24 Kasım 2023 Cuma

Cumhuriyet - Gündem (DOSYA) - 24 KASIM 2023 -

 Çocuğun rızası varmış!(Barış Pehlivan)

Korkulan oldu, şu cümle yazıldı: “Mağdurun, şüpheli ile rızasıyla cinsel ilişkiye girdiğinin kabul edilmesi gerekiyor.” 

Bu yılın başlarıydı... Vicdanı olan bir bürokrat ulaştı, “Bu dosya kapatılmak isteniyor” dedi. 

O dosya, 17 yaşındaki E.M’ye tecavüz edilmesini anlatıyordu. Sadullah Alagöz adlı AKP’li iş insanı, siyaset ve bürokrasideki gücüyle korkutup küçük kıza tecavüz etmekle suçlanıyordu.

Biliyorsunuz aylar geçmesine rağmen ilerlemeyen soruşturma, “SS” kitabında yazmamızla Türkiye’nin gündemine geldi. Şüpheli Alagöz’ün, tecavüz mağduru olan çocuğu korumakla görevli Aile Bakanı Derya Yanık ve Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz ile buluşmasını tüm engellemelere rağmen konuştuk.

Ve şimdi... 

Tecavüz olayından bir yıl sonra iddianame tamamlandı. Sekiz sayfalık o iddianameyi okuyorum ve maalesef korktuğum oluyor. Zira, savcı tecavüzün yaşanmadığını düşünüyordu. Bu yüzden “nitelikli cinsel istismar” suçlamasını düşürüp davayı farklı bir yöne kaydırıyordu: “Cinsel ilişkinin zorla olduğuna dair yeterli, somut ve inandırıcı delil elde edilemediği ve mağdurun şüpheli ile rızasıyla cinsel ilişkiye girdiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu şekilde şüphelinin mağdurla rızası ile cinsel ilişkiye girmek suretiyle reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu işlediğine dair hakkında kamu davası açmaya yeter delil ve şüphe bulunduğu anlaşıldı.” 

Mağdur çocuk E.M’nin pantolonunda ve bluzunda şüpheli Alagöz’ün DNA’sı bulundu.  

Adli Tıp Kurumu buna dair rapor yazıp delili kanıtladı. 

Evet, ama ne önemi var! “Mağdurun olaydan hemen sonra değil de 10 gün sonra şikâyette bulunmasını” ilk gerekçe olarak iddianameye yazıp “Rızası var” deniyordu. 

O ÇOCUK HALEN KORKUYOR

Ne desem eksik ne desem hafif kalacak. Mağdur E.M’nin davası 5 Mart 2024’te Ankara 47. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Şimdilik son söz ise çocuğun avukatı Çisel Demirkan’da: “Bakınız, tecavüzcüsüyle yıllarca aynı evde yaşayanlar var. Babasından gördüğü istismara rağmen, onun çocuğunu doğuran insanlar var. Sanki böyle bir ülkede yaşamıyormuşuz gibi, bir çocuğun şikâyet için 10 gün beklemiş olması ve habersiz olan ailesiyle birlikte şüphelinin yanına gitmek zorunda kalması ‘rıza göstergesine’  sokulmaya çalışılıyor. Bu kabul edilebilir mi? Bir çocuğun çektiği ıstırabı, bir şekilde rıza kavramına sokmak için ‘reşit olmayanla cinsel ilişki’ olarak adlandıramayız. Çocuk hiçbir zaman buna rıza göstermedi ve rızası olmadığını her alanda söyledi. Değişen savcıları, dosyaya girip çıkanları, sizin yazdıklarınızı, en son yargı skandalını düşünün... Bu çocuk hangi şartlarda bu ülkenin hukuk sistemine güvenebilsin? Bir kız çocuğunun yaşama hakkı yok mu bu ülkede? Bu çok acı ve bu iddianame bunun ilanı. Belli yerlerde tanıdıklarınız varsa ve birazcık güçlüyseniz, istediğiniz gibi oynayabiliyorsunuz DNA raporu bile aylar sonra alınabildi bu dosyada. ‘DNA bu şüphelinin DNA’sıdır’ denilmesine rağmen, 18 yaşından küçük bir çocuk karşınızda olmasına rağmen, biz bunu istismar olarak kabul ettiremiyoruz! Neden? Neymiş, 10 gün beklemiş! Aylarca bekleyenler var korkularından... O çocuk halen korkuyor. 

Bu mu adalet? 

Bu mu bizim insana, kadına, çocuğa verdiğimiz güvence? 

Bu mu hukuk sistemi?”

AKP’nin kendisi kadına şiddeti artıran bir neden! (Zülal Kalkandelen)

Sabah saatlerinde sosyal medya hesaplarından onun adına paylaşımlar yapılmıştı.“En başta inancımızın, medeniyetimizin, değerlerimizin karşısında durduğu bu sorunun tamamen ortadan kalkmasına vesile olmasını diliyorum” şeklindeki mesajı duyurulmuştu. 

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde laik hukuktan doğan haklara yine inanç açısından yaklaşmıştı.

Aynı gün düzenlenen bir toplantıda seçilmiş bir kitleye seslenirken kadının öneminden söz edince alkışlanmıştı. Günlük görevini tamamlamıştı, her şey plana uygundu.

‘SÜRTÜK’, ‘EKSİK, YARIM’ VE ‘EŞİT OLMAYAN’ KADINLAR!

Ne var ki daha sonra bir gün partisinin grup toplantısında konuşurken Gezi Parkı protestolarına katılan kadınlara “sürtük” deyiverdi!

Tepkileri duymazdan geldi; kadınlarla ilgili bir etkinlikte, “Ülkemizde tek bir kadının bile sırf cinsiyeti yüzünden şiddete uğramasını, hele hele hayatını kaybetmesini kabul edemeyiz” şeklinde konuştu.

Oysa 8 Mart ve 25 Kasım’daki yürüyüşlere katılmak isteyen kadınlar şiddet uygulanarak gözaltına alınıyordu...

Sonra bir gün aklına esti, “kadınla erkeğin eşit olamayacağını, çünkü fıtrata uygun olmadığını” savundu.

Hızını alamayıp daha ileri gitti ve “Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun özgünlüğünü kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır” dedi. 

Çünkü böyle bir kadın, ona göre ideal olan “kutsal aile” modeline uygun değildi. 

ŞİDDETİ ARTIRAN GERİCİLİĞİ BESLEYENLER 

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan adına yarın da yine sosyal medya hesaplarından kadına şiddeti kınayan birtakım cümleler paylaşılacak.

Hatta güne uygun olarak bir etkinliğe de katılabilir ama sonra yine özüne dönecek...

“Sürtük” diyerek, doğum makinesi gibi görerek, doğurmayanları “eksik, yarım” diye niteleyerek, erkeklerle eşit olmadıklarını iddia ederek, kullandığı dille şiddeti beslediği için, kendine saygısı olan kadınlar ona hiçbir zaman inanmayacak.

