5 Mayıs 2023 Cuma

AKP'ye oy verecekler! - RIFAT OKÇABOL/soL

 'Ülkenin geleceğini düşünen seçmenlerin AKP’nin icraatlarının ne anlama geldiğini iyi değerlendirmesi gerekiyor.'

Türkiye genel seçime gidiyor. Bu seçimde bir yandan AKP’nin 20 yılı değerlendirilecek. Öte yandan da ülkenin tek adam tarafından ya da demokratik sistemle yönetileceği belirlenecek.

AKP’nin 20 yıllık icraatları, partililerin ve yandaş medyanın kandırıcı söylemlerine karşın hiç de iç açıcı değil. Son 20 yılda ülkede yaşanan gelişmelerin önemli bir bölümü, turizm alanında yaşandığı gibi, ülkeyi kimin yönettiğinden bağımsız olan gelişmeler. AKP 20 yılda, üretime dönük hiçbir yatırım yapmadığı gibi, devlet malı olan ve her biri yaptıkları üretimle ülke ekonomisine katkıda bulunan KİT’leri yok pahasına sattı. KİT’lerin ürettiği malları şimdi çok daha pahalıya alabiliyoruz. AKP, hayvancılığı da, tarımsal üretimi de yok etti. Şimdi dışarıdan hayvan, fasulye, … ve hatta saman ithal ediyoruz. AKP, Trakya tarımını ve Marmara Denizi’ni bitirecek Kanal İstanbul inşaatından bir türlü vazgeçmiyor. AKP’nin yapmakla övündüğü otoyollar, tüneller, köprüler ve hava alanları ise, bir birim yerine millete 10 birime mal oldu. Üstelik bu yatırımlar için 10’larca yıl daha borç ödeyeceğiz.


Ayrıca;

  • Yargılamadan OHAL KHK’leri ile işten atılanlar, yargılanıp beraat ettikleri halde görevlerine döndürülmüyor.
  • Pek çok AKP’li belediyenin, belediye kaynaklarını tarikatlara ve cumhuriyet karşıtı kuruluşlara aktardığı biliniyor. Yetmiyor AKP’li Urfa belediyesi, Japonya’dan aldığı yardım parasını gerici Afganistan’a gönderiyor. AKP’li Ordu belediyesi, bir oteli 1.000 lira aylık bedelle yandaşa 29 yıllığına kiralıyor. Dış borç 20 yılda dörde katlanıyor.
  • Maden alanları, limanlar, elektrik santralleri özele devredildi. Yabancılara on binlerce ev satıldı ve satılmaya devam ediliyor. Kiralar ve ev fiyatları aldı başını gidiyor. Açlık sınırı 10 bine yoksulluk sınırı 33 bine çıkıyor. Milyonlarca emekçi ve emekli ise 7.500 lira ile geçinmeye çalışıyor. Toplumun büyük çoğunluğu, araba ya da ev almayı hayal bile edemiyor.
  • Tüm devlet kurumları, AKP’lileşti. AKP’li olmayan üst görevlere getirilmiyor. Üniversiteler gericilik üretiyor. TRT muska ve tılsımlı yüzük satıyor.
  • AKP iktidarında, kayıp çocuk sayısı, çocuk işçi sayısı, çocuk evlilikleri, çocuk istismarı ve kadın cinayetleri tavan yapmış bulunuyor.
  • AKP’li ileri gelenler, her fırsatta önüne gelen muhalif kişilere olur-olmaz hakaretler ediyor ve iftiralar atıyor.
  • Son yıllarda on binlerce esnaf ve on binlerce iş yeri iflas ediyor. TL her gün değer kaybediyor. Yoksulluk ve yolsuzluk artıyor. Toplum ayrıştırılıyor. Pek çok sanıkla içişleri bakanın fotoğraf çektirdiği görülüyor. Adalet sistemi haklıyı değil yandaşı koruyor. Ülkemizde yaşama huzuru kalmadığından yurt dışına göçenlerin sayısı her yıl on binlerce artıyor.
  • Defalarca çıkarılan imar affı ile yükselen binalar, depremde sapır sapır dökülüyor, binlerce yurttaş bunların enkazı altında kalıyor. Tüm uyarılara karşın, deprem enkazı dere yataklarına, zeytinliklere, tarımsal üretim alanlarına dökülüyor.
  • Tüm askeri okullarla askeri hastaneler kapatılıyor, deprem sonrasında en çok gereksinim duyulan sahra hastaneleri kurulamıyor. Depremzedelere, kısa sürede sağlık yardımı yapılamıyor.
  • Kızılay, kendisine hibe edilen malzemeleri satıyor. AFAD’a gönderilmiş olan yardımlar, AKP’nin seçim yatırımı olarak kullanılıyor.
  • Cami ve okullara Erdoğan’ın posterleri asılıyor ve seçim konuşmaları yapılıyor.
  • Ülkenin güvenliğinden sorumlu içişleri bakanı, halkın oyunu kullanacağı-iradesini belli edeceği 14 Mayıs’ı, sivil darbe olarak niteleyebiliyor. Yetmiyor, seçim konuşması yapacağı alana polis motosikletiyle gidiyor. Hızını alamayıp Millet İttifakının insanlarla hayvanları evlendireceğinden söz edebiliyor.
  • “1 Mayıs’ı bayram yaptık diyorlar”, emekçileri bu bayramın simgesi olan Taksim Meydanı’na yaklaştırmıyorlar.
  • ABD’nin Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığını yapıyorlar, ABD başkanlarının her dediğini yerine getiriyorlar. ABD istedi diye, elinden ödül aldıkları Libya Lideri Kaddafi’nin devrilmesi için NATO’ya destek gönderiyor. ABD istedi diye birlikte tatil yaptıkları Suriye lideri Esad’a karşı Şam’da namaz kılmaya kalkışıp ülkeyi Suriye batağına sokuyorlar. ABD başkanı Trump’ın hakaret dolu mektubunu içlerine sindiriyorlar. Sonra da kalkıp “Ömrümüz emperyalizmle mücadeleyle geçti” diyebiliyorlar.
  • Cumhuriyetin tüm çağdaş değerlerini bir bir yok ediyorlar. Eğitim sisteminin laik ve bilimsel niteliğine son verdiler. Yaygınlaşan dini öğretim kurumlarında Cumhuriyet karşıtlığını işliyorlar. Ulusal bayramların kutlanmasına son veriyorlar. Çanakkale Savaşı, 30 Ağustos Meydan Muharebesi, Cumhuriyetin kuruluşu gibi önemli günlerde yapılan resmi konuşmalarda Atatürk’ten söz edilmiyor. Meydanlarda, stadyumlardan, … Atatürk adı çıkarılıyor. Her fırsatta şeriat övgüsü ve propagandası yapıyorlar. Sonra da kalkıp “Muhalefet kazanırsa, Cumhuriyet’i ve ulus devleti yok edecek” diyebiliyorlar.

