4 Ocak 2023 Çarşamba

BELLEK - 4 OCAK -

 


OLAYLAR:

  • 1885 - İlk başarılı apandisit ameliyatı, Dr. William W. Grant tarafından, hastası Mary Gartside'a gerçekleştirildi.
  • 1911 - Babıâli yangını
  • 1926 - İstanbulsporKemal Halim Gürgen tarafından kuruldu.
  • 1939 - Japonya'da faşist Hiranuma Kiichirō başbakan oldu.
  • 1954 – Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Kayseri’de Türkiye’nin ilk İşçi Bankası’nı açtı.
  • 1966- Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Elmalı yaptığı basın toplantısında bir soru üzerine Ayasofya Müzesi’nin yeniden cami haline getirilmesini kendisinin de arzuladığını söyledi.
  • 1967 - 490 kilometre uzunluğundaki Batman-İskenderun petrol boru hattı hizmete açıldı.
  • 1969 – Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Yılanlıoğlu, “Bu memleket Moskof uşaklarının değil, Ergenekon aslanlarınındır” dedi.
  • 1972 – Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı bir açıklama yaptı: Arananları ihbar edenlere 100 bin lira verilecek.
  • 1975 – Aliağa rafinerisinde 800 işçi toplu iş sözleşmesi anlaşmazlığı nedeniyle greve başladı.
  • 1976- Çanakkale’de antik Truva kentinin bulunduğu yere 12 metre yüksekliğinde ”Truva Atı” yapıldı.
  • 1977 – THY’de grev kararı alındı. Karar yurtiçi ve yurtdışındaki 5600 işçiyi kapsıyor. Sivil Havacılık Sendikası 1976’da imzalanan toplu sözleşmenin şartlarının yerine getirilmediğini öne sürdü.
  • 1979- Anadolu Ekspresi ile Boğaziçi Ekspresi, Sincan yakınlarında çarpıştı. Kazada 19 kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı.
  • 1985- Devlet Bakanı İsmail Özdağlar yolsuzlukla suçlandı ve görevinden istifa etti.
  • 1986- Eski MHP MYK üyesi ve Konya milletvekili Agah Oktay Güner “Nokta”dergisine demeç verdi: ”MHP Davası duruşmasında da ifade ettiğim gibi,yönetime el koyan askerler bizim fikirlerimizi uygulamaya koyulmuşlardır. Kendileri tutuklu, fikirleri iktidar tek siyasi kadro biziz.”
  • 1990- Danıştay, Yılmaz Güney filmlerinin haklarını İsviçre’nin Cactüs firmasından satın alan Efes Film’in (2000’e Doğru Dergisi) başvurusu üzerine, Güney’in ”Umut” filminin Türkiye’de gösterimini yasaklayan 18 Mayıs 1983 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nın yürütmesini durdurdu.
  • 1990 - Pakistan'ın Sind eyaletinde bir yolcu treni, bir yük treni ile çarpıştı: 307 kişi öldü, 700 kişi de yaralandı 
  • 1991 – 35 günden beri grevde olan Zonguldak maden işçileri, bu sabah Zonguldak-Çankaya yürüyüşünü başlattı. Eş ve çocuklarıyla birlikte otobüslerle Ankara’ya gitme kararı alan işçiler, otobüslerin şehre sokulmaması üzerine yürümeye karar verdiler. 3 kilometre uzunluğunda bir kortej oluşturan işçilere yol boyunca köylüler ekmek ve su verdi. Kortej 11:10’da Zonguldak Kapalı Cezaevi’nin önünden geçerken mahpuslar “Genel af çıksın, zindanlar boşalsın” yürüyüşçüler “Zonguldak işçisi, demokrasi bekçisi” sloganlarını attı. 12:10’da Asma, 13:30’da 17 km.uzaklıktaki Sapça Tüneli’ne ulaşıldı. Yüz bin kişiyi bulan topluluk, “Ölüm olsa sonumuz, Ankara’dır yolumuz” sloganları atarak, 278 kilometrelik etabın 23 kilometresini 7 saatte aldı. İşçiler geceyi Devrek’te açık arazide ateşler yakarak geçirdi.
  • 1991- Ankara Valiliği, Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin düzenlediği, Ülkü Özen tarafından çekilen 26 dakikalık “Zonguldak Madenci Direnişi” belgeselinin Kızılırmak Sineması’ndaki gösterimini yasakladı.
  • 1995- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İtfaiye Müdürü hakkında, itfaiye işçilerinin toplu sözleşmeden gelen birikmiş fazla mesai ücretini mahkeme kazanıldığı halde ödemedikleri için işçilerin avukatınca 175 işçi adına Valiliğe suç duyurusunda bulunuldu.
  • 1995- Basın Konseyi’nin 1994 yılına ilişkin raporu: Öldürülen gazeteci 1; silahlı saldırıya uğrayan gazeticiler 6; emniyet, kamu görevlileri, parti görevlileri ve üçüncü şahısların saldırısına uğrayan gazeteciler 22; gözaltına alınan gazeteciler 57; tutuklanan gazeteciler 56; bombalı saldırıya uğrayan gazete bürosu 10; toplatma 172; kapatma 38; suikast 1.
  • 1996- Cezaevlerinde peş peşe gelen ölümleri protesto için sayım vermeme eylemi yapılan Üsküdar E Tipi (Ümraniye) Cezaevi’ne düzenlenen operasyonda Orhan Özen, Abdulmecit Seçkin, Rıza Boybaş ve Gültekin Beyhan isimli tutuklular öldürüldü, 2’si ağır 32 mahpus yaralandı. Yenibosna ve Okmeydanı’nda protesto gösterileri yapıldı.
