29 Ekim 2022 Cumartesi

İslam cumhuriyeti! - Orhan Gökdemir / SOL

 


'Monarşinin alternatifi teokrasi değildir. Aklı ve vicdanı özgürleştirmeden, esası hürriyettir, cumhuriyet olmaz. Ümmetçiliği, bağımlılığı, kulluğu dağıtmadan yurttaş yaratamazsınız çünkü.'

İran’da gördünüz, Şeriatçı İran İslam Cumhuriyeti'nin muktedirleri başı örtme zorunluluğuna direnen kadınlar karşısında ne yapacağını şaşırdı. Kadınlar yırtıp attı İslamcıların başlarına geçirmek istedikleri çadırı. Mollalara bakılacak olursa kadınların direnişi Allah’a karşı bir savaş. Çünkü, onlara göre, kadınlardan başlarını örtmelerini Allah istiyor. Direnişçileri, bu savaştan dolayı, idam cezası ile yargılayacaklar ömürleri yeterse. Her şeye muktedir tanrıları, bırakın emirlerini uygulatmayı, kendine savaş açanları cezalandırmayı bile mollalara bırakmış durumda yani. Bu iş bölümü, İran’da gerçek muktedirin kim olduğunu gösteren güçlü bir işarettir.

Molla neden tanrısının temsilcisi gibi davranıyor peki? 

Çünkü molla sadece dinde önde gelen değil, Allah’ın gücünü kullanan bir iktidar odağı. İran’ın toplumsal hayatını düzenleyen Allah aslında molladır. Biliyoruz dinde vasal ilişkisi hep var. Baş örtüsü savaşı gibi görünün şey aslında bir iktidar savaşıdır demek bu. Tabii her durumda dinsel anlamları var, haliyle mollalar yenilirse tanrıları da yenilecektir, kesindir. 

Sınıf savaşının din savaşı gibi görünmesi yeni değil. Ortaçağ’da her şey, İran’da olduğu gibi, dinsel bir kabuğa bürünmüştü. Kilise dini bir kurum olarak görünse bile gerçekte acımasız toprak sahipleri sınıfını temsil ediyordu. Sonunda, Fransa’da devrim patlak verdiğinde, devrimciler en sert müdahaleyi kiliseye yaptı. Ellerinde avuçlarında ne varsa el koydular ve papazları ahır temizlemeye gönderdiler. Devrim ile dinin karşı karşıya gelmesi iş olsun diye değildir. Din her zaman egemen sınıfın saflarındadır. Cumhuriyet işte bu yüzden laiktir. Onun temel ilkelerinden biri olan “din ve vicdan özgürlüğü” de halkın kiliseye karşı güvencesidir. Kilise bundan böyle kimin neye inanacağına karar veremeyecek, halkı kendi inancına katılmaya zorlayamayacaktır. 

Bu durumda tekrar sormalıyız; Şeriat ile cumhuriyet yan yana gelebilir mi? 

İran’dan yola çıktık madem, şöyle somutlayalım: bir İslam cumhuriyeti mümkün olabilir mi? Olmaz, mümkün değildir. Olsa olsa, şeriatçı veya İslamcı, teokrasi olur. Ne demek? Siyasetin yerine din geçecek, iktidar yetkisini dinden alacak. Egemenlik halkın değil, sözde, tanrının olacak. Halktan değil ümmetten yola çıkılacak. Cumhuriyet ise dinden özgür, “vicdanı hür”, yurttaşları varsayar. Vicdanı hür yurttaş olmadan halk olur mu? Ümmetten halka varamazsınız. Demek ki cumhuriyet ile şeriatı yan yana getirmemiz mümkün değildir. 

Sırf monarşinin iktidarının kırılması cumhuriyet için yeterli değildir öyleyse. Bunun yanında dinin iktidarının da kırılması gerekir. Sadece İslam cumhuriyeti değil, Hıristiyan veya Budist cumhuriyeti de imkansızdır. Cumhuriyet “aklı hür, vicdanı hür” yurttaşları varsayar. Anlamı şu; İnansa bile inancını herkese dayatabileceği bir dogma saymayacak, vicdanı özgür olacak, neye neden inanacağına kendisi karar verecek. Devlet de yurttaşını herhangi bir dine inanmaya zorlamayacak. Bu durumda cumhuriyetin mümkün olabilmesi için, her yurttaşın dilediğine inanabileceği ortamın yaratılması, her yurttaşın din karşısında özgür kılınması gerekir. Şartı ümmet olmayı, kulluğu reddetmektir. Demek ki laiklik olmadan cumhuriyet mümkün değildir. 

                                                                       ***

Laik cumhuriyetin arkasında uzun toplumsal-siyasal mücadeleler var. 1908, hürriyet, bir ara aşamaydı, monarşiyi sınırlandırdılar, sultanı derdest edip sürgüne gönderdiler ve dinin etkisini kırdılar. Arkasından kadının özgürleşmesi adımları geldi. Üniversiteler akılcı ve bilimsel bir yol tutturmaya çalıştı. Sosyoloji çağıdır. İktidar yönünü halka dönmüştü. Halka dönmek, modern sınıfların olgunlaşmadığı tarihsel şartların zorunlu bir sonucudur. 

İyi ama halk nerede? İşçi sınıfı henüz ortada yoksa halk da yoktur. Halkçılık, imkansızı yaratma girişimidir, büyük çaresizliktir ve büyük bir cesaret gösterisidir. 

