17 Ekim 2022 Pazartesi

BELLEK (17 EKİM)


 OLAYLAR: 

  • 1448 - II. Kosova SavaşıJános Hunyadi komutasında ve çoğunluğu Macarlardan oluşan ordu, II. Murat'ın komutasındaki Osmanlı ordusuyla karşı karşıya geldi.
  • 1912- Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan bir araya gelerek Osmanlı Devleti’ne karşı savaş açtı (I. Balkan Savaşı)
  • 1918 - Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı kuruldu. (daha sonra adı Yugoslavya Krallığı olacak)
  • 1919 - Batı Trakya'daki İskeçe kasabası, Yunanlar tarafından işgal edildi.
  • 1922 - Gökçeada'nın kurtuluşu.
  • 1933 - Albert EinsteinAlmanya'dan Amerika'ya kaçtı
  • 1945 - Juan PeronArjantin Devlet Başkanı oldu.
  • 1951 - Türkiye'nin NATO'ya katılmasıyla ilgili protokol, Londra'da imzalandı.
  • 1956 - Türkiye ilk şeker ihracatını gerçekleştirdi.
  • 1957 - Fransız yazar Albert Camus, edebiyat alanında Nobel Ödülü aldı.
  • 1960- Küba’da kentlerde kiracılık kaldırıldı; evsiz kiracılar oturdukları evin sahibi oldu
  • 1961- Bağımsızlık yanlısı yaklaşık 30 bin Cezayir asıllının Paris’teki gösterisine saldıran polis en az 200 kişiyi katletti (bazılarına göre 400). Paris katliamında basın tam bir otosansür uyguladı, yalnızca 3 kişinin öldüğü söylendi; 37 yıl sonra 1998’de ölü sayısı resmi olarak 40’a çıkarıldı.
  • 1962 - Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, siyasi Af Kanunu'nu imzaladı; 258 Yassıada  hükümlüsünün tahliyesi başladı.
  • 1966 - Birlik Partisi kuruldu. Parti Genel Başkanlığına Hasan Tahsin Berkman getirildi. Partinin amblemi Ali'yi simgeleyen bir aslan ve onun çevresinde 12 imamı temsil eden 12 yıldız olarak belirlendi.
  • 1967- Kayserispor-Sivasspor futbol maçı sonrasında çıkan olaylarda 40 kişi öldü.
  • 1967 - "Hair" müzikali New York'ta sahnelenmeye başlandı.
  • 1970 - Québec Çalışma Bakanı Pierre LaporteQuébec Kurtuluş Cephesi (FLQ) militanlarınca öldürüldü. Laporte, 10 Ekim 1970'te kaçırılmıştı.
  • 1972- Sıkıyönetim Askeri mahkemesi’nde görülen Türkiye İşçi Partisi davası sonuçlandı. TCK’nunun “komünizmi yasaklayan” 141 ve 142. maddelerini ihlal gerekçesiyle, Genel Başkanı Behice Boran dahil 7 yöneticisi 15’er yıl, 5 yönetici de 12.5 yıl hapis ve çeşitli sürgün cezalarına çarptırıldı. TİP yöneticilerinin ömür boyu kamu hizmetinden mahrumiyetine de karar verildi.
  • 1973 - OPEC, bazı Batılı ülkelere, Suriye ile olan savaşında İsrail'e yardım ettikleri gerekçesiyle petrol ambargosu uygulamaya başladı.
  • 1976 - Tofaş'ın Murat 131 otomobilleri üretimine izin verildi.
  • 1977- Nazım Hikmet’in “Yolcu” oyunu Savaş Dinçel’in yönetiminde Fatih Şehir Tiyatroları’nda sahneleniyor
  • 1978- 6 TİP’li gencin ülkücülerce öldürüldüğü Bahçelievler Katliamı’nda ağır yaralanan yedinci kişi ve tek görgü tanığı Serdar Alten de hayatını kaybetti.
    1978 -  9 Ağustos 1978’de İstanbul-Kocamustafapaşa’daki Artvin Kültür Derneğinin “ülkücüler” tarafından kurşunlaması sırasında vurulan Ferruh Ataol (1957- İstanbul), Ankara Numune Hastanesinde hayatını kaybetti.
    1978 - Denizli’nin Bekilli ilçesinin Üçkuyu köyü Halk Kültür Dayanışma Derneği üyesi Ali Ayvaz (1955- Bekilli), köy ağalarının kışkırtması sonucu, sağ görüşlü amcası Bekir Ayvaz tarafından katledildi.

