15 Eylül 2023 Cuma

SİVAS KATLİAMI - DOSYA

 


Sivas Katliamı davasında zaman aşımı kararı (soL) 

Sivas Katliamı'na dair son dava da mahkemenin zaman aşımı kararıyla düşürüldü.

Sivas'ta 2 Temmuz 1993 tarihinde Madımak Oteli'nde 33 kişinin şeriatçı grup tarafından yakılarak katledilmesine dair firari sanıklar Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karakaş hakkında devam eden davanın duruşması Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı.

Davanın bugüne kadar uzatılmış olması 2 Temmuz'da dolan 30 yıllık "zaman aşımı"nın beklenmesiyle davayı düşürme çabası olarak yorumlanıyor. Nitekim savcılığın bugünkü duruşmada "zaman aşımından davayı düşürme" talebinde bulunabileceği belirtiliyor.

Ancak müşteki avukatları Sivas Katliamı'nın insanlığa karşı işlenen bir suç olduğunu ve zaman aşımının bu davada uygulanamayacağını vurguluyor.

Mahkemenin bu duruşmada zaman aşımının uygulanıp uygulanmayacağına karar vermesi bekleniyor.

TKP Ankara İl Örgütü'nden temsilciler de duruşmayı takip ediyor. 

Sanık müdafilerinin AKP'li isimlerden oluşmasıysa dikkat çekiyor: 

"Av. Bülent Tüfekçi - Eski Bakan 

Av. Halil Ürün - RP kayıp trilyon davası sanığı, AKP Afyon Milletvekili 

Av. Nevzat Er - Eski AKP Eminönü Belediye Başkanı 

Av. Suat Altınsoy - Eski AKP Konya İl Başkanı Yardımcısı 

Av. Ali Aşlık - Eski AKP İzmir İl Başkanı ve 24. dönem milletvekili 

Av. Bedrettin İskender - AKP Ümraniye Belediye Başkan adayı 

Av. Ekrem Bedir - Sakarya AKP Hendek Belediye Meclis Üyesi 

Av. Faruk Gökkuş - AKP Kâğıthane İlçe Başkanı 

Av. Hasan Hüseyin Pulan - AKP İstanbul İl Disiplin Kurulu üyesi 

Av. Hurşit Bıyık - AKP Trabzon İl Başkan Yardımcısı"

'Karamollaoğlu belediye önüne taşları getiren kişidir'

Duruşmada söz alan Madımak Oteli'nde katledilen Gülsüm Karababa'nın ağabeyi Hüseyin Karababa dönemin belediye başkanı Temel Karamollaoğlu'nun, dönemin valisinin, ordu komutanlarının, emniyet müdürünün mahkemede dinlenmesi gerektiğini söyledi. Karababa "Karamollaoğlu belediye önüne taşları getiren kişidir. Burada katliamı basitleştirmesinler. Karamollaoğlu buraya ifadeye çağrılmadığı sürece Türkiye karanlıkta kalacaktır" dedi.

Avukatlardan hakime: Zaman aşımına ne ara karar verdiniz?

Dava avukatları hakime "Mahkemenin tutanaklarında 2 Temmuz 2023'te 30 yıl dolduğu için zaman aşımı olacak yazmışsınız. Zaman aşımına ne ara karar verdiniz?" diyerek tepki gösterdi.

Avukat Sarıhan: Sanıklar örgütlü bir şekilde kaçırıldı

Dava avukatlarından Şenal Sarıhan ise mahkeme heyetine şunları söyledi:

"İnsanlığa karşı işlenen suçlardan zaman aşımı olmaz. 30 yıldır sanık sandalyelerinin boş kaldığı bir dava sürecine tanık olduk. 30 yıldır buradayım. 30 yıldır davaya bakıyorum.

Mahkeme dosyasında ne zaman karar verdiniz zaman aşımına? Sanıkların yargılanması için her türlü veri ve belge var. Zaman aşımını nasıl ifade edersiniz karar içinde? Burada bu kadar insanın içi titriyor zaman aşımı olacak mı diye. 
Buna ne hakkınız var?

2011 yılında sanıkların teslim edilmesi için Almanya'dan talepte bulundunuz. Suçsuz olsalar talep edilir miydi?

Mahkeme açıkça insanlığa karşı işlenen suçu geçmiş duruşmalarda dile getirmiş oldu aslında.

38 kişi hakkında idam cezası verildi geçmişte. 1994'te 15 kişi tahliye edilmişti, hepsi yurt dışında şu anda. Bunlar örgütlü bir biçimde kaçırıldılar, yurt dışına çıkmak kolay değil.

Ortada örgütlü bir eylem var. Tarihin bir aynası var ve biz her gün buraya bakacağız.

Sayın hakim, bugün önemli bir karar vereceksiniz. O gün aynaya bakınca ne göreceksiniz?"

'Adalet gecikirse katliamlar devam eder'

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Başkanı Cuma Erçe de duruşmada söz alarak şunları söyledi:

"30 yıldır bu dava dahil olmaya çalışan bir derneğin başkanıyım. 30 yıldır ilk kez konuşma şansı buluyoruz bu mahkemede.

Bugün bu salonda olan herkesin, sadece bu salon değil buranın dışındaki milyonların sizden adalet talebi var.

Bu mahkemede hiçbir suçlu bugüne kadar dinlenmedi. Adalet sağlanmadığı sürece güçlülerin hukuku işliyor.

Şimdi karar sizin. Ya gelecek kuşaklara bu katliamı gerçekleştirenler için insanlık suçlarında zaman aşımı olmaz diyeceksiniz. Ya da suçu işleyenlerin yanında yer alacaksınız.

Hızır Paşanın koltuğunda oturuyorsunuz. Karar sizin. Adalet gecikirse katliamlar devam eder..."

Avukat Cafer Koluman, hakim ve savcıların da hukuk ve adalete ihtiyacı olduğunu belirterek "Sizlerden lütuf ya da bir iyilik talep etmiyoruz buna ihtiyacımız yok. Sadece adalet bekliyoruz" dedi.

'Zaman aşımını kabul ediyorsanız mahkemeden çekilin'

Duruşmada söz alan avukat Erdoğan Kılıç mahkemenin önünde aslında tarihi bir fırsat olduğunu belirterek "Bunu değerlendirin. Zaman aşımı iddialarını ortadan kaldırın. Burada olmayan, yurtdışında olan sanıkları kaçak olarak kabul edin ve davayı sonuçlandırın. Yok eğer zaman aşımını kabul ediyorsanız mahkemeden çekilmenizi talep ediyorum" dedi.

Sivas'ta Temmuz 1993'te düzenlenen Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri'nin düzenleme komitesinde yer alan Ankara Divriği Kültür Derneği'nin dosyaya katılma talebi kabul edildi. 

'Zamanaşımı kararı verilmesini kabul etmiyoruz'

Ankara Barosu Toplumsal Dava ve Hukuk Araştırmaları Merkezi (TODAM) ve Yurtsever Hukukçular adına söz alan avukat Deniz Aksoy şöyle konuştu:

"Öncelikle o gün Sivas'ta olmayan güvenlik önlemi bugün şu an adliyede vardır. 2 Temmuz '93 tarihinde Sivas'ta o dönemin merkezi ve yerel iktidarları bilerek isteyerek olaylara engel olmamış, bitmesini beklemiştir. 30 yıldır da davada tabiri caizse top çevrilmektedir. Sanıklar bilerek yakalanmamakta, yurtdışına kaçmalarına izin verilmekte, kaçanların da iade edilmemesine göz yumulmuştur. Zamanaşımı kararı verilmesini kabul etmiyoruz ve bu kararı tanımayacağız. İnsanlığa karşı suçlarda zamanaşımı uygulanamaz. Sanıkların iadesi, iade edilmemeleri halinde durumun tespiti ile suçun tespit edilmek suretiyle hüküm kurulması, dinlenmemiş olan dönemin Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun tanık olarak dinlenmesi ve ihsas-ı rey oluştuğu için meslektaşların da talepleri doğrultusunda heyetin çekilmesi talebinin dikkate alınmasını isteriz."

Savcı zaman aşımı talep etti, duruşmaya ara verildi

Söz alan avukatların konuşmalarının ardından savcı, davaya dair zaman aşımı talebinde bulundu.

Avukatlar ve davacılar, savcının davanın zaman aşımından düşmesini talep etmesine karşı tepki gösterdi. Mahkeme başkanı ise yaşanan tartışmaya müdahale etti.