  • 1996- Yüzde 300’lere varan harç zamlarını protesto için Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nde 20 öğrenci açlık grevine başladı. İstanbul Yıldız Üniversitesi’nde açlık grevi yapan 17 öğrenciye destek için İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat bölümünde eylem yapıldı.
  • 1997- Bir sempozyumda konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı R.Tayyip Erdoğan ile İsatnbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç.Dr.Burhan Kuzu “Anayasa değiştirilmeli, cumhurbaşkanını halk seçmeli ve başkanlık sistemine geçilmeli” dedi.
  • 1997- Emniyet Genel Müdürlüğü, Susurluk’ta ölen Abdullah Çatlı’nın 1978’de ÜGD Başkan Yardımcılığı’na getirilişi sonrasında çeşitli tarihlerde toplam 15 kişinin öldürülmesiyle irtibatlı olduğunu açıkladı.
  • 2000- ABD’de Attica Hapishanesi isyan davasında mahkeme, güvenlik güçlerinin isyandan sonra yüzlerce mahkuma işkence yaptığına karar verdi. New York Eyaleti Attica’nın o dönemdeki 1. 281 mahkumuna 8 milyon dolar tazminat ödeyecek.1971’deki isyanda 11 gardiyan ve 32 mahkum ölmüştü.
  • 2001- İstanbul Üniversitesi Rektörü K.Alemdaroğlu’nun, Azerbaycan’da darbe girişimine katıldığı iddiası bulunan ülkücü Yrd. Doç.Dr.Ferman Demirkol’u ”Anayasa Hukuku” dersini tek başına vermek üzere görevlendirmesine, bölümünde Prof.Dr.Burhan Kuzu dışındaki öğretim üyeleri tepki gösterdi.
  • ----------------------------------------------------------------------------------------------
  • 2003 – Brezilya’nın ilk işçi kökenli sosyalist Devlet Başkanı Luiz Inacio “Lula” da Silva ilk kabine toplantısında ülkesinin 760 milyon dolarlık savaş uçağı alımını iptal etti. O paranın öncelikli sorun olan açlığa son vermek için kullanılacağını açıkladı.
  • 2004- Afganistan’da Loya Jirga (Büyük Şura) yeni anayasayı üç haftalık çalışmanın ardından kabul etti.160 maddelik anayasa taslağına göre, Afganistan “İslam Cumhuriyeti” olacak. Anayasa hiçbir kanunun dini inançlara karşı olamıyacağını, kadın ve erkeğin yasa önünde eşit olduğunu öngörüyor. Güçlendirilmiş başkanlık sistemi de kabul edildi.
  • 2005- İsrail tankları Gazze Şeridi’nde Beyt Lahiya kasabasına ateş açtı. Tarlada çalışan altısı aynı aileden yedi Filistinli çocuk öldü. Filistin Kurtuluş Örgütü Genel Sekreteri Mahmud Abbas “İsrail siyonist düşman” dedi.
  • 2006- Adana TEKEL Sigara Fabrikası’nın kapatılması kararına karşı fabrikayı terk etmeyen işçilere destek artıyor. Kararın geri alınması için DİSK, KESK, TMMOB ve TTB üyeleri kent merkezinden Fabrika’ya yürüdü. EMEP imza kampanyası başlattı.
  • 2009- 20 bin kadar İsrail askeri, yoğun tank ateşi ve F-16 uçaklarıyla birlikte Gazze’ye girdi. İsrail’in Gazze’ye yönelik havadan ve karadan yürüttüğü kanlı saldırıları, 70 demokratik kitle örgütü ve meslek odasının üye olduğu “Herkese Sağlık ve Güvenli Gelecek Platformu” tarafından yaklaşık 1.000 kişilik kortejle Taksim’den Tünel’e yürüyüşle protesto edildi.
  • 2010 - Burç Halife'nin inşaatı tamamlandı ve dünyanın en yüksek gökdeleni ünvânını elde etti.
  • 2010- İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan itfaiyecilerin işten çıkarılmasını protesto eden çeşitli parti ve sendika üyelerinden oluşan kalabalık grup Taksim’den Galatasaray’a yürüdü
  • 2011- Yargıtay 9. Ceza Dairesi, tutukluluk sürelerini belirleyen CMK’nın 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle aralarında Hizbullah’ın üst düzey sorumlularının da bulunduğu 10 sanığı tahliye etti.
  • 2012- BDP’li kadınlar Taksim Tramvay Durağı’nda Roboski Katliamı’nı protesto edip Erdoğan’ın istifasını istedi.
  • 2013- 4 aydır ücretlerini alamadıkları için 2012’nin son aylarında protesto eylemlerine başlayan İstanbul Ticaret Odası-Teknopark işçileri İTO önündeki basın açıklamasının ardından yolu trafiğe kapatınca, polis biber gazıyla saldırarak topluluğu dağıttı.
  • 2013- Taksim’de Genç-Sen, Dolmabahçe’de Genç-Der üyeleri YÖK Yasa Tasarısı’nı protesto edip ODTÜ’ye destek açıklaması yaptı.
  • 2013-  “Sakıncalı” görülen Vasconcelos’un “Şeker Portakalı” ile Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar”ı İzmir Konak Meydanı’nda okundu.
  • 2014- Rize’de 15 yıldır yayın hayatını sürdüren Gelişim TV, Lazca yayına başladı.
  • 2018- CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, İçişleri Bakanlığı tarafından görevinden uzaklaştırıldı.
  • 2018- İran, ülkede devam eden protestolarla ilgili içişlerine karışmakla suçladığı ABD’yi Birleşmiş Milletlere (BM) şikayet etti.