    1978-  TBMM Kitaplık Müdürlüğü’ne atanan ülkücü Hilmi Çelik hakkında 14 Eylül’de CHP Ardanuç İlçe Merkezi’ne bomba atma iddiasıyla dava açıldı.
  • 1979- Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul’un öldürülmesinin ardından direnişe geçen polislerden 6’sı tutuklandı.
    1979-Ankara İncesu Sivaslı mahallesinde, “faşist saldırılara karşı gece nöbeti” tutan Mehmet Adil Olcay (1958- Samsat), saat 23.00’te ülkücülerin silahlı saldırısı sonucu yaşamını yitirdi.
  • 1980- Milli güvenlik Konseyi, kıdem tazminatlarının 1 yıllık tutarının 30 günlük asgari ücretin 7.5 katını aşamayacağına ilişkin yasayı onayladı. 30 günlük süreler toplu iş sözleşmeleriyle arttırılabilecek.
  • 1980 – Nihat Erim’in öldürülmesinde “tetikçilik yaptığı” iddiasıyla 12 Eylül darbesi sonrası gözaltına alınan Devrimci Sol üyesi Ahmet Karlangaç’ın (23) ”arkadaşlarıyla yüzleştirme sırasında sinir krizi geçirerek başını duvara vurmak suretiyle hayatını kaybettiği” bildirildi
  • 1981- Hopa kırsalında Devrimci Yol örgütlenmesi için çalışan Alaattin Demirci (1959- Artvin Hopa), jandarma tarafından yapılan operasyonda öldürüldü.
  • 1983- İstanbul Sıkıyönetim Askeri Savcılığı, İleri Maden-İş’in 4 yöneticisine 6 yıl 8 ay ile 20 yıl arası hapis istemiyle dava açtı. Dava,”sanıkların anayasal düzen yerine işçi sınıfı öncülüğünde proletarya diktatörlüğünü kurmak için eylemde bulundukları” iddiasıyla açıldı.
  • 1984 - "60 Günlük Bir Şey" adlı kitabı sebebi ile Füsun Erbulak için 6-10 yıl hapis istendi
  • 1989- ANAP hükümetince hazırlanan yasa tasarısıyla, görev süresi dolan Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e özel emeklilik aylığı bağlanacak, Cumhurbaşkanlığı Konseyi’nin 5 üyesinin emekli aylıkları arttırılacak, araç-konut tahsis edilecek.
  • 1989 - Başbakan Turgut Özal, Cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıkladı.
  • 1995- Bakanlar Kurulu, genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğü gerekçesiyle SEKA, Şeker Fabrikaları, limanlar ve karayollarındaki grevleri iki ay süreyle erteledi.
  • 1996 - Sanatçı Şanar Yurdatapan "bölücülük" yaptığı iddiasıyla tutuklandı.
  • 1997- Che ve yoldaşlarının Bolivya’dan getirilen cenazeleri 100 bine yakın kişinin katıldığı törenle Santa Clara kentinde inşa edilen anıt mezara gömüldü.
  • 1997 - Bergama/Ovacık’ta siyanürlü altın aramada yargı son noktayı koydu: Eurogold şirketinin çalışma izni İdare Mahkemesi’nce iptal edildi. Eurogold’a Çevre Bakanlığı’nca 1994’de verilen izne karşı Bergamalı 650 yurttaş adına İzmir Çevre Avukatları Grubu’nca dava açılmıştı.
  • 1998- Şili eski diktatörü/devlet başkanı A.Pinochet tedavi için bulunduğu Londra’da, 1973-1983 döneminde Şili’de kaybolan/öldürülen yüzlerce İspanyol’la ilgili İspanya’da yargıçlar Carson ve Castellon’un yürüttüğü soruşturma kapsamındaki başvuruları nedeniyle tutuklandı. Pinochet’in ifadesi için Londra’ya gidecek olan yargıçların, Şili dahil 5 Latin Amerika ülkesinde 70’lerde iktidarda olan askeri rejimlerce kurulup sol örgütlere karşı kontrgerilla faaliyetlerinin eşgüdümü ve mahpus takasını yürüten gizli ”KONDOR” örgütünü de soracağı bildirildi.
  • 1998- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişleri, FP’li Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “belediyeden irticai kuruluşlara (Kanal 7, Milli Gençlik Vakfı, Vahdet Vakfı vs.) ve kayırılan firmalara kaynak aktarmak suretiyle görevini kötüye kullandığı”nı saptadı.
  • 2001 - İsrail-Filistin barış anlaşmalarına karşı çıkan Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı Rehavam Ze'evi, uğradığı silahlı saldırıcı sonucu öldü. Saldırıyı Filistin Halk Kurtuluş Cephesi üstlendi.
  • 2002- İstanbul B.Şehir Belediyesi’ne ait reklam panolarının, 3 ihalede muhammen bedelden düşük tutarlarda kiraya verilmek suretiyle Belediye’nin 51 trilyon TL zarara uğratıldığı iddiasıyla eski Başkan ve AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan, Ali Müfit Gürtuna ve 24 görevli hakkında rapor tutuldu.
  • 2003 - Ziya Selçuk’un başkanlığındaki Talim ve Terbiye Kurulu’na “milli eğitim sisteminin nasıl bir insan yetiştirmeyi hedeflediğini belirleme” görevi de verildi.
  • 2003- Türkiye, AİHM’de görülen Mardin Kayaballı Köyü davasında mağdurlara toplam 130 bin Euro (214 milyar) ödemeyi kabul etti. Kayaballı köyünde yaşayan altı kişi, güvenlik güçlerince dövüldükleri, ardından evlerinin yakıldığı ancak sanıkların cezalandırılmadığı ve tazminat ödenmediği iddiasıyla 1996’da AİHM’e şikayette bulunmuştu.
  • 2007- Avrupa Konseyi, Abdullah Oğuz’un yönettiği, Zülfü Livaneli’nin romanından uyarlanan “Mutluluk” filmini “İnsan Hakları Ödülü”ne layık gördü.
  • 2008 - Türkiye, 2009 - 2010 Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine 151 oyla kabul edildi.
  • 2012 - Ege Üniversitesi Kampüsü içindeki KYK yurtlarında kalan öğrenciler yemek fiyatlarındaki artış ve porsiyonlardaki azalışı protesto etti.
  • 2017- OHAL’in 3 ay süreyle uzatılmasına ilişkin Başbakanlık Tezkeresi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Türkiye ülke olarak Temmuz 2016 yılından beri Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında.


