Sultan şikayetçi olmuş; devlet eliyle yurtdışına gönderilen zevat eğitilip biraz eleştirel düşünce falan öğrenen, yaratıcılıkla ve hasbelkader işleyen demokratik teamüllerle tanışınca dönüp başa bela olmuş.
Allah benim gibilerden razı olsun; yani devlet eliyle gitmeyip yurtdışından burs alıp gitmiş ve de geri dönmemiş ve illaki başa bela olmamışlardan. Haberiniz olsun bu aralar bu dönmeyenlerin sayısı oldukça arttı. Bence alınacak acil tedbirlerden birisi devlet eliyle yurtdışına gönderilmişlerin tazminat maddesini iptal etmek olacaktır. Böylelikle dönmez ve başa bela olmazlar.
Sultan yine de ilerleme, çığır açma, liderlik istiyor ve bunun için de yurtdışına gönderilenlerin seferber olup geri gelmesini istiyor. Herhalde bundan sonraki inşaat projeleri, kitleler halinde dönecekler için ‘demir kapı kör pencere’ temalı olacak.
Yanlış anlaşılmasın Osmanlı sultanlarından bahsediyoruz. Özellikle Tanzimat ile birlikte hızlanan Batılılaşma çabaları çerçevesinde imparatorluğun son yüzyılında kabaca bin kadar öğrenci Avrupa’ya yollanmış ve bunların önemli bir kısmı memlekete geri dönüp önemli görevlerde bulunmuşlar. Bir kısmı haliyle başa bela olmuş ve Osmanlı Devleti sadece yükselmiş ve hiç duraklayıp, gerileyip dağılmamış.
Atatürk döneminde de benzer bir uygulama ve umut var ama sayılar görece daha yüksek. Daha yakın dönemde ise bu sayılar hem kendi hem devlet imkanı ile gidenler dikkate alındığında on binlerle ifade edilecek düzeylere ulaştı. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı geçtiğimiz Ağustos ayında 1224 öğrenci daha gönderileceğini ilan etti.
“Batının teknolojisini alalım, ahlakını almayalım” demekle olmuyor tabii bu teknoloji dediğin meret ahlak dahil satılıyor. Hem jet motoru teknolojisi görelim hem de Müslüman kültürü alalım dediğinizde Suudi Arabistan modeli kalıyor geriye. Oraya giden dönünce başa bela olmaz diye bir garanti yok. Suudiler daha geçenlerde sinemayı serbest bırakmış. Maazallah demokrasi fitnesi orayı da kavurabilir.
Yurtdışına öğrenci gönderilmesi çok riskli. Ahlak bozulur, geri dönmezler, dönseler sultanlık, başkanlık sistemleri karıştırır başa bela olurlar. Yurtdışından kimse geri döndürülmeye de çalışılmasa daha iyi. Hem masraflı, hem kim gelecek şimdi. Bir de bunlara gel dediniz mi bir havalara girerler falan. Uğraşılmaz kısacası. İngilizi Amerikalıyı getirmek de olmaz. Bin türlü mesaj kaygısı ile yok demokrasiniz, yok hapisteki gazeteciler diye başımızın etini yerler. Hem kesin ajan gönderirler daha çok başa bela olurlar. Rus falan desek onlara da güven olmaz. Şimdi iyiyiz ama şu sıcak sulara inme planı var ya... Zaten Putin’in de cezaevi nüfus kalitesi oldukça yüksek sayılır... En iyisi bulaşmamak.
Aklıma daha hesaplı ve kısa bir yol geliyor ama ona da siz yanaşmazsınız. Hani şu hapishane nüfusunu bir tarasak acaba aralarında iyi eğitimli hoca falan olacak kıvamda kimse var mıdır bir incelesek? 1000 kişi falan bulsak bir iki tane yüksek teknoloji enstitüsü kurabiliriz gibime geliyor.
İkinci alternatif daha kolay aslında. Bir anda demokrasiye geçiyorsunuz ve güçler ayrılığı, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, aflar falan derken... Hoop bir bakmışsınız imzacı falan filan tıpış tıpış geri gelmiş. İsviçreli bilim adamları da arkalarından gelmiş... Gerçi bu da zor iş. Adil seçimler falan... Uff, fikri bile kafa ağrıtıyor.
Neyse uzatmayalım şimdilik Jön Türkler, Jön Kürtler ve daha bilumum Jönler yurtdışından bildirmeye devam edecek.
