Yeni vergiler getiren torba kanun, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı.
Tasarının 37 milyar TL ek borçlanma yetkisi isteyen maddesi, ekonomiyi ve önümüzdeki 2018 bütçe tahminlerini etkileyecek önemde.
Ek borç limiti ve diğer bazı mali düzenlemelerin, “torba” ile eşzamanlı yayımlanan Orta Vadeli Plan’daki hedefleri anında eskittiğini belirtmiştik.
Şimdi de tırmandıkça kur seviyelerini de tırmandıran ABD-Türkiye krizi, OVP’nin, biraz basiret biraz da öngörü eksikliğinden kaynaklanan makro hedef talihsizliğini büyütüyor. Bu talihsizliğin kaybedeni tabii ki dar gelirliler, bedensel ve fikri emeğiyle geçinenler.
Kur artışı, özel sektörün döviz yükümlülüğünü tehdit eden bir risk. Bu gelişmenin borçlanma ihtiyacını artırması da kaçınılmaz.
Maliye Bakanı Naci Ağbal, Meclis görüşmelerinde borçlanma limitinin artırılmasının kendileri açısından öncelikli konu olduğunu söylemiş. Tutanaklara yansıyanlara bakılırsa Ağbal, 37 milyar liralık limitin yalnızca bütçe açığındaki artıştan kaynaklanmadığını söylüyor.
2018-2020 dönemini kapsayan OVP’de 2017’ye dair makro ve kamu maliyesi büyüklüklerinin de revize edildiğini belirtip daha önce 47 milyar TL olarak planlanan bütçe açığının 61 milyar TL’ye çıkarıldığını kaydetmiş. 14 milyar TL artmış bir açıktan söz ediyoruz yani. Aslında yasa gereği, Hazine’nin ancak bütçe açığı kadar borçlanabilmesi gerekiyor.
Gerekçeyi tek tek paylaşacağız
Maliye Bakanı, borçlanmaya limit artışı getiren maddeden bahsederken, nakit yönetiminin yalnızca bütçe nakit gelir-gider dengesine dayanmadığını söylemiş. Eklemiş:
“Hazine Müsteşarlığı’nın bir emanet nakit yönetimi var, merkezi yönetim bütçesi dışında varlıkları, gelirleri ve yükümlülükleri var. Burada 37 milyar lira ile 14 milyar lira arasındaki fark, tabii ki bu diğer yükümlülüklerden ve görevlerden kaynaklanıyor.”
Ağbal, görüşmelerde sıra bu maddeye geldiğinde Hazine Müsteşarlığı yetkililerinin 37 milyar TL borçlanma limiti artışının kaynaklarının tek tek komisyonda paylaşılacağı sözünü vermiş.
Gelin görün ki, bütçe açığını büyüten harcama artışının dayandırıldığı güvenlik ve savunma harcamaları tek başına inandırıcı olmaktan uzak.
Bütçeden önemli kaynaklar çekmesine karşın, iktidar yetkilileri, bütçe açığı artışında ve harcama yönünde, garantili Kamu Özel İşbirliği projelerinin payı konusunda susmayı tercih ediyor.
Yine bu köşede firma ve tutarlarını vererek sıklıkla işlediğim davetli ihale yöntemi, bütçe açığında ciddi pay sahibidir. Partili müteahhitlere, neredeyse haftalık hale gelen davetlerle dağıtılan yol projelerinin finansmanı için bütçeden, Karayolları ödeneği üzerinden aktarılan tutarlarda 2017’de artış var. Bu ödemelerin normal ihale yöntemiyle pekâlâ aşağıya çekilmesi mümkündü.
Ne var ki, bu tercihin partili müteahhitlere “iş” dağıtmak kadar, büyümeye etki etmesi amacıyla da kullanıldığı anlaşılıyor. Temel hak ve özgürlükleri kullanmanın kriminalize edildiği OHAL döneminde, ekonomik büyümenin düşük maliyetli istihdama dayalı inşaata dayandığı rakamlarla açık.