 DOĞUMLAR:

  • 1488 - Baccio Bandinelli, İtalyan, Maniyerist heykeltıraş ve ressam (ö. 1560)
  • 1577 - Christofano Allori, Barok Dönem İtalyan ressamı (ö. 1621)
  • 1760 - Henri de Saint Simon, Fransız filozof ve iktisatçı (ö. 1825)
  • 1859 - Childe Hassam, Amerikalı Empresyonist ressam (ö. 1935)
  • 1867 - Josep Puig i Cadafalch, Katalan mimar, sanat tarihçisi ve siyasetçi (ö. 1956)
  • 1886 - Spring Byington, Amerikalı aktris (ö. 1971)
  • 1914 - Jerry Siegel, Amerikalı çizgi roman sanatçısı ve yazar (ö. 1996)
  • 1915 - Arthur Miller, Amerikalı oyun yazarı (Satıcının Ölümü adlı eseriyle ün kazanan) (ö. 2005)
  • 1918 - Rita Hayworth, Amerikalı sinema oyuncusu (ö. 1987)
  • 1919 - Zao Ziyang, Çinli Devlet adamı ve Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi eski Genel Sekreterlerinden (ö. 2005)
  • 1920 - Montgomery Clift, Amerikalı aktör (ö. 1966)
  • 1922 - Michel Galabru, Fransız oyuncu (ö. 2016)
  • 1924 - Rolando Panerai, İtalyan opera sanatçısı (ö. 2019)
  • 1926 - Julie Adams, Amerikalı oyuncu (ö. 2019)
  • 1930 - İsmail Akbay (17 Ekim 1930, Mudanya - 26 Temmuz 2003; Huntsville, Alabama, ABD), Türk bilim insanı. NASA'da çalışan ilk Türk mühendistir. 17 Ekim 1930 yılında Mudanya'nın Zeytinbağı köyünde doğdu. Orta öğretimini'nde ve Haydarpaşa Lisesi’nde tamamlayan İsmail Akbay, üniversite eğitimi için ABD’ye gitti ve 1956 yılında Tennessee Üniversitesi’nden fizik mühendisi olarak mezun oldu. Ünlü roket bilimci Dr. Wernher Von Braun, İsmail Akbay’ı Marshall Uzay Merkezi’nde  Apollo Saturn V-S1C roketinin F1 motoru entegrasyon çalışmalarını sürdürecek mühendis ekibine seçmiştir. Akbay aynı zamanda Apollo - Soyuz Test Projesi'nde Saturn 1B/H-1 motor entegrasyon çalışmalarında da öncülük etmiştir. İsmail Akbay 1963-1975 yılları arasında NASA’da yönetim kademelerinde görev yapmıştır.
  • 1948 - Margot Kidder, Kanadalı-Amerikalı oyuncu (ö. 2018)
  • 1953 - Muhittin Korkmaz, Türk tiyatro ve sinema oyuncusu
  • 1953 - Özkan Uğur, Türk müzisyen, sinema ve dizi oyuncusu (MFÖ grubunun üyesi)
  • 1957 - Lawrence Bender, Amerikalı film yapımcısı
  • 1963 - Sergio Goycochea, Arjantinli emekli kaleci
  • 1971 - Deniz Uğur, Türk sinema, tiyatro, dizi oyuncusu ve senaryo yazarı
  • 1972 - Tarkan, Türk şarkıcı, söz yazarı, besteci, yapımcı ve aranjör
  • 1976 - Nil Karaibrahimgil, Türk şarkıcı
  • 1979 - Kimi Räikkönen, Fin Formula 1 pilotu
  • 1980 - Ekaterina Gamova, Rus voleybolcu


 ÖLÜMLER:


(derleyen:mstfkrc)



16 Ekim 2022 Pazar

BELLEK (16 EKİM )

 


 OLAYLAR: 