İyi haftalar ve bol şanslar.
İBRAHİM SİRKECİ / BİRGÜN
Allah benim gibilerden razı olsun; yani devlet eliyle gitmeyip yurtdışından burs alıp gitmiş ve de geri dönmemiş ve illaki başa bela olmamışlardan. Haberiniz olsun bu aralar bu dönmeyenlerin sayısı oldukça arttı. Bence alınacak acil tedbirlerden birisi devlet eliyle yurtdışına gönderilmişlerin tazminat maddesini iptal etmek olacaktır. Böylelikle dönmez ve başa bela olmazlar.
Sultan yine de ilerleme, çığır açma, liderlik istiyor ve bunun için de yurtdışına gönderilenlerin seferber olup geri gelmesini istiyor. Herhalde bundan sonraki inşaat projeleri, kitleler halinde dönecekler için ‘demir kapı kör pencere’ temalı olacak.
Yanlış anlaşılmasın Osmanlı sultanlarından bahsediyoruz. Özellikle Tanzimat ile birlikte hızlanan Batılılaşma çabaları çerçevesinde imparatorluğun son yüzyılında kabaca bin kadar öğrenci Avrupa’ya yollanmış ve bunların önemli bir kısmı memlekete geri dönüp önemli görevlerde bulunmuşlar. Bir kısmı haliyle başa bela olmuş ve Osmanlı Devleti sadece yükselmiş ve hiç duraklayıp, gerileyip dağılmamış.
Atatürk döneminde de benzer bir uygulama ve umut var ama sayılar görece daha yüksek. Daha yakın dönemde ise bu sayılar hem kendi hem devlet imkanı ile gidenler dikkate alındığında on binlerle ifade edilecek düzeylere ulaştı. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı geçtiğimiz Ağustos ayında 1224 öğrenci daha gönderileceğini ilan etti.
“Batının teknolojisini alalım, ahlakını almayalım” demekle olmuyor tabii bu teknoloji dediğin meret ahlak dahil satılıyor. Hem jet motoru teknolojisi görelim hem de Müslüman kültürü alalım dediğinizde Suudi Arabistan modeli kalıyor geriye. Oraya giden dönünce başa bela olmaz diye bir garanti yok. Suudiler daha geçenlerde sinemayı serbest bırakmış. Maazallah demokrasi fitnesi orayı da kavurabilir.
Yurtdışına öğrenci gönderilmesi çok riskli. Ahlak bozulur, geri dönmezler, dönseler sultanlık, başkanlık sistemleri karıştırır başa bela olurlar. Yurtdışından kimse geri döndürülmeye de çalışılmasa daha iyi. Hem masraflı, hem kim gelecek şimdi. Bir de bunlara gel dediniz mi bir havalara girerler falan. Uğraşılmaz kısacası. İngilizi Amerikalıyı getirmek de olmaz. Bin türlü mesaj kaygısı ile yok demokrasiniz, yok hapisteki gazeteciler diye başımızın etini yerler. Hem kesin ajan gönderirler daha çok başa bela olurlar. Rus falan desek onlara da güven olmaz. Şimdi iyiyiz ama şu sıcak sulara inme planı var ya... Zaten Putin’in de cezaevi nüfus kalitesi oldukça yüksek sayılır... En iyisi bulaşmamak.
Aklıma daha hesaplı ve kısa bir yol geliyor ama ona da siz yanaşmazsınız. Hani şu hapishane nüfusunu bir tarasak acaba aralarında iyi eğitimli hoca falan olacak kıvamda kimse var mıdır bir incelesek? 1000 kişi falan bulsak bir iki tane yüksek teknoloji enstitüsü kurabiliriz gibime geliyor.
İkinci alternatif daha kolay aslında. Bir anda demokrasiye geçiyorsunuz ve güçler ayrılığı, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, aflar falan derken... Hoop bir bakmışsınız imzacı falan filan tıpış tıpış geri gelmiş. İsviçreli bilim adamları da arkalarından gelmiş... Gerçi bu da zor iş. Adil seçimler falan... Uff, fikri bile kafa ağrıtıyor.
Neyse uzatmayalım şimdilik Jön Türkler, Jön Kürtler ve daha bilumum Jönler yurtdışından bildirmeye devam edecek.
İyi haftalar ve bol şanslar.
İBRAHİM SİRKECİ / BİRGÜN