Yukarıda değinilen olayların her biri, AKP’ye oy vermeme gerekçesi niteliğinde oluyor. Oysa ne yapsa AKP’ye oy verecek bir kesim var. Bu kesim;

  • AKP’den nemalananlar, ihale alanlar, hak etmedikleri halde önemli görevlere getirilenlerden,
  • AKP ile arası iyi olan tarikatların üyelerinden,
  • Laiklik, bilimsellik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları gibi Cumhuriyetin aydınlanmacı değerlerine düşman olanlardan,
  • Çocuğu ve kadını sömürülecek varlık olarak görenlerle
  • Türkiye’nin İran’a, hatta Afganistan’a dönüşmesini isteyenlerden

oluşuyor. AKP ile organik bağları olduğu söylenebilecek bu kesime, kısaca piyasacı/gerici kesim denebiliyor. Bu kesimin, AKP’nin toplum, insan ve doğa karşıtı icraatlarını görmezden gelip beklentileri karşıladığı sürece, AKP’ye oy vereceği biliniyor. Bu nedenle İsmailağa cemaati ile Menzilciler, AKP’ye oy vereceğini açıklıyor; çağdaşlıkla derdi olan ve kadın düşmanı partiler Cumhur İttifakına katılıyor.

AKP’ye oy vermeyi düşünenlerin büyük bir bölümü ise piyasacılıkla ve gericilikle ilişkisi olmayan yurttaşlardan oluşuyor. Yoksul ve dar gelirlilerin çoğunlukta olduğu bu kesim, genelde laiklikle, bilimsellikle, insan haklarıyla, Cumhuriyetle bir sorunu olmayan kesim. Piyasacı/gerici olanların AKP’ye oy vermeleri anlaşılabilir bir durum olsa da, piyasacı/gerici olmayanların neden AKP’ye oy verecekleri bir türlü anlaşılamıyor.

Sahi AKP ile organik bağı olmayan bu kesim, neden AKP’ye oy vermeyi sürdürüyor? AKP’nin icraatlarından haberdar olmadıklarından mı, beğendiklerinden mi, yukarıda özetlenenlere inanmadıklarından mı? Bilinmiyor! Bilinen bir şey var: Ülkenin geleceğini düşünen seçmenlerin AKP’nin icraatlarının ne anlama geldiğini iyi değerlendirmesi gerekiyor.

RIFAT OKÇABOL/soL

Petrol müjdesi: ‘Rezerv ve üretim açıklamasının bilimsel karşılığı yok, verilere dayalı tespit lazım' - BAHADIR BATUR / soL-Özel

 


Enerji Politikaları Uzmanı Necdet Pamir, 'Bilimsel bir karşılığı yok. Tek kuyudan elde edilen yetersiz verilerle yapılan rezerv, üretilebilir rezerv ve üretim değeri açıklamaları, değer taşımaz' dedi.

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada, Gabar Dağı'nda günlük 100 bin varil üretim kapasitesine sahip petrol bulunduğunu öne sürdü. “Cudi Gabar'da günlük 100 bin varil üretim kapasitesine sahip petrol bulduk” diyen Erdoğan, “Cizre'ye 20 kilometre mesafedeki petrol rezervi çok yüksek kaliteye sahip” ifadelerini kullandı. 

İlk kuyudan petrol çıkarılmaya başlandığını ve işlemek için rafinerilere sevk edildiğini ifade eden Erdoğan, “Bulduğumuz petrolü, bölgede açacağımız 100 kuyu ile 100 bin varillik üretim kapasitesine çıkartabileceğiz” dedi.

Belirsizlikler

Lakin Erdoğan’ın “Gabar petrolü müjdesi”ni 14 Mayıs seçimlerine iki haftadan az bir süre kalmışken açıklaması dikkat çekiyor. Erdoğan geçtiğimiz günlerde “Karadeniz gazı müjdesi”ni de büyük bir etkinlikle duyurmuş, ardından konutlara bir yıl süreyle bedava doğalgaz sağlanacağını bildirmişti. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlı olduğu bir tabloda Erdoğan’ın bu müjdeleri, dışa bağımlılığı azaltmadan çok seçim yatırımları olarak yorumlanmıştı.

Öte yandan bir kuyudan ifade edildiği gibi günlük bir varillik petrol üretimi sağlanıyor olsa dahi 100 kuyu açıldığında bunun orantısal olarak 100 bin varile çıkacağının deklare edilmesi de soru işaretlerine neden oldu.

Rezerv değeri de belirsiz

2022 yılı sonuna dönüp baktığımızda, Aralık ayında Erdoğan’ın Gabar Dağı’nda “toplamda 150 milyon varil net petrol rezervinde saha keşfedildiğini” bildirdiği açıklamasını görebiliyoruz.

Rezerv değerini yaklaşık 12 milyar dolar” olarak ifade eden Erdoğan, Şırnak'taki petrol keşfinin Türkiye’nin en büyük keşiflerden biri olduğunu söylemişti. Aynı zamanlarda Erdoğan’ın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez de “Son dönemde karada yapılmış en büyük keşiflerden birisi olabilir” yorumunda bulunmuştu.

Dönmez yaklaşık 5 ay önce yaptığı açıklamada, “Orada şu anda 4 kuyuda üretim var. Beşinci kuyuda sondaj tamamlandı. Oradaki günlük üretimimiz şu anda 5 bin, 6 bin varil civarında” demişti.

‘Arap petrolü kalitesinde’ denildi

TPAO Genel Müdürü Melih Han Bilgin de yaptığı açıklamada, Gabar petrolü hakkında, “Yıllık 3 milyar dolar ekonomimize katkı sağlayacaktır. 70 milyar dolarlık toplam değeri var diyebiliriz” açıklamasında bulundu. 

"Arap petrolü kalitesinde bir petroldür" diyen Bilgin, "Komşularımızda çok yüksek verimlilikte çıkarılan petrol var. Biz onun merkezini bulduk" ifadelerini kullandı. Hedeflerinin 2 yıl içinde 100 bin varil üretime çıkmak olduğunu ifade eden TPAO Genel Müdürü Bilgin, “Bu kuyu da üretime dahil olduğunda yüzde 10'luk bir üretim katkısı sağlayacak” dedi.

Diğer yandan AKP’li İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da önceki gün yaptığı açıklamada, "Suudi Arabistan kalitesinde, Türkiye'nin en büyük petrol rezevlerinden birinin bulunduğunu" ileri sürdü. Bulunan petrolün “Arap petrolü kalitesinde” olduğuna ilişkin resmi bir veri paylaşılmadı.

Türkiye'nin toplam petrol üretimi ne kadar?

Türkiye'nin toplam üretimi ne kadar?” sorusuna Enerji Bakanı Dönmez, “Biz 1200 kuyudan günlük 65 bin varil petrol üretiyoruz” yanıtını vermişti.

Türkiye'de günlük petrol tüketimi yaklaşık 950 bin varilken, Türkiye'de petrol üretimi ise 65 bin varil civarında. Mevcut tabloya bakıldığında Erdoğan’ın açıkladığı Gabar petrol rezervleri günlük 100 bin varil üretim imkânı sağlayacaksa, bu da demek oluyor ki tek bir bölgeden Türkiye’nin petrol ihtiyacının yüzde 10’u karşılanmış olacak. Erdoğan da dün yaptığı konuşmada benzer şekilde, “Günlük tüketimimizin onda birini tek başına karşılayacak bu petrol rezervinin ülkemizin ve milletimizin hayrına olacağından şüphe yok” demişti.