  • 1529 - I. Süleyman'ın komuta ettiği Osmanlı Ordusu, Viyana Kuşatması'nı kaldırdı.
  • 1793 - Fransız Devriminde vatan hainliği ile suçlanan Marie Antoinette giyotinle idam edildi.
  • 1730 - Sadrazam Nevşehirli İbrahim PaşaPatrona Halil İsyanı'nı çıkaranların istekleri doğrultusunda Padişah III. Ahmet tarafından boğduruldu.
  • 1916 - Margaret Sanger, ilk doğum kontrol kliniğini New York’ta kurdu.
  • 1924 - Topkapı Sarayı müze olarak ziyarete açıldı
  • 1946- Nürnberg Duruşmaları’nda ölüme mahkum edilen 12 Nazi’den onunun cezası infaz edildi.
  • 1964 - Çin, ilk atom bombasını patlatarak dünyanın 4. nükleer gücü oldu.
  • 1968- Cumhuriyet yazarı İlhan Selçuk ile Yazı İşleri Müdürü Erol Dallı, bir makalede “Başbakan Demirel’e hakaret edildiği” gerekçesiyle 3’er ay 15’er gün hapse mahkum edildi.
  • 1968 -  Meksika Olimpiyatları’nda madalya kazanan ABD’li 2siyah atlet ABD milli marşı çalınırken siyah eldivenlerle ırkçılığı protesto etti. Kürsüdeki 3 atlet de (Avustralya’lı P.Norman dahil) “İnsan Hakları Olimpiyat Projesi” adlı ırkçılık karşıtı hareketin rozetini taşıdı. ABD ve Meksika Olimpiyat Komitesi’nin yoğun baskıları sonucu altın ve bronz madalyalı ABD’li 2 siyah atlet olimpiyatlardan men edildi.
  • 1974- İzmir belediye işçileri grevi sıkıyönetim tarafından durduruldu.
  • 1978 - 4 kişinin öldürüldüğü Balgat Katliamı’ndan aranan E.Kışkış’ın bir süre MHP’li Devlet Bakanı’nın özel kaleminde çalıştığı saptandı.
  • 1981- Milli Güvenlik Konseyi, 12 Eylül 1980’de faaliyetleri yasaklanan siyasi partilerin feshedilmesi ve malvarlıklarının Hazine’ye devrine ilişkin yasayı onayladı. Atatürk’ün vasiyetiyle CHP’ye bırakılan menkul ve gayrimenkullerin idaresi de Devlet Başkanlığı’na devroldu. Kenan Evren: “Kendi içimizde halledeceğimiz problemleri dış ülkelere jurnal etmeselerdi, siyasi partileri kapatmayabilirdik.”
  • 1984- Türkiye yeni bir vergiyle tanışıyor. Katma Değer Vergisi (KDV) uygulamasına, 1 Ocak 1985’te başlanacak. Vergi oranı yüzde 10 olarak belirlendi.
  • 1987- Kapatılan Türkiye İşçi Partisi (TİP) genel başkanı ve eski milletvekili Behice Boran’ın Brüksel’den Ankara’ya getirilen cenazesi için TBMM’nde tören yapıldı ve ardından cenaze İstanbul’a gönderildi. ANAP ve hükümetten kimsenin katılmadığı törene Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin gönderdiği çelenk polislerce tören alanına sokulmadı.
  • 1990 - Sovyetler Birliği başkanı Gorbaçovserbest piyasa ekonomisi'ne geçileceğini açıkladı.
  • 1992 - Balkan ülkelerindeki sendikalar arasında dayanışmanın güçlendirilmesi amacıyla ETUC’un desteği ve DİSK’in öncülüğünde İstanbul’da 14-16 Ekim tarihlerinde bir uluslararası toplantı düzenlendi. Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan gelen konfederasyon yöneticileriyle yapılan “Balkan Sendikalar Konferansı 1. Hazırlık Toplantısı” sonucunda yayınlanan bir bildiri ile bölgede barışın teminatının işçi sınıfı olacağı vurgulandı.
  • 1994- İHD’nin 1993 yılı raporu: “Son 3 yıl içinde 1.334 köy yakıldı.”
  • 1994 -  Türk asıllı Alman vatandaşları Leyla Onur ile Cem Özdemir Almanya parlamentosuna milletvekili seçildi.
  • 2000- Polonya Devlet Başkanı Lech Walesa siyaseti bıraktı. 14 Ekim’de yapılan son başkanlık seçimlerinde yüzde 1’den az oy almıştı.
  • 2001- Aydın, sanatçı ve bilim insanları Afganistan için çıkarılıp Ortadoğu’ya müdahalede de kullanılabilecek “yurtdışına asker gönderme tezkeresi”ne karşı, “savaş için haçlı ya da cihat orduları arasında bir tercihte bulunmayı” reddettiklerini açıklayan bir bildiriye imza koydu
  • 2002 - Irak devlet başkanı Saddam Hüseyin, 7 yıllık yeni görev süresi için düzenlenen halk oylamasında oyların tamamını aldı.
  • 2002 - Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush, ABD kongresinin onayladığı, Irak'a savaş açma yetkisi veren kararı imzaladı.
  • 2003- Ziya Selçuk’un başkanlığındaki Talim ve Terbiye Kurulu, aralarında Ömer Seyfettin’in Falaka ve Kaşağı, E.H.Porter’ın Pollyanna, J.Verne’in Aya Yolculuk, D.Defoe’nin Robinson Crusoe adlı eserlerinin de bulunduğu çocuk klasikleriyle bazı yardımcı kitapları yasakladı. Önceki hükümet zamanında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararıyla tavsiye edilen 48 eser ilköğretim okullarında kütüphanelerden kaldırılmaya başlandı.
  • 2004- 3. Avrupa Sosyal Forumu ‘Başka bir dünya mümkün’ sloganıyla Londra’da başladı. 20 bin kişi ve 2 bini aşkın örgüt katıldı. Che Guevara’nın kızı Aleida, IMF ve Dünya Bankası’nın Latin Amerika’ya felaket getirdiğini söyledi.
  • 2009 - Almanya’nın başkenti Berlin’de yaklaşık 70 yıldır kapalı olan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında maruz kaldığı bombardımanda ağır hasar gören “Neues Museum”, 6 yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından yeniden açıldı.
  • 2012- Yargıtay 9. Ceza Dairesi, dokuz yıldır tutuklu yargılanan Atılım Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hatice Duman hakkında verilen müebbet hapis cezasını onadı.
  • 2013- İtalya/ Bologna’da üniversiteliler işgal ettikleri yatılı okul binasına “Taksim İşgali Öğrenci Evi” adını verdi.
  • 2015- Adıyaman IŞİD dosyasındaki telefon tapelerine göre, Ankara katliamının faili Y.Emre Alagöz Suruç katliamından 2 ay önce Adıyaman’daki kardeşini arayarak canlı bomba sinyali vermiş. CHP’li Ali Şeker ve Eren Erdem 21 canlı bombanın 2013’den beri dinlendiğini açıkladı.
  • 2015- K.Kılıçdaroğlu, HDP Eş Genel Başkanları S.Demirtaş ve F.Yüksekdağ ile TBMM’de Demirtaş’ın makamında görüştü. Her iki partinin 1 Kasım seçimleri sonrasında da toplumsal barış için diyaloğun sürdürülmesi, daha sık fikir alışverişinde bulunmasında görüş birliğine varıldı.
  • 2015 - CHP lideri Kılıçdaroğlu, Başbakan Davutoğlu ile yaptığı, MİT Müsteşarı Fidan’ın da bulunduğu görüşmede hangi gerekçeyle Ankara katliamına önlem alınamadığını Davutoğlu’dan öğrendiğini, açıklarsa Davutoğlu’nun çok zor durumda kalacağını, ancak açıklamayacağını söyledi.
  • 2016 - 2016- Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde DEAŞ’ın hücre evine yönelik operasyon sırasında yakalanacağını anlayan militan, kendini patlattı. Olayda 3 polis ölürken, 4’ü Suriye uyruklu 8 kişi yaralandı.
  • 2018- Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında açılan ve karara bağlanan davada firari oldukları için dosyaları ayrılan eski genel yayın yönetmeni Can Dündar ve İlhan Tanır hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına hükmedildi.