DOĞUMLAR:



ÖLÜMLER:

      
      (derleyen: mstfkrc)


3 Ocak 2023 Salı

Sinan Ateş cinayeti bir iç hesaplaşma mı? - BİRGÜN

 


Sinan Ateş cinayetinde sır perdesi aralanmış değil. MHP ve Ülkü Ocakları’nın sessizliğini koruması ve İl Yöneticisi Ufuk Köktürk’ün şüpheliler arasında bulunması ‘iç hesaplaşma mı?’ sorusunu gündeme getirdi.

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in ölümünün üstünden günler geçti ama suikastın üstündeki perde hâlâ kalkmış değil. Ateş’in ölümünden hemen önce MHP’liler tarafından tehdit edildiği iddiası, İYİ Partililerle fotoğraf vermesi, MHP’nin ve Ülkü Ocakları’nın olaya ilişkin sessizliği İçişleri Bakanlığı’nın herhangi bir açıklama yapmaması birçok soru işareti yarattı. Suikastta adı geçenlerden birinin MHP İstanbul İl Yöneticisi olması da ‘bir hesaplaşma mı’ sorusunu gündeme getirdi.

             
Sinan Ateş’in cenazesine MHP’den ve Ülkü Ocakları’ndan hiçbir yetkili katılmadı. (Fotoğraf: DHA)

Suikasta ilişkin akılda kalan bazı soru işaretleri şöyle:

•MHP’lilerden tehdit

2019’da Ülkü Ocakları Başkanlığı’na getirilen Ateş 2020’de Bahçeli ile ters düşerek bu görevden alındı. Ateş’in o günden beri Bahçeli’yle ters düşen ve gelecekte ‘genel başkan olacak adaylar’ arasında yer aldığı için MHP’liler tarafından tehdit edildiği iddia edildi. Medyascope’a konuşan eski bir ülkücü “Daha önce de takip ediliyordu, tehditler alıyordu. Birkaç ay önce görüştüğümüzde aldığı tehditlerden bahsetmişti” ifadelerini kullanmıştı. Ateş’e yakın olduğu bilinen eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı da daha önce bıçaklı saldırıya uğramıştı.