2020 yılı enerji verileri incelendiğinde, en fazla üretim yapılan ham petrol kuyusu Batman-Batı Raman kuyusu olarak öne çıkıyor. Söz konusu kuyudan günlük ham petrol üretim miktarı yaklaşık 18 bin varil.

Türkiye’nin petrol ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayabilir mi?

Ek olarak Gabar sahası ifade edildiği gibi 150 milyon varillik rezerve sahipse, dünyada 2022 yılında karalarda keşfedilen en büyük 10 petrol sahası arasında yer alacak. 2023’te bölgede günde 25 bin varile yakın petrol üretimi hedefleniyor. 2000 yılında 40 bin varil/gün olan petrol üretimi 2022'de günlük 65 bin varilin üzerine çıkmıştı. 

2023 yılında ise günlük petrol üretiminin 100 bin varile çıkarılması hedefleniyor. Mevcut verilere göre, Türkiye’nin petrol tüketiminin yüzde 10’undan fazlasının kendi üretimi ile karşılanması hedefleniyor.


Necdet Pamir: ‘Bilime aykırı siyasi bir açıklama, seçim yatırımı’


Enerji Politikaları Uzmanı, Petrol Mühendisleri Odası eski Başkanı, TPAO eski Genel Müdür Muavini Necdet PamirsoL’a verdiği demeçte seçim öncesinde açıklanan Gabar petrolü hakkında yapılan açıklamalara ilişkin ilk olarak “Bilime aykırı siyasi bir açıklama, seçim yatırımı” yorumunda bulunuyor. Necdet Pamir, gerekli olan bilimsel çalışmaların ve testlerin yapılmadan sadece bir kuyudan çıkan petrol miktarına bakarak yapılan öngörülerin gerçeği yansıtamayacağını vurguluyor.

Gabar’da petrol bulunmasının bir “keşif” olduğunun altını çizen Pamir, çıkarılacak petrolün günde 100 varil olması halinde dahi bir önem arz edeceğini, lakin denildiği gibi 100 bin varil seviyelerinin öngörülebilmesi için yeterli sayıda tespit kuyusu açıp, bunları uzun süreli test etmeden bu tür rezerv, üretilebilir rezerv ve üretim miktarı açıklamalarının, geçersiz olacağını ve mevcut durumda bu keşfin bir “bulgu” olarak kalacağını ifade etti.

Pamir bir noktayı sohbetimiz sırasında tekrar tekrar vurguladı: “Üretim potansiyeli 100 varil de olsa 200 varil de olsa prensipte bu bir keşiftir, ve geçmiş yıllardan bugüne dek, kimin emeği geçtiyse alkışlamak gerekir. Ama bunu tek bir kuyu üzerinden açıklamanın hiçbir şekilde bilimsel bir karşılığı yok."

‘Bir kuyu açıp petrole rastlarsanız bunun adı ‘keşif’tir’

Enerji Politikaları Uzmanı Necdet Pamir’in soL’un sorularına yanıtları şu şekilde:

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada, Cudi Gabar’da günlük 100 bin varil petrol üretimi sağlanacak bir rezervin keşfedildiğini açıkladı. Lakin verilere dönüp baktığımızda, Türkiye’nin (ortalama) günlük petrol ithalatının 950 bin varile tekabül ettiğini, buna ek olarak Türkiye’nin de 65-90 bin varil arasında petrol üretimi gerçekleştirdiğini görüyoruz. Erdoğan’ın açıklaması, Türkiye’nin petrol üretiminin 2 katına çıkması anlamına geliyor. Rezervin büyüklüğünün deklarasyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Temelinden başlayayım. Beni ilgilendiren tarafı AKP ne söylerse ‘doğrudur’ veya ‘yanlıştır’ gibi bir derdim yok. 43 senedir boyunca mesleğimde nerede yanlış varsa bilimsel olarak, iktidarda kim olursa olsun, aynı şeyleri söyledim ve söyleyeceğim; Karadeniz’deki gaz keşfi için de söyledim, Rumların Kıbrıs adasının güneyinde tek kuyu açarak iddia ettikleri “rezerv” değeri için de aynı eleştiriyi yaptım.

Bir sahada bir kuyu açıp, orada petrol veyahut doğalgaz bulgusuna rastlarsanız onun adı “bulgu” ya da “keşif”tir. Arama sürecinde, sismikte bir yapı görüyorsunuz. Sismik çalışmalar yapıyorsunuz, jeolojik etütleri gerçekleştiriyorsunuz. Toprağın altında bir antiklinal yapı görüyorsunuz– burası özelinde de söylüyorum – (bir tepe gibi düşünün) binlerce metre derinliğinde bir yapıyı sismikle görüntülüyor, jeolojik etütlerle belli varsayımlarda bulunuyorsunuz.

‘Bulgu üzerinden rezerv genellemesi yapamazsınız’

Ve burada rezervden söz edebilmek için, bir tane kuyu açıp petrolü bulduğunuzda/rastladığınızda bu bulgudan rezerv genellemesi ya da açıklaması yapamazsınız. Yaparsanız; bilimsel değil, siyasi bir açıklama olur.

Bunun bilimsel bir karşılığı yoktur. Neden? Şimdi siz belli bir noktada ilk kuyuyu deldiniz; o alan kaç kilometre kareyse bu yapıyı, daha doğrusu bu hacmi, tespit edecek başka kuyular açmanız gerekiyor. Bunların adı “tespit kuyusu”. Açıklamasına bakın TPAO Genel Müdürü’nün, ne diyor: “Tespit kuyuları açacağız”.

Necdet Pamir ‘petrol tespit çalışmaları nasıl ilerlemesi gerektiğini’ açıkladı

“Tespit” ne demektir? Sahanın bütün özelliklerini görebilmek için “birçok parametrenin tespitini yapmanız gerekiyor” - gözeneklilik, yatay ve dikey geçirgenlik, su ve petrol doymuşluğu, rezervuar itki mekanizması, vb. - demektir. İlk kuyuda gördüğünüz özellikler, saha genelinde bir devamlılık arz ediyor mu, bunun kontrol edilmesi lazım. Burada buldun, akıyor; peki ne kadar süreyle aynı debiyle akmaya devam edecek? 10 gün sonra devam edecek mi, misal 1 ay sonra devam edecek mi aynı debi…

Bilmiyorsunuz ki, çünkü arada fay olabilir yapı içerisinde, kayaç tipi değişebilir, fasiyes değişikliği olabilir. Dolayısıyla; rezerv açıklaması için yapılması gereken şey, 7-8 tane – ortalama rakam söylüyorum- tespit kuyusu açacaksınız; yapının farklı olarak gördüğünüz yerlerinde, mesela kanatlarda (flank) kuyular açacaksınız - eğer ilk kuyu antiklinalin tepe noktasında (apex) açıldı ise. Bunun ardından bu tespit kuyularını uzun süreli teste tabi tutacaksınız. Farklı akış debilerinde basıncın nasıl düştüğünü görmeli, kuyular arasında irtibat var mı bunları kontrol etmelisiniz. Örneğin, ilk kuyudan 2 kilometre ötede başka bir kuyu delersiniz, orada petrol bulamayabilirsiniz, kuru olabilir. Ya da daha olumlu bir veriyle karşılaşırsınız. Bu da olabilir.

