23 Ağustos 2023 Çarşamba

KISA KISA GÜNDEM - 23 AĞUSTOS 2023 -

 


O alan Ata mirası: Anıtkabir’in yakınında cami yapılması planlanan alanı Atatürk tahsis etmiş (Cumhuriyet)

Cumhuriyet’in ulaştığı belgelere göre Hacettepe Konservatuvarı ile Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi yıkılarak Diyanet’e devredilen alan Atatürk tarafından eğitim yapıları için verildi.

Beşevler’deki Hacettepe Konservatuvarı ile Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi yıkılarak yerine Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Meclis kararıyla “ibadet alanına” çevrilmesi planlanan ve Anıtkabir’e 300 metre mesafede bulunan alanda yeni bir gelişme ortaya çıktı. Cumhuriyet’in ulaştığı belgelere göre iki okul yıkıldıktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilen alanın, Atatürk tarafından “eğitim alanı olarak kullanılmak üzere” kendi mülkünden tahsis edildiği tespit edildi.

Parseller 1925 yılında tahsis edildi. İnşaat süresince yönetim değişirken 1928’de bu belgeyle resmi tahsis yapıldı.

Arşivini Cumhuriyet ile paylaşan Prof. Dr. Ali Cengizkan, “5 Mayıs 1925 tarihinde üzerinde kurulduğu şimdiki adıyla Atatürk Orman Çiftliği’nin (AOÇ) şehir içinde kalmış parselleri, Atatürk tarafından eğitim yapıları için tahsis edildi. 1926 yılında, alanda, Gazi Orta Öğretmen Okulu ve Terbiye Enstitüsü’nün inşaatına başlanmış sonrasında ‘TEKNİKUM’ Teknik Okullar Bölgesi Projesi yaptırılmıştır. Gazi Üniversitesi Hastanesi’nin bölgede bulunmasının nedeni eğitim kurumunun parçası olmasındandır” dedi. Cengizkan, “Otobüsler ‘teknik okullar (poli teknik)’ durak ve servis adıyla onlarca yıl bu bölgeye hizmet götürmüştür. Anıtkabir’in yakın çevresi ve Ankara ile olan ilişkisi de dikkatli biçimde ele alınmış ve yıllarca korunmuştur. Görü ya da bakı koridorları, Anıtkabir’in Ankara’da her yerden algılanmasını garantiye alan, geleceğe verilmiş bir saygı sözüdür” ifadelerini kullandı.

‘KABUL EDİLEMEZ’

ABB Meclisi’nin kararına tepki gösteren ve ABB’ye itiraz dilekçesi de sunan Cengizkan şöyle konuştu: “Atatürk’ün ebedi istirahatgâhı Anıtkabir sınırına 300 metre mesafede yer alan alanın ibadet alanına dönüştürülmesi kararı laiklik ilkesini zedeleyen önemli bir husus. Anıtkabir yalnızca Anıt Blok’tan oluşmayan, Koruma Amaçlı İmar Planı sınırları dahil çevresi ile birlikte gözetilmesi gereken ülkenin en önemli mekânı. Buraya etkisi bulunacak her adımın bilimsel ve ideolojik çerçevesi düşünülerek atılması gerektiği açıkken hukukun defalarca iptal ettiği cami yapılması kararı kabul edilemez. Ayrıca dünyanın hiçbir yerinde, eğitime tahsis edilmiş alan, başka bir kuruma tahsis edilmez. Diyanet İşleri Başkanlığı bir eğitim kurumu değil. Bunlar, görgüsüz hükümetlerin elinde geliştirilmiş olan liyakatsiz kurumların varlığında olur. Daha 100 yıllık değerlerimizin farkında olmayan kurumlar, Ankara’ya yakışmıyor.” Beşevler’de Anıtkabir’e 300 metre mesafede olan “eğitim bölgesi”, “ibadet alanı” olarak oybirliği ile onaylanmıştı. Eski AKP’li başkanlar, Melih Gökçek ve Mustafa Tuna döneminde yapılan değişime mahkeme “dur” demişti.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, 35 bin metrekarelik alanın imar planının iptali için mahalleliler ve inisiyatifler tarafından ABB’ye yönelik itiraz dilekçeleri topladıklarını açıkladı. Candan, “Ankara dışından itiraz etmek isteyenler CİMER üzerinden itirazlarını Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni seçerek gönderebilir. 25 Ağustos saat 11.00’de imar planına itiraz için ABB önünde olacağız ve itiraz dilekçelerimizi vereceğiz” dedi.

İkizköylüler sanatçılara çağrıda bulunmuştu: Limak konserlerini iptal etti (soL)

Muğla Milas’taki Akbelen Ormanı’nda binlerce ağacın katledilmesine direnen İkizköylülerin nöbeti sürüyor. Limak Holding'in kurduğu Limak Filarmoni Orkestrası ise yakın zamanda Muğla'nın Bodrum ilçesinde konser verecekti.  Ancak Akbelen'de ağaç kıyımına karşı direnişi sürdüren İkizköylüler, Bodrum konseri öncesi Limak Filarmoni'nin Genel Sanat Yönetmeni opera sanatçısı Murat Karahan'a seslenerek, "Akbelen'de kızıl gerdan sustu. Akbelen'de alakarga sustu. Kuşlar sustu sen de susdemişti. Gazeteci Cüneyt Özdemir, Murat Karahan'ın kendisine ulaştığını ve Limak Filarmoni'nin yıl sonuna kadar olan tüm konserlerinin Akbelen protestoları nedeniyle iptal edildiğini duyurdu.

En borçlu belediyeden türbe gezisine 1,3 milyon (Mustafa BİLDİRCİN -Birgün)

Türkiye’nin en borçlu belediyesi olan Kocaeli Belediyesi, 2,2 milyar TL’lik Hazine borcunu yok sayan yeni bir harcamaya imza attı. 18 yıldır AKP’li başkanlar tarafından yönetilen belediyenin “Anadolu Erenlerinin Türbe Ziyaretleri için Gezi” organizasyonu için 1,3 milyon TL harcadığı öğrenildi (https://www.birgun.net/haber/en-borclu-belediyeden-turbe-gezisine-1-3-milyon-462889)

Gezip tozup faturayı belediyeye ödetiyorlar (İsmail Arı-Birgün)

Kriz, AKP’li belediyeleri vurmadı. Balıkesir Belediyesi Balkan ülkeleri gezisine 3,2 milyon TL, Beykoz Belediyesi ise Bosna Hersek gezisine 1,2 milyon TL harcadı. (https://www.birgun.net/haber/gezip-tozup-faturayi-belediyeye-odetiyorlar-462890)

Belediyeler bir ayda 10 milyar lira değerinde taşınmazı satışa çıkarttı: Birinci sırada ABB var (soL)
Büyükşehir ve ilçe belediyeleri bir ayda yaklaşık 10 milyar lira değerinde olan 633 taşınmazı satışa çıkarttı.

Türkiye genelinde, belediyelerin, son bir ayda satışa çıkardığı gayrimenkullerin değeri 10 milyar liraya yaklaştı. Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin 9 Temmuz - 13 Ağustos tarihleri arasında 633 taşınmazı satışa çıkardıkları ortaya çıktı. T24'ten Sevda Kurtoğlu ve Aleyna Ünal'ın haberine göre; gayrimenkul satışında ilk sırayı 2 milyar liraya yaklaşan değerle 119 gayrimenkule satış ihalesi açan Ankara Büyükşehir Belediyesi aldı. 

10'u büyükşehir, 83 belediye ilan verdi

Belediyeler, Resmi Gazete’ye verdikleri ilanlarla sahip oldukları gayrimenkulleri açık artırmaya çıkarmaya başladı. Resmi Gazete’de her gün yayımlanan “artırma, eksiltme ve ihale ilanları” bölümünden derlenen verilere göre; satışa çıkarılan taşınmazlar içinde en çok arsa ve konut yer aldı. 10’u büyükşehir belediyesi olmak üzere, toplam 83 belediye taşınmaz satışı hakkında özel ilan yayımladı. Belediyeler, ülke genelinde toplamda 260 arsa, 89 konut, 47 konut alanı, 34 parsel, 27 mesken, 25 ticaret alanı, 23 sanayi alanı, 19 zeytinlik ve tarlayı, 17 tarla, 16 dükkan, 12 bağımsız bölüm, 9 iş yeri, 6 mağaza, 5 pansiyon, 3 konut dışı kentsel çalışma alanı, 2 ticaret binası, 2 fırın,  2 küçük sanayi alanı, 2 asma katlı mağaza, 2 küçük sanayi tesisleri alanı, 2 merkezi iş alanı ve bir bina, sağlık ve sosyal tesis alanı, ticari depo, toplu iş yeri, kargir ev, bahçe, akaryakıt ve servis istasyonunu satışa koydu.

