24 Ocak 2024 Çarşamba

İktidar ve muhalefet NATO'da birleşti: İsveç'in üyeliği onaylandı - soL

 

Meclis'te eller bir kez daha NATO'nun genişlemesi için kalktı. Meclis kapısından seslenen TKP "Bu ülkenin bağımsızlığı ve halkı satılık değil" dedi.

Rusya-Ukrayna savaşının ardından NATO'ya katılma talebinde bulunan İsveç'in, askeri ittifakta yer alabilmesi için gerekli onay Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde verildi.

Bir yılı aşan müzakerelerin ardından Meclis'e getirilen protokol, genel kurulda oylamaya sunuldu. AKP, CHP, MHP, DEVA ve Gelecek Partisi "evet" oyu verdi. DEM Parti, İYİP, Saadet Partisi, HÜDA PAR, Yeniden Refah Partisi, DSP, Demokrat Parti ve TİP'ten oylamaya katılan vekiller "hayır" dedi. DEM Parti'nin Genel Kurulda yer alan vekillerinden önemli bir bölümü oylamaya katılmamayı tercih etti.

Oylamaya katılan 346 milletvekilinden 287'si kabul, 55'i ret oyu verdi. 4 milletvekili de çekimser kaldı.

Böylece İsveç'in NATO üyeliğini onaylayan protokol oy çokluğuyla kabul edildi.

AKP: Somut adımlar atıldı

"Çözüm odaklı bir dış politika" yürüttüklerini belirten AKP'li Fuat Oktay, İsveç'in Türkiye'ye verdiği taahhütleri yerine getirdiğini ve somut adımlar attığını savundu. 

İsveç'in NATO üyeliği sonrasında da "yakın takipte" olacağını kaydeden Oktay, "Ak Parti olarak söz konusu taahhütname teklifi çerçevesinde olumlu oy kullanacağımızı belirtiyorum" dedi.

MHP: İsveç beklentilere karşılık verdi

İsveç'in, Türkiye'nin "endişe ve beklentilerine karşılık verdiğini" kaydeden MHP'li Kamil Aydın, komisyondaki tutumlarını sürdüreceklerini belirterek, "İlgili protokolün onaylanmasına katkı sağlayacağız" dedi.

CHP: NATO'nun genişlemesinden yanayız

CHP adına konuşan Oğuz Kaan Salıcı, oylananın yalnızca İsveç'in üyeliği değil, NATO'nun genişleme stratejisi olduğunun altını çizdi; "NATO'nun caydırıcılığının" artmasını savundu. NATO'nun genişlemesinden yana olduklarını vurgulayan Salıcı, "CHP olarak İsveç'in NATO'ya katılımına evet diyeceğiz" dedi.

İsveç'i "müttefik" olarak tanımlayan Salıcı, buna gerekçe olarak İsveç'in Filistin'i ilk tanıyan ülkeler arasında yer almasını ve Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine yeşil ışık yakmasını gösterdi.  

CHP'li Utku Çakırözer de "yerli savunma sanayinin gelişmesi açısından önem arz ettiğini" belirterek İsveç'in teknolojilerin tedarikinde Türkiye'ye yönelik kısıtlamaları kaldırmasını "kazanım" olarak niteledi.

İYİP: NATO'ya evet, İsveç'e hayır

Erdoğan'ın İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerine yönelik tutarsız açıklamalarını hatırlatan İYİP'li Koray Aydın, "Bunca sözden sonra hiçbir şey olmamış gibi davranılmasını kabul etmeyiz. İyi Parti çelişkili dış politikaya onay vermeyecektir" dedi.

"İyi Parti, ilkesel olarak NATO'nun genişlemesine karşı değildir" şerhini düşen Aydın, İsveç'in "karşılık güven esasında sınıfta kaldığını" belirterek ''hayır'' oyu kullanacaklarını duyurdu.

İsveç'in NATO üyeliğine ''evet'' demek için şerhlerini sıralayan İYİP'li Kürşad Yılmaz ise "Türkiye'nin F-16 talebine acilen onay verilmeli" dedi.

DEM Parti: İsveç'le diplomasi Kürtler olmadan yürütüldü

İsveç'le yürütülen NATO görüşmelerinde sürecin bir parçasının da Kürtler olduğunu vurgulayan DEM Parti'li Gülistan Kılıç Koçyiğit, müzakereleri "Kürtsüz 21. yüzyıl diplomasisi" olarak adlandırdı. İsveç'ten iadesi istenen isimler arasında Kürt asıllı İsveç milletvekili Aminah Kakabaveh'in de bulunduğunu hatırlatan Koçyiğit, "Ancak Kürdü düşman belleyen bir siyaset bu mertebeye erişebilir" dedi.

NATO'nun genişlemesinin dünya barışına katkı sunmayacağını vurgulayan Koçyiğit, "Putin saldırganlığının" neden olacağı NATO üyeliğinin, İsveç'te savunma harcamalarını ikiye katlayacağını kaydetti.

Yakın zamana kadar İsveç'te yaşadığını belirten DEM Parti'li Cengiz Çandar ise uluslararası alanda kaybedilen itibarın Filistin'de olumsuz sonuçlara neden olduğunu kaydederek, "Türkiye güçlü olsaydı İsrail şu soykırıma tevessül edebilir miydi" diye sordu. İsrail ile ticaretin hız kesmediğine dikkat çeken Çandar, ''Kim Türkiye'nin arabuluculuğunu, garantörlüğünü ister'' sorusunu yöneltti.