Ekonomik, psikolojik ve fiziksel şiddete uğradıkları için haklarını aramak amacıyla yürümek isteyen kadınlar, onun iktidarında “güvenlik adına” şiddet uygulanarak yerlerde sürüklendiklerini hiç unutmayacak. 

AKP döneminde kadına yönelik şiddet 14 kat artarken onun cinayetlere “münferit” dediğini de unutmayacak.

Ne kadınlara yönelik hakaretleri...

Ne kadınları aşağılayan tarikat şeyhleri ile muhabbeti...

Ne Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR gibi laik Cumhuriyet ve kadın düşmanlarını TBMM’ye doldurduğu...

Ne laikliği tasfiye ederken hemen her alanda kadın düşmanı uygulamaların önünü açtığı...

Ne de şiddete karşı en etkili mücadele araçlarından biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden, tarikatların baskısıyla, Türkiye’yi geri çektiği unutulacak. 

21 yıllık AKP iktidarı, tarihte emekçilerin hakları açısından olduğu gibi kadın hakları açısından da piyasacılıkla el ele veren gericiliğin şahlandığı bir utanç dönemi olarak anılacak.

Ve gerçek sürekli haykırılacak: AKP’nin kendisi, Türkiye’de kadına yönelik şiddeti artıran bir nedendir!

Zeki Demirkubuz'dan, Yeni Şafak yazarına 'küfürlü' yanıt (Cumhuriyet)

Ünlü yönetmen Zeki Demirkubuz, Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan’ın 'Gazze'yi öne sürerek yeni filmi için boykot çağrısı yapmasına sosyal medya hesabından küfürle yanıt verdi.

Yönetmen Zeki Demirkubuz, ''Gazze için sessiz kaldığını'' savunan ve yeni filmi için boykot çağrısı yapıp ''Bekleyin, yakında korsana düşer zaten'' ifadelerini kullanan Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan’a sosyal medya hesabından yanıt verdi. 

İsmail Kılıçarslan, dün TVNET canlı yayınında yönetmen Zeki Demirkubuz'u hedef aldı. 

Demirkubuz hakkında "Gazze hakkında yarım cümle kurmayan, dünyadaki her şeye duyarlı, ama Gazze’deki bebeklerin ölümüne dair kendi etkileyebileceği kitleye yarım cümle mesaj ulaştırmayan" ifadelerini kullanan Kılıçarslan konuşmasının devamında Zeki Demirkubuz’un yeni filmi "Hayat" için boykot çağrısında bulundu. 

Kılıçarslan ardından Demirkubuz'un hayranlarına filmi 'korsan' olarak izlemelerini önerdi:

"Korsan izle, link atayım sana, korsanı çıktığında. Genç arkadaşım, Zeki Demirkubuz filmi izlemezsen sinemada ölmezsin. Bekle nasıl olsa korsana düşer. Korsanını izlersin.”

DEMİRKUBUZ'DAN CEVAP

Yönetmen Demirkubuz, kendisini ve filmini hedef gösterip, 'korsan' çağrısı yapan Kılıçarslan'a sosyal medya hesabından cevap verdi.

Demirkubuz şunları yazdı:

“Gazze halkına yapılan zulüm konusunda hissettiklerimi sorgulamaya kalkanı s... Filmini, gişesini, korsanını, boykotunu, tehditini ayrıca s...” 

15 ARALIK'TA VİZYONA GİRECEK

Zeki Demirkubuz'un başrollerini Miray Daner ve Burak Dakak'ın paylaştığı yeni filmi "Hayat" 15 Aralık'ta vizyona girecek.

İzmir Bayraklı TOKİ KYK Yurdu'nda öğrenciler zehirlendi (Cumhuriyet)

Barınamıyoruz Hareketi, İzmir Bayraklı TOKİ Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) Yurdu’nda 20’ye yakın öğrencinin yemekhanede yemeklerden zehirlendiğini açıkladı.

Barınamıyoruz Hareketi, sosyal medya hesabından İzmir Bayraklı TOKİ Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) Yurdu’nda 20’ye yakın öğrencinin yemekhanede yemeklerden zehirlendiğini öne sürdü. Barınamıyoruz Hareketi, X (Twitter) hesabından şunları kaydetti: “Öğrenciler zehirlendi! İzmir Bayraklı Toki KYK Yurdu’nda 20’ye yakın arkadaşımız, yemekhanede önceki akşamdan kalma yemekler verildiği için zehirlendi! Bir yemekhane olmadığı için öğrenciler hala yemeklerini çadırda yiyor, verilen yemekler ise öğrencileri hastanelik ediyor! Koşulları iyileştirmek yerine daha da kötüleştiriyorsunuz!”

‘Altın pasaport’: Türkiye ve dünyada yatırımla vatandaşlık alma uygulamaları hakkında neler biliniyor?(Cumhuriyet)

Son yıllarda Türkiye’de de uygulanmaya başlanan yatırımla vatandaşlık konusunda hem olumlu hem de olumsuz görüşler bulunuyor. Peki Türkiye’deki uygulama hakkında neler biliniyor? Dünyada ne tür uygulamalar mevcut? Olumlu ya da olumsuz yaklaşımların dayanakları neler?

Farklı ülkeler için yatırımla vatandaşlık başvurularında danışmanlık hizmeti veren uluslararası bir şirketin internet sitesinde, ülkeler için ayrılmış sayfalar var.

Bu ülkelerden biri olarak, Türkiye’ye ayrılmış bir sayfa da bulunuyor.

Burada, Türkiye’deki programın çeşitli avantajları anlatılıyor.

Tanıtım şu cümleyle sona eriyor: “Türkiye'deki yatırımcılar için özellikle gayrimenkul rotası cazip durumda. Bu, minimum 400 bin ABD doları ve ek masraflar tutarında bir mülkün satın alınmasını gerektiriyor ve bu da Türkiye'yi piyasadaki en düşük maliyetli yatırım yoluyla vatandaşlık programlarından biri haline getiriyor.”

Son yıllarda Türkiye’de de uygulanmaya başlanan yatırımla vatandaşlık konusunda ülke içinde hem olumlu hem de olumsuz görüşler bulunuyor.

Benzer tartışmalar birçok farklı ülkede de yapılıyor.

Peki Türkiye’deki uygulama hakkında neler biliniyor? Dünyada ne tür uygulamalar mevcut? Olumlu ya da olumsuz yaklaşımların dayanakları neler?

Bu ve benzeri sorulara yanıt aradık.

‘ALTIN PASAPORT’ UYGULAMASININ ARKASINDA NE VAR?

Yatırımla vatandaşlık için ‘altın pasaport’ tanımı da kullanılıyor.

Bu, yatırımla oturum izni sağlayan ‘altın vizeden’ farklı bir uygulama.

‘Altın pasaportta’ yabancılar, belli bir miktar parayla bir ülkeye, o ülkenin istediği ek şartları da kabul edip yatırım yapıyor ve o ülkenin vatandaşlığını elde edebiliyor.

Dünyadaki yatırımla vatandaşlık uygulamaları 1980’lere kadar uzanıyor.