Dolayısıyla bu peynir kalıbı değil, Allah’ın emri değil. 250-300 milyon yılda oluşmuş bir yapı. Bu ekonomik mi değil mi, yapacağınız yatırımı değer mi; bunları görmeniz lazım.

Birincisi, şu andaki bilgilerle rezerv açıklaması doğru değildir. İkincisi, “üretilebilir rezerv” kavramı var. Üretilebilir rezervi öngörebilmek için, hem öncelikle dediğim tespit kuyularını açacaksınız hem de rezervuarın itki mekanizmasını kontrol edeceksiniz tanımlayacaksınız: Örneğin petrolün altında taban suyu mu var, yanlardan mı geliyor su, su hiç gelmiyor mu, eriyik halinde ya da serbest halde gaz var mı, kontrol edilmeli. Bütün bunlar farklı itki mekanizmalarıdır. Dolayısıyla bir sahada bulduğunuz “yerinde petrol”ün, en kötü ve olumsuz bir olarak yüzde 1-1,5 kadarını alabilirsiniz; buna bir örnek Batı Raman sahasıydı. Buna yerinde petrol denir ki TPAO açıklamasında da kullanılmış bu terimi. Ama bazen olur petrol sahasının yüzde 30’unu 40’ını alırsınız. Doğalgaz sahalarında ise yüzde 60-65 seviyelerine çıktığı görülmüştür. Anladığımız kadarıyla TPAO açıklamasını yapanlar, kurtarım faktörünü yüzde 60 almışlar ki bu da son derece abartılıdır. Bu yapıda yüzde 25-30 arası bir kurtarım faktörü olabilir; aktif taban suyu itimli olduğu varsayımıyla. Ayrıca, ilk kuyuda uzun vadedeki üretimi ve basınç düşümünü görmeden, “hep bin varil/gün üretecek; 100 kuyu açarsak 100 bin varil/gün üretilecek” varsayımı gerçekçi değildir. Birileri oturuyor kilometrekarelerce uzanan, belli formasyon kalınlığı olan bir rezervuarda; her santimetrekarede aynı gözeneklilik, aynı geçirgenlik, aynı su ve petrol doymuşluğu varsayımıyla, “kibrit kutusu hesabı ile 'rezerv hesaplıyor'". Biraz! ciddiyet, biraz! sorumluluk ve - eğer kaldıysa - mesleğe de saygı gerek! 

‘Hele ki üretilebilir rezervi açıklamaya yetecek hiçbir veri yok’

"Yerinde petrolün" (original oil in place) hiçbir zaman tamamını alamazsınız. Bir kere rezervin büyüklüğünü açıklamaya yetecek yeterli bilgi yok. Hele ki üretilebilir rezervi açıklamaya yetecek hiçbir veri yok henüz. Dediklerim yapıldıktan sonra, çok daha fazla rezerv de saptanabilir. 

Bir tane kuyudan elde edilen sınırlı bilgiyle, seçim yatırımı olsun diye, bu şekilde açıklama yapmanın bir ciddiyeti yok. Benim mesleğimde, mesleğine saygısı olan yer bilimcilerin gözünde, bunun hiçbir değeri yok. Sonuç olarak, böyle bir rezervden söz edecek hiçbir bilgi (henüz) yok elimizde. Olunca biz de seviniriz.

‘100 varil de üretilse buna kimse karşı çıkamaz’

100 varil de üretse söz konusu saha, bu bir keşiftir. Bunun ekonomik değeri vardır. Dolayısıyla buna kimse karşı çıkamaz; kimin emeği geçtiyse sadece bugün değil yıllar öncesinden yapılmış bir sürü sismik çalışma var söz konusu coğrafyada; katkısı olan herkesi alkışlamak gerekir. Bütün eski sismik ve jeolojik verileri, sondaj verilerini kullanarak yeni bir değerleme yapmış olabilirsin, yeni bir keşif yapmış olabilirsin. Seneler içerisinde kimin emeği geçtiyse herkese teşekkür ederiz.

‘Türkiye’nin bugüne kadar karadaki en büyük keşfi Batı Raman’dır’

Dolayısıyla, bu sınırlı verilere dayalı olarak; “Efendim, 1 milyar varil yerinde petrol var” demenin anlamı ve karşılığı yok. Bir de TPAO ve Bakanlık açıklamalarında deniyor ki ‘Türkiye’nin bugüne kadar karadaki en büyük keşfi’ymiş. Kusura bakmasınlar ama Türkiye’nin bugüne kadar en büyük petrol keşfi, rezerv büyüklüğü itibarıyla, Batı Raman sahasıdır, yerinde petrol rezervi de 2 milyar varildir. Ve de ispatlanmıştır, 2 milyar varil yerinde petrol olduğu. Zira öyle bir tane kuyuyla değil, 300-400 tane kuyu açıldı; senelerdir de üretim sağlanıyor. 

Örneğin sizin “en büyük keşif” olarak hatırlattığınız Batı Raman’da günlük petrol üretimi 18 bin varil civarında olarak gözüküyor. 

Kaç sene olmuş ve üretim devam ediyor. Şimdi Gabar’da (Aybüke Yalçın sahası) açıklanan rezerv büyüklüğü doğru değil; belki de 5 katı büyüklüğünde bir rezerv çıkacak. Önce tespit kuyularını açın, ondan sonra bunları uzun süreli testlere tabi tutun, testlerin sonucunda tahmini bir rezerv söyleyebilirsiniz. İtki mekanizmasını gördükten, sahadaki geçirgenliğin, su doymuşluğunun, petrol doymuşluğunun nasıl geliştiğini gördükten ve hangi itki mekanizması olduğunu saptadıktan sonra; üretilebilir rezerv büyüklüğünü söylerseniz. Buna dayalı olarak da hedef üretimleriniz olabilir. 

“100 kuyu açacağım, 100 bin varil üreteceğim” demenin de (petrol) rezervuar mühendisliğinde bir karşılığı yok.

12 Eylül döneminde de benzeri yaşandı: ‘O gün şirin gözükme çabası, bugün seçim yatırımı’

Size Güney Dinçer örneğini anlatayım: 12 Eylül döneminde bir saha keşfi olmuştu: Güney Dinçer. Artezyen yapıyordu, yani pompaya ihtiyaç olmadan bir süre günde 1000 varile yakın kendiliğinden akıyordu. Kenan Evren’e de şirin gözükmek için de çağırdılar, orada tören yapılacak. Kenan Evren gitmeden bir gün önce artezyen gelişi kesildi. Dönemin Genel Müdürü’nün Güney Dinçer-1 kuyusunun (keşif kuyusu) ardından yaptığı açıklaması şuydu: “Buradan günde 1000 varil geliyor, 35 varil açacağız. Bu saha da 35 bin varil bize üretim verecek”. 

Bakın bugüne benzer bir kafa yapısı, nedeni de belli. Aynı bugün nasıl siyasi olarak seçime yönelik bir yatırımsa, o zaman da 12 Eylül yönetimine şirin gözükme çabasıydı. Ama böyle bir şey yok. Bir kuyunun diğer bir kuyuyla mutlaka aynı özellikleri göstermesi de beklenemez. Adama tören yapacağız dedikleri için bir düzenek kurup başka taraflardan petrol fışkırttılar. Bugünün sahte temel atma törenleri gibi…

Sonra da sahada başka kuyular açıldı. Güney Dinçer sahası tarihçesinde, en fazla günde 3 bin varil üretti (35 bin varil yerine!) ve şu anda günde 40 varil üretiyor tüm saha.

