17 Nisan 2022 Pazar

Güleç yüzlü, tonton aşçımız Necdet Tosun ve oğulları - Mesut Kara / Evrensel

 


İlk kitabım “Artizler Kahvesi”nin arka kapağında şunları yazmıştım: “Genellikle annem ve babaannemle izlediğim filmlerde Ömercik’in, Ayşecik’in dramlarına birlikte ağlardık. İşte, çocukluğumun o Fruko gazozlu yazlık sinemalarında izlediğim filmlerden, unutulması olanaksız yüzler anımsıyorum: Bahçıvan, uşak, manav. Sami Hazinses, Önder Somer, Kazım Kartal, Süheyl Eğriboz... Acı çeken, horlanan, hayat karşısında acemi ve komik kalan insanlar. Yeşilçam’a yıllarını vermiş, çoğu karşılığını alamamış, unutulmuş, ‘değeri bilinmemiş’ sinema emekçileri.”

Orada yazmadığım ama hiç unutamadığım bahçıvan ve uşak dışında bir de köşklerin, zengin evlerinin güleç yüzlü, sevimli, neşeli tonton aşçısı Necdet Tosun vardı. Oynadığı rollerle, canlandırdığı karakterlerle sinemamızın unutulmazları arasına girmiş, adını sinema tarihine yazdırmıştı Necdet Tosun. Sami Hazinses, Necdet Tosun ve Cevat Kurtuluş saflıklarıyla, sevimli ve komik oluşlarıyla ayrı bir yer edinmişlerdi büyükler kadar, biz küçük izleyicilerde de. Birçok yan rol oyuncusu gibi film artistinden çok mahalle komşularımız gibiydiler.

TOSUN AİLESİ

Necdet Tosun’un hikayesi 3 Ağustos 1926’da Burhaniye’de başlar. Lokantacılık, leblebicilik, terzilik gibi işler yapan Necdet Tosun, terzide çalışırken fiziği ve sevimliliğiyle çekim için Burhaniye’ye gelen bir film ekibinin dikkatini çeker. Filmlerde oynaması için davet üzerine İstanbul’a gelen Necdet Tosun’un sinema hayatı da başlar. Daha ikinci, üçüncü filminde adı, görüntüsü jeneriklere, afişlere girer.

Nevzat Pesen’in yönettiği 1958 yapımı “Kızımın Başına Gelenler” filminde Aşçıbaşı Hamdi rolü verilir Necdet Tosun’a ve böylece mutfağın, aşçı rollerinin yolu açılır. Sonrasında, polis, kasap, şerbetçi, meyhaneci, garson, ağa, şoför, kahveci gibi rollerin dışında birçok filmde sevimli aşçı rollerinde oynar Necdet Tosun. Sadece 1960-65 arası 150 civarında filmde yer alan Necdet Tosun o yıllarda “Bir Yaz Yağmuru”, “Ayşecik Yavru Melek”, “Küçük Hanımın Şoförü”, “Bir Çiçek Üç Böcek”, “Bulunmaz Uşak”, “Bir Hizmetçi Kızın Hatıra Defteri”, “Tığ Gibi Delikanlı”, “Kırk Küçük Anne”, “Şoförün Kızı”, “Zennube” filmlerinde aşçı ya da aşçıbaşı olarak çıkar izleyicinin karşısına.

Kimi zaman komik, kimi zaman tatlı sert, çoğu zaman da sevimli, tonton, güleç yüzlü halleriyle en küçük izleyiciden en yaşlısına kadar hep çok sevilen, 1956-1975 yılları arasında 272 filmde yer alan Necdet Tosun Nuri Ergün’ün yönettiği 1973 yapımı “Tosun ile Yosun” filmiyle başrole de çıkar. Filmde Yosun’u canlandıran rol arkadaşı Muzaffer Demir’dir.

1960 yılında Sevim Hanım’la evlenen Necdet Tosun’un kendisi, babası ve soyadları gibi iki gürbüz, tosun çocukları Erdal’la Gürdal dünyaya gelir. Erdal ve Gürdal da babaları gibi ünlenen, çok sevilen ve iz bırakan oyuncular olurlar.

Necdet Tosun iş için gittiği Almanya’da geçirdiği trafik kazasında ağır yaralanır. İstanbul’a getirilerek Haydarpaşa’da bir hastaneye yatırılan Necdet Tosun 13 günlük tedavisinde hayata tutunamaz. 10 Mayıs 1975’te henüz 49 yaşındayken, daha oynayacağı çok film varken aramızdan ayrılır.