Gelecek Partisi: Yeni dostlar edinmeli

Gelecek Partisi adına İsa Mesih Şahin söz aldı. "Yeni bir dış politika stratejisine" ihtiyaç olduğunu söyleyen Şahin, ''çoklu güçler dengesine uyum'' gösterilmesini savundu. "Geleneksel ittifakları güncellerken yeni dostlar edinilmeli" diyen Gelecek Partisi Milletvekili, "İsveç'in NATO üyeliğine karşı çıkmadığımızı beyan ediyorum" sözleriyle ''evet'' oyu kullanacaklarını açıkladı.

Saadet: F-16'lar İsveç'e bağlandı

Saadet Partisi protokole ''hayır'' diyeceklerini oylama öncesi ilan etmişti.

Saadet Partisi adına söz alan Mustafa Kaya, Türkiye'nin dış politikayı ''pazarlık'' aracı haline dönüştürmesini eleştirerek, ''F-16'ların İsveç'e bağlanmasını sağlayan iktidar, gerçekleri değil algıları öne çıkarmıştır'' dedi.

1 Mart 2003'teki gibi Meclis'ten ''hayır" oyunun çıkması için milletvekillerine çağrıda bulunan Kaya, "NATO ve Rusya arasında çıkacak bir savaş herkesten önce Türkiye için olumsuz sonuçlar doğurabilir. Onun için Türkiye, Batı'nın bu kuşatmasına hem kendi çıkarları hem de küresel barış için 'hayır' demelidir" diye konuştu.

TKP Meclis önünden seslendi: 'Bu ülkenin bağımsızlığı ve halkı satılık değil'

Oylama öncesi Türkiye Komünist Partisi, TBMM önündeydi.

“Terör örgütü NATO’ya geçit vermeyeceğiz” sloganıyla düzenlenen eylemde konuşan TKP MK Üyesi ve Ankara İl Başkanı Ali Ufuk Arikan, "NATO'yu defedecek, emekçilerin memleketini tekrardan ayağa kaldıracağız” dedi.

Meclis’ten çıkan olumlu karara karşı NATO’nun Türkiye’deki varlığına karşı mücadele edeceklerini vurgulayan Arikan, “Bu ülkenin bağımsızlığı ve halkı satılık değil” dedi.

Türkiye Komünist Partisi, kararın ardından yayımladığı açıklamadaysa NATO'nun genişlemesine verilen onayı "utanç" olarak niteledi.

Açıklamada AKP ve MHP'nin fikir değişikliğinin ardında emperyalizmle yürütülen çeşitli pazarlıkların yer aldığına işaret edildi. 

'İktidar dizginleri emperyalistlere teslim etti' 

Müzakere süreci boyunca “yerli ve milli” yalanıyla milyonların uyutulmaya çalışıldığını kaydeden metinde iktidarın "ülkenin dizginlerini bir kez daha emperyalistlere teslim ettiği" vurgulandı.

Finlandiya ve İsveç’in üyeliğinin savaş ortamı ve siyasi gerilimleri artıracağı ve süreklileştireceği belirtildi. Bu durumun Türkiye için de güvenlik tehdidi oluşturacağının altı çizildi.

"Acil olarak yapılması gereken, NATO’dan kurtulmaktır" denilen açıklamada, TKP'nin bu konudaki iddiasının arkasında durmaya devam edeceği belirtilerek, "Bu utanç verici karara imza atan TBMM’nin önünde haykırdığımız gibi söz veriyoruz, NATO’yu ülkemizden defedeceğiz" ifadeleri kullanıldı.

İsveç'in üyeliğini imzalamayan tek ülke kaldı

Türkiye’nin ardından Macaristan’ın da İsveç’in üyeliğine onay vermesi gerekiyor.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda, İsveç'in NATO üyeliğini görüşmek üzere İsveçli mevkidaşı Ulf Kristersson'a davet mektubu gönderdiğini söyledi.

Öte yandan Orban hükümeti, İsveç’e onay verme konusunda sona kalmayacaklarını da söylemişti.

Fakat Macaristan Parlamentosu şu anda kış arasında. Meclisin Şubat ortası toplanması bekleniyor.

Diğer NATO üyelerine kıyasla Rusya ile daha iyi ilişkilere sahip Macaristan, Finlandiya’nın üyeliğine de Erdoğan’ın “Finlandiya NATO’ya üye olabilir” açıklamasından 10 gün sonra onay vermişti.

Finlandiya'nın üyeliğine 'hayır' diyen çıkmamıştı

Rusya-Ukrayna savaşının ardından İsveç ve Finlandiya NATO üyeliğine başvurmuş, Türkiye iki ülkenin PKK ve FETÖ’yü desteklediği gerekçesiyle başvuruları onaylamamıştı.

Yürütülen müzakerelerin ardından Erdoğan, Rusya ile sınırı olan Finlandiya’ya onay vermişti. 

Mart 2023’te Finlandiya’nın katılımı için yapılan oylamada hiçbir siyasi parti grubu "hayır" oyu kullanmamıştı. AKP, CHP, İYİP ve MHP üyeliğe onay verirken HDP, TİP, BBP, DEVA, DP ve ZP oylamaya katılmamıştı.

Erdoğan, İsveç hükümetinin PKK’yle mücadelede yeterli adımı atmadığını belirterek bu ülkenin üyelik protokolünü TBMM’ye göndermemişti.

