hale geldiğini gösteriyor. Savcılık ya da müfettişler, Nazan Algül’ün uğraştığı kadar uğraşsa, belki de milletin iş bulması için kurulmuş kurumun nasıl soyulduğunu ortaya çıkaracak. Keza, Mektebim Okulları için bile, yapılan şikâyet dışında düzenlenen kurslara bakan olmamış.

ADLİ DOSYASI KABARIK

Dosyayı okuduktan sonra Ümit Kalko’nun adını arama motoruna yazdım. Konkordato, iflas ve icralık oldu haberlerini, Sancaklar’a yaptığı hisse devri haberleri takip ediyordu. Bir süre sonra AKP’ye katıldığı haberini okumak da şaşırtmadı.

Okullar aracılığıyla devleti dolandırmaktan yargılanırken Mektebim Okulları’nın resmi sayfasında halen kurucu görünüyor. Medyada ve organizasyonlarda halen okulun kurucu sahibi olarak açıklama yapıyor.

Sadece ekonomi değil. Kalko, 18 yıl önce, rakip dershane broşürü dağıtan bir gence arabasıyla çarparak bacağının kesilmesine neden olduğu haberleriyle gündem olmuş. Dosyadaki sabıka kaydında da çeşitli suçlardan giydiği hükümler yer alıyor.

Milli eğitim bakanı, sık sık eğitime dair ideolojik açıklamalar yapıyor. Keşke sadece işini yapsa. Zira karapara ilişkileri nedeniyle el konulan Doğa Okulları’na, yarın devleti dolandırmaktan yargılanmasına başlanacak Mektebim’in kurucusuna bakınca; eğitim kurumlarının karanlık yüzü görülüyor.

Milleti soyulmaktan, malına namusu gibi bakanlar kurtaracak.

                                                         /././

Can Holding soruşturması: Turgay Ciner hakkında yakalama kararı çıkarıldı, Ciner ait Park Holding ile şirketlerine kayyım atandı, yöneticiler için gözaltı kararı!-T24-

“Suç örgütü kurmak”, “kaçakçılık”, “dolandırıcılık” ve “kara para aklama” suçlamalarından yöneticileri tutuklanan ve 100'den fazla şirketine el konulan Can Holding, Ciner Yayın Holding'in hisselerini bu yıl 24 Nisan’da almıştı.
                                                     
    Turgay Ciner

Can Holding'e yönelik yürütülen “suç örgütü kurmak”, “kaçakçılık”, “dolandırıcılık” ve “kara para aklama” soruşturması kapsamında, yurt dışında olduğu belirtilen Turgay Ciner hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Can Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Can'ın tutuklanmasından kısa bir süre sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan açıklamaya göre, Ciner’in sahibi ve yetkilisi olduğu Ciner Grup’a ait Park Holding ile bu holdinge bağlı AFC İthalat İhracat, Zeyfa İthalat İhracat ve Silopi Elektrik Üretim şirketlerine kayyım atandı, 10 yönetici hakkında da gözaltı ve yakalama kararı çıkarıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince söz konusu şirketlere operasyon düzenlendi.

Açıklamada, soruşturmanın Ciner Yayın Holding'in; Habertürk, Show TV, Bloomberg HT ve HT Spor gibi yayın kuruluşlarını Can Holding'e devretmesiyle ilgili olduğu belirtilerek, "Söz konusu satın alma ve devir işlemlerinde örgüt faaliyeti kapsamında suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklamaya yönelik kuvvetli şüphe ve tespitlerin bulunduğu anlaşılmıştır" denildi.

Başsavcılık açıklamasında, TMSF'nin kayyım atanmasına ilişkin düzenlemeyi "terörizmin finansmanında kuvvetli şüphe" iddiasında genişleten 7539 sayılı Kanun'a da atıf yapıldı. Buna göre TMSF, "Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) düzenlenen suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, silahlı örgüt ve silah sağlama ile Terörizmin Önlenmesini Sağlama Kanununda düzenlenen terörizmin finansmanı suçlarının işlendiği hususunda 'kuvvetli şüphe' bulunması halinde, CMK'nin 133. ve 128. maddeleri gereğince" mahkeme tarafından kayyım olarak atanabiliyor.