Sonuç olarak; öncelikle tespit kuyuları açılması lazım Gabar’da. Yazmışsınız açıklamanızda yazınıza “tespit kuyuları açacağım” diye… İyi de tespit kuyusu açmadan nasıl rezervi açıklayabiliyorsun? Adı üstünde tespit kuyusu, rezervini ve üretilebilir rezervini, itki mekanizmasını belirlemek için açılır. Sen bunları yapmadan açıklıyorsun. Önce tespit et; sonra açıkla… Yaptıkları bilime tamamen aykırı, siyasi bir açıklama. 

‘Petrolde yüzde 92, doğalgazda yüzde 99’un üzerinde dışa bağımlıyız’

Keşfedilen petrol sahasındaki rezerv Türkiye’nin petrol ihtiyacının hatırı sayılır bir bölümünü karşılayabilir mi? En azından açıklandığı üzere -TPAO Genel Müdürü Bilgin bu şekilde ifade etti - yüzde 10’unu karşılar mı?

Açıklanan rezerv ve üretilebilir rezerv, belirttiğim nedenlerle henüz geçerli bir değer ifade etmediğinden, yorum yapmanın anlamı yok. Türkiye’nin bağımlılığı açısından da bu “rezerv”i şu tabloda inandırıcı görmediğim için, bunun üzerine “günde 100 bin varil üretilecek, bu yeter mi yetmez mi?” diye sormanın anlamı yok. Tabii ki tek başına günlük 100 bin varil olsa bile yetmez bizim bağımlılığımız açısından.

Türkiye petrolde yüzde 92 oranında dışa bağımlı, doğalgazda yüzde 99’un üzerinde dışa bağımlıyız. Her bir varil önemlidir. Lakin ortada net olarak günlük 100 bin varil diye bir şey de yok. 

Önce benim dediklerim yapılmalı, olur ya, belki de günlük 200 bin varil de üretilebilir. 

Türkiye’de daha önce yapılmış saha çalışmalarında bu seviyede veya daha fazla boyutta petrol çıkmasının beklenildiği bir alan var mı?

Batı Raman’da 2 milyar varillik yerinde petrol miktarı keşfedildi zamanında. Ama öyle ağır bir petroldü ki (12 API) bunun ancak yüzde 1,5’ini konvansiyonel üretim yöntemleriyle elde edebiliyorduk. Sonra karar verdik, sahaya karbondioksit basarak, kurtarım faktörünü yüzde 1,5’ten yüzde 10’ların üzerine çıkardık. Yani yerinde petrolün, yüzde 1,5’i yerine yüzde 10’undan fazlasının üretilebilmesi sağlandı. Bu da ayrı ve çok başarılı bir projeydi. 

‘Gülünç bile değil, utanç verici’

Ancak bugün bulunanı “bugüne kadar, Türkiye’de karadaki en büyük keşif” diye pazarlamaya kalkmanın anlamı ve geçerliliği yok. Bin varillik saha da bulunsa ben alkışlarım, kimin emeği geçtiyse. Ama böyle gereksiz, kendini bir milat olarak ilan eden açıklamalar, yakışıksız, gereksiz ve gülünç oluyor. Hatta gülünç bile değil, utanç verici oluyor. 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da TPAO Genel Müdürü Bilgin de açıklamalarında Gabar’da bulunan petrolün “Arap petrolü kalitesinde” olduğunu iddia ettiler. O vakit bu açıklamaları da tasdik eden bir veri yok elimizde?

Petrolün kalitesi farklılık gösterebilir. Petrolün spesifik bir gravitesi var; kimisi asfalta yakındır (Batı Raman örneği), kimisi suya yakındır; hafif petroldür. Yani ağır petrol vardır, hafif petrol vardır, kükürtlü petrol vardır kükürtsüz petrol vardır. Dolayısıyla oradan gelenin spesifik gravitesinin suya yakın olması, yani hafif petrol olması olumlu bir özelliktir. Ama ne rafine edilmeden kullanılabilir, ne de bir şeyin göstergesidir. “Kaliteli” demek istemişlerdir.
Hafif petrolse iyi, kaliteli petrol “keşfedilmiştir”. Tekrar ediyorum: Yapılan işin adı “keşif”tir. Rezerv değildir, rezerv denilmesi için dediklerimin yapılması ve ne kadar üretilebileceğinin ortaya konması gereklidir.

‘Seçim yatırımı olarak böyle palavradan verilere dayalı analiz yapılmaz’

Seçim arifesindeyiz. Son 10 gün içerisinde hem gaz hem de petrol “müjdeleri” duyduk. Seçimin ardından bu “keşifler” ve açıklanan boyutlar unutulacak mı? Siz bu müjdelerinin sadece birer seçim yatırımı olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Abartılıyor; bir keşif var ortada ama bunun miktarının ne olduğu belli değil. Eğer gerçekten işi bilen insanlar yönetime gelirse, bilimsel yöntemlerle bakılacaktır. Yapılacak yatırım, elde edilecek gelire değecek mi? Değerse, yatırımlar sürdürülür. Yeraltı kaynakları halkın malıdır; AKP’nin ya da herhangi bir siyasi partinin değil.

Hiçbir şey suya yazılmıyor, orada bir keşif var. Bakılır, yeni kuyular açılır. Bir Esma Çevik Petrol Sahası keşfi var, onun kuzeyine doğru çıkıldı. Yeni bir keşif açıklandı: Buraya da Aybüke Yalçın Sahası denildi. Bunun üzerinde de iki tane potansiyel antiklinal yapı daha var. Yani kuzeye-kuzeydoğuya gittikçe iki yapı daha var. Mutlaka buralara bakılacak. Aramamız lazım. Ama abartısız, bilime uygun olarak…

Öyle bir şey olur ki üretilebilecek rezerv, deklare edilenin 2 katına çıkar. Ama önce doğru rezerv hesabı yaparsın, üretilebilir rezervini doğru belirlersin, itki mekanizmasını görürsün ki ne kadarını alabileceğini bilesin. Ondan sonra hesabını kitabını yaparsın, yapacağın yatırım üreteceğin petrole değiyor mu, değmiyor mu diye. 

Ya da diyelim ki petrol fiyatları çok düşük seyrediyordur; sahayı geçici olarak terk edersin; uygun koşullarda yeniden değerlendirmek üzere… Veyahut petrol fiyatı çok yüksektir, hemen yatırıma başlarsın. 

Bu projelere, bilime uygun yöntemlerle yaklaşılması gerekiyor. Seçim yatırımı olarak böyle sınırlı ve bilerek şişirilmiş verilere dayalı analiz yapılmaz.

Tabii ki üzerine gidilecek. Böyle bırakılmaz. Öbür iki yapıya da gidilmesi lazım. Neden bırakılsın? Bunlar bize ait, ülkenin. Kimsenin babasının malı değil.

‘Tespitler için en azından bir yılın üzerinde zamana ihtiyaç var’

Petrol rezervinin belirlenmesinin, üretilebilir rezervin hesaplanmasının, saha çalışmalarını yapılmasının ne kadar süre içerisinde yapılması gerekiyor? Öngörülebilir hale gelmesi için ne kadar süre gerekiyor?

