15 Ekim 2022 Cumartesi

Çökmüş düzenin çürümüşleri - Orhan Gökdemir / SOL

 Türkiye işgal altındaki talihsiz bir ülkedir. İşgal edilmiş olanın yeniden işgal edilmesi ise saçmadır.

Cihat Yaycı… “Müstafi” general. “Eski rejimin” parlak bir subayıydı. Ama, talihsizliği, yükselişi eski rejimin çöküş zamanlarına denk geldi. 2012'de Tuğamiralliğe terfi etti, aynı yıl Moskova askeri ataşesi görevine getirildi. 2016'da Tümamiral oldu. Bir yıl sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı görevine atandı. Saray, neden bilinmez, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevinden alıp Genelkurmay Başkanlığı'nın emrine verince istifa edip ayrıldı.

Aslında parlaması da istifasının ardından ortaya çıktı. “Mavi Vatan” doktrinin iki teorisyeninden biri oldu. Yanı sıra Türkiye-Libya arasındaki tartışmalı “Deniz Yetki Anlaşması”nın da mimarı. Görevdeyken TSK’daki “FETÖ” yapılanmasını tespit etmek amacıyla “FETÖMETRE” adını verdiği bir uygulama icat etmişti. İcadını “silah arkadaşlarına” uyguladılar, metresine uyan dört bin kadarını kapı önüne koydular. Tasfiyecilerinin tasfiye memurudur. 

Adı geçen “renkli vatan” teorileriyle ilgilenmediyseniz eğer, Sedat Peker’in açıklamalarından hatırlayacaksınız; görevinden istifa edince soluğu Cihan Ekşioğlu’nun Paramount Oteli’ndeki makamında almıştı. O ziyaretin fotoğrafında bir de yerli yersiz ulumasıyla ünlü eski MHP Milletvekili Cemal Erginyurt vardı. Malum, otelin patronu Cihan Ekşioğlu, AKP’nin korumasındaki seçilmiş patronlardan biri. Rusya’dan Dubai’ye, Libya’da Çeçenistan’a pek çok kritik bölgede önemli yatırımları var. Sahibi ve yöneticisi olduğu EKBA holding iktidar tarafından kollanıyor. İnşaat işlerinin yanında savunma sanayiine el atmış. Otel en önemsiz yatırımı anlayacağınız ama nedense çok önemsiyor. Oteli eski sahiplerinden almak için tankla basmış mekânı, iddialar böyle. Neden, önemi nereden kaynaklanıyor bilemeyiz? 

Tahmin edebiliriz, burası diğer işlerini etkileyecek unsurlar için bir buluşma noktası. Oteli tank marifetiyle fethettikten sonra “dünyaca ünlü” birçok ismin katıldığı doğum günü partileri, sosyete eğlenceleri ve ağırlamalar gerçekleştirmiş. Belli ki fotoğraf çektirmeyi de seviyor; Süleyman Soylu, Binali Yıldırım, Tuğrul Türkeş, eski Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit o davetlere katılıp yanında poz verenler arasında. O tarihte günlüğü 100 bin liranın üzerinde olduğu söylenen otelden yolu geçmeyen “Çok Ünlü Kişi” yok gibi. Konukları arasındaki Cihat Yaycı’yı “savunma sanayii” işlerinden tanıdığını tahmin edebiliriz, otelin müdavimleri arasındadır, dostlukları mümkün ve mantıklıdır. 

İşte o Cihat Yaycı geçen hafta çıktı, durup dururken “ABD, Türkiye’yi NATO’dan çıkarıp, işgal planı yapıyor” deyiverdi. Delili ne? Yunanistan’ın mülkiyeti tartışmalı bazı adaları silahlandırması. Dediğine göre bu adalar Türkiye'yi işgal için silahlandırılıyormuş. “Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı ABD kışkırtıyor” demeye getiriyor aklı sıra. Halbuki kendisi de Amerika’da eğitim aldı, o eğitim sayesinde yükseldi. Yükseldiği yer ABD’ye bağlı bir NATO ordusudur. Egenin iki kıyısında da işler uzun zamandır böyle yürüyor. Eğittikleri subayları birbirlerine karşı kışkırtırlar, tabii öncelikle kendi halklarına karşı kışkırtırlar. NATO ordularının ilk görevi halklarının ayaklanmasına engel olmaktır. 