Halkçılığın kaynağı olan Rus popülizmi, Narodnizm, bir köylü devrimi ideolojisiydi. Narodnikler otokrasinin kaldırılmasından ve toprağın köylüye verilmesinden yanaydı. Kapitalizmin Rusya'da bir sapma olduğuna, gelişme olasılığı bulunmadığına inanıyorlardı. Bu nedenle devrimci güç olarak köylüyü görüyorlardı. “Halka doğru” gidiyorlardı ama gerçekte gittikleri halk köylülerden ibaretti. 

Çaresizlik, silaha sarılmak şeklinde nüksetti. Narodnik Dimitri Karakozov, 1866’da, Çar’a karşı bir suikast girişiminde bulundu, başarısız oldu, bedelini hayatıyla ödedi. Beklediklerinin tersine, köylüler bu Narodnik eylemle pek ilgilenmiş görünmüyorlardı fakat gençler etkilenmişti. Binlerce öğrenci sosyalizm propagandası yapmak için Rusya’nın kırsalına akın etti. Köylüler şaşkın, kendileri gibi olmaya çabalayan şehirli çocukları izliyordu. Daha cevvalleri polise koştu, kendilerini kurtarmaya gelen gençleri ispiyonladı. Gençlerin çoğu polis tarafından avlandı, yıllarca hapis yattı. Dramatiktir ama cüretlidir.

Sonra öğrendiler, monarşiyi devirmek için başka türlü bir irade ve başka türlü bir malzeme gerekliydi. Kurtuluş köylerde değil, şehirlerde, zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan işçilerdeydi. 1908 ve 1923, 1905 ve 1917 ve tabii Çin’de 1949 Narodnizmin paltosundan çıkmıştır. 

Cumhuriyet, 1908’de yarım kalanı devraldı, tamamlamaya koyuldu. “Köycülük”le başlaması, “halka doğru” yönelmesi pek manidardır. Ne yazık ki halkçılık her zaman halktan öncedir. Hikâyesini Yakup Kadri yazmıştır; “Yaban” bir halk yaratmak üzere yönünü köye ve köylüye dönmüş aydının trajedisidir. 

                                                                      ***

Ne tuhaf; İslamcılık ve Türkçülük de 1908 devriminin paltosundan çıktı. Cumhuriyet de öyledir, aynı ortamın, aynı hürriyetin ürünü oldular. Fakat İslamcılar ve Türkçüler 1908 ve 1923’e hep şaşı baktılar. Karşı devrimci 31 Mart gerici ayaklanması onlar için devrimden daha ilham verici oldu. Bugün de kol kola cumhuriyetin mezarını kazmayı sürdürüyorlar. 

“Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.
Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı…”

Unutulmasın, Sosyalist-Komünist hareket de 1908’in paltosundan çıktı. Selanik’te yayınlanan “Amele” dergisi bir başlangıçtı. İlk 1 Mayıs orada kutlandı. İstanbul’daki muadili “İştirak”ti. Batıcılık, ilericilik ve gericilik gibi kavramlar Abdullah Cevdet’in “İctihad” dergisinin getirisiydi. İctihad kadın haklarını ve ailenin modernleşmesini savundu, medreseye karşı tavır aldı, laik bir toplum anlayışını savundu. Arap abecesinin Latin abecesi ile değiştirilmesi İctihad’da tartışılmıştı ilk, müthiş bir fikri sıçramadır. Bununla birlikte Sosyalist-Komünist hareket, İslamcıların ve Türkçülerin tersine, hep cumhuriyetçi oldu. Kurtuluş Savaşı’nın şiirini Komünist şair Nâzım Hikmet’in yazmasını rastlantı sayamayız. 

Hürriyetle cumhuriyet arasında bütün dengeleri altüst eden Balkan Savaşı var. İslamcılara göre, Balkan Savaşı ile Hıristiyanlık Müslümanlığa saldırmaktaydı. Bu harp, İslamiyet’in prensiplerinden ayrılmış olan Türklere Allah’ın verdiği bir cezaydı. Türkçülere göre bu savaş kolektif vicdanı uyandıracak ve yaratacak bir şoktu. Türklerin ölümden kurtulmasının tek yolu milliyetlerini idrak etmesiydi. Batıcılara göre asıl düşman Balkanlar'da değil içerideydi; perişanlığımızın sebebi cehalet, gerilik, uyuşukluk ve hurafelere inanıştı. Bugünkü uzantılarından farklı olarak, bu tartışmaları yapanlar, bu tartışmada taraf olanlar, yol açanlar, dövüşenler, düşenler meşrutiyet aydınlarıdır. Varlığımız onlara borçluyuz. Cumhuriyetin yıl dönümünde her birini minnetle, saygıyla selamlıyoruz.

                                                                     ***

Geldik bugüne. Cumhuriyet, hükûmet başkanının, halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimi. Demek ki usul şu: Yönetimi herhangi bir âdeme vermeyecekseniz. Hiç kimse orada sonsuza kadar kalmayacak. Kendisini ülkenin sahibi sanmayacak…

Gerekçesi sağlamdır. Kant tanrıyı tahtından indirmişti, Robespierre buna dayanarak kralı tahtından indirdi. Cumhuriyet ortaya çıkışından bu yana bir taht devirme işidir. 14. Louis ve Kraliçe Marie Antoinette’in bıraktığı boşlukta yeşerir cumhuriyet. Kral varsa, kraliçe varsa, sultan varsa cumhuriyet yoktur. Haliyle Fransız Devrimi ile başlayan dönemi, dünyada bir halk olma döneminin, mücadelesinin başlangıcı sayıyoruz. Bir kamusal alan yaratma ve o alanda aristokrasinin, kilisenin, dinin etkisini sıfırlama mücadelesidir cumhuriyet. Demek ki cumhuriyet “fıtratı gereği” laiktir. Biz de cumhuriyeti kurarak, sarayın, sultanın, şeyhülislamın alanından çıkıp seküler yeni bir alanda bir araya gelerek “respublic” olduk. Cumhuriyetimizin özeti budur. 