ERDAL TOSUN

Anne Sevim Hanım kız çocuk isterken gürbüz bir erkek çocuk olarak doğan Erdal Tosun babasını çok sevindirir, mutlu eder. 9 Nisan 1963’de doğan Erdal babasının gözdesi olur bebekliğinde. Necdet Tosun her gece odasına gidip öpüyor, seviyordur.

1980 yılında lisesinden mezun olan Erdal Tosun, 1982 yılında Atıf Yılmaz’ın teklifiyle “Mine” filminde oynayarak sinema oyunculuğuna başlar. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarından mezun olduktan sonra Uğur Yücel’le birlikte Özel Tiyatro’yu kurarlar. Antalya Devlet Tiyatrosu kadrosunda yer alır, Murathan Mungan’ın “Mezopotamya Üçlemesi” adlı oyununda oynar. Devlet Tiyatrolarından ayrıldıktan sonra BKM oyuncuları arasına katılan Erdal Tosun, “Bir Demet Tiyatro”da canlandırdığı Eyvah Necdet, Spartaküs Vedat ve İri Hikmet rollerindeki başarı ve sempatisiyle büyük beğeni kazanır.

Kısacık hayatına 40 sinema filmi, 13 uzun soluklu televizyon dizisi sığdıran Erdal Tosun “Rina” adlı filmde canlandırdığı ‘Memo’ karakteriyle söylediği “Hüzünlü değilim, mizacım böyle (…) Ne olmuş yani büyük adam olamadıksa, hayallerimizi satmadık ya” repliğiyle belleklerimizde unutulmaz bir iz bırakır.

Erken ölüm ve trafik kazası Tosun ailesinin “yazgısı gibi” Erdal Tosun da geçirdiği bir trafik kazasıyla aramızdan ayrılır. Böbrek hastası olan ve diyalize giderken 30 Kasım 2016 tarihinde, Büyükdere Caddesi Jandarma Komutanlığı kavşağında geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitiren Erdal Tosun Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verilir.

GÜRDAL TOSUN

14 Mart 1967 tarihinde ikinci oğlu Gürdal doğar. O da babası, abisi gibi gürbüz, soyadı gibi tosun olur. Mutluluğunu sık sık çocuklarıyla oyunlar oynarken fotoğraflar çektirerek görüntüler Necdet Tosun. Babası ve ağabeyi gibi oyuncu olmaya karar veren Gürdal Tosun üç yıl arka arkaya konservatuvar sınavlarına girer fakat aşırı kilosu nedeniyle okula kabul edilmez. Levent Kırca Tiyatrosunda gişede bilet satmaya başlayan Gürdal Tosun azimlidir, hızla kilo vererek sonunda konservatuvara girmeyi başarır. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Oyunculuk Bölümünü 1990 yılında bitirdikten sonra, Devlet Tiyatroları, İstanbul Şehir Tiyatroları, Bakırköy Belediye Tiyatrosu gibi tiyatrolarda görev yapar

Ağabeyi gibi BKM kadrosuna katılan Gürdal Tosun canlandırdığı Laz Bakkal’ın çırağı ‘Tombalak’ karakteriyle büyük beğeni kazanır. Çok sempatik ve sevimlidir.  5 yaşındayken babasıyla aynı filmde çocuk oyuncu olarak yer alan Gürdal Tosun, bazı filmlerde seslendirme de yapar. “Bir Demet Tiyatro” dışında Yılmaz Erdoğan-Demet Akbağ’ın “Otogargara”, “Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü?” oyunlarında yer alır.

Ağabeyi gibi böbrek hastası olan, böbrek yetmezliği yaşayan sempatik oyuncu, 22 Ağustos 2000’de hastaneye yatırılarak, tedavi altına alınır. Nakledilecek böbrek bekleyen Gürdal Tosun, 30 Ağustos 2000 tarihinde gece saatlerinde fenalaştığında tüm tıbbi müdahalelere rağmen kurtarılamaz. Zincirlikuyu Mezarlığında babasının yanına defnedilir.

