4 Mart 2023 Cumartesi

Akşener TT oldu: 'Tarih olacaksınız' - SOL

 Akşener'in masadan kalkıp, İstanbul ve Ankara belediye başkanlarına adaylık çağrısı yapması üzerine tepkiler yükseldi, Akşener, TT oldu.

İYİP Genel Başkanı Meral Akşener, altılı masadaki diğer dört genel başkanın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday olarak önermesi üzerine, bunu kabul etmediğini belirterek millet ittifakından ayrılınca tepkiler yükseldi.

Dün gece parti kurmaylarının yanı sıra Ankara’da bulunan milletvekillerini olağanüstü toplantıda bir araya getiren Akşener, bugün de genel idare kurulu (GİK) toplantısına başkanlık etti. Buradan altılı masadan kalktığını ilan eden Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul etmezken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı aday olmaya çağırdı.

Akşener’in masadan ayrılması, kısa süre kalan seçimler öncesi muhalif seçmenin de tepkisiyle karşılaştı.

Twitter’daki paylaşımların bazıları şöyle:

(SOL)

Kemal Okuyan'dan Akşener ve Kılıçdaroğlu açıklaması: CHP'deki dengeler değişecek + Fatih Yaşlı: Masayı dağıtmak toplum nezdinde bir karşılık bulamaz + TKP Genel Sekreteri Okuyan: Sahte çözümleri umut diye pazarlamak ve işte sonu! (SOL)

   


Kemal Okuyan'dan Akşener ve Kılıçdaroğlu açıklaması: CHP'deki dengeler değişecek

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, İYİP Genel Başkanı Akşener'in restine ilişkin 'Normal karşılanabilecek bir şey değil. Cumhuriyet Halk Partisi'nin içiyle ilgili bir boyut da görüyorum' dedi.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, İYİP Genel Başkanı Meral Akşener'in altılı masadaki diğer parti liderlerini ağır sözlerle eleştirip İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'a çağrı yaptığı sözlerini Cumhuriyet'e değerlendirdi. 

Meral Akşener'in masadan kalkacağını öncesinde kendisinin de tahmin ettiğini belirten Okuyan, "Ama bu kadar çirkinleşmeyi -çünkü bir çirkinlik var ortada- beklemiyorduk. Ama zaten hep beklemediğimizle karşılaşıyoruz bu ülkede. Söyleyeceğim şey şudur: Biz Türkiye Komünist Partisi olarak, bu sözünü ettiğimiz alternatifi oluşturmak için elimizden geleni yapacağız" dedi. 

'Şimdi değilse ne zaman'

Okuyan'ın Cumhuriyet'in sorularına yanıtları şöyle: 

İYİ Parti lideri Meral Akşener'in açıklamalarını izlediniz. Cumhurbaşkanı adayı konusundaki çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Açıkçası Millet İttifakı'nın iç dinamikleri bizi ilgilendirmiyor. Biz hep toplumsal ve siyasal boyutlarıyla değerlendirdik şimdiye kadar. Ve başından beri ısrarla şunu söyledik: Türkiye'de siyaset, ilkesizlik, programsızlık ve tamamen pazarlıklar üzerine kurulu. Şu anda da artık şunu söyleyebiliriz çünkü ayyuka çıkmış bir gerilim, tartışma var Millet İttifakı içinde. Artık bir ittifak kaldı mı onu da bilmiyoruz. Olacağı buydu. Yani Türkiye'de yirmi yıldır yobaz, piyasacı, Amerikancı bir iktidar var. Bunun alternatifini aşağı yukarı aynı politikalarla sağlamaya kalkılırsa iş gelir, pazarlıkla dayanır ve masa dağılır. Ben geçen hafta bir dostumla konuşurken, ‘Meral Akşener bu masadan kalkacak’ demiştim. Nitekim bu doğrulandı. Nedeni de çok basit: Çünkü iktidarla muhalefet arasında sanıldığı gibi, mutlak bir karşıtlık yok; bir geçişkenlik var. Yani bu geçişkenlik ideolojik, siyasi ve örgütsel bir geçişkenlik. Yani kast ettiğim şu: Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı arasında aynı siyaset felsefesi iç içe geçmiş durumda. Aynı ideolojiler (yani dünya görüşleri) iç içe geçmiş durumda. Yapısal olarak da bir iç içe geçmişlik var: Mesela Mansur Yavaş'ın hangi partiye ait olduğu belli değil. Bu konuşulduğu için söylüyorum. Biz aslında başka partilerin iç işleriyle ilgilenmeyiz. Şimdi burada ortaya çıkan tabloda bize düşen şu: Biz Millet İttifakı içerisindeki yarılmada taraf değiliz. Tabii ki Akşener bizim için sicili belli, geçmişi belli bir siyasetçi. Dolayısıyla taraf değiliz derken eşit mesafeden söz etmiyorum. Ama artık halkımız bu ülkede şunu anlasın: Türkiye solu, devrimcileri, başkalarına sığıntı, başkalarına destek olmak yerine kendi alternatiflerini yaratmak zorunda. Şimdi değilse ne zaman? Deprem yıkmış geçmiş ülkeyi. Büyük bir ekonomik kriz yaşamışız. Türkiye'de devrimci bir alternatif ilkeleriyle halkın karşısına çıkmayıp başka ittifaklara sığıntı olmaya kalkarsa, bu döneme ihanet ederiz. Bizim yaklaşımımız bu. Dolayısıyla, bu beklediğimiz bir şeydi, onu söyleyeyim. Ama bu kadar çirkinleşmeyi -çünkü bir çirkinlik var ortada- beklemiyorduk. Ama zaten hep beklemediğimizle karşılaşıyoruz bu ülkede. Söyleyeceğim şey şudur: Biz Türkiye Komünist Partisi olarak, bu sözünü ettiğimiz alternatifi oluşturmak için elimizden geleni yapacağız. 

Kemal Bey, sizce Cumhur İttifakı'nın bu sürece bir müdahalesi olmuş olabilir mi? 

Kesinlikle olmuştur. Ama herkes her şeye müdahale ediyor zaten.

'Milli mutabakat isteyenler var'

İktidarla bir uzlaşma ihtimali görüyor musunuz peki?