İlk sırada Ankara Büyükşehir Belediyesi var

Gayrimenkul satışında CHP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), ilk sırayı aldı. ABB, toplamda 1 milyar 872 milyon 61 bin 810 liralık değer tespiti yapılan 52 arsa, 16 konut, 7 konut alanı, 29 sanayi alanı, 9 mesken ve 6 dükkan ile mağaza için ihaleye çıktı. Verilere göre, ikinci sırayı büyükşehir belediyesi statüsü konumunda olmamakla birlikte toplamda 616 milyon liralık gayrimenkul satışı için ilana çıkan MHP’li Kütahya Belediyesi aldı. Kütahya Belediyesi’nin ilanlarına göre, hepsinden birer tane olmak üzere arsa, ticaret alanı, toplu işyeri, küçük sanayi tesisleri alanı, konut ve ticaret alanı satış listesine konuldu.  CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi ise, toplam değeri 486 milyon 785 bin lira olarak belirlenen 8 arsa ve 2 ham toprak arazi ile üçüncü sırada yer alırken; dördüncü sırada yer alan AKP’li Aksaray Belediyesi, yaklaşık 464 milyon lira değerindeki bir iş yeri, 4 mağaza ve 9 arsa için ihaleye çıktı. Listenin beşinci sırasında ise, yine AKP’li Konya Büyükşehir Belediyesi yer aldı. Konya Büyükşehir Belediyesi’nin, 475 milyon 190 bin lira değerinde sadece bir arsa için ihaleye çıkması dikkati çekti.


‘Açım’ diyen yurttaşa kelepçe! (İsmail Arı-Birgün)

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kapısına giderek, “Açım, geçinemiyorum” diyen bir yurttaş ters kelepçe ile gözaltına alındı. Yurttaşın gözaltına alındığı bakanlığın görevlerinden biri de “halkı yoksulluktan kurtarmak." (https://www.birgun.net/haber/acim-diyen-yurttasa-kelepce-462880)

Saray'ın ihale tutarı bir yılda 24 kat arttı (BİRGÜN)

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Twitter (X) hesabından yaptığı açıklamayla Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın bu yılın ilk 6 ayında yaptığı ihale miktarının, geçen senenin aynı dönemine göre 24 kat arttığını söyledi.

CHP Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır, Twitter (X) hesabından açıklama yaparak Kamu İhale Kurumu'nun yayınladığı istatistikleri değerlendirdi. Başarır, Saray'ın bu yılın ilk 6 ayında yaptığı ihale tutarının geçen yılın ilk 6 ayına göre 24 kat arttığını vurgularken "Neden bu ihalelere herkes giremiyor?” diye sordu. Başarır, Saray'ın 2022 yılında 45 milyon TL’lik ihale yaptığını ancak 2023 yılında şu ana kadar 1 milyar 80 milyon TL’lik ihale yaptığını ifade etti.

"İLK 6 AYDA İHALELERİN MALİYETİ 892 MİLYAR TL"

İhale tutarlarındaki artışa dikkat çeken CHP’li Başarır, şunları söyledi:

“2023’ün ilk 6 ayında 39 bin 811 ihale yapılmış. Bu ihalelerin devlete maliyeti 892 milyar TL olmuş. Peki geçen sene 2022’nin ilk 6 ayında ne kadar yapılmış? 230 milyar TL’lik ihale yapılmış yani arada 4 kat fark var. Şimdi ihaleler nasıl yapılmış ona bakalım. Yine ihalelerin %50’si bitmeyen bir hastalık olan ve istisnai yöntem olan 21/b ile yapılmış. Neden açık ihale değil? Neden bu ihalelere herkes giremiyor?

'ÖĞRENCİ YURT BULAMIYORKEN BU ARTIŞ NEDEN?'

Saray 2022 yılında toplam 241 ihale yapmıştı ve 45 milyon TL ödemişti ama 2023 yılında beyefendi ve arkadaşları 306 ihale yapmış ve toplam 1 milyar 80 milyon TL ödemiş. Yani sarayın ballı ihaleleri için 20 katından fazla bir ödeme var geçen seneye göre. Bu açıklanmalıdır. Eğer ki enflasyon diyorsan sarayına yapmış olduğun gider artışı oranında emekliye, işçiye, memura da zam yapacaksın. Eğer ek giderler diyorsan ülke bu haldeyken öğrenciler yurt bulamıyorken, emekli, memur ve işçi ev kirası ödeyemeyip sokaktayken sen neden bu kadar artış yaptın açıklayacaksın. Gerçekten ülkenin geldiği nokta çok vahim. Ülke bu insanlar tarafından yönetiliyor. Bizim paramız sarayın ya da adrese teslim ihalelerin bir anlamda kurbanı oluyor.” 


İmamoğlu'ndan metro açılışına gelmeyen AKP'li Başkan'a tepki: Hesabını millete verirler (Birgün)

İBB Başkanı İmamoğlu, ‘Pendik-Kaynarca-Tuzla Metro Hattı TBM Kazısı Bitirme Töreni’nde, törene katılmayan Pendik Belediye Başkanı Ahmet Cin’e göndermede bulundu. İmamoğlu, “Davet ettiğimiz proje, yine milletin projesi. O bakımdan biz davet edelim, onlar gelsin ya da gelmesin. Ama gelmemelerinin hesabını millete verirler” dedi.(https://www.birgun.net/haber/imamoglu-ndan-metro-acilisina-gelmeyen-akp-li-baskan-a-tepki-hesabini-millete-verirler-462850)

Erdoğan: Düzensiz göç ve zehir tacirleriyle mücadele güçlenerek devam ediyor (Birgün)
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yılbaşından bu yana 143 bin düzensiz göçmenin ülkemize girişini engelledik. Düzensiz göçe karşı her türlü tedbiri alırken ülkemiz ekonomisine katkı yapan, döviz getiren yabancı misafirlerimizi de bağrımıza basıyoruz" dedi. (https://www.birgun.net/haber/erdogan-duzensiz-goc-ve-zehir-tacirleriyle-mucadele-guclenerek-devam-ediyor-462859)

Erdoğan ekonomik kriz için 'siyasi oyun' dedi, 'milli birlik' istedi (Birgün)

Ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan sorunların, siyasi oyunların hayata geçirilme ürünü olduğunu savundu. Erdoğan, "Türkiye'yi faiz, kur ve enflasyon cenderesinde tutmak isteyenlerle boğuşarak bugüne geldik" dedi. (https://www.birgun.net/haber/erdogan-ekonomik-kriz-icin-siyasi-oyun-dedi-milli-birlik-istedi-462772)

Ciğerlerimiz yanıyor... Çanakkale'deki yangının boyutu gün ağarınca ortaya çıktı!(Cumhuriyet)

Çanakkale’de orman yangınında hasarın boyutu gün ağarınca ortaya çıktı. Yanan alanlar havadan görüntülendi.
(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/cigerlerimiz-yaniyor-canakkaledeki-yanginin-boyutu-gun-agarinca-ortaya-cikti-2111526)

22 demokratik kitle örgütü tek çatı altında toplandı: ÇEDES’e hayır (Figen Atalay-Cumhuriyet)

Laik ve Bilimsel Eğitim Platformu çatısı altında bir araya gelen kurumların ilk eylemi 25 Ağustos’ta Eskişehir’de “ÇEDES’e hayır” adı altında yapılacak.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/22-demokratik-kitle-orgutu-tek-cati-altinda-toplandi-cedese-hayir-2111500)

Prof. Dr. Adem Sözüer mütalaa hazırladı: Barış Pehlivan'ın özgürlüğünün önünde engel yok (Evrensel)

Prof. Dr. Adem Sözüer, Barış Pehlivan’ın hapsedilmesi üzerine hukuki mütalaa yazdı. Sözüer, yeni çıkan infaz yasasından Pehlivan’ın yararlanmasının önünde bir engel bulunmadığını söyledi.(https://www.evrensel.net/haber/497541)

'Bankalar Kur Korumalı Mevduattan çıkış için ikna odaları kurdu'(soL)
Merkez Bankası'nın Kur Korumalı Mevduattan çıkış adımlarının ardından bankaların uygulamayı kullanmak isteyen müşterilerini vazgeçirmeye çalıştığı belirtiliyor.

