15 Mart 2022 Salı

KISA KISA GÜNDEM (15 MART 2022)

 


1- Fikret Orman'a 305 milyon liralık dava(SOL)

Beşiktaş Futbol Yatırımları AŞ'nin üç üyesi, ibra edilmeyen eski başkan Fikret Orman'a karşı dava açtı. Üyeler, Orman'ın kulübe 305 milyon lira ödemesini istiyor. Beşiktaş’ın eski başkanı Fikret Orman hakkında kulübü zarara uğrattığı gerekçesiyle yeni bir dava daha açıldı. 2 yıllık zaman aşımına karşı harekete geçen ve söz konusu davayı açan Beşiktaş Futbol Yatırımları AŞ hissedarlarından Emre Göllü, Ozan Biber ve Çağrı Göksel adına açıklama yapan avukat Aker Çıtak, “Beşiktaş yönetiminin 9.1.2022 tarihine kadar açması gerekip açmadığı ‘tazminat’ davasını, BJK AŞ hissedarı 3 üyemiz yasal süresinde açtılar” dedi.('Fikret Orman'dan 305 milyon lirayı alacağız') Çıtak, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada “Davayı kazanırsak 305 milyon lira Fikret Orman’dan alınıp Beşiktaş’a ödenecek. Tüm Beşiktaşlıların desteğini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.(Futbol AŞ'de iki dönem için ibra edilmedi) Beşiktaş Futbol Yatırımları AŞ’nin 2019 ve 2020 genel kurullarında yapılan oylamalarda toplamda 2 ayrı dönem için ibra edilmemişti. Orman, önce 1 Mayıs 2018-31 Mayıs 2019, daha sonra da 1 Haziran 2019-21 Ekim 2019 dönemi için ibra edilmemişti.

2-CHP'li Belediye Başkanı: 'Hatay adım adım Suriye’ye gidiyor' (SOL)

CHP'li Hatay Belediye Başkanı Savaş, 'Önlem alınmaması halinde 12 yıl sonra Hatay Suriyeli bir başkana teslim edilecek' dedi. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, kentte Suriyeli nüfus arttığını belirterek Suriyelileri hedef alan açıklamalarda bulundu. Suriyeli nüfus patlaması yaşandığını söyleyen Savaş “Suriyeliler'e vatandaşlık, seçme ve seçilme hakkı verilmesi büyük hata oldu. Böyle giderse biz azınlığa düşeceğiz. 12 yıl sonra Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Suriyeli olacak. Toprak almaları yasak ama Türk ortakları üzerinden ara senediyle sürekli toprak alıyorlar. Uyarıyorum, 'Hatay gidiyor'" dedi.  Sözcü'de yer alan habere göre, Savaş, şöyle konuştu: “Reyhanlı'da Suriyeli aday olsaydı seçimi açık farkla kazanırdı. Birçok ilçede denge değişiyor. Türk vatandaşları 12 yıl geçmeden KKTC'de vatandaş olamıyor. Suriyeli niye hemen vatandaş oluyor. Atatürk'ün milli sınırlara kattığı son yer burası. Bu coğrafyada zemin kaygan. Hatay giderse her yer gider. Hatay elden gitmesin diye mücadele veriyoruz. Ancak tek başıma ben çözemem, bu milli mücadeleyi asıl Ankara vermeli. Tanju Özcan Bey (Bolu Belediye Başkanı) kadar sert konuşmuyorum, ama burada durum hiç iyiye gitmiyor.  Hatay'da ihracat, ithalat, altın ticareti Suriyelilerin elinde. Çok zenginleştiler. Kazandıkları parayla tarla, arsa, ev alıyorlar. Suriyeli'ye toprak satışı yasak. Vatandaş olan konut alıyor. Olmayanlar bu yasağı ara senediyle deliyor. Ara senediyle ticari ortağının üzerine arsaları, arazileri, tarlaları alıyorlar. Ablam müteahhitten ev aldı, sahibi Suriyeli çıktı. Her yerdeler."

3-AKP'nin Türkan Saylan düşmanlığı: İsminin hiçbir sokağa verilmesine müsaade etmeyeceğiz (SOL)

AKP'nin İBB Grup Sözcüsü Faruk Gökkuş, Beşiktaş'ta 'Karakavak Sokak'ın adının 'Türkan Saylan Sokağı' olarak değiştirilmesi teklifine "Bu şehirde hiçbir sokağa verilmesine burada olduğumuz sürece müsaade etmeyeceğiz" sözleriyle karşı çıktı.  Gerçek Gündem'in haberine göre, Gökkuş, "Çok net AK Parti ve Cumhur İttifakı'nın görüşlerini belirteceğim. Cumhur İttifakı olarak kendi dünya görüşümüzle, değerlerimizle kavgalı, sözde aydın hiçbir kişinin isminin bu şehirde hiçbir sokağa verilmesine burada olduğumuz sürece müsaade etmeyeceğiz. Sizlere de tavsiyem, vefa göstereceğim derken bu kişinin ismini tartışmaya açarak ruhuna azap vermeyin" dedi.

4- Bir TÜGVA uğruna ne ataklar yapılıyor! AKP İBB'nin elindeki kıymetli arazi için harekete geçti(Yeniçağ)

İBB Meclisi’nin mart ayı toplantılarının ilk gününde AKP’den TÜGVA atağı geldi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu N. Bilal Erdoğan, AKP’li Esenler Belediye Başkanı M.Tevfik Göksu, AKP İstanbul İl Başkanı O. Nuri Kabaktepe gibi isimlerin “Yüksek İstişare Kurulu” üyesi olduğu TÜGVA Genel Merkezi’nin arka bahçesi için önerge hazırlandı. AKP’li İBB Meclis üyeleri Ahmet Hamdi Gürbüz, Ömer Faruk Kalaycı, Seçkin Turan ve Mehmet Er’in imzasını taşıyan önergede şöyle denildi: “İBB Meclis Başkanlığı’na. Konu tahsis. İBB mülkiyetinde bulunan Eyüpsultan ilçesi Defterdar Mahallesi 101 ada 13, 14, 15, 16 ve 18 parsel sayılı taşınmazların 10 yıl süreyle Eyüpsultan Belediyesi’ne bedelsiz tahsisi ilişkin teklifimizin 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 21. Maddesi ve belediye meclisi çalışma yönetmeliğinin 8. Maddesi gereğine gündeme alınarak Hukuk Komisyonu’na havalesini arz ederiz.” CHP ve İyi Partili üyelerin ret oyu verdiği önerge, çoğunluk oyuna sahip AKP’li üyelerin oylarıyla Hukuk Komisyonu’na havale edildi.