Mesut Kara / Evrensel

Bir İstanbul panoraması: Ekmek, zeytin ve Coca-Cola - Işıl Özgentürk / CUMHURİYET

Evimin hemen yanında bir türlü bitmeyen metro inşaatı var. Artık çalışanlarla ahbap olduk. Öğle saatlerinde oradan geçerken kurdukları sofraya beni de davet ederler. Sekiz saat boyunca yerin altında ağır işçilik yapan dostlarım, her gün aynı sofrayı kurarlar, koca bir beyaz ekmek, bir avuç zeytin ve Coca-Cola. Çoğu taşeron olan işçilerin ay sonunda asgari ücret alamadıklarını adım gibi biliyorum, alsalar ne olacak, kuş sütü eksik sofralar mı kuracaklar, iyi ki Coca-Cola var. (Reklam gibi olmasın; Coca-Cola koka bitkisinden yapılır, güç veren bir bitkidir ve yükseklerde yetişir. Vaktiyle gittiğim Bolivya’da dinlemiştim, bir ara Vatikan İspanyol işgali altındaki bu topraklarda koka ekimini ve kullanımını yasaklamış, ne olmuş madenlerde çalışan işçilerin verimi düşmüş, onun üstüne Vatikan kendisi koka ticaretine başlamış.) İşte Coca-Cola böyle bir şey, insanı bir süre dinç tutabiliyor. Ve ağır işçi metrocuların en çok tükettiği: Ekmek, zeytin ve Coca-Cola.



Mahallenin kahvesinde de kimselerin yüzü gülmüyor ve sigara içenler hangi tütüncü sarma sigarada bir liralık indirim yapmış bunun peşinde; köpeği ve kedisi olanlar lüks tüketime giren kedi ve köpek mamalarından, sürekli artan veteriner ücretinden yakınıyorlar. Bizim buralarda bir ara bütün kediler obezdi. Gelen besliyor, giden besliyordu, bu ansızın kesildi ve kediler tavuk eti karıştırılmış mamaya alıştıklarından iyice hırçınlaştılar, kedisini üç günlük serum tedavisi bittiği için kucağında getirip kahveye oturan bir kedisever, neredeyse ağlayacak, çünkü bir anda 4 bin lira bulmak zorunda.

Ve tabii mahallenin gediklisi, güzelim dilencisi Nazlı, iki çocukla da gezse eski parayı toplayamıyor. Bir zamanlar Nazlı’ya çocukları için mama alanlar şimdi onu görünce yollarını değiştiriyorlar.

Geçenlerde canım istedi, eskiden apartmanda özellikle belli aylarda aşure dağıtılırdı. Birden bu aşure dağıtımı sona erdi, benim de canım aşure çekti. Pastaneye gidip tahmini bir fiyat düşünüp bir porsiyon aşure aldım, o da ne, fişe baktığımda gerçekten acayip şaşırdım, 45 lira. Hemen satın alamayacağımı söyleyip pastaneden uzaklaştım ama şaşkınlık içindeyim, bir tas aşure 45 lira arkadaş. O şaşkınlıkla kahveye gittim, “Bir tas aşure 45 lira” dedim ve herkes bana garip garip bakıp “Artık böyle” dedi.

Ama şaşırdığım bir şey var, ben 45 liraya şaşırırken önümde on tane aşure alanlar vardı. Burası bir emekli semti, ne oluyor diye kafa yormaya başladım ve o zaman gördüm ki emekli paralarında aşırı bir sınıf farkı var. Şöyle dört yıl milletvekilliği yapan, aslında çoğu yan gelip yatan ya da milletvekili olmanın çeşitli parasal alanlarda keyfini çıkaran milletvekili emeklileri 25 bin lira emekli parası alıyorlar. Ömrünü 400 metre yerin altında ölümüne çalışarak geçiren SSK emeklisi maden işçisi en fazla 4 bin 500 lira emekli parası alıyor ama bir profesör 14 bin emekli parası alıyor; ikisi de ağır işçilik. Peki, polisler ne kadar alıyor, ben inceledim 7 bin lira. Bekçiler de imamlar da öyle. Ortada büyük bir haksızlık var. Her yerde olduğu gibi. Milletin memur olabilmek için nasıl canını dişine takarak uğraştığını bu adaletsizliği görünce anladım.

Kahveden çıkıp biraz aşağı doğru yürüdüğümde anlı şanlı Bağdat Caddesi’ne varıyorum. Yemek ve kahve mekânları tıklım tıklım. Buradaki kahvelerde çay 15 lira, kahvenin en küçüğü 15 lira. Millet birileri kalsın da oturalım diye kuyruk olmuş. Bir arkadaşım diyor ki “Işıl, biraz da E-5 üstüne git. Resmen zamanda yolculuk yapmış olursun.” Benimki de inat ya, bakalım bu zamanda yolculuk nasıl oluyor diye E-5 üstüne çıkıp marketleri kontrol etmeye başlıyorum. Vay canına yepyeni bir satış stratejisi geliştirilmiş. Torbalar içinde aslında çürümüş meyve ve sebzeyi bir yığın halinde orta yere koymuşlar ve üstüne de “Olgunlaşmış meyve ve sebze!” yazısını dikivermişler. Vallahi billahi pazarların dağılma saatine yetişemeyenler oradan alışveriş yapıyorlar.