Cep telefonu uygulamalarında Kur Korumalı Mevduat (KKM) başvurularını kapatan birçok banka, konuyu sormak için kendilerini arayan müşterilerini bankaya davet ederek, paralarını TL mevduat hesabına yatırmaya ikna etmeye çalışıyor. Merkez Bankası'nın Kur Korumalı Mevduatı dizginlemek için hafta sonu aldığı kararların ardından daha geçen hafta sonuna kadar müşterilerini KKM hesabı açmaya ikna etmeye çalışan bankalar, 2 gündür tam tersi yönde adım atmaya başladı.  10haber'de yer alan habere göre, müşteri temsilcileri, 2 günde yıllık yüzde 25'ten 30'a çıkan mevduat faizini övüyorlar. Son gelişmeler üzerine birçok bankanın müşteri temsilcilerini teknik detaylar hakkında bilgilendirmek için sık sık e-posta göndermenin yanı sıra ardı ardına toplantı düzenlediği de iddialar arasında.

Getir 2 bin 500 kişiyi işten çıkartacak (soL)

Hızlı teslimat şirketi Getir, bugün yaptığı açıklamayla küçülme kararı aldığını ve 2 bin 500 çalışanını işten çıkartacağını duyurdu. Getir tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamada, "global organizasyonlarını yeniden yapılandırma kararı aldıkları" belirtildi. Açıklamanın devamında, şu ifadelere yer verildi: "Getir ekosisteminde, kuryeler, depo görevlileri ve ofis çalışanları dahil olmak üzere 5 ülkede yaklaşık 23 bin çalışan bulunuyor. Ancak, üzülerek aldığımız kararla, ekibimizi küçülterek operasyonlarımızı sürdürdüğümüz pazarlarda yaklaşık 2 bin 500 çalışanımızla yollarımızı ayırıyoruz." Şirket bu yılın başında Fransa, İtalya, Portekiz ve İspanya pazarlarından çekilme kararı almıştı.

HDP'de ittifak tartışması: 'Keşke AKP ile ortak zeminde buluşulabilse' (soL)

Kongre sürecinin devam ettiği HDP'de ittifak tartışmalarını ele alan Yeni Yaşam yazarı, 'şartlara' uyum sağlaması halinde 'iktidar partisine de açık olabilmeli' değerlendirmesinde bulundu.

Parlamento seçimlerinden oy oranı ve milletvekili sayısında kayıplar vererek çıkan HDP ile Yeşil Sol Parti, ''sahici bir özeleştiri'' sürecinin kapısını açtıklarını duyurmuştu. Eylül ayında gerçekleştirilmesi planlanan olağanüstü kongre öncesinde yaklaşan yerel seçimlere ilişkin farklı değerlendirmeler dile getirilmeye başlandı. HDP ve Yeşil Sol Parti'nin kendi siyasetini görünür kılmasında ortaklaşan görüşlerin ayrıştığı noktaysa ittifaklara ve işbirliklerine yönelik tutum oldu. Medyada dile getirilen eleştirilerin bir kısmı muhalefet odaklarıyla ''eşit'' ilişki kurulmasını önerirken, bazı kalemler AKP ile ortak zeminde buluşmayı önerdi. 

'AKP'yle ortak zeminde buluşulsa, sol ile en geniş ittifak kurulsa'

Yeni Yaşam'da Herdem Fırat imzasıyla yayınlanan yazıda ''Yerel seçimde ne yapmalı'' sorusuna verilen ilk yanıt ''(HDP) yapacağı tüm ittifakları şartlarını ortaya koyarak yapar. Bu şartlara iktidar partisi uyuyorsa ona da açık olabilmeli'' oldu. Önümüzdeki seçimlerde dağınık hareket edilmemesi ve toplum mühendisliği yöntemlerinin bırakılması gerektiğini kaydeden yazar, HDP'nin Millet İttifakı ve AKP'yle masaya oturmamasını savunanlara şu sözlerle seslendi: ''Bu tartışmaların -ülkenin devasa sorunları düşünüldüğünde- siyaseten ne kadar sığ oldukları görülüyor. Keşke yeni bir çözüm süreci başlasa, keşke ülkenin sorunlarının çözümünde HDP ve AKP ortak bir zeminde buluşabilse, keşke HDP’nin sol ile ittifakı en geniş çerçevede gerçekleşebilse.''  Sorunların çözümü için partiler arasında diyalog kanalının açık tutulmasının tavsiye edildiği yazıda, ''Ancak ilke ve mücadelede kendilerine güvenmeyenler görüşmeden uzak durur, karşıtlık siyaseti yaparlar'' denildi.

'İlkeler ortaya konulacak'

''Yeni bir ittifak'' ihtimali olarak yorumlanan yazının ardından HDP'li isimlerle konuşan T24 yazarı Murat Sabuncu, kaynaklarının "Şimdiden ittifak konuşmak için erken. Ancak şurası kesin bir ittifak olacaksa da şeffaf ve ilkelerin ortaya konduğu/yazılı bir ittifak olacak'' dediğini aktardı. Sabuncu, fikrini almak için aradığı partiye yakın isimlerin tamamının yazıyı okumuş olduğuna da dikkat çekti.

AKP'nin planı ne olacak?

Son yerel seçimlerin ardından kazandığı 50'ye yakın belediyeye kayyum atanan HDP'de, benzer bir hamle karşısında atılacak adımlar tartışılırken, iktidarın da yeni bir plan hazırlığı içerisinde olduğu kulislere yansıyan bilgiler arasında. İktidarın pazarlık gücünü artırmak istediğini belirten Gazete Pencere yazarı Nuray Babacan, AKP'nin HDP’de karşılığı olan aracılarla görüştüğünü ve CHP ile ittifak yapılmaması durumunda seçilecek belediyelere kayyum atanmayacağı sözü verildiğini öne sürdü.

(derleyen: mstfkrc)




Bir ölüm kalım savaşı: Sakarya - Sinan Meydan / Cumhuriyet

 “Milletimizi esir etmek isteyen düşmanları mutlaka mağlup edeceğimize olan emniyet ve itimadım bir dakika olsun sarsılmamıştır. Bu dakikada, bu tam güvenimi hem yüksek heyetinize hem bütün millete ve bütün dünyaya karşı ilan ediyorum.” (Atatürk, 5 Ağustos 1921)

Bugün 23 Ağustos 2023, 102 yıl önce bugün Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Türk tarihinin en önemli savaşlarından biri, belki de en önemlisi Sakarya Meydan Muharebesi’dir, çünkü kaybedilmesi halinde Sevr Antlaşması’nın uygulanmasıyla Türkiye’nin paramparça olması, Anadolu’nun, Trakya’nın ve İstanbul’un tamamen elden çıkması ve belki de ilk kez “Türklerin vatansız kalması” söz konusuydu. Bu nedenle Sakarya, gerçek anlamda bir ölüm kalım savaşıdır. 

ATATÜRK’ÜN KURTARICI KARARI

10 Temmuz 1921’de Yunan büyük taarruzu Kütahya Eskişehir Muharebeleri  başladı. 13 Temmuz’da Afyon ve Bilecik Yunan ordularınca işgal edildi. 15 Temmuz’da Kütahya önlerinde şiddetli çarpışmalar oldu. 17 Temmuz’da Kütahya kaybedildi.

Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), 18 Temmuz’da Eskişehir’de Karacahisar karargâhında Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’yla görüştü. “Ordunun, Sakarya’nın doğusuna çekilmesini” istedi. Atatürk, askeri strateji açısından çekilmeyi gerekli görüyordu: “Askerliğin gereğini tereddütsüz uygulayalım. Diğer sakıncalara karşı koyarız” diyerek çekilme kararını tereddütsüz uygulattı. Atatürk bu kararıyla hem yeni kurulan düzenli orduları kuruluş sürecinde yok olmaktan kurtardı, hem Yunan ordusunu Anadolu içlerine çekerek onları harekât üssünden uzaklaştırıp lojistiklerini zorlaştırdı ve çok geniş bir alanı kontrol etmek zorunda bıraktı hem de orduyu yeniden derleyip toparlayacak zaman kazandı. 