5-Cengiz’e dev ihale. Bakın nerenin ihalesini kaptı(Yeniçağ)

Kamudan en çok ihale alan ve 5'li çete olarak adlandırılan inşaat firmaları ihaleye doymuyor. İktidarla yakın ilişkileri olan Cengiz Holding'e bir dev ihale daha verildiği ortaya çıktı.(5'Lİ ÇETE MİLLET BAHÇESİ İHALESİNİ KAPTI) CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır 2020 yılında, 21/b kapsamında pazarlık usulü ile yapılan Rize İyidere Lojistik Limanı İhalesi’nin, 1 milyar 370 milyon liraya Cengiz İnşaat ile Yapı ve Yapı İnşaat İş Ortaklığı'na verildiğini hatırlattı. "Rize Belediyesi, İyidere Lojistik Limanı’na 20 kilometre uzaklıktaki millet bahçesi ile ilişkili olan ‘Rize Millet Bahçesi Kıyı Koruma Yapısı Uygulama Projesi’nin yapımı işi için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü’ne 17.06.2021 tarihinde talep yazısı yazmıştır. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü 25.06.2021 tarihli yazı ile Rize Millet Bahçesi Kıyı Koruma Yapısı Uygulama Projeleri işinin “Rize İyidere Lojistik Limanı İnşaatı” bünyesinde ilave iş olarak yapılacağını bildirmiştir. Daha sonra bu kıyı koruma projeleri “İyidere Lojistik Limanı İnşaatı” işine ilave olarak yapılması, Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü'nce onaylanmıştır" diyen Başarır, "Böylece Cengiz İnşaat’a ihalesiz bir şekilde Rize Millet Bahçesi Kıyı Koruma Yapısı Uygulama Projesi verilmiştir" ifadelerini kullandı. Başarır konuya ilişkin şunları söyledi:(2020'DE 98 MİLYON LİRALIK İŞ 2022'DE 250 MİLYON LİRA) "İyidere Lojistik Limanı İnşaatı işinin sözleşme bedeli 1 milyar 370 milyon TL’den, yüzde 7,16 oranındaki artış ile 1 milyar 468 milyon TL’ye çıkarılmıştır. Böylece iktidar, 'Beşli Çete’den biri olan Cengiz İnşaat’a 98 milyon liralık bir kıyak daha yapmıştır. Bu 98 milyon TL’lik artış 2020 yılı birim fiyatları ile yapılmıştır. Ancak bu bedel 2022 birim fiyatları ile yapıldığında yaklaşık 250 milyon TL’yi bulmaktadır.”

6-Hıncal Uluç yağcılıkta Mehmet Barlas’ı solladı(Yeniçağ)

Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, 15 Mart 2022, “Krizde bir ‘Dünya Lideri’ yarattık!..” başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a övgüler düzdü.   Uluç, “Oy vermeyin. Ama dünyanın, bugünkü çok ama çok kritik ortamında bir "Dünya Lideri" olarak ortaya çıktığını ve nerdeyse tüm barış isteyen dünyanın gözleri ve umutlarının onun üzerinde olduğunu kabul edin.” dedi.(https://www.sabah.com.tr/yazarlar/uluc/2022/03/15/krizde-bir-dunya-lideri-yarattik)

7- Açlık sınırı asgari ücreti geçti | BİSAM: Açlık sınırı 4 bin 330 TL, yoksulluk sınırı 14 bin 978 TL(Evrensel)

BİSAM, dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarının 4 bin 330 lira olduğunu açıkladı. Yoksulluk sınırı 14 bin 978 lira olarak gerçekleşti. Buna göre açlık sınırı asgari ücreti geçti. Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi BİSAM, Şubat ayı açlık yoksulluk sınırı verilerini açıkladı. Rapora göre, yetişkin bir erkeğin sağlıklı bir biçimde beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 1.171 lira. Bu değer yetişkin bir kadın için 1.112, 15-18 yaş bir genç için 1.229, 4-6 yaş arası bir çocuk için 807 lira. Sağlıklı bir biçimde beslenmenin toplam aile bütçesine maliyeti ise 4 bin 330 lira olarak tespit edildi. Bu tutar söz konusu ailenin sadece gıda için yapması gereken zorunlu harcama tutar. Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı ise 14 bin 978 liraya ulaştı.(SAĞLIKLI BESLENME İÇİN EN ÖNEMLİ HARCAMA KALEMİ SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ) Günlük harcamalarda Şubat 2022’de en yüksek maliyet grubunu süt ve süt ürünleri grubu 48.19 liralık harcama gereksinimi ile oluşturdu. Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı ise 27.69 lira oldu. Sebze ve meyve için yapılması gereken günlük harcama tutarı bir ayda 5.19 lira artarak 23.88 liraya ulaştı. Ekmek için yapılması gereken harcama tutarı günlük 11.09 lira oldu. Katı yağ ve sıvı yağ için ise 10.13 liralık masraf, yumurta için 2.80, şeker, bal, reçel ve pekmez vb. için ise 6,72 lira harcama yapılması gerekiyor. Geçtiğimiz ay meyve sebze için yapılması gereken günlük harcama tutarı 18.69 lira iken, 5.19 lira artmıştır. Bu artışın aile bütçesine ilave yükü aylık 156 lira oldu.(SEBZE VE MEYVENİN PAYI YÜKSELDİ) Daha dar bir gruplandırmaya göre harcamalarda süt ve süt ürünlerinin payı yüzde 33.4 ile en yüksek paya sahip olduğu görüldü. Et, yumurta ve kurubaklagil grubunun payı yüzde 27.8 ile ikinci sırada yer aldı. Sebze ve meyvenin harcamalar içindeki payı yüzde 16.5 oldu. Geçtiğimiz ay bu oran yüzde 13.6'ydı. Ekmek, makarna vb. için ise pay yüzde 10.6 oldu. Diğer gıda harcamalarının toplam içindeki payı ise yüzde 11.7 oldu. 