•İYİ Partililerle görüşme

Sinan Ateş, suikasttan saatler önce İYİ Partili eski ülkücülerle görüşme gerçekleştirdi. Ateş görüşmeyi Instagram hesabından paylaştı ve “davamızın aksaçlılarıyla” notunu düştü. Fakat bu görüşmenin OdaTV tarafından haberleştirilmesine tepki gösteren Ateş “Bizim tavrımız da duruşumuz da nettir. Yetiştiğimiz Ocak Ülkü Ocakları, partimiz MHP’dir” demişti. Fakat görüşmenin hemen ardından suikastın gerçekleşmesi dikkat çekti.

•Sessizlik

Ateş 30 Aralık 2022’de suikasta uğramasına rağmen arada geçen sürede ne geçmişte başkanlığını yaptığı Ülkü Ocakları’ndan ne de MHP’den herhangi bir açıklama geldi. Erşan Kuneri dizisinden TTB’ye kadar hemen her konuda yorum yapan Devlet Bahçeli taziye mesajı dahi yayımlamadı. Yine MHP’ye yakınlığıyla bilinen Türkgün gazetesinde de suikasta ilişkin tek satır haber geçmedi. Sessizlik MHP ile de sınırlı değil. İktidarın büyük ortağı AKP’den de hiçbir açıklama ya da taziye mesajı gelmedi. Yandaş gazetelerin büyük çoğunluğu da olayı görmezden geldi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da sessizlik korosuna katılanlar arasında. Bahçeli gibi onu ilgilendirsin ya da ilgilendirmesin her konuda söz söyleyen Soylu’nun sessizliği de dikkat çekti. Suikastın gerçekleştikten sonra yaklaşık 24 saat hiçbir açıklama yapmayan Ankara Valiliği de olayı sadece iki tivitle geçiştirdi.

•Şüpheli MHP’li ve çeteciler

Gazeteci Uludağ’ın haberine göre suikasta ilişkin gözaltına alınan 5 kişiden biri olan Ufuk Köktürk Ülkü Ocakları Maltepe Şube Yöneticisi. Köktürk aynı zamanda MHP’nin İstanbul İl Yönetim Kurulu listesinde de yer alıyordu. Haberin ardından MHP Köktürk’ü listeden çıkardı, ancak o konuya dair de bir açıklama yapmadı. Gözaltına alınan diğer bir şüpheli ise Doğukan Çep. Çep’in 2013 yılında İstanbul Maltepe’de katledilen Hasan Ferit Gedik’in ölümüne ilişkin davada 35 yıl 4 aylık hapis cezası bulunuyor. Firari olan Çep’in İstanbul’dan Ankara’ya nasıl geldiği de soru işaretleri arasında.

•Köktürk’ün şüpheli olması

Sinan Ateş’in ölümünün ardından yüzlerce MHP’li partilerinden istifa etti. e-Devlet üzerinden istifa ettiklerine dair ekran görüntülerini sosyal medyada paylaşanlar, Ateş'in öldürülmesi sonrası partinin sessiz kalmasını eleştirdi. Bunun yanında MHP İl Yöneticisi Köktürk’ün de şüpheliler arasında yer alması, MHP’nin sessizliği “suikast parti içi hesaplaşma mı?” sorusunu gündeme getiriyor.

•Taşeron çeteciler

BirGün Yazarı Timur Soykan’ın sosyal medya hesabından paylaştığı bilgilere göre Ufuk Köktürk ile cinayeti işleyenler arasında bir para trafiği olduğu öne sürülüyor. Para trafiğinin cinayetle ilgili olup olmadığı ise incelenirken gözaltına alınan şüphelilerden birinin ifadesinde ilginç şeyler söylediği ortaya çıktı. Yeni Şafak’ın haberine göre şüpheli ‘para için yaptık’ diyerek cinayeti itiraf etti.

•Soruşturma nasıl işleyecek?

Ateş’in suikasta uğraması seçim sathına giren ülkede bu cinayetlerin devam edip etmeyeceği sorusunu da gündeme getirdi. Ateş suikastına dair Emniyet ve İçişleri Bakanlığı’nın yürüteceği çalışma ve cinayetin tüm yönleriyle aydınlatılıp aydınlatılmayacağı bundan sonrasını da etkileyecek. Eğer titiz bir çalışma yürütülmezse bunun yine siyasi cinayetlere yol açıp açmayacağını önümüzdeki günler ve haftalarda göreceğiz.