Can Holding soruşturması

İstanbul'da Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında daha önce Can Holding yöneticisi Devran Çimen, Devran Can, Mehmet Kaya ve Kemal Çimen tutuklandı, Kenan Tekdağ'a ise ev hapsi kararı verildi. Holding bünyesinde bulunan, ilk etapta 121 olmak üzere toplamda 134 şirketin yönetimine kayyım atandı.

Bugün de Can Holding soruşturması kapsamında gözaltına alınan Can Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Can, "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme”, “Mal varlığı değerlerinin gayrimeşru kaynağını gizlemek” tutuklandı.

Başsavcılık'tan açıklama Satın alma ve devir işlemleri örgüt faaliyeti kapsamında malvarlığı değerlerini aklamaya yönelik"

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamaya göre soruşturma Ciner Holding'e de uzandı.

Başsavcılık'tan yapılan açıklamada şöyle denildi:

"Cumhuriyet Başsavcılığımızca “Can Holding” yetkilileriyle ilgili Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma, Yönetme ve Kurulan Örgüte Üye Olma, Suçtan Elde Edilen Malvarlığı Değerlerini Aklama ve Nitelikli Dolandırıcılık suçları yönünden yürütülmekte olan soruşturma kapsamında;

Şüphelilerden örgüt kurucusu ve yöneticisi olan Kemal Can’ın 28/09/2025 tarihinde ifadesi alınmış olup, şüpheli aynı gün üzerine atılı suç işleme amacıyla örgüt kurma ve yönetme, mal varlığı değerlerinin gayrimeşru kaynağını gizlemek suçlarından tutuklanması istemiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilerek tutuklanmıştır.

Devam eden soruşturmada;
Şüphelilerin sahibi ve yetkilisi olduğu Can Holding A.Ş.’nin 22 Aralık 2024 tarihli Pay Alım-Satım Sözleşmesi ile şüpheli Turgay Ciner’in sahibi olduğu ve Ciner Grubu çatısı altında faaliyet gösteren; Ciner Medya TV Hizmetleri A.Ş, Show Televizyon Yayıncılık A.Ş, Habertürk Gazetecilik A.Ş, HT Spor Televizyon Yayıncılık A.Ş, C Görsel Yayınları A.Ş, Kanal 1 Görsel Televizyon Prodüksiyon A.Ş, Ciner Dijital Yayın Hizmetleri A.Ş, Boğaziçi Radyo ve Televizyon Yayıncılığı A.Ş ve C Yapım Filmcilik Prodüksiyon A.Ş isimli medya kuruluşlarını satın aldığı, söz konusu satın alma ve devir işlemlerinde örgüt faaliyeti kapsamında suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklamaya yönelik kuvvetli şüphe ve tespitlerin bulunduğu anlaşılmıştır.

Bu nedenle halihazırda yurtdışında bulunduğu tespit edilen şüpheli Turgay Ciner hakkında 28/09/2025 tarihinde tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmıştır.

Kayyım atanan şirketler ve 10 yöneticiye gözaltı kararı

Ayrıca şüpheli Turgay Ciner’in sahibi ve yetkilisi olduğu Ciner Grup’a ait Park Holding A.Ş. ile bu holdinge bağlı AFC İthalat İhracat Turizm A.Ş, Zeyfa İthalat İhracat A.Ş ve Silopi Elektrik Üretim A.Ş isimli şirketlere ilişkin olarak CMK 133/1 ve CMK 133/4-a-7 maddeleri ile 04/02/2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7539 sayılı Kanunun 7. maddesi uyarınca İstanbul 4.Sulh Ceza Hakimliğinin 28/09/2025 tarihli kararı ile TMSF Başkanlığı yönetim kayyımı olarak atanmıştır.

Mevcut soruşturmada, şüphelilerin suç örgütü faaliyeti kapsamında hareket ederek soruşturmaya konu suçları işledikleri yönünde kuvvetli şüphe bulunması, ayrıca suça konu eylemlerin şüpheli Turgay Ciner’in sahibi ve yetkilisi olduğu şirket tüzel kişiliklerinde de benzer şekilde gerçekleştirildiğinin tespit edilmesi üzerine; maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve şüphelilerin yakalanması amacıyla Ciner Grup’a ait Park Holding A.Ş. ve bağlı şirketlerde 28/09/2025 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile birlikte operasyonel çalışma icra edilmiş olup, çalışma kapsamında Park Holding A.Ş, Silopi Elekrik üretim A.Ş ve AFC İthalat A.Ş şirketlerinin yöneticileri olan (10) şüpheli hakkında bugün itibariyle eş zamanlı yakalama, gözaltı, arama ve elkoyma işlemi tatbik edilmektedir.