8-Buca Metrosu'nun ihale kararı iptal edildi(Cumhuriyet)

İzmir 4’üncü İdare Mahkemesi İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı Buca Metrosu ihalesindeki kararı iptal etti. Karara ilişkin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamada, "Söz konusu karar belediyemiz tarafından, 15 gün içerisinde yürütmenin durdurulması ve duruşma talepli olarak Danıştay nezdinde temyiz edilecektir" denildi.(
https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/buca-metrosunun-ihalesi-iptal-edildi-1916171)

9- EPGİS, adli süreç nedeniyle fiyat duyurusuna ara verdi(Cumhuriyet)

Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası (EPGİS), sosyal medyadan yaptığı açıklamayla haklarında başlatılan adli süreç nedeniyle fiyat duyurusu faaliyetlerine ara verildiğini duyurdu. Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası (EPGİS) artık akaryakıta gelen zamları duyurmayacağını açıkladı. EPGİS, “Bu hafta başında sendikamız aleyhine suç duyurusunda bulunulmuş ve süreç adli makamlara intikal etmiştir” açıklaması yaptı. Sosyal medyada petrol fiyatlarının düşüşüne rağmen fiyatların aşağı indirilmemesine yönelik tepkilere ilişkin açıklama yapan sendika, Adli sürecin selameti açısından sosyal medyada üyelerimize ve kamuoyuna fiyat duyurusu faaliyetlerine hafta başından bu yana ara verilmiştir” bilgisini paylaştı.(NE OLMUŞTU?) Akaryakıta altı gün üst üste gelen zamlar yurttaşı isyan ettiriyor. Zamları Twitter üzerinden duyuran EPGİS, 9 Mart’ta benzine 79 kuruş, motorine 2 lira 25 kuruş zam geldiğini açıklamıştı. Sendika daha sonra ‘zamların ürün fiyatlarının bugün büyük oranlı düşüş göstermesi doğrultusunda kaynağından iptal edildiğini’ bildirmişti. EPGİS ayrıca daha önce “Yapılan ve iptal edilen zam hakkında, hakkımızda savcılığa suç duyurusunda bulunmasını talep ediyoruz” yönünde açıklama yapmıştı.

10-Rusya, Avrupa Konseyi'nden çıktı(SOL)

Rusya Dışişleri Bakanlığı, Rusya’nın resmi olarak Avrupa Konseyi’nden çıktığını, ancak konsey üyeleriyle işbirliğine açık kaldığını belirtti. Sputnik'in haberine göre, Rusya Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, “Rusya, Avrupa Konseyi’nden ayrılmasına rağmen, örgüt üyeleriyle, karşılıklı çıkar arz eden konularda ve katılımı sürdürmeye karar verdiğimiz sözleşmeler çerçevesinde, pragmatik ve eşit işbirliğine açık kalıyor” ifadelerine yer verildi. Açıklamada, sorumluluğun Rusya’yı bu adıma zorlayanlara ait olduğu belirtildi.










Maçoğlu'ndan 'Tunceli modeli Urfa'da olmaz' diyen AKP'li Belediye Başkanı'na yanıt + AKP'li belediye başkanı: Komünist Başkan'dan proje istedim, Tunceli modeli Urfa'da olmaz / SOL

 


Maçoğlu'ndan 'Tunceli modeli Urfa'da olmaz' diyen AKP'li Belediye Başkanı'na yanıt 

Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinin AKP’li Belediye Başkanı Mehmet Yalçınkaya, "Komünist Başkan'dan proje istedim, Tunceli modeli Urfa'da olmaz. Alevi inancı çok sağlam bir inanç. Ben versem ne mazotu alabilirim, ne nohutu alabilirim" açıklamasında bulunmuştu.

TELE1’de Betül Begümhan Aydoğan’ın sunduğu Gün Ortası programına konuk olan Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, konuya dair şöyle konuştu:

"Sayın başkan Alevi inancı diyor ama biz öyle bakmıyoruz. Yerel yönetim halk ile birlikte karar aldığı andan itibaren herkesi bu işin parçası yapabilir. Nasıl çalışma yaptığınızı halka anlatırsanız onları ikna edebilirsiniz. Niçin yaptığınız önemli. Üreticilere mazot, gübre verilmesi lazım. Su ücretsiz olmalı. Bu ülke tarım ülkesi. Sadece Çukurova, Harran, Iğdır’da bile Türkiye dışında birkaç ülkenin bile ihtiyacını karşılayabiliriz. Ukrayna ve Rusya savaşında bile buğday kaygısı düşünmemiz ayıp."

                                                                        ***

AKP'li belediye başkanı: Komünist Başkan'dan proje istedim, Tunceli modeli Urfa'da olmaz 

Şanlıurfa Akçakale ilçesinin AKP’li Belediye Başkanı Mehmet Yalçınkaya, geçtiğimiz günlerde Urfa'da yayın yapan Edessa kanalının Gündem Özel Programı'na konuk oldu. 

Artı Gerçek'te yer alan habere göre, yayında yapımcı Şeref Toprak'ın, “Tunceli benzeri projeler mi uyguluyorsunuz?” sorusunu yanıtlayan Yalçınkaya şunları söyledi:

“Gittim ben. Tunceli Belediye Başkanı ile de görüştüm. Dedim ki, ya çıkar senin şu modelini. Belki bize bir faydası olur. Çıkardı adam. Şimdi adam nohutu vermiş, mazotu vermiş. 5 dönümde nohut ekecek. Hasatta geri getirecek. Şimdi bu model burada işlemez kardeşim. Alevi inancı çok sağlam bir inanç. Yani, hakkı, hukuku bilen adamlar. Adam biliyor. 5 dönüm nohut ekecek. Gitti, beş dönümün nohutunu aldı, mazotunu aldı. Getirip veriyor, başkan da pazarlıyor. Parasını veriyor, kârını veriyor. Şimdi ben versem ne mazotu alabilirim, ne nohutu alabilirim. ‘Ne olmuş baba yani bize 5 kilo nohut verdin diye başımıza her gün kakirsin’ derler. Bu Tunceli modeli burada olmaz. Biz kendimize göre model bulmalıyız. Gittim, inceledim yani her şeyi.”

