1) Japonya ve İngiltere Çin'e karşı askeri pakt kuruyor (SOL)
Japonya ve İngiltere'nin kuracağı askeri paktın, Çin'e karşı caydırıcılık oluşturmasını amaçladığı ve Hint-Pasifik'te ABD'yle iş birliğinin geliştirilmesini hedeflendiği bildirildi.(https://haber.sol.org.tr/haber/japonya-ve-ingiltere-cine-karsi-askeri-pakt-kuruyor-354399)
2) Japon basını: ABD, Japonya ve Güney Kore liderleri KDHC'ye karşı buluşacak(SOL)
ABD Başkanı Biden'ın gelecek haftalarda Japonya Başbakanı Kişida Fumio ve Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol ile görüşeceği belirtildi (https://haber.sol.org.tr/haber/japon-basini-abd-japonya-ve-guney-kore-liderleri-kdhcye-karsi-bulusacak-354182)3) Şehirlerarası otobüste 'namaz molası' tartışması: Firmadan 'laiklik' açıklaması (SOL)
Abdullah Gündüz isimli bir şahıs, Öz Erciş Seyahat firmasına öğle ve akşam namazları için mola talebinde bulundu. Ancak bu talep firma tarafından 'diğer tüm yolcuların hakkına girmek' karşılığı ile reddedildi. Gündüz isimli vatandaş bu durumu sosyal medya hesabından paylaşırken, olay tartışma yarattı. Öte yandan firmanın avukatı olduğu belirtilen Av. Tuncay Keserci de sosyal medya hesabından "Öz Erciş Sehayat Firması adına yazılı açıklamamızı kamuoyunun bilgisine sunarız" diyerek bir paylaşım yaptı.('Birkaç yolcu ibadet edecek diye...') Firmanın açıklaması olduğu öne sürülen metinde anayasa ve laiklik vurgusu yapılarak şu ifadeler yer aldı: "Otobüs gibi toplu taşıma araçlarının önceden belirlenen güzergahlar ve bu güzergahlar üzerinde bulunan mola yerleri dışında, hayati tehlike arz edecek durumlar hariç olmak üzere durması, bizzat toplu taşıma sisteminin bu niteliğinden dolayı amaca uygun değildir. Anayasanın 2.maddesinde Türkiye Cumhuriyet, demokratik ,laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlanmıştır. Anayasanın 14.maddesine göre, anayasada tanımlı hakların hiçbiri, özellikle demokratik ve laik anlayışı ortadan kaldırma amacıyla kullanılamaz. Anayasanın 23.maddesi "yerleşme ve seyahat hürriyeti" ni ve 24.maddesi "din ve vicdan hürriyeti"ni güvence altına almıştır. Buradan hareketle müvekkil şirketin sadece bir veya birkaç yolcu ibadet edecek diye ibadet etmeyen ve öngörülen zamanda varmak istediği notkaya ulaşmak isteyen diğer yolcuların ,bahsi geçen anayasal haklarını görmezden gelmesi şirket politikamız nedeniyle mümkün değildir. Tüm yolcuların bu prensiplere saygı duymasını beklediğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz."