Özellikle Karayip ülkeleri bu konuda dikkat çekiyor.

Son yıllarda ise bu programlar büyük bir endüstri haline gelmiş durumda.

BBC Türkçe’ye konuşan, yatırım karşılığı oturum ve vatandaşlık için danışmanlık hizmeti veren, İngiltere merkezli La Vida Golden Visas şirketinin pazarlama müdürü Lizzie Edwards, yatırımcıların yabancı ülke vatandaşlığını talep etme nedenleriyle ilgili şunları söylüyor:

“Günümüzde çoğu yatırımcı kendisine bir 'B planı' arıyor. Günümüz dünyasındaki belirsizliklerle karşısında, ikinci bir ikamet veya pasaport ihtiyacı hiç bu kadar güçlü olmamıştı.

“Yatırımcıları teşvik eden nedenler farklılık gösterse de başvuruların önde gelen nedenleri arasında güvenlik amaçları, vizesiz seyahatin yaygınlaştırılması ile eğitim ve iş olanaklarını da içine alan küresel fırsatların artırılması yer alıyor."

BBC Türkçe’nin görüştüğü Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Milletlerarası Özel Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. İlyas Gölcüklü, bu uygulamayı savunanların, genel olarak gelişmekte olan ekonomiler için bu durumu bir fırsat olarak gördüklerini söylüyor.

TÜRKİYE’DEKİ PROGRAMIN ÖZELLİKLERİ NELER?

Türkiye’de de “yabancıların istisnai olarak Türk vatandaşlığı almasıyla” ilgili olarak 2016 ve 2017’de yapılan yasal düzenlemelerle yabancı yatırımcıların Türk vatandaşlığı almasının önü açıldı.

2017’de, vatandaşlık için asgari taşınmaz bedeli 1 milyon dolar, sabit sermaye tutarı 2 milyon dolar, asgari istihdam rakamı ise 100 kişi olarak belirlendi.

2018’de ilgili yönetmelikte bir değişiklik yapıldı ve yatırım tutarları değiştirildi.

Bu kapsamda, asgari taşınmaz bedeli 250 bin dolar, sabit sermaye yatırımı şartı ise 500 bin dolara indirildi. İstihdam rakamı ise 50 kişiye düşürüldü.

Bu düzenlemenin ardından programa ilgi arttı.

Düşürülen rakamlar 2022’de tekrar artırıldı.

Bu kez asgari gayrimenkul edinme bedeli 400 bin dolara, asgari sabit sermaye yatırımı 500 bin dolara çıkarıldı.

La Vida Golden Visas şirketinden Lizzie Edwards, bu değişikliklerin Türk vatandaşlığına talebi etkilediğini gözlemlediklerini aktarıyor:

“Hükümet, yatırım alt sınırını 250 bin dolara düşürdüğünde başvurular yüksekti. Haziran 2022’de ise minimum yatırımı 400 bin dolara çıkardılar. Bu hâlâ popüler bir program ancak artık bazılarının bütçesine biraz daha az uygun durumda.”

            Getty Images - Konut alımı, yabancı yatırımcıların başvurduğu yöntemlerden biri

KAÇ KİŞİ VATANDAŞLIK ALDI? HANGİ ÜLKELERDEN İLGİ VAR?

Peki Türkiye’de yatırımla vatandaş olan yabancılara dair eldeki veriler neler?

Türkiye’de bugüne kadar kaç kişinin yatırım yoluyla vatandaşlık aldığına dair güncel bir resmi veri bulunmuyor.

İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, ilgili yönetmeliğin Eylül 2018’de değiştirilmesinden bir yıl sonra, yani Eylül 2019’da bir açıklama yayımladı.

Bu açıklamada, aradaki bir yıllık dönemde 2 bin 611 yabancı yatırımcının Türk vatandaşı olduğu belirtildi.

Aileleriyle birlikte Türk vatandaşı olan yabancı yatırımcı sayısının ise 9 bin 962’ye ulaştığı belirtildi.

Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise 10 Mayıs 2022’de düzenlediği bir basın toplantısında bu konuda veriler paylaştı.

Soylu, 25 bin 969 yabancı yatırımcının gerekli kriterleri sağlayarak vatandaşlık kazandığını söyledi.

Bu yabancı yatırımcılardan elde edilen gelirin 7 milyar 530 milyon dolar olduğunu belirten Soylu, bu kişilerin yatırımlarının sadece emlak yatırımı olmadığını belirtti.

2019’daki açıklamada, bu yolla en çok vatandaşlık alan ülkelerin başında Orta Doğu ülkeleri yer alıyordu.

İlk onda yer alan ülkeler şunlardı: Irak (327), Afganistan (240), Filistin (170), Mısır (110), Libya (66), Lübnan (44), Saint Kitss ve Nevis Federasyonu (29), Suudi Arabistan (29), Azerbaycan (28), Pakistan (26).

BBC Türkçe, bu alandaki güncel veriler için İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü ile Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) bilgi talebinde bulundu. Henüz yanıt alamadı.

TÜİK’in 2022 yılına ilişkin konut satış istatistiklerine göre, ülke genelinde geçen yıl yabancılara 67 bin 490 konut satıldı.

Bu dönemde Türkiye'den en çok konutu 16 bin 312 adetle Rus vatandaşları aldı. Konut alan Rus sayısında yüzde 203,2 artış oldu.

Rusları 8 bin 223 adetle İranlılar, 6 bin 241 ile Iraklılar, 2 bin 705 ile Almanlar, 2 bin 702 ile Kazakistan uyruklular takip etti.

Ukraynalıların aldığı konut satış adedi ise yüzde 106,6'lık artışla 2 bin 574'e yükseldi.

Konut satışlarının hepsi, yatırımla vatandaşlık için yapılmıyor.

Bununla birlikte inşaat sektörü temsilcileri, vatandaşlığın bu satışlar içinde önemli bir yer tuttuğunu savunuyor.

Doç. Dr. İlyas Gölcüklü de “Yatırım yoluyla vatandaşlığın kazanılmasında çeşitli seçenekler olmasına karşın gayrimenkul alımı, Türkiye’de de dış sermayeyi cezbetmek için en sık uygulanan metottur” diyor.

Gölcüklü, TÜİK verilerine göre konut alımında son yıllarda ülke sıralamasının değiştiğini belirtiyor ve “Rusya-Ukrayna Savaşı da nazara alındığında Rusya vatandaşlarının, Türkiye’de konut alan yabancılar listesinde son dönemlerde zirveye çıkmasına da şaşırmamak gerekir” diyor.

La Vida Golden Visas şirketinin pazarlama müdürü Lizzie Edwards, kendi şirketlerine yatırımla Türk vatandaşlığı için başvuranların ülkelerine dair sorumuza şu yanıtı veriyor:

“Türkiye'nin yoğun başvuru almasının nedenine ilişkin temel varsayım, ülkenin Orta Doğu'ya yakınlığının yanı sıra kültürel ve dini benzerlikleri. Türkiye aynı zamanda, AB ve Karayipler'deki birçok yatırımla oturum ve vatandaşlık programına başvururken ne yazık ki çeşitli sınırlamalar ve yaptırımlarla karşı karşıya kalan İranlı, Rus, Iraklı ve Afgan yatırımcılar için de cazip hale gelmiş durumda.”