Zaman içinde yolculuk yapıyoruz ya, Bahçeşehir Üniversitesi’nin boğazı kucaklayan terasında Dünya Sanat Günü kutlanıyor. İstanbul Sanat ve Kültür Derneği ve Artshop Yayıncılık işbirliğiyle onur ödülleri yeriliyor. Hiçbir sanat disiplini atlanmamış. Operacılar, şairler, ressamlar, dijital sanat yapanlar, kısaca toplanıp bir uçağa binseler ve uçak düşse Türk sanat alanı epey öksüz kalır. Ben de ödül alanlar arasındayım, bir ara gene ödül alan Türk resim sanatının duayeni Yahşi Baraz’a soruyorum: “Resim satışlarında durum nasıl?” “Acayip bir durum ortaya çıktı Işıl” diyor, “Ülke nüfusu 85 milyon ya, bunun içinde 8 milyonunda deli para var. Onlar ne yazık ki on-on beş sanatçının resimlerini su gibi alıyorlar. Çünkü onlar için resme verdikleri para çerez parası, gençler ise boya parası bile bulamıyorlar.

Şimdi bunları neden anlatıyorum. Yapılan taramalarda ülkemizde 6-11 yaş arasındaki çocukların yüzde 85’inde kansızlık ve demir eksikliği tespit edilmiş ve gelişme bozukluğu alıp başını gitmiş. Yani etsiz, balıksız, sebzesiz sadece hamur işiyle beslenme en çok yeni kuşakları etkiliyor. Beyin gelişmesi olmayan, bedeni cılız bir kuşaktan ne bilgisayar uzmanları ne de mühendis, doktor, işadamı, sporcu çıkar. Ülkemiz anneleri artık çocuklarına peynirsiz, ıspanaksız hamura katık olarak hamurun eşlik ettiği börekleri yediriyorlar. Ve mahallede her işimize koşan Ömer Usta soruyor: “Ne yapacağız?

Işıl Özgentürk / CUMHURİYET

16 Nisan 2022 Cumartesi

TARİHTE BUGÜN (16 NİSAN)

     


     OLAYLAR:


      ÖLÜMLER:

TÜGVA belgeleri davası | Yansıyanlar olanın çok küçük bir kısmı - Meltem AKYOL + Gazeteci Metin Cihan'dan TÜGVA iddiaları: Paralel devlet yapılanması, bilindik hikaye - Evrensel

TÜGVA belgeleri davası | Yansıyanlar olanın çok küçük bir kısmı - Meltem AKYOL/Evrensel



TÜGVA'da ortaya çıkan kadrolaşma listeleri, torpil talepleri, fişlemeler, usulsüz bina tahsisleri, kamu kaynaklarının vakfa aktarılması belgelerine dair dava görüldü.

TÜGVA'da ortaya çıkan kadrolaşma listeleri, torpil talepleri, fişlemeler, usulsüz bina tahsisleri, kamu kaynaklarının vakfa aktarılmasına dair belgelere ilişkin dava görüldü. Aydoğdu, duruşmada bahsi geçen belgelerin kendisi ile birlikte bölge sorumluları, genel başkan yardımcıları, genel başkan özel kalemi ve genel başkanda da bulunduğunu tekrarladı, "ben sızdırmadım" dedi.

Duruşmada hem tutuklu sanık Ramazan Aydoğdu hem de avukatı Ali Aktaş'ın savunmasının satır araları yansıyan belgelerin gerçeğin çok küçük bir kısmı olduğuna işaret ediyordu.

İKİNCİ DURUŞMA

Devlet içerisindeki kadrolaşma, usulsüz bina tahsisleri ve kamu kaynaklarının vakfa aktarılmasını gösteren TÜGVA belgelerini paylaşan Gazeteci Metin Cihan ile belgeleri sızdırdığı iddia edilen eski TÜGVA çalışanı Ramazan Aydoğdu’nun yargılandığı davaya bugün devam edildi.