4) Tanık madenciler konuştu: Sensörlere hava tutularak değerler düşük gösterilmiş (SOL)
Amasra'daki madenci katliamına tanık olan işçilerin ifadeleri ortaya çıktı. İşçiler yeterli havalandırma olmadığını, patlamaya engel olacak enjeksiyonun 1 yıldır yapılmadığını anlattı.Bartın Amasra'daki maden ocağında 41 işçinin yaşamını yitirdiği patlamayla ilgili soruşturma kapsamında hazırlanan bilirkişi raporunda, tanık madencilerin ifadelerine yer verildi. Maden işçileri, ocakta yeterli havalandırma olmadığını, işçilere kapsamlı eğitim verilmediğini ve gaz oranını izleme merkezinin görmediğini söyledi. Bartın'da Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessese Müdürlüğü’ne ait maden ocağında 41 madencinin yaşamını yitirmesi, 11 işçinin yaralanmasıyla ilgili kazada 7 kişilik bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 28 sayfalık ön rapor savcılığa sunuldu. DHA'nın haberine göre raporda, kazaya ilişkin 53 tanık madencinin ifadesine başvurularak, 17 soru sorulduğu belirtildi. Tanıklardan 17'si kaza anında madende olmadıkları için ayrı tutulurken, diğer 36 madencinin beyanlarının dikkate alındığı belirtilerek, ifadelerine raporda yer verildi.('Ufak çaplı yangınlar olurdu') Buna göre tanıklardan 19'u, "Maden ocağında meydana gelen kaza öncesinde daha önce yangın, su birikimi veya gaz birikimi nedeniyle üretim durdu mu?" sorusuna; "30 Ağustos 2010 yılında eksi 236 kotta baraj patlaması oldu ve yangın çıktı. Tatil gününe denk geldiği için kimse yaralanmadı. Üretim, zamanı hatırlamamakla beraber durduruldu. Bunun dışında çalıştığımız yer maden olduğu için ufak çaplı yangın olurdu; ama kimseye zarar vermedi" cevabını verdi.('Ölen işçiler maskelerini takamamış halde bulundu') 13 tanık ise ''Maden ocağında acil durum eylem planı var mı? Var ise sizlere acil durumlarda neler yapılması gerektiği anlatıldı mı, bu konuda eğitim verildi mi? Meydana gelebilecek tüm riskler bu planda değerlendirilmiş mi?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Ani bir olay esnasında temiz hava yoluna doğru hareket edilmesi, maske takıp maske istasyonlarına gidilmesi söylendi. Yılda 2 gün iş güvenliği kursu veriliyor. Ancak bu eğitimler teorik kalıyor, uygulamalı olmuyor. Vefat eden arkadaşlarımız 2-3 yıllık tecrübeye sahip. Onlara daha kapsamlı bir eğitim verilseydi vefat sayısı çok daha az olabilirdi. Vefat edenlerin çoğu maskelerini takamamış bir halde bulundu.''('Yeterli havalandırma yok') 7 madenci, "Maden ocağında aktif kullanılabilir yeterli sayıda vantilatör var mı?" sorusu üzerine; ocakta yeterli havalandırma olmadığını, vantilatörlerin özelliğini yitirmiş olduğunu, işçilerin izne çıkartıldığında bu vantilatörlerin değiştirileceğinin kendilerine söylendiğini, arkadaşlarını kurtarmak için maden ocağına indiklerinde vantilatör ve vantüplerin toz patlamasından kaynaklı eridiğini gördüklerini söyledi.('Beton enjeksiyonun bir yıldır yapıldığını görmedik') Tanık madenciler ayrıca, ayak arkasına beton enjeksiyon yapıldığını, ayak (üretim yeri) altlarına taş tozu serpildiğini ve kömür tozunun patlamasının bu şekilde engellendiğini ancak yaklaşık 1 yıldır bunun yapıldığını görmediklerini belirtti. ('Hava tutularak değerler düşük gösterildi' duyumu) Madenciler ayrıca eksi 350 kotta çalışan arkadaşlarının, oranın ekstra sıcak olduğunu söylediklerini, bazen de orada bulunan hava sensörlerine hava tutulmak yoluyla değerlerin düşük gösterildiği konusunda duyumları olduğunu, sensörle arın arasında mesafe olduğunu, (sensörlerin ayak başına veya baca çıkışına uzak oldukları) ve bu nedenle düşük değer verdiğini, gaz oranı yükselince sensöre ulaşmanın biraz zaman aldığını, bunun için de el dedektörleri kullanılması gerektiği, gaz oranını izleme merkezi göremediği için patlamanın gerçekleştiğini ifade etti.(8 kişi tutuklanmıştı) Öte yandan soruşturma kapsamında TTK Amasra Müessese Müdürü Cihat Özdemir’in de bulunduğu 8 kişi tutuklanırken, 4'ü adli kontrolle olmak üzere 16 kişi serbest bırakıldı.