SOL

TARİHTE BUGÜN (15 MART)

        


OLAYLAR

  • 1820 - MaineAmerika Birleşik Devletleri'ne katılarak ülkenin 23. eyaleti oldu.
  • 1848 - 1848 Macar Devrimi patlak verdi.
  • 1892 - Liverpool FC kuruldu.
  • 1917 - II. Nikolay, kardeşi Mihail lehine tahtta çekildi.
  • 1919 - Merzifon işgal edildi.
  • 1920 - Birleşik Krallık otoriteleri, İstanbul'da yüz elli kişiyi tutukladı.
  • 1921 - Osmanlı eski Sadrazamı Talat PaşaErmeni kırımı'nda rolü olduğu gerekçesiyle Berlin'de 23 yaşındaki Soğomon Tehliryan tarafından öldürüldü.
  • 1928 - 15 Mart Olayı başladı. Japon İmparatorluğu'nda çok sayıda komüniste tutuklama kararı çıkarıldı.
  • 1933 - Almanya'da HitlerIII. Reich'ı ilan etti.
  • 1938 - SSCB'de olağanüstü mahkemede ölüm cezasına çarptırılan, aralarında Ekim Devrimi'nin önderlerinden Nikolay Buharin'in de bulunduğu 18 kişinin cezaları infaz edildi.
  • 1939 - Cumhurbaşkanı Emil HáchaNazi Almanyası'nın İkinci Çekoslovak Cumhuriyeti'ni ilhakını kabul etti ve Bohemya ve Moravya Protektorası ilan edildi.
  • 1945 - II. Dünya Savaşı: Sovyet güçleri Yukarı Silezya'yı Alman güçlerinden temizlemek için taarruz başlattı.
  • 1946 - Mahir Çayan, Türk devrimci ve THKP-C lideri (ö. 1972)
  • 1947 - Son Telgraf gazetesi hakkında, seçim kurulları tarafından verilen ilanları bütün baskılarında kullanmadığı gerekçesiyle soruşturma açıldı.
  • 1949 - Meclis'te bir konuşma yapan Rize Milletvekili Fahri Kurtuluş, Lermontov'un 110 yıl önce yazdığı ve 1945'te Türkçe'ye çevrilen bir kitapta milli duygularımızı rencide eden bölümler olduğunu söyleyerek, bu bölümlerin kitaptan çıkarılmasını istedi Fahri Kurtuluş, 110 yıl önce yazılmış kitaptan bölüm çıkarılmasını garipseyen ve bu yolda yayın yapan Cumhuriyet gazetesinin sahiplerini de ağır bir dille eleştirdi.
  • 1951 - İsveç'teki yarışmalar sırasında bir saat hırsızlığına karıştıkları gerekçesiyle 6 ay müsabakalara katılmaları yasaklanan güreşçiler Ali Yücel ile Bektaş Can'ın cezaları, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü Merkez Danışma Kurulu'nca süresiz boykota çevrildi.
  • 1953 - İstanbul Tekstil Sendikaları'nın Zeytinburnu Çimento Fabrikası işçilerinden 53'ünün işten çıkarılmasını ve tazminatlarının ödenmemesini protesto etmek için Taksim'de yapmak istedikleri mitinge izin verilmedi.
  • 1955 - Tiyatro sanatçısı Muammer Karaca'nın yaptırdığı "Karaca Tiyatrosu" İstiklal Caddesi Sular İdaresi Sokağında açıldı.
  • 1961 - Güney AfrikaMilletler Topluluğu'ndan ayrıldı.
  • 1961 - Turkish Daily News kuruldu. 3 Kasım 2008'den itibaren Hürriyet Daily News adını aldı.
  • 1964 - Sinema yıldızı Elizabeth Taylor ile oyuncu Richard Burton evlendi.
  • 1970 - 32. hükümet olarak Üçüncü Demirel Hükümeti Meclis'ten güvenoyu aldı Oylamadan sonra bir konuşma yapan Başbakan Demirel "Buhrandan tecrübe edinilerek çıkılmıştır" dedi CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit ise "Hükümet bunalımı sona erdi Şİmdi ahlak bunalımının sona ereceği günleri bekleyeceğiz" dedi.
  • 1971 - Atatürk isminin özel okullarca kullanılması yasaklandı
  • 1972 - Cezaevinden kaçan THKP-C liderlerinden Ziya Yılmaz'a yakalandıktan sonra ölüm cezası verildi.
  • 1978 - MSP lideri Necmettin Erbakan hakkında açılan davanın düşmesi amacıyla siyasi partiler yasasında değişiklik öngören ve Korutürk tarafından veto edilen yasa çıktı.
  • 1980 - 33 hükümlü ve tutuklu tünel kazarak Van Cezaevi'nden kaçtı Kaçaklardan16'sı bir gün sonra yakalandı.
  • 1981 - Genelkurmay, aralarında Mehmet Ali Ağca'nın da bulunduğu 43 kişinin 17 Mart günü saat17.00'ye kadar teslim olmamaları halinde vatandaşlıktan çıkarılacağını duyurdu
  • 1982 - 146 idam istemli 428 sanıklı İstanbul Dev-Sol davası başladı.
  • 1983 - Maliye Bakanlığı, Hisarbank ve İstanbul Bankası'na el koydu
  • 1984 - İngiltere'de maden işçileri ülke çapında bir grev başlattı.
  • 1985 - İnternette ilk alan adı tescili yapıldı. (symbolics.com)
  • 1988 - Akbank Yönetim Kurulu üyeliğine getirilen ANAP Grup BaşkanVekili Sivas Milletvekili Mükerrem Taşcıoğlu'nun görevi bir gün sürdü Taşcıoğlu,"Görevi kabul ettiğim doğrudur Ancak siyasi hüviyetimin bazı yorumlara yol açacağini düşünerek görevden çekiliyorum" dedi Mükerrem Taşcıoğlu eğer çekilmeseydi, bir siyasi görevi sürdürürken özel teşebbüste görev alan ilk siyasetçi olacaktı.
  • 1989 - Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda GalatasarayMonaco takımı ile Köln'de bulunan Müngersdorf Stadyumu'nda yaptığı maçta 1-1 berabere kalarak, bu kupada yarı finale yükselen ilk Türk takımı oldu.
  • 1990 - DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, MİT'in sivilleştirilmesini istedi. Demirel MİT'in başında muvazzaf subaylar olduğunu belirterek, "Bunların terfileri Genelkurmay'a aittir. Böyle olunca daha çok orayı göreceklerdir. MİT dönemin hükümetlerini 1960 Darbesi'nden, 1971 Muhtırası'ndan ve 1980 Müdahelesi'nden haberdar etmemiştir. Hükümet genellikle Angola'da olan bir harekatı bilir de Ankara'da olanı bilmez. Ortada, Türkiye'yi yeni bir istihbarat teşkilatına nasıl kavuşturalım diye bir soru vardır," dedi.
  • 1991 - Mardin'in Dargeçit ilçesinde Halepçe katliamını protesto için yürüyüş yapan 7000 kişilik topluluğa güvenlik güçleri ateş açtı;1 kişi öldü.
  • 1995 - İstanbul'un Ümraniye ilçesinin eski adı1 Mayıs olan Mustafa Kemal mahallesinde,13 Mart günü Gazi mahallesinde polisin ateş açması sonucu15 kişinin ölmesini protesto gösterisi yapıldı Gösteriyi engelleyemeyen polis, göstericileri ateş açarak durdurmaya çalışınca çıkan çatışmada 4 kişi öldü, 20'den fazla kişi yaralandı.İstanbul Valiliği Ümraniyede sokağa çıkma yasağı ilan etti.
  • 1996 - Refah Partisi İstanbul Milletvekili Aydın Menderes, Afyon'un Sandıklı ilçesinde geçirdiği trafik kazası sonucunda felç oldu.
  • 1997 - İzmir'in Bergamayı Destekleme Komitesi siyanürlü altına karşı 120 kilometrelik meşaleli maraton düzenledi.
  • 2001 - İktisat Bankası'na el konuldu.
  • 2001 - İstanbul - Moskova seferini yapan Tupolev Tu-154 tipi bir uçak, Çeçen korsanlarca kaçırıldı. Medine'ye indirilen uçağa, Suudi antiterör timlerince düzenlenen operasyonda, Türk yolcu Gürsel Kambal, Rus hostes Yuria Fomina ve bir korsan öldü.
  • 2002 - Güneydoğu Anadolu Projesinin sulama tünellerinden T2 faaliyete geçti.
  • 2003 - Hu JintaoÇin'in 4. Devlet Başkanı olarak göreve başladı.
  • 2011 - Suriye İç Savaşı'nın başlangıcı.
  • 2011 - Kenan Evren, kurucularından biri olduğu Mehmetçik Vakfına röportaj verdi. Bu, Evren'in son röportajı oldu.
  • 2019 - Christchurch cami saldırılarıYeni Zelanda'nın Christchurch şehrindeki El Nur Camii ve Linwood İslam Merkezi'ne gerçekleştirilen saldırılarda, 51 kişi hayatını kaybetti, 49 kişi ise yaralandı. Olay anı, saldırgan tarafından sosyal medyadan canlı yayınlandı.
 