                                                                      ***

Peki, İslam cumhuriyeti olur mu? Monarşinin alternatifi teokrasi değildir. Aklı ve vicdanı özgürleştirmeden, esası hürriyettir, cumhuriyet olmaz. Ümmetçiliği, bağımlılığı, kulluğu dağıtmadan yurttaş yaratamazsınız çünkü. 

Ama evet yıktılar cumhuriyeti. Yıkılmış imparatorluğu ayağa kaldırdıkları, kovalanmış padişahı canlandırdıkları, hilafet ruhunu uyandırdıkları ise tartışmalıdır. İmkânı var mı? Yıkılan yıkılmıştır ve çöken çökmüştür. Yenisini kurmak için ise sadece yeni bir sınıfın devrimci dehasına ihtiyaç var. 

Yüzüncü yılında cumhuriyet bizi çağırıyor. Kutlu olsun!

Orhan Gökdemir / SOL

28 Ekim 2022 Cuma

BELLEK - 29 EKİM -

 


OLAYLAR:

29 Ekim 1923 - Türkiye'de cumhuriyetin ilanıMustafa Kemal Atatürk ilk Türkiye cumhurbaşkanı seçildi



DOĞUMLAR:

29 Ekim 1923- Türkiye Cumhuriyeti





ÖLÜMLER: 

   29 EKİM 1923 - Osmanlı Saltanatı

(düzenleyen: mstfkrc)






ÇKP’nin 20’nci kongresi - Korkut Boratav / SOL

 

Bu tespitler, bence, Çin toplumunda yaygınlaşan, yerleşen kapitalist üretim ilişkilerinin üstyapıya yansımalarını; sızma, hatta 'fetih' çaba ve süreçlerini betimlemektedir.

Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP’nin) 20’nci Kongresi 16-22 Ekim 2022’de Beijing’te yapıldı. Kongre’de Çin’in önümüzdeki yıllarda izleyeceği politikalara, yönelişe ilişkin önemli kararlar alındı.

Kongre kararları ve sonrası

Kongre, Genel Sekreter Şi Jinping’in ÇKP Merkez Komitesi Raporu’nu sunan konuşması ile açıldı. Rapor, sonraki günlerde tartışıldı; son oturumda onaylandı.

Kongre, ayrıca, “ÇKP Anayasası” diye adlandırılan Parti programına Şi Jinping’in katkılarını içeren eklentileri tartıştı; onayladı. 

Bu kongreler her seferinde ÇKP yönetimini de yeniler. Önümüzdeki beş yıl boyunca görev yapacak olan yeni Merkez Komitesi ve Merkezî Disiplin Komisyonu’nun aslî ve yedek üyeleri de Kongre tarafından seçildi. 

200 üyeli yeni Merkez Komitesi ilk toplantısını, Kongre’nin bitimini izleyen 23 Ekim’de yaptı. 25 üyeli Politbüro ve 7 kişiden oluşan Yürütme Komitesi (“Standing Committee”) de bu toplantı sonunda belirlendi. 

Devlet Başkanlığı’nı iki dönemle sınırlayan Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) Anayasası 2018’de değiştirilmiş; bu sınırlama kaldırılmıştı. Bu değişikliğin ÇKP Genel Sekreterliği için de geçerli olacağı biliniyordu. Deng döneminde üst düzey yöneticiler için yerleşen 68 yaş sınırlamasının da uygulanmayacağı ortaya çıktı. 69 yaşındaki Şi Jinping üçüncü kez ÇKP Genel Sekreterliği’ne getirildi. ÇKP’nin iç dünyasını bilen arkadaşlarımız yeni Politbüro’yu ve Yürütme Komitesi’ni değerlendirebilir. Ben bu konuya yabancıyım. 

ÇKP’nin Çin toplumu ve devleti üzerindeki öncü rolü ÇHC Anayasası’nda yer alır. Devlet organları ve kamu yönetimi ayrıca örgütlenmiştir. 20’nci ÇKP Kongresi’ni izleyen yönetim değişikliği Mart  2023’te seçilecek olan Ulusal Halk Meclisi’nin (UHM’nin) ve hükümetin (Devlet Konseyi’nin)  göreve başlaması ile gerçekleşecektir. Şi’nin üçüncü dönem Cumhurbaşkanlığı’nın da UHM tarafından kararlaştırılması bekleniyor. 

Çin’in yakın geleceğine ilişkin bir ilk değerlendirme, yukarıda değindiğim Merkez Komitesi Raporu sınırları içinde yapılabilir. Rapor’un başlangıç kesimlerine göz atarak başlayalım. 

Rapor’un ana gündemi

Merkez Komitesi Raporu, 20’nci Kongre’ye sunuluş tarihini (16 Ekim 2022) taşıyor; kısa bir Giriş sonrasında on beş bölümden ve çok sayıda alt-bölümden oluşuyor. 