2023’te İsveç’in üyeliği karşılığında ABD’nin Türkiye’ye savaş uçağı satması ve Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin açılması gibi konuları gündeme getiren Erdoğan, yazın düzenlenen NATO Zirvesinde İsveç’in üyeliğine onay verdiğini açıklamış fakat bunun TBMM’de oylama süreci ağırdan alınmıştı.

(soL)

Erdoğan imzaladı: Hazine, TEDAŞ ve TEİAŞ'ın 73 taşınmazı özelleştirme kapsamına alındı - duvaR


Cumhurbaşkanı kararıyla, Rumeli Feneri, Çeşme, Bodrum, Köyceğiz, Kemer ve Manavgat'ın da aralarında olduğu bir çok bölgede Hazine, TEDAŞ ve TEİAŞ'ın 73 taşınmazı özelleştirme kapsamına alındı.

Resmi Gazete'de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzalı kararla Mülkiyeti Maliye Hazinesi, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim şirketi (TEDAŞ) ve Türkiye Elekktrik İletim Anonim Şirketi’ne (TEİAŞ) ait bazı taşınmazlar özelleştirme kapsamına alındı. 

Cumhurbaşkanı kararına göre, özelleştirme kapsamına alınan taşınmazlar Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Batman, Edirne İstanbul,  İzmir, Kırklareli, Konya, Mersin ve Muğla'da yer alıyor. Özelleştirme kararı kapsamındaki taşınmazların bazıları, İstanbul Sarıyer Rumeli Feneri, İzmir Çeşme, Muğla'da da Bodrum, Köyceğiz ve Marmaris'te, Antalya Kemer ve Manavgat ve Alanya'da, Ankara Yenimahalle'de  bulunuyor. 

Kararla özelleştirme kapsamına alınan taşınmazların, 'satış, kiralama, gelir ortaklığı modeli ve işin hukukuna uygun sair tasarruflar, mülkiyetin gayri ayni hakların tesisi veya işletme hakkının verilmesi yöntemlerinden biri ya da birkaçının birlikte uygulanarak özelleştirilmesine karar verilecek. Özelleştirme işlemleri 31.12.2027 tarihine kadar tamamlanacak.

(duvaR)

"Kuzuları da, kuzu pirzolasını da seviyorum" diyemezsiniz! - Mustafa Durmuş / T24

 

Hem "İsrail devletinin katliamlarına hem ABD'nin İsrail'e verdiği desteğe karşıyım" hem de "Starbucks'ın 676 şubesinin açılmasına izin veririm ve İsrail ile ticari ilişkimi sürdürürüm" diyemezsiniz

Küresel kahve zinciri Starbucks 1971 yılında Seattle, Washington'da kuruldu. Bu dev işletme Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ikinci en hızlı perakende kahve sunum zinciri konumunda.

Kurulduğundan bu yana Starbucks, kapılarından içeri giren herkese kahve (veya tercih ettiği başka bir içecek) sunma misyonuyla 80'den fazla ülkeye yayıldı.

Etiyopya köylülerine uygulanan baskı

Bu arada, şirket kahve çekirdeğini ağırlıklı olarak Etiyopya gibi ülkelerden sağlıyor. Ancak bu ülkelerdeki kahve üreticisi köylülere uyguladığı kolonyalist baskı ve sömürü nedeniyle çok eleştiriliyor.

Şirket (yüzde 48 oranında), şube lisans sahiplerinin diğer zincir markalarla aynı derecede bağımsızlığa sahip olmadığı ve merkezin şubelerin görünümü, menüsü ve diğer operasyonel yönleri üzerinde daha fazla kontrole sahip olduğu bir franchising anlayışı ile yönetiliyor. Şirket merkezinin bu sunumu karşılığında, Starbucks lisans sahibi olan şubeler, merkeze royalty ücreti veya satışların belirli bir yüzdesini ödüyor.

Tipik bir Starbucks işletmesinin gelirlerinin yüzde 74'ü kahve türü içeceklerden, yüzde 22'si yiyecekten ve kalan yüzde 4'ü ise diğer hizmetlerden oluşuyor.

Küresel çapta 40.000'e yakın şube

Kahve zincirinin yaklaşık 40.000 şubesinin çoğunun hangi bölgelerde ya da ülkelerde olduğu ise aşağıdaki haritadan görülebilir (Ekim 2023 itibarıyla). (1)

Türkiye'deki Starbucks protestoları

Görüldüğü gibi, Türkiye toplam 676 şube ile dünyada en fazla Starbucks şubesine sahip olan 7'nci ülke.

Öyle ki kişi başına gelir açısından neredeyse bizdekinin iki katından daha fazla bir gelir düzeyine sahip olan Tayvan'daki şube sayısından çok daha fazla şubeye sahibiz.

Ya da sadece 13-14 milyon daha fazla nüfusa sahip olduğumuz ama kişi başı gelir açısından ancak dörtte bir gelirimizin bulunduğu Birleşik Krallık'taki şube sayısının yarısı kadar Starbucks şubesi var Türkiye'de.

Starbucks'lar AKP döneminde açıldı

Hepsinden önemlisi de, bu emperyalist-kolonyalist şirket asıl olarak son 22 yıllık AKP iktidarları döneminde Türkiye'de bu şubeleri açtı. İlk şube AKP'nin iktidar olduğu ilk yıl olan 2003 yılında İstanbul'da Bağdat Caddesi'nde açıldı.