 DOĞUMLAR: 


 ÖLÜMLER: 


(derleyen:mstfkrc)


Önce tapuları sattılar sonra yüzde 60 kesinti yaptılar - Evrensel

 

Barınma mücadelesi veren Ertuğrulgazililer, tapularda yapılan yüzde 60’lık kesintilere itiraz etmek için topladıkları imzaları Çevre Şehircilik İl Müdürlüğüne verdi.

AYDOS Ormanı; Pendik, Kartal, Sultanbeyli ve Sarıgazi ilçeleri ile sınırı olan ve İstanbul’un nefesi olarak değerlendirilen alanlarından biri. Ormanın yanı başındaki Pendik Ertuğrulgazi Mahallesi’nin sınırlarında yer alan ve artık ormanlık alan vasfını kaybeden bölgede yaşayan halk 2000’li yılların başından bu yana barınma hakkı mücadelesi veriyor. Zaman zaman polis ve zabıtayla yüz yüze gelen, zaman zaman yaptıkları yürüyüşler, topladıkları imzalarla taleplerini duyurmaya çalışan bölge halkı son olarak tapularda yapılan yüzde 60’lık kesintilere itiraz etmek için imza toplayıp Çevre Şehircilik İl Müdürlüğüne başvurdu.

Pendik Belediyesinin kendilerine tapuları sattığını ifade eden bir mahalleli, “Sonra yüzde 60 kesinti yaptılar. Şimdi elimizde kalanla ne yaparız bilmiyoruz” diyor. Mücadeleye devam edeceklerini söyleyen başka bir mahalleli ise “Canımı veririm yerimi vermem” diyerek kararlılıklarını ifade ediyor.

Arsalarını 350 metrekareye tamamlamak için mahallelilerin borçlandırıldığını söyleyen mahalleli Ramazan Türkcan, sonrasında tapulardan önce yüzde 20, ardından yüzde 40 kesinti yapıldığını ifade etti. MHP’li olduğunu söyleyen Türkcan, “Pendik Belediye Başkanı Ahmet Cin kimsenin derdini sormadı. İnsanların ayağına oy istemeye gelemeyecek durumdalar” dedi.

TAPU PARALARINI ÖDEYEMEYEN NE YAPACAK?

Belediyenin, çatılarını yenileyenlerden 10-15 bin lira arası para aldığını söyleyen Turan Barış ise “Aydos’u satmak için parsellediler. Üçerli beşerli bir araya getirdikleri insanlardan arsalarını 350 metrekareye tamamlayacak şekilde ödeme aldılar. Bu parayı ödeyemeyen çok sayıda insan var. Onların hali ne olacak?” diye sordu. 

‘ÇÖZÜM HALKTAN YANA YERİNDE DÖNÜŞÜM’

Bölgede yaşanan tapu sorununu gazetemize değerlendiren CHP’li Pendik Belediye Meclis Üyesi Haydar Erkol “30 yıldır Pendik’i kamunun mülklerini satarak yönetiyorlar. Ertuğrulgazi’deki barınma hakkı sorununa da böyle bakıyorlar. Sorunun çözümünü kendi müteahhitlerine havale ederek çözmek istiyorlar. Seçim zamanı mahalle halkının kapısına ‘gönül belediyeciliği’ yazmakla olmuyor” dedi.

23 yıldır Aydos’ta oturan Emek Partisi Pendik Eski İlçe Başkanı Ekrem Yıldırım ise “Çözüm kentsel dönüşüm değil yerinde dönüşümdür. Ancak insanlar yerinde dönüşümü ülkeyi yönetenlere kabul ettirebileceklerine inanmadıkları için taleplerini emsal değerlerini artırmaya odaklıyorlar. Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da müteahhitler ve piyasanın ihtiyaçlarını savunuyor. Kentsel dönüşüm adı altında emsal değerinin artırılması talebinden kârlı çıkacak olan vatandaş değil müteahhitler ve yandaşları olur. Doğru talep ise hakkaniyetli, adil, halkçı, insandan ve doğadan yana bir yerinde dönüşüm olmalı. Bunun da yolu birliğimizi koruyarak mücadele etmekten geçer” dedi.

(Evrensel)

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e armağan: Düyun-u Umumiye ve Reji Kolculuğu - Mehmet Bozkurt / SOL

 Kesin olarak bilinen 12 adet kadın efendi, 9 adet ikbal ve sayısı tam olarak bilinmeyen çoklukta cariyesi olduğudur.


Tam adı Düyun-u Umumiye-i Varidat-ı Muhassasa İdaresi. Günümüz Türkçesine Devlet İdaresi Borçları olarak çevirebiliriz.