Rapor’un Giriş kesimi, Merkez Komitesi’nin önümüzdeki dönem için ÇKP’ye önerdiği ana gündemi içeriyor. Oradaki ana mesajı aktaralım:

“20’nci Kongre’nin konusu, Çin’e özgü sosyalizmin şanlı bayrağını yükseltmektir. 
Yeni Dönem’de her bakımdan modern sosyalist bir ülke kurmak için elbirliğiyle çaba göstermektir ve böylece Çin ulusunun tüm boyutlarıyla gençleşmesini ileriye taşımaktır.” 

Buradaki “Yeni Dönem” terimi bir önceki (19’ncu) ÇKP Kongresi’nde Parti Programı’na alınmıştır ve Şi Jinping’in Genel Sekreterliği devraldığı 2011’de başlamaktadır.

“Yeni Dönem”, 21’nci yüzyılda Çin için iki hedef belirlemişti: (1): ÇKP’nin 100’ncü kuruluş yıldönümü olan 2021’de Çin, “makul boyutlarda müreffeh bir toplum” olacaktır. (2): ÇHC’nin 100’ncü kuruluş yıldönümü olan 2049’da “her bakımdan modern bir sosyalist ülke” inşa edilmiş olacaktır. 

2021’de Çin’de ağır yoksulluğun tümüyle yok edildiği belirlendi. Bu tespit, yüzyılın ilk hedefi olan “makul boyutlarda müreffeh bir toplum inşasının” da gerçekleştiği olarak yorumlandı.

Merkez Komitesi Raporu’nun Giriş kesiminden aktardığım ifade, Parti üyelerini yüzyılın ikinci hedefi olan “Çin’e özgü sosyalizm” inşasına katkı yapmaya davet ediyor.  İnsanlığın tarihsel özlemine dönük bu hedef, milliyetçi bir özlem (“Çin ulusunun gençleşmesi”) ile de bütünleşiyor. 

“Yeni Dönem” arifesindeki sorunlar 

63 sayfalık Merkez Komitesi Raporu’nun en uzun (13 sayfalık) bölümü, “Son Beş Yılın Çalışmaları ve Yeni Dönemin ilk On Yılındaki Büyük Değişmeler” başlığını taşıyan Bölüm 1’dir.

Bu başlık, görevi son bulan Merkez Komitesi’nin Kongre’ye hesap vermesi ve (özellikle görevinin uzatılması söz konusu olan Genel Sekreter için) güvenoyu aranması olarak yorumlanabilir.    

Bu bölüm, son beş yılın kuşbakışı bir bilançosunu çıkarmadan önce, ÇKP’nin tarihsel kazanımlarını özetliyor. Buradaki sentez, ÇKP Merkez Komitesi tarafından Ağustos 2021’de yayımlanan ÇKP: Görevleri ve Katkıları başlıklı bir belgede yer almış; sonuç bölümünde şu ifadelerle özetlenmişti: “Çin komünistleri, öncelikle Mao Zedong, Deng Şiaoping, Jiang Zemin, Hu Jintao ve Şi Jinping tarafından temsil edilerek Marksizmi Çin’in gerçeklerine ve geleneksel kültürüne uyarladılar ve ulusal gençleşme hedefine yürüdüler.”1

20’nci Kongre Raporu’nun ilk bölümünde bu pozitif bilanço “büyük başarılar” olarak tekrarlanıyor. Ama bir istisna da ekleniyor: “Yeni Dönem” öncesinde (yani Şi’nin Genel Sekreterliği arifesinde) birikmiş “acil sorunlar” sıralanıyor. Seçerek aktarıyorum: 

“Parti hayatında yer yer savurganlık, ayrıcalık arayan bir zihniyet ve tiksindirici yolsuzluklar… Ekonomik modelin sürdürülemez dengesizliği… Çıkar gruplarından kaynaklanan köklü sorunlar… Sosyalist siyasal sisteme güvenin aşınması… Düşünce tarzlarında yaygınlaşan paraya tapınma, benmerkezcilik, tarihsel inkârcılık, hedonizm (hazcılık)…”   

Bu tespitler, bence, Çin toplumunda yaygınlaşan, yerleşen kapitalist üretim ilişkilerinin üstyapıya (özellikle ideoloji ve siyasete) yansımalarını; sızma, hatta “fetih” çaba ve süreçlerini betimlemektedir.  

Şi Jinping Yönetimi’nin bilançosu 

Rapor, bu teşhisten hareket eden Şi Jinping yönetiminin tepkisini açıklıyor: “Bu vahim sorunlar ÇKP’nin uzun dönemli yönetim yeteneğini, ülkenin güvenlik ve istikrarını, halkın refahını baltalıyordu. ÇKP Merkez Komitesi olarak kollarımızı sıvadık. Günümüzü belirleyen büyük bir mücadeleye giriştik. Siyasal, ekonomik, ideolojik alanlarda riskleri göğüsledik. Çin’de her bakımdan modern sosyalist bir ülke inşa etme yolculuğuna böyle başladık.”  

Bölüm 1’in sonraki sayfalarında ekonomi, halk refahı (“ortalama yaşam beklentisi 78,2 yıla çıktı”), çevre politikalarında; dış ekonomik ilişkiler (“kuşak ve yol girişimi”), diplomasi, iç ve dış güvenlik alanlarındaki uygulamalar, sonuçlar  sıralanıyor. “Yolsuzluğa karşı tarihimiz boyunca benzeri olmayan mücadele” özellikle vurgulanıyor; ayrıntılarına giriliyor. 

Genel Sekreter olduktan sonra Şi Jinping’in “Sovyetler Birliği niçin dağıldı? ÇHC bu akıbeti nasıl önleyebilir?” sorularını Parti içinde tartışmaya açtığı biliniyor. İkinci soruya temel yanıt, “her alanda Parti önceliğinin güçlendirilmesi ve ideoloji alanında Marksizmin rehberliği” olarak verilmişti. 