***

GÖZALTI KARMAŞASI

Yandaş Sabah gazetesi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 11 kişinin gözaltına alındığını aktardı. İH’nın haberine göre ise 5 kişi gözaltına alındı. Ankara Emniyeti’nden herhangi bir açıklama gelmezken gözaltında olanlar arasında saldırı sırasında motosikleti kullanan Doğukan Çep de yer aldı. Tetiği çektiği iddia edilen Eray Özyağcı ile olayın azmettiricisi ise henüz yakalanamadı. Polisin yakaladığı zanlılar arasında saldırganları İstanbul'dan getiren ve saklanmalara yardımcı olan isimlerin de bulunduğu öğrenildi. Öte yandan Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Yavuz Akgül’den de konuya ilişkin açıklama geldi. Akgül “Liderimiz Bahçeli bir konu hakkında yorum yapmıyorsa bir bildiği vardır” ifadelerini kullandı. (BİRGÜN)

Sahte kanser ilacı, sahte raporlar ve sis bulutları - Murat Ağırel / CUMHURİYET

 


Başlarken

Cumhuriyet...

Bu hayatta varoluş ilkelerimizin kalesi. 

Burada olmaktan onur ve gurur duyuyorum. 

Sorumluluğumun farkındayım ve kaybedecek hiç zamanımız yok.

Bugün sizlere bedenimizi nasıl bir rant düzenine soktuklarını anlatacağım. 

Başlayalım...


Kanser günümüzün en tehlikeli ve ölümcül, kısmen çaresi olmayan hastalıklarından. Çok yönlü bir mücadele gerekir. En başta ilaç tedavisi gerekir değil mi?

Peki ya bu amansız mücadelede kullanılan ilaç sahte çıkarsa?

Nasıl sahte ilaç olur demeyin. Hem de devlet kurumları eli ile hastalara verilen sahte kanser ilacı ortaya çıktı. 

Rapor tarihi: 17.10.2019.

Rapor no: SA/13-FG/10.

Raporu düzenleyen kurum: Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Müfettişliği...

Başlık: “İclusig” isimli sahte ilaçlar hakkında suç duyurusu raporu...

                Müfettiş raporunda söz konusu sahte ilacın SGK ve TEB’e satıldığı ifade edildi.

“ICLUSIG”, lösemi yani kan kanserinin son aşamasında kullanılan “Ponatinib” etken maddeli bir ilaç. Bu ilacın geliştiricisi ARIAD adlı bir firma. TAKEDA isimli firma ise bu şirketi 2017 yılında satın alıyor. Avrupa’ya INCYTE adlı firma aracılığı ile satılıyor. İlacın Türkiye resmi satıcısı ise GEN İlaç.

Türkiye’de sistem şu şekilde işliyor...

Doktor, Türkiye’de olmayan ilacı reçeteye yazar. Hasta bu reçeteyi TİTCK’nin yetkilendirdiği TEB (Türk Eczacılar Birliği) veya SGK İbni Sina tedarik birimine sunar. Bu iki kurum reçete ve hastanın raporunu TİTCK’ye gönderir. TİTCK de ilacı araştırır, uygun görür ise yurtdışı ilaç tedarik listesine ekler. 

İlacın alım işlemleri TEB ve İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi’nce yapılır. Hasta ilacı alınca geri ödeme süreci başlar. 

Sonuçta bir ilacı tedarik ederken devreye giren resmi kurumlar bunlar.

İşte bahse konu ICLUSIG adlı ilaç, izin verilmiş ve geri ödeme listesinde olan bir ilaç.

Belki de yüzlerce insanın hayata tutunmak için kalan son umudu...

SGK, 2018’de “Yurtdışından İlaç Temini” kapsamında ICLUSIG adlı ilacı almak için çeşitli firmalardan fiyat teklifi istiyor. Ancak ilacı resmi dağıtıcısı olan GEN İlaç yerine çeşitli ecza depolarından tedarik ediyor. 

SGK içerisinden bir kaynak, alınan ilaçların sahte olabileceğini yetkili firmaya bildiriyor ve bu konuda fotoğraflar gönderiyor.

Firma, fotoğrafları inceliyor.

Hemen yazışmalar başlıyor.