Elbette. Bunu isteyenler var. Yani ‘Türkiye'de bir milli mutabakat olsun, geniş bir şey olsun’ diyenler var. Türkiye'de hem seçim öncesinde, yani 14 Mayıs'ta yapılacaksa- hem sonrasında yeni dengeler ortaya çıkacak, bu belli. Ama bu dengelerin ortaya çıkması bu halka ne verecek? Ben şu anda Hatay'dayım, içim sızlıyor. Ortalık savaş alanı gibi. Terk edilmiş, çaresiz bir kent. Hala bir organizasyon yok. Bugün benim gördüğüm tek organizasyon Osmaniye'ye bizi sokmamak isteyen, polis güçlerinin organizasyonuydu. Orada tıkır tıkır işliyor her şey. Ama şu anda Hatay'a bakıyorum, yok. Hatay'da organize hiçbir faaliyet yok. Şimdi, dolayısıyla bu ülke, bu kadar acıyı madem yaşadı, madem 20 yılın üstüne böyle bir depremi yaşadık, o zaman artık buradan çıkmanın yolunu bulalım. Benim söyleyeceğim budur.

'Kılıçdaroğlu bizi de aradı'

Akşener'in çıkışından sonra siyasi partilerde bir hareketlilik görülüyor. Kılıçdaroğlu, SOL Parti ve TİP ile bir görüşme sağladı. Bu durum sola açılma veya yeni bir arayış olarak değerlendirilebilir mi? Sizinle de görüşecekler mi?

Sayın Kılıçdaroğlu bizi de aradı. Ben bugün Osmaniye'de olduğumu söyledim ama görüşme nedeni seçimler falan değildi. Deprem dönemindeki çalışmalarla ilgili ve nezaket ziyaretiydi. Bir de son dönemde bizim partimize ve başka sol güçlere karşı yürütülen baskılara dönük bir dayanışma ziyaretiydi. Biz de 'hay hay' dedik. ‘Ankara'da Genel Merkez binamızda görüşürüz’ dedik ama ben bugün Osmaniye'de olduğumu söyledim. Dolayısıyla gelecek haftaya ilişkin bize geri döneceklerdi. Ama bu süreçte, altılı masa, Millet İttifakı'yla ilgili bir görüşme değildi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Akşener'in hemen ardından ''Taşlar yerine oturacak'' ifadesini kullandı. Sizce bu söylem ne anlama geliyor?

Evet, şimdi taşlar yerine oturacak konusu, tahminimce önümüzdeki dönem Türkiye'de bütün siyasi dengelerde değişiklik olacak ama başka bir şey daha olacak: Cumhuriyet Halk Partisi'nin içindeki dengeler de değişecek. Bu çok net. Çünkü açık ki bugün Meral Hanım’ın iki Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanının ismini açıktan zikretmeye cesaret etmesi, normal karşılanabilecek bir şey değil. Dolayısıyla o ifadede ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin içiyle ilgili bir boyut da görüyorum."

                                                                   /././

Fatih Yaşlı: Masayı dağıtmak toplum nezdinde bir karşılık bulamaz.

İYİP'in varlığını CHP'ye borçlu olduğunu hatırlatan akademisyen Yaşlı, 'İYİP'in adayı 'bölen' olmaktan öteye gitmez' dedi.

İYİP Genel Başkanı Meral Akşener, seçimlere 72 gün kala kurucusu olduğu Altılı Masa'dan ortak adayın belirlenememesi hakkında yaşanan anlaşmazlık nedeniyle ayrıldı. Beş siyasi partinin aday olarak önerdiği CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin CHP'li Başkanları Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nu "göreve çağırdı".

Meral Akşener'in siyaset tarihinin önemli bir uğrağında gerçekleştirdiği hamleyi soL'a değerlendiren akademisyen Fatih Yaşlı, "masayı dağıtmanın toplum nezdinde bir karşılık bulamayacağını" belirtti. İYİP'in AKP sonrası Türkiye'nin kurucu aktörü olmayı hedeflediğini kaydeden Yaşlı, "Kılıçdaroğlu'nun adaylığı bu planları bozdu" dedi.

'Kılıçdaroğlu sağ partilere alan açtı'

İYİP'in varlığını CHP'ye borçlu olduğunu hatırlatan Yaşlı, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Eğer bugün İYİP diye bir parti varsa varlığını neredeyse tamamen CHP'ye ve Kemal Kılıçdaroğlu'na borçlu aslında. Kılıçdaroğlu bir yandan CHP'yi sağa çekerken bir yandan da Cumhur İttifakı dışındaki sağ partilere alan açtı. Bunu da bir iktidar stratejisi olarak gördü. İYİP, CHP'nin verdiği vekiller sayesinde seçime girebildi, gücünü de Altılı Masa'daki varlığıyla arttırdı. Ancak kadroları masayı sadece kendi büyümesi için bir sıçrama tahtası olarak gördü ve hem Ekrem İmamoğlu'nu hem Mansur Yavaş'ı bu strateji doğrultusunda kamuoyu nezdinde adaylığa hazırladı. Böylece hem AKP'ye kaybettiren parti olarak görülecekti hem de AKP sonrası Türkiye'nin kurucu aktörü olacaklardı. 

'İYİP'in adayı 'bölen' olmaktan öteye gitmez'

Kılıçdaroğlu'nun adaylığı bu planları bozdu. Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı olduğu bir Türkiye'nin İYİP'in hayalindeki Türkiye olmadığı görüldü ve masa dağıtıldı. Ben, bunun İYİP açısından ciddi bir bedeli olacağını, masayı dağıtmanın bedelinin toplum nezdinde bir karşılık bulamayacağını düşünüyorum. Bu saatten sonra İYİP'in çıkaracağı aday toplum için bir 'bölen' olmaktan öteye gitmeyecektir."

                                                                    /././

TKP Genel Sekreteri Okuyan: Sahte çözümleri umut diye pazarlamak ve işte sonu! 

İYİP Genel Başkanı Akşener'in yaptığı açıklamanın ardından TKP Genel Sekreteri Okuyan 'Piyasanın, uluslararası lobilerin, yobazlığın tutkalı bu kadar' yorumunu yaptı.

İYİP Genel Başkanı Meral Akşener'in altılı masadan ayrıldığını duyurduğu açıklamanın ardından TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan "Halkı oyalamak, sahte çözümleri umut diye pazarlamak ve işte sonu!" yorumunu yaptı.

Okuyan sosyal medyadan yaptığı paylaşımda "İlkesiz ittifaklar diyorduk, işitmediğimiz hakaret kalmamıştı. Piyasanın, uluslararası lobilerin, yobazlığın tutkalı bu kadar. Halkı oyalamak, sahte çözümleri umut diye pazarlamak ve işte sonu!" ifadelerini kullandı.

ENAG: Yıllık enflasyon yüzde 127'ye yükseldi + TÜİK: Yıllık enflasyon yüzde 55 - SOL

 


ENAG: Yıllık enflasyon yüzde 127'ye yükseldi 

ENAG verilerine göre Şubat ayında enflasyon yüzde 7,21 artarken, yıllık artış yüzde 126,91 oldu.