Çağlayan’da bulunan 22. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmanın saati sabah 11.00 olarak belirlenmişti, ancak duruşma 14.45’te başlayabildi. Yurt dışında ikamet eden Metin Cihan duruşmaya katılmadı. Ramazan Aydoğdu ise duruşmaya tutuklu bulunduğu Üsküdar Paşakapısı Kapalı Cezaevinden SEGBİS ile bağlandı.

TÜGVA’DAN İDDİA: ‘RAMAZAN AYDOĞDU SADECE GÖNÜLLÜMÜZ’DÜ

TÜGVA’nın yazlı ilettiği iddiaya göre Ramazan Aydoğdu, vakıfta gönüllü olarak çalışıyordu ve bu gönüllü çalışması 2019 yılında sona ermişti. TÜGVA’nın iddiasına göre “hiçbir gönüllüye vakıf ile ilgili herhangi bir materyal teslim edilmezdi, Sanık Ramazan Aydoğdu vakfın çalışanı olmadığı için kendisiyle bir materyal paylaşımı olmamıştı”.

Duruşmada söz alan TÜGVA Avukatı Seçkin Koç iddianamede yer alan delillere dayanarak dosyada sanık olan 2 ismin de cezalandırılmasını talep etti. Koç, dosyaya müdahillik talebinde de bulundu.

AYDOĞDU, ‘BASIN VAR, ÇOK İÇERİĞE GİRMEYECEĞİM’ DEDİ, BİLAL ERDOĞAN VE BERAT AYBAYRAK’LA ETKİNLİKLERE KATILDIĞINI ANLATTI

Duruşmada söz alan Ramazan Aydoğdu, TÜGVA avukatlarını ve yönetimini kast ederek “Benim cezalandırılmam yönünde bir yöne doğru çekmeye çalışıyorlar” dedi önce. TÜGVA’nın “sadece gönüllümüzdü” beyanına yanıt veren Aydoğdu şunları söyledi: “TÜGVA’da en son bulunduğum görev Teşkilat Koordinatör Yardımcılığıdır. Ayrıca ben TÜGVA’da il ve ilçe atamalarından sorumlu kişiydim. Disiplin soruşturması yapmakla görevliydim. Eski Başkan İsmail Emanet, başkan yardımcısı Suat Kır, şimdiki başkan Enes Eminoğlu’na yazdığım metinler, yazışmalar bulunmaktadır. Ben başkanın talimatı ile 3 soruşturma yaptım.” Yapılan 3 soruşturmadan birinin duruşma salonunda bulunan Avukat Seçkin Koç’un sorumlu olduğu Adana ile olduğunu hatırlatan Aydoğdu, “Adana il başkanı görevden alındı. Aynı şekilde İzmir ve Iğdır sorumluları da görevden alındı.”

TÜGVA’nın Cumhurbaşkanı ile Saray’da yaptığı buluşmayı da hatırlatan Aydoğdu, “5 bin kişinin katıldığı o toplantıyı da ben organize ettim” dedi.

TÜGVA’nın çeşitli il ve ilçelerde açtığı yeni binalar olduğunu söyleyen Aydoğdu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ile damadı, Eski Enerji Bakanı Berat Albayrak ile açılışlara katıldığını söyledi. Aydoğdu, “Örneğin Nevşehir’e genel başkanımızı temsilen ben katıldım, vakfın aracını kullandım. Cumhurbaşkanımızın damadı, o dönem Enerji Bakanı olan Berat Albayrak katıldı o açılışa. Yanında ben vardım. Ben orada çalışmıyorsam ne işim var benim o karede” diye sordu.

Aydoğdu duruşmada çeşitli aralıklarla bildiklerinin daha fazla olduğunu ancak bunları paylaşmadığını ifade etti. Aydoğdu'nun “Basın olduğu için çok içeriğe girmeyeceğim, mahremiyeti korumak için” sözleri dikkat çekti.

“POLİS RAPORU YANLI, DELİL SAKLANMIŞ”

TÜGVA’da çalıştığına dair sayısız bilgi ve belge olduğunu söyleyen Aydoğdu, “Vakfım sitesinde de benim katıldığım etkinliklerin, yaptığım konuşmaların kaydı duruyor” dedi.

Polis soruşturması sonucu hazırlanan raporun taraflı olduğunu söyleyen Aydoğdu, “delil saklanmıştır” ifade etti. Aydoğdu, “İnceleme raporunda Murat Aydın isimli bir kişinin bilgisayarına sızdığım iddia ediliyor, onun kurumda bilgisayarı yoktu. Başkan Enes Eminoğlu’nun bilgisayarına sızdığım iddia ediliyor, o belgeler zaten benim bilgisayarımda vardı. Suat Kır’ın bilgisayarına sızdığım iddia ediliyor, Suat bey 2018’de görevi bıraktı, bu nasıl mümkün olabilir” ifadelerini kullandı.