Osmanlının borç batağına saplanması Abdülhamit’in babası Abdülmecit’le (ö. 1861) başlıyor. Üç yıl kadar süren Kırım Savaşı’nın masraflarını karşılamakta güçlük çeken Abdülmecit çaresiz kalınca Galata bankerlerine yöneliyor. Ancak masrafların had safhayı aşmasının nedeni sadece uzayıp giden bu savaş değil. Çok defa ıskalanıyor ama bana soracak olursanız ikinci bir cephe daha var ve fikrimce Abdülmecit’i yatağa düşüren de bu oluyor. “İnce hastalık.” Verem diyoruz. Nasıl olmasın; bin bir çeşit dert ve sıkıntıyı, içine ata ata eriyip tükendiği anlaşılıyor adamcağızın. Bunu Hersek İsyanını bastırmak muradıyla yola çıkmadan önce kendisini ziyaret eden Müşir Ömer Paşa’ya söylediklerinden anlıyoruz. Dedim ya fikrimdir. Sahiden yanmış adamcağız:

“İnşallah muvaffak olup gelirsin, lakin beni bulamayacaksın. Beni kadınlarım bitirdi!”

İkinci cephe kadınlar cephesidir.

Kesin olarak bilinen 12 adet kadın efendi, 9 adet ikbal ve sayısı tam olarak bilinmeyen çoklukta cariyesi olduğudur. Bunlardan doğan çocukların sayısı 30-35 civarındadır ve şimdi siz kendinizi onun yerine koyun, hakikaten masrafları altından kalkılacak gibi değil!

Bunu bizzat döneme tanıklık eden devlet adamı ve tarihçi Cevdet Paşa’nın yazdıklarından öğreniyoruz. Necdet Sakaoğlu aktarıyor:

“… Saray kadınları dış dünyaya açılmakla kalmayarak alışveriş tutkusuna kapıldılar. Abdülmecit’in kadın efendileri, ikballeri, kızları arabalarla piyasaya çıkıp Beyoğlu kuyumcularında, mağazalarında alışveriş yapacak kadar özgürlüğe sahipti. Vezir eşlerinin, yüksek sınıf ailelerinin de onlardan kalır yanları yoktu. Abdülmecit’in saray masraflarının dışarıya yansıyan üç yıllık borcu üç milyon keseyi geçmişti. Dışalım öylesine artmıştı ki saraya Amerika’dan buz getirtiliyordu. Kadınlar eski giyim alışkanlıklarını bırakarak Avrupa’dan gelen iç çamaşırlarını, korseleri, şemsiye ve eldivenleri tercih etmekteydi.”

Bu arada Abdülmecit’in kendisin de pek tutumlu olmadığı, itibardan tasarruf etmeme yolunda gayret gösterdiği anlaşılıyor. Borç aldığı paralarla bir yandan çok sayıda cami yaptırarak halkın gönlünü çelerken, öte yandan kendi keyfine saraylar yaptırmayı da ihmal etmiyor. Dolmabahçe Sarayı, Beykoz Kasrı ve Küçüksu Kasrı bunların başında yer alıyor. Bir de kadınlarına kıyamıyor, onlara karşı pek cömert. Bunu yaptırmış olduğu konaklardan anlıyoruz. Çokça konak yaptırıyor. Bir de içi var. Sarayların içi için harcanan paraların dışı için harcanandan daha çok olduğu yazılıyor. Galata bankerlerine para yetiştirilemez hale gelince devlet yüzünü Avrupa’ya çeviriyor. Sıraya giriyorlar. Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya…

Özeti; Abdülmecit Kırım Savaşı’ndan müttefiklerinin yardımıyla galip çıksa da bu birinci cephe oluyor, ikincisinden yenik ve bitik çıkıyor. Verem oluyor. Genç yaşta ölüyor. Sonrası kardeşi Abdülaziz’dir (ö. 1876).

Abdülaziz’i ben hep sevimli bulmuşumdur. Tombul, halim selim, kendi halinde, halkın arasında gezinen, mütevazı biri olduğu anlaşılıyor. Yemeği içmeği seviyor. Gayet iştahlı olmalı, bir oturuşta bir kuzu yediği de okuduklarımızın arasında yer alıyor. Güzel. Ama Avrupa Seyahati onun zihnini karıştırıyor. Şimdi yazacaklarım tamamen benim icadımdır, hani insan beyninde beş “lob” olduğu söylenir ya, bunlarda lob sayısı fikrimce altıdır ve altıncısı “saray yaptırma lobu” dur. Abdülaziz’de de var ve bu lob Avrupa dönüşünde harekete geçiyor. Zıvanadan çıktığı andır. Şunlar yazılıyor:

“… Avrupa’da gördüklerinden çok etkilenen Abdülaziz, ilk iş olarak İstanbul’un görüntüsünü değiştirmek gibi bir heyecana tutuldu. Hayran olduğu Paris’i, Londra’yı, Viyana’yı geliştiren kaynakları hesaba katmadan, Avrupa bankalarından alınan borçlarla birtakım yatırımları, Çırağan ve Beylerbeyi saraylarıyla Ayazağa, Tokat Bahçesi, Alemdağ, İcadiye köşklerinin yapımlarını başlattı… Devlet ve saltanat törenlerinin daha görkemli olmasını istedi. Sarayın hizmet kadroları binlerce kişiyi kapsayacak boyutta genişletti.”

Mukayese yapılsın diye yazıyorum, sadece Çırağan Sarayı’nın yapımı için harcanan paranın 2 buçuk milyon altın olduğunu okuyoruz. Bu rakam Kırım Savaşı için alınan borç miktarı olan 2 milyon 640 bin Osmanlı altını ile okunduğunda yapılan israfın büyüklüğünü görebiliyoruz.