                                                                      ***

İddiasının bir temeli olsa bile sorumlusu yine Cihat Yaycı’nın “şanlı ordusu”dur. Şu kadarını hatırlatalım; Türkiye’nin 1974’te Kıbrıs’a askeri müdahalesinden NATO’yu sorumlu tutan Yunanistan NATO’nun askeri kanadından ayrılmıştı. NATO için bu sıkıntılı bir durumdu, geri döndürmek istediler ama dönüş için Türkiye’nin onayına ihtiyaç vardı. Yolu 12 Eylül cuntası açtı. Evren ve Özal kafa kafaya verdiler, ABD’nin verdiği emrin gereğini yaptılar. Yunanistan böylece yeniden NATO’nun askeri kanadına dönmüş oldu. Demek ki Yunanistan’ı, Türkiye’yi işgal planlarının içinde rol alsın diye, NATO’ya şanlı ordumuz sokmuştur!

                                                                     ***

Kaldı ki Türkiye 1950’li yıllardan bu yana ABD tarafından işgal edilmiş ve NATO’ya dahil edilmiş durumda. İşbirlikçi iktidarların onayı ve rızası sizi yanıltmasın, Türkiye işgal altındaki talihsiz bir ülkedir. İşgal edilmiş olanın yeniden işgal edilmesi ise saçmadır.

Sovyetler Birliği her yeri işgal etmek üzereydi, ABD öyle iddia ediyordu. Amerikancı Adnan Menderes hükümeti buna inanmaya pek hevesliydi. Ancak Türkiye bu açıdan henüz pek önemsiz görünüyordu. NATO’ya giriş dilekçesi niyetine 1950'de Kore Savaşı'na asker göndermeye karar verdiler. Sonra ülkedeki bir avuç Komünisti büyük tehlike olarak göstermek için uyduruk davalar oluşturdular. 1951’de ülkede okur yazar kim varsa Komünist diye tutup cezaevine tıktılar. Türkiye, Kore’de ölüme gönderilen evlatlarının ve tutuklanan bir avuç Komünistin yüzü suyu hürmetine 1952'de NATO'ya üye olmayı başardı. Ülkenin en talihsiz en karanlık günlerinden biridir. 

Yalnızca 10 yıl sonra ülkedeki NATO haber alma tesislerinin sayısı 112'ye ulaşmıştı. Ülkenin 35 kilometrekarelik alanı NATO'nun denetimindeydi, Türk görevlilerin buralara NATO komutasından izinsiz girmesi yasaktı. Dedikleri gibi Sovyetler Birliği’ni gözetlediler. Ama asıl eylemlerini halkımıza karşı yaptılar. NATO ve yerli işbirlikçileri, ülkeyi işgal ettikleri günden bu yana on binlerce yurttaşımızın öldürülmesinde doğrudan rol oynadı. Yani ABD, Türkiye’yi NATO’ya sokarak da işgal etmeyi başarmış bir güçtür. 

Peki nedir bu yersiz açıklamanın nedeni? Malum, “Mavi Vatan” teorisyeni generalimiz uluslararası suları işgal ederek “vatanın” sınırlarını genişletme düşü kuruyor. Bir nevi “karadan yapamadık, denizden deneyelim bari” tutumu bu. Demek ki denizlerin ve adaların silahlandırılmasında değil sorun. İşgal eden, silahlandıran ABD olsa gıkını çıkarmayacak. Yunanistan’ı gözüne kestiriyorlar oldum olası, oradan yürütmek istiyorlar emperyal planlarını. Bu çıkışlar bir yandan da bu “müstafi” eski rejim bakiyelerine düzenle yeniden bağ kurma olanağı doğuruyor. Rejim değişti ama Amerikancılık baki kaldı çünkü. Amerika Türkiye’yi zaten işgal etmemiş gibi konuşmak zorunda haliyle. Bir tür “hizmete hazırım” dilekçesi veriyor yeni düzene. Mavi Vatan yolu açmadıysa, ABD işgal planı açar. Zaten Tayyip Erdoğan da “bir gece ansızın geliriz” demiyor mu karşı yakadaki muhataplarına? Eski generaller gerekçe yaratmak üzere görev başında! 

                                                                  ***

Düzene açılan bir yol hep var yani. Ergenekon Davasında en direngeni Mehmet Ali Çelebi’ydi. Ödüllendirdiler, CHP’den vekil atadılar. Sonra her tarafı oynamaya başladı, devlete muhalif rolü oynamayı bünyesi kaldırmıyordu çünkü. Önce, “Bu kriz ortamında zaman kaybetmemek, güçlü liderlik için Cumhur İttifakı dedim” dedi, sonra AKP’nin kapısını çaldı, tutarlılık arıyordu. Normal bu da. Artık devlet AKP veya Cumhur İttifakı’dır. Çelebi’nin temsil ettiği değerler açısından tutarlı olan da bu devlet ittifakıdır. Böylece kendi tutarsızlığından da arınmış oldu. Orduyu eski ordu, devleti eski devlet sanıyordu çünkü. Ordu ayaktaymış gibi davranıyor, her gün şehit sayımı yapıyordu. Öyle olmadığını anlayınca ordusu olanın safına geçti. Devletten geldi devlete döndü, emir eridir. Ne cumhuriyeti bilir ne laikliği, başka türlüsünü düşünemeyiz.