Bu gerçeğe rağmen, bir süredir Türkiye'de bazı politik çevrelerce yönlendirilmiş olan gruplar Starbucks şubelerini basarak kahve içenleri taciz ediyor.

Bu gruplar, İsrail'in Filistin'de yaptığı katliamı ve onun ardında duran ABD'yi, sözüm ona, protesto ediyorlar. Ancak her zaman olduğu gibi işin aslını da asla sorgulamıyorlar, sadece iktidar blokunun değirmenine su taşıyorlar.

Kıssadan hisse!

  • Hem "İsrail devletinin katliamlarına hem ABD'nin İsrail'e verdiği desteğe karşıyım" hem de "Starbucks'ın 676 şubesinin açılmasına izin veririm ve İsrail ile ticari ilişkimi sürdürürüm" diyemezsiniz.
  • Hem "İsrail devletini işgalci ilan edip" hem de aynı coğrafyada benzer girişimlerde bulunamazsınız.
  • Hem Hamas'ı "özgürlük savaşçısı" ilan edip hem de PYD'yi terörist ilan edemezsiniz.
  • Hem "NAS deyip" hem faizleri artıramazsınız hem de faizciden aldığınız vergiyi sıfırlayamazsınız.
  • Hem "emekliyi enflasyona ezdirmedik" deyip hem de işçi emeklilerinin maaşlarına sadece enflasyonun üçte biri oranında zam yapamazsınız.
  • Hem "israfa karşıyız" deyip hem de kamuda har vurup harman savuramazsınız.

Özcesi, yazının başlığında da yer aldığı gibi: Bir yandan, çocuklarımızı severken de çok sıklıkla kullandığımız, "kuzuları" da, kuzu pirzolasını da seviyorum" diyerek küçücük bedenlerin katledilmesine razı olamazsınız.

Ekonomisiyle, siyasetiyle, ahlakıyla bir toplumsal çöküş yaşamakta olduğumuz bugünlerde ülkede yapılan tam olarak budur.

Sizce de bu tipik bir ikiyüzlülük değil midir?

Mustafa Durmuş / T24


Dipnotlar:

(1) https://www.visualcapitalist.com/wp-content/uploads/2023/12/Starbucks-Global-Presence (29 December 2023).

23 Ocak 2024 Salı

KISA GÜNDEM BAŞLIKLARI - 23 OCAK 2023 -

‘İçeride’, dışarıda hak gasbı sürüyor (Mustafa BİLDİRCİN-Birgün)
2022’de Ceza ve Tevkifevleri izleme kurullarının yaptığı cezaevi ziyaretleri raporlaştırıldı. Raporda eksikliklerle ilgili yapılan bin 839 öneriden 660’ının yerine getirilmediği öğrenildi. 24 cezaevinde doktor olmadığı bildirildi.(https://www.birgun.net/haber/iceride-disarida-hak-gasbi-suruyor-500527)

Madenci güvenliği için cep harçlığı gibi ödenek! (Mustafa BİLDİRCİN-Birgün)

2024 yılı yatırım programından madenci güvenliğine cep harçlığı çıktı. TTK’ye “Madencilik altyapı ve iyileştirme” çalışmaları için 9 milyon TL ödenek ayrıldı.(https://www.birgun.net/haber/madenci-guvenligi-icin-cep-harcligi-gibi-odenek-500522)

Seçim propagandasıydı: Hedef Ay kadar uzak (Mustafa BİLDİRCİN-Birgün)

Erdoğan tarafından açıklanan, “Ay’a sert iniş” hedefinin yalnızca yüzde 40’ına ulaşıldı. İktidarın propaganda malzemesi olarak kullandığı yolculuk için 1,6 milyar TL ödenirken TUA yalnızca 882,3 milyon TL ödenek kullandı.(https://www.birgun.net/haber/secim-propagandasiydi-hedef-ay-kadar-uzak-500535)

Murat Kurum 'Kanal İstanbul' sorusunu geçiştirdi (Cumhuriyet)

AKP'nin İstanbul adayı Murat Kurum, "Mega projelerden biri Kanal İstanbul mu?" sorusuna, "İstanbul'un gündeminde olmayan hiçbir şey bizim gündemimizde olmayacak dedik" yanıtını verdi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/murat-kurum-kanal-istanbul-sorusunu-gecistirdi-2166375)

Bin 500 yıllık tarihi yapı MHP’liye teslim (İsmail ARI-Birgün)
İstanbul’un en değerli bölgelerinden birinde bulunan tarihi Fildamı Sarnıcı 11 bin metrekare büyüklüğünde. (Fotoğraf: BirGün)
                                                           
MHP Mersin Milletvekili Levent Uysal

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün, CHP’li Bakırköy Belediyesi’nin elinden aldığı tarihi Fildamı Sarnıcı’nın da MHP Milletvekili Uysal’a kiralandığı öğrenildi. Uysal, Ayasofya kadar eski olan tarihi yapıyı 35 yıl boyunca işletecek.(https://www.birgun.net/haber/bin-500-yillik-tarihi-yapi-mhpliye-teslim-500516)

Kolon kesenler 135 gündür firari (İsmail ARI-Birgün)
                                    Sami Kervancıoğlu, Erdoğan’a dondurma yerdirmişti. (Fotoğraf: İHA)

Ezgi Apartmanı’nın kolonlarını kesip 35 kişinin ölmesine neden olan Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel hâlâ firari. Hayatının kaybedenlerin yakınları iki sanığın 135 gündür yakalanmamasını isyan ediyor.(https://www.birgun.net/haber/kolon-kesenler-135-gundur-firari-500515)