           


ÖLÜMLER


        


KAYNAKLAR: Vikipedi, https://www.tarihtebugun.gen.tr/, www.tarihtebugun.org
       

14 Mart 2022 Pazartesi

Masada başhekim yardımcısı da vardı - Timur Soykan / BİRGÜN

Susurluk hükümlüsü Ziya Bandırmalıoğlu ve eski polis Şahin Aslan’ın öldürüldüğü mafya masasında bir devlet hastanesinin başhekim yardımcısı da vardı. İddiaya göre alacak-verecek meselesi nedeniyle oradaydı.

Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye’nin pek çok önemli gündemini gölgede bıraktı. Yeraltı dünyasında silahların ateşlendiği, kan dökülen gerilim de gündemden düştü.

Ve yeniden tetik çekilinceye kadar yine unutuldu.

Biz yazmaya devam edelim.

Siyasal İslam’ın tek adam iktidarında mafya ve siyaset bütünleşti. Devlet çürüdü. Siyasi bağlantılar ve parayla her işin çözüldüğü bataklıkta suç örgütleri palazlandırıldı.

Türkiye’nin 1990’lardan daha derin bir karanlığa sürüklendiğini sadece Sedat Peker’in ifşaları ortaya koymadı. Mafya çatışmaları gerçeği gözler önüne serdi.

Onlardan biri; 20 Aralık 2021 gecesi yaşandı.

İstanbul’da Kalamış Marina’daki Develi Balık Lokantası’na eski özel harekât polisleri Ziya Bandırmalıoğlu ve Şahin Aslan gelmişti. Ziya Bandırmalıoğlu, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ve Korkut Eken’in yönettiği Susurluk Çetesi’nin 90’lardaki tetikçi polislerinden biriydi. İki eski polis, lokantanın VIP bölmesindeki Fuat Çakır’ın masasına oturdu. Çakıroğlu ailesine mensup 45 yaşındaki Fuat Çakır, daha önce çok sayıda cinayetle suçlanmış, uzun yıllar hapis yatmıştı.

MEGA YAT VE GAYRİMENKUL ANLAŞMAZLIĞI

10 kişinin oturduğu masada Ziya Bandırmalıoğlu, daha önce bu köşede duyurduğumuz mega yat konusunu açtı. 25 milyon dolarlık ‘Lord Of The Seas’ isimli yatın satışından doğan anlaşmazlıktan bahsetti ve Fuat Çakır’a bu olayda devreden çıkmasını söyledi. Ayrıca Pendik’te inşa edilen bir sitedeki alacak-verecek meselesi de masada konuşulmuş ve gerginlik büyümüştü. Konuşma hakaret sınırına dayandığında Ziya Bandırmalıoğlu  elini beline götürdü, yanında oturanlar onu tuttu.

Ancak sakinleştirmeye yönelik nasihatler işe yaramamıştı. Dişlerin sıkıldığı sohbet kısa sürede küfürleşmeye vardı. Ziya Bandırmalıoğlu, masadan ayrılacakmış gibi ayağa kalktığı sırada silahına davrandı ve Fuat Çakır’ı karnından vurdu. Sonrasında yaşananlar lokantanın güvenlik kamerasının kayıtlarında görünüyor. Saniyeler içinde silahlardan kurşun yağıyor.