Akademisyenlerin ve ekonomistlerin bağımsız biçimde oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), Şubat ayı enflasyon araştırmalarının sonucunu açıkladı. ENAG tarafından hazırlanan verilere göre, Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) Şubat ayında yüzde 7,21 arttı.

E-TÜFE’nin son 12 aylık artışı ise yüzde 126,91 olarak gerçekleşti.

ENAG verilerine göre ocak ayında enflasyon yüzde 9,18 artarken, yıllık artış yüzde 121,62 olmuştu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) enflasyon verilerine göre ise ocak ayında yıllık enflasyon yüzde 57,68, aylık enflasyon yüzde 6,65 olmuştu. Enflasyonun aylık bazda yüzde 3,66 artması bekleniyordu.(https://enagrup.org/bulten/sub23.pdf?v1)

                                                              /././

TÜİK: Yıllık enflasyon yüzde 55 

TÜİK, Şubat ayı enflasyon verilerini açıkladı. Verilere göre Şubat'ta yıllık enflasyon yüzde 55,18'e geriledi.

Verilere güven konusunda eleştirilen Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre Tüketici fiyatları şubat ayında yüzde 3.15 artarken yıllık bazda 55.18 oldu. ENAG'ın açıkladığı enflasyon verisi 126,91 olurken, ENAG ve TÜİK arasındaki makas da giderek açıldı. 

TÜFE’deki değişim 2023 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 3.15, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 10.00, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 55.18 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 71.83 olarak gerçekleşti. Şubatta aylık enflasyonun AA anketine göre yüzde 3.5, Reuters anketine göre yüzde 3.4 gelmesi bekleniyordu. TÜİK ocakta aylık enflasyonu yüzde 6.65, yıllık enflasyonu yüzde 57.68 açıklamıştı. Şubatta gıda enflasyonu yüzde 69.33 oldu.

Fiyat artışında lokanta ve oteller önde

Şubatta bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup yüzde 21,69 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 74,34 ile lokanta ve oteller oldu.

Ana harcama grupları itibarıyla 2023 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup yüzde -1,76 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, 2023 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 7,36 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu.

2023 yılı Şubat ayında, endekste kapsanan 143 temel başlıktan, 23 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 3 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 117 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti. İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’deki değişim, 2023 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 2,62, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 9,87, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 55,16 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 64,10 olarak gerçekleşti.

Deprem bölgesinde saha fiyatları derlenemedi

6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş merkezli depremler, TÜİK’in veri toplamasını da etkiledi. TÜİK’ten yapılan açıklamada “Ülkemizin yaşamış olduğu deprem felaketi nedeniyle, 2023 yılı Şubat ayında Gaziantep, Malatya ve Hatay Bölge Müdürlüklerimize bağlı olan illerde ‘alan (saha) fiyatları’ derlenememiştir. Öte yandan, bu üç Bölge Müdürlüğümüze bağlı illerde ‘işyeri barkod tarama verileri’ ve veri kazıma yöntemi ile ‘internetten derlenen fiyat verilerinin’ kullanımına ise devam edilmiştir” denildi.

ENAG: Yıllık enflasyon yüzde 126,91

Akademisyenlerin ve ekonomistlerin bağımsız biçimde oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine göre ise, şubat ayında enflasyon yüzde 7.21 arttı. Yıllık enflasyon ise yüzde 126.91 oldu. TÜİK alt grupları gösterge olarak alındığında en fazla aylık azalış eksi yüzde 1,28 ile Eğlence ve Kültür en fazla yükseliş ise yüzde 49,35 ile Sağlık kaleminde gerçekleşmiştir.

İstanbul'da aylık enflasyon serisi 44 aya çıktı

İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) 1 Mart 2023'de açıkladığı verilere göre ise İstanbul'da perakende fiyatlar şubatta aylık yüzde 3.83 arttı. Böylelikle aylık enflasyon serisi 44 aya yükseldi.

(SOL)



3 Mart 2023 Cuma

Tarikat enkazında çocuklar öldü - Timur Soykan / BİRGÜN

 


Depremin ilk günlerinde KYK, Antep’te yurt yıkılmadığını açıklamış, AA Teyit Hattı da ‘Yurt yıkıldı’ paylaşımlarına ‘manipülasyon’ demişti. Oysa İslahiye’de Süleymancıların kız yurdunda 4 çocuk ve bir görevli öldü. Süleymancılara bağlı üç, Diyanet’e bağlı bir yurt da yıkıldı.

6 Şubat depremlerinden sonra bölgede çok net görülen bir gerçek var: Sistemli şekilde devletin yardım kuruluşları geri plana çekiliyor ve tarikatlara, İslamcı derneklere alan açılıyor.

Depremde yerle bir olan Kahramanmaraş’ın merkezinde AFAD ve Kızılay’dan daha fazla bu tarikat derneklerinin faaliyetleri dikkat çekiyor. Belediyenin hemen önünde Ankara merkezli Verenel Derneği’nin yemek dağıtım merkezi var, onun yanında Verenel Derneği’nin giysi ve gıda yardım çadırı kurulmuş. Dağıtımı derneğin yeşil yeleklerini giymiş cübbeli ve sarıklı kişiler yapıyor. Verenel Derneği, Nakşibendi Tarikatı’nın Yahyalı koluna bağlı Safa Vakfı bünyesinde bulunuyor.

                    Nakşibendi Tarikatı’na bağlı Yahyalı kolu, Kahramanmaraş’ta en merkezi yerde faaliyet yürütüyor

Çadırkentler çevresi ve pek çok noktada ise Menzil Tarikatı’na bağlı Beşir Derneği’ne alan açılmış. TIR’ların, çadırların üzerinde Beşir Derneği’nin büyük logoları yer alıyor. Mavi yelekli, sarıklı, cübbeli tarikat müritleri, yemek ve giysi dağıtıyor.

                        Menzil Tarikatı’nın Beşir Derneği’ne Kahramanmaraş’ta geniş bir alan açılmış.

Bölgede konumlanmış tarikat dernek ve vakıfları saymakla bitmezken buralara Kızılay’ın halkın vergileri ve bağışlarıyla temin ettiği yardım malzemelerinin aktarıldığı iddiaları kulaktan kulağa yayılıyor. Kentin meydanında ise MÜSİAD’ın büyük bir yemek çadırı bulunuyor.