Yeterli mi? Rapor bir eklenti öneriyor: “Tarihsel yükseliş ve çöküş çevriminden kaçınmak mümkün mü? Parti, yoğun çabalar sonunda ikinci bir yanıt buldu: Kendini düzeltmek (“self-reform”). Biz de Parti’nin kendini arıtma, yenileme yeteneklerini yükselttik. Parti-içi siyasal ortamı arındırdık… Parti kimliğinin asla bozulmayacağını böyle güvenceye aldık.” 

Şi Jinping, Bölüm 1’e şu sözlerle son veriyor: “Yoldaşlar: Bilimsel sosyalizm 21’nci yüzyıl Çin’inde yepyeni bir hayatiyetle yeşeriyor. Çin’in modernleşmesi de insanlığa için yeni bir modernleşme seçeneği sunuyor.” 

“Devrim ihracı” mı? Hegemonya arayışının ilanı mı? Başkalarına “örnek” mi gösteriliyor? Hiçbiri değil: Ne söylüyorsa o: Sadece bir seçenek… 

***

Rapor’un sonraki bölümleri, önceki ÇKP Kongreleri’nde belirlenen ana hedef doğrultusunda önümüzdeki beş yılın programını ana çizgileriyle içeriyor. İleride o bölümleri de gözden geçirmek istiyorum. 

Sol çevrelerde ÇKP değerlendirmeleri kutuplaşmıştır. Ben ciddiye alarak öğrenmeyi yeğliyorum. Herkese tavsiye ederim.

Korkut Boratav / SOL 

  • 1.O belgeyi “Batı’da Tedirginlik: Çin Sosyalizme mi Dönüyor?” başlıklı bir yazıda değerlendirmiştim (Sol Haber, 1 Ekim 2021).O

BELLEK -28 EKİM-

  


 OLAYLAR:

  • 1516 - Sadrazam Hadım Sinan Paşa yönetimindeki Osmanlı Ordusu Memlukları Gazze   yakınlarında yendi.
  • 1538 - Yeni Dünya'nın ilk üniversitesi olan Universidad Santo Tomás de Aquino kuruldu.
  • 1636 - İlk Amerikan üniversitesi Harvard kuruldu.
  • 1848 - İspanya'da ilk demiryolu, Barselona-Mataró arasında hizmete girdi.
  • 1886 - Özgürlük HeykeliFransızların hediyesi olarak New York'a dikildi.
  • 1893 - Çaykovski'nin 6 No'lu Pathétique Senfonisinin galası Sankt-Peterburg'da, bestecinin ölümünden sadece dokuz gün önce yapıldı.
  • 1908 - İstanbul'da Ermenice Jamanak gazetesi yayımlanmaya başladı.
  • 1918 - ÇekoslovakyaAvusturya-Macaristan İmparatorluğu İmparatorluğundan bağımsızlığını kazandı.
  • 1922- Devletin kontrolünü ele geçiren Benito Mussolini, İtalya’ya faşizmi getirdi. 1920’lerin başında İtalya’da ağır sanayinin tüm sahipleri Mussolini’nin iktidarını arzuluyordu. Sanayi Genel Konfederasyonu, Mussolini’nin Roma Yürüyüşü için 20 milyon liret para aktardı. Mussolini’nin faşistleri egemen sınıftan işaret almışlardı. Bologna’da 20 bin kişi valiyi istifaya zorladı. Ekim 1922’de Mussolini’ye bakanlık teklifi geldi. Bizzat başbakandan gelen teklifi Mussolini reddetti. Gizlice Roma yürüyüşü örgütlenmesi hızlandırıldı. 27 Ekim’de yürüyüş başladı. Yürüyüş sırasında Kral sıkıyönetim ilan etmeyi reddetti. Ordu sessiz kaldı. 28 Ekim günü hükümet kurma görevi Mussolini’ndi.
  • 1923 - Mustafa Kemal PaşaÇankaya Köşkü'nde verdiği akşam yemeğinde, "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz" dedi.
  • 1927 - Türkiye'de ilk nüfus sayımı yapıldı.Nüfusun 13 milyon 648 bin 270 kişi olduğu açıklandı.
  • 1937 - Başbakan İsmet İnönüAnkara'da paraşüt kulesinin açılışını yaptı.
  • 1938 - Ankara Radyosu hizmete girdi.
  • 1940 - II. Dünya Savaşı: İtalya, Arnavutluk üzerinden Yunanistan'ı işgal etti.
  • 1941 - Litvanya'da Alman SS birlikleri 9000 den fazla Yahudiyi Kaunas şehrinin meydanında kurşuna dizdi.
  • 1943 - Philadelphia Deneyi: Amerikan donanmasının Pensilvanya eyaletine bağlı  Philadelphia şehri limanında bir deney yaptığı iddia edildi.
  • 1948 - İsviçreli kimyacı Paul Hermann Müller DDT'nin böcek öldürücü özelliğini keşfinden ötürü Nobel Kimya Ödülü ile ödüllendirildi.
  • 1951- Falih Rıfkı Atay’ın “Yeni Rusya” adlı kitabı okul kitaplıklarından toplatıldı.
  • 1960 - Millî Birlik Komitesi'nin 147 öğretim üyesini görevden almasını protesto eden İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar ve İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Fikret Narter görevlerinden istifa ettiler.
  • 1961 - Zeki Müren, Behiye Aksoy, Gönül Yazar, Seçil Heper gibi pek çok sanatçıyı senelerce sahnesinde ağırlayan Maksim Gazinosu açıldı.
  • 1962 - Küba Füze Krizi: Sovyetler Birliği lideri Nikita Kruşçev, Küba'daki füze üslerini kaldıracaklarını açıkladı.
  • 1968- Prag’da on binlerce Çek, Sovyet işgalini protesto etti.   
  • 1969-  Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrenci Derneği ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği, “siyasetle uğraşıldığı” gerekçesiyle mahkemece kapatıldı.
  • 1975- Sinematek Derneği, 10.Yıl etkinlikleri kapsamında Şişli Kent Sineması’nda Rahmi Saltuk’un sunduğu “Halk Türküleri Resitali”ni gerçekleştirdi. Dernek daha önce 10-11-12 Eylül tarihlerinde İstanbul Açıkhava Tiyatrosu’nda Romanya Halk Dansları gösterisini düzenlemişti.
  • 1977- Merkez Bankası yurtdışına çıkışı yıl sonuna kadar yasakladı.
  • 1980- Türk-İş’e bağlı Petrol-İş Sendikası “sendikal faaliyet yasağına uymadığı” gerekçesiyle kapatılıp mühürlendi.
  • 1981 - Heavy metal müzik grubu MetallicaSan Francisco'da kuruldu.
  • 1983- Grenada Adası işgali için ABD Başkanı Reagan: “Grenada’yı biz işgal etmeseydik Küba işgal edecekti”. Küba Dışişleri Bakanlığı: “Grenada’da 800 Kübalı vardı, 100’ü işgalden bu yana hayatını kaybetti.”
  • 1982 - Felipe González liderliğindeki sosyalistler, İspanya seçimlerinde büyük bir zafer kazandı.
  • 1984 - Çin Komünist Partisi, ekonomik durumu düzeltmek amacıyla serbest girişime ve rekabete izin verileceğini açıkladı.
  • 1986 - 23. Altın Portakal Film Festivali'nin sonuçları açıklandı. Altın Portakal'ı Atıf Yılmaz'ın yönettiği "Aaah Belinda" kazandı.
  • 1989- Rahmi Saltuk’un “Hoynare” kasetinin ardından, Saltuk Plakçılık’tan çıkan Grup Yorum’un “Gün Ola” ve Emekçi’nin “Yıkılası İstanbul” kasetleri de yasaklandı.
  • 1989- Ankara Gölbaşı Sineması’nda vereceği konser son anda valilik tarafından yasaklanan Ahmet Kaya toplanan kalabalığa seslendi: “Bu adamlar halka saygı duymuyorlar. Yeter bu şerefsizlik. Halktan korkanlar nasıl cumhurbaşkanı olabilir?”
  • 1989- 22 Ekim akşamı Esenler’den Aksaray’a gitmek için taşıt beklerken bir ekip otosuna zorla bindirilerek Esenler Karakolu’na götürülen ve “sol içerikli şarkı söyledikleri” gerekçesiyle sabaha kadar coplanıp falakaya yatırılan 3 genç, 2 polis hakkında suç duyurusunda bulundu.
  • 1990- Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin ekonomik krize acil çözüm olarak “kapitalizme hızlı geçiş programı”nı açıkladı: “Fiyat ve ücretler serbest bırakılacak; Toprak mülk olarak satılabilecek; küçük ve orta ölçekli işletmelerin %50’si üç ay içerisinde özelleştirilecek…”
  • 1991 - İslami Cihad örgütü Ankara'da iki bombalı saldırı düzenledi; bir Amerikalı  subay öldü, Mısırlı bir diplomat yaralandı.
  • 1993 - Hakkâri, Üzümlü Jandarma sınır bölüğü'ne saldıran silahlı militanlardan 57'si öldürüldü. Çatışmada 10 er öldü.
  • 1993-Türkiye’ye dönüşte havalimanında gözaltına alınan Sarp Kuray “illegal çete oluşturduğu” gerekçesiyle DGM’ce tutuklandı
  • 1994- Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Ebelik Bölümü’ndeki ”Türbanla uygulamalı derslere girilsin” başlıklı imza kampanyasına katılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı R.Tayyip Erdoğan: ”Batı ülkelerindeki bazı hastanelerde rahibeler kendi inançları doğrultusunda giyinerek hizmet veriyor.”
  • 1995 - Bakü'de dünyanın en ölümcül metro kazası yaşandı. 28'i çocuk 300 kişi öldü, 265 kişi yaralandı. Azerbaycan genelinde üç günlük yas ilan edildi.
  • 1998- Özelleştirme Yüksek Kurulu, SEKA İzmit Fabrikası’nın kapatılmasına karşı 31 Ekim’de yapılacak mitingden önce, kapatılmaya ilişkin 14 Eylül 1998 tarihli karar ile istihdam sorunu çözülünceye kadar kararın durdurulmasına ilişkin 6 Ekim 1998 tarihli kararı iptal etti
  • 1998 - Esenboğa Havalimanı, tarihinde ilk kez aynı gün 13 cumhurbaşkanı ağırladı. Yabancı ülke cumhurbaşkanları, Cumhuriyetin 75. yılı törenleri için Ankara'ya geldiler.
  • 2000-  Kosova tarihinin ilk demokratik seçimleri yapıldı. 1 milyon Arnavut oy verirken, Sırplarla Türkler seçimleri boykot etti. Pasifist lider İbrahim Rugova’nın partisi Kosova Demokratik Birliği (LDK) yüzde 60 oyla kazandı. Kosova’da 110 bin Sırp ve 60 bin Türk de yaşıyor. Rugova Arnavutluk’tan da Sırbistan’dan da bağımsız bir Kosova tasarlıyor.
  • 2004- Dev-Sol üyesi oldukları için 12 yıldır yargılanan 35 kişiden 10’u müebbet hapse mahkum oldu.
  • 2007- Arjantin’de Cristina Fernandez de Kirchner cumhurbaşkanlığına seçilerek ülkenin ilk seçilmiş kadın cumhurbaşkanı oldu.
  • 2007- Roma Katolik Kilisesi, İspanya İç Savaşı’nda ölen ve çoğu Francisco Franco destekçisi olan 498 din adamını Vatikan’da düzenlenen törende toplu halde kutsal ilan etti.
  • 2008- Çocuğun cinsel istismarı suçundan Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu yargılanan Hüseyin Üzmez’in tahliyesi kararlaştırıldı. Üzmez, 1952 yılında lise öğrencisiyken gazeteci Ahmet Emin Yalman’a suikast girişiminde bulundu ve Yalman’ı öldürmeye teşebbüs suçundan mahkum olarak 10 yıl hapis yattı. Cezaevinden çıktıktan sonra hukuk fakültesini bitiren Hüseyin Üzmez, bir dönem Turgut Özal Hükümeti’nde Sağlık Bakanı Mehmet Aydın’ın özel danışmanı olarak görev yaptı. Ayrıca Üzmez, bazı sağ partilerde görev aldı ve MÇP’de genel başkan adayı oldu. Son döneme kadar Vakit Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptı.  
  • 2009 - Pakistan'ın Peşaver kentindeki bir pazar yerinde araca yerleştirilen bomba patladı; 105 kişi ölü, 200'den fazla kişi yaralandı.
  • 2011- Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve yayıncı-yazar Ragıp Zarakolu’nun da aralarında bulunduğu 23 kişi KCK operasyonu kapsamında gözaltına alındı.
  • 2013- Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü, müzik alanında, özgün müzik sanatçısı şarkıcı ve besteci Ahmet Kaya’ya verildi.
  • 2014- Karaman’ın Ermenek ilçesinde bir maden ocağında su baskını nedeniyle 18 işçi mahsur kaldı. Günlerce işçilere ulaşılamadı. 18 ölü.
  • 2015- F.Gülen’e yakın Koza Holding’e bağlı Bugün Gazetesi ve Kanaltürk TV’ye sabah erken saatlerde TOMA’lar ve çevik kuvvet desteğinde giren kayyımlar yönetimi devraldı. Baskında gazeteciler tartaklandı, bina dışındaki kalabalık gaz ve tazyikli suyla dağıtıldı.
  • 2017- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 23 yıldır (8617 gün) sürdürdüğü görevinden, cumhurbaşkanının isteği üzerine, istifa etti.