                                                                      ***

Aralarında başından tutarlı olanlar da var. CHP’de mikro iktidarı ele geçirdikten sonra “laiklik tehlikede diyemem” diyen Kılıçdaroğlu haklıydı aslında. O iktidarını kurduğunda, laiklik çoktan cami avlusuna terk edilmişti. Laiklik yıkılınca cumhuriyete de ihtiyaç kalmadı, İslamcılar gelip son kazmayı vurdu. Yıkıcı kazmaların gürültüsünde oturmuştur kurucu partinin genel başkanlık koltuğuna. Kazmalara borçludur. Ne yapsın, yıkılmamış gibi mi davransın, “anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” demesinden belliydi yeni döneme uyum sağladığı. 

Artık yıkılmış cumhuriyetin üzerine dikilmeye çalışılan gecekondunun bir uzantısıdır. O gecekonduya, sahibine ve rejimine bir itirazı yok haliyle. Aslında hiç kimseye bir itirazı yok. Sırf ABD’de olduğu için Ukrayna’nın yanında savaşa girecek kadar itirazsızdır. Yeni rejim itirazsızlar rejimidir. 

Uyumda eksiklikleri var, tamamlamaya çalışıyor. Bir elemanına “seyit” ilan ettiriyor kendini, diğer elemanı halis Türk olduğuna yemin ediyor. Utanmasa çıkıp Alevi olduğunu da inkâr edecek. Hoş sorun kalmadı zaten, bir kültürel renkten ibarettir artık. 

                                                                       ***

Her gün bir yerden göçmek ne iyi. / 

Her gün bir yere konmak ne güzel. / 

Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş. / 

Dünle beraber gitti, cancağızım, / 

Ne kadar söz varsa düne ait. / 

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” 

Söylenenlere bakılacak olursa bu dizeler Mevlana’nındır, aslına bakılırsa bugünün “diline” çeviren A. Kadir’indir. Nazım Hikmet, “Harikulade güzel, değil mi? Büyük Celaleddin Rumi ilk defa Türkçe konuştu. Hem de nasıl konuştu” diyerek selamlıyor bu dizeleri. Ama biliyoruz, Mevlâna hiç Türkçe konuşmamıştır.  

Buradayız şimdi; düne ait sözler dünle gitti, rejim değişti, cumhuriyet yıkıldı, laiklik sizlere ömür. Yıkılanı onaramazsınız, gideni geri döndüremezsiniz, çökeni oylarınızla ayağa kaldıramazsınız. Oyalanmaya, ayak sürümeye, kurtarıcı beklemeye gerek yok öyleyse. Demek ki şimdi yeni şeyler söylemenin tam zamanıdır.

Yenisi ise şu: Eskiye geri dönemezsiniz ama ileriye, yeniye sıçramanız mümkündür. Oy vermeniz yetmez yalnız, dizlerinizin üzerinde doğrulacaksınız, yan yana geleceksiniz, örgütlenip devasa bir organizmaya dönüşeceksiniz. 

Çökmüş düzenin çürümüşlerine umut bağlamayı bırakın, ayağa kalkın. Laik cumhuriyet yıkıldı, yenisini kurmak isteyen buyursun gelsin.

Orhan Gökdemir / SOL

BELLEK (15 EKİM 2022)



 
OLAYLAR:

  • 1582 - Avrupa'da Gregoryen takviminin kabulü. Miladî Takvim ya da Gregoryen TakvimiRoma İmparatoru Jül Sezar tarafından kabul edilen Jülyen takviminin  yerine,  Papa XIII. Gregorius tarafından yaptırılan bir takvimdir. İsa'nın doğduğu yılı milat olarak alan bu takvim, Dünya'nın Güneş etrafındaki dönüş süresi olan 365 gün 6 saatlik zamanı "1 yıl" olarak kabul eder. Günümüzde, Dünya'da en yaygın olarak kullanılan takvimdir.
  • 1878 - EdisonEdison Electric Light Co adlı şirketi kurdu.
  • 1927 - Gazi Mustafa Kemal Paşa CHP kurultayında "Büyük Nutuk"u okumaya başladı. Nutuk'un okunuşu 6 gün sürdü.
  • 1928 - Yusuf Ziya Ortaç, Meş’ale dergisini kapattı. Böylece, birkaç ay önce bu dergide başlayan ve yedi genç şairin ortak kitabı Yedi Meşale ile süren "Yedi Meşaleciler" akımı da sona ermiş oldu.
  • 1928 - Almanya'dan hareket eden dünyanın en büyük hava gemisi Graf Zeppelin   Amerika'da New Jersey'e ulaştı. Uçuş 111 saat sürdü.
  • 1934 - Mao Zedung'a bağlı 100 bin kişilik birlik, Çin'in güneydoğusundan başlayıp kuzeydoğusuna kadar sürecek 10 bin kilometrelik Büyük Yürüyüş'e başladı.
  • 1937 - Yeni harflerle basılan ilk kâğıt paralar tedavüle çıktı. Üzerinde Atatürk'ün resmi bulunan 100 liralık banknotlar 1942'de tedavülden kaldırıldı.
  • 1961 - Uluslararası Af Örgütü Londra'da kuruldu.
  • 1961- 27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonrasında kısıtlı ve sınırlı seçim kampanyasının ardından genel seçimler yapıldı. Seçime dört parti katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi 173, Adalet Partisi 158, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 54, Yeni Türkiye Partisi 65 milletvekili kazandı.  
  • 1961 - “İstanbul İşveren Sendikaları Birliği” kuruldu. Bir yıl sonra (1962) adı “Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu” (TİSK) olarak değiştirilecek
  • 1964- Uzun bir aradan sonra İngiltere’de İşçi Partisi iktidara geldi. Harold Wilson başbakan oldu.
  • 1967- Castro radyo konuşmasında, Che’nin ölüm haberinin teyit edildiğini açıkladı; Küba’da 3 günlük yas ilan edildi, bayraklar 1 ay süreyle yarıya indirilecek.
  • 1969- Amerika Birleşik Devletleri’nde, yaklaşık 1 milyon Vietnam Savaşı karşıtı, “Moratorium Day” de ülke çapında gösteriler yaptı.
  • 1970 - İstanbul'da kolera salgını olduğu açıklandı.
  • 1971- Deniz Gezmiş ve 17 arkadaşını savunan 11 avukat hakkında “Hükümetin ve ordunun manevi şahsiyetini tahkir ettikleri” iddiasıyla soruşturma açıldı.
  • 1971- Ankara’da “Dev-Genç’in örgütsel faaliyetlerine katıldıkları” iddiasıyla 1 doçent, 2 asistan, 1 ziraat mühendisi ve 18 öğrenci tutuklandı.
  • 1974- Denizleri idama mahkum eden Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi eski Başkanı Tuğgeneral Ali Elverdi törenle Adalet Partisi’ne girdi.
  • 1976- Başbakan Demirel Erzurum’da konuştu: “Okul, cami, yol, su, elektrik için solcu olmaya, sol eli havaya kaldırıp bağırmaya lüzum yok.”
  • 1977- Bakanlar Kurulu TCDD grevini 60 gün daha erteledi.
  • 1981- Devrimci Yol militanı Mustafa Sevil (1956- Malatya Kürecik), üç arkadaşıyla kaldıkları eve yapılan baskında öldürüldü.
  • 1982- 12 Eylül öncesi yayınlanan “Savaş Yolu” dergisinin yazı işleri müdürü İ.Arık 1979’daki bir yazıdan dolayı 15 yıl hapse mahkum oldu.
  • 1982 - Ankara Mamak Askeri Cezaevinde, Devrimci Yol davasından tutuklu bulunan Ömer Zafer Müctebaoğlu (1954- Kastamonu), kaldırıldığı Askeri Mevkii Hastahanesinde yaşamını yitirdi.
  • 1982 - May Yayınları’ndan çıkan Lenin’in “Seçme Yazılar” ve A.Smedley’in “Uzun Yürüyüş” adlı kitapları toplatıldı.
  • 1988- Adana Emniyet Müdürlüğü’nde gördüğü yoğun işkence sonucu SSK hastahanesine kaldırılan Turgay Bulduruç (1962- Adana) yaşamını yitirdi.
  • 1995- DYP azınlık hükümeti 191’e karşı 230 oyla güvenoyu alamadı. Daha önce Çiller’e destek vereceğini açıklayan DSP, DYP’nin işçilerin ücret talepleri konusunda tutumu üzerine desteğini çekti. Yapılan güvenoylamasında 7 DYP’li milletvekili red oyu kullandı. 6 milletvekili ise oylamaya katılmadı. Cumhuriyet tarihinde güvenoyu alamayan üçüncü hükümetin Başbakanı olarak Çiller, görevi Çankaya’ya teslim etti.
  • 1995 - Türkiye’nin birçok ilinden Ankara’ya gelen binlerce işçi, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu, TÜRK-İŞ’in düzenlediği mitingde, polisin tüm engellemelerine rağmen yaklaşık 30 bin işçi Tansu Çiller’i protesto etti.
  • 1999 - Sümer Holding’de yaklaşık bin işçi Bakırköy, Beykoz ve Kayseri fabrikalarının kapatılmasını protesto etti.
  • 1999 - Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü, Nobel Barış Ödülü'nü aldı.
  • 2003- Azerbaycan’da devlet başkanlığı seçimi yapıldı. Devlet başkanı Haydar Aliyev’in oğlu İlham Aliyev oyların yüzde 79.57’sini alarak seçildi. Muhalefetle polis arasında çatışma çıktı. AGİT gözlemcileri seçimin şaibeli olduğunu söyledi.   
  • 2004 - Bosna–Hersek Yüksek Temsilciliği’nin baskılarıyla Sırp Cumhuriyeti hükümetinin oluşturduğu Srebrenitsa Komisyonu, Temmuz 1995’te 7.000 ‘den fazla Boşnak insanın katletildiğini itiraf eden bir rapor yayınladı.
  • 2015- Ankara katliamını gerçekleştiren canlı bombalar için Adıyaman’da yürütülen IŞİD soruşturması kapsamında katliamdan yaklaşık 2.5 ay önce yakalama kararı alındığı ortaya çıktı.
    2015 -  20 Temmuz’dan bu yana DBP’li 18 belediye başkanı özyönetim açıklaması ve operasyonlara canlı kalkan eylemi gibi nedenlerle tutuklandı, 3 belediye başkanı ev hapsi ve denetimli serbestlik cezasına çarptırıldı, 2’si görevden alındı, 105 belediyenin üçte biri basıldı.
  • 2017- Somali’nin başkenti Mogadişu’ya bomba yüklü kamyonla saldırı düzenlendi. 276 ölü, 275 yaralı.