                                               Getty Images - Malta'nın başkenti Valetta

ELEŞTİRİLER NELER?

Türkiye’de de dünyada da yatırımla vatandaşlık programını savunanlar olduğu gibi eleştirenler de var.

Bu konuda dünyadaki tartışmaları aktaran Doç. Dr. İlyas Gölcüklü, “yatırımla vatandaşlığın Avrupa Birliği hukukunda vatandaşlığın metalaştırılması olarak yorumlandığını, vatandaşlığın adeta alınıp satılabilen bir ticari mala dönüştürüldüğünü ve bunun da tartışmalara sebep olduğunu” söylüyor.

Gölcüklü, “Piyasaların dayatması sonucu geliştirilen yumuşak kıstaslarla vatandaşlığın tanınması, vatandaşlığın tanımı ve özü ile tam anlamıyla uyuşmamaktadır. Gerçekten de vatandaşlık, vatandaşı olunan devletle hukuki ve siyasi bağ ile bağlılığı ifade eden ulusal bir kavramken, adeta ulus üstü vatandaşlık yaratan yatırım yoluyla vatandaşlıkta bu niteliklerin varlığından kolayca bahsedilemez” diyor.

Türkiye Barolar Birliği (TBB), Haziran 2022’de, yatırımla Türk vatandaşlığı kazanılmasını düzenleyen yönetmeliğin yürütmesinin durdurulması ve iptali için dava açtı.

Uygulamanın Anayasa’ya aykırı ve kanuni dayanaktan yoksun olduğunu öne süren TBB, bunu ayrıca “vatandaşlık kavramını soyutlaştırmakla ve özünden uzaklaştırmakla” suçladı.

Danıştay’ın ilgili dairesi, talebi oy çokluğu ile reddetti.

Dünyada yatırımla vatandaşlığa yöneltilen eleştiriler arasında suçlulara hareket alanı açması, kara parayı aklamayı kolaylaştırması ve konut fiyatlarını yükseltmesi iddiaları da bulunuyor.

Türkiye’de de hem son dönemdeki konut fiyat artışları hem de yakalanan bazı yabancı suçluların Türk vatandaşlığı almış olması nedeniyle benzer eleştiriler dillendiriliyor.

Bazı ülkelerin son yıllarda bu programlarını gözden geçirdikleri de görülüyor.

Avrupa Komisyonu son yıllarda hazırladığı raporlarla, yatırımla vatandaşlığın güvenlik, kara para aklama, vergi kaçırma gibi konularda kaygı yarattığını bildiriyor.

Eleştiriler ardından Kıbrıs 2020’de, Bulgaristan ise 2022’de altın pasaport uygulamasına son verdi.

Uygulama kaldırılmadan önce en çok başvurunun Rusya, Çin ve Ukrayna'dan geldiği Kıbrıs’ta, birçok suçluya pasaport verildiğinin ortaya çıkması büyük bir tartışmaya neden oldu.

Komisyon bu uygulamayı sürdüren Malta’ya eleştirilerde bulunuyor.

Altın Pasaport dışında, yatırımla oturma izni imkânı sunan ‘altın vize’ uygulamasında değişikliğe giden ülkeler de oldu.

İrlanda ve Portekiz ‘altın vize’ uygulamasını 2023’te kaldırdı.

Portekiz hükümetinin aldığı kararda ülkedeki konut sorunu önemli rol oynadı.

İngiltere de 2008’de yürürlüğe koyduğu, hızlandırılmış oturum hakkı sağlayan Tier 1 yatırımcı vizesini kara para aklama ve dolandırıcılığın önüne geçmek amacıyla geçen yıl kaldırdı.

Öte yandan Macaristan hükümeti ise 2017’de sona erdirdiği altın vize uygulamasını yeniden başlatmaya hazırlanıyor.

            Getty Images - Kıbrıs'ta bir grup suçluya altın pasaport verildiğinin ortaya çıkması ardından düzenlenen protestolar

Doç. Dr. Gölcüklü, Türkiye’deki yatırım alt limitinin yükseltilmesinin olumlu bir adım olduğunu ancak başka düzenlemelere de ihtiyaç olduğunu savunuyor:

“Kanada, İngiltere, Almanya gibi gelişmiş ülkeler, salt belirli bir miktar yatırımla yetinmeyerek, öncelikle oturum izni verip yakın gözlemler neticesinde vatandaşlık hakkı tanıyabilmektedirler.

“Vatandaşlığın ekonomik yönlerinden ayrı olarak, sosyal ve politik sonuçlarını da dikkate alarak imkândan yararlanacak kişilerin belirli bir süre Türkiye Cumhuriyeti’ne entegrasyonu, belirli bir süre oturum izniyle takip edilmesi, yatırım asgari tutarlarının daha da artırılması, gelen paranın kaynağının takibi vb. ek şartların da getirilmesinin Türkiye Cumhuriyeti’nin ve de tüm vatandaşlarımızın menfaatleri için daha iyi olacağı kanaatindeyiz.”

Elde somut bir veri bulunmamakla birlikte, TÜİK’in son aylardaki konut satış verilerinde, yabancılara konut satış oranının düşüşte olması, yatırımcı yabancıların vatandaşlık başvurularında bir azalma anlamına gelebildiği şeklinde yorumlanıyor.

Doç. Dr. Gölcüklü gelecekte ise bunun değişebileceği kanısında:

“Kanaatimizce güncel limitin 400 bin dolar olması ve artış gösteren kur etkisi nedeniyle yatırım yoluyla vatandaşlığa olan ilginin eskiye nazaran şimdilik azalıyor olması beklenen bir durumdur ancak savaşlar, iklim değişikliği vb. sebeplerle Türkiye Cumhuriyeti’ne doğru ek göç dalgalarına bağlı olarak bu ilgi zamanla artış da gösterebilecektir.”

(derleyen: mstfkrc)


soL - GÜNDEM DOSYA - 24 KASIM 2023 -

Rüşvet çarkında adı geçen hakim görevden uzaklaştırıldı: Rekor erişim engelinin arkasında o vardı (soL)

Başsavcı İsmail Uçar’ın HSK'ya ilettiği, adliyedeki “rüşvet ve usulsüzlük” iddialarını içeren dilekçesinde adı geçen yargıç Sidar Demiroğlu'nun görevden uzaklaştırılmasına karar verildi.


İstanbul Anadolu Başsavcısı İsmail Uçar'ın Hakimler ve Savcılar Kurulu'na (HSK) şikayetiyle başlayan yargıdaki dilekçe savaşlarında yeni bir gelişme yaşandı.

Halk TV'nin haberine göre HSK Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerince hazırlanan rapor doğrultusunda 21. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Sidar Demiroğlu görevden uzaklaştırıldı.