19 Temmuz’da Eskişehir Yunanlarca işgal edildi. 21 Temmuz’da Eskişehir’i geri almak için yapılan Türk taarruzu başarısız oldu. 22 Temmuz’da Türk ordusu geri çekilmeye başladı. 24 Temmuz’da Batı Cephesi Karargâhı Polatlı’ya taşındı. 25 Temmuz’da Türk ordusunun Sakarya’nın doğusuna çekilmesi tamamlandı. Atatürk, umutsuzluğun kol gezdiği o günlerde çevresindekilere “Ordu ayaktadır, sağlamdır. Çok değil, 20-25 gün daha vakit kazanalım, onlara göstereceğiz, behemehâl tepeleyeceğiz!” demişti. 

Atatürk’ün tehlikeyi sezerek, çok kritik bir zamanda, bazı yerlerin kaybedilmesi ve bunun doğuracağı ağır eleştiriler pahasına orduyu geri çekmesi, sadece büyük komutanların verebileceği bir karardı. Org. Ali Fuat Erden’in deyişiyle, “Bu manevraya ‘ihtiyari stratejik çekilme’ denir. Bunu yapabilmek için büyük manevi cesaret lazımdır. Harp tarihinde geri çekilmeyi emreden ve onu başarıyla yapan komutanlar, imha muharebesi yapanlardan daha nadirdir.” (Ali Fuat Erden, Atatürk, s.80)

Atatürk’ün kaybedilen bir muharebe sırasında verdiği kurtarıcı bu karar, sonraki muharebelerin ve savaşın kaderini değiştirecekti. Atatürk’ün bu kararı, bir ay kadar sonra, Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılmasında büyük rol oynayacaktı. 

BİR MİLLETİN SORUMLULUĞUNU ÜZERİNE ALMAK

Yenilmiş orduyla birlikte Atatürk’ün de yenileceğini düşünen meclisteki muhalifler, Atatürk’ün ordunun başına geçmesini istediler. Ona gerçekten güvenenler de o kritik aşamada düşman ilerleyişini onun durdurabileceğini düşünerek bu kararı desteklediler. Atatürk, “olağanüstü yetkili başkomutan” olması şartıyla bu isteği kabul edeceğini söyledi. Ancak milli iradeye duyduğu saygıdan dolayı bu olağanüstü yetkilerin üç ayla sınırlandırılmasını istedi. Tartışmalardan sonra meclis Atatürk’ü 5 Ağustos 1921’de olağanüstü yetkilerle başkomutanlığa getirdi. Başkomutanlık Kanunu’na göre meclis isterse üç ay dolmadan da yetkileri geri alabilecekti. 

Atatürk, başkomutan olduktan sonra kürsüye geldi. Kendinden emin ve çok kararlı biçimde “düşmanları mutlaka mağlup edeceklerini” meclise, millete ve tüm dünyaya ilan etti. 

AtatürkKurtuluş Savaşı’nın en bunalımlı döneminde, 15 gün içinde, önce orduyu Sakarya Nehri’nin doğusuna çekti. Sonra olağanüstü yetkili başkomutan olarak ordunun, meclisin, milletin ve vatanın tüm sorumluluğunu üzerine aldı. Böylece bir ölüm kalım savaşı öncesinde çok büyük bir sorumluluk alıp çok ağır bir yükün altına girdi. 

Atatürk, 6 Ağustos günü bir bildiri yayımladı. Bu bildiride, meclisin ve milletin kesin iradesinin, Yunan ordusunu ana yurdumuzun “harimi ismetinde (temiz koynunda) boğarak” kurtuluş ve bağımsızlığı elde etmek olduğunu bildirdi. 

TOPYEKÛN SAVAŞ HAZIRLIĞI 

Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde ordunun durumu iyi değildi. O günlerde cepheyi gezen milletvekillerinin anlattığına göre askerin pek çoğunda çarık yoktu, askerin çoğu yalın ayaktı. Askerin yüzde 80’inde gerekli elbise, üniforma yoktu, var olanlar da eskiydi, kimi askerler sivil giysiler içindeydi. Gece soğuk olmasına karşın askerin kaputu yoktu. Askerin yeterli iç çamaşırı bile yoktu. Yeterli suyu yoktu, çoğu matarasızdı. Kırbaları, fıçıları eksikti. Tütünleri yoktu, erler ot içiyordu. Sigara kâğıdı yoktu. Posta hizmeti aksıyordu. Askerin yüzde 20’sinin süngüsü yoktu. Birçok süvarinin kılıcı yoktu. Ağır yaralıları taşıma olanağı yoktu. Geri hizmetler iyi değildi. Ayrıca asker yakınları da geçim sıkıntısı içindeydi. (Sina Akşin, Savaş ve Etnik Temizlik, s.372-375) Un bulamayan insanlar kaynamış ve kavrulmuş buğdayla karınlarını doyuruyordu. En önemlisi de cephede yeterli asker yoktu. Genelkurmay kaynağına göre Kütahya-Eskişehir ve Sakarya muharebeleri sırasında kaçak sayısı 48.335 kişiye yükselmişti. (Türk İstiklal Harbi, “İdari Faaliyetler”, C.7, s. 356) Acil 20 bin askere ihtiyaç vardı.

İşte bu koşullarda Başkomutan Atatürk, 7/8 Ağustos 1921’de Tekâlifi Milliye Emirlerini yayınladı. Buna göre bedeli sonradan ödenmek koşuluyla halkın elindeki yiyecek, giyecek maddelerinin yüzde 40’ı, öküz ve at arabalarının yüzde10’u, binek ve taşıt hayvanlarının yüzde 20’si, ayrıca her evden bir kat çamaşır, birer çift çorap, çarık istendi. Türk halkı başkomutanın çağrısına kayıtsız kalmadı, elinde avucunda ne varsa orduya verdi.

Sevkıyat ve Nakliyat Genel Müdürlüğü yeniden yapılandırıldı. Konya’ya ek olarak Çorum, Yozgat, Kırşehir, Sivas ve Kayseri’de ambarlar kuruldu. Cepheye silah ve cephane nakli organize edildi. Cephenin ekmek ihtiyacı için uygun yerlerde fırınlar inşa edildi. El Cezire ve Doğu cephelerinden Batı Cephesi’ne silah, cephane, araç-gereç, askeri kuvvet getirildi. İstanbul’dan Anadolu’ya silah, cephane, araç-gereç kaçırıldı. Sovyet Rusya’dan alınan silah ve cephanenin bir kısmı geldi. Ordu mevcudu artırıldı. (Türk İstiklal Harbi, C.7, s. 331-382)

Bir ölüm kalım savaşı ancak Atatürk’ün ifadesiyle “topyekûn savaş” mantığıyla kazanılabilirdi. Atatürk, Nutuk’ta bu topyekûn savaş stratejisini şöyle açıklıyor: “Savaş ve çarpışma demek yalnız iki ordunun değil, iki milletin bütün varlıklarıyla, bütün mallarıyla, bütün maddi ve manevi güçleriyle karşılaşması ve birbiriyle vuruşması demektir. Bunun için bütün Türk milletini, cephedeki ordu kadar, düşüncesi ve duygusuyla ve fiili olarak savaşla ilgilendirmeliydim.

Atatürk, bu topyekûn savaş stratejisiyle cephedeki ordu kadar cephe gerisindeki halkı da seferber etti. İstanbul’dan Anadolu’ya kaçırılan silah ve cephaneyi kadınlar kağnılarla cepheye taşıdılar. İmalatı Harbiye’nin becerikli ve fedakâr işçileri eldeki toplara uymayan top mermilerini bile tornadan geçirdiler. Pencere demirlerinden süngü, saban demirlerinden kılıç yapıldı. Çorak yaylalardaki eski ahşap evler yıkılıp tahtaları lokomotiflerde yakıt olarak kullanıldı. 

Başkomutan Atatürk, oldukça kısa sürede orduyu, meclisi ve milleti bir ölüm kalım savaşına hazırlamayı başardı.

SATHI MÜDAFAA STRATEJİSİ

Kütahya-Eskişehir Muharebeleri sonunda düşman Ankara’nın 80 km yakınlarına kadar gelmişti. Şimdiki hedefleri Ankara’yı ele geçirip Sevr Antlaşması’nı TBMM’ye onaylatmaktı. Kütahya-Eskişehir Muharebelerinin üzerinden bir ay bile geçmemişti. Yunan Genelkurmayı’na göre hiçbir ordu bu kadar kısa sürede toparlanıp yeni bir muharebeye hazırlanamazdı. Yunan ordusuna İngiliz desteği devam ediyordu. Silah ve cephaneleri tamdı. Başlarında kralları (Konstantin) ve prensleri (Andrea) vardı. Tek sorunları ordu içinde yayılmaya başlayan Bolşevizm’di. 