“140 SAYFA YAZIŞMA VAR ELİMDE, MAHREM BİLGİLER DE VAR, DOSYAYA EKLEYEYİM Mİ?”

Ramazan Aydoğdu’nun Avukatı Ali Aktaş’ın beyanı ile duruşmanın en garip anı yaşandı. Aktaş elindeki dosyayı gösterdi, “Burada 140 sayfa yazışma var. İçerisinde mahrem bilgiler var. Sunmak istemiyoruz, sunalım mı” diye sordu. Mahkeme başkanı ise “bütün delillerinizi” sunun” yanıtını verdi. Avukat Aktaş ise buna karşılık Ramazan Aydoğdu ile görüşerek buna karar vereceklerini söyledi.

Taleplerini de sıralayan Aktaş “Ele geçirilen materyellerin tarafımıza verilmesini ve bağımsız bir bilirkişiye Metin Cihan’daki belgelerle karşılaştırılarak inceletilmesini istiyoruz. TÜGVA Başkanı Enes Eminoğlu'nun dinlenme talep ediyoruz" dedi. TÜGVA’nın müdahillik taleplerinin reddini talep eden Aktaş, ele geçen bilgisayarın da kendilerine verilmesi halinde, bilgisayarın TÜGVA’ya ait olduğunu kanıtlayacaklarını savundu. Sözlerine ek yapan Ramazan Aydoğdu “Eğer ben bilgisayarlara sızdıysam burslara, yurtlara, başka şeylere de girip ifşa etmem gerekirdi. 13 koordinatörlük var. Onlara dair bilgileri de ifşa ederdim. Ama diğer koordinatörlüklere ait bende hiçbir belge yok. Sadece kendi alanıma dair veriler bunlar” dedi.

Avukat Aktaş da ekledi: “Müteahhitlerin yaptığı bağışlar, belediyelerin yaptığı tahsisler çıkıyor haberlerde. Eğer sızmış olsaydık bizde bunlar da olurdu.”

CİHAN'IN AVUKATI: BELGELER GERÇEK Mİ,  TÜKVA'YA MI AİT, SORULMALI

Metin Cihan’ın Avukatı Özgür Urfa duruşmada söz aldı, 4 talep sınırlı:

  1. 1-TÜGVA’nın katılımın talebi reddedilmeli?
  2. 2-Suçlamaya konu edilen belgelerin gerçek olup olmadığı ve TÜGVA’ya ait olup olmadığı sorulmalı. Ya da iddianamede belgelerde tahrifat yapıldığına dair iddia yer alıyor. Öyle ise belgelerin orijinallerinin TÜGVA’dan istenmelidir.
  3. 3-Tutuklu sanık ile Metin Cihan arasında bir bağ kurulamamıştır, iddianamede burada bir bağ olmadığını göstermektedir. Dosyanın Metin Cihan yönünden ayrılmasını talep ediyoruz.
  4. 4-Metin Cihan gazetecidir, belgelerin paylaşıldığı hesaptan yapılan paylaşımlar dünyanın her yerinde haber niteliği taşımaktadır.  Hesap Metin Cihan’a it olsa bile ki bunun sorulması gerekir, bunlar haber niteliğindedir. Ve yapılan gazetecilik faaliyetidir. Bu nedenle derhal beraatına karar verilmesini talep ediyoruz.

 KARAR: TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINA...

Verilen aranın ardından ara mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, TÜGVA Başkanı Enes Eminoğlu'nun dinlenme talebinin 'esasa katkı sunmayacağı' iddiasıyla reddini, TÜGVA'nın  katılma talebinin 'suçtan zarar gördüğü' iddiasıyla kabulünü talep etti.

Savcı, Ramazan Aydoğdu'nun tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.

Ramazan Aydoğdu, "Ben de olan veriler hiçbir yerde paylaşılmadı, paylaşılan verilerin benimle ilgisi yok. O veriler bende bulunmamaktadır" diyerek tahliyesini talep etti.

Avukat Ali Aktaş, "Toplanmasını istediğimiz delillerin toplanmasını reddedilmesini talep ediyor savcı, yeni delil için talepte de bulunmuyor. Ama tutuklamanın devamını talep etmesinin gerekçesine delillerin toplanması diyor. Nereden gelecek bu deliller?" diye sordu, tahliye talep etti.