Soruşturma işlemleri titizlikle devam etmekte olup gelişmelerden ayrıca bilgi verilecektir. Kamuoyunun bilgisine duyurulur. 28/09/2025"

                                                           ***

Sayıştay, üniversite hastanelerindeki usulsüzlükleri sıraladı: Çalışmayan personele ödeme yapılmış, hastalardan fazla ücret alınmış -Sarp Sağkal/Cumhuriyet-

Sayıştay’ın üniversite hastanelerine yönelik tespitlerine göre; Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki bazı çalışanlara bir yılda iki yüz yetmiş saati geçen sürelerde fazla çalışma yaptırıldı. Ankara Üniversitesi’nin hastanesinde görev yapan bazı öğretim üyelerine ise aktif çalışmadığı dönemlerle ilgili performans ödemesi verildi. Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi’nde de 145 hastadan mevzuata aykırı şekilde 1 milyon 390 bin 754 TL fazla ücret alındı.

Sayıştay’ın üniversitelere ilişkin denetim raporlarında üniversite hastanelerine ilişkin tespitlere de yer verildi. Ankara Üniversitesi’nin Sayıştay raporuna göre; hastanede görevli bazı öğretim üyelerine aktif çalışmadıkları zaman dilimlerinde de hasta muayenesi, yara pansumanı, ultrason gibi sağlık hizmetleri nedeniyle performans ödemesi verildi. Ödeme yapılan personelden bazılarının çalışıyor gözüktüğü sırada yurt içi veya yurt dışı bir kongrede olduğu; izinde ya da raporlu olduğu kaydedildi. Çukurova Üniversitesi’nin Sayıştay raporuna göre ise, üniversitenin tıp fakültesi hastanesindeki bazı çalışanlara, 2024 yılı içerisinde iki yüz yetmiş saati geçen sürelerde fazla çalışma yaptırıldı. Sayıştay raporunda; üniversite hastanesinin bu fazla mesainin gerekçesi olarak 4 yıl önce yaşanan Covid-19 salgınını ve 2 yıl önce yaşanan deprem felaketini gösterdiği belirtildi. Raporda “İdare, her ne kadar kanuni sınırı aşan fazla mesai uygulamasının yaşanan salgın ve deprem nedeni ile gerçekleştirildiğini ifade etse de bir işçiye kanunda öngörülen azami sürenin üzerinde mesai yaptırılmasının mevzuata aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmektedir” denildi.

HASTALARDAN FAZLA ÜCRET ALINMIŞ

Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin raporuna göre ise Farabi Hastanesi’nde mesai saatleri dışında tedavi gören bazı kanser hastalarından, Sağlık Uygulama Tebliği’ne göre ilave ücret alınmayacak sağlık hizmetleri için ücret istendi. Raporda, bu şekilde hatalı uygulamaya maruz kalan 145 hastanın toplam 1 milyon 390 bin 754 TL ilave ücret ödemek zorunda kaldığı belirtildi. Raporda, üniversite hastanesinin bu tespite karşı fazla ücret ödeyen hastalara paralarının geri verilmesi için gerekli çalışmaları başlattığı kaydedildi. Düzce Üniversitesi’nin Sayıştay raporunda da Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin eczanesinde son kullanma tarihi yaklaşan ilaçların kontrolüne dair bir sisteminin bulunmadığı ve bu nedenle bazı ilaçların son kullanma tarihinin geçtiği belirtildi.

                                                               ***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

“Baltacı ve Katerina efsanesi” yazıları üzerine bir özür ve etik tartışma -Faruk Bildirici /T24-

Mehmet Ali Çiçekdağ, Metin Gülbay ve Vikipedi’den alıntılar yapmış ama hiç kaynak göstermemiş. Gülbay ise Vikipedi’den alıntı yaptığı bölüml...