SOKAKLARDA TARİKATÇILAR GEZİYOR
Bu sırada sarıklı, cübbeli, sakallı müritler çadırkentleri, sokakları gezerek örgütlenme faaliyeti yürütüyor. Depremin kader olduğunu, Allah’a yaklaşmak için şeyhin önemini anlatıp cennet vaat ediyorlar. Belediye Parkı’ndaki bir bankta kır sakallı tarikat müridine bir vatandaşın sözlerini duyuyorum: “… Allah ile kul arasında. İllaki şeyh mi lazım.” Tarikat müridi ısrar ediyor…

Parkın sonunda ise şişman tarikat mensubu parkta oturan çocukların karşısına geçmiş. Neden namaz kılmadıklarını soruyor. “Her şeye zaman buluyorsunuz, Allah’a ibadet için mi zamanınız yok” diyor. Karşısındaki gençlerin sıkıldığı çok belli. Kameraya kaydettiğimi görünce “Hayırdır hemşerim” diyerek çekim yapmamı istemiyor.

                           Tarikat müritleri sokaklarda özellikle gençleri bulup onları örgütlemeye çalışıyor.

Bunlar sadece sokakta ilk bakışta görünen tarikatlar…Yıkımın içindeki tarikat gerçekleriyle henüz yüzleşemedik.

DOĞRU HABERİ YALANLADILAR

Depremin yaşandığı 6 Şubat günü sabah 10.06’da bir Twitter kullanıcısı “Antep’te bir kız yurdu çöktü. Sadece bir kızın kurtarılabildiği söyleniyor” yazdı. 7 Şubat günü ise devletin Anadolu Ajansı’nın "Teyit Hattı" bu konudaki tweetleri yalanlayan bir haber geçti. Kredi Yurtlar Kurumu’nun yaptığı açıklamaya dayandırılan haberde Antep’te KYK’ye ait ya da özel hiçbir yurdun yıkılmadığı anlatıldı. “Vatandaşlar bazı hesaplar tarafından gerçek dışı haber ve içeriklerle manipüle ediliyor” denildi.

Ancak "Gaziantep Nurdağı ve İslahiye Deprem Gözlem Raporu"nu hazırlayan Çağdaş Hukukçular Derneği, iki ilçede tarikatlara ait 3 özel öğrenci yurdunun ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı bir yurdun yıkıldığını tespit etti. Yani Kredi Yurtlar Kurumu’nun açıklaması doğru değildi. Anadolu Ajansı’nın teyit hattı da doğru haberi yalanlıyordu. Twitter’da paylaşılan bilgi gerçekti.

Anadolu Ajansı’nın Teyit Hattı, Gaziantep’te yurt yıkıldığına ve öğrencilerin hayatına kaybettiğine dair haberleri yalanladı. Ancak asıl yalanı onlar söylüyordu.

ÖĞRENCİLERİN ENKAZDAN SESLERİ GELİYORDU

Antep İslahiye Cevdetpaşa Mahallesi’nde mezarlık yanındaki 5 katlı Fatih Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdu yıkılmıştı. Yurt, Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği’ne (TÇTYD) yani Süleymancılara aitti. Dıştan bakıldığında eski ve çürük olduğu anlaşılan bu yurt binasının enkazında 5 öğrenci ve bir görevli kaldı. Sadece bir kız öğrenci kurtarılabildi. 4 öğrenci ve bir görevli hayatını kaybetti.

Fatih Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdu 5 katlı, geniş bahçeli eski bir binaydı. Depremde yerle bir oldu. İki günden uzun süre arama kurtarma ekibi gelmedi.

Normal zamanlarda yurtta 30’dan fazla öğrenci kalıyordu. Hepsi çevredeki köylerden geliyor ve İslahiye’deki okullara gidiyorlardı. Sömestr tatili kar yağışı nedeniyle uzatılınca çocukların çoğu köylerine dönmüştü. Ancak köyleri uzak olan 5 kız öğrenci yurtta kalmıştı.

Evlerin bir ve iki katlı olduğu arka mahalledeki en yüksek bina bu tarikat yurduydu. Deprem sırasında yurttaki kız çocuklarının çığlıkları duyulmuştu. Çevredekiler kendilerine gelince enkaza koştular. Kız çocuklarının enkazdan sesi geliyordu. Ancak iş makinesi ve kurtarma ekibi yoktu. Bir tarikat mensubunun getirdiği kepçe ile bazı molozlar kaldırıldı ve bir kız çocuğu ilk gün kurtarıldı. Mahalledekiler iki gün boyunca enkaz altından gelen sesleri duydu ama ne arama kurtarma ekibi ne de vinç geldi. Dördüncü gün 4 çocuk ve bir görevlinin cenazeleri çıkarıldı.

"KONUŞA KONUŞA ÖLDÜLER"

Enkazın yanındaki evlerde yaşayanlar gözyaşları içinde dehşeti anlatıyorlar. Çocukların yardım isteyen seslerinin kulaklarından gitmediğini söylerken ağlıyorlar. Yaşlı bir adam “Konuşa konuşa öldü çocuklar. Hiçbir şey yapamadık” diyor ve devam ediyor:

“Çok kar yağıyordu, çok soğuktu. Yurda gelen çocuklara ben okulların tatil olduğunu, evlerine dönmelerini söyledim. Ama 5 çocuğun köyleri uzaktı, onun için burada kaldılar. Bu yurt Süleymancılara ait. Depremden sonra çocukların aileleri geldi. Çok çaresizdiler. Yurttaki hocalara çok kızıyorlardı.”

Yurt enkazının yanında Süleymancıların yardım çadırı var. Badem bıyıklı müritler, su ve gıda dağıtıyor.

İslahiye’de Süleymancılara ait erkek öğrenci yurdu da enkaza dönüştü. Okullar tatil olmasa bu yapı da onlarca çocuk ölecekti. ERKEK ÖĞRENCİ YURDU DA YIKILDI  Aslında bu bina tarikat tarafından 15 yıl erkek öğrenci yurdu olarak kullanılmış daha sonra kız yurduna çevrilmişti. Erkek öğrenci yurdu ise 300 metre uzaktaki binaya taşındı. İki yurt arasında sadece bir mezarlık var. Kısa bir yürüyüşten sonra bahçe duvarları arkasında bir tepeyi kaplayan devasa moloz yığınları görünüyor. Duvardan İslahiye Özel Şehitlik Ortaöğretim Erkek Öğrenci Yurdu’nun tabelası sökülmüş. Süleymancıların 5 katlı erkek öğrenci yurdu da büyük bir enkaza dönüşmüş. Burada da enkaz başında tarikatın yardım konteyneri var. Tarikat yurtlarının yıkıldığı alanı terk etmiyor. Mahalleli bu yurdun ilk depremde yana devrildiğini, ikinci depremde tamamen yıkıldığını anlatıyor. Kar tatili olduğu için bu çürük binada ölen olmadı. Tatil olmasa burada 100’e yakın öğrenci barınacaktı.