  •  DOĞUMLAR:


 ÖLÜMLER:



(düzenleme: mstfkrc)


27 Ekim 2022 Perşembe

KISA KISA GÜNDEM (27 EKİM 2022)

 


1) Ankara İstanbul arasında 5 katrilyonluk yolsuzluk. Her taraftan yolsuzluk irini akıyor (Yeniçağ)

CHP'li Deniz Yavuzyılmaz, Ankara İstanbul arasında yapılan yolsuzluğu açıkladı.

(https://www.yenicaggazetesi.com.tr/chpli-deniz-yavuzyilmaz-ankara-istanbul-arasinda-yapilan-yolsuzlugu-acikladi-591181)

2) Turhan Çömez Bakan Nebati'nin Fetullah Gülen'le fotoğrafını yayınladı. SADAT'ın toplantısında 15 Temmuz sözleri gündem olmuştu(Yeniçağ)

İYİ Partili Turhan Çömez, SADAT'ın toplantısında "Şehitlere rağmen 15 Temmuz Allah'ın ikramıdır" dediği ortaya çıkan Bakan Nebati'nin FETÖ lideri Fetullah Gülen'le fotoğrafını yayınladı…(https://www.yenicaggazetesi.com.tr/iyi-partili-turhan-comez-bakan-nebatinin-feto-lideri-fetullah-gulenle-fotografini-yayinladi-591150)

3) Anayasa Mahkemesi'nden Sansür Yasası kararı. CHP iptali için başvurmuştu(Yeniçağ)

Anayasa Mahkemesi, CHP'nin başvurusu sonrası sansür yasasının ilk incelemesini tamamladı. AYM yasanın esastan görüşülmesine karar verdi...(https://www.yenicaggazetesi.com.tr/flas-anayasa-mahkemesinden-sansur-yasasi-karari-chp-iptali-icin-basvurmustu-591129)

4) Yabancı marka otomobiller TOGG'dan daha yerli ve milli çıktı. Aytun Çıray açıkladı(Yeniçağ)

İYİ Parti'li Aytun Çıray, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımla TOGG'un yerlilik oranı Türkiye'de üretilen yabancı marka otomobillerle kıyaslayarak, TOGG'un seviyesini ortaya koydu.(https://www.yenicaggazetesi.com.tr/aytun-ciray-toggun-turkiyede-uretilen-yabanci-araclara-kiyasla-daha-az-yerli-oldugunu-acikladi-591164)

5) Hedef 125 bin konut bütçe 14 bin konut (Erdoğan Süzer-Sözcü)