Söz konusu talebin ardından mahkeme heyeti müzakereye geçti ve duruşmaya ara verildi.

Mahkemeden zaman aşımı kararı

Mahkeme heyeti, duruşmaya verilen aranın ardından kısa bir süre sonra salona geri döndü.

Davaya ilişkin kararını açıklayan mahkeme, davanın zaman aşımından düşürülmesine karar verdi.


                                                         /././

Sivas Katliamı davasında zaman aşımı | Tunç: Cumhurbaşkanıyla ilişkilendirilmesi kabul edilemez (Evrensel)


Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Sivas Katliamı davasında mahkemenin zamanaşımı kararı vermesi ile ilgili "30 yıl geçti, 3 sanık yakalanamadı. Cumhurbaşkanıyla ilişkilendirilmesi kabul edilemez" dedi.

Sivas Katliamı'na ilişkin 3 firari sanığının yargılandığı dava zaman aşımı gerekçesiyle düşürüldü. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç davanın düşürülmesine dair "30 yıl geçti, 3 sanık yakalanamadı. Cumhurbaşkanıyla ilişkilendirilmesi kabul edilemez" dedi.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Sivas Katliamı davasında 3 firari sanığının yargılandığı davanın zamanaşımı gerekçesiyle düşürülmesine dair "Kırmızı Bülten de sonuç vermedi. Bu anlamda 30 yıllık zaman aşımı süresi doldu. O günkü kanuna tabi oldukları için yargının böyle bir kararı oldu. Ama 1993 tarihinde yürürlükte olan ceza kanununda bu hüküm yoktu. Suçun işlendiği tarihteki hüküm dikkate alındığı için zaman aşımı süresi dolunca mahkeme davanın düşmesine karar verildi. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımızla ilişkilendirmek ve suç ortağısınız demek çok çirkin bir davranış. Ne hukuki ne ahlaki. Bu nedenle bu beyanatları sahibine iade ediyoruz" ifadelerini kullandı.

                                                             /././

 Sivas Katliamı'nda zamanaşımı kararı: Mahşere kalmaz! (Kayhan Ayhan-  Birgün) 

Sivas Katliamı'nda firari sanıkların yargılandığı dava da zamanaşımından düşürüldü. Katliama ilişkin süren son dava da böylece kapatıldı. Karar alkışlarla protesto edildi. Yapılan açıklamada, “Bu dava mahşere kalmaz” denildi.

2 Temmuz 1993'te Sivas Madımak Oteli'nde 33’ü aydın 35 kişinin yakılarak katledilmesine ilişkin son dava dün Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 2 Temmuz 2023 itibariyla zamanaşımı süresinin dolduğu davanın duruşmasında sanıkların firari durumlarının devam ettiği ortaya çıktı. Haklarında kırmızı bülten kararı olan firari sanıklar yakalanamadı. Duruşmaya milletvekilleri, çok sayıda gazeteci ve siyasetçi katıldı.

KARAMOLLAOĞLU TALEBİ

Müştekilerden Hüseyin Karababa, dönemin Valisi ve Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun mahkemeye çağrılması gerektiğini söyledi. Karababa, “Temel Karamollaoğlu, katillerden birisidir. Gözlerimle gördüm. Taşları o yığdı. Devletten kimse yargılanmadı. Devlet, Alevilere karşı suç işledi Sivas’ta. Ortada bir Alevi soykırımı var. Karamollaoğlu ifadeye çağrılmadıkça, Türkiye Cumhuriyeti karanlıklar altında kalacaktır” diye devam etti.

Müşteki Avukatlarından Hüsniye Şimşek ise öldürülenlerin adını sayarak, mahkemenin sanıkların Almanya’dan iade taleplerine ilişkin yazışmalarında katliam faillerini aklamaya çalıştığını söyledi.

ZAMANAŞIMI OLAMAZ!

Davanın otuz yıldır Avukatı olan Şenal Sarıhan, boş sanık koltuklarını göstererek, “Şu sahne her şeyi anlatıyor. 30 yıldır sanık sandalyeleri boş. Alman makamlarıyla yazışmanızda zamanaşımına vurgu var. Ancak biz yıllardır ortada insanlığa karşı işlenmiş suç olduğunu söylüyoruz. Bu suçlarda aftan söz edilemez, zaman aşımı olamaz. Çok yakın zamanda 2019’da sizden önceki heyetten üç sanığın kaçak olmasına ilişkin talepte bulunduk. Bu talebimiz kabul edildi. İnsanlığa karşı suç meselesini bir kenara bırakırsak; üç sanık da kaçak sayıldı. Kaçak sayılma zamanaşımını durdurur” dedi.

Av. Ali Yıldız da “Dosyadaki eksikliklerin giderilerek sanıkların daha ciddi bir şekilde aranması, kırmızı bültenlerin yenilenmesi ve sanıkların yurtdışından getirilerek cezalandırılmasını talep ediyoruz” şeklinde konuştu.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Genel Başkanı Cuma Erçe de söz alarak mahkemeye heyetine seslendi:

“Otuz yıldır adalet, adalet diye haykıran 33 canımızın ailelerini de bir bir Hakk’a uğurlamaya başladık. Kerbela’da Hüseyin’i susuz bırakanlar, Sivas Madımak’ta da canlarımızı susuz bıraktılar. O suyu oraya ulaştırmayanların hiçbiri bu mahkemede dinlenmedi.”

Madımak Katliamı davasında duruşma savcısı, zamanaşımının uygulanmasını ve davanın düşmesini istedi. Mahkeme heyeti ara verdi. Aranın ardından karanını açıklayan mahkeme heyeti davayı zamanaşımından düşürdü.

İSTİNAFA GİDECEĞİZ

Madımak Katliamı davasının zamanaşımından düşürülmesinin ardından Alevi kurum ve kuruluşları adliye önünde basın açıklaması yaptı. Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe "Saflarımız daha net olacak. Bu dava mahşere kalmayacak" dedi. Ailelerin avukatı Şenal Sarıhan ise "Bir hukuk mücadelesine girdik. Hepsi örgütlü bir biçimde kaçırıldılar. 3 sanığın Türkiye’ye iadesi için mücadele etti. Boş koltuklara konuştuk. Tarihin bir aynası var.  Hukuk mücadelemizin sonunda değiliz. İstinaf ve temyiz hakkımızı kullanacağız. Bugünkü karar hepimize güç olsun" diye konuştu.

ADALET MÜCADELESİ SÜRECEK

Davayla ilgili BirGün'e konuşan Zeynep Altıok, "Ne yazık ki ana dava adalet sağlayıcı olmadı. Ne katliamın arkasındaki örgütleyici güçler açığa çıkarılarak yargı önüne taşınabildi ne de kolluk ve kamu mensupları açık suç işledikleri halde sorgulanarak cezalandırıldı. Sivas Katliamı bir insanlık suçudur ve eylemciler arasından bir avuç göstermelik vahşinin yargılanarak cezalandırılmasıyla kapatılması kabul edilemez. Bu dava zorla kapatılsa da biz adalet için mücadelemize devam edeceğiz. İnsanlık suçlarında zaman aşımı olmaz" ifadelerini kullandı.

DAVALAR NASIL SONUÇLANDI?

Madımak’la ilgili bugüne dek üç ayrı dava açıldı. Polis kayıtlarına göre Madımak Oteli önündeki kalabalık 15 bin kişiyi bulmuştu ancak 170 kişi hakkında dava açıldı. Dava Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) görüldü. Mahkeme ilk davadan başlayarak çok sayıda tanığı tahliye etti, ilk kararını “adam öldürme” ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık suçlarından verdi. Avukatların itirazı üzerine Yargıtay, dosyanın Anayasal düzenin ortadan kaldırılması girişimi olduğunu ve bu maddeden yargılanmaları gerektiğini söyledi. Fakat haklarında idam cezası verilen ve sonradan ağırlaştırılmış müebbet cezasına çevrilen sanıkların çoğu yurtdışına kaçtı, ya da avukatların ifadesiyle "sistemli bir biçimde" kaçırıldı. Ana dava 2001 yılına kadar aşamalı olarak sürdü ve 2002 yılında sonlandı. Madımağın “1 numaralı sanığı” olarak tarif edilen dönemin Refah Partili Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak ve arkadaşlarının davası ayrıldı, bu sanıkların da kaçak olduğu biliniyordu. Erçakmak 18 yıldır Avrupa’da aranırken, cenazesi 2011 yılında Sivas’taki evinden çıktı.