Başkomutan Atatürk ise dört bir yandan kuşatılmıştı. Batıda Yunan orduları, Ankara’da muhalifler, doğuda Batum’da, olumsuz bir durumda Bolşevik kuvvetlerle Anadolu’ya yürüme hesapları yapan Enver Paşa, İstanbul’da Padişah Vahdettin ve İngilizler, güneyde Fransızlar… Hepsi fırsat kolluyordu.

Sakarya Meydan Muharebesi’nde orduların durumu şöyleydi:

Yunan ordusu: 120.000 er, 3.780 subay, 57.000 tüfek, 2.768 makineli tüfek, 1.350 kılıç, 386 top, 3.800 hayvan, 600 adet 3 tonluk kamyon, 240 adet 1 tonluk kamyon ve 18 uçak.

Türk ordusu: 96.326 er, 5.401 subay, 54.572 tüfek, 825 makineli tüfek, 1.309 kılıç, 196 top, 32.137 hayvan ve 2 uçak. (Türk İstiklal Harbi, C.7, s. 331)

Yunan ordusu sayıca neredeyse her bakımdan Türk ordusundan daha üstündü. 

12 Ağustos 1921’de Fevzi Paşa’yla birlikte Polatlı’da cepheye giden Başkomutan Atatürk, İnler Katrancı yakınlarında atından düşerek yaralandı. 16 Ağustos gecesini Ankara’da geçiren başkomutan, 17 Ağustos’ta Alagöz’deki karargâha gitti. Savaşı, kırık kaburgasıyla buradan yönetecekti. 

Başkomutan Atatürk, düşmanı belli bir hatta karşılamayacaktı, durağan bir mevzi muharebesi yapmayacaktı; birliklerini, belirli bir düzen içinde ve birbiriyle koordineli biçimde hareket ettirerek düşman saldırısı karşısında vuruşa vuruşa -Polatlı Haymana’ya, Mangaldağı’na sırtını dayayıncaya kadar- geri çekecekti. Alan savunması yapacaktı. Böylece düşmanı 100 km’lik genişlikte, 20 km’lik derinlikte sürekli hareketli biçimde savaşmak durumunda bırakacaktı. Sonra en uygun zamanda, kaybedilen yerleri karşı taarruzlarla geri alacaktı. Bu, Atatürk’ün “sathı müdafaa stratejisi”ydi. Kendi ifadesiyle, düşmanı “Anadolu’nun harimi istemine” çekerek orada boğacaktı. 

Yunan orduları, 14-23 Ağustos 1921 tarihleri arasında Ankara’ya doğru ilerlediler.   Türk orduları ise Atatürk’ün sathı müdafaa stratejisiyle geri çekildiler. İki ordu, 23 Ağustos 1921’de karşı karşıya geldi. 24 Ağustos’ta Mangaldağı, 26 Ağustos’ta  Türbetepe Yunanların eline geçti. Atatürk, gerekirse TBMM’nin Ankara’dan Kayseri’ye taşınmasını emretti. Ancak Yunan taarruzu durdurulunca bu emri uygulatmadı.

100 km’lik genişlikte, 20 km’lik derinlikteki bir cephede gerçekleşen muharebede Türk ordusunun sol kanadı Ankara’nın 50 km güneyine kadar çekildi. Ordunun yönü değişti. 27 Ağustos’ta Yusuf İzzet Paşa’nın, “Bu hat giderse hangi hattı savunacağız?” diye sorması üzerine Başkomutan Atatürk, “sathı müdafaa stratejisini” şöyle açıkladı: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük büyük her birlik ilk durabildiği noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder…” Başkomutan, bu stratejiyi ordulara emir olarak da bildirdi. 

Yunan orduları, 30-31 Ağustos’ta da şiddetli hücumlarını sürdürdü. Atatürk, Fevzi Paşa’nın da fikrini alarak geri çekilmeye son verdi. Türk orduları Haymana’da savunma düzeni aldı. 2-3 Eylül’de Yunan taarruzları önlendi. 6 Eylül’den itibaren Türk orduları üstün duruma geçti.

Başkomutan Atatürk, 9 Eylül’de bazı silah arkadaşlarıyla Polatlı’nın kuzeyindeki  Zafertepe’ye geldi. Gerekli hazırlıkları yaptı. 10 Eylül’de Beylikköprü’nun doğusundan Türk karşı taarruzunu başlattı. 10 Eylül’de Duatepe, 12 Eylül’de Çaldağı ve Mangaldağı kurtarıldı. 

Yunan ordusu çok ağır kayıplar verdiği muharebede 13 Eylül’de kentleri yakıp yıkarak geri çekilmeye başladı. Türk ordusunun da mevcudu ve cephanesi azalmıştı. Takip hareketinden istenilen sonuç alınamadı. 1683 Viyana Bozgunu’yla başlayan Batı karşısındaki Türk geri çekilişi, 238 yıl sonra Sakarya Meydan Muharebesi’yle Ankara önlerinde, Polatlı’da Haymana’da durduruldu. 

Sakarya gerçek anlamda vatan kurtaran bir zaferdi. Falih Rıfkı Atay’ın deyişiyle, “Ben şimdi İstanbul’un bir köşesinde bu satırları Sakarya Savaşı’nı kazandığımız için yazabiliyorum. Bu sırada siz İstanbul denizini hâlâ o zafer şerefine seyrediyorsunuz.” (Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s.339)

Sinan Meydan / Cumhuriyet

Yandaşların 'maneviyat'ı cukka: Ali Saydam örneği - Emre Alım / soL-Özel

 Yeni Şafak yazarı Saydam, ''maneviyat'' üzerine yazdı. Yazısının sonunda, kendi şirketinin müşterisi olan Kalyon Holding'in reklamını yaptı, kaç para aldığını yazmadı.

Yeni Şafak yazarı Ali Saydam, İstiklal Marşı'na atıfla ''Korkma'' başlığını verdiği  22 Ağustos tarihli köşesinde, ABD'li siyaset bilimci Ian Bremmer'ın ''yeni dünya düzeni'' hakkındaki konuşmasını ele aldı. Çok kutuplu dünyada ABD'nin gücünü yitirdiğini anlatan konuşmanın ''ezber bozan'' türden olduğunu belirten Saydam'a göre, konuşmacının eksik bıraktığı nokta ''maneviyat''tı.

ABD'li siyaset bilimciye ''maneviyat'' dersi verilen yazıda, Kurtuluş Savaşı'nda elde edilen zaferin de ''Batılıları hep şaşırtan Anadolu irfanının'' kökeninin de bu ''maneviyat'' olduğu anlatıldı.

Ali Saydam yazısının son bölümünüyse ''Gözümüze takılanlar'' başlığı altında topladığı ''sektör haberleri''ne ayırdı. Seçilen şirketlerin yatırımlarına ve başarılarına yer verilen bu "reklam denilmeden reklam" bölümünde günün talihlisi, AKP'li yıllardaki yükselişiyle dikkat çeken Kalyon Holding oldu. 

Şirketin Karapınar'da inşa ettiği güneş santrallerinin tam kapasiteyle enerji üretimine başladığını müjdeleyen Saydam, projenin ekonomiden çevreye birçok alandaki faydalarını saymakla bitiremedi. 

Saydam'ın tanıtımını yaptığı Kalyon Holding'le bağı köşe yazısıyla sınırlı değil. Ali Saydam'ın 1990 yılında kurduğu ve halen 3,7 milyon liralık hisselerinin neredeyse tamamına sahip olduğu Bersay İletişim Danışmanlığı isimli şirketin müşterileri arasında Kalyon Holding de bulunuyor. Saydam'ın gazetenin kendisine ayrılan bölümünde ticari ilişki içerisinde bulunduğu bir şirketin tanıtımına yer vermesi Türkiye Gazeteciler Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ne açıkça aykırı.

Bildirgeye göre, “gazeteciler ilan, reklam, tanıtıcı reklam veya sponsorlu metinleri yazmamalı, reklamlarda yüzü ya da sesiyle yer almamalı, sosyal medyada da reklam, tanıtım, ürün yerleştirme yapmamalı”. Ancak Saydam'ın köşesinde düzenli olarak yer verdiği şirketlere ilişkin bilgiler, yazılarının habercilik sınırları içerisinde değerlendirilmesini güçleştiriyor. 