Borçlar borçla döndürülmeye çalışılıyor ve nihayetinde ödenemez hale geliyor. Rus elçisiyle olan ahbaplığına neşet olarak “Nedimof” adıyla anılana Sadrazam Mahmut Nedim Paşa, tabi önce Padişah Abdülaziz’e ardından da Galata bankerlerine ve Avrupalı alacaklılara “battık” diyor. Bir de kararname yayınlanıyor Abdülaziz’in mührüyle. 30 Ekim 1875 tarihlidir. Mübarek aya denk gelmesi nedeniyle olmalı tarihte Ramazan Kararnamesi olarak geçer. Kararnameye göre ana para ve faizlerin yarısı belli bir plan dahilinde ödenecektir. Ne ki o da ödenemez. Ardından Nisan 1876’da borç geri ödemeleri tamamen durdurulur. Sen sağ ben selamet. Hazine iflas etmiştir. Avrupa gazeteleri manşet atar: “Türkler bizi dolandırdı, altınlarımızı safahat uğruna harcadılar.”

Hikâyesi uzundur. Abdülaziz darbeyle tahttan indiriliyor. Sonrası Murat’tır (ö. 1904). Muratların beşincisi oluyor. Tahta çıktığında yarı deliydi. Çıktıktan sonra “zır” oldu ve sürüklenerek tahttan indirildi. Üç ay falan tahtta kaldı. Bilemiyoruz ama ihtimaldir onda da “saray yaptırma lobu” vardı, ne kadar yazık harekete geçecek vakti bulamadı!

Sonra gelen “Bizimki”. Abdülhamit (ö. 1918)

Düyun-u Umumiye ve Reji Kolculuğu… Paralel Devlet ve Paralel Ordu olarak okunabilir. Abdülhamit’in icadıdır.

İlkin Galata bankerlerine olan borçların ödenmesi için masaya oturuldu. En verimli altı kalem verginin 10 yıl boyunca alacaklılara aktarılması kararı alındı. Güzel, ancak bunun “sözde” kalmaması için tamamen alacaklı bankerlerin kontrolünde “Rüsum-u Sitte” adıyla bir de daire kuruldu. Bu dairenin görevi alkollü içki, damga, balık avı, tuz, ipek ve tütün vergilerini toplayıp Galata bankerlerine aktarmaktı. Olmadı. Zira Avrupalı alacaklılar yalnızca iç borçlar için kurulan bu daireye tepki gösterdiler. Avrupa’nın tefecilerinin baskılarına daha fazla dayanamayan Abdülhamit, 20 Aralık 1881, yeni bir kararname imzaladı: Muharrem Kararnamesi… Bu kararname ile Rüsum-u Sitte İdaresi yerini Düyun-u Umumiye İdaresi’ne bıraktı. Paralel devlettir.

Paralel devlet dedim, ısrarlıyım, biri lütfedilmiş Osmanlı, altısı Avrupalı tefecilerin temsilcisi olmak üzere yedi kişilik bir yönetim kuruluna sahip olan bu daire, yere göğe sığdırılamayan Osmanlı Devleti’nin gelirlerinin handiyse üçte birine el koyacaktır. Düyun-u Umumiye İdaresi zaman içerisinde öylesine dal budak salmış, öylesine büyümüştür ki, burada çalışan memurların sayısı 1912 yılına gelindiğinde, İstanbul merkez ofisi ve diğer şubeleriyle birlikte toplamda 8. 900’e erişmiştir. Buna karşılık hani yine bir mukayese yapmak istersek ve yüzümüzü koskoca devletin Maliye Bakanlığı’na çevirirsek çalışan sayısının 5. 500 kişi olduğu görülecektir. Bu arada Düyun-u Umumiye Paralel Devleti’nde çalışanların ücretlerinin de diğerlerine göre epeyce yüksek olduğu da ilave edilmelidir.

Devlet tamam. Tamam da bir de ordu gerek.

Rüsum-U Sitte dedik. En yüksek altı gelir kaynağı. Bunların içinde en verimlisi Tütün tarımı olmakla birlikte en çok “kaçağın” gerçekleştiği kalem de bu oluyor. Çok rağbet görüyor, çok tüketiliyor. “Türk gibi tüttürüyor” sözünün hafızalara yerleşip günümüze kadar taşınması bundandır. Büyük miktarlarda gelir sağlayıcı bu tarımının her aşamasının denetlenmesi gereği duyuluyor ve Düyun-u Umumiye’ye bağlı bir şirket daha kuruluyor İsmi uzunca ve tam olarak şöyle: “Memalik-i Mahrusa-i Şahane Duhanları Müşterekül Menfaa Reji Şirketi” nasıl ama!

Kısa hali: Reji Şirketi. Daha da kısası “halk halidir”: Reji… Reji, ekilecek alanları, ekilecek miktarı, taban fiyatı belirliyor. Bununla kalmıyor kaçağı önlemek için tütünü hasadından başlayarak milletin cebine, “tabaka”sına, çubuğuna gelinceye kadar ki yolculuğunu takibe alıyor. Daha doğrusu almaya çalışıyor ancak ne çare, kaçakçılığı önleyemiyor. Köylü kendi malının hırsızı oluyor. Kaçakçılığı önlemek için her yolu deneyen Reji bu defa bir talimatname yayınlıyor ve biz bu talimatname ile Reji İdaresi’nin bir ordu kurduğunu öğrenmiş oluyoruz. “Tütün Kaçakçılığının Men’i Hizmetinde Kullanılacak Kordon Bölüklerine Dair Talimatname” hükümlerine göre silahlı süvari ve piyade birlikleri kuruluyor. Kaçakçılarla, ayıngacılar diyoruz, 30 yıl kadar sürecek olan “Tütün Savaşları”nda 50 ila 60 bin arasında kaçakçının kolcular tarafından “telef” edildiği yazılıyor.