DİYANET’İN YURDU YERLE BİR

Fetullahçıların el konulan yurdu Diyanet’e verilmişti. İslahiye Müftülüğü’ne ait Hz. Aişe Yatılı Hafızlık Kız Kuran Kursu’nun arkasında Süleymancılara ait yıkılan Özel Şehitlik Erkek Talebe Yurdu görünüyor. Yatılı Kuran Kursu boştu. 

Bu tarikat yurdu, İslahiye Ortaokulu ve Şehit Yunus Emre Ateş İlkokulu’nun yanı başında. Bu iki okulda depremde yerle bir oldu. Tatil olmasa yüzlerce öğrenci hayatını kaybedecekti. Okullarla komşu diğer yurt binası ise eskiden Fetullahçılara aitti. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra el konulup Diyanet’e verildi. İslahiye Müftülüğü Hz. Aişe Yatılı Hafızlık Kız Kuran Kursu adını aldı. Bu devasa binada yüzlerce kıza dinî eğitim veriliyordu. Deprem sırasında binanın boş olması büyük şanstı. Şimdi buranın eski girişinde kırılmış tabela ve arkasında çok büyük bir moloz yığını duruyor.


NURDAĞI’NDA ERKEK ÖĞRENCİ YURDU YIKILDI

Süleymancılara ait Nurdağı’daki Fatih Erkek Öğrenci Yurdu’nun ön kısmı çöktü. Bir çocuk yaralı kurtarıldı.

Çağdaş Hukukçular Derneği’nin gözlem raporunda yıkıldığı tespit edilen diğer yurt ise Nurdağı İlçesi’nde. Fatih Erkek Öğrenci Yurdu, Nurdağı Eğitim ve Kültür Hizmet Derneği’ne ait görünüyor. Bu dernek de Süleymancılara ait. Ön tarafı tamamen yıkılan yurtta görevli bir öğrenci yaralı kurtarılmış. Bu yurdun yanına da Süleymancılar, çadır kurmuş ve yemek dağıtıyorlar. Yurdun bahçe tarafına asılan pankartta "Nurdağı Talebe Yurtları Yemek İkramı" yazıyor. ÇHD’nin raporunda “Bu yurtlarda kaç öğrencinin hayatını kaybettiği kamuoyuna açıklanmalı, sorumlular hakkında ‘Olası Kastla Öldürme’ suçundan soruşturma başlatılmalıdır” denildi.Bu yıkımlar, tarikat ve Diyanet’e bağlı yurtlarda öğrencilerin çürük binalarda barındığını

ortaya koyuyor. Acaba devletin halen açıklamadığı yıkılmış kaç yurt var?

ALADAĞ’DA YANGIN, İSLAHİYE’DE DEPREM  İslahiye’de 4 kız öğrencinin hayatını kaybettiği Fatih Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdu ise Adana   Aladağ’daki yurt katliamını akla   getiriyor. Aladağ’ın yoksul köylerindeki aileler, devlet yurdu olmadığı için çocuklarını Süleymancıların ilçe merkezindeki yurduna bırakmak zorunda kalmıştı. Yurdun yangın çıkış kapıları PVC, zemini yanıcı, elektrik tesisatı eskiydi. Denetlenmemişti. 29 Kasım 2016 tarihindeki yangında 11 kız çocuğu ve bir gözetmen hayatını kaybetmişti.Derneğin yöneticileri artık serbest. Çocuklarını kaybeden ailelerin gönüllü avukatlığını yapan Can Atalay’a ise Gezi Davası’nda 18 yıl hapis cezası verildi ve 300 günü aşkın süredir haksız, hukuksuz şekilde Silivri Cezaevi’nde hapsediliyor. Bu sırada Can’ın mücadele ettiği karanlıkta çocuklar tarikatların çürük, güvenli olmayan binalarına mahkûm ediliyor. Bizi bu adaletsizlik de yıkıyor.(Timur Soykan / BİRGÜN)













Phaselis'e iki mescit yapılacak! - Yusuf Yavuz / SOL

 

Phaselis antik kentinin koruma alanı içerisindeki iki koyda Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından başlatılan halk plajı günübirlik tesisleri içeren projeye göre iki ayrı mescit yapılacak.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Antalya’daki Phaselis antik kentinin koruma sınırları içerisinde uygulamaya koyduğu projeye yönelik tepkiler sürüyor. İki ayrı dava açılarak yargıya taşınan projenin ayrıntıları netleştikçe arkeolojik sit alanı olan iki ayrı koyda yapılmak istenen yapıların niteliği de ortaya çıkıyor. Alacasu (Cennet) ve Bostanlı koylarında inşa edilecek günübirlik tesislerin yanı sıra iki ayrı mescit, yönetim ofisleri, çocuk oyun alanı, kafeterya, sergileme alanları ve tuvaletlerden oluşan projede yüzlerce araç kapasiteli otoparklar bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı doğal ve tarihi dokuya bir zarar verilmediğini açıklamıştı. Ancak Alacasu Koyuna iş makinelerinin girmesiyle başlatılan projenin yarattığı tahribat ve alanın beton dökülerek yapılaşması kamuoyunun tepkisini çekiyor.

Phaselis antik kenti, Antalya’nın Kemer ilçesinde bulunan ören yerlerinden biri. Antik liman kalıntıları, ormanlarla çevrili koyları ve görkemli caddesiyle tarihi kent yaz aylarında binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor.

Projenin adı 'Çevre Düzenlemesi'

Ancak Phaselis’in yarattığı bu cazibe, alana daha çok ziyaretçi çekmek için iki ayrı halk plajı yapılmasını gündeme getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan proje, ‘Phaselis Ören Yeri Bütünleyici Kıyı Alanı Çevre Düzenlemesi’ başlığını taşıyor. Ancak projenin adında plaj ve günübirlik tesisler ifadesi yer almıyor.

İş makineleri geçtiğimiz hafta sahaya indi

Kültür ve Turizm Bakanlığı, 30 Ocak’ta projeyi İstanbul merkezli bir restorasyon ve inşaat firmasına verdi. 14 Şubat’ta yer teslimi yapılan proje için iş makinelerinin geçtiğimiz hafta sahaya inmesiyle önce yerel halkın, ardından da konuyla ilgili haberler aracılığıyla ülke kamuoyunun haberdar olduğu korunan alandaki inşaat faaliyeti büyük tepkiyle karşılandı.