Ortalama 1,5-2 ay deseniz bir sondajı, sizin burada en azından 7-8 kuyu açmanız gerekir. Kaç kule çalıştırdığınıza bağlı. Belki en kısa olarak bir sene içinde doğru tespit yapılabilir, belirttiğim gibi 7-8 kuyu açıp onları uzun süreli test edeceksiniz. Uzun süreli testten kasıt birkaç saat değildir, sadece bir kuyunun testi birkaç ay sürebilir zaman zaman. 

Tespitler için en azından bir yılın üzerinde zamana ihtiyaç var, ondan sonra nihai kararı verirsiniz. Doğru verileri açıklarsınız. 

‘Seçim yatırımı olduğu açık’

Her yeni kuyu açıldıkça, üretim yapıldıkça yeni bilgiler elde edersiniz. Bu sayede sürekli olarak bilgilerinizi güncellersiniz. Modellemelerinizi daha iyi hale getirirsiniz. Yapılması gereken budur. Kalkıp bir kuyu açıp rezerv açıklamak diye bir şey yok. Seçim yatırımı olduğu açık.

Tekrar ediyorum, günde 100 varil dahi üretsek bu bir bulgudur, alkışlamak lazım. Ama bu gerçekten yeterli bir rezerv mi değil mi görelim, sonrasında daha çok alkışlarız. Bu sayede meslektaşlarımıza iş imkânı açılır, dışa bağımlılığımız yüzde 1 bile azalsa bu da alkışlanır. Ama bunun hesabı kitabı doğru ve abartısız yapılmalı. 

Kimsenin babasının parası değil, vergi mükelleflerinin vergilerini kullanıyorsunuz Yatırım kararı, doğru verilere dayalı olarak, büyük bir sorumlulukla verilmelidir.  Bu iş Karadeniz’deki doğal gaz keşfi için de geçerli.

‘Çıkıp farklı bir şey söyleyince tanımlar değişmiyor’

Sizin öngörüleriniz neler?

Bakın “bunlar (AKP) ne yaparsa, ben ona karşı çıkacağım” diye bir derdim yok. Ben daha önceki hükümetler döneminde de benzer yanlışlıkları ya da bilinçli sorumsuzlukları eleştirdim. ANAP döneminde Mavi Akım’ı Türkiye’yi Rusya’ya daha fazla bağımlı hale getirecek diye, ayrıca Samsun – Ankara boru hattı ihalesiz yaptırıldı diye de eleştirdim. Yurtdışındaki bazı projelerde, eksik ve doğru olmayan rezervuar verilerine dayalı yapılan yatırımlara da karşı çıktım. Zaman, haklılığımızı gösterdi. Benim söylediklerim ülkenin çıkarlarıyla ilgili. Beni o parti bu parti ilgilendirmiyor açıkçası.

Benim yaptığım açıklamalar ve kullandığım terimler; uluslararası kuruluşların, yani yer bilimcilerin ortak çalışmalarıyla ortaya konulmuş Petroleum Resources Management System adlı raporu ile birebir uyumludur. Bu raporda, American Association of Petroleum Geologists, Society of Petroleum Engineers’ın, jeofizikçilerin, vb. hepsinin ortaklaşa çıkardıkları ve en son 2018’de güncelledikleri tanımlar var. Keşif nedir, rezerv nedir, üretilebilir rezerv nedir; bunların tanımları var. TPAO’nun mevcut genel müdürü, bakan ya da cumhurbaşkanı, bu tanımlara aykırı olarak, “kendilerince” farklı şeyler söyleyince, onların dedikleri geçerli olur diye bir şey olamaz değil mi? 

BAHADIR BATUR / soL-Özel

KISA KISA GÜNDEM - 5 MAYIS 2023 -

 


Ankara’nın göbeğinde muhalefete saldırı. ‘Kılıçdaroğlu Gönüllüleri’ ve bağımsız Milletvekili adayına saldırdılar (Yeniçağ)

Ankara'da Yüksel Caddesi'nde seçim çalışması yürüten "Kılıçdaroğlu Gönüllüleri" ve Bağımsız Milletvekili adayı Güneş Gümüş'ün broşür dağıtanlarına ayrı ayrı fiziksel saldırı düzenlendi.(https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ankaranin-gobeginde-muhalefete-saldiri-kilicdaroglu-gonulluleri-ve-bagimsiz-661999)

MHP İlçe Başkanı bir kilo eroinle yakalandı: Genel Merkez harekete geçti (Yeniçağ)
MHP Hizan İlçe Başkanı Eyüp Üste, 1 kilo eroin ile Diyarbakır'da yakalandı. MHP Genel Merkezi'ni harekete geçiren olay sonrası ilçe yönetimi düşürüldü.(https://www.yenicaggazetesi.com.tr/mhp-ilce-baskani-bir-kilo-eroinle-yakalandi-genel-merkez-harekete-gecti-661975)

AKP’nin düzenlediği konserde yangın çıktı. Bakan Nebati apar topar alandan kaçırıldı (Yeniçağ)
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin de katıldığı AKP Tarsus teşkilatının düzenlediği Cengiz Kurtoğlu konserinde teknik malzemelerin bulunduğu TIR'da yangın çıktı.(https://www.yenicaggazetesi.com.tr/akpnin-duzenledigi-konserde-yangin-cikti-bakan-nebati-apar-topar-alandan-kacirildi-662007)

Rakıya yine zam geldi (soL)


Bir alkollü içki grubu rakı fiyatına zam yaptı. 70'lik rakı fiyatının yüzde 17 arttı. Paylaşılan yeni fiyat tarifesine göre, 35’lik rakı 259 liraya, 50’lik rakı 349 liraya, 70’lik rakı 469 liraya yükseldi.(Yıl başından bu yana yüzde 44 zam) Alkol oranı yüzde 45 olan bir 70'lik rakının önerilen raf fiyatı 2021 yılı sonu itibariyle 180 TL civarındayken bu fiyat 2022 yılında önce 249 TL’ye, ardından ise 325 TL’ye çıkarılmıştı. 2023 yılında ise rakı fiyatı 399 TL’ye yükseltilmişti. Son zamla birlikte 70’lik rakı 469 TL oldu. Böylece yılın başından bu yana rakı fiyatı yüzde 44 zamlandı.