Çiğdem Toker / CUMHURİYET
Tasarının 37 milyar TL ek borçlanma yetkisi isteyen maddesi, ekonomiyi ve önümüzdeki 2018 bütçe tahminlerini etkileyecek önemde.
Ek borç limiti ve diğer bazı mali düzenlemelerin, “torba” ile eşzamanlı yayımlanan Orta Vadeli Plan’daki hedefleri anında eskittiğini belirtmiştik.
Şimdi de tırmandıkça kur seviyelerini de tırmandıran ABD-Türkiye krizi, OVP’nin, biraz basiret biraz da öngörü eksikliğinden kaynaklanan makro hedef talihsizliğini büyütüyor. Bu talihsizliğin kaybedeni tabii ki dar gelirliler, bedensel ve fikri emeğiyle geçinenler.
Kur artışı, özel sektörün döviz yükümlülüğünü tehdit eden bir risk. Bu gelişmenin borçlanma ihtiyacını artırması da kaçınılmaz.
Maliye Bakanı Naci Ağbal, Meclis görüşmelerinde borçlanma limitinin artırılmasının kendileri açısından öncelikli konu olduğunu söylemiş. Tutanaklara yansıyanlara bakılırsa Ağbal, 37 milyar liralık limitin yalnızca bütçe açığındaki artıştan kaynaklanmadığını söylüyor.
2018-2020 dönemini kapsayan OVP’de 2017’ye dair makro ve kamu maliyesi büyüklüklerinin de revize edildiğini belirtip daha önce 47 milyar TL olarak planlanan bütçe açığının 61 milyar TL’ye çıkarıldığını kaydetmiş. 14 milyar TL artmış bir açıktan söz ediyoruz yani. Aslında yasa gereği, Hazine’nin ancak bütçe açığı kadar borçlanabilmesi gerekiyor.
Gerekçeyi tek tek paylaşacağız
Maliye Bakanı, borçlanmaya limit artışı getiren maddeden bahsederken, nakit yönetiminin yalnızca bütçe nakit gelir-gider dengesine dayanmadığını söylemiş. Eklemiş:
“Hazine Müsteşarlığı’nın bir emanet nakit yönetimi var, merkezi yönetim bütçesi dışında varlıkları, gelirleri ve yükümlülükleri var. Burada 37 milyar lira ile 14 milyar lira arasındaki fark, tabii ki bu diğer yükümlülüklerden ve görevlerden kaynaklanıyor.”
Ağbal, görüşmelerde sıra bu maddeye geldiğinde Hazine Müsteşarlığı yetkililerinin 37 milyar TL borçlanma limiti artışının kaynaklarının tek tek komisyonda paylaşılacağı sözünü vermiş.
Gelin görün ki, bütçe açığını büyüten harcama artışının dayandırıldığı güvenlik ve savunma harcamaları tek başına inandırıcı olmaktan uzak.
Bütçeden önemli kaynaklar çekmesine karşın, iktidar yetkilileri, bütçe açığı artışında ve harcama yönünde, garantili Kamu Özel İşbirliği projelerinin payı konusunda susmayı tercih ediyor.
Yine bu köşede firma ve tutarlarını vererek sıklıkla işlediğim davetli ihale yöntemi, bütçe açığında ciddi pay sahibidir. Partili müteahhitlere, neredeyse haftalık hale gelen davetlerle dağıtılan yol projelerinin finansmanı için bütçeden, Karayolları ödeneği üzerinden aktarılan tutarlarda 2017’de artış var. Bu ödemelerin normal ihale yöntemiyle pekâlâ aşağıya çekilmesi mümkündü.
Ne var ki, bu tercihin partili müteahhitlere “iş” dağıtmak kadar, büyümeye etki etmesi amacıyla da kullanıldığı anlaşılıyor. Temel hak ve özgürlükleri kullanmanın kriminalize edildiği OHAL döneminde, ekonomik büyümenin düşük maliyetli istihdama dayalı inşaata dayandığı rakamlarla açık.
Çiğdem Toker / CUMHURİYET