SGK tarafından alınan ilaçların üzerindeki “Parti No: 25A19E09” ve “Parti No: PR072875” kodlu ilaçların sahte olduğunu Kasım 2018’de SGK yetkililerine bildiriliyor.

Cevap alamayınca bu sefer 12 Aralık 2018 tarihinde TİTCK yetkilisi Fatih Tan, SGK Genel Sağlık Müdürü Mustafa Özderyol ve İlaç Daire Başkanı Dilek Yılmaz’ı ziyaret ederek durumu anlatıyorlar.

Firma yetkilileri 14 Aralık 2018 tarihinde konu ile ilgili bu sefer resmi başvuru yapıyor. 

SGK ise verdiği yanıtta, “Biz Sağlık Bakanlığı laboratuvarında analiz yapacağız. İlaçları karantinaya aldık” diyor. Firma da “İlaçları verin biz analiz yapalım size” diyor. 

Ancak kurum ilaçları vermiyor.

Bu sırada ilaçlar ile ilgili yurtdışında da gelişmeler yaşanmaya başlıyor. Türkiye’de faaliyette olan Kuzey Pharma adlı bir firma İsviçre’de ruhsatlı olan ecza deposuna bahse konu ilacı satmaya çalışıyor. 

Firma ilaç hakkındaki şüpheli işlemleri bildiği için alımı yapmıyor, durumu İsviçre İlaç Denetleme Kurumu SWISSMEDIC’e bildiriyor.

30 Kasım 2018’de ise yine Türkiye’de faaliyette olan ELITE Ecza Deposu adlı firma İsviçre’deki FARMA MONDO adlı firmaya altı kutu sahte ilacı satıyor. 

İsviçre’deki firma satın aldığı ilacın bir kutusunu Arjantin’e satıyor. İlaç hakkında şikâyet oluşunca ürünü geri çağırıyor. Bunun üzerine SWISSMEDIC ilaçlara el koyuyor ve analizini yapıyor.

İşte her şey burada anlaşılıyor...


DEDEKTİF GİBİ ÇALIŞTI

SWISSMEDIC yaptığı analizinde ilacın etken maddesi PONATINIB içermesi gerekirken sadece PARASETAMOL içerdiğini tespit ediyor.

Yani kanserle mücadelede kullanılan direnç artırıcı ilaç aslında basit bir ağrı kesici çıkıyor.

TAKEDA durumu Türk yetkili makamlarına bildiriyor. Ayrıca SWISSMEDIC, 10 Ocak 2019 tarihinde Sağlık Bakanlığı’nı da bilgilendiriyor. Tüm bilgi ve belgeleri de bakanlığa ulaştırıyor.

SWISSMEDIC aynı zamanda durumu WHO-Dünya Sağlık Örgütü’ne de bildiriyor. Dünya Sağlık Örgütü sahte ilaç raporunu 31 Ocak 2019 tarihinde tüm üye ülkelere bildiriyor ve ürün hakkında “acil global uyarı” yayımlıyor.

                                                Dünya Sağlık Örgütü uyarı yazısı yazdı. 

TAKEDA dedektif gibi çalışıyor. 

Türkiye’deki bu ilacı pazarlayan ve satan firmaların peşine düşüyor. Aynı firma, Tekiner Ecza Deposu adlı firmadan bahse konu ilacı alıyor. Kendisi de ilacı analiz ediyor ve sonuç SAHTE! 

Bu ürünü satan 10 firma tespit ediyorlar. Durumu SGK ile görüşüyor. SGK’nin sahte ilaçları RAD/SBA adlı ecza deposundan, onların da “Filamex” isimli bir İngiliz firmasından aldığı bilgisine ulaşıyorlar. Ancak bu bilgiyi güvenilir bulmuyor.

İlaç firması, firma sahiplerini ve adreslerini de araştırıyor. RAD ECZA Deposu’nun sahibinin Metin Güzel,
Sanera İlaç’ın sahibinin Barış Çetiner, şubeleri SBA’nın da Metin Güzel tarafından temsil edildiğini tespit ediyorlar.

Barış Çetiner 2011-2014 yıllarında “Ozay Ecza Deposu”nda çalışmış. Ozay Ecza Deposu 2014’te ABD’de sahte AVASTIN/ALTUZAN davasında yargılanan ve sahipleri ABD’de ceza alan firma.

2016’da Ozay Ecza Deposu’nun yüzde 60 hissesini de Ukrayna vatandaşı Bronyslava Kmhıl adlı biri alıyor.