Eğitimin siyam ikizleri MESEM ve ÇEDES(Mustafa KÖMÜŞ-Birgün)
AKP’nin ülke genelindeki politikalarının eğitimdeki yansıması MESEM ve ÇEDES projeleri. ÇEDES’le okulları camiye çeviren AKP, MESEM’le ise öğrencileri sermaye çıkarları doğrultusunda sömürüyor.(https://www.birgun.net/haber/egitimin-siyam-ikizleri-mesem-ve-cedes-500541)

Beş yıl içinde bir dünya savaşı başlayabilir - Çağdaş Gökbel / soL

 

Martin Bernal'ın işaret ettiği gibi Avrupa-Atlantik sınırının ötesinde kalan ya da bu ideolojinin onayından geçemeyen halkların hızla dehümanizasyona tabi tutulacağı bir döneme giriyoruz.

Ejderha Ateşi (Dragon Fire), İngiltere'nin yeni savunma silahının adı. Aşağıdaki fotoğraf dikkatle incelendiğinde görülecek ki savaş sevdalısı İngiliz yöneticiler, bu silaha isabetli bir isim bulmuşlar. Silah, 'Bayraktar' ailesi için kötü bir haber niteliği taşıyor. Zira, bu teknolojik mucizenin ana hedefi insansız hava araçlarının düşürülmesi ve İngiltere ya da müttefiklerinin hava sahasının etkin bir biçimde korunması.1 Silah gökyüzüne gönderdiği etkili ışık huzmeleriyle 'yıldız savaşları' filmindeki ışın silahlarını andırıyor. Bir filmden örnek vermek her zaman konunun ağırlığını hafifletir. Biz konuyu çok fazla hafifletmeyelim ve hatırlatalım; İngiltere eski Genelkurmay Başkanı Nick Carter'ın dediği gibi, ülke hızla küresel bir savaşa (3. Dünya Savaşına) hazırlanıyor.2

İngiltere'nin geliştirdiği lazer silahı ilk kez kuzeybatı İskoçya'daki Hebrides sıradağlarında denendi ve havadaki temsili düşman hedeflerine ateşlendi.

İngiliz savunma bakanlığı kaynaklarına göre, teknolojinin bu son harikası oldukça ekonomik bir silah. Bu lazer silahını 10 saniye boyunca ateşlemenin maliyeti, evde kullanılan bir ısıtıcının bir saat çalışmasıyla harcadığı enerjiye denk. Bu da silahın atış başına maliyetinin oldukça düşük olduğunu gösteriyor. Bu silah hem kara ordusunun hem de kraliyet donanmasının hava savunma yeteneklerinin bir parçası olacak ve İngiltere'yi kendi başına açtığı belalardan sözde kurtaracak.

İnsanların evsizlikle, ısınma sorunlarıyla ve gıda bankalarından yardım alarak yaşamak için mücadele ettiği İngiltere'de Tory hükümeti, multi milyon sterlin boyutunda bir bütçeyi savunmaya (silahlanmaya) ayıracak. Anlaşılan o ki yeni icatlar kapıda ve insanlık bu icatları yine savaş denilen melanetin teşvikiyle bulacak. Tıpkı radyo ve internette olduğu gibi...

Avrupa, geliştirilen tüm bu epik silahların gölgesinde hızla irtifa kaybediyor. Irkçı ve Nazivari yönetimler hızla iktidara yürüyor. Peki, Nazilerin yeniden iktidara gelmesi nasıl bir anlam taşıyor? Sermaye, tüm Avrupa'yı bir savaş pozisyonuna geçirebilmek için kendi savaş kabinelerini bir bir oluşturmaya çalışıyor. Yalnız bu seferki ırkçı deneyimi geçmişte Almanya'da yaşanan Nazi deneyimiyle karıştırmamak gerekiyor. Kesişim noktaları olmakla birlikte, bu sefer 'Avrupa Merkezci İdeoloji'nin hakim olduğu bir ırkçılıkla yüzleşeceğiz. Martin Bernal'ın işaret ettiği gibi Avrupa-Atlantik sınırının ötesinde kalan ya da bu ideolojinin onayından geçemeyen halkların hızla dehümanizasyona tabi tutulacağı bir döneme giriyoruz. Bu yüzden Ukrayna savaşından sonra Avrupa'ya göç etmek zorunda kalan Ukraynalıların elde ettikleri ayrıcalıklara ve Ukraynalı olmayan mültecilerin karşı karşıya olduğu muamelelere ve ikiyüzlülüğe iyi bakmak gerekiyor. Bu tür bir ırkçılığın temel kodlarını orada bulabiliriz. Bu yüzden Avrupa merkezci ideolojiye sıkı sıkıya iman etmiş bir patron olan Rishi Sunak esmer teniyle pek ala bu inanç uğruna savaşabilir ve kendi teninden olan insanları gözünü kırpmadan insanlıktan çıkarabilir. Yeni bir dünya savaşı için etkili bir ideolojiye ihtiyaçları var ve bu etkili ideoloji cephaneliklerinde mevcut. Bir savaş pilotununun ses hızını geçerek ulaştığı düşman topraklarında bombalayacağı evleri, çocuk parklarını ve diğer her şeyi insana ait bir obje olarak görmemesini sağlayacak olan tek şey bu! Örneğin: İsrail'in Gazze'de yaptığı şey tam olarak buydu. Şimdi, tek tek yaşanan gelişmelere bakalım...

