Küresel kapitalizmin yapısal krizini, yönetenlerin çaresizliğini sergileyen bu kadar veri, bu kadar kısa
sürede çok ender olarak ortaya dökülür. Dünya ekonomisi 2007 krizi öncesindeki zaafları sergiliyor. IMF uzmanları, vergileme teorisine “şok” yaratan katkılar yapıyor. Başta ABD Merkez Bankası Başkanı Yellen olmak üzere, merkez bankaları başkanları, dünya ekonomisinin işleyiş dinamiklerini artık anlamadıklarını itiraf ediyorlar.
Kısacası, bu mali kriz başladığında vurguladığım gibi, bu kapitalizm bu krizden çıkamaz. Bu krizin aşılabilmesi için kapitalizmin kendini birçok açıdan yenilemesi gerekiyor. Sorun şu ki bu kapitalizmden o kapitalizme, bir büyük savaş kavşağından geçmeden giden yolun haritasına ne hükümetler ne de merkez bankaları sahip.
Yeni bir mali kriz riski
Geçen hafta yayımlanan kimi veriler, dünya ekonomisini hatta siyasi sistemini yine şiddetle sarsacak yeni bir mali krizin ufukta görünmeye başladığını düşündürüyordu.
Bu bağlamda, birinci gösterge: Mali varlıkların getirileri düşmeye devam ederken fiyatları (borsa) çok yüksek düzeyde, “volatilite indeksi” (Vix) tarihsel olarak çok düşük düzeyde geziniyor.
Örneğin IMF’nin aktardığına göre, yüzde 4’ten daha yüksek getirisi olan varlıkların tüm varlıklar içindeki payı yüzde 80 ile 15.8 trilyondan, yüzde 5 ile 1.8 trilyon dolara gerilemiş. Bu sırada kaldıraçlı (borçlanarak oluşturulmuş) krediler hızla artarken G20 ülkelerinde toplam borçları 135 trilyon dolarla, ulusal hasılalarının toplamının yüzde 235’ine yükselmiş. Her iki alanda da oranlar kriz öncesi seviyeleri yakalamış durumda.
Bu sırada dünya borsaları tarihsel olarak son derecede yüksek seviyelerde dolaşıyorlar. Yine bu sırada, resmi işsizlik oranları “düşerken” ne ücretlerde bir artış gözlenebiliyor ne de krizden bu yana 12+ trilyon dolar mali genişlemeye karşın enflasyonda bir artış. Bu sırada ekonomistler yine, “Philips Eğrisi”nin (işsizlik oranlarıyla enflasyon oranları arasında ters bir ilişki olduğunu iddia eder) kırıldığından söz etmeye başladılar aynı 1970’lerin başında egemen ekonomik model çökerken olduğu gibi.
Model çürümüş
“Philips Eğrisi” kırılır, bir kenara konurken, yerine 1980’lerden bugüne kadar “Laffer Eğrisi” diye bilinen bir fantezi geçiyordu. Bu fanteziye göre, vergiler azaldıkça ekonomik büyüme ve devlet gelirleri de artar. Vergiler arttıkça da büyüme düşeceğinden devlet gelirleri de düşer. Bu fantezi sayesinde, OECD ülkelerinde, en üst gelir diliminde vergi oranları 1982’de yüzde 62’den 2015’te yüzde 35’e gerilemiş.
Anlaşılan, IMF uzmanları, şimdi artık müstehcenleşen “Laffer Eğrisi” fantezisini de terk ediyorlar. Geçen hafta yayımlanan bir IMF çalışması, “vergi teorisine göre” en üst gelir dilimlerinin vergilerini, büyüme oranları olumsuz yönde etkilenmeden artırarak, gelir dağılımında iyileşme sağlanabilir diyor.
İngiltere’de İşçi Partisi, IMF’nin bu saptamasıyla kendi ekonomik programı arasındaki benzerliği, haklı olarak vurgulamakta gecikmedi. The Economist her zaman olduğu gibi yine gelişmelerin gerisinde kalarak, “ama IMF onu demek istemedi” filan diye gevelerken, Başbakan Theresa May, “Bir siyasi mutabakat var sanıyorduk. Jeremy Corbyn bunu değiştirdi” deyiverdi. Financial Times’dan Philips Stephens de, “Popülizm nasıl önlenebilir” başlıklı yorumunda “bugünkü adaletsiz modeli savunmaktan vazgeçmeyi”... yeni vergilerlesosyal harcamalara kaynak yaratmak için, “dev şirketlerin üzerine gitmeyi” savunuyordu.
Gelin görün ki, “bu adaletsiz model nasıl değişecek” sorusunun cevabını kimse bilmiyor. Financial Times, Washington’da toplanan Merkez Bankası başkanlarına atıfla, “ekonomik modelleri iflas ediyor, faiz ve para politikalarının ekonomi üzerindeki etkilerini anlayabildiklerine ilişkin kuşkular artıyor” diyor ve ABD Merkez Bankası Başkanı’ndan “temel teorik model çekirdeğine kadar çürümüş olabilir, orasını burasını kurcalamaya çalışmak belki de nafiledir” saptamasını aktarıyor. Evet, Yeni bir model, yeni bir uzlaşma aranıyor!