DOĞUMLAR:


 ÖLÜMLER 

  • 961 - III. Abdurrahman, 912-929 yılları arasında Kurtuba Emiri 929-961 doneminde Kurtuba halifesi olarak Endülüs Emevi Devleti hükümdar (d. 891)
  • 1564 - Andreas Vesalius, Romalı hekim (d. 1514) Andreas Vesalius (d. 31 Aralık 1514, Brüksel - ö. 15 Ekim 1564Zakintos), Roma İmparatoru V. Charles'ın  eczacısının oğlu olarak Brüksel'de doğmuştur. Antik Çağ'dan beri süregelen insan bedeni hakkındaki yanlış düşünceleri düzelten anatomist ve doktordur. Tıp kökenli bir ailede büyümüştür. Babası imparatorun başeczacısıydı. Ailesi küçük yaştan itibaren onu tıbbı düşünceleri okuması için cesaretlendirmişti. Önce Leuven'de sonra Paris Üniversitesi'nde eğitim gördü ve daha sonra İtalya'da Padova Üniversitesi'nde anatomi kürsüsünde ders vermeye başladı. Bu sırada Galen'in eserlerini incelemeye başlayan Vesalius; onun insanın anatomik yapısı hakkında verdiği bilgilerin hatalar içerdiğini ve bu hataların kaynağının, bu konudaki çalışmaların hayvanlar üzerinde yapılmasına ve elde edilen verilerin insanlara mâl edilmesinden kaynaklandığını ileri sürdü. Ona göre insan anatomisi ile ilgili bilgi en iyi biçimde, sadece sağlıklı bir insan vücudunun incelenmesi ile elde edilebilirdi.
  • 1885- İlk Türk gazetelerinden biri olan Tercüman-ı Ahval Gazetesi’ni yayınlayan Agah Efendi Atina’da öldü.
  • 1917 - Fransızlarca tutuklanan ve Alman gizli servisine bazı bilgiler verdiğini kabul eden  Hollandalı dansçı Mata Hari (Margaretha Geertruida), askeri mahkemece yargılandıktan sonra, kurşuna dizildi.
  • 1945- Nazi işgali altında işbirlikçi Geçici Fransız hükümetinde başbakanlık yapan Pierre Laval “vatana ihanet”ten suçlu bulundu ve kurşuna dizildi.
  • 1946 - Nazi savaş suçlusu Hermann Göring idam edilmesine saatler kala zehir içerek intihar etti.
  • 1953 - Helene Mayer, Alman eskrimci (d. 1910)
  • 1958 - Asaf Halet Çelebi, Türk şair  (27 Aralık 1907, İstanbul - 15 Ekim 1958, İstanbul), Türk şair. İlhamını Asya, tasavvuf ve dinler tarihinin ünlü kişilerinden, eski Doğu medeniyet ve masallarından alan egzotik şiirleriyle tanınmış cumhuriyet devri şairidir. Türk şiirinde modern-gelenekçi anlayışın temsilcisi kabul edilir. Kendisinden sonra gelen nesli soyut şiir anlayışının Türk Edebiyatı'ndaki ilk tanımlarını yaparak etkilemiştir. Divan ve Fars edebiyatı ile ilgili inceleme ve çevirileri vardır. Türk sanat müziği konusunda derin bir bilgisi olan sanatçı resim, müzik ve bilimle ilgili makaleler de yayımlamıştır.
  • 1963 - Horton Smith, Amerikalı golfçü (d. 1908)
  • 1976 - Carlo Gambino, Amerikalı mafya lideri (d. 1902)