Firari sanıklar üzerinden ise iki ayrı dava açıldı. 5 sanıklı ilk dava tüm tepkilere rağmen hukuksuz bir kararla 2013 yılında zaman aşımına uğratıldı. Bu dava için Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru dosyası ise 10 yıldır gündeme alınmadı. Son dava da zamanaşımı nedeniyle düşürüldü.

                                                                 /././

 TYS: İnsanlığa karşı suçlarda zamanaşımı olmaz (Evrensel) 

Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) Sivas Katliamı davasında mahkemenin zamanaşımı kararı vermesine yaptığı yazılı açıklamayla tepki gösterdi.

Açıklamada insanlığa karşı suçlarda zamanaşımının olmadığı belirtilerek; “Gerçekte, bu davada yargı, sanıkların tümünü yargılamadı, yargılananların bir kısmının kaçmasın göz yumdu. Karakolun elli metre yanında onlarca yıl yaşayan kaçak sanık yakalanmadı, ceza almış hükümlüler yaşlılık gerekçesi ile Cumhurbaşkanı tarafından serbest bırakıldı. Sivas'a 33 yazar ve sanatçıyı yakanları savunan avukatların hemen hemen tamamı milletvekili yapıldı. Başta TYS'nin yıllarca saymanlığını yapmış Asım Bezirci olmak üzere Behçet Aysan, Metin Altıok, Nesimi Çimen , Hasret Gültekin, Muhlis Akarsu, Uğur Kaynar, Asaf Koçak, Muammer Çiçek olmak üzere 33 aydın, yazar ve sanatçımızı kaybettik. Türkiye Yazarlar Sendikası olarak katillerin cezasız kalmasını kabul etmiyoruz. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmayacağı uluslararası ilkesinin uygulanmasını talep ediyoruz” denildi.

                                                         /././ 

Sivas Katliamı davasında yine cezasızlık kararı (Damla KIRMIZITAŞ-Evrensel)

Sivas Katliamı'na ilişkin 3 firari sanığının yargılandığı davada mahkeme heyeti zaman aşımı gerekçesiyle davanın düşürülmesine karar verdi.

Sivas Katliamı'na ilişkin 3 firari sanığının yargılandığı davada yakınlarını kaybedenler ve avukatlar bu katliamın insanlığa karşı işlenen suçlardan olduğunu vurguladı. Davanın başından beri takipçsi olan Avukat Şenal Saruhan, “Sanıkların oturması gereken koltuklar 30 yıldır boş" diye tepki gösterdi. Savcı, avukatların ek süre talebinin reddini ve zamanaşımını öne sürerek firari sanıklar yönünden süren davanın düşmesini istedi. Mahkeme zamanaşımını gerekçe göstererek davayı düşürdü. Duruşmayı takip edenler alkışlarla kararı protesto etti.

Kararın Erdoğan iktidarının dünya görüşü ve demokrasi anlayışı açısından şaşırtıcı olmadığını ifade eden Emek Partisi Milletvekili İskender Bayhan, “Türkiye’de faili meçhul cinayetlerin, katliamların ve kontgerilla cinayetlerinin aydınlatılması ve hesabının sorulması mücadele ile gerçekleşecektir. Laik, demokratik bir Türkiye için bütün gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” diyerek mücadele çağrısında bulundu.

DURUŞMAYA ÇOK SAYIDA KİŞİ KATILDI, SANIK KOLTUKLARI YİNE BOŞTU

Sivas'ta 2 Temmuz 1993 tarihinde Madımak Oteli'nde 33 kişinin yakılarak katledilmesinin üzerinden 30 yıl geçti. Bu nedenle katliamın firari sanıkları Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karakaş yönünden süren ve bugün Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada katılım yoğun oldu. Duruşmaya katliamda yakınlarını kaybeden aileler, Alevi dernekleri, sivil toplum örgütleri, sanatçılar; Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, İstanbul Milletvekili Celal Fırat, CHP Milletvekilleri Ali Mahir Başarır, Gökçe Gökçen, Orhan Sarıbal, Veli Ağbaba, Ulaş Karasu ve çok sayıda yurttaş katıldı.

"KARAMOLLAOĞLU DA ÇAĞRILMALI"

Duruşmada söz alan ve Madımak Katliamı'nda kardeşi Gülsüm Karababa'yı kaybeden Hüseyin Karababa, dönemin Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, dönemin valisi, jandarma komutanı, Emniyet Müdürü’nün dinlenmesini talep etti. Karababa, “30 seneden beri talepte bulunuyorum. Ben çocuğumu kaybetmişim. Bu Cumhuriyet tarihin kara lekesidir. Basit bir dava değildir. Devlet yargılanmalıdır. Almanya’dan bir kaç kaçakla olacak bir şey değil” dedi.

ALMANYA’YA GÖNDERİLEN DİLEKÇEDE SANIKLAR KORUNMUŞ

Avukat Hüsniye Şimşek, mahkeme başkanının Almanya olduğu belirtilen firari sanıkların iadesini isterken yazdığı dilekçe sanıkları koruduğuna yönelik olduğunu ifade etti. Dilekçede Aziz Nesin’in kitabına çok fazla vurgu yapıldığını söyleyen Şimşek, "Güvenlik görevlerini aklayacak cümleler kurmuşsunuz. Bütün kurumlar görevini yapmış gibi… Sayın mahkeme  o dilekçede zamanaşımı diyerek aslında kararını vermiştir. Bağımsız yargı adına bu bir lekedir” dedi.

İNSANLIĞA KARŞI SUÇ VURGUSU

Avukat Şenal Saruhan, “Sanıkların oturması gereken koltuklar 30 yıldır boş. O boşlukla ilgili olarak taleplerimizi söylemeye çalışıyoruz. Yazışmanızda iç hukuk türünden zamanaşımına vurgu var. Biz bununla daha önce karşılaştık. Adalet Bakanı yurtdışına yazdığı yazılarda bu tarz cümleler kullandı. Biz yıllardır diyoruz ki; ortada insanlığa karşı işlenmiş bir suç vardır. Bu sebeple zamanaşımı meselesini tartışmak yerine sanıkların iadesini talep ediyoruz. İç hukuka baktığımızda bu dava yıllardır farklı birçok heyetle yürüyor. Bu sanıkların iadesini yeniden isteyiniz. Bu sanıklar yargılanmalarına ilişkin her türlü delil var. Ceza zamanaşımı gündeme gelecektir. Siz önemli bir karar vereceksiniz. Önce vicdanınıza bakmanızı talep ederek sanıkların huzura getirilmesini, kaçak sayılmalarını dikkate alınarak karar verilmesini talep ediyoruz” dedi.

Avukat Ali Yılmaz da “Kaçaklık kararı ile tahkikata devam etmek gerekiyor. Zamanaşımı uyarısı olmadığı gibi  zamanaşımı konusuna hiç girmeden sanıkların daha ciddi bir şekilde aranması,kırmızı bültenlerin yenilenmesini, sanıkların cezalandırılmasını talep ediyoruz” dedi.

Avukat Hüsniye Şimşek de iki tane af ve yazışmalarda zamanaşımından bahsedilmesinin önemli bir şeyi çağrıştırdığına dikkat çekerek, "Siz bu kararı verirken birileri benzin torbalarını dolduruyor. Bu konuda yazılı beyan vermek istiyoruz. Bunun için ek süre istiyoruz. Bizim daha söyleyecek sözümüz var" dedi.

PSAKD: İLK DEFA SÖZ ALABİLDİK

PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe, 30 yıldır davaya müdahil olmak istediklerini fakat ilk defa konuşma fırsatı bulduklarını belirterek, “Tüm dünya sizden adalet bekliyor. İnsanlığa karşı işlenmiş suçların asla affı olmaz diye karar vermeniz bekleniyor. Bu kararı verirseniz tarihe geçersiniz. Bu adaleti geciktirdiğiniz için Suruç, 10 Ekim, Roboski Katliamı da oldu" diye konuştu.

SAVCI DAVANIN DÜŞMESİNİ İSTEDİ

Savcı mütalaasında yargılamayı sürüncemede bıraktığı gerekçesiyle avukatların ek süre taleplerinin ayrı ayrı reddini, 30 yıl olan olağanüstü zamanaşımı süresinin 2 Temmuz 2023'te dolduğunu söyleyerek firari sanıklar yönünden süren davanın düşmesini istedi.

MAHKEME, ZAMAN AŞIMI GEREKÇESİYLE DAVAYI DÜŞÜRDÜ

Sivas Katliamı'na ilişkin 3 firari sanığının yargılandığı davada mahkeme heyeti zaman aşımı gerekçesiyle davanın düşürülmesine karar verdi.