Çok isim olduğunun farkındayım. Ama hepsi işin göbeğinde duruyor. 

Sonuç olarak... 

Bahse konu firmalar, Ümraniye/Şerifali’de, aynı adresteler.


SGK 1.3 MİLYON AVRO ÖDEDİ

Bu olaylar yaşanırken bizim kurumlar ne yapıyor diye merak ediyorsunuz değil mi?

Anlatayım.

Firmanın birçok kez yaptığı uyarı ve resmi başvurularından sonra bakanlık tarafından müfettiş görevlendiriliyor.

Yetkilendirilen müfettiş SGK’ye yazı yazarak sahte ilaçların temin edilip edilmediğini, temin edildiyse firma bilgilerini ve belgelerini istiyor. Ayrıca ilaç hakkındaki analizleri, orijinal ilaç ve sahte ilaçlardan numune de istiyor. Bu yazışmalar ve cevaplar 2019 Şubat ayına kadar sürüyor.

İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğü 1 Şubat 2019’da müfettişlere cevap veriyor. Sahte diye nitelendirilen “25A19E09” ve “PR072875” parti no.lu ilaçları İlaç Denetim Dairesi Başkanlığı Analiz ve Kontrol Laboratuvarı’na teslim ettiğini bildiriyor.

11 Şubat 2019’da analiz yapılıyor. “İlaçlar sahte değil” raporu veriliyor.

Müfettişler analizlerin tamamlandığını ancak konuyla ilgili incelemenin devam ettiğini 15 Şubat 2019 tarihinde haber veriyor. 

İlaçların soruşturma bitene kadar hastalara dağıtılmaması talimatı veriliyor.

TAKEDA İlaç ise bu sefer savcılığa ve Emniyet’e suç duyurusunda bulunuyor.

SGK aldığı ilaç hakkında bilgileri müfettişlere ulaştırıyor. Fakat bir şey eksik... Müfettişlerin ısrarla istediği tedarikçi firma bilgilerinin verilmediği ortaya çıkıyor.

Günler bir bir geçiyor.

SGK İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğü, müfettişlerin istediği belgeleri 22 Şubat 2019 tarihinde, ilacı satın aldığı SBA Pharma adlı firmadan talep etmiş. 8 Mart’ta da müdürlüğe ulaşan belgeleri müfettişlere ulaştırmışlar.

Yanisi şu... SBA’dan kanser tedavisinde kullanılan ilaç alınırken mevzuata aykırı şekilde, alınması gereken hiçbir belge alınmamış, istenilmemiş.

Müfettişler Kıbrıs’ta kurulu olan SBA Pharma adlı firmadan “25A19E019” ve “PR072875” parti numaralı ICLUSIG isimli ilaçların temin edildiğini, ilaçların kaynağı olarak da Kazakistan’da bulunan “KAZUNIONPHARM COM LTD” adlı firmanın gösterildiğini tespit etmiş.

Bu firma da Türkiye’de RAD Ecza Deposu tarafından temsil ediliyor. Yetkili olarak Barış Çetiner gözüküyor. Evrakların incelenmesinde SBA Pharma adlı firmanın SGK’ye ilaçları sattığı ve yetkilinin Onur Tokel gözüktüğünü tespit etmişler.

Peki... SGK, SBA Pharma ve RAD Ecza Deposu adlı firmalardan evrak ve belge görmeden ne kadar sahte ilaç almış dersiniz? 

15 Mg olandan 120 kutu, 45 Mg olandan 160 kutu. Peki ne kadar bedel ödemiş? 1 milyon 312 bin 500 Avro. Yani güncel kur ile 26 milyon Türk Lirası. Bu sadece iki ay içerisinde alınan ilaç bedeli.

Nasıl aynı isimler etrafında hep dönüyoruz. Kurulu düzen diye kastettiğim işte bu.

Devam edelim...

Bir de bunun TEB yani Türk Eczacılar Birliği kısmı var. TEB aynı firmalara 45 mg için 12 kez, 15 mg için kez beş sipariş vermiş ve toplamda 62 kutu ilaç almış. Karşılığında da 508 bin 200 Avro ödemiş.

Bahse konu Kazakistan firmasını araştırdım. Şirket faal bir firma değil. Üç kurucusu var. Jumanaliyev Talgat Orazbekoviç, Petrenko Roman Aleksandroviç ve Nurgaliev Nurlan Yermekbaeviç. Nurlan adlı kişi yetkili.