Niyazi Berkes “İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz” adını taşıyan çalışmasında şunları not olarak düşüyor:

“… Düyun-u Umumiye’nin yatırımları, işletmeleri, muhasebesi tıkır tıkır işliyordu ve hiç şakası yoktu. Bir köylü bu idarenin tekeli altında olan kendi yetiştirdiği tütünden yarım okka bir yana saklayayım dese reji kolcusu tarafından küt diye alnından vurulurdu.”

Bu arada Abdülhamit’in de Şemdinli kaçak tütünü tüttürdüğünü araya sıkıştırmalıyım!

Uzadı, sonlandıralım. Düyun-u Umumiye Osmanlı atalarımızın Cumhuriyet’e hediyesidir. Önce ordusu dağıtılmıştır 1925’te. 1928’de ise kendisi tarihe gömülmüştür. Borçlar mı?

1954’e son taksiti ödenecektir.

Osmanlı atalarımızın Cumhuriyet’e bıraktığı hediye budur.

Mehmet Bozkurt / SOL

Kaynaklar:

Necdet Sakaoğlu, Bu Mülkün Sultanları, Oğlak Yayınları, İst. 19

Niyazi Berkes, İki Yüz yıldır neden Bocalıyoruz, Cumhuriyet Kitap, İst. 1997

15 Ekim 2022 Cumartesi

Bu rapor her şeyi anlatıyor: Amasra için iki yıl önceden uyarı yapılmış + TKP'den Bartın açıklaması: Tek bir dakika bile geç kalınmamalı / SOL

 


Bu rapor her şeyi anlatıyor: Amasra için iki yıl önceden uyarı yapılmış 

'2019 yılında müessesenin dengelenmiş üretim derinliği -300 metre olmuştur. Bu derinleşme, ani gaz degajı ve grizu patlaması gibi ciddi kaza risklerinin artmasına neden olmaktadır.'

Bartın Amasra'da bugün gerçekleşen maden patlaması sonrası Enerji Bakanı, grizu patlamasını işaret eden bir açıklama yaptı.

Bakan'ın bu açıklaması sonrası soL, 2020 yılında Sayıştay tarafından hazırlanan Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessesesi raporunu inceledi.

Raporda Bakan'ın işaret ettiği grizu tehlikesine ilişkin çarpıcı bir tespit olduğu ortaya çıktı.

Buna göre, 2020 Ekim tarihli söz konusu raporda patlamanın yaşandığı -300'e ilişkin grizu patlaması uyarısı yapıldığı görülüyor.

Raporun ilgili bölümü şöyle:

"2019 yılında müessesenin dengelenmiş üretim derinliği -300 metre olmuştur. Bu derinleşme, ani gaz degajı ve grizu patlaması gibi ciddi kaza risklerinin artmasına neden olmaktadır. Çalışılan damarların tamamında gaz içeriklerinin yüksek olduğu, dolayısıyla degaj kapasitelerinin de yüksek olduğu, arıza zonlarında riskin daha da arttığı bilinmektedir. Bu nedenle müessese ocaklarında ilgili mevzuat hükümlerinin yanı sıra “Kurum Degaj Yönergesi” hükümlerinin titizlikle uygulanması gerekmektedir.

Müessese ocaklarında meslek hastalıklarının önlenmesi ve iş güvenliği açısından solunabilir ve patlayabilir tozla mücadele kapsamında gerekli ve yeterli önlemlerin alınmasında zaman zaman aksamalar olması, risklerin artmasına, Müessesede işgücü ve üretim kayıplarının yanında işçilerin tozdan kaynaklanan hastalıklara (pnömokonyoz) yakalanmasına yol açmaktadır."

                                                                /././

TKP'den Bartın açıklaması: Tek bir dakika bile geç kalınmamalı

Türkiye Komünist Partisi, Bartın Amasra'daki maden patlamasının ardından bölgeye heyet yolladığını açıklarken, tüm olanaklarının seferber edilmesi gerektiğini vurguladı.

TKP, Bartın Amasra'daki maden patlaması sonrası bir açıklama yaptı.

Açıklamada bölgeye hızla bir heyet yollandığı vurgulanırken, "Yaşanan patlama sonucunda ortaya çıkan ilk tablo yine bu düzenin ihmallerini işaret ederken, emekçilerin bir an önce göçükten çıkarılması, bunun için tüm devlet olanakların seferber edilmesi için tek bir dakika bile geç kalınmamalıdır" denildi.

Açıklama şöyle:

"Bartın Amasra’daki maden ocağında yaşanan patlamada onlarca işçi kardeşimizin göçük altında kaldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Ölü ve yaralanan işçiler olduğu bilgileri de kamuoyu ile paylaşılıyor. TKP tarafından oluşturulan bir heyet hızla bölgeye doğru hareket etmiştir. Yaşanan patlama sonucunda ortaya çıkan ilk tablo yine bu düzenin ihmallerini işaret ederken, emekçilerin bir an önce göçükten çıkarılması, bunun için tüm devlet olanakların seferber edilmesi için tek bir dakika bile geç kalınmamalıdır."

(SOL)