5) Boğaziçi Üniversitesi ders vermesini engellediği akademisyenle övündü (SOL)
'Dünyanın En Etkili Bilim İnsanları' listesinde Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Barlas da yer aldı. Rektörlük ise ders vermesini engellediği Barlas'ın başarısını sosyal medya hesabından paylaştı.Uluslararası akademik yayıncılık kuruluşu Elsevier ile Stanford Üniversitesi’nin “Dünyanın En Etkili Bilim İnsanları” listesinde Boğaziçi Üniversitesi'nin kayyum rektörü Naci İnci'nin ders vermesini veto ettiği akademisyen Yaman Barlas da yer aldı. Cumhuriyet'ten Sena Tufan'ın haberine göre; Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yaman Barlas, “Operations Research” alanında “Kariyer Boyu Etki” ve “Yıllık Etki” kategorilerinde yer alırken, söz konusu konusu başarılar Boğaziçi Üniversitesi’nin resmi sosyal medya hesabından paylaşıldı. Üniversitenin söz konusu paylaşımına çok sayıda Boğaziçili tepki gösterdi. Tepkiler arasında, “Övündüğünüz her iki kategoride de bulunan Yaman Barlas Hoca’nın öğrencilere ders vermesini yasaklama amacınız nedir?”, “İşte bu şovunu yaptığımız hocalar her gün rektörlük binası önünde 'Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz' diyor. Bu arada, her iki kategoride de yer alan hocamızı da kayyum kovdu” ifadelerine yer verildi. ('Anlamsız ve çelişkili') Konuya dair konuşan Barlas, şu ifadeleri kullandı: “Ders vermemin reddedilmesinin ardından, üniversitenin tüm eğitim ve araştırma listelerinden ve sistemlerinden erişimim engellenmişti. Ayrıca temmuzda aldığım başka bir prestijli uluslararası ödül ise rektörlük tarafından ısrarla gözardı edildi ve hiçbir şekilde üniversite sitesinde haber yapılmadı. Tepeden inme rektör atandığından beri kişisel olarak yaşadıklarım, akademik meşruluğu olmayan bir yönetimin yapabileceği anlamsız ve çelişkili işlere sadece bir örnek."
6) Singapur'da Türk baharatlarında kanserojen madde tespiti: İade kararı verildi (SOL)
Singapur'un Türkiye'den ithal edilen Arifoğlu ürünü üç baharatın kanserojen maddeleri içerdiği gerekçesiyle iade edileceği belirtildi. Singapur merkezli Straits Times gazetesinde yer alan habere göre, söz konusu ürünlerde endüstriyel boya tespit edildi. Haberde üç ürünün adı şöyle sıralandı: Arifoğlu Sumak - 250 gram, Arifoğlu Tatlı Biber - 70 gram, Arifoğlu Tavuk Baharatı -180 gram Singapur Gıda Dairesi'nin (SFA), yapılan incelemelerin ardından, ürünleri ithal eden Pronto Gıda Hizmetleri şirketine ürünleri iade etme talimatı verdiği ifade edildi. SFA tarafından yapılan açıklamada, ürünü satın alın tüketicilere ürünü kullanmayı durdurma çağrısı yapıldı.
7) Özelleştirilen şeker fabrikaları batakta: Zarar katlanarak artıyor (SOL)
2023 yılına kadar tamamı özelleştirmede olan Şeker Fabrikaları A.Ş., dönem zararı 2,1 milyar liraya ulaşırken, özkaynakları ise eksi 3,2 milyar liraya geriledi.
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş, özelleştirmeyle birlikte altüst oldu. Şirketin zararı katlanarak artarken özkaynakları ise gittikçe geriledi. BirGün'den Mustafa Bildircin'in haberine göre, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. ve bağlı ortaklıkları, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 20 Aralık 2000 tarihli kararıyla özelleştirme kapsamına alındı. 2007 yılında tüm kamu hisselerinin özelleştirme programına alınmasıyla kurum, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na bağlandı. Özelleştirme Yüksek Kurulu, özelleştirme işlemlerini sürekli erteledi ve özelleştirme işlemlerinin tamamlanmasının 31 Aralık 2023’e kadar uzatılmasına karar verildi. Özelleştirmede kurumun kıymetli taşınmazları ve kâr eden fabrikaları genellikle pazarlık yöntemiyle özelleştirildi. Şekerde özelleştirme, nişasta bazlı şeker kullanımının artması gibi halk sağlığı açısından telafisi olmayan sorunları da içeren birçok sorunu da beraberinde getirdi.(Zarar katlandı) Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş’nin mali dengesi, özelleştirmelerle birlikte tersine döndü. Şirketin hemen her yıl katlanarak artan zararı 2021 itibarıyla 2 milyar lirayı da aştı. Mali raporlar, şirketin özkaynaklarında yaşanan erimeyi de gözler önüne serdi. 2019 yılına eksi 583,9 milyon lira özkaynak ile giren Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş’nin özkaynakları, 2020 ve 2021 yıllarında sırasıyla eksi 1 milyar 71 milyon lira ve eksi 3 milyar 214 milyon lira olarak gerçekleşti. Şirketin özkaynakları 2020 yılına oranla 2021 yılında yüzde 200 oranında azaldı.(Yıllar içerisinde artan zarar) Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kamu işletmelerine yönelik mali raporlarına göre, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş’nin dönem zararı yıllar itibarıyla şöyle kaydedildi: 2019: 968,6 milyon lira 2020: 969,8 milyon lira 2021: 2,1 milyar lira
8) Milli sporcu Adem Asil, Artistik Cimnastik Dünya Şampiyonası'nda 1. oldu (SOL)
Milli sporcu Adem Asil, İngiltere'de düzenlenen 51. Artistik Cimnastik Dünya Şampiyonası'nda halka aletinde altın madalya elde etti. Liverpool kentinde devam eden organizasyonun bireysel alet finallerine yükselen Adem Asil, halka aletinde serisini sundu. Adem Asil, 14.933 puanla altın madalya kazandı. Organizasyonda Çinli Jingyuan Zou ikinci, Birleşik Krallık'tan Courtney Tulloch üçüncü oldu.