POLİS AÇIKLAMAYI ENGELLEDİ

Zamanaşımı kararının açıklanması, salonda büyük tepkiyle karşılandı. Kararı alkışlarla protesto eden aileler, duruşmanın sona ermesinin ardından Ankara Adliyesi’nin A kapısı önünde basın açıklaması yapmak istedi. Ancak polis açıklamayı engelleyerek D kapısına yönlendirmeye çalışmasına karşı oturma eylemine başlandı.

BAYHAN: ERDOĞAN İKTİDARININ DÜNYA GÖRÜŞÜ VE DEMOKRASİ ANLAYIŞI AÇISINDAN ŞAŞIRTICI DEĞİL

Cezasızlık kararına tepki gösteren Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, “Sivas Katliamının firari sanıklarının yargılandığı son davanın da zaman aşımı gerekçesiyle düşürülmesi, tek adam egemenliğindeki yargı düzeninin geldiği noktayı bir kez daha göstermiştir. Sivas Katliamı Türkiye tarihinde halka karşı işlenmiş suçlar arasında en vahşi olanlardan birisidir. İktidar bu katliamın sorumlularını yargılayıp cezalandırmayı değil, faillerini affedip katliamın üstünü örtmeyi tercih etmiştir” dedi.

Kararın Erdoğan iktidarının dünya görüşü ve demokrasi anlayışı açısından şaşırtıcı olmadığını ifade eden Bayhan, “Türkiye’de faili meçhul cinayetlerin, katliamların ve kontgerilla cinayetlerinin aydınlatılması ve hesabının sorulması mücadele ile gerçekleşecektir. Bu karar bunu bir kez daha teyit etmiştir. Laik, demokratik bir Türkiye için bütün gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” diyerek mücadele çağrısında bulundu.

TEPKİLER ORTAK: İNSANLIĞA KARŞI SUÇUN ZAMAN AŞIMI OLMAZ!

İnsanlığa karşı suçlarda zamanaşımı olmayacağını vurgulayan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ise “Ankara JİTEM davasından sonra şimdi de Madımak davası. Belli ki ‘gözbebeklerini’ korumaya devam ediyorlar” dedi.

Çok sayıda siyasi parti ve siyasetçi de yaptıkları paylaşımlarda karara tepki gösterdi. Açıklamalardaki ortak tepki İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olamayacağı görüşü ortaktı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "İnsanlık suçunun zaman aşımı olmaz. Bu karar adalet için Türk Milleti adına değil, tek bir kişinin isteği doğrultusunda verilmiştir. Buna karar denmez, olsa olsa suç ortaklığıdır!" paylaşımı yaptı.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi paylaşımında da insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olamayacağına dikkat çekildi: "Sivas Katliamı Davasında verilen zaman aşımı kararı, katilleri korumaya ve katliamı aklamaya dönük iktidarın siyasi tutumudur. İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı olmaz. Bu hukuksuzluğu kabul etmiyoruz. Katiller mutlaka hesap verecek."

Sol Parti ise "Şeriatçı yobazların katliamları da onları affedenlerin suçları da zaman aşımına uğramayacak." tepkisinde bulundu.

Karara sosyal medya hesabından tepki gösteren Anavatan Partisi Eski Genel Başkanı Nesrin Nas ise “Katliam suçunun zamanaşımı olur mu? Utanç üzerine utanç ekleyerek kendini medeniyetin dışına atacak, sonra eleştiriler karşısında öfkeden köpüreceksin. Hep beraber aynaya bakmanın zamanı gelmedi mi?” dedi.

                                                                        /././

Sivas Davası'nda hukukun iflası (Turan Eser-Birgün)

Dün Ankara Adliyesi 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Madımak katliamı sanığı üç firarinin yargılandığı Sivas Katliamı davasında, zamanaşımı gerekçe gösterilerek, insanlığa karşı işlenmiş suç davasının düşmesi yönünde karar verildi.

Firari sanıklar Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karakaş hakkında devam eden dava, insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirilmedi. Dava sanıklar lehine zaman aşımına uğratıldı.

Oysa insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olamayacağına dair evrensel hukuk ilkesi mevcut iken, Türk Ceza Kanunu’nda bu ilkeye uygun olarak yer alan düzenleme yok sayılarak, katliamın firari sanıkları zaman aşımından yararlandırılması, hukukun iflası niteliğindedir.

Daha davanın başında yoğun polis ablukası ile başlamasının kendisi, verilecek kararın ön mesajı niteliğindeydi. Madımak katliamında otel önünde olmayan güvenlik güçlerinin, adalet aranan yerde barikat kurması manidar değil mi?

Ailelerin, mağdurların ve Alevi kurumlarının “katilleri bulun ve yargılayın” ve “Adalet istiyoruz” talebini yargı duymazdan gelmesi, davaların genişletilerek sürdürülmesi talebinin reddedilmesi önceden verilmiş hükmün tebliği edilme gösterisinden başka bir şey değildi.

Sanıklara Mükafat Hükmü 30 Yıl Önce Verilmişti

30 yıl önce milyonların gözü önünde insanlar yakıldı. O gün tüm televizyonlar insanların yakılışını canlı canlı yayınladı. Milyonlarca insan Madımak katliamını yani insanlığa karşı vahşice işlenmiş din milliyetçiliği ekseninde ve devlet desteğiyle örgütlenmiş bu katliamı izledi.

Devlette kendisinin desteklediği, katilleri kolladığı bu katliamı olduğu yerden izledi, müdahale etmedi ve ettirmedi!

Yıllar geçti…

İktidarlar Sivas davasını uluslararası hukukun benimsediği insanlığa karşı suçlar ilkesi çerçevesinde araştırmayı ve buna göre yargılamaya yanaşmadı. AKP iktidarının adalet anlayışı, Alevilerin "insanlık suçunda zaman aşımı olmaz" talebiyle açtığı davaya, kendi vesayetindeki yargıya "Sivas katliamı insanlık suçu değildir, zaman aşımı vardır" diyerek cevap verdirdi ve AKP hükümeti ise "hayırlı olmuştur" diyerek karşıladı.

Ne yazık ki, devlet bu insanlık suçu katliam karşısında özür dahi dilemedi. Hatta Madımak Katliamını gerçekleştirenlerin birçoğunu tutuklamadılar. Serbestçe ortalıkta dolaşmasına, kamu hizmeti almasına, yurt dışına kaçmasına göz yumuldu.

O zifiri karanlık günde ve kara dumanlar içinde ülkemizin aydınları, şairleri, ozanları, sanatçıları, ressamları, siyasileri, kadınları ve çocukları öldüren firarilerin davasını zaman aşımına uğrattılar.

Siyasal İslamcı Milli Görüş geleneği ve gömleği giymiş AKP'liler, insanlığa yönelik suç olan bu katliam mağdurlarına karşı katillerin avukatlığını üstlenmişlerdir!

İnsanlık suçunun hem avukatı hem savcısı ve hâkimi olmuştular. Katliamdan yana tutum almışlardı ve 21 yıllık iktidarları boyunca, katliamcılar lehine gereğini yaptılar; insanlık suçu katliamı zaman aşımına uğrattılar. Katliamın sanıklarını savunan avukatları bakan, milletvekili, belediye başkanı ve bürokrat yaparak mükâfatlandıralar.

Madımak sanıklarını özel kararnamelerle “hasta” bahanesiyle serbest bıraktılar.

Madımak otelinde on yedi kadın ve on altı erkek yakıldı. Madımak bir kadın katliamıdır. Çocuk katliamıdır! İnsana, sanata, kültüre, düşünceye ve inanca yönelik bir katliamdı.

Şeyhülislam Ebu Suud, Yavuz Selim, İblisi Bitlisi ve Necip Fazıl gibi "Kızılbaşların katli vacip" geleneğini savunanların referanslarıyla siyaset yapan AKP hükümeti, Sivas katliamında mağdurların adalete erişim hakkını değil, katli vacip fetvaları yerine getiren Madımak katillerini savundular ve korudular.

12 Eylül darbesi gibi Sivas Madımak katliamı da siyasal İslam'ın iktidarına yol açan tarihsel dönüm noktalarıdır. O zifiri karanlık yangın içinde 33 insan can verirken, siyasal İslamcılar iktidarlarını kurmanın planı ve inşa edecekleri mezhepçi rejimin hesabını yapıyorlardı.