Beyanların ardından kararını açıklayan mahkeme başkanı TÜGVA’nın katılma talebinin kabulüne, Metin Cihan hakkındaki yakalama kararının devamına, TÜGVA belgelerine hangi tarihte erişim sağlama, manipüle etme, gönderme ve sanıklar arasında irtibatın bulunup bulunmadığının tespiti için bilirkişiden rapor alınmasına karar verdi.

Bir sonraki duruşma 11 Mayıs saat 10.00'da görülecek.

DAVA SÜRECİNE NASIL GELİNDİ?

Gazeteci Metin Cihan, TÜGVA'nın devletin birçok birimindeki kadrolaşmayı gösteren belgeleri sosyal medya hesabından paylaştı.

Belgeler TÜGVA ile ilişkisi olanların yargıda, emniyette ve daha pek çok kamu kurumunda iş bulduklarına ve hatta buralarda iş bulan vakıf çalışanlarının çalıştıkları kuruma gitmeden maaş alanlarına işaret ediyordu.

Sadece kadrolaşma iddiaları ile de sınırlı değildi belgeler. Kamu kaynaklarının vakfa aktarılması, usulsüz bina tahsislerine de açıkça yer alıyordu belgelerde.

2014’te "Gençliğin Geleceği, Geleceğin Gençliği" sloganıyla kurulan TÜGVA’nın Yüksek İstişare Kurulu Üyeleri arasında Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan, AKP’li Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu da bulunuyor.

Üstelik belgelerde sadece TÜGVA’nın adı geçmiyor. Ensar Vakfı, Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV), Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), Önder İmam Hatipliler Derneği (ÖNDER), İlim Yayma Cemiyeti (İYC) gibi vakıf ve derneklere kadar uzanıyordu. Adı geçen diğer vakıf ve derneklerin bir kısmının da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ailesi ve yakınlarındaki isimler tarafından kurulduğunu da not ederek devam edelim. Çok geçmeden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bir soruşturma başlattı. Ardından soruşturma dosyasına giren isimsiz ihbar ile belgelerin Pendik İlçe Spor Müdür Vekili Ramazan Aydoğdu tarafından paylaşıldığı iddia edildi. Daha önce TÜGVA'da önemli görevler üstlenen Aydoğdu da böylece soruşturmanın şüphelisi haline geldi.

Ramazan Aydoğdu evine yapılan baskın sonrası, 24 Kasım 2021’de tutuklandı.

 TÜGVA BAŞKANI ENES EMİNOĞLU BELGELERİ KABUL ETTİ AMA…

TÜGVA’dan ise belgelerden sonra 24 saat içerisinde iki farklı açıklama yapıldı. Başkan Enes Eminoğlu önce, “Sözde belgelerin bizimle ilgisi yok” dedi.

Eminoğlu sonraki açıklamasında ise “İçerden belgeleri almış bu adam, sızdırmış, yedek yapmış ve şu anda ifşa ediyor” diyordu. Belgeler doğruydu, ancak yine de soruşturma tamamlandı, iddianame hazırlandı ve kabul edildi.

TÜGVA’nın ‘mağdur’ olarak yer aldığı iddianamede Metin Cihan’a “kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek ve yaymak” suçlaması ile 3 yıldan 6 yıla kadar hapis istiyordu.

3 yıl 9 aydan 10 yıl 6 aya kadar hapsi istenen tutuklu Ramazan Aydoğdu’nun ise "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak” ile "Bilişim sistemindeki verileri bozma yok etme, erişilmez kılma, sisteme veri yerleştirme" suçlarını zincirleme şekilde işlediği iddia ediliyordu.

Davanın ilk duruşması 18 Mart 2022’de yapıldı. Ramazan Aydoğdu kendini "Bu veriler ortak bilgisayarlarda var olan bilgilerdi. Benim ürettiğim belgeler değildir. Bu veriler benimle birlikte bölge sorumluları, genel başkan yardımcıları, genel başkan özel kalemi ve genel başkanda da bulunmaktadır” diye savundu. Aydoğdu’nun tutukluluk halinin devamına karar verildi.

Meltem Akyol-Evrensel

                                                                       ***

Gazeteci Metin Cihan'dan TÜGVA iddiaları: Paralel devlet yapılanması, bilindik hikaye (Evrensel)

Gazeteci Metin Cihan, daha önce TÜGVA bünyesinde olan bir kişi tarafından kendisine ulaştırılan belgelere dayanarak vakıf hakkında iddialarda bulundu.