9) AKP’li Arnavutköy Belediyesi 29 parseli birden satışa çıkardı (BİRGÜN)
İBB’nin atıl durumdaki arsa satışını engelleyen AKP’liler, partilerine ait belediyelerde çok sayıda parseli satış listesine eklemeye devam ediyor. Son olarak AKP’li Arnavutköy Belediyesi 29 parseli birden satışa çıkardı.(https://www.birgun.net/haber/akp-li-arnavutkoy-belediyesi-29-parseli-birden-satisa-cikardi-409007)
TAPV ve UNFPA’nın öncülüğünde hazırlanan rapor kız çocuklarının yaşadığı mağduriyeti ortaya koydu: 5 çocuktan 1’i çocuk yaşta evlendiriliyor. 3 milyon çocuk istenmeyen gebelik sebebiyle güvenli olmayan bir şekilde kürtaj oldu.
Raporda öne çıkanlar şöyle: • Her 2 kadından 1’i bedeni üzerinde söz sahibi değil. • Her 3 kadın ve kız çocuğundan 1’i şiddete maruz kalıyor. • Her 5 çocuktan 1’i çocuk yaşta zorla evlendiriliyor. • Erken yaşta evlendirilen her 3 kız çocuğundan 1’i yine çocuk yaşta anne oluyor. • 3 milyon kız çocuğu, istenmeyen gebelik sebebiyle güvenli olmayan bir şekilde kürtaj oluyor. • Her üç gençten biri, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardan nasıl korunacağını bilmiyor. • Yeni HIV pozitif tanısı alanların üçte biri gençler. • Her 3 kız çocuğundan ikisinin reglinin ne olduğuna dair hiçbir fikri yok. (https://www.birgun.net/haber/3-milyon-cocuk-kurtaj-oldu-408982)
11) Ultrason randevusu Ocak 2024’e verildi (Mustafa Bildircin-BİRGÜN)
Tedavisi Ankara İbn-i Sina Hastanesi’nde gerçekleştirilen bir hastadan doktor, üç ay sonrası için meme ultrasonu istedi. Meme ultrasonu için randevu almak isteyen hasta, ancak 26 Ocak 2024 tarihine randevu bulabildi. Sağlık Bakanlığı’nın, “Kanserde erken Teşhis hayat Kurtarır” sloganıyla yürüttüğü kampanyayı anımsatan CHP Milletvekili Gamze Taşcıer, “Erken randevu da hayat kurtarır” dedi. Meme kanseri şüphesiyle tedavi gören hastaya, muayene tarihinden 1 yıl 2 ay sonrasına ultrason randevusu verilebildi. İktidarın, “Sağlıkta çağ atladık” söylemenin kağıt üzerinde kaldığını ortaya koyan skandal durum büyük tepki çekti.(BECERİKSİZLİĞİN FATURASINI HALK ÖDÜYOR) AKP’nin sağlık politikalarını eleştiren CHP’li Taşcıer, şunları söyledi: “AKP sağlık sistemini öyle bir hale getirdi ki vatandaş kanserden ölüm döşeğindeyken teşhisini yeni alabiliyor. İbn-i Sina Hastanesi’nde tedavi gören bir hastaya, üç ay sonra yaptırması istenilerek meme ultrasonu çektir denmiş. Ama randevu 2022’de değil, 2023’te de değil, 2024’ün Ocak ayına verilmiş. İşte AKP’nin sağlıkta reform yaptık dediği sistemin hali budur. 