Ergin Yıldızoğlu / CUMHURİYET
sürede çok ender olarak ortaya dökülür. Dünya ekonomisi 2007 krizi öncesindeki zaafları sergiliyor. IMF uzmanları, vergileme teorisine “şok” yaratan katkılar yapıyor. Başta ABD Merkez Bankası Başkanı Yellen olmak üzere, merkez bankaları başkanları, dünya ekonomisinin işleyiş dinamiklerini artık anlamadıklarını itiraf ediyorlar.
Kısacası, bu mali kriz başladığında vurguladığım gibi, bu kapitalizm bu krizden çıkamaz. Bu krizin aşılabilmesi için kapitalizmin kendini birçok açıdan yenilemesi gerekiyor. Sorun şu ki bu kapitalizmden o kapitalizme, bir büyük savaş kavşağından geçmeden giden yolun haritasına ne hükümetler ne de merkez bankaları sahip.
Yeni bir mali kriz riski
Geçen hafta yayımlanan kimi veriler, dünya ekonomisini hatta siyasi sistemini yine şiddetle sarsacak yeni bir mali krizin ufukta görünmeye başladığını düşündürüyordu.
Bu bağlamda, birinci gösterge: Mali varlıkların getirileri düşmeye devam ederken fiyatları (borsa) çok yüksek düzeyde, “volatilite indeksi” (Vix) tarihsel olarak çok düşük düzeyde geziniyor.
Örneğin IMF’nin aktardığına göre, yüzde 4’ten daha yüksek getirisi olan varlıkların tüm varlıklar içindeki payı yüzde 80 ile 15.8 trilyondan, yüzde 5 ile 1.8 trilyon dolara gerilemiş. Bu sırada kaldıraçlı (borçlanarak oluşturulmuş) krediler hızla artarken G20 ülkelerinde toplam borçları 135 trilyon dolarla, ulusal hasılalarının toplamının yüzde 235’ine yükselmiş. Her iki alanda da oranlar kriz öncesi seviyeleri yakalamış durumda.
Bu sırada dünya borsaları tarihsel olarak son derecede yüksek seviyelerde dolaşıyorlar. Yine bu sırada, resmi işsizlik oranları “düşerken” ne ücretlerde bir artış gözlenebiliyor ne de krizden bu yana 12+ trilyon dolar mali genişlemeye karşın enflasyonda bir artış. Bu sırada ekonomistler yine, “Philips Eğrisi”nin (işsizlik oranlarıyla enflasyon oranları arasında ters bir ilişki olduğunu iddia eder) kırıldığından söz etmeye başladılar aynı 1970’lerin başında egemen ekonomik model çökerken olduğu gibi.
Model çürümüş
“Philips Eğrisi” kırılır, bir kenara konurken, yerine 1980’lerden bugüne kadar “Laffer Eğrisi” diye bilinen bir fantezi geçiyordu. Bu fanteziye göre, vergiler azaldıkça ekonomik büyüme ve devlet gelirleri de artar. Vergiler arttıkça da büyüme düşeceğinden devlet gelirleri de düşer. Bu fantezi sayesinde, OECD ülkelerinde, en üst gelir diliminde vergi oranları 1982’de yüzde 62’den 2015’te yüzde 35’e gerilemiş.
Anlaşılan, IMF uzmanları, şimdi artık müstehcenleşen “Laffer Eğrisi” fantezisini de terk ediyorlar. Geçen hafta yayımlanan bir IMF çalışması, “vergi teorisine göre” en üst gelir dilimlerinin vergilerini, büyüme oranları olumsuz yönde etkilenmeden artırarak, gelir dağılımında iyileşme sağlanabilir diyor.
İngiltere’de İşçi Partisi, IMF’nin bu saptamasıyla kendi ekonomik programı arasındaki benzerliği, haklı olarak vurgulamakta gecikmedi. The Economist her zaman olduğu gibi yine gelişmelerin gerisinde kalarak, “ama IMF onu demek istemedi” filan diye gevelerken, Başbakan Theresa May, “Bir siyasi mutabakat var sanıyorduk. Jeremy Corbyn bunu değiştirdi” deyiverdi. Financial Times’dan Philips Stephens de, “Popülizm nasıl önlenebilir” başlıklı yorumunda “bugünkü adaletsiz modeli savunmaktan vazgeçmeyi”... yeni vergilerlesosyal harcamalara kaynak yaratmak için, “dev şirketlerin üzerine gitmeyi” savunuyordu.
Gelin görün ki, “bu adaletsiz model nasıl değişecek” sorusunun cevabını kimse bilmiyor. Financial Times, Washington’da toplanan Merkez Bankası başkanlarına atıfla, “ekonomik modelleri iflas ediyor, faiz ve para politikalarının ekonomi üzerindeki etkilerini anlayabildiklerine ilişkin kuşkular artıyor” diyor ve ABD Merkez Bankası Başkanı’ndan “temel teorik model çekirdeğine kadar çürümüş olabilir, orasını burasını kurcalamaya çalışmak belki de nafiledir” saptamasını aktarıyor. Evet, Yeni bir model, yeni bir uzlaşma aranıyor!
Ergin Yıldızoğlu / CUMHURİYET