Emre Alım / soL-Özel

AKP’nin ilk kalemde gözden çıkardıkları: Emeklilere ve 65 yaş üstüne hayat yok! + Erdoğan'dan emekli maaşlarına zam açıklaması: 'Memnun edecek adımları atacağız' (soL)

AKP’nin ilk kalemde gözden çıkardıkları: Emeklilere ve 65 yaş üstüne hayat yok! (Burcu Günüşen-soL/Özel) 

Pandemide ‘büyüklerimiz’ denilerek evlere hapsedilen 65 yaş ve üzeri yurttaşlar açlık sınırı altında kalan emekli maaşlarıyla, beslenme, barınma, sağlık, ulaşım gibi en temel haklara ulaşamaz durumda…

Türkiye’de emekliler ve nüfusun yaklaşık yüzde 10’unu oluşturan 65 yaş ve üzeri yurttaşlar, iktidarın giderek yük olarak gördüğü ve ilk kalemde gözden çıkarılacaklar listesinde ilk sıraya yerleşmiş gözüküyor.

Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 yaş ve üzeri yurttaşlar, çoğunluğu açlık sınırı altındaki maaşlarıyla, değil geçinmek mutfak masraflarını karşılamaktan uzak bir hayata terk edilmiş durumda.

Ücretsiz olan şehir içi toplu ulaşım hakları ellerinden alınmaya çalışılıyor, artan ilaç fiyatlarıyla daha fazla ilaç fiyat farkı ödemek zorunda kalıyorlar, bakıma ihtiyaç duyduklarında gidebilecekleri devlet kurumları ise yok denecek kadar az.

7500 lira aylıkla 'yaşamak'

En düşük emekli maaşına Ocak ayında yapılan seyyanen artış, kök maaşa yansıtılmadığı için yaklaşık 9 milyon emekli Temmuz’da hiç zam alamadı. Her şeye zam gelirken, en düşük emekli maaşı ise 7500 lira olarak yerinde sayıyor. Türk-İş’e göre Temmuz ayında açlık sınırı ise 11 bin 658 lira oldu.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Macaristan dönüşü uçakta yaptığı açıklamada kamu emekçilerine zamla ilgili görüşmelerin sürdüğünü belirterek “Memurlarımıza bu zamlar gelirken, emeklilerimize hiçbir şeyin gelmemesi olacak bir şey değil. Onları da inşallah memnun edecek adımları atacağız” dedi.

Bu sözlerin ardından gözler Erdoğan'ın dün akşamki kabine toplantısı sonrası yapacağı açıklamaya çevrilmişti. Ancak Erdoğan konuya ilişkin yeni bir şey söylemezken enflasyon konusunda halktan yine sabır istedi. 

Ücretsiz toplu taşıma hakkı kaldırılacak mı?

Milyonlarca emekli aylık gıda masraflarını bile karşılayamayacak bir maaşla hayatta kalma savaşı verirken, yapılan ÖTV zamlarını gerekçe gösteren özel otobüs sahipleri ise 15 Ekim’den itibaren ülke genelinde 65 yaş ve üzeri yurttaşlara ücretsiz ulaşım hakkını kaldıracaklarını ilan ettiler.

Önce Burdur’da, daha sonra Aksaray’da özel otobüs sahipleri 65 yaş ve üzerine ücretsiz hizmet vermeme kararlarını duyurdu. 

Aksaray Minibüsçüler ve Otobüsçüler Odası Başkanı Veysel Öztürk yaptığı açıklamada, Türkiye Şoförler ve Otobüsçüler Federasyonu ve Türkiye Tüm Özel Halk Otobüsler Derneği’nin de katılımıyla 65 yaş ve üstü vatandaşların ücretsiz taşınması uygulaması için 15 Ekim tarihinden itibaren bir düzenleme kararı alındığını söyledi.

Belediyeler adına toplu ulaşım hizmeti sunan özel halk otobüs firmalarının böyle bir uygulamaya gitme hakkı olup olmadığı tartışma konusu.

İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyeleri 65 yaş ve üzeri yurttaşlara ücretsiz ulaşımı durdurma kararlarınınolmadığı açıkladı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ise yazılı bir açıklama yaparak 65 yaş ve üzeri kişiler ile yüzde 40 ve üzeri engelli raporu bulunan vatandaşların şehir içi toplu taşımada ücretsiz taşınmasının kanunla düzenlendiğini belirtti.

Göktaş "Engelli ve yaşlı vatandaşlarımızın şehir içi toplu taşıma imkanlarından ücretsiz bir biçimde yararlanabilmeleri için gereken desteği sürdüreceğiz” ifadelerini kullanırken, yapılan aylık gelir desteği ödemelerinin 1 Temmuz 2023 itibarıyla yüzde 50 artırıldığını kaydetti.

Sağlıkta cepten ödemeler artıyor, fahiş fiyat farkları çıkıyor

Emekliler ve yaşlı nüfusun cebini sadece çarşı-pazar değil, ücretsiz olması gereken sağlık hizmeti de yakıyor. Uzun süreli tedavi ve kontrol gerektiren kronik hastalıkların daha çok görüldüğü yaşlı nüfusun sağlık hizmetlerine ulaşımı giderek daha da zorlaşıyor.

İlaç yokluğu, ilaca yapılan son zamlar, bazı ilaçların geri ödeme kapsamından çıkarılmasının ardından hastaların ödemesi gereken fiyat farkları fahiş boyutlara ulaşabiliyor.

soL’a konuşan bir eczacı, bir kalp ilacına raporlu bir hastanın tek seferde 300-400 lira ödeme yapmak zorunda kalabildiğini söyledi.

Bazı yurttaşların sağlık hizmetine erişimi zor olduğundan, yararlanabilecekleri evde sağlık hizmetleri mevcut. Ancak burada da işler “kör topal” yürüyor. Evde sağlık hizmetlerinde çalışan bir hekim, iş yükünün çok yoğun olduğu bu alanın sağlık çalışanları için adeta bir sürgün yerine dönüştürüldüğünü, gerekli desteğin verilmediğini ve organizasyonda bir standart sağlanamadığını belirtti.

Evde bakımı mümkün olmayan hastalar, örneğin hastanede ameliyat olup yoğun bakımdan servise çıktığında, eğer yanlarında bir refakatçi yoksa öz bakım için hiçbir destek bulamıyor. Devlet hastanelerinde günlük 800-1500 lira gibi ücretlerle sağlık personeli olmayan kişilerin refakatçi el ilanları dolaşıyor.

soL’a konuşan bir hekim eskiden her serviste temizlik işlerinin yanısıra hastanın temizliği, alt değiştirme vb. işleri de yapan personel bulunurken, aynı personelin şimdi birkaç servise birden bakmak zorunda kaldığını söyledi.

Koruyucu hekimlik için ev ziyaretleri ise aile hekimliği sisteminde işleyemiyor çünkü hekimler büyük bir iş yükü altındalar.

Yaşlı bakım evleri yetersiz

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 18 Mart 2022 tarihli açıklamasına göre Türkiye genelinde bakanlığa bağlı 164 huzurevi ve çeşitli kamu kurumlarına bağlı 20 huzurevi bulunuyor. Özel huzurevlerinin sayısı ise 268.

Bakanlığın internet sitesindeki açıklamaya göre devlete ait huzurevlerinde “yoksulluk belgesi” düzenlenen yaşlılardan ücret alınmıyor, bunun dışındaki kişilerden aidat adı altında ücret alınıyor. 

soL’a konuşan bir huzurevi hekimi zaten sayısı çok az olan yaşlı bakım evlerine başvuruların da torpil ve tanıdık üzerinden yapıldığını, gerçekten ihtiyacı olan büyük çoğunluğunsa bu hizmete ulaşamadığını kaydetti.

Öte yandan son dönemde huzurevlerinde de “tasarruf”a gidilmiş. Ara öğünlerin kaldırıldığı, yemek kalitesinde azalma olduğu ve bir odada kalan kişi sayısının artırıldığı belirtiliyor. Yine huzurevlerinde son dönemde görülen bir başka sorunun da bulaşıcı hastalıklardaki artış olduğu ifade ediliyor.

Pandemide eve kapatılan 'büyüklerimiz'

Covid-19 pandemisinde 65 yaş ve üzeri yurttaşlara yönelik kısıtlamalar da tepki çekmişti.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın hemen her açıklamasında “Büyüklerimiz” diye "saydığı" yaşlı nüfusun uzun süre sokağa çıkmasının yasaklanması, daha sonra sadece günde birkaç saat dışarı çıkma izni verilmesi, toplu taşıma kullanımına yasak getirilmesi davalık olmuştu.