Dillerinde Tekbir, yüreklerinde nefret tohumu, ellerinde benzin bidonuyla insan yakmaya koşuyorlardı. Siyasal İslamcılık farklı inançları, kültürleri, kimlikleri bir zenginlik değil, tehdit olarak görmeye devam etmiştir.  

Şeriatçıların insanlık suçu katliamı Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kamuoyu vicdanında ve hukuk sisteminde adaleti sağlamak yerine, hukuku yok sayan, hukuk dışılığı ve siyasal İslamcılık lehine diyet ödeyen ideolojik tercihte bulundu!

Dolayısıyla dünkü karar; Sivas davasının sanıklarına verilen bir mükâfattı. İnsanlığa karşı suçları zaman aşımına uğratılması bir “minnet borcu” ödemesi idi. 

Sivas mağdurları ve Alevi kurumları 30 yıldır onurlu bir hukuk ve adalet arayışı için mücadele vermiştir. Hukuk ve adalet mücadelesinde devletin ve hukuk sisteminin yanlarında ve tarafsız olmadığını biliyorlardı.

Sivas davasını siyasal İslamcı iktidar kazanmış gibi görünüyor. Oysa toplumsal vicdanda kaybetmiştir. Unutulmamalı ki, dün Ankara’da verilen skandal ve evrensel hukuk dışı ideolojik karar, Sivas mağdurları, Alevi hareketi ve toplumsal vicdan açısından yok hükmündedir. Ne kaybedilmiş bir dava vardır ne sonucuna biat edilecek hukuksal karar.

Yani hukuk mücadelesinin sonu değil ve adalet arayışı mücadelesi de zaafa uğramamıştır. 30 yıldır süren hak temelli adalet mücadelesi, dün insanlığa karşı suçlara zaman aşımı veren hukuk dışı karar ile daha da güçlü ve genişleyen bir mücadeleye yol açacaktır.

Kim ne karar verirse versin, vicdanlarda zaman aşımı olmayacak, yüreklerdeki yangını söndürmeyecek.

#unutMADIMAKlımda

#Madımakiçinadalet

#insanlıksuçundazamanaşımıolmaz

                                                                  /././

Sivas Katliamı'nda zamanaşımı kararına tepkiler büyüyor: Bu dava mahşere  kalmayacak (Birgün) 
Madımak Katliamı davasının zamanaşımından düşürülmesine tepkiler sürüyor. Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe, "Bu dava mahşere kalmayacak" derken KESK, "Madımak faillerini birer birer "ak"layan iktidar davayı kapatsa da biz kapatmıyoruz" sözlerine yer verdi.

Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe, 3 firarı sanık yönünden devam eden Madımak katliamı davasının zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine tepki gösterdi. 

Firari sanıklar Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karataş yönünden devam eden Madımak katliamı davasının, zaman aşımı süresinin 2 Temmuz'da dolmasının ardından ilk duruşması bugün Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Mahkeme, davanın zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine karar verdi.

Sanatçı Erdal Erzincan, CHP kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, CHP İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili Celal Fırat, EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca da duruşmayı takip etti.

Savcı, soruşturmanın genişletilmesine yönelik taleplerinin, ek süre taleplerinin reddine ve davanın zaman aşımı nedeniyle düşürülmesi yönünde mütalaa verdi. Kararını açıklamadan önce kolluğun salonda güvenlik almasını isteyen mahkeme, davanın zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine karar verdi. 

Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe, kararın ardından Ankara Adliyesi önünde açıklama yaptı. Erçe, "30 yıldır devam eden adalet arayışımıza bugün kaldığımız yerden devam ediyoruz. Az önce içeride verilen karar hepimizin hukukçularımızın onca ısrarına rağmen her türlü uluslararası anlaşmaya, her türlü evrensel hukuk normlarına rağmen ne yazık ki yukarıdan aldıkları emirleri uygulamak adına zaman aşımı kararıyla sonuçlandı. Onlar açısından bu karar bir şey ifade ediyor olabilir. İçeride de söyledim, bu kararla mahkeme heyeti bundan sonra halkın vicdanında yargılanacakların yerinde saf tutmuştur" dedi. 

"AKP HÜKÜMETİ, KATLİAMLA İLGİLİ KİMİN YANINDA OLDUĞUNU DEFALARCA TEYİT ETTİ"

Zaman aşımı kararına tepki gösteren Erçe, "Bu devlet ve bugüne kadar gelmiş geçmiş hükümetler ve 21 yıldır da AKP hükümeti zaten katliamla ilgili kimin yanında olduğunu defalarca teyit etti. En son bugünkü mahkemenin kararını da etkilemek için geçen hafta katillerden birini daha affettiler. En başından beri zaten hükümet, katillerden ve katliamcılardan yana olduğunu defalarca vurgulamıştır. Katliamda bizzat rol oynayan, katliamın arka planında gerçek sorumluları mahkeme önüne çıkarmayarak bu tavrını ortaya koymuştur" diye konuştu. 

"İÇERİDEKİLERİ DE SEÇİMDEN ÖNCE GERİCİ, IRKÇI, FAŞİST, ŞERİATÇI ÖRGÜTLERE VERDİKLERİ SÖZÜN GEREĞİ OLARAK KATİLLERİ BIRAKMAYA BAŞLAMIŞLARDI"

Erçe, "Katillerin kaçmasını bizzat tertipleyerek kimin, neyin yanında yer aldıklarını ispatlamışlardır. Katilleri kaçırtmışlardır. Yetmez, içeridekileri de seçimden önce gerici, ırkçı, faşist, şeriatçı örgütlere verdikleri sözün gereği olarak katilleri bırakmaya başlamışlardır. Bu nedenle safları bellidir. Onlar katillerden ve katliamcılardan yanadırlar. Biz ise her şeye rağmen binlerce zulme uğramış olsak da bir kez daha zalim olmamayı düstur edinenler olarak söylüyorum, her şeye rağmen barıştan, kardeşlikten yana tavır aldık, ama bu saatten sonra saflarımız daha net olacak. Kiminle barışacağımıza, kiminle görüşeceğimize biz karar vereceğiz. Bu dava biz bitti demeden bitmeyecek" diyerek mücadelelerine devam edeceklerini ifade etti. 

"HEPSİ ÖRGÜTLÜ BİR BİÇİMDE KAÇIRILDILAR"

Avukat Şenal Sarıhan, “2 Temmuz 1993’ten bu yana yanmakta olan bir ateş var. Bu ateşin söndürülebileceği yer neresi olabilirdi? Biz hangi güçlere sahibiz? Bizim için sadece adalet aramak vardı. Adaleti aramak için hem bu şenliği düzenlemiş olan Pir Sultan Abdal Derneği, diğer Alevi örgütler, aynı zamanda demokratik kitle örgütlerimizle, ailelerimizle hep birlikte bir hukuk mücadelesine girdik. Bu mücadele aslında başladığı gün de kaybedilmiş bir mücadeleydi. Çünkü polisin tutanaklarına göre 15 bin kişinin katıldığı eylemde gözaltına alınan, yargı önüne getirilen ancak 150 kişi oldu. Bu kişilerden 125 hakkında o dönemde olan idam ceza verildi. İdam cezası kalktı, müebbet döndü cezaları. Cezaların önemli bir bölümü ne yazık ki infaz edilemedi. Hepsi örgütlü bir biçimde kaçırıldılar” dedi. 

"BÜTÜN YOLLARI DENEMEKTE KARARLIYIZ"

Sarıhan, “Hukuk mücadelemizin sonunda değiliz. İstinaf hakkımızı, temyiz hakkımızı onlar reddedilirse Anayasa Mahkemesi’ni ve İnsan Hakları Mahkemesi’ni, bütün yolları denemekte kararlıyız. Çünkü biz şunu öğrendik. Yenilgi gibi görünen, kaybedilmiş gibi görünen alanlardan aslında büyük kazanımlar çıkıyor. O kazanım, mücadele etme ve direnme kararlılığıdır. Hepimize geçmiş olsun demeyeceğim, hepimize yeni mücadele için güç olsun bu karar” diye konuştu.

KESK: İNSANLIK SUÇLARINDA ZAMAN AŞIMI OLMAZ

Alınan karara tepki gösteren KESK, "Sivas Katliamı davasında zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın düşürülmesine karar verildi. İnsanlık suçlarında zaman aşımı olmaz! Madımak faillerini birer birer "ak"layan iktidar davayı kapatsa da biz kapatmıyoruz. 33 canımızı unutmadık, unutturmayacağız" dedi.