TOKİ’den sosyal konut bekleyenlere kötü haber. Önümüzdeki yıl 125 bin sosyal konut yapacağı söylenen TOKİ’ye bütçeden 14 bin konut yapacak kadar kaynak ayrıldı.(https://www.sozcu.com.tr/2022/ekonomi/hedef-125-bin-konut-butce-14-bin-konut-7443738)

6) Personel yetersiz dediler, okulu öğrencilere temizlettiler (Sena Tufan-Cumhuriyet)

Bursa’da bir lisede “personel yetersiz” denildi. Okulun temizliği öğrencilere yaptırıldı. Bir öğrenci yaralandı. Okulun yöneticisi durumu “Her okulda yaşanabilir” diye savundu.(https://www.cumhuriyet.com.tr/egitim/personel-yetersiz-dediler-okulu-ogrencilere-temizlettiler-1996602)

7) Gazeteci-Yazar Ahmet Tulgar yaşamını yitirdi (Evrensel)

Bir dönem Evrensel'de de köşe yazıları yayımlanan Gazeteci-Yazar Ahmet Tulgar 63 yaşında hayatını kaybetti. Tulgar'ın evinde geçirdiği kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdiği belirtildi. Tulgar’ın Twitter hesabından yaptığı son paylaşım ise dün yaşamını yitiren Halit Kıvanç'a dair oldu. Tulgar, Kıvanç'ın ölümü üzerine daha önce Gazete Duvar'da kaleme aldığı “Halit Kıvanç: Türkiye’nin ömürlük sesi, Türkçenin sivil neşesi” başlıklı yazıyı paylaşmıştı.(https://www.evrensel.net/haber/473257/gazeteci-yazar-ahmet-tulgar-yasamini-yitirdi)

8) RTÜK üyeliği tarih oyunuyla AKP’de (Hüseyin Şimşek-BİRGÜN)

                  Kültür Bakanlığı Özel Kalem Müdürü Batuhan Mumcu’nun ismi üyelik için geçiyor. (Fotoğraf: AA)

RTÜK’teki boş koltuk tartışması, Meclis Başkanlık Divanı’nın 1 Temmuz tarihini esas alması nedeniyle AKP lehine sonuçlandı. Meclis Başkanlık Divanı, AKP’nin belirlediği ismin RTÜK üyesi olmasını kararlaştırdı.(https://www.birgun.net/haber/rtuk-uyeligi-tarih-oyunuyla-akp-de-407808)

9) 20 yeni cezaevi planı (BİRGÜN)

                      Adana Cezaevi kampüsünde 2 bin 815 kapasite bulunuyor. (Fotoğraf: İHA)
Ülkedeki adaletsiz tutuklama kararları tartışılırken Adalet Bakanlığı 20 yeni cezaevi yapmayı planlıyor. Bakanlığın tanıtım giderlerinde ise yüzde 102 artış oldu. 
Bütçesinde 22 milyar 564 milyon lira artış öngörülen Adalet Bakanlığı, 20 yeni cezaevi planlıyor. Cezaevi tanıtım giderlerine 134 bin lira ayıran bakanlık, ATK’nin 800 bin rapor sonuçlandırması planına yer verdi. MA’nın haberine göre Adalet Bakanlığı’nın Orta Vadeli Program kapsamında detaylandırdığı bütçe teklifinde, hasta tutuklularla ilgili kararları nedeniyle tartışmalı hale gelen Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) 2022 yılında 725 bin raporu sonuçlandırdığı, 2023 yılı içinde 800 bin raporu sonuçlandırılmasının planlandığı kaydedildi.Bu bütçeden Cezaevi Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne 90 milyon 64 bin TL bütçe ayrılırken, bunun da 134 bin TL’si “temsil ve tanıtım” giderlerine, tüketime yönelik malzeme alımına 921 bin TL ayrıldı. ATK’de kullanmak için bir kamyonet, cezaevleri için 17 kişilik 31 minibüs, 5 kamyonet, 20 adet 40 kişilik otobüs, 31 adet binek otomobili, 28 adet de panel alınması planlandı. Bakanlığın bütçe teklifi için hazırladığı raporda, 100 bin kişiye düşen hakim sayısında 2022 yılında 20 iken, 2023 yılı için yüzde 0,5 artış öngörüldü. Yine 100 bin kişiye düşen savcı sayısı da 2022 yılında 10 iken, 2023 yılı için 10,5 olarak tahmin edildi. 2022 yılında 18 cezaevi açmayı planlayan bakanlık, 2023 planında 20 yeni cezaevi açılması planına yer verdi.(TANITIMDA ARTIŞ) Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, bütçe teklifinde özel bütçeli kamu idaresi olarak çalışma esasları belirlendi. Bununla birlikte temsil tanıtım giderlerinde yüzde 102 artış oldu. Bu kurumada 2023 yılı için 9 kamyonet, 4 adet midibüs, 10 adet otobüs, 14 adet kamyon alımı öngörüldü.(EĞİTİMDE DÜŞÜŞ)  Tutuklulara yönelik mesleki eğitim sayısı 2021 yılında 149 iken, 2022’de 50, 2023 içinde 50 olarak planlandı. Kadın tutuklular için ise bu sayı 5 olarak belirlendi.

10) AKP'li Zehra Taşkesenlioğlu, Afrika'da bakır madeni işletiyormuş (Cumhuriyet)

AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun 15 Mayıs 2022'de TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda yaptığı bir konuşma ile birlikte Afrika'da bakır madenleri işlettiği öğrenildi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/akpli-zehra-taskesenlioglu-afrikada-bakir-madeni-isletiyormus-1996626)

(derleyen: mstfkrc)