  • 1993 - Aydın Sayılı (2 Mayıs 1913, İstanbul - 15 Ekim 1993, Ankara), Türk bilim insanı. Türkiye’de bilim tarihçiliğinin yerleşmesini sağlamış bilim insanıdır. Ordinaryüs Profesör Doktor unvanı taşır. 1942 yılında Harvard Üniversitesi’nde bilim tarihi alanında doktorasını tamamlamış olan Sayılı, dünyada bilim tarihi alanında bilinen ilk doktora derecesinin sahibidir. 2009 yılında tedavüle sürülen 5 Türk Lirası banknotlarının arka yüzünde portresi bulunur.
  • 1998 - Ahmet Faruk Erem (d. 1913, İstanbul - ö. 15 Ekim 1998, Ankara), Türk hukukçu ve yazardır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Burslu olarak  Belçika'da hukuk alanında doktora yaptı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde doçent olarak göreve başladı. Bir yıl İtalya'da kalarak ceza hukuku ve kriminoloji alanında çalıştı. Dönünce profesör oldu. Üniversitede dekan düzeyinde yöneticilik yaptı. 1978'de emekli oldu. Türkiye Barolar Birliği'nin 11 Ağustos 1969 tarihinde kurucu başkanı oldu ve bu görevi 9 Ocak 1980 tarihine kadar sürdürdü. Birçok kitabı ve yüzlerce makalesi vardır. Bir Ceza Avukatının Anıları isimli kitabı geniş kesimlerce okunmuş, sonradan Ankara Sanat Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir. Prof. Erem, ceza hukukunda hümanist doktrini savunmuştur. Binlerce hukukçunun hocası olmasının yanı sıra, Türk Ceza Hukukunu da derinden etkileyen hocalardandır.
  • 2005 - Bilal İnci, Türk oyuncu (d. 1936)
  • 2005 - Sıtkı Davut Koçman, Türk iş insanı, sanayici ve hayırsever (d. 1912)
  • 2008 - Fazıl Hüsnü Dağlarca, Türk şair (d. 1914)
  • 2010- Gazeteci-yazar Deniz Som yaşamını yitirdi.
  • 2012 - İktisatçı yazar Tevfik Çavdar (81) yaşamını yitirdi
  • 2012 - Erol Günaydın, Türk sinema ve tiyatro oyuncusu (d. 1933)
  • 2013- Meslek hayatı boyunca kent rantçılarına karşı mücadele eden, Mimarlar Odası eski Genel Başkanı mimar- gazeteci Oktay Ekinci (d. 1952) yaşamını yitirdi.
  • 2018 - Paul Gardner Allen, Amerikalı iş insanı ve Microsoft'un kurucusu (d. 1953)

(derleyen:mstfkrc)


14 Ekim 2022 Cuma

KISA KISA GÜNDEM (14 EKİM 2022)

 


1) Sansür Yasası TBMM Genel Kurulu'nda AKP ve MHP'nin oyları ile geçti (Cumhuriyet)

Son dakika gelişmesi... AKP ve MHP’nin hazırladığı ‘dezenformasyonla mücadele yasası’ adı verilen, kamuoyunda ‘Sansür Yasası’ olarak bilinen kanun teklifi Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/son-dakika-sansur-yasasi-tbmm-genel-kurulunda-akp-ve-mhpnin-oylari-ile-gecti-1992001)