Gazeteci Metin Cihan, Türkiye Gençlik Vakfına (TÜGVA) dair dile getirdiği iddialarda orduda, emniyette ve yargıda vakıf eliyle kadrolaşmaya gidildiğini, usulsüz bina tahsisleri yapıldığını ve kamu kaynaklarının vakfa aktarıldığını söyledi.

Gazeteci Metin Cihan, daha önce TÜGVA bünyesinde bulunan bir kişinin kendisine ulaştırdığını belirttiği belgelere dayanarak vakıf hakkında iddialarda bulundu.

Cihan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda, daha önce Gülen cemaatinin yaptığına benzer şekilde TÜGVA aracılığıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü ve yargı içerisinde kadrolaşmaya gidildiğini iddia etti.

Cihan, "TÜGVA belgelerini gazete haberi yapsaydım 'Paralel devlet yapılanması' başlığı atardım. Çocukları cemaat yurduna alırsın, tornadan geçirirsin, sonra asker polis kadrolarına gönderirsin. Bilindik bir hikaye. Yeni sezon. TÜGVA versiyon" ifadelerini kullandı.(https://twitter.com/metcihan/status/1447821097676722178)

Metin Cihan ayrıca yurt binalarının hükümete yakın isimlere dağıtıldığı, belediyeler ve valilikler eliyle kamu kaynaklarının TÜGVA'ya aktarıldığı iddiasında bulundu.

CHP'Lİ ALPAY ANTMEN İDDİALARI MECLİS GÜNDEMİNE TAŞIDI

CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen, iddialara ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi verdi.

Yüz binlerce insanın KPSS'ye girerek yerleşmeye çalıştığı devlet kadrolarına TÜGVA'nın torpille yandaşlarını yerleştiğini gösteren belgelerin ortaya çıktığını söyleyen Antmen, "Metin Cihan’ın paylaştığı belgelerde onlarca kişinin çalıştıkları kurumları, mülakata girecekleri yer ve tarih, yerleşmek istedikleri kurumlar ile referans yani torpillerinin yazılı olduğu görülmektedir. Referans kişilerin telefon numaraları da belgede yer almaktadır" dedi.

Antmen, “Belgelerde astsubay aday listesi, polis özel harekat aday listesi ve subay aday listesi de yer almaktadır. Bu listelerde de yüzlerce kişinin bilgileri alınarak devlet kadrolarına yerleştirilmeye çalışıldığı görülmektedir" dedi.

İsmi açıklanmayan eski bir TÜGVA çalışanının mesajlarına da yer veren Antmen, “Eski TÜGVA çalışanı gönderdiği mesajda ellerindeki torpil listelerinin yukarıya gönderildiğini ve TÜGVA içinde bir kadına cinsel tacizde bulunulduğunu da belirtmektedir” dedi.

CHP’li Alpay Antmen’in önergesinde yer alan sorular şunlar:

  • *TÜGVA, yani Türkiye Gençlik Vakfı yeni paralel devlet midir? FETÖ’den boşalan kadrolara TÜGVA mı yerleşmektedir?
  • *15 Temmuz hain darbe girişimi ve 250 şehidimiz gerçeği varken neden halen paralel bir yapı kurulmak için uğraşılmaktadır? Yarın yine bu hata ve suçlar yüzünden bir darbe girişimi olsa ve şehitler verilse bunun hesabını kim verecektir?
  • *Milyonlarca genç devlet memuru olmak için sınavlara girerken, mülakatlarda beklerken TÜGVA’nın torpille kamu kadrolarına yerleştirme yapmasını ahlaki ve hukuki buluyor musunuz?
  • *Önergenin yanıtlandığı tarih itibariyle; TÜGVA torpiliyle kamuya yerleşmiş kişi sayısı kaçtır? Bunlar hangi kurumlara girmiştir? Bu kişilerin isimleri nedir? Bu kişilerin kamu ile ilişikleri kesilecek midir?
  • *TÜGVA’ya yapılan başvurular nereye gönderilmektedir? Cumhurbaşkanlığı sarayına mı gitmektedir? Burada kim ya da kimler bu listeleri değerlendirmektedir?
  • TÜGVA’da yaşandığı iddia edilen taciz olayı ile ilgili harekete geçilecek midir yoksa taciz konusu da diğer kanunsuz işe yerleştirmeler gibi örtbas mı edilecektir?
  • (EVRENSEL)