Emniyet Genel Müdürlüğü 27 Şubat 2019 tarihinde Sağlık Bakanlığı’na yazı yazıyor. Kendilerine iletilen dilekçeye istinaden savcılık-kolluk görüşme tutanaklarını sunuyor ve dilekçede yer alan hususlar ile ilgili inceleme yapılması neticesinde düzenlenecek raporun iletilmesini istiyor.

TAKEDA firması ise analizler yapılmış olmasına rağmen ilaçların sahte olduğu ile ilgili ısrarını sürdürüyor ve sahte ilaçları satan başka firmaları da tespit ettiğini resmi yazı ile bildiriyordu. 

Bu firmaların exporters.sg Facebook ve Linkedin gibi internet platformlarından bu ilaçları sattığını belgeleri ile ilgililere iletiyordu.

Müfettişler Mayıs 2019 tarihinde TAKEDA adlı firmadan iki orijinal numune istiyor firma teslim ediyor. Müfettişler, İbni Sina’ya 30 Mayıs 2019 tarihinde yazıyı yazıyor ve “Merkezin deposunda mahfuz bulunan ilaçlardan birer kutu numunenin analiz edilmek maksadıyla müfettişliğe teslim edilmesini” istiyor.

İstiyor ama dinleyen kim?

Yazının üzerinden 60 gün geçmesine rağmen SGK olumlu veya olumsuz cevap vermiyor. Bunun üzerine 2019 yılı başında konu ile ilgili ayrıca tahkikat yürüten Ankara Emniyet Müdürlüğü ile irtibata geçiliyor ve sözlü bilgi veriliyor. Bunun üzerine Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nden polisler İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğü’ne gidip ilacı alıyorlar.

Düşünün değerli okurlar. Çürüme işte tam da budur.

Müfettişler tutanak ile alınan ilaç numunelerini hem donanımı hem de bilgi birikimi açısından köklü olan Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Laboratuvarı’na 5 Eylül 2019 tarihinde gönderiyor. 

Üniversite altı gün sonra analiz sonucunu açıklıyor. Yapılan analizde ilaçların Ponatinib isimli etken maddeyi hiç içermediği, sadece parasetamol içerdiği tespit ediliyor.

Yani TAKEDA adlı firmanın ve İsviçre Denetleme Kurumu’nun analiz sonuçları ile aynı çıkıyor: İlaç sahte.

O zaman bu durumda ilk analiz raporunun sahte olduğu durumu ortaya çıkıyor.

Müfettişler hemen “İlaçlar sahte değil” raporu düzenleyen kişiler hakkında açıklama istiyor. Bu konuda üç kişinin ifadesi alınıyor ve ifadeler birebir aynı.


İNSAN SAĞLIĞIYLA OYNADILAR

Bu süreç yaşanırken SABİM’e bu sefer bir başvuru geliyor. Adana’da Bülent Dokuyucu adlı bir yurttaş annesi Asiye Dokuyucu’nun lösemi hastası olduğunu, kullanması gereken ilaçları için Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne başvurduklarını, form doldurduklarını, bir hafta sonra İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi’nden ilaçların geldiğini, ilaçları kullanmaya başladıklarını ve yaklaşık 10-15 gün sonra annesinde oluşan halsizlik şikâyeti ile hastaneye gittiklerini, burada yapılan incelemeden sonra yurtdışından temin edilen ve annesinin kullandığı ilaçlardan birinin sahte olduğunu öğrendiklerini, bu nedenle konunun incelenmesinin istenildiğini söylüyor.

                Raporlarda Asiye Dokuyucu’nun da sahte ilacı kullandığı belirtildi. 

Ne yazık ki yurttaşlarına ilaç temin etmekle görevli kurumlar ilaç çetelerinden sahte ilaçlar almış. Kamu büyük zarara uğramış ve insan sağlığı ile oynanmış.

Sahte ilaçlar, sahte analiz raporları, olayı kapatmaya çalışan kurum yetkilileri... Tüm süreç müfettiş raporu ile savcılığa 17 Ekim 2019 tarihinde teslim edildi.

Sonrasında birden soruşturmanın üzerine sis bulutları çöktü. Dava açıldı mı, takipsizlik kararı verildi mi, yoksa dosya uykuya mı yatırıldı belli değil. 

Sürecin devamını takip, yurttaşların hakkını aramaya devam edeceğim...

Murat Ağırel / CUMHURİYET