Konu hakkında görüşüne başvurduğumuz yetkililer, yaz aylarında antik kentin ziyaretçi yükünün fazla olduğunu, bu nedenle kentin iki yanında bulunan koylarda böyle bir projenin uygulanmasının zaruri olduğunu savunuyor. Ancak Phaselis Ören yerinin ihtiyacı olan kimi iyileştirmeler ve alan yönetimi, taşıma kapasitesi belirleme gibi uygulamalarla çözülebilecek sorunların yaklaşık 50 milyon liralık bir harcama yapılarak adeta iki ayrı tesis inşa edilmesi koruma ve kullanma ilkesinin ‘kullanmadan’ yana ağır bastığını gösteriyor. Arkeolojik sitlerin kullanım kriterlerini belirleyen 658 sayılı ilke kararıyla da çelişen yapılaşmaları içeren projenin, doğal çevresiyle birlikte bugüne kadar korunmuş Phaselis’in geleceği açısından endişe verici boyutta olması dikkat çekiyor.

Koya toplam 380 şezlong yerleştirilecek

Phaselis’in batı limanına bitişik olan Bostanlı Koyunda 240, antik kentin kuzeyinde yer alan Alacasu (Cennet) Koyunda ise 140 olmak üzere korunan alan vasfındaki sahillere toplam 380 şezlong yerleştirilmesi planlanıyor. Her iki koy da Phaselis’in koruma alanı içerisinde yer alıyor. Yapılan yüzey araştırmaları, denizden batı yönündeki dağlara doğru uzanan geniş bir bölgenin antik kentin geçmişteki etki alanında bulunduğuna işaret ederken, bölge aynı zamanda kırsal yerleşmelerin, çiftlik ve inanç yapılarının kalıntılarını barındırıyor.

Phaselis’in teritoryumu olarak bilinen çok geniş bir alan, orman dokusu ile toprağın altındaki binlerce yıllık uykusunu sürdürüyor. Geçmişte daha dar bir alanı kapsayan Phaselis’in 1. Derece arkeolojik sit statüsündeki koruma alanı, yapılan bilimsel araştırmalar çerçevesinde 2016 yılında genişletilerek bugünkü mevcut halini aldı. Antik limanın uzantısı olan Bostanlı Koyu, aynı zamanda sualtı arkeolojisi ve kültürel miras açısından taşıdığı potansiyel nedeniyle dalışa yasak bölge olarak biliniyor.

Milli Parklar koyları bakanlığa tahsis etti

Bugün iki ayrı halk plajı için seçilen koylar, Phaselis’in doğal ve kültürel mirasının bir parçası ve ayrıca daha geniş bir koruma sınırı bulunan Beydağları Sahil Milli Parkı’nın içerisinde yer alıyor. Edindiğimiz bilgiye göre projenin uygulanacağı koyların kullanım hakkının, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün bağlı olduğu Tarım ve Orman Bakanlığı  tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildiği öne sürülüyor.  

Bakan'ın 'yapılaşma mümkün değil' dediği koy

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 2 yıl önce Alacasu Koyu’nun 20 yıllığına günübirlik alan olarak kiraya verilmesi üzerine bu girişime karşı çıkarak, “Birinci derece arkeolojik sitlerde de yapılaşma mümkün değil. Biz gerekli uyarıları da yapıyoruz şu anda” ifadelerini kullanmıştı. Aynı koyda bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yapılaşma içeren bir projeyi uygulamaya koyması da kamuoyunun tepkisini çekiyor.

'Amaç korumak değil, bu alanı ticarileştirmek'

Konuyla ilgili görüşlerini dile getiren bölgedeki vatandaşlar, “Bakanlık kendisi yapınca betonlaşmayı savunuyor, başka kurum yapınca korunan alanı gerekçe gösterip karşı çıkıyor. Ayrıca Alacasu koyundaki kötü kullanımı gerekçe gösterip bu alanda yapılaşmaya gitmek doğru değil. Yapılaşma olmadan da tuvalet, çöp, temizlik vs. gibi sorunların çözümü mümkün. Amaç korumak değil, bu alanı ticarileştirmek” görüşünü dile getiriyor.

5 yıldızlı oteller sahili kapattı

Kemer ilçesindeki sahillerde yaz aylarında halkın denizle buluşmasında sorunlar yaşanıyor. Son yıllarda yüksek şezlong ve şemsiye ücretleri ve havlu koyacak yer bulamamaktan şikâyet eden vatandaşlar ücretsiz yararlanabileceği daha uzak alanlara yöneliyor. Ancak bu sorunun en önemli nedeni ilçedeki sahillerin birçoğunun 5 yıldızlı oteller tarafından kapatılmış olması. Anayasal olarak özel mülke konu edilemeyeceği belirtilen kıyıların turizm tahsisleri ve çeşitli kiralamalar yoluyla çevrilmesi, olağanüstü yoğunluk yaşanan yüksek sezonda büyük bir rant aracına dönüşüyor.

Halk, anayasal hakkı olan kıyılardan yararlanamazken, çözüm yine halkın yararlanması için ayrılan, milli park sınırlarındaki koyların da ticarileştirilmesinde aranıyor. Phaselis’te yapılmak istenen proje ücretsiz halk plajı olarak duyurulsa da aslında Bakanlığın Antalya, Belek, Çeşme ve Bodrum’da uygulamaya koyduğu ve “Beş yıldızlı tesis kalitesinde” diye tanıttığı bu alanlar, şezlong ve şemsiyeden otopark ücretine, yeme içme ünitelerinden satış alanlarına aslında birer ticari işletme. Plaja girişlerin ücretsiz olması bu alanların ücretsiz olduğu anlamına gelmiyor.

Halk alandan çıkarılmak isteniyor

Ancak korunan alanda böyle bir projenin hayata geçirilmek istenmesi Bakanlığın korumacılık yaklaşımını da ortaya koyuyor. Phaselis’te ortaya çıkan manzara; halkın, ‘halk için’ yapıldığı söylenen bir tesis uğruna ören yerlerini, kültür varlıklarını ve doğal alanları korumakla yükümlü olan bir bakanlığa karşı korumaya çalıştığı izlenimi doğuruyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın konuyla ilgili açıklayıcı bir tavır sergilememesi ve süreci kötü yönetmesi de dikkat çekiyor.