Demirören Grubu'ndan büyük satış: Erdoğan'ın damadı Hürriyet'in baskı tesislerini satın aldı (soL)

Ziraat Bankası’ndan aldığı krediyi ödeyemeyen Demirören Grubu, kritik bir varlık satışı yaptı. Hürriyet Gazetesi'nin İstanbul'un Esenyurt ilçesindeki baskı tesisleri, üzerindeki arsa ile birlikte satıldı. Halk TV'nin haberine göre; tesis, 816 milyon 551 bin TL’ye, İHA ve SİHA’lar yapan Baykar Makine’ye satıldı.(Değeri 817 milyon lira) Konu ile ilgili borsaya yapılan açıklamada şöyle denildi:  "Şirketimiz Yönetim Kurulu tarafından, Şirketimizin portföyünde yer alan; İstanbul İli, Esenyurt İlçesi, 1408 Ada ve 7 Parsel'de mukim, B.A.K. 4 adet Matbaa Tesis Binası B, C, D ve F Bloklar ve Komprasör Odası ve Arsası niteliğindeki gayrimenkulün Baykar Makina Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye 816.551.400,00.-TL bedel ile satış ve devrinin yapılmasına karar verilmiş olup, satış ve devir işlemi 04.05.2023 tarihi itibarıyla (bugün) tamamlanmıştır." Hürriyet Gazetesi daha önce de İzmir’deki baskı tesislerini başka bir şirkete kiraya vermişti. (61 dönüm arazi üzerine kurulu) Satılan varlık arasında 4 matbaa tesisi bulunuyor. Hürriyet Gazetesi’nin yanı sıra başka birçok gazete ve derginin basıldığı tesis 61 dönüm arazi üzerine kurulu.(Alan şirket, Erdoğan'ın damadının)Hürriyet’in tesisini satın alan Baykar Makina AŞ, Haluk ve Selçuk Bayraktar kardeşlere ait. Selçuk Bayraktar ise bilindiği üzere AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı.

AKP milletvekili adayı: Allah, Erdoğan'a karşı olanlara şiddetimizi artırsın(soL)



AKP Isparta 3. sıra Milletvekili Adayı Yakup Kütük, "Allah kendi aramızdaki muhabbetimizi ve kardeşliğimizi artırsın. Bir de bizi kafirlere karşı, bize karşı, Recep Tayyip Erdoğan'a karşı, AK Parti'ye karşı birleşmiş olanlara da şiddetimizi artırsın" dedi. Kütük, Isparta İl Başkanlığı'nda yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: "Bize karşı, Recep Tayyip Erdoğan'a karşı, AK Parti'ye karşı birleşmiş olanlara şiddetimizi artırsın" diyen AKP Isparta 3. sıra Milletvekili Adayı Yakup Kütük şu ifadeleri kullandı: Kendi aralarında muhabbetli ve merhametli ama kafirlere karşı alabildiğine şiddetli. Bu kritik dönemde, bu 14 Mayıs günü özel bir dönemde bu vesileyle Allah kendi aramızdaki muhabbetimizi ve kardeşliğimizi artırsın. Bir de bizi kafirlere karşı, bize karşı, Recep Tayyip Erdoğan'a karşı, AK Parti'ye karşı birleşmiş olanlara da şiddetimizi artırsın.  Bu gücümüz, bu kuvvetimiz kendimize karşı değil onlara karşı olsun inşallah."

AKP Milletvekili Adayı Ensarioğlu: Devlet sürekli Öcalan'la görüşüyor (soL)

AKP'nin Diyarbakır’da birinci sıradan milletvekili adayı gösterdiği Mehmet Galip Ensarioğlu, "Devlet sürekli Öcalan’la görüşüyor" dedi. Medyascope'a konuşan Ensarioğlu, AKP hükümetinin seçim öncesi İmralı'ya Abdullah Öcalan'la görüşmesi için heyet gönderdiğine ilişkin iddialara dair açıklamada bulundu. Ensarioğlu'nun konuya ilişkin ifadeleri şöyle: “Devlet sürekli Öcalan’la görüşüyor. Öcalan çözüme katkı sunmak istediği zaman, Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne, bu silahlı şiddetin son bulması için eğer bir katkı sunmak istiyorsa ve buna devlet de inanıyorsa bu tür görüşmeleri sürdürür. Ancak bugün itibariyle bunun koşullarını ortadan kaldıran bizatihi HDP’nin kendisidir, Kandil’in kendisidir. Yani Öcalan’ı tecrite mahkum eden devlet değil, Öcalan’ı tecride mahkum eden bizatihi Kandil’dir, bizatihi HDP’nin kendisidir. Çözüm sürecini boşa çıkaran, sabote eden, Öcalan’ı rolünü boşa çıkaran yine kendileridir."

HÜDA PAR yöneticisi Trabzonluları hedef aldı (Cumhuriyet)

Trabzon’daki Kahramanmaraş Caddesi’nde stant açan HÜDA PAR’lılar ile yurttaşlar arasında gerginlik yaşandı. Olay yerine gelen Trabzon Emniyet Müdürü Murat Esertürk, vatandaşları olay yerinden uzaklaştırmaya çalıştı.  Standının kaldırılmasını isteyen yurttaşlar, İstiklal Marşı okuyup “Gaffar Okan” ve “Ne mutlu Türk’üm diyene” sloganları attı. HÜDA PAR İstanbul AR-GE Sorumlusu Seyfullah Sivi, sosyal medya hesabından yurttaşlara hakaret etti. Sivi, "Bunlar Trabzon halkı değil, tasmalı enikler... Bunlar Trazbzon halkını kendi emelleri için galeyana getiren kiralık eller... Bunlar yalanlarla aldatılmış aklı kıt, gözü kör hainler... Bunlar PKK'nın farklı fraksiyonları... Bunlar vatanın, bayrağın gerçek düşmanları" dedi.

TİTCK, hizmet binası için milyonlar ödedi (Sefa Uyar-Cumhuriyet)

2 Kasım 2011’de faaliyete geçen ve Ankara’da Eskişehir Yolu üzerindeki lüks bir binada kiracı olarak çalışmalarını yürüten Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (TİTCK) mali yapısı tepki çekiyor. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, TİTCK’in 2020-2022 döneminde hizmet binası üç yıllık kira giderinin 30 milyon 565 bin 223 lira olduğunu belirtti.Emir, şunları kaydetti: “Kendilerine bin odalı saray yapanlar, önemli kamu kurumlarının kiracı olmasından hiç rahatsız olmuyor. AKP iktidarı, vatandaşın vergisini, bir avuç müteahhide ve ballı arsalara lüks konutlar diken mülk sahiplerine döküyor. TİTCK’nin üç yılda ödediği 30,5 milyon TL’lik kira ile kendi binası olmasına yönelik çalışmalar yapamaz mıydı? ”

Ali Erbaş'tan Nurculara kitap jesti (Sefa Uyar-Cumhuriyet)

Nurcuların peş peşe Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve Cumhur İttifakı’nı destekleyeceğini açıklamasının ardından Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan “jest” geldi. Başkan Ali Erbaş’ın, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e “deccal” diyen Said Nursi’nin kitaplarının Diyanet tarafından basılması talimatı verdiği ortaya çıktı.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/ali-erbastan-nurculara-kitap-jesti-2077963)

Destici'nin seçim vaadi: Milletimiz yetkiyi versin, idamı getireceğiz(Birgün)


Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, "Bu milletimiz bize yetkiyi versin, Büyük Birlik Partisine anayasayı değiştirecek gücü versin, biz idamı getireceğiz." dedi. 
(https://www.birgun.net/haber/destici-nin-secim-vaadi-milletimiz-yetkiyi-versin-idami-getirecegiz-434456)

Depremzedelere sabah baskını: Haber verilmeden çadırlar boşaltılmaya başlandı(Birgün)


Hatay'da, AFAD yetkilileri ve jandarma, depremzedelerin önce elektriğini kesti sonra da çadırlarını boşaltmaya başladı. Bir depremzede, "Yüreğimiz, bedenimiz yorgun, neden bize böyle davranıyorlar" diyerek tepki gösterdi.
(https://www.birgun.net/haber/depremzedelere-sabah-baskini-haber-verilmeden-cadirlar-bosaltilmaya-baslandi-434333)