2) AKP, 'Sansür Yasası'nı önce ABD'li yetkililerle görüşmüş(Cumhuriyet)

AKP'li Ahmet Özdemir, 'Sansür Yasası' eleştirileri yöneltilen teklifi Meclis kapanmadan önce ABD'li yetkililerle görüştüklerini söyledi. CHP'li Özkan, "Hiç şaşırtmadınız teşekkür ederim" dedi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/akp-sansur-yasasini-once-abdli-yetkililerle-gorusmus-1992015)

3) Diyanet'ten ‘Kamudaki sızma’ tartışmasından sonra bürokrasiye mesaj (Sefa Uyar-Cumhuriyet)

Diyanet’in hutbesinde, “Müslüman, gerek gerçek hayatta gerekse dijital mecralarda gıybet etmez, laf taşımaz” denildi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/diyanetten-kamudaki-sizma-tartismasindan-sonra-burokrasiye-mesaj-1992036)

4) AKP'li Hüseyin Yayman sansür yasasını savundu (Cumhuriyet)

AKP'li Yayman, Sansür Yasası’nın en kritik maddesi olan 29. madde Meclis’te kabul edilmesini "Uygulamadan kaynaklanan bir sorun olursa bu düzenlemeleri TBMM'de takip edeceğiz. Biz dünya örneklerine bakarak çalışma yaptık. Tartışmalarda daha çok 'dezenformasyona kim karar verecek?' sorusu soruluyor. Dezenformasyona yargı karar verecek. Bu çok nettir. İnsanlar pembe yalanlar söyleyebilir, insanların yalan söyleme özgürlüğünü de ortadan kaldırmıyoruz" sözleriyle savundu.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/akpli-huseyin-yayman-sansur-yasasini-savundu-1991983)

5) Genetiği değiştirilmiş ürünler 10 yıl daha hayvan yemlerinde kullanılmaya devam edecek (Mustafa Çakır-Cumhuriyet)

Tarım ve Orman Bakanlığı, bir kez daha yiyeceklerde GDO kullanımının önünü açtı. Ziraat Mühendisleri Odası, karara, “Özel sektörün kârını düşünen bir bakış açısı” diyerek tepki gösterdi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/genetigi-degistirilmis-urunler-10-yil-daha-hayvan-yemlerinde-kullanilmaya-devam-edecek-1992031)

6) Cengiz Holding, Muğla Bodrum’daki bir kıyıya daha gözünü dikti (Şeyda Öztürk-Cumhuriyet)

Bodrum'un Göl Mahallesi'nde bulunan 'Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Alan' ilan edilmiş kıyısına Cengiz Holding, turizm konaklama tesisi inşa edecek.(https://www.cumhuriyet.com.tr/cevre/cengiz-holding-mugla-bodrumdaki-bir-kiyiya-daha-gozunu-dikti-1992037)

7) Maden şirketleri dağı yok edecek (Aycan Karadağ-BİRGÜN)

Maden kuşatması altında olan Sandras Dağı’nda bir projeye daha onay verildi. Dağı dinamitle patlatan Alfa Olivin adlı şirketin kapasite artırımı için ÇED olumlu kararı verildi. Bölge halkı karara tepkili (https://www.birgun.net/haber/maden-sirketleri-dagi-yok-edecek-406178)

8) Ucuz tatil hakkına bile göz diktiler (Sibel Bahçetepe-Birgün)


Çadır, karavan gibi yerlerde tatil yapan yurttaşlardan konaklama vergisi alınacak olması tepkiye neden oldu. Yurttaşlar “Göz koymadıkları bir tek vatandaşın çadırı kalmıştı. Dar gelirlinin tatil ihtimali hiç kalmayacak” dedi
.(https://www.birgun.net/haber/ucuz-tatil-hakkina-bile-goz-diktiler-406176)

9) Yaşlılara yer kalmadı! (Hüseyin Şimşek-Birgün)


Yaşlıların büyük problemler yaşadığını anlatan Prof. Dr. Halil, yaşlı nüfusun ayrımcılığa maruz kaldığını ve hastanelerde yaşlılara yer bulunamadığını bildirdi.(
https://www.birgun.net/haber/yaslilara-yer-kalmadi-406179)

10) Yönetmen Emin Alper, yandaş basının saldırılarına yanıt verdi: 'Devlet yardımı ulufe değildir' (Emrah Kolukısa-Cumhuriyet)


Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde dokuz ödül alan filmin yönetmeni Emin Alper kendisi ve festival hakkında başlatılan linç kampanyasıyla ilgili “Bu karalamaların filmi gölgede bırakmasını ve önüne geçmesini istemiyorum. Bu nedenle bu açıklamadan sonra herhangi bir beyanda bulunmayacağım” dedi.
(
https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/yonetmen-emin-alper-yandas-basinin-saldirilarina-yanit-verdi-bakanlik-biliyordu-1991672)

11) IKEA'dan zam açıklaması (Birgün)



Inter IKEA Group CEO'su Jon Abrahamsson Ring, bu yıl fiyatları yükseltmekten başka seçeneklerinin olmadığını söyledi. (https://www.birgun.net/haber/ikea-dan-zam-aciklamasi-406141)

(derleyen:mstfkrc)


AKP milletvekilinin ‘dava’ adamlığı + ÇELEBİ’NİN İKİ NOKTASI - Barış Pehlivan / Cumhuriyet

 

AKP milletvekilinin ‘dava’ adamlığı

Cübbeli Ahmet yalnız değilmiş. Meğer AKP İzmir Milletvekili Alpay Özalan

da aynı yoldan yürüyormuş. 

Nasıl mı? Şöyle...

Arka Bahçe’nin takipçileri bilir, bir süre önce Ahmet Mahmut Ünlü’nün yani namı diğer Cübbeli Ahmet’in adliyelerde yarattığı yoğunluğu yazdım. Zira, kendisine sosyal medyadan hakaret eden herkese dava açıyor, binlerce insanı şüpheli ya da sanık yapıyordu. 

Geçenlerde kıdemli bir yargı mensubu ile sohbet ederken “İzmir de Alpay’a çalışıyor” gibi bir söz etti. 

Başta anlamadım. Sonra şunları duydum: 

“Alpay Özalan, Twitter’dan Facebook’a tüm sosyal medya mecralarında kendisine kötü söz söyleyen herkes hakkında suç duyurusunda bulunuyor. İzmir’deki bir adliyede 3 binden fazla şikâyet dosyasının biriktiğini iyi biliyorum.” 

Tahmin ettiğim gibiymiş: Ceza almaktan korkanlar, Özalan’ın avukatlarıyla uzlaşma yoluna gitmeyi tercih ediyor. Yani insanlar AKP milletvekiline para vererek sanık olmaktan kurtuluyor.

Konuştuğum kaynağım, “Ciddi bir kazanç kapısı olmasının yanı sıra, Alpay Özalan’ın suç duyurularıyla uğraşmak adliyede ciddi bir mesai gerektiriyor” dedi.

Özalan AKP’den milletvekili adayı gösterildiğinde “Biz, bu davanın adamıyız. Bu davaya hizmet etmek için her türlü hazırım” demişti. Gerçekten de “dava” adamıymış! 

                                                   ***

ÇELEBİ’NİN İKİ NOKTASI

“Teğmen Çelebi nasıl olur da AKP’ye geçer” diye isyan ediyoruz ya...

Yeni koltuğuyla onun için Silivri’de gaz yiyen insanları nasıl boğduğunu konuşuyoruz ya...

Dönenler döndükleri yerin en radikali olur, sözünü sık sık hatırlıyoruz ya...

İki noktayı yazmasam olmaz:

1- Bilen bilir, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın kumpas mağduru bazı eski askerlerle arası oldukça iyi. Mehmet Ali Çelebi’nin eski silah ve dava arkadaşları arasında da bunu hatırlatan çok var şu sıralar... Zira Çelebi’nin AKP’ye katılmasında Hulusi Akar’ın aracı ve öncü olmasından şüpheleniyorlar.

2- Ülke koşar adım seçime giderken en çok konuştuğumuz konu haliyle sandık güvenliği. Nasıl olmasın, gazetemizden Necati Özkan yazdı: Meğer 2017 referandumunda 104 ilçedeki 4 bin 659 mahallede “hayır” çıkması beklenirken tersi olmuş. Ülkenin kaderini değiştiren oylamada, 2 milyondan fazla şüpheli “evet” tespit edilmiş. Seçim güvenliği açısından en sorunlu il de Şanlıurfa’ymış. 

Peki... 

Şimdi AKP saflarına katılan Çelebi, CHP’den aday olduğu 2018 seçimlerinde ne yaptı dersiniz?

Sandık güvenliğini organize eden “Sandık Gücü” adlı oluşumun başındaydı ve Şanlıurfa’dan sorumluydu.

Sahi, kuzu kurda mı teslim edilmiş?

Barış Pehlivan / Cumhuriyet