2022 yılındayız, bir ultrason randevusu bile ancak 2024’e alınabiliyor. Türkiye'de kadınlar arasında en çok görülen kanser türü meme kanseri. Sağlık Bakanı, ‘Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ kapsamında yaptığı açıklamada erken tanının ne kadar kolay olduğunu anlatıyordu. Bu kanser türünde erken tanı gerçekten de kolay, ama vatandaş ultrason cihazıyla yan yana gelemiyor. Nasıl erken teşhis alacaklar? Türkiye'de yılda yaklaşık 25 bin kadına meme kanseri teşhisi konuluyor. Bunlar randevu almayı başarıp teşhis alabilenler. Daha 2022 yılından 2024’e randevu verildiği bir ülkede bu sayının aslında çok daha fazla olduğu aşikardır. AKP’nin beceriksiz sağlık politikasının faturasını, halk sağlığından olarak ödüyor.”12) İzmir’de nefret mitingi: LGBTİ'ler yine hedef haline getirildi (Evrensel)
"Büyük aile buluşması" adı altında yapılan LGBTİ karşıtı mitinglerden biri bugün İzmir'de gerçekleştirildi. Katılımın az olduğu mitingde LGBTİ'ler hedef alındı. İstanbul Saraçhane’de başlayan ve ardından Urfa, Konya, Ankara'da yapılan LGBTİ karşıtı miting son olarak bugün İzmir’de yapıldı. İzmir Büyük Aile Platformu tarafından çağrısıyla yapılan miting için Konak Meydan’ında toplanıldı. 150’ye yakın dernek ve kitle örgütünün bir araya gelip yaptığı mitingde yapılan konuşmalarda nefret ve LGBTİ karşıtı söylemler ön plana çıktı. Katılımın az olduğu mitinge aileleriyle gelen gençler dikkat çekti. Ayrıca platformun istemediği basın kuruluşunda çalışan gazeteciler, görüntü ve fotoğraf alması engellenerek, emniyet tarafından miting alanı dışına çıkarıldı. Mitinge İzmir Demokrasi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bedriye Tunçsiper ve Katip Çelebi Üniversitesi Saffet Köse de mitinge katıldı. Miting açılış konuşmasında, “Biz onların LGBT dayatmalarına karşı bir araya geldik. Çocuklarımızı bu istismardan, gençlerimizi bu yozlaşmadan korumak için buradayız. Fikrimiz hür vicdanınız hür, bu dayatmaları kabul etmiyoruz” diyerek, LGBTİ karşıtı nefret içerikli söylemler yer aldı.(KONUŞMALARDA LGBTİ'LER HEDEF HALİNE GETİRİLDİ) Ayrıca yapılan konuşmalarda LGBTİ'ler hedef haline getirildi. İzmir Aile Platformu Adına konuşan Avukat Nuriye Kadan, “Batı kaynaklı bu dayatmayı herkese anlatacağız. Türkiye Cumhuriyeti’ne eril devlet diyenler yabancı devletleri pek seviyor ve paralar alıyorlar. O paralarla ideolojik işgale kalkıyorlar” dedi. İzmir Sivil Toplum Kuruluşları Başkanı Uğur Bayrak ise “Farklılarımızı bir kenara koyarak ülkesini, vatanını seven herkes LGBT dayatmasına karşı mücadele etmeli” derken, mitingde söz alan İzmir Katip Çelebi Rektörü Saffet Köse de “Dayatmacı ve aileyi bozan lobilere ve dayatmalara karşı gerekli önlemlerin ivedilikle alınmasını söylüyoruz” dedi. TGB Genel Başkanı Kayahan Çetin ise, “Üniversitelerimizde bizim yuvamızda LGBT’lere alan açmaya çalışanlar sesimizi duysun, öğrenci kulüpleri öğrencilerin kendini ifade ettiği yetenek geliştirdiği yerdir. Batı fonlarıyla beslenen kirli emperyalist fonlar giremez” diye konuştu.