Bakan Ersoy, “dışarıdaki fiyatlara göre daha ucuz” sözleriyle halk plajlarının insanlar tarafından tercih edildiğini açıklamıştı. Video, Bakanlık iştiraklerinden Turaş Turizm Ticaret A.Ş tarafından işletilen Antalya Kemer’e bağlı Çamyuva’daki halk plajını yansıtıyor.

Yerel halkın endişeleri haklı çıktı

Ören yerinin sorunlarını çözmek amacıyla başlatılan girişime giydirildiği izlenimi uyandıran ve yoğun yapılaşmayla beraber ciddi bir tahribatı da getireceğinden endişe edilen Phaselis’teki halk plajları projesi, İstanbul merkezli Sa-Fa Restorasyon Sanayi İnşaat Ticaret Ltd. Şti. adlı firmaya verildi. Çeşitli tarihi yapıların restorasyonunun yanında okul ve cezaevi gibi kamu binalarının yapım ihalelerini de üstlenen firmanın alanda iş makineleriyle ve özensizce yürüttüğü çalışmalar da yerel halkın endişelerini haklı çıkarıyor.

2892 metreküplük derin kazı yapılacağı, 1139 metreküp de beton kullanılacağı belirtilen projenin ihale sözleşmesine göre korunan alanda yürütülecek çalışmaların 60 günde tamamlanması gerektiği belirtiliyor. Böylesine hassas çalışılması gereken bir alanda 15 Nisan’a kadar projeyi uygulamak için özensiz ve yıkıcı bir çalışma yapmak kaçınılmaz olarak görülüyor. Daha yolun başında gece gündüz devam eden tahribat da bunun göstergesi.

Son durum ne?

Phaselis’teki Alacasu Koyunda dün akşam saatlerinde iş makineleriyle ormanlık alanda yapılan tahribat vatandaşların tepkisi üzerine tutanakla kayıt altına alındı. Vatandaşların tepkisi üzerine iş makineleri alandan uzaklaştırılırken, beton dökülen zeminde briketlerle inşaat çalışması sürüyor. Edindiğimiz bilgiye göre uygulamaya konulan proje, bu ay toplanacak olan Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun gündemine sunulacak. Daha önce proje için ‘uygun’ görüş veren Koruma Kurulunun projeyi yeniden değerlendirmesi bekleniyor.


Yusuf Yavuz / SOL


Deprem sonrasında Mutabakat Metni - KORKUT BORATAV / SOL

 'Altılı Masa, deprem sonrası için yeni bir belge üzerinde çalışacakmış. Mutabakat Metni’nin neoliberal perspektifi böyle bir gündemin tahayyülünü, planlanmasını imkânsız kılmaktadır.'


Altı partinin Ortak Politikalar Mutabakat Metni yayımlandıktan bir hafta sonra deprem patlak verdi. Bu belgenin iktisadî hedef ve politikaları da tümüyle geçersizleşti.

Depremin gündeme getirdiği acil ekonomik sorunlar ile Mutabakat Metni’ne damgasını vuran neoliberal perspektif arasında uzlaşmazlık da var.

Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde yer alan ekonomik programı bu çerçeve içinde değerlendirelim.

Altılı Masa’nın ekonomik hedefleri

Mutabakat Metni’nin temel önceliği,ekonomik dengeleri tahkim edecek makroekonomik ve finansal istikrar[dır]… Enflasyon iki yıl içinde tek haneye kalıcı bir biçimde indirilecek. Türk lirasına yeniden itibar ve istikrar kazandırılacak.Son cümle reel olarak TL’nin değerlenmesi, dövizin ucuzlaması anlamına da gelir.

Bunları büyüme hedefleri ile bütünleştirelim: Ortalama büyüme hızı yüzde 5’in üzerinde seyredecek; 5 yıl sonra dolar cinsinden kişi başına millî gelir en az iki katına çıkarılacaktır.

Toplam millî gelirin (GSYH’nın) sabit fiyatlı TL ile ölçülen (reel) büyüme hızını (“en az” değil, “ortalama”) yüzde 5 olarak kabul edelim. Ve beş yıl sonrasında iki kat artacak olan dolarlı GSYH’nın (“kişi başına” değil, “toplam”) yıllık büyüme oranını hesaplayalım. Dolarla ölçülen GSYH ortalama yüzde 15 civarında büyümelidir.

Dolarlı ve TL’li yıllık büyüme yüzdeleri arasında 10 puanlık (15 - 5) fark var. Bu boyutta bir makasın oluşması için beş yıl boyunca Türk lirasının da reel olarak değerlenmesi gerekir. "TL’ye itibar kazandırma" önceliğiyle de tutarlıdır. Bunun için (diğer değişkenler bir yana) yüksek tempolu yabancı sermaye girişi gerekecektir. Bu iyimser öngörünün bir dayanağı var mı? Herhalde Altılı Masa iktidarının sağlayacağı dış itibara ve finansal desteğe güveniyorlar.

Mutabakat Metni’ndebeş yılın sonunda yıllık ihracatı 600 milyar dolar seviyesine çıkarmak hedefleniyor. İthalat ve cari işlemlere ilişkin nicel öngörüler ise yer almıyor. AKP’nin dış ticaret politikaları, ihracat teşvikleri sürdürülecektir.

Bu dağınık bilgilerden beş yıl sonrası için cari açık ve dış kaynak tahminleri türetelim: AKP politikaları 2022’de ihracatı 253 milyar dolara çıkararak bir rekor kırdı. İthalatı daha da hızlı bir tempoyla artırarak 343 milyar dolara, 2022 dış ticaret açığını 90 milyara tırmandırdı.

2022’deki ihracat/ithalat oranı (yüzde 74) beş yıl sonrasının 600 milyar dolarlık ihracat öngörüsüne uygulanırsa 811 milyar dolarlık ithalat öngörüsüne ulaşırız. 2022’nin cari işlem/ dış ticaret açıkları oranını (yaklaşık %50) uygulayalım: 211 milyar dolarlık dış ticaret açığı, 105 milyar dolar civarında cari açık anlamına gelir.

TL’nin reel olarak değerlenmesi için cari işlem açıklarını önemli boyutlarda aşan yabancı sermaye gerekecektir. Uluslararası sermaye hareketlerinin en çoşkulu iki yılında (2012-2013’te) Türkiye’ye girişler 70 milyar dolara ulaşmıştı. Anlaşılan bu tempoyu 120 milyar civarına çeken bir “itibar artışı” umulmaktadır.

On yıl önceki uluslararası ortam fazlasıyla bozulmuştur. Mutabakat Metni’nin iyimserliği ise ölçüyü kaçırmıştır.