- İngiltere Savunma Bakanı Grant Shapps, geçtiğimiz Pazartesi günü yaptığı açıklamada 5 yıl içerisinde küresel bir savaşın başlayabileceğini ve bunun için hazırlıkların hızlandırılması gerektiğini söyledi. Savunma Bakanı Shapps, ayrıca 2024 yılının İngiliz savunması için bir dönüm noktası olduğunun altını çizdi. Bakana göre, İngiltere'nin irrasyonel güçlerle karşılaşması kaçınılmaz (tıpkı I. Dünya Savaşı öncesi İngiliz raporlarını andırıyor bu söz... İngiltere'nin Almanya ile karşılaşması şart ve kaçınılmaz). Kim peki bu ülkeler? Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore. Bakan Grant Shapps, hızını alamıyor ve ekliyor İngiltere savunma alanında yapacağı yatırımı GSYİH'nın %2,5'ine çıkarmayı hedefliyor. NATO üyesi ülkelerin savunma yatırımında geri kalmaması ve hızla buna odaklanmaları gerektiğini de sözlerine ekliyor. Türkiye'de bir anda patlama yapan mucizevi silah üretimini bununla ilişkilendirmek mümkün mü? Peki, çanlar kimin için çalıyor?3

- Türkiye'de televizyonda denk geldiğim bir habere göre, önde gelen bir NATO yetkilisi, Batı'daki sivillerin ve silahlı kuvvetlerin Rusya ile başlayacak bir savaşa hazırlıklı olmaları gerektiğini söyledi. Memlekette habercilik yerlerde süründüğünden gazeteciliğin en önemli sorusu olan 'kim?' sorusunu unutmuş görünüyorlar. Şimdi, kim sorusuna yanıt arayalım. Açıklamayı yapan kişi NATO Askeri Komitesi Başkanı Amiral Rob Bauer. Bauer, 'barışın devam etmesi kesin değil' diyor. Kabiliyetli Amiralimiz, Rusya ile bir savaşa hazırlanıyoruz diyor. Askeri tarihçi John Keegan'ın modern dünyada savaşta olma tezini takip edersek eğer, diplomatların susup komutanların konuştuğu bir evreye savaş evresi diyebiliriz. Demek ki ilerleyen günlerde askerler daha çok konuşacak ve yoksullar daha çok ölecek. Kısacası bu teze göre zaten savaştayız.

- Davos'ta gazetecilere açıklama yapan İrlanda Başbakanı Leo Varadkar, Ukrayna için verilen mücadelenin Avrupa değerleri için verilen bir mücadele olduğunu belirterek, Avrupa konseyinin Şubat ayında beklemede olan 50 milyar Avroluk Ukrayna yardım fonunu onaylamak için bir oylama yapacağına inandığını söyledi. Varadkar, Ukrayna'daki savaş ne kadar sürerse sürsün Ukrayna'nın yanında olacaklarının altını çizdi.4 AB ve ABD'ye Ukrayna'ya maddi destekte bulunma çağrısı yapan İrlanda Başbakanı, Avrupa'daki yoksulluğa ve krizlere rağmen 50 milyarlık dev bir hibenin Ukrayna'ya verilmesi gerektiğini söylüyor. İşte ücretsiz eğitime ve sağlığa harcanması gereken paraların gittiği yerler. Demek ki bu dev kamusal bütçeleri bir grup göçmen ya da mülteci yemiyor. Bu bütçeler açık açık zenginlerin savaşına harcanıyor. Not: İrlanda'da evsizlerin sayısı yeni bir rekor kırdı ve 13.500'e ulaştı.5

- Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Alman yayın kuruluşu Der Tagesspiegel'e verdiği demeçte, 'Putin 10 yıl içinde NATO'ya saldırabilir' dedi. Ayrıca Pistorius, kendi uzmanlarının verdiği bilgilere atıf yaparak böylesi bir savaşın 5 ila 8 yıllık bir süreçte gerçekleşebileceğini öngördüklerini belirtiyor.

- NATO son yılların en büyük askeri tatbikatını yapacak. Mayıs ayı sonuna kadar sürecek olan 'Steadfast Defender-2024' askeri tatbikatında 90 bin askeri personelin katılması bekleniyor. NATO Askeri Komitesi Başkanı Hollandalı Amiral Rob Bauer'in sözlerini anımsarsak eğer bu tatbikatta Rusya ile gerçekleşmesi muhtemel savaşın simüle edileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bitmek bilmez seçimlere ve kendilerine dayatılan gündemlere boğulan yoksul insanlarımızın tüm bu kritik gelişmeleri tartışmasını istemiyorlar. Neden? Eğer insanlar bunları tartışacak olursa bir dünya savaşının kapıda olduğunu rahatlıkla görecekler. Bu savaşa NATO üyesi olarak girecek olan Türkiye'nin doğrudan hedef olacağı kanısına varmaları ise o kadar zor bir iş değil. Sermaye cephesinden bakıldığında bir dünya savaşında Türkiye'nin ne pahasına olursa olsun NATO'da kalması gerekiyor. Bunun için kamuoyunu oyalamaya devam edecekler. Gerekirse bu uğurda ülkemiz bitmeyen bir seçim çağına bile girebilir. Şimdi, Hollandalı Amiral'in uyarısıyla Rusya ile savaşa hazırlanan bir ülkeyi inceleyelim. Seda Şanlıer, İsveç'te yaşıyor ve oradaki atmosferi şu şekilde özetliyor:

"Evet bakanlar ve milli savunma bakanı savaşa hazırlıklı olmayız diye açıklama yaptılar. Açıklamalar tedirginliğe sebep oldu haliyle. Bu söylem en çok gençleri etkiledi. Burada 'BRİS' adında bir organizasyon var, bağımsız bir organizasyon. Çocuk hakları ile ilgilenen bir kurum bu. Savaş söylemleri sırasında gençler en çok bu kurumu arayıp savaşla ilgili tedirginliklerini ifade etmişler. Ayrıca insanlar deli gibi kendi bölgelerinde bulunan sığınak yerlerini öğrenmeye çalıştılar. Savaş için gerekli eşyaları satın almaya başladılar. Toplumda bir huzursuzluk baş gösterince Başbakan yeniden açıklama yaptı. Çünkü bu savaş atmosferi toplumda ciddi bir tedirginlik ve tepkiye neden oldu. Sosyal medyada da bu konuda çok tartışmalar oldu. Başbakan (Ulf Kristersson), insanları korkutmak istemediklerini ancak savaşa hazırlanmak zorunda olduğunu söyledi. Televizyon programlarında da bu konu tartışıldı. Durumu eleştiren eski bir sosyal demokrat (Göran Greider) ordunun savaşı özlediğini ve bunu açıktan söyleyemediği için buna benzer açıklamalar (savaş söylencesi) yaptığını söyledi. Bu sözler tartışma yarattı. Milli Savunma Bakanı'nın açıklamaları ve askeri kaynaklardan gelen mesajlar toplumu tedirgin etti. Bunu yatıştırmak için başbakan çeşitli açıklamalar yaptı ama şimdi büyük bir tatbikat var NATO’da (Steadfast Defender-2024) İsveç dahil İskandinavya ülkeleri biraz buna yoğunlaşmış durumdalar."

Seda Şanlıer, İsveç'in savaş hazırlıklarının yeni olmadığına dikkat çekiyor ve sözlerine şu şekilde devam ediyor:

"Yanlış hatırlamıyorsam 2018 yılında halka bir 'savaşa hazırlık broşürü' dağıtılmıştı. Bu broşür kısaca savaş ve kriz anında ne yapılması gerektiğini söylüyor. Broşürün kapak görselini seninle paylaşacağım. Okurlarının bu bilgileri edinmeleri, bugünkü Avrupa'yı anlayabilmeleri için çok önemli. Maalesef Avrupa'daki yönetici sınıf bir ikiyüzlülük ve savaş psikolojisine-irrasyonalizme teslim olmuş durumda".

2018 yılında İsveç halkına savaş ve kriz anında ne yapmaları gerektiğini öğreten broşürün kapağı

Dünyayı yöneten tekellerin savaştan başka bir seçeneği yok gibi görünüyor. Bir dünya savaşı yoksullar cephesindeki en kötü ihtimal. Yıllardır savaş savaş diye kıvranan İngiliz yöneticiler, nükleer bir güç olan Rusya ile savaşmaya neden bu kadar istekli? Tory canavarlarından birine bu soruyu gerçekten yöneltebilmek isterdim. Zira artık bir soğuk savaş ezberine dönüşen nükleer caydırıcılığın, neyi ne kadar caydırdığı bir tartışma konusu.

Yakın zamanda ölen ABD'nin efsanevi diplomatı, hatta dünyada diplomasiyi icat eden adam diye böbürlenilen Henry Kissinger, dünya savaşı ihtimalinden çok rahatsızdı. Rahatsızlığının sebebi, milyonlarca yoksul insanın ölmesi, evini barkını, yurdunu kaybetmesi değildi elbet. Kissenger, ABD-Çin karşılaşmasında bir I. Dünya Savaşı kabusu görüyordu. Böylesi bir savaşın sonucunun tam da istendiği gibi olamayabileceğini öne sürüyordu. Yani bu küresel savaşın sonunda kapitalizm yeni bir Bolşevik devrimiyle yüzleşmek zorunda kalabilirdi. Tüm bu iç karartıcı savaş ve yıkım senaryolarının içinde belki de iyiye ve umuda dair olan şeyi yine düşmanın zihninde buluyor olmak tarihin bir ironisi olsa gerek. Sonuçta Henry Kissinger, örgütlü bir sınıfın adamı ve örgütlü sınıf kendisine dönük tehlikeleri önceden rahatlıkla sezebilir.

İşçi sınıfı örgütsüz ve dağınık olduğu için maalesef kendisine karşı hazırlanan bu yeni cehenneme karşı duyarsız ve yabancı görünüyor. En azından İngiltere'den bakınca durum böyle görünüyor. Yakın gelecekte daha fazla insan savaşlarla öldürülecek ve pek çoğu evlerini, yurtlarını kaybedecek. Bu yüzden milyonlarca insan akın akın savaş bölgelerinden göç edecek. Nükleer bombaları ya da insansız hava araçlarını ışın silahıyla yok etmeyi planlayan İngiltere bu insanlarla ne yapacak? Avam kamarasından geçip, lordlar kamarasına doğru yol alan Ruanda gibi planları mı işletecek? Bu ölümcül cendereden kurtulmak istiyorsak bizi savaşlara, kıtlığa ve vahşi kapitalizmin kıyma makinesine sürükleyen hükümetlerimizi alaşağı etmek zorundayız. İşte o zaman gerçekten konuşma hakkını elde etmiş olacağız! Bunun için güçlü bir ruha ve güçlü bir çağrıya ihtiyaç duyuyorsak eğer tarihin tozlu sayfalarına bakarak o ruhu bulabiliriz. İrlandalı büyük devrimci James Connolly'nin emperyalist İngiltere'ye karşı verdiği mücadeleye ve onun sözlerine bakmamız böylesi bir enerjiyi yaratmak için yeter de artar bile.