''Rüşvet, iş takibi, aracılık ve usulsüzlük'' iddiaları yöneltilen Demiroğlu, göreve 3 Ekim 2016’da Balıkesir Kepsut Hakimi olarak başlamıştı. Burada geçirdiği 3 yılın ardından İstanbul Anadolu Adliyesi'ne atamış ve 21. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına kadar yükselmişti.

Bir günde 1140 bağlantıya erişim engeli

Beş yıldır İstanbul Anadolu Adliyesinde görev yapan Demiroğlu, hızla karar verdiği tartışmalı erişim engelleme kararlarıyla gündeme gelmişti.

TV100'ün sahibi Necat Gülseven, kanalın yönetim kurulu üyesi Veysi Nazlıcan ve ülkücü mafya Alaattin Çakıcı'nın birlikte yemek yediği fotoğrafların yer aldığı 1073 tweet ve 67 haber için erişim engeli talep edilmiş, hakim Demiroğlu aynı gün olumlu karar vermişti. Başvuru ve kararın aynı gün yapılması "Hakim 1140 bağlantıyı bir günde nasıl inceledi" sorusunu akıllara getirmişti.

Daha sonra para karşılığında erişim engelleme ve tahliye kararları verdiği öne sürülen Sidar Demiroğlu'nun da dahil olduğu inceleme için HSK müfettişler görevlendirmişti.

                    Hakim Sidar Demiroğlu'nun erişim engeli kararı verdiği fotoğraf 

Şikayetçisinden şikayetçi oldu

İnceleme sürerken hakim Demiroğlu da kendisine yönelik suçlamalarda bulunan Başsavcı Uçar hakkında HSK’ye bir şikayet dilekçesi yazmıştı. Görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, iftira, hakaret, soruşturmanın gizliliğini ihlal, devletin kurum ve organlarını aşağılamaktan suç duyurusunda bulunmuştu.

Kararlarının arkasında olduğunu belirten Demiroğlu, şöyle demişti:

“Kararlara itiraz etmeyen başsavcı, beni hangi hak ve yetkiyle suçlayabilir? İtirazları reddedilen başsavcı üst mahkemede görevli hakimleri de mi suçlamaktadır? Yedi yıldan beri Başsavcı olan Uçar, beş yıldır görev yaptığım adliyeyle ilgili şimdiye kadar neden olumsuz iddiada bulunmamış, sözde ‘çürümeye' ilişkin başvuru yapmamıştır? Bir buçuk ayda ne değişmiş de bu yola tevessül etmiştir?”

Uçar'ın bir avukatın boşanma davası için delilleri yok ettiğini ve CHP'li Gamze Akkuş İlgezdi hakkındaki haberlere erişim engeli getirilmesi için kendisine baskı kurduğunu öne sürmüştü.

Demiroğlu, Uçar hakkında şu soruları yöneltmişti:

  • İş adamlarının özel uçaklarına kaç defa ve niçin bindi?
  • Yurt dışına kimlerle gitti, masrafı kim tarafından karşılandı?
  • Hangi avukatlarla nerelere gitti?
  • Kimlerin özel localarında maç izledi?'

Hedef gösterdiği ziyarete kendisi de gitmiş

Hakim Demiroğlu, Başsavcı Uçar'ın, avukat Rezan Epözdemir'in oğlunun sünnet düğününe gittiğine dikkat çekmiş, ''kamuoyunda tanınan isimlerle yakın ilişki içerisinde'' olduğunu ima etmişti.

Avukat Epözdemir ise ziyareti doğrulamış ama aynı ziyarette hakim Demiroğlu'nun da bulunduğunu belirtmişti.

İktidar bloğundaki çatlağın son yansıması

Uzun süredir iktidar bloğu içinde alttan alta yürüyen çatışmalar, son dönemde özellikle yargı alanında su yüzüne çıkmaya başladı. Uçar'ın HSK'ya verdiği dilekçenin ardından bu konuya dair kimi bulguları ortaya koyan gazeteciler Tolga Şardan ve Cengiz Erdinç gözaltına alınmıştı. Erdinç, serbest kaldıktan sonra yaptığı değerlendirmede gözaltında kendisine sorulan sorularda esas olarak bilgi kaynaklarının öğrenilmek istediğine dikkat çekmişti.

Ardından, Can Atalay kararı hakkında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar ve buna Yargıtay'ın AYM'yi "kaos yaratmakla" itham ettiği karşı çıkışı üzerinden gerilim bir kez daha su yüzüne çıkmıştı. Bu başlıkta iktidar bloğunun ikinci ortağı MHP tarafı doğrudan Yargıtay'dan yana tavır alıp AYM'nin kapatılmasını yüksek sesle talep ederken, birkaç günlük sessizliğin ardından Erdoğan ve Saray, iki yüksek mahkeme arasında doğrudan taraf seçmekten imtina edip, meseleyi yeni bir anayasa yapılması ihtiyacına çekmeyi tercih etmişti.

Polat çiftinin avukatı ile Adalet Komisyon Başkanı kuzenmiş (soL)

Polat çiftinin avukatı Hüseyin Kaya, Adalet Komisyonu Başkanı olan akrabasının dosyada görevinin bulunmadığını ve kendisiyle görüşmediğini söyledi.

Kara para aklama ve yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklanan Dilan ve Engin Polat çiftinin avukatı Hüseyin Kaya'nın soruşturmanın açıldığı ve davanın görüleceği İstanbul Anadolu Adliyesi Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet Kaya ile amca çocuğu olduğu ortaya çıktı.

Sözcü yazarı İsmail Saymaz, Hukukçular Derneği Başkanı da olan Kaya'nın konuya ilişkin yaptığı açıklamayı şu sözlerle aktardı: “(Ahmet Kaya ile akrabalık ilişkiniz şüphe yaratmaz mı?) Hayır çünkü dosyada bir görevi yok. Avukatlık tarzımda, kardeşim olsa fark etmez. Dosyayı almadan önce ve sonra kendisiyle görüşmedim.”

Sahte faturayla dolandırıcılık iddiasına dayanan Demir Yumruk Davası'ndaki avukatlığından ötürü Polatlar tarafından tercih edildiğini kaydeden Kaya, “Bu arkadaşları davadan önce tanımazdım” dedi. Kaya, kendisi dışında 15-20 avukatın daha Polatları savunduğunu belirtti. Kaya, eskiden Milli Görüşçü ve AK Partili olduğunu, bugün ise Varoluş Hareketi adlı siyasi çevrenin içinde bulunduğunu söyledi.

Kaya, siyasi geçmişinden ötürü tercih edilip edilmediği sorusuna da, “Böyle bir arka planı olduğunu düşünmüyorum” dedi. Kaya, Polatlar için düşüncelerini şöyle aktardı:

“Şımarık zenginlik. Parayı bulmuş, şımarmışlar. Bu arkadaşlarla biraz ironi yaptım. ‘Ayaklarım üşüyor' dedim. ‘Terlik yetiştirin' dedi Dilan'la kocası. ‘Yok' dedim, ‘Bir balya dolar koyun ayaklarımın altına.' (Gülüyor) Esas itibariyle Türkiye sosyolojisindeki değer kaymaları ve özentiler bunlar.”