İstanbul’un lüks mekânındaki çatışmada Ziya Bandırmalıoğlu ve Şahin Aslan  öldü, 

Fuat ve kardeşi Ayhan Çakır ile iki adamları yaralandı. Olayla ilgili 10 kişi gözaltına alındı, 5 şüpheli tutuklandı.

MHP’DEN MİLLETVEKİLİ ADAYI OLMUŞTU

İşte mafyanın toplandığı, silahların konuştuğu bu masada bir başhekim yardımcısı vardı:

Dr. Alper Künkül.

Sağlık Bakanlığı’na ait Pendik Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi Başhekim Yardımcısı olarak görev yapıyor. Alper Künkül, 2018 Genel Seçimleri’nde MHP’nin 3. Bölge milletvekili adayıydı. Sosyal medya hesaplarında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi öven çok sayıda paylaşım dikkat çekiyor.

Alper Künkül, iki eski polisin öldüğü çatışmanın ardından 4 gün gözaltında kaldı ve serbest bırakıldı.

Peki; Başhekim Yardımcısı neden mafyanın masasındaydı.

Bir iddiaya göre; Pendik’teki siteyle ilgili milyonlarca liralık alacak-verecek meselesinin taraflarından biriydi. Sitenin inşa edildiği arazinin toprak sahiplerindendi ve müteahhit İsmail Akyıl iflas ettiği için parasını alamamıştı. Dr. Alper Künkül, kendisi gibi ülkücü olan Fuat Çakır’la alacağını tahsil etmesi için temas kurmuştu.

Dr. Alper Künkül ifadesinde kendisinin alacağı için Fuat Çakır’a başvurmadığını söyledi ve “Ben zaten müteahhidi çok eskiden tanıyorum. Alacağım için başkasından yardım istememe gerek yok. Paramı zaten aldım” dedi.

MAFYANIN PAHALI HESAPLARI

Belinde silah, sabıkasında cinayetler olanlarla girişilen her işin ağır faturaları olur. Korkutucu güç yeni hesaplar ortaya koyar, işler karışır. Mafyanın hizmeti hem alacaklı hem borçlu için çok pahalıdır.

Dr. Alper Künkül, iflas eden müteahhidi tanıdığı için o akşam lokantaya çağırıldığını anlattı. Kendisinden aracı olmasının istendiğini ve bunu kabul etmediğini savundu.

Ancak yine o gece masada olan Volkan Adatepe, müteahhide ulaşılamayınca Alper Künkül aracılığıyla kendisinin lokantaya çağırıldığını söyledi.

Alper Künkül ayrıca masada sürekli bir tekneden bahsedildiğini belirterek “Ben milyonlarca dolarlık mega yat olduğunu bilmiyordum. Hatta ‘tekne’ denildiği için küçük bir şey zannettim. Niye bunun hakkında bu kadar konuştuklarına şaşırdım” diye konuştu.

Kalamış Develi Balık Lokantası’nda sık sık Fuat Çakır’ın masasına konuk olduğu tespit edilen Dr. Alper Künkül“Yasadışı işlerle ilgili konuşmalar olduğunda ‘Ben buradayken konuşmayın’ diyordum. Benim bu olaylarla hiç ilgim yok” dedi. Çatışmadan hemen önce gerilimi fark ederek masadan kalktığını ve silah seslerini lokantanın alt katına indiği sırada duyduğunu anlattı.

Susurluk Davası hükümlüsü Ziya Bandırmalıoğlu ve Şahin Aslan’ın öldüğü çatışmanın iddianamesi yazılıyor. Belki silahların ateşlendiği anla sınırlı, perde arkasındaki gerçeklerin örtüldüğü bir dava olacak belki de bu mafya düzeninin yeni ipuçları ortaya serilecek.

Birlikte göreceğiz.

Timur Soykan / BİRGÜN

 

AKP ile MHP’nin sunduğu ‘Seçim Kanunu Teklifi’nin sorunlu tarafları neler? - BİLAL ÇELİK / BİRGÜN

 

AKP ile MHP’nin Meclis’e sunduğu Seçim Kanunu'nda değişikliği öngören teklifte birçok sorunun olduğunu ifade eden CHP’nin Adalet Komisyonu üyesi Süleyman Bülbül, seçim kurulu hakkındaki maddeye dikkat çekti. CHP’li Bülbül, “Yargı sistemini ele geçiren, her yere kendi hakim ve savcılarını atayan AKP, seçimi yine demokratik alandan çıkarıp partizan bir atmosferde yapmak istiyor” dedi. Bülbül, seçmen kütüğünde öngörülen değişiklik hakkında ise, farklı şehirlerde okuyan öğrencilerin oy kullanmakta zorlanacağını belirtti.

Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, AKP ve MHP'li milletvekillerinin ortak imzasıyla bugün TBMM Başkanlığına sunuldu. Teklife göre, seçimlerde yüzde 10 olarak uygulanan ülke seçim barajı yüzde 7’ye indiriliyor. İttifakın aldığı oy toplamı ülke barajını geçtiği takdirde, seçim çevrelerinde milletvekili hesabı ve dağılımı, ittifak içinde yer alan her bir partinin o seçim çevresinde almış olduğu oy sayısı dikkate alınarak yapılacak. İttifakı oluşturan siyasi partilerin her birinin çıkaracağı milletvekili sayısı, her seçim bölgesinde ittifak içinde elde ettiği oy sayısı esas alınarak genel D'Hondt uygulamasıyla belirlenecek.



Seçime katılma yeterliliği elde eden parti, Siyasi Partiler Kanunu'nda öngörülen ve parti tüzüğünde belirtilen süreler içerisinde ilçe, il ve büyük kongrelerini üst üste iki defadan fazla ihmal etmemiş olma koşuluyla seçime katılma hakkını muhafaza edecek. Salt TBMM'de grup kurmuş olmak, seçime katılabilmenin yeter şartından biri olamayacak.

‘SEÇİM GÜVENLİĞİ AÇISINDAN SORUNLU’

Söz konusu teklifin ayrıntılarının açıklanmasıyla ‘seçim güvenliği’ tartışmaları başladı. Söz konusu teklifi BirGün’e değerlendiren CHP’li Süleyman Bülbül, teklifin, seçim güvenliği açısından ciddi sorunlar yaratacağı görüşünde.