Akkuyu'da işçileri zehirleyen yemek firmasını kimler besliyor? + Akkuyu Nükleer Santrali'nde en az 1500 işçi yemekten zehirlendi (soL-Özel)


 Akkuyu'da işçileri zehirleyen yemek firmasını kimler besliyor? (Özkan Öztaş-   soL/Özel)

Akkuyu'da 1500 işçi yediği yemekten zehirlenmiş, rahatsızlanan işçilerin hastanede ve şantiyedeki görüntüleri yayınlanmıştı. Sürekli şikayet alan firmanın iktidarla olan ilişkisi dikkat çekiyor.

Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşaatında çalışan en az 1500 işçi yedikleri yemekten dolayı zehirlenmiş, işçilerin şantiyede ve hastanedeki görüntüleri gündem olmuştu. 

Uzun zamandır yemeklerin kalitesinden ve hijyeninden şikayetçi olduklarını ifade eden işçiler, yemeklerden sürekli yabancı malzemelerin çıktığını, uzun kuyrukların oluştuğunu ve yemeklerin hijyenik olmadığını belirtiyor. İşçiler şirketin sosyal medya hesabına yazdıkları yorumlarda "Kıymalı yemeklerden kemik çıkıyor, Yeşil fasulye yemeği yaprağıyla servis ediliyor, bir sürü şikayet var ama nasıl bir torpil işliyorsa kimse müdahale etmiyor, sorun aynı şekilde devam ediyor, Akkuyu'da binlerce işçinin ahını alıyorsunuz" ifadeleri yer alıyor.

Korona günlerinde dahi yemekhanede sosyal mesafe kuralı uygulamamasıyla gündem olan firmanın sicili kabarık.

Akkuyu'da işçilere yemek veren Taner Yemek firmasının aldığı ihalelere ve şirketlere bakınca AKP'ye yakınlığıyla bilinen şirketler ve devlet kurumları dikkat çekiyor. Akkuyu'da işçilerin zehirlenmesine sebep olan ve sürekli şikayetler alan şirkete servis edilen ihaleler gözden kaçmıyor.

İşte firmanın aldığı ihaleler

Taner Yemek firmasının kendi sitesinde duyurduğu ve yemek verdiği kurumlar ile firmalar arasında kamu kurum ve kuruluşları da yer alıyor. 

Firmanın birlikte çalıştığı ya da daha önce çalıştığı aynı zamanda referans gösterdiği kamu kurumları arasında Kredi ve Yurtlar Kurumu, Milli Savunma Bakanlığı ve Ankara Büyükşehir Belediyesi Belbeton A.Ş dikkat çekiyor. Akkuyu'daki zehirlenme vakasından sonra akıllara öğrenci yemekhanelerinde ve bazı askeri kışlalardaki zehirlenme vakaları ile arasında bir ilişki olup olmadığı ya da bu konuda şirketin herhangi bir yaptırımla karşılaşıp karşılaşmadığı soruları geliyor. 

                        Firmanın kendi sitesinde duyurduğu referansların bazıları

AKP'li şirketlerden firmaya 'tabakta ihaleler'

Firmanın internet sitesinde şirket politikaları bölümünde yaptığı duyuruda "Müşteri memnuniyetine her zaman en üst seviyede değer verecekleri, yasal şartlara uyacakları, ISO 22000:2018 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemine uygun hareket ettikleri" gibi ifade yer alsa da firmanın Akkuyu'daki sicili kabarık. Yemek konusunda sürekli sorun yaşadıklarını ifade eden işçiler sorunlarını aktaracak yetkili bulamadıklarını söylerken şirketin aldığı ihaleler ise masaya tabakta servis cinsinden. 

IC Holding, AKP'nin elektrik ihalelerini hediye ettiği Türkerler Holding, yine AKP desteğiyle aldığı ihalelerle bilinen Sinpaş GYO, depremden sonra birçok yapı ihalesini alan ve yönetiminde AKP'li isimlerin yer aldığı Sur Yapı, Akkuyu'da işçilerin zehirlenmesine sebep olan Taner Yemek firmasının birlikte çalıştığı firmalar arasında yer alıyor.

Buna benzer şekilde AKP ile ilişkileri güçlü olan, doğrudan ihale alan, zaman zaman vergi borçları silinen ya da geçmişte "FETÖ" ile ilişkisi olduğu bilinen şirketlerden Limak, Kalyon, Ak Yapı, Dumankaya, Kuzu Grup, Mustafa Ekşi, Çelikler Holding gibi firmalar öne çıkıyor. 

Kamu kurumlarından ve AKP'ye yakın şirketlerden aldığı ihalelerle dikkat çeken Taner Yemek'in Akkuyu'da işçilerin zehirlenmesinden sonra bir yaptırıma uğrayıp uğramayacağı ise ilerleyen günlerde belli olacak.

Rus şirketten açıklama: Yemek hizmetlerini Türk taşeronlar yapıyor

Öte yandan işçilerin yemekten zehirlenmesine ilişkin dün Rus şirket Akkuyu Nükleer AŞ'den de bir açıklama yapılmış ve şirket "Tesisteki yemek hizmetleri Türk taşeron firmaları tarafından yapılmaktadır" diyerek sorumluluğun taşeronlarda olduğunu öne sürmüştü. Öte yandan şirket inşaat sahasında sağlık personelinin gıda denetimi için fazla mesai yapmasının uygun görüldüğünü duyurmuştu.

Şirketin açıklamasında ilk tıbbi müdahalenin yapıldığı işçi sayısı 925 olarak belirtilmiş ve 126 işçinin Silifke Devlet Hastanesi'ne yönlendirildiği kaydedilmişti.

                                                                       /././

 Akkuyu Nükleer Santrali'nde en az 1500 işçi yemekten zehirlendi (soL-Özel) 

Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında çalışan en az 1500 işçi yedikleri yemekten zehirlendi.

Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre; Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında çalışan en az 1500 işçi yemekten zehirlendi. Alınan bilgilere göre, dün öğle saatlerinde verilen tavuk yemeği ardından zehirlenen işçilerden yaklaşık 250 kişinin Silifke Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığı öğrenildi.

250 işçinin hastanede tedavi altına alındığı öğrenilirken, geri kalan işçilerin çevre ilçelerde bulunan hastanelere kaldırıldığı bilgisi alındı.

Yoğunluk bahane edildi, işçiler tekrar şantiyeye gönderildi

soL'a konuşan işçiler, "Yoğunluk bahane edilerek tekrar şantiyeye gönderildik. Herkes geri dönüyor. Tedavi edilebilenler tedavi edildi. Edilemeyenler kaldı. Herkesi kendi durumlarına bırakmış oldular" dedi.

(soL-Özel)



14 Eylül 2023 Perşembe

KISA GÜNDEM BAŞLIKLARI - 14 EYLÜL 2023 -



 Türkiye'nin 'kara'sı: Madenciye hep ölmek mi düşer?(soL) 

TTK Armutçuk Müessesi'nde 1 madenci yaşamını yitirdi, 6 madenci yaralı olarak kurtarıldı. Kurumun faaliyet raporu içler acısı tabloyu gösteriyor. Ülkede madenci ölümleri göz göre göre geliyor. (https://haber.sol.org.tr/haber/turkiyenin-karasi-madenciye-hep-olmek-mi-duser-384173)

 Ekonomik krizin emekliler üzerindeki etkisi ağırlaştı, iktidar tepkisiz: Borç  listesiyle intihar (Sefa Uyar-Cumhuriyet) 

78 yaşındaki Kasım Özkan arkasında “borçlarımı ödeyin” notu bıraktı. CHP’li Cevdet Akay, “Bu iktidarın suçu” dedi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/ekonomik-krizin-emekliler-uzerindeki-etkisi-agirlasti-iktidar-tepkisiz-borc-listesiyle-intihar-2119056

 AKP’liler yine kendi midelerine çalıştı: Gurmeler için 4,5 milyon TL (Mustafa Bildircin-Birgün) 

Yoksul mahallelerdeki öğrencilerin okula ulaşım sorununu çözmeyen AKP’li Fatma Şahin’in idaresindeki Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Gastronomi Festivali için 4,5 milyon TL harcadı. Muhalefet tepki gösterdi.