Dilan Polat: İntihar etmek istiyorum

İsmail Saymaz'ın haberine göre, Silivri'deki Marmara Cezaevinde olan Dilan Polat, Çorlu Cezaevindeki eşi Engin Polat ile telefonda konuştu. Dilan Polat'ın telefonda "İntihar etmek istiyorum" dediği iddia edildi. İddianın üzerine Polat'ın avukatları psikolojisinin bozulduğu gerekçesiyle görüşmeye gitti.

Merkez Bankası faizi yüzde 40'a çıkardı (soL)

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kasım ayı faiz kararını açıkladı.

Ekim ayında 5 puan artarak yüzde 35'e yükselen faiz, bir kez daha 5 puan artırılarak yüzde 40'a çıkarıldı.

Beklenti anketlerinde faiz için 250 ila 500 baz puanlık bir artırım öngörülmüştü.

Merkez Bankası Haziran'da 650, Temmuz'da 250, Ağustos'ta 750, Eylül ve Ekim'de 500'er baz puan olmak üzere beş toplantıda toplam 2 bin 650 baz puan faiz artırmıştı.

 Cengiz Holding'e ait maden ocağında göçük: 3 işçi hayatını kaybetti (soL)

Siirt'in Şirvan ilçesinde Cengiz Holding'e ait maden ocağında göçük meydana geldi. Göçük altında kalan işçilerden 3'ü hayatını kaybetti. 2 işçi yaralandı.

Siirt'in Şirvan ilçesinin Maden köyünde Cengiz Holding'e ait Eti Bakır maden sahasındaki ocakta henüz belirlenemeyen nedenle göçük meydana geldi.

Olayın 01.25 sıralarında yaşandığını aktaran Siirt Valisi Kemal Kızılkaya, "Eti Bakır maden sahasındaki ocakta yaşanan göçüğe 5 işçi arkadaşımız maruz kalmıştır. 5 işçi kardeşimizden 2'si hafif yaralı olarak kurtulmuş ancak diğer 3 kardeşimiz maalesef vefat etmişlerdir" dedi.

Vali Kızılkaya yaşamını yitirenlerin birinin maden işçisi, ikisinin mühendis olduğunu açıkladı.

Konuyu takip ettiklerini belirten Kızılkaya, "Şu anda arkadaşlarımızın bize vermiş olduğu bilgiye göre maden sahasında gerekli diğer tedbirler alınmış, herhangi bir tehlike arz eden durum söz konusu değildir" ifadelerini kullandı.

Göçükte yaşamını yitirenlerin Giresun nüfusuna kayıtlı Zekayi Can Çalık (32), Siirt nüfusuna kayıtlı Orhan Gültekin (26) ve İzmir nüfusuna kayıtlı Emre Gökduman (24) olduğu öğrenildi.

Maden ocağı geçici olarak kapatıldı

Şirvan Cumhuriyet Başsavcılığınca maden ocağında meydana gelen göçüğe ilişkin soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında Y.K, A.T. ve D.A. gözaltına alındı.

Siirt Cumhuriyet Başsavcısı Tuğan Sarıca, beraberinde Şirvan Cumhuriyet Savcısı ile maden mühendisi, jeoloji mühendisi ve iş güvenliği uzmanlarından oluşan bilirkişi heyeti ile göçüğün yaşandığı maden ocağında inceleme yaptı.

Maden ocağının faaliyeti geçici olarak durduruldu.

Özelleştirildi, Ciner'den Cengiz'e geçti

Aynı maden sahasında 17 Kasım 2016’da çok sayıda kişi 1 milyon ton ağırlığındaki malzemenin altında kalmış, 16 madenci hayatını kaybetmişti. 2004’te özelleştirilen Şirvan bakır madeni sahası, facianın yaşandığı 2016'da Ciner Holding bünyesindeki 4 taşeron firma tarafından işletiliyordu. Mart 2017'de bakır madenciliğinden çekilen Ciner Holding'in yerini AKP döneminde aldığı dev kamu ihaleleriyle bilinen Cengiz Holding aldı.

Tosyalı Holding'e ait fabrikada meydana gelen patlamada can kaybı 2'ye yükseldi (soL)

                                                 Mehmet Cemil Yiğitel

TVF yöneticisi Tosyalı'nın sahibi olduğu holdinge bağlı Hatay'daki Tosyalı Demir Çelik Fabrikası'nda meydana gelen patlamada, can kaybı ikiye yükseldi.

Türkiye Varlık Fonu yöneticisi Fuat Tosyalı'nın sahibi olduğu holdinge bağlı Hatay'ın İskenderun ilçesinde faaliyet gösteren Tosyalı Demir Çelik Fabrikası'nda patlama yaşanmıştı.

Yaşanan patlamada 2'si ağır olmak üzere 13 işçi yaralanmıştı. Patlamada yaralanan 21 yaşındaki Oğuz Çetin isimli işçi 9 Kasım'da hayatını kaybetmişti.

Patlamada yaralanan 36 yaşındaki Mehmet Cemil Yiğitel isimli işçi de dün, 14 gündür tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. 

Yanan işçilerin üzerine damacanayla su döktüler

Patlamadan üç gün sonra EMEP Milletvekili İskender Bayhan'ın sosyal medya hesabından paylaştığı görüntüde, fabrikada iş güvenliğinin alınmadığı ve patlama sonrası yanan işçilerin üzerine damacanayla su dökülerek "müdahale" edildiği görülmüştü.

Bir yılda net satış miktarında yüzde 150 artış

İSO 500’ün sitesinde bulunan verilere göre patlamanın yaşandığı Tosyalı Demir Çelik Sanayi A.Ş'nin sadece 1 yılda 29 sıra birden yükselmesi göze çarpıyor. 2021 yılında 129. sırada olan Tosyalı Demir Çelik Sanayi A.Ş.’nin üretimden net satış miktarı 3 milyar 376 milyon 519 bin 582 lira. Dönem karı/zararı verileriyse paylaşılmamış.

2022 yılında yani bir yılda 29 sıra birden atlayıp 100. sıraya yükselen Tosyalı Demir Çelik Sanayi A.Ş.’nin üretimden net satış miktarı 8 milyar 470 milyon 720 bin 513 liraya yükselmiş. Dönem karı/zararı verileriyse yine paylaşılmamış. Bir yılda üretimden net satış miktarı 5 milyar 94 milyon 200 bin 31 lira artmış. Yani, artış yüzde 150 oranında olmuş.

Fuat Tosyalı, Türkiye Cumhuriyeti Varlık Fonu Yönetim Kurulu Üyeliği, Akdeniz Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Demir Çelik Sektör Kurulu Başkan Vekilliği, Türkiye İhracatçılar Meclis üyeliği, ENVERDER Yönetim Kurulu Üyeliği ve DEİK Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini yürütüyor.