65 yaş ve üzeri bazı yurttaşlar pandemide kendilerine ayrımcılık uygulandığını,  bunun anayasaya aykırı olduğunu belirterek hukuki girişimlerde bulunmuştu.

                                                                /././

Erdoğan'dan emekli maaşlarına zam açıklaması: 'Memnun edecek adımları atacağız' (soL)

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Memurlarımıza zamlar gelirken, emeklilerimize hiçbir şeyin gelmemesi olacak bir şey değil. Onları da inşallah memnun edecek adımları atacağız' dedi.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. 

Erdoğan, emekli maaşına ilişkin yaptığı açıklamada, "Memurlarımıza zamlar gelirken, emeklilerimize hiçbir şeyin gelmemesi olacak bir şey değil. Onları da inşallah memnun edecek adımları atacağız" dedi.

Erdoğan,ayrıca, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef alarak "Kılıçdaroğlu benimle kaç yarışa girdi? 13’te 13 yaptı. Şimdi 14 de, 15 de olsa bu arkadaştan bir şey olmaz. En hayırlısı kendisinin çekilip gitmesi lazım" diye konuştu.

Boğaziçi'nde barınma krizi: Yatakhaneye çevrilmiş spor salonu mu, AKP bağlantılı yurtlar mı? + Boğaziçi Üniversitesi'nde 5 yurt boşaltılacak: 1200 öğrenci açıkta kalacak (soL)

Boğaziçi'nde barınma krizi: Yatakhaneye çevrilmiş spor salonu mu, AKP bağlantılı yurtlar mı? (MERT DEMİREL-SOL/ÖZEL) 

Boğaziçi Üniversitesi'nde yurt krizi devam ederken, öğrencilere sunulan çözüm önerileri; AKP ve tarikat bağlantılı kurumların yurtları, yatakhaneye çevrilmiş spor salonları ve kulüp odaları...

Türkiye'de yaşanan hayat pahalılığı ve krizin etkisiyle, konut kiralarında büyük artış yaşandı. Konut kiralarının maaşla karşılanamayacak seviyelere ulaşması, yaşanan konut krizini günden güne derinleştiriyor.

Konut krizinden en çok etkilenen kesimlerden biri öğrenciler. Eğitim hakkı için farklı şehirlere taşınan öğrencilerin en büyük problemi barınma. Yaşanan konut krizi ve özel öğrenci yurtlarının fahiş ücretleri nedeniyle KYK veya okumakta oldukları okullara bağlı yurtlara başvuran birçok öğrenci ya açıkta kalıyor ya da kötü şartlar altında yaşamaya mahkum ediliyor.

Türkiye'nin en köklü eğitim kurumlarından birisi olan Boğaziçi Üniveristesi'nde de durum farklı değil. Öğrenciler, ek yataklar ve diğer kapasite artırma yöntemleriyle kötü şartlara mahkum edilirken, okula bağlı beş yurdun boşaltılmasına yönelik kararın ardından 1000'den fazla öğrenci yurt hakkı kazanamadı.

Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin, uzun zamandır devam etmekte olan yurt krizine çözüm önerisi, halihazırda kapasitesini aşmış yurt odalarına ek yatak koymak, öğrencileri AKP ve tarikat bağlantılı kurumların yurtlarına yönlendirmek, spor salonlarına koğuş düzeni oluşturmak ve kulüp odalarını yatakhaneye çevirmek...

Peki Boğaziçi Üniversitesi'nde bu zamana kadar neler oldu ve öğrencileri önümüzdeki eğitim döneminde neler bekliyor?

Beş yurdun boşaltılmasına karar verildi

Boğaziçi Üniversitesi'nde, 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından öğrencilerin halihazırda kaldığı beş yurdun boşaltılmasına karar verildi. Çürük raporu olan "Birinci Kuzey" ve "İkinci Kuzey" yurtları yıkılırken; "Birinci Kilyos", "Kilyos Otel" ve "Superdorm" yurtları ise güçlendirilecek. 

Boğaziçi Üniversitesi'nde halihazırda devam etmekte olan yurt sorununa ek olarak söz konusu beş yurtta kalmakta olan yaklaşık 1000 öğrencinin nasıl barınacağı ise kafalarda soru işareti yaratıyor.

1000'den fazla öğrenci yurt hakkı kazanamadı

Yurt krizi uzun zamandır devam eden üniversitede, 2022-2023 akademik yılının verilerine göre 9 bin 573’ü lisans, 2 bin 783’ü lisansüstü ve 2 bin 480’i hazırlık öğrencisi olmak üzere toplam 14 bin 836 öğrenci eğitim görüyor. Yıkılması planlanan ve öğrenci alınmayacak olan yurtların toplam kapasitesi ise yaklaşık 2 bin 500 kişi.

Rektörlük bu sene de, geçen sene olduğu gibi krizin üstünü çeşitli yöntemlerle kapatmak için girişimde bulunmuştu. Fakat üniversitenin resmi sitesinde, 2023-2024 yılı için açıklanan yurt kapasitesi sayısının 2809 olarak belirtildiğini göz önüne alırsak bu sefer sorunun ekstra yataklar ve ranzalarla çözülemeyecek boyutta olduğu olduğu ortada. Ne var ki, geçtiğimiz ay açıklanan yurt yerleştirme sonuçlarında 1000’den fazla öğrenci yurt hakkı kazanamadığını öğrendi.

'Sosyoekonomik durum' kriteri ve yurt hakkı kazanamayan depremzede öğrenciler

Yurt krizi devam ederken, öğrenciler tarafından konuya ilişkin çeşitli toplantılar ve eylemler düzenlendi. Yönetimin yerleştirme kriteri olarak öğrencilerin ‘’sosyoekonomik durumlarına’’ göre bir hesaplama sistemi kullandığını belirtmesi üzerine öğrenciler, şeffaf bir şekilde bu kriterlerin paylaşılmasını talep etti.

Fakat rektörlük şeffaflık çağrısına yanaşmadı. Aksine, öğrencileri yalanlayan AKP tarafından atanan rektör Naci İnci, öğrencilerin taleplerinin ‘’karalama’’ olduğuna dair bir basın açıklaması yayımladı. Diğer yandan, rakamlar ve öğrencilerin yaşadığı deneyimler, yönetimin yalanlarını gözler önüne seriyor.

Üstelik ‘’sosyoekonomik durum’’ kriterinden ötürü yurt hakkı kazanamayan öğrenciler arasında 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerden etkilenen depremzede öğrenciler de var. Başlı başına bu durum bile bahsedilen kriterin ne kadar gerçeklikten uzak olduğunu gösterir nitelikte.

Rektörlükten 'çözüm' önerileri

Naci İnci, geçen yıl da barınma sorunuyla gündeme gelen üniversitenin resmi sitesinden öğrencileri AKP ve tarikat bağlantılı kurumların yurtlarına yönlendirmişti.

Yapılan açıklamada söz konusu kurumlara ek olarak Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BÜMED), Boğaziçi Üniversiteliler Derneği (BURA) ve Boğaziçi Yöneticiler Vakfı (BYV) gibi kurumlara da başvurabilecekleri iletildi. BURA ve BYV, AKP'ye yakınlığıyla bilinen kurumlardan. Bir öğrenci tarafından BYV'ye yurt yardımı talebiyle atılan bir e-posta sonrası, vakıf cevap olarak attığı e-postada yardım talebinde bulunan öğrenciyi açık bir şekilde tarikat yurtlarına yönlendirmişti.

Yönlendirilen yurtlar şu şekilde:

  • Etiler Camii Kız Öğrenci Yurdu
  • İnsan Vakfı
  • Ensar Vakfı
  • İlim Yayma Cemiyeti
  • Türgev
  • Önder Diyanet Vakfı
  • Yeni Dünya Vakfı
  • Birlik Vakfı

                                Öğrenciler tarikat yurtlarına yönlendirilmişti

Öğrencilerin bu yıl da, başkanlığını Naci İnci'nin yaptığı BUVAKIF tarafından inşası planlanan yurtlara yönlendirileceği iddiası öğrenciler arasında kaygılı bir bekleyişe sebep oldu. BUVAKIF, okulda 1978'den beri halihazırda bulunan ve faaliyet gösteren BÜVAK'a alternatif olarak 2022 yılında AKP ve rektörlük tarafından kurulmuştu.