İl ve ilçe seçim kurulları başkanlarının birinci sınıf hakimler arasından kura ile belirlenmesine ilişkin öngörülen düzenleme hakkında da konuşan Bülbül, AKP iktidarındaki atamalara dikkat çekti. AKP’nin her yerde kendi hakim ve savcılarını atadığını hatırlatan CHP’li Bülbül, iktidarın ‘yargı sistemini ele geçirdiğini’ ifade etti. Öngörülen düzenlemeyi Bülbül, “AKP, seçimi yine demokratik alandan çıkarıp partizan bir atmosferde yapmak istiyor” şeklinde niteleyerek, “Bundan önce nasıl sorunlar yaşandı ki bu seçimde bir sistem değişikliğine gidiliyor bu sorgulanmalı ve bu kamuoyuna açıklanmalı” çağrısını yaptı.

SEÇİM BARAJI

Seçim barajının yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürülmesini, ‘tamamen göstermelik’ şeklinde değerlendiren Süleyman Bülbül, “Antidemokratik olan yüzde 10 seçim barajından hiçbir farkı yok. Bizim önerimiz barajın yüzde 3’e düşürülmesi. Eğer gerçekten demokratik bir adım atmak istiyorlarsa bu oran üzerinden bir seçime gidilir” dedi.

Sunulan teklifte dikkat çeken bir diğer madde ise “Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun uyarınca yapılacak seçimlerde, yerleşim yeri adresine göre oluşturulan bir yıl önceki seçmen kütüğü üzerinden güncelleme işlemleri yapılacak” oldu.

GENÇLERİN OY KULLANMASI ZORLAŞACAK

Seçmen kütüğü hakkındaki bu maddeyi değerlendiren Bülbül, birçok şiddet gören kadının ve farklı şehirlerde öğrenim gören öğrencilerin oy kullanmasının zorlanacağını ifade etti.

Bülbül, sözlerine şöyle açıklık getirdi:

“Daha önceden seçmen listeleri askı sürecindeyken dahi düzenleme yapılabiliyordu ancak istenilen düzenlemeyle bir yıl şartı getirildi. Örneğin üniversite birinci sınıfa başlayan bir öğrenci, ikametini okuduğu üniversitenin iline aldırmış olsa da bu işlemi yapmasının üzerinden bir yıl geçmeden seçim olursa o zaman okuduğu ilde oy kullanamıyor. Başka bir örnek, şiddet nedeniyle seçim tarihinden önce bir yıl dolmadan zorunlu adres değişikliği yapan kadınlar da eski adreslerinde oy kullanmak zorunda kalacak. Bu da çoğu kadının oy hakkını elinden almış olacak.”

‘DÜZENLEME SORUNLU AMA İKTİDAR YİNE KAZANAMAYACAK’

İktidarın bu kanunla seçim güvenliğini tehlikeye attığını belirten Bülbül, “Kısaca bu düzenleme seçimleri daha demokratik değil aksine oy hakkından güvencesine kadar pek çok unsuru tehlikeye atmaktadır. Saray ne yaparsa yapsın bu değişiklikle de kazanamayacak. Halkın iradesi sandıkta bu iktidarı değiştirecek” dedi.

BİLAL ÇELİK / BİRGÜN

Bir de kâğıt uçak krizimiz varmış! - Barış Terkoğlu / Cumhuriyet

Kendine yeni dersin. Her şeyi senle başlatır, senle bitirirsin. Ancak en küçük eylemin bile geçmiş kuşakların ürünüdür.

Bilmiyordum, işin ilginci bugüne kadar pek çoğumuz da bilmiyormuş. Meğer ABD ile de bir “uçak krizi”miz daha varmış. Ama öyle F-35 ya da F-16 değil, kâğıttan “uçak krizi”miz. Yeni çıkan, 20 emekli diplomatın anılarının yer aldığı, “Kayıt Dışı Anılar” kitabı sayesinde fark ettim (Tarihçi Kitabevi). Tahsin Burcuoğlu’nun anılarını okurken öğrendim.

Burcuoğlu’nun kariyeri yıldızla dolu. Mülkiye mezunu, 1973’te girdiği Dışişleri Bakanlığı’ndan 2014’te emekli oldu. Atina’dan Paris’e birçok başkentte büyükelçilik yaptı. MGK Genel Sekreterliği, Dışişleri’nde çeşitli kademelerde bürokratlık geçmişi var.

Gelelim “uçak krizi”ne…

‘TÜRKİYE SONUÇLARINA KATLANIR’

19 yıl önce... 2003 yılının şubat ayı. Türkiye, “Savaşta biz yokuz” dediği 1 Mart Tezkeresi’ne doğru gidiyor. Burcuoğlu, bu sırada Dışişleri Bakanlığı’nda, Ortadoğu Genel Müdürlüğü’nde görevde.

Şimdilerde Putin’e işgalci diyen ABD, binlerce kilometre öteden Irak’ı işgal etmeye hazırlanıyor. Türkiye’nin kararını beklemeden her yolla baskı yapıyor. İskenderun Körfezi’nde asker dolu gemileri bekliyor. Türkiye sınırları içerisinde kuvvetlerini konuşlandıracağı yerler arıyor, hatta kiralamalar yapıyor. Gelgelelim, ABD’nin işgal planına Türkiye’de bir kesim direniyor.

Bu sırada, ABD Elçiliği ile Türk Dışişleri bürokrasisi sayısız görüşme yapıyor. Devamını Burcuoğlu’ndan aktarayım:

“ABD Büyükelçiliği’nin Elçi Müsteşarı Robert Deutsch, randevu almadan, her zaman açık olan odamın kapısında göründü. ‘Kusura bakmayın, aceleyle geldik, Vaşington’dan aldığımız acil bir talimatı hemen size iletmek zorundayız’ dedi.”

Deutsch’un yanında Büyükelçilik kâtiplerinden Harry Kamian da vardı. Burcuoğlu, buyur ettiğini anlatıyor:

“Deutch biraz da sıkılarak ‘Size önemli bir belge vermek istiyoruz. Belgenin metni doğrudan Vaşington’dan, Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi. Biz sadece Büyükelçiliğimizin kâğıdına bastık. Dolayısıyla içeriğine hiçbir katkımız olmadı’ dedi ve tek sayfalık belgeyi uzattı.”