Haberlerimizi engellediler

Patlamaya ilişkin üç haberimize erişim engeli getirilmişti. Erişim Sağlayıcıları Birliği tarafından tebliğ edilen kararın uygulanmaması durumunda ceza kesilirken, soL TV de  “soL’a Sansür” isimli bir program yapmaya başladığını duyurmuştu. Erişim engeli cezalarının anlatılacağı programın ilk bölümünde ise Tosyalı Holding konu edinmişti.

Hemen her gün haberlerimize getirilen "erişim engeli" kararlarını okura duyurmak ve "kamu yararı"nın ne olduğuna okurun karar vermesi için hazırladığımız  program daha ilk bölümüyle sansüre uğramıştı. soL’a Sansür: Tosyalı Holding, damacana, devasa kârlar, ucuz hayatlar…" başlığıyla yayımladığımız habere  Tosyalı Holding tarafından yapılan başvuru sonucu erişim getirilmişti.


TKP'liler saldırılara karşı Sıhhiye'den Kızılay'a yürüdü - soL

 

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü'ndeki faşist saldırıların ardından bugün de DTCF'de yaşanan gerilim üzerine TKP'liler Sıhhiye'den Kızılay'a yürüyüş düzenledi.

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü'nde iki gündür faşistlerin TKP'li öğrencilere saldırılarıyla yaşanan gerilim bugün Sıhhiye'deki Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde devam etti. Faşist grup okulda sınavı olan TKP üyesi öğrencilere sözlü taciz ve fiziki saldırıda bulunmaya çalıştı.

Kampüsün dışında okul öğrencisi olmayan faşist bir grubun beklemesi ve okuldaki öğrencileri tehdit etmesi üzerine Türkiye Komünist Partisi ve Türkiye Komünist Gençliği üyeleri okuldaki arkadaşlarının güvenliğini sağlamak üzere okula gidip içerideki öğrencilerle buluştu. "Boyun eğme, memlekete sahip çık" sloganı atan TKP'liler Sıhhiye'den Kızılay'a bir yürüyüş gerçekleştirerek parti binasına döndüler.

Ulaştırma Bakanı Uraloğlu’na zor sorular: Bürokratlar milyonluk rezidansları nasıl aldı? - Erdoğan Süzer / SÖZCÜ

CHP’nin Gölge Ulaştırma Bakanı Ulaş Karasu, AKP’li Ulaştırma Bakanı Uraloğlu’na maaşla geçinen iki bürokratın değeri milyonlarca lira olan lüks rezidansları nasıl aldıklarını sordu.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda AKP'li Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu'nu soru yağmuruna tutan CHP'nin Gölge Ulaştırma Bakanı ve Sivan Milletvekili Ulaş Karasu, Sabiha Gökçen Havalimanı ve DHMİ'de karar merciinde bulunan üst düzey iki yöneticinin bakanlığa iş yapan YDA firmasından milyonluk lüks rezidans daire aldıkları iddialarını gündeme getirdi.

Karasu, YDA inşaat firmasının DHMİ'nin önemli müteahhitlerinden biri olduğuna dikkat çekti ve Dalaman Havalimanının işletme hakkını da aldığını, ancak işletme-kiralama şartlarının 6 yıl sonra firmanın talebi ile değiştirildiğini belirtti. Bu sayede firmanın 25 yıl boyunca 25 bin metrekare eksik kira ödeyeceğini savundu ve iddialarını şöyle sıraladı:

İŞTE O İDDİALAR

Sabiha Gökçen Havaalanını, Havaalanı İşletme ve Havacılık Endüstrileri A.Ş (HEAŞ) işletiyor. Bu şirketin yönetim kurulu başkanı Fatih Çakmak aynı zamanda DHMİ Yönetim Kurulu Üyesi. Daha önce, AKP'li Beyoğlu Belediyesi’nde Park ve Bahçeler Müdürlükleri’nden sorumlu Başkan Yardımcısıydı.

*Yönetim Kurulu Üyesi Murat Gül, yüksek lisans eğitimini fotoğraf ve medya alanında yapmış. Yönetim Kurulu Üyesi Ayfer Kara hem DHMİ'nin Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı hem de hukuk müşaviri ve aynı anda üç koltukta birden oturuyor.

*Kara ve Gül, Ankara'da Parkline adlı lüks bir siteden ev almış. Aldıkları evin müteahhidi de YDA adlı şirket olunca iş garipleşiyor. Çünkü YDA, Dalaman, Diyarbakır, Hatay Havalimanı ile Sabiha Gökçen'in ek bölümlerinin müteahhidi.

*DHMİ ve Sabiha Gökçen havalimanı iki yöneticisinin, devlet memuru olarak DHMİ'nin en büyük müteahhitlerinden birinden residence almaları garip değil mi?

*Yani Sabiha Gökçen'in kapasitesini arttırıp, İstanbul Havalimanı'na rakip hale getirmesi muhtemel bir inşaatı İstanbul Havalimanı'nın işletmecileri yapıyor. Sabiha Gökçen'in 2. pist açılışının ertelenmesinin gerekçesi bu olabilir mi?

KAÇ KOLTUĞU İŞGAL EDİYORLAR

Karasu Bakan Uraloğlu'na şu soruları da yöneltti:

‘'İki danışmanınız Murat Gül ve Ayfer Kara kaç koltuğu işgal ediyor? 

Bu kişilerin, firmaya on milyonlarca dolarlık kıyak çekildikten sonra, memur maaşıyla milyonluk residence almaları tesadüf mü? 

Daire aldıkları ortaya çıkmasına rağmen, halen görevde olmaları doğru mu? Dalaman Havalimanı'ndaki terminal binasının küçülmesiyle ilgili görüşünüz nedir? Bu bina metrekaresi yanlış ise firmanın 150 bin metrekare üzerinden aldığı banka kredileri borç üstlenimleri ne olacak? 

Ülkemizde küçülen başka terminal ve havalimanı var mı? 

Bunu imzalayan Hukuk müşavirinin hukuki görüşü nedir?

Erdoğan Süzer / SÖZCÜ

Gazeteci Murat Ağırel'e yayında tehdit: Ayağını denk al - duvaR

 

Gazeteci Murat Ağırel, "Tuzlaspor’u araştırırken Eyüpspor Başkanı ve Galatasaray kongre üyesine ulaştım" başlıklı yazısı nedeniyle bir spor yayınında tehdit edildi.

Youtube kanalı Taktik Mania Plus'ın yayınında gazeteci Murat Ağırel tehdit edildi.

Tuzlaspor'un yüksek bilet fiyatlarına rağmen hepsini sattığı fakat tribünlerde kimsenin olmadığı ortaya çıkmış, kara para aklama iddialarının ardından soruşturma başlatılmıştı. 

Programda, Murat Ağırel'in, 21 Kasım Salı günü Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanan "Tuzlaspor’u araştırırken Eyüpspor Başkanı ve Galatasaray kongre üyesine ulaştım" başlıklı yazısı konuşuldu. 