BUVAKIF'ın vakfedenleri arasında Boğaziçi Üniversitesi rektörü Naci İnci, AKP'ye yakınlığıyla bilinen Boğaziçi Üniversitesi Derneği (BURA) ve çeşitli AKP kadroları yer alıyor. Bu kadrolar arasında AKP'nin kurucu isimlerinden Mehmet Yalçıntaş, eski AKP milletvekili İffet Polat gibi isimler de var.

Spor salonunda koğuş düzeni mi?

Rektörlük 18 Ağustos 2023’te yayınladığı duyuruda, Anadolu Hisarı Kampüsü içinde yer alan ve daha önce Boğaziçi Üniversitesi'nin kullanımında olmayan 450 kapasiteli kız öğrenci yurdunun üniversite öğrencilerinin kullanımına verildiğini açıkladı.

Açıklamanın devamında ise Uçaksavar Kampüsü'nde bulunan kapalı spor salonunun erkek öğrenciler için ihtiyaç durumunda kullanılmak üzere geçici konaklama alanına dönüştürüleceği belirtildi.

Okul yönetiminin açıklaması şöyle:

‘’Ayrıca, mevcut yurtlarımızda yapılan kapasite artırım çalışmaları sonucunda 368 ek yatak kapasitesi oluşturulmuştur. Yine kapasite artırma çalışmalarımız kapsamında, yurt binalarımızın yapım ve depreme karşı güçlendirme işlemleri tamamlanıncaya kadar, Uçaksavar Kampüsümüzde bulunan kapalı spor salonumuz erkek öğrenciler için ihtiyaç durumunda kullanılmak üzere geçici konaklama alanına dönüştürülmektedir.’’

Öğrenciler bu süreçte, ek yataklarla birlikte odalarda neredeyse koğuş düzenine geçildiğini dile getiriyorlardı. Rektörlüğün yaptığı açıklamada görülüyor ki, bu bir mübalağa unsuru değil. Spor salonunda "geçici konaklama alanı’" adı altında tam anlamıyla bir koğuş düzenine geçileceği öngörülüyor.

Yönetimden çelişkili açıklamalar

Söz konusu açıklamada bir diğer ifade daha dikkat çekiyor:

’Daha önce 1132 lisans öğrencimizin yurda kabul işlemlerini tamamlamıştık. Yakında 739 lisans öğrencimizin daha yurtlarımıza kabul edildiğini duyuracağız. Hazırlık öğrencileri için ayrılan kapasitenin dolmaması veya yurda kabul edilen öğrencilerden yerleşmeyenler olması durumunda, Eylül ayında yedek listeden yerleşim yapılacaktır. Yeni yapılacak yerleşimlerde, öncelikli yerleştirme kriteri, yine öğrencinin sosyoekonomik durumu olacaktır."

Oysa rektörlük 24 Temmuz’da öğrencileri yalanlamak adına yayınladığı basın açıklamasında, lisans öğrenci kapasitesinin 3’te 1 kadar yurt kapasitesiyle çok yüksek bir oranda barınma imkanı sağladığını açıklamıştı. Sonuç olarak, yönetimin ayrı iki resmi kanaldan yaptığı açıklamaların birbirleriyle çeliştiği gözüküyor.

Bunun yanı sıra yönetim aynı açıklamada, kuraların tekrar edileceğini açıkladı. Bu da öğrenciler arasında endişeli bekleyişin nedenlerinden biri. Bazı öğrenciler yeni gerçekleştirilecek kurada yurt hakkını kaybedeceğinden kaygılanırken, bazı öğrencilerse hali hazırda kendilerine yurt hakkı çıkmadığını öğrenince daha kötü koşullardaki alternatiflere yönelmişti. Gelinen noktada rektörlüğün plansızlığı nedeniyle öğrenciler önümüzdeki süreçte ne yapacaklarına dair bir bilinmezlikle karşı karşıya.

Kulüp odaları polisler ve ÖGB tarafından apar topar boşaltıldı

Boğaziçi Üniversitesinin geleneğinde çok önemli bir yere oturan kulüplerin odalarının boşaltılacağı daha önceden rektörlük tarafından duyurulmuştu. Yönetim yurt sorununu bahane göstermiş ve boşaltılan odalara konulacak ranzalarla ek kapasite oluşturacağını iddia etmişti.

Kulüp odalarına konulacak ranzalarla barınma sorununa alternatif oluşturulmaya çalışılması üniversite yönetiminin plansızlığını bir kez daha gözler önüne sererken, kulüp odalarının taşınacağı yerler ise hem sosyal alandan uzak hem de kulüp malzemelerinin muhafaza edilmesi açısından elverişsiz.

Yurtlarla ilgili açıklamanın yayınlandığı 18 Ağustos Cuma günü öğleden sonra, Özel Güvenlik Birimi ve üniversite yönetimi apar topar kulüplerin olduğu bölgeye girip odaları boşaltmaya girişmişti. Tepki gösteren ve direnen öğrencilere uygulanan şiddet görüntüleri ise kayıt altına alınmıştı. Öğrenciler, olay esnasında kampüs dışında çevik kuvvet, sivil polis ve özel güvenlik toplamının hazır beklediğini bildirmişti.

Kiralar 20 bin TL'den başlıyor

Son dönemde artan kiraların sonucunda eve çıkmak ülkedeki herkes için imkansıza yakın bir hâl aldı. Bu durum ana kampüslerin bulunduğu bölgede ise iyice kendini belli ediyor. Özellikle öğrencilerin yoğun olarak yaşadığı Hisarüstü Mahallesi'nde kiralar 20 bin TL'den başlayarak hızlı bir şekilde yükseliyor.

Kapitalizmin fırsatçılığıysa yurtsuz kalan yaklaşık 1200 öğrenciyi müşteri olarak görmesiyle daha da belirginleşmiş durumda. Açıkta kalan öğrencilerin kalacak ev aramasının kiraları daha da artırdığı gerçeği, bu durumun en çarpıcı örneği olarak karşımızda duruyor.

                                                               /././

Boğaziçi Üniversitesi'nde 5 yurt boşaltılacak: 1200 öğrenci açıkta kalacak

Boğaziçi Üniversitesi'nde beş yurt depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle boşaltılacak. Açıkta kalacak 1200 öğrencinin nerede konaklayacağı belirsiz.


Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü 6 Şubat’ta yaşanan Maraş merkezli depremlerin ardından çürük raporu olan “Birinci Kuzey” ve “İkinci Kuzey” yurtlarını yıkma kararı aldı. “Birinci Kilyos”, “Kilyos Otel” ve “Superdorm” yurtları ise deprem güçlendirme çalışmaları nedeniyle boşaltılıyor.

BirGün'den Umut Serdaroğlu'nun haberine göre, Superdorm yurdunda kalan Şamil B. isimli Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi diğer yurtların kapasitesinin artırılmasına rağmen yaklaşık 1200 öğrencinin açıkta kalacağını ifade etti.

Konuyla ilgili yönetim tarafından bilgilendirme yapılmadığını ifade eden Şamil B. şöyle konuştu:

Bizim durumumuzu gözetmeden böyle bir karar aldılar. Bizi bilgilendirmediler bile. Depreme dayanıklılık raporlarını istiyoruz paylaşmıyorlar. Raporlara ulaşabilmek için okulun ‘Bilgi edinme hakkı birimi’ne başvurduk ancak bekleme süreci uzun. Onlar bunu paylaşana kadar yurttan çıkmak zorunda bırakılabilirim. Mart ayından bu yana sonuçlar ellerinde. Neden daha önce aktif eylemliliğe geçmediler, neden başka bir çözüm düşünmediler anlamıyoruz. Bu süreçte birçok eylem yaptık, basın açıklaması düzenledik. Yönetim yine de kulaklarını kapamaya devam ediyor.

Kulüp odalarını boşaltacaklar

Şamil B., kayyum yönetiminin çözüm olarak yurtlarda yer alan kulüp odalarını boşaltma girişimine başladığını aktararak şunları söyledi:

Bize kulüp odalarını boşaltarak yurt odası yapacaklarını söylediler. Kulüpleri taşıyacakları yeni bina ise Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nin (BÜMED) eski binası. Ancak bina kulüpleri için elverişli değil. Odalar eksi katlarda; nemli ve rutubetli. Depo ihtiyaçlarını karşılayamadıkları gibi böyle odalar ve malzemeler büyük zarar görür.