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin Gastronomi Festivali için ödediği para belli oldu. Festival kapsamında, “Gurme misafirlere” özel yemek planlayan belediyenin kasasından 4,5 milyon TL çıktığı belirlendi. AKP’li Fatma Şahin idaresindeki belediye, 16-24 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek Gastronomi Festivali için 11 Ağustos’ta ihale düzenledi. (ÖZEL HEDİYELER HAZIRLANDI) Belediyenin 7 milyon 178 bin 794 TL’lik maliyet hesabı çıkardığı festivalin ihalesi, 4 milyon 557 bin TL’yle sonuçlandı. Belediye ile “Ankatur Organizasyon” isimli şirket arasında 8 Eylül’de sözleşme imzalandı. Festival için İstanbul Boğazı'nda tanıtım yapan belediye, etkinliğe yurtiçi ve yurtdışından katılacak konukların uçak biletlerini karşılayacak. Konuklar üç ila beş yıldızlı otellerde konaklayacak. Festival için altı tane sosyal medya tanıtım filmi çektirilecek. Festivale yönelik ihale dosyasından edinilen bilgiye göre, belediye konuklar için özel hediyeler de hazırladı. Festivale katılan sanatçılara yöresel kumaştan kravat, şal ve fular diktirildi. Konuklara birinci sınıf restoranlarda yöresel kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği yedirilecek. Şahinbey Belediyesi Meclisi'nin CHP'li üyesi Hasan Şencan, belediyenin harcamalarına tepki gösterdi.  Şencan, kentin arka mahallelerindeki öğrencilerin yol ve ulaşım olmadığı için okullarına kilometrelerce yürüyerek ulaşabildiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Gaziantep’te yaşamak artık, ‘Survivor gibi’ oldu. Yurttaşlar akşam eve sağ salim ulaşınca şükür ediyor. Çocuklarımızın zorlu yollardan geçip okula gitmeleri gerçekten Cumhuriyet’in 100’üncü yılına yakışmıyor. Fatma Hanım’ın bir an önce hayal dünyasından çıkıp, gerçek hayat ile yüzleşmesi gerekiyor. Zengin çocuklarının yolu altın varaklı, yoksul çocukların yolu dağ yolu olmuş. Bu düzen bir gün bitecek, bekliyoruz.”


 KKM'de zorunlu karşılık oranı yükseltildi (soL) 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ'i Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre, Kur Korumalı Mevduatların zorunlu karşılık oranı vadeye göre farklılaştırılırken, KKM'nin yoğunlaştığı 6 aya kadar vadelinin zorunlu karşılık oranı 10 puan artırılarak yüzde 25’e yükseltildi. TL vadeli mevduata geçişi teşvik eden bir adım olarak, 6 aya kadar (6 ay dahil) vadeli Kur Korumalı Mevduatlar için zorunlu karşılık oranı yüzde 25'e çıkarıldı. 1 yıla kadar vadeli ve 1 yıl ve daha uzun vadeli olanlar için zorunlu karşılık oranı ise yüzde 5 olarak belirlendi.  Daha önce kur korumalı hesaplarda zorunlu karşılık tesis etme yükümlülüğü tüm vadeler için yüzde 15'ti. AA'nın haberine göre böylece piyasada oluşan TL likidite fazlası, zorunlu karşılık oran artışıyla sistemden çekilmeye devam edilecek. Aynı zamanda TL vadeli mevduatlar desteklenirken, KKM'de uzun vade öne çıkarılacak. TCMB Para Politikası Kurulu'nun 24 Ağustos 2023 tarihli kararıyla faiz artırımının yanı sıra parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararlarının alınmaya devam edileceği belirtilmişti.

 Merkez Bankası reeskont kredisi limitini yükseltti (soL) 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), ihracatçılara günlük reeskont kredisi limitinin 3 milyar TL'ye yükseltildiğini açıkladı. Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamada; 25 Temmuz 2023 tarihli duyuruda günlük ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredisi limitinin 300 milyon liradan 1,5 milyar liraya yükseltildiği hatırlatılarak, Seçici kredi kullanımını ve ihracatçıların finansmana erişimini desteklemek amacıyla günlük limitin 1,5 milyar liradan 3 milyar liraya yükseltilmesine karar verilmiştirdenildi. Açıklamada, reeskont kredilerinin kullandırılmasında KOBİ payının artırılmasına ve ihracat performansının dikkate alınmasına devam edileceği aktarıldı.

 Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raporu kabul edildi: 'Bu şartlarda üyelik süreci devam edemez' (soL) 

Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Sánchez Amor’un hazırladığı ve AP Dışişleri Komisyonu’nda kabul edilen Türkiye raporu, AP Genel Kurulu'nda 18'e karşı 434 oyla kabul edildi. Rapora ilişkin yapılan açıklamada, “AP üyeleri, Türk hükümeti yönünü değiştirmedikçe, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) katılım sürecinin mevcut koşullar altında devam edemeyeceğini belirtmektedir. Türk hükümetini, AB'yi ve üye devletleri mevcut açmazı kırmaya ve daha yakın bir ortaklığa doğru ilerlemeye çağıran AP üyeleri, AB-Türkiye ilişkileri için paralel ve gerçekçi bir çerçeve bulunmasını önermekte ve Komisyon'u olası formatlar üzerinde çalışmaya çağırmaktadır” ifadelerine yer verildi.

 Hanefi Avcı ve Sabri Uzun’un rütbeleri iade edildi (soL) 

Gülen cemaatinin hâlâ AKP’nin müttefiki olduğu dönemde cemaatin faaliyetlerine ilişkin birer kitap yazmış olan iki eski emniyet müdürü Hanefi Avcı ve Sabri Uzun, rütbelerini geri aldı. Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı döneminde, geçtiğimiz yıl haziran ayında iki eski polisin ayrı ayrı soruşturmalar neticesinde rütbeleri sökülmüş, emeklilik hakları ellerinden alınmıştı. İki polis de kararı yargıya taşımış, yargı, polisler lehine karar verip kararı İçişleri Bakanlığı’na tebliğ etmişti. Ancak Soylu döneminde bu kararlar uygulanmıyordu. Duvar’dan Can Bursalı’nın haberine göre Ali Yerlikaya’nın bakan olmasının ardından bu kararlar işleme konmaya başlandı. Uzun ve Avcı'nın rütbeleri, beylik silahları ve Emniyet Genel Müdürlüğü'ne ait binalara giriş hakları geri verildi.

 Zülal Kalkandelen hakkında, çocukların tarikat kampına gönderilmesiyle ilgili yazısı nedeniyle soruşturma (soL) 

Cumhuriyet yazarı Zülal Kalkandelen hakkında, 4 Ağustos 2023 tarihinde yayımlanan, devlet koruması altındaki çocukların Nur Cemaati’nin bir kolu olan Suffa Vakfı'na ait bir tarikat kampına yollanmasıyla ilgili yazısı nedeniyle soruşturma başlatıldı. Çocukların tarikat kampına yollanması, ilk olarak soL tarafından gündeme getirilmişti. Kalkandelen, hakkında soruşturma açıldığını sosyal medya hesabından şöyle duyurdu: "Bu yazımla ilgili olarak hakkımda soruşturma başlatılmış! Yazıya kaynak olan haber ilk olarak soL Haber Portalı'nda yayımlandı ve çok ses getirdiğinden medyada yaygın olarak yer aldı. Bana soruşturma açılması ilginç!


 Diyanet örgün eğitime el attı: Öğrenciler için dini eğitim merkezleri açılacak  (BURCU GÜNÜŞEN-soL/ÖZEL) 

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görev alanını genişleten yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlandı. Yeni yönetmeliğe göre Diyanet örgün eğitime devam eden öğrenciler için Kuran eğitim merkezleri açacak. (https://haber.sol.org.tr/haber/diyanet-orgun-egitime-el-atti-ogrenciler-icin-dini-egitim-merkezleri-acilacak-384196)

 Ders kitaplarında dini yönlendirme (Kayhan AYHAN-Birgün) 


Okullarda öğrencilere dağıtılan ders kitaplarında dini içerikler ve ayrımcı uygulamaları içeren görseller yer aldı. Bunun dindar ve kindar nesil yetiştirme amacı taşıdığını belirten eğitimciler "Çocuklara kötülük yapılıyor” dedi.

Son dönemde ÇEDES gibi projelerle imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu hocalarını okulları sokmaya çalışan AKP iktidarının eğitimde gerici uygulamaları ders kitaplarına da yansıdı. İlk, ortaokul öğrencilerine dağıtılan kitaplarda dini içerikler ve ayrımcı görseller yer aldı.