Seçim öncesi devasa vurgun (İsmail Arı-Birgün)

Devasa arazisiyle yandaşların iştahını kabartan Samandıra askeri havalimanı da yapılaşmaya açılacak. (Fotoğraf: İHA)
Seçime günler kala tartışma yaratacak milyarlarca liralık bir ihaleye daha imza atıldı. Kamu İhale Bülteni’nde yer alan bilgilere göre, İstanbul’un tek askeri havalimanı olan, Sancaktepe’deki 4’üncü Kara Havacılık Alay Komutanlığı’na bağlı Şehit Binbaşı Bülent Bulut Kışlası’na şehir hastanesi yapılması için ihale düzenlendi. Sağlık Bakanlığı’na bağlı Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü, “İstanbul Sancaktepe Şehir Hastanesi Yapımı” adı altında düzenlediği ihale kapsamında 19 Nisan’da sözleşme imzalandı.Şehir hastanesinin Cumhurbaşkanlığı Sarayı, MİT Yerleşkesi, Okluk Yazlık Sarayı gibi birçok projenin müteahhidi olan Rönesans Holding’e yaptırılacağı açıklandı. Bakanlık kasasından Rönesans’a ödenecek para ise tam 16 milyar 138 milyon TL olarak açıklandı.(TAHLİYE NOKTASI OLACAKTI)
Milyarlarca liralık ihale, Kamu İhale Kanunu’nun “Doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen olayların” ortaya çıkması durumunda kullanılması gereken tartışmalı 21/B maddesinde düzenlenen pazarlık usulüyle yapıldı. Bu ihale maddesi, uzun yıllardır adrese teslim ihale olarak yorumlanıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) İstanbul Deprem Seferberlik Planı’nda ise söz konusu askeri havalimanının afet anında kent için oldukça önemli olduğu, bu havalimanının tahliye noktası ve lojistik üssü olarak kullanılabileceği belirtilmişti. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın düzenlediği ihale ile artık bu da mümkün olmayacak.(DEFALARCA ERTELENDİ) Samandıra askeri havalimanının bulunduğu alana şehir hastanesinin inşa edilmesi için 2013 yılında düğmeye basıldı. Sarıgazi Mahallesi’nde yer alan 3 milyon 350 bin metrekarelik askeri arazi, 2013'te imzalanan protokolle Milli Savunma Bakanlığı’ndan Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Sağlık Bakanlığı tarafından Sancaktepe Şehir Hastanesi’nin yapımı için Haziran 2018 tarihinde ihale ilanı yayımlandı. İlk ihale tarihi 4 Temmuz 2018 olarak belirlenmiş, fakat sonra 8 Ağustos 2018'e daha sonra ise 25 Eylül 2018'e ertelenmişti. Avrupa’nın en büyük şehir hastanesi olacağı açıklanan Sancaktepe Şehir Hastanesi ihalesi son olarak Sağlık Bakanlığı tarafından 23 Ekim 2019 tarihinde iptal edilmişti. Son olarak, Sağlık Bakanlığı’nın yılan hikâyesine dönen şehir hastanesi projesinin yatak kapasitesini 4 bin 200’den 2 bin 100’e düşürdüğü ortaya çıkmıştı.
Eski Sancaktepe Belediye Başkanı AKP’li İsmail Erdem ise 2012 yılında yaptığı açıklamada askeri havalimanının Trakya’ya taşınacağını belirtmişti. 17 Temmuz 2022 tarihinde “Askeri havalimanı yağmaya açılıyor!” başlıklı haberiyle, askeri havaalanı arazisinin bir bölümünün AKP’li Sancaktepe Belediyesi’ne tahsis edildiğini BirGün ortaya çıkarmıştı. Sancaktepe Belediyesi’nin faaliyet raporunda yer alan bilgilere göre, askeri havalimanı arazisinin 275 bin metrekarelik bölümüne millet bahçesi yapılacak. Belediyenin raporunda, “275 bin metrekarelik millet bahçesi olarak düzenlenmesi uygun görülmüş olup belediyemiz adına tahsis işlemleri tamamlanmıştır” ifadelerine yer verilmişti.

(derleyen: mstfkrc)


İBB duyurdu: Başakşehir’deki askeri alan imara açıldı - Yeniçağ

 


İBB Genel Sekreter Yardımcısı Buğra Gökce, Bakanlık tarafından imara açılan Başakşehir’deki askeri alan hakkında bilgiler paylaştı. Gökce, "Bu alanların lüks konut veya özel şahısların yatırım amaçlı konut elde etmesi için kullanılması kabul edilemez" dedi.

Şehir plancısı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Buğra Gökce, Bakanlık tarafından imara açılan Başakşehir’deki askeri alan hakkında açıklamalarda bulundu.

Gökce, "Bakanlık tarafından imara açılan Başakşehir’deki askeri alan hakkında bazı bilgileri paylaşmak istiyorum. İmara açılan arazi 12,4 milyon m2 büyüklüktedir. İstanbul’un bu bölgesinde son kalan yeşil alandır. Ekolojik ve bitkisel açıdan önemli bir alandır" dedi.

Gökce açıklamasının devamında şunları kaydetti:

"Bu alan aynı zamanda; Ekolojik ve doğal bir zenginliktir. İçinde bir gölet bulunmaktadır. Bakanlığa göre bu alanda 143 bin insan yaşayacak. Yaptığımız hesaplamalar ve imar durumuna göre nüfus kapasitesi 350 bine çıkabilir.

Bölge yapılaşmaya açılırken buraya yerleşecek nüfusun İstanbul’daki nüfus yoğunluğuna, ekolojik kaynaklara, doğal varlığımıza etkisi hesaplanmamıştır. Yine böyle bir yapı yoğunluğunun bölgeye taşınması halinde gereken okul, kreş, hastane gibi sosyal donatılar da düşünülmemiştir.

İstanbul’un deprem direncini arttırmak, riskli yapıları en risklisinden başlayarak yerine dönüştürmek için rezerv alanlar kullanılabilir ancak bu alanların lüks konut veya özel şahısların yatırım amaçlı konut elde etmesi için kullanılması kabul edilemez.

Bakanlığın daha önceki uygulamalarından İstanbul ve bir çok şehrimizde askeri alanların belirtilen amaçlardan uzak, üçüncü şahıslara veya belli kişilere rant aktarımı için kullanıldığını biliyoruz. Bu zamana kadar yapılan projeler bunu gösteriyor.

Bu sebeple bir kez daha uyarmak istiyoruz. İstanbul açısından hayati önemdeki bu alan planlama ilkeleri, bilimsel doğrular ve İstanbul’un ihtiyaçları dışında asla kullanılmamalı, 16 milyon İstanbulluya ait bu araziler rant aktarımı aracı olmamalıdır.

Binlerce vatandaşımız riskli konutlarda tabutunda yaşarken, İstanbul’un yeşil alanlarına dolar yeşili bakarak ekolojik ve milli kaynaklarımızı tüketmek çocuklarımıza ve gençlerimize tarih boyunca anlatılamayacak bir kötülüktür."




          (Yeniçağ)