Ağırel'in Galatasaray'ın "pisliğin içinde gibi göstermeye çalıştığını iddia eden program sunucuları Ağırel'i tehdit etti.

                                                          Nevzat Dindar

Nevzat Dindar, "Murat Ağırel, ayağını denk al açık ve net söylüyorum. Gazetecilik yap amenna. Zaten bu yönünü kimse eleştiremez, bir şey söyleyemez. Ama son dönemde yaptığın paylaşımlar ve Galatasaray'ı işi içeresine çekme çaban yakışıksız. Cumhuriyet'i kullanman da hiç kabul edilebilir değil" ifadelerini kullandı.

Alper Mert

Alper Mert ise "Bunu senden isteyenlere gerekli duruşu sergilemeni bekliyoruz. Belli ki bunu senden isteyenler var. Arkadaşlar unutmayın evden Galatasaray'ın cenazesine diye gidersiniz, Galatasaray'a bir bakmışsınız sizin selanızı okutuyor" diye konuştu.

Tehdide Twitter hesabından yanıt veren Murat Ağırel, "Gördüğümü yazarım, araştırıp anladığımı anlatırım. Kimseye de sormam. Kovulurum yine yazarım, anlatırım. Kağıdım kalmaz duvara taşa yazarım. Ben gazetecilikten hiçbir güç karşısında boyun eğmeden gerçeği anlatmayı anlıyorum. Gel gör ki sonunda canlı yayında ölümle tehdit ediliyorum. Hodri meydan. Elinizden geleni ardınıza koymayın. Sizin bir hesabınız varsa milletin de hesabı var" dedi. (duvaR)

Zonguldak’taki 4 günlük elektrik kesintisinin arkasından “20 milyon TL’lik borç kavgası” çıktı: İkinci Isparta vakasının ucundan dönülmüş - Eray Görgülü / T24

 

                                     Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan ile AKP İl Başkanı Mustafa Çağlayan

Belediye Başkanı Alan, “Hatların yer altına alınması için EnerjiSa’dan ne zaman talepte bulundunuz?” sorusunu, “Ahiret sorusu soruyorsunuz, nereden hatırlayayım?” diyerek yanıtladı.

İki yıl önce Isparta’da yaşanan 10 günlük elektrik kesintisinin felakete dönüşmesinin ardından benzer bir sürecin yaşandığı ve dört gün boyunca elektriklerin kesildiği Zonguldak’ta belediye ile enerji tedarik şirketi EnerjiSa arasında 20 milyon TL’lik borç kavgasının yaşandığı ortaya çıktı. İddiaya göre, kentin büyük bölümüne su veren barajın su pompasına sağlanan elektrikten dolayı belediyenin EnerjiSa’ya borcu 20 milyon TL’ye ulaştı. Şirket, barajın elektriğini kesme noktasına gelince, bu kez belediye şehir merkezindeki elektrik hatlarının yer altına alınması için yürütülecek kazı taleplerine izin vermedi.

Zonguldak’ta pazar günü yaşanan ve saatte hızı 120 kilometreye ulaşan fırtınanın ardından kentin büyük bölümünde elektrik kesintileri yaşanmış, kesinti süresi bazı bölgelerde iki, bazı bölgelerde de dört güne ulaşmıştı. Fırtına sırasında elektrik direkleri yıkılmış, teller kopmuş ve akan sel suları da trafoları basmıştı. Dört gün boyunca süren elektrik kesintisinin ardından Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan, kente enerji sağlayan şirket olan EnerjiSa’yı suçlayarak, 2021 yılının Aralık ayı ile 2022 yılının ocak-şubat ayları ve bu yılın temmuz ayında yaşanan sıkıntıları hatırlattı. Alan, “EnerjiSa'nın üst yönetimine yazacağız. Altyapıyı yere alalım. Bizim ana caddeler de hala yok. Sayın Valimiz ve Enerji Bakanı'mızla kahvaltıda konuştuk. Bakanlar Kurulu'nda gündeme geldi. EnerjiSa üst yönetimi Zonguldak’ta başarısızdır” ifadesini kullandı. 

Borç, ağustos ayında 20 milyon TL’ye ulaştı

Ancak, Zonguldak’ta elektrik hatlarının bugüne kadar yer altına alınmamasının arkasında "belediye ile EnerjiSa arasında yaşanan 20 milyon TL’lik borç krizinin yattığı" iddiası gündeme geldi. T24’ün edindiği bilgiye göre, kentin büyük bölümünün su ihtiyacını karşılayan Metropolitan Barajı’nın su pompalarına sağlanan enerjiden kaynaklı, belediyenin borcu Ağustos ayında 20 milyon TL’ye kadar ulaştı. Yönetmelik gereği EnerjiSa, barajın elektriğini kesme noktasına gelince iki kurum arasında kriz yaşandı. Belediye Başkanı Ömer Selim Alan, AKP’li bazı milletvekillerini devreye sokarak, Ankara’dan finansman bulunmasını sağladı.

Finansman sağlandı ancak borç ödenmedi

Ancak borcun küçük bir kısmının ödenmesi üzerine EnerjiSa, bir kez daha barajın elektriğini kesme noktasına geldi. Biriken borçla ilgili kriz devam ederken bu kez belediye, EnerjiSa’nın şehir merkezindeki elektrik hatlarının yer altına alınmasına yönelik kazı çalışması ile ilgili taleplerini sözlü olarak reddetti. Taleplerin reddedilmesi üzerine de bugüne kadar herhangi bir felakette kesintinin önüne geçilebilecek bir çalışma yapılamadı. 

Başkan Alan, “talep” sorusunu yanıtlamaktan kaçındı

T24’ün iddiaları sormak için aradığı Belediye Başkanı Ömer Selim Alan, “Yapılması gerekenin çok gerisindeyiz. Daha çok yatırım yapılması gerekirdi. İstediğimiz ölçüde değil. 19 mahallemizin çoğunda hatlarımız eski usul. Beklentimizi karşılamıyor. Bakanlığımıza da bildirdik. En kısa zamanda çalışmalarımızın başlamasını istiyoruz” dedi. Alan, “Hatların yer altına alınması için EnerjiSa’dan ne zaman talepte bulundunuz?” sorusunu ise, “Ahiret sorusu soruyorsunuz, nereden hatırlayayım?” diyerek yanıtladı. Alan, diğer iddialarla ilgili ise, “Bugün bir beyanat verdimi onu kullanabilirsiniz” dedi.

EnerjiSa yetkilileri de iddialara yanıt vermedi

T24’ün ulaştığı EnerjiSa yetkilileri de iddiaları ve soruları yanıtlamaktan kaçındı. Bu arada fırtınanın ardından pazartesi günü bölgeye giden TEDAŞ Genel Müdürü Ömer Sami Yapıcı, EnerjiSa binasında katıldığı toplantının ardından belediye binasında Belediye Başkanı Ömer Selim Alan ile görüştü. Yapıcı, görüşmelerin ardından herhangi bir açıklama yapmadı.

Eray Görgülü / T24