Mutabakat Metni’nin neoliberal politikaları

Bu hedefler, AKP iktidarının IMF programını benimsediği, sürdürdüğü 2003-2010 yıllarının bilançosunu hatırlatıyor. Türk lirası bu dönemde yüzde 40 oranında değer kazandı; Türkiye’yi ilgilendiren döviz sepeti yüzde 29 ucuzladı (BIS istatistikleri). Dolarlı millî gelirin yıllık büyüme ortalaması %15’e ulaştı. Mutabakat Metni’ndeki beş yıllık öngörü ile çakışması herhalde rastlantı değildir.

AKP’nin Lale Devri’nden söz ediyoruz. Türkiye’nin ithalat bağımlılığı dört nala tırmandı. Ekonominin küçüldüğü yıllarda dahi dış cari açık veren hastalıklı bir yapı yerleşti. Mutabakat Metni, bu ciddi bozukluğa yol açan neoliberal makro-ekonomik reçeteyi aynen benimsiyor. Belgedeki politikaları sıralayalım:

TCMB’nin özerkliği güvence altına alınacak; enflasyonla mücadele ana hedef olacaktır. Sermaye hareketlerinin serbestliği esastır. Döviz kurunun hedeflenmesi önlenmeli; dalgalı kur ilkesi korunmalıdır. Enflasyon hedeflemesi ilkeleriyle çatışan makro-ihtiyatî tedbirlere ve KKM uygulamasına son verilecektir. Kalıcı bir malî disiplin hedefleniyor. Kamu açıklarını nicel bir ölçütle sınırlayan Malî Kural yasalaşacaktır.

Mutabakat Metni, “neoliberal enflasyon hedeflemesi” reçetesine dönüşü Malî Kural’ı da ekleyerek katılaştırıyor. Saray’ın yarattığı ekonomik kargaşayı daraltıcı para politikaları ve katı bir malî disiplin önleyecektir. Yüzde 5’lik büyüme hayaldir. Durgunlaşma istihdamı daraltacak; toplumsal bunalım ağırlaşacaktır.

AKP, kamu maliyesinin yatırımcı, üretken, paylaşımcı işlevlerini felce uğratmıştı. Malî Kural bu potansiyeli tümüyle yok edecektir.

Deprem sonrasında Kılıçdaroğlu'nun tepkisi

Deprem felaketi toplumumuzun birikmiş çelişkilerini tüm ağırlığıyla ortaya çıkardı. Türkiye’nin kaderini belirleyecek bir seçimin arifesindeyiz. Deprem yörelerindeki dayanışmanın ön saflarında sosyalist, sol militanlar, CHP kadrolarıyla birlikte yer aldı. Algılamalarının önemi, değeri küçümsenemez.

Bu algılamaların yarattığı bir şok etkisini, deprem bölgelerinden dönen Kemal Kılıçdaroğlu 21 Şubat’ta şu sözlerle ve samimiyetle ifade etti:

“Anladım ki ben, artık eski ben olamayacağım. İğneyi kendimize batırmak zorundayız. Ne yaptık kendimize böyle? Değişmemiz lazım. Bir iktidarı değiştirmekten çok daha derin meselelerimiz var. Değişim daha büyük olmalı.”

Genel Başkan konuşmasını ekonomik tespitlerle sürdürdü: “Büyük küçük herkes rant peşinde. Elbette önce bu düzeni suçlayacağız. Bu düzeni onlar getirdi. Siyasete giren anormal şekilde zenginleşiyor. Düzenin çalışma şeklini, siyasetin yapılma şeklini kökünden değiştirmemiz lazım. Davranışlarımızı değiştirmemiz lazım. Her şeyi temelden değiştirmek zorundayız. Değişime bu vahşi neoliberal tek adam rejiminden başlayacağız. Değişim halkı ilgilendiren her alana sirayet edecek…”

Neoliberal vahşet, tek adam rejiminin ilkelliğinden bağımsızdır. Bu vahşet Saray ile tüm egemen sınıflar blokunun ittifakından kaynaklandı. Sermaye blokunu, Cumhuriyet tarihinde gözlenmemiş boyutlarda ihya eden, işçi sınıfında mutlak yoksullaşmayı yaygınlaştıran bir bölüşüm şoku bu ittifakın eseridir. Son yılların sınıflar-arası gelir dağılımını hesapladık, yayımladık, izliyoruz. Bölüşüm şoku, depremin tüm ülkeye taşıdığı ek yoksullaşma ile daha da yoğunlaştı.

Deprem sonrasında telafi, onarım, inşa: Nasıl?

Altılı Masa, deprem sonrası için yeni bir belge üzerinde çalışacakmış. Ağırlaşan bölüşüm şoklarının telafisi, depremin onarımı, enkazdan yeni bir Türkiye inşasına geçiş… Nasıl mümkün olacak? Nasıl planlanacak? Mutabakat Metni’nin neoliberal perspektifi böyle bir gündemin tahayyülünü, planlanmasını imkânsız kılmaktadır.

Kılıçdaroğlu’nun, “ne yaptık kendimize böyle?” sorgulaması, deprem arifesinde yayımlanan Mutabakat Metni’ni de kapsıyor mu? Mümkündür. Zira bu belge (kamu harcamalarına ek sınırlar getiren Malî Kural’ı da ekleyerek) ekonomik dinamizmden yoksun bir devlet tasarlamaktadır. Son yıllarda benzersiz boyutlarda ihya olan sermaye bloku gelirlerinin, astronomik rantların, servet artışlarının istisnaî yöntemlerle vergilenmesi de Mutabakat Metni programında yer almıyor.

Bu belge, enflasyonu parasal ve malî daralma ile, yani ekonomiyi küçülterek ve toplumsal bunalımı ağırlaştırarak önlemeyi tasarlamaktadır. Reel ücretleri korurken kâr marjlarını frenleyen enflasyonla mücadele yöntemlerini gündem-dışı tutmaktadır.

Bu tür seçenekler için CHP’nin ve Genel Başkan’ın Mutabakat Metni’nin, Altılı Masa’nın dışına, sol tarafa bakmaları gerekiyor. DİSK’in Şubat 2023’te Depremin Yaralarını Sarmak ve Ülkeyi Yeniden Kurmak İçin başlığı altında yayımladığı politika talepleri ile başlanabilir. Sol sosyal bilimcilerden gerçekçi katkılar hızla artıyor; burada sıralamayalım.

Sermayenin tahakkümü dışına taşan bu gündemi, tüm demokratların, cumhuriyetçilerin katılımıyla, elbirliğiyle sürdürmek, olgunlaştırmak, hayata geçirmek zorundayız.

KORKUT BORATAV / SOL