İlkokul ikinci sınıf kitaplarda, oruç, ramazan, kandil, dini bayramlar gibi konular görsellerle anlatıldı. Öğrencilere bayram günü aileleri ile namaza gitme çağrısı yapıldı. İlkokullarda din kültürü eğitimi 4. sınıfta başlarken, 2. sınıf hayat bilgisi kitabı arasına konulan konularda dini içeriklerin yer alması velilerin tepkisini çekti.

LAİKLİĞE AYKIRI

Veliler, 7 yaşındaki çocuklara okutulan kitaplarda dini içeriklerin bu kadar fazla olması ve din kültürü dersinde olan içeriklerin hayat bilgisi kitabına eklenmesini eleştirdi. Eğitimciler ise kitapta yer alan ifadelerin laikliğe aykırı olduğuna vurgu yaptı.

Yine aynı kitapta aile arasında ütü yapmak, sofrayı toplamak, yemek yapmak, tamirat yapmak gibi işlerin bölüştürülmesi cinsiyet ayrımcılığı yorumlarına neden oldu. Yurttaşlar, “Küçücük çocuklara hayat bilgisi diyerek bunlar mı öğretiliyor? Bu şekilde yetişen bir nesilden ne beklenir ki?” dedi.

TARİKATA ÖZENDİRME

7. sınıf Türkçe ders kitabı içerisinde ise Refik Halit Karay’ın Eskici yazısı içerisinde çarşaflı ve sarıklı insanlara yer verilmesi dikkat çekti.

Bir Türkçe öğretmeni söz konusu görsellerlerle yansıtılanın islami giyime özendirme olduğunu kaydetti. Öğretmen “Türkiye’deki kapalı vatandaş giyimi değil bu. Bildiğiniz tarikat giyimi ve tarikata özendirme” yorumunda bulundu.

CUMHURİYET KARŞITLIĞI

Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay, eğitim bilimi açısından kitaplarda kullanılan görsellerin normal olmadığını belirterek, "AKP iktidarının yapmak istediği sadece eğitim biliminde kendi nesillerini yetiştireceği bir düzen değil aynı zamanda Cumhuriyet karşıtlığının bir dışa vurumu. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’da tarif edildiği üzere laik bir ülke. Eğitim bunun üzerine kurulu. Ancak çocuk yaştaki öğrencilere bu tarz görseller ve içeriklerin gösterilmesi aleni bir şekilde istedikleri gibi bir nesil yetiştirmeye yönelik. Toplumda kadının ve erkeğin rollerini çocuk yaşta kafalarına sabitlemek için yapılan bir şey bu. Kadın genel olarak erkeğin arkasında hizmet eden olarak tanımlanırken, erkeğin de evin reisi olarak temsil edildiğini görüyoruz. Bu şekilde eğitim alan bireylere çocuk yaşta şekil vermek amaçlanıyor. Burada yemeğe oturduğunda herkes duayla başlamalı kadın örtünmeli dede de de sakal bırakıp takke takmalı gibi çocuğu küçük yaşta yönlendirmek ve dönüştürmek istiyorlar. İstedikleri çocukları dindar ve kindar nesile dönüştürmek. Bu durum Cumhuriyetin kuruluş felsefesine aykırı” diye konuştu.

ÖĞRETMENE GÖREV

Kitaplarda yer alan görsel ve yazıların açıkça yasalara da aykırı olduğun kaydeden Özbay şu ifadeleri kullandı:  "Ancak insanların hukukla çözüm alma inancı kalmadı. Bütün aydın ve ilerici öğretmenlerimize önemli bir görev düşüyor. Veliler de çocuklarını daha fazla kaynakları okuması için desteklemeli. Çocukları maruz kaldığı bu kötülükten gericilikten kurtarmak bizlere düşüyor."


 OECD raporu: Türkiye eğitime yatırımda sondan 3. sırada (soL) 

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) yayımladığı yeni rapora göre, Türkiye üst orta eğitim (lise) harcamalarında 40 ülke arasında 38. sırada. DW Türkçe'nin haberine göre OECD raporunda Kolombiya, Meksika ve Türkiye'nin öğrenci başına yıllık 5 bin dolardan az harcama yaptığı buna karşılık Lüksemburg'un yaptığı harcamanın hemen hemen 25 bin dolar seviyesinde olduğu ifade edildi. OECD ülkelerinde öğrenci başına yapılan yıllık harcamanın ortalaması, genel üst orta öğretimde ortalama 11 bin 400 dolar, meslek liselerinde ise 13 bin 200 dolar seviyesinde. İlk ve ortaöğretim, OECD ülkelerinin birçoğunda zorunlu. Her bir öğrenci için 6 ile 15 yaş arasında yapılan harcamanın OECD ortalaması 112 bin dolar. Avusturya, Danimarka, İzlanda, Lüksemburg ve Norveç'in bu yıllarda öğrenci başına yaptığı yıllık harcama 150 bin doları geçerken, bu meblağ Kolombiya, Romanya ve Türkiye’de ise 50 bin doların altında. Raporda, OECD ülkelerinde ilk ve ortaöğretimin finansmanında hükümetlerin önemli rol oynadığına dikkat çekildi. 2020'de ilk ve ortaöğretimde özel finansman payının yüzde 9 civarında olduğu Türkiye'de ise bu oranın yüzde 20’yi geçtiği kaydedildi.(Lise diplomasına sahip olanların oranı arttı) OECD, lise diplomasını "işgücü piyasasına başarılı bir biçimde dahil olmak için asgari şart" olarak değerlendiriyor. OECD ülkelerinde 25-34 yaş grubunda bulunanların yüzde 14'ü lise mezunu değil. OECD raporunda bu yaş grubunda lise eğitimine sahip olmayanların oranını düşürmede Türkiye, Portekiz ile birlikte başarılı olan iki ülkeden biri olarak gösterildi. 2022'de Türkiye'de 25-34 yaş grubunda lise diploması olmayanların oranı yüzde 15'e geriledi. Lise diploması olmayanların oranındaki düşüş, kadınlar özelinde daha da büyük oldu. OECD raporuna göre, Türkiye'de 2015'te 25-34 yaş grubundaki kadınların yüzde 52'si lise diplomasına sahip değilken 2022'de bu oran yüzde 34'e geriledi.(Ne eğitimde ne işte olanların oranı yüksek) Türkiye eğitim hayatından çalışma hayatına geçişte de, "Bir Bakışta Eğitim 2023" başlıklı raporda olumsuz bir görünüm sergiledi. 18-24 yaş grubunda, ne eğitimde ne de iş hayatında olanların oranı, Türkiye'de diğer birçok OECD ülkesine kıyasla yüksek. OECD ülkelerinde bu ortalama yüzde 15 civarındayken Şili, Kolombiya, Çek Cumhuriyeti, Türkiye ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nde söz konusu gençlerin payı yüzde 25'ler seviyesine çıkıyor. Türkiye'de ne eğitim ne de iş hayatında olanların oranı, 25-29 yaş grubunda da bir hayli yüksek. Lise diplomasına sahip oldukları halde eğitime devam etmeyen ama çalışma hayatına da dahil olmayanların toplama oranı yüzde 33,3

 BİST KAP'a bildirdi: Ebebek hisselerine tedbir kararı (Cumhuriyet) 

Ebebek hisse payları, halka arzdan sonra bir haftada yüzde 60 yükseldi. Borsa İstanbul'dan KAP'a yapılan açıklamada Ebebek hisselerinin paylarına 13 Ekim seans sonuna kadar açığa satış ve kredili işlem yasağı getirildi. Öte yandan 5 hissenin tedbir kapsamına daha alındığı açıklandı. İşte o hisseler...(https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/bist-kapa-bildirdi-ebebek-hisselerine-tedbir-karari-2119126)

 10 yıl sonra gelen karar... Avukat Doğan Erkan: Gezi yargılanamaz (Sefa Uyar-Cumhuriyet) 

Ankara’da, 2 Haziran 2013’te Gezi Parkı eylemlerine katılan 600’ün üzerindeki yurttaşın gözaltına alınmasına ilişkin 2018’de açılan davada karar, 5 yıl sonra çıktı. 62 sanığın tamamı polise direnme suçundan beraat etti. 19 sanık ise “kanuna aykırı eyleme katılıp dağılmama” gerekçesiyle ceza aldı ancak cezalar ertelendi. Avukat Doğan Erkan, kararın yok hükmünde olduğunu vurgulayarak, “Gezi yargılanamaz, bunu hukuken de ortaya koyacağız” dedi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/10-yil-sonra-gelen-karar-avukat-dogan-erkan-gezi-yargilanamaz-2119063)

(derleyen: mstfkrc)