Burcuoğlu, merakla eline aldığı belgeyi okuyunca öfkelendiğini hatırlıyor. Zira söylediğine göre, “gizli” kayıtlı belge, “aksi takdirde Türkiye sonuçlarına katlanacaktır” ifadesiyle bitiyordu.

ALIP UÇAK YAPMIŞ

Burcuoğlu, Deutsch’a dönüp “Bir müttefike tehdit içeren, gelişmeleri de çarpıtan düşmanca bir belgeyi vermeye nasıl cüret edersiniz? Zekâma da hakarete kalkışan bu belgeyi almam, ama içeriğini üstlerime arz ederim. Şimdi bu belgeyi alıp geri dönün, siz vermemiş olun, ben de almamış olayım” dediğini anlatıyor. Anılarına göre, bir süre, “alırsın-almazsın” tartışması sürüp gitmiş. Ancak ABD’li diplomat belgeyi alıp gitmemekte ısrar etmiş. Devamında olanı Burcuoğlu şöyle aktarıyor:

“Belgeyi aldım, kıvırmaya başladım ve uçak haline getirip 7. kattaki odamın penceresinden Ankara’nın karlı havasına doğru fırlattım. Kâğıttan uçak süzüle süzüle gözden kayboldu.”

Açıkçası ben bile 19 yıl önceki bu anıyı okuyunca şaşkınlık yaşadım. Eminim o odadakiler daha çok şaşırmıştır derken, Burcuoğlu devamını da şöyle anlatıyor:

“Deutsch ve Kamian’ın yüzlerindeki ifadeyi hiç unutamadım. Kamian hızla fırlayıp kâğıttan uçağı aramaya gitti. Deutsch donup kalmıştı. ‘Sözümü dinleyip belgenizi geri alsaydınız bu sahneye tanık olmayacaktınız’ dedim. Deutsch da odamı terk etti.”

Kamian, Ankara sokaklarında peşinden koştuğu kâğıttan uçağı bulabildi mi, bilemiyorum. Fakat Burcuoğlu, “uçak krizi”nin izlerini de sürmüş.

‘ŞAHİN VE SERTLİK YANLISI’

Türkiye’nin Vaşington Büyükelçiliği’nden gelen bir kriptoda, “Deutsch ile hararetli bir görüşme yaptığı” bilgisinin verildiği yazıyormuş. Ancak kâğıttan uçak hikâyesine değinilmiyormuş.

Öte yandan WikiLeaks belgeleri de bir başka kaynak. Hatırlayın, ABD Dışişleri’nin yazışmaları bu sayede ortalığa dökülmüştü. Anılardan sonra açıp baktım. Burcuoğlu’nun adının olduğu tam 120 belge vardı. Bunlardan 17 tanesine Deutsch’un eli değmişti. Burcuoğlu, ABD’lilerle aktif dış politika yapan bir isim olarak görünüyordu. Aynı şeyi Burcuoğlu da düşünmüş:

“Adımın geçtiği çeşitli belgelere ulaştık. Bunlardaki profil analizlerinde Dışişleri Bakanlığı’nın ‘şahin kanadından ve sertlik yanlısı’ olduğum yolunda bir değerlendirmeye yer verildiğini gördüm. Doğrusu bu değerlendirme de hoşuma gitmişti.”

Burcuoğlu, bu olaydan bir yıl sonra Atina Büyükelçisi, dört yıl sonra MGK Genel Sekreteri, yedi yıl sonra Paris Büyükelçisi oldu. Siyasi iktidarın “monşer” diye andığı, zaman zaman karşı karşıya geldiği isimlerden biriydi. Bir yıl sonra Atina’ya gidişinde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile vedalaşmasını şöyle aktarıyor:

“Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ‘hayırlı olsun’ faslından sonra ‘Tahsin Bey, bildiğiniz gibi, biz artık Yunanistan’la kavga etmiyoruz’ diyerek nazik bir uyarıda bulundu.”

TÜRKİYE’NİN BARIŞ ZEMİNİ

20 diplomatın anılarında kimi güldüren, kimi acılı hikâyeler var. Ancak bütününe bakıldığında büyük devletlerin hep bir Türkiye projesi olduğu görülüyor. Türkiye’yi bir yerde konumlandırmak için çabalıyorlar. Kimi zaman Mehmetçiğin kendi askerleri yerine savaşmasını istiyorlar. Kimi zaman Türkiye’nin kendileri için bir çıkar sahası olmasını bekliyorlar. Ancak Türkiye’nin diplomat geleneği, eksikleriyle hatalarıyla, bir denge kurmaya çabalıyor.

İşte dünyada, 21. yüzyılda, Dostoyevski’den Çaykovski’ye bir linç kültürünün yayıldığı dönemde, Türkiye’nin bir barış dengesi kurabilmesinde, bu birikimin izleri var. Osmanlı’dan miras alınan, Cumhuriyette sürdürülen bu gelenek, 1990’daki Körfez Krizi’nde ya da 2003’te Irak Savaşı’nda, ANAP ve AKP hükümetleri istemesine rağmen, Türkiye’yi savaşa girmekten korudu. Büyük Devletler’in ısrarına karşın, ikinci Dünya Savaşı’ndan kaçınmayı başarabildi.

Bugün Ukrayna savaşında, Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna ile aynı anda konuşabilen tek ülke olmasını, bu geçmişe borçluyuz. İki asırdır Türk dış politikasının en iyi bildiği şey, kuşkusuz denge kurabilmek. Türkiye’yi ısrarla o veya bu tarafta savaşa sokmaya çalışanlara inat, barış masası, Türk milletinin ve savaştan çıkarı olmayan halkların umudu olmayı sürdürüyor. Bunu “Dostum Putin, Dostum Zelenski” laflarına ya da Antalya’nın lüks otellerine değil, gerektiğinde Ankara’da kâğıttan uçaklar uçuran aktif barış politikasının yarattığı zemine borçluyuz.

Tarihçi Thomas Carlyle, “Tarih, sayısız yaşam öyküsünün özüdür” diyor. Bugünün hikâyesini geçmişin mürekkebiyle yazdığının ne kadar az insan farkında!

Barış Terkoğlu / Cumhuriyet