Çağdaş Gökbel / soL

5 vakada bir imar rantı kompedanının portresi - Bahadır Özgür / duvaR

 

Murat Kurum tamam ama Erdoğan öyle bir adayı daha sahneye sürdü ki, kazandığı taktirde İstanbul’u neyin beklediğinin beyanı oldu. Kimse imar rantı konusunda onun kadar maharetli değil. AKP’ye kentsel dönüşümle arazi gaspının nasıl yapılacağını da, imar planlarının değiştirilmesi sayesinde milyarlarca liralık rantın nasıl yaratıldığını da o öğretti denilse, yeridir.

AKP’nin İstanbul için aday gösterdiği isimlerin üçte ikisinin bürokratik kariyeri, ticari hayatı veya mesleği inşaat üzerine. İmar rantı siyasi genetiğine işlemiş bir parti için garip değil. Murat Kurum’dan belli. Ama Recep Tayyip Erdoğan öyle bir ismi daha sahneye sürdü ki, imar rantı konusundaki maharetine kimse su dökemez. Bütün partiye işi o öğretti denilse yeridir. Alanında tam bir kompedan.

Bu isim kim mi? Bir kez daha Küçükçekmece başkanlığına aday olan Aziz Yeniay. İnşaat mühendisi. 1992 ara seçimlerinde Refah Partisi’ne geçen Güngören Belediyesi’nde başkan yardımcılığı ile başlayan siyasi kariyeri, İBB’de 9 yıl boyunca imar komisyonu başkanlığı ve 2004-2014 arası Küçükçekmece Belediye Başkanlığı ile devam etti.

Gelin Yeniay’ın, geçmişe damga vuran 5 vaka üzerinden hem niye aday yapıldığını, hem de seçimde Erdoğan’ın kozu olan kentsel dönüşümün ne anlama geldiğini tekrar hatırlayalım…

Aziz Yeniay (solda), Recep Tayyip Erdoğan (sağda)

VARAN 1: İLK PROJEDE AĞAOĞLU’NA MİLYARLAR AKTI

Yeniay’ın ilk büyük icraatı ve kentsel dönüşümün AKP için büyük bir imar rantı kaynağı olduğunu kanıtlayan ilk iş, Ayazma-Tepeüstü projesiydi. Kamuoyu henüz dev kentsel dönüşüm projeleriyle tanışmamışken Yeniay, 2004’te Küçükçekmece Belediye Başkanı koltuğuna oturunca 1750 ailenin yaşadığı gecekonduların bulunduğu bölgede kentsel dönüşüm başlatıyordu. Hak sahiplerine Bezirganbahçe’de yapılan TOKİ konutlarından verileceği söylendi. Ne var ki, kiracı olan pek çok aile sokağa atıldı. Yıllarca teneke ve karton kutulardan yaptıkları barınaklarda yaşadılar. TOKİ konutlarına yerleşenler de bin pişmandı. Evlerin sıvası dökülüyor, yağmurda akıyordu. Üzerine bir de geliri olmayan bu aileler ‘kira öder gibi’ denilerek uzun yıllar borç altına sokulmuştu. Çok sayıda aile ödeyemedi ve satıp başka gecekondu mahallelerinde kiraya çıktı.

Bütün bunlar olurken Ali Ağaoğlu 2010’da bir reklam filmi çekiyor, “Ben Ali Ağaoğlu. Burası İstanbul Ayazma. Burada 3 bin 100 konutluk yeni bir yaşam merkezi kuruyoruz. İçinde golf sahası bile olacak. Hep hayal ederdim 10. kattaki evin bahçesi olur mu? Yaptım olacak. Çünkü bu ülkede herkes havuzlu, güzel, kaliteli bir evde oturmayı hak ediyor” diyerek, gecekonduların yerine diktiği Ağaoğlu My World Europe’u anlatıyordu.

Ali Ağaoğlu

Kentsel dönüşümün ilk mağdurları Ayazmalı yoksullar, deprem bahanesiyle ilk büyük rantlardan birini cebe atan da Ağaoğlu olmuştu.

Yeniay’ın kariyeri parladıkça parlıyor, maharetini geliştiriyordu.

VAKA 2: ÖZEL MÜLK NASIL GASP EDİLİP YANDAŞA VERİLİR?

Yeniay’ın kamuoyunda en fazla duyulan marifeti, Torunlar GYO’ya yapılan büyük kıyaktı. Mall Of İstanbul’un hikayesi, sadece kamununkine değil, vatandaşın arsasına da çökmenin bir dersi gibiydi. Torunlar GYO’nun 2011 yılında inşasına başladığı Başakşehir’deki AVM-iş yeri-rezidans-otel kompleksi, esasında bir kentsel dönüşüm projesiydi. Hatta şirket burayı satarken “En büyük kentsel dönüşüm projelerinden birisi” diye lanse ediyordu. Böylece alan kişilerin sadece yüzde 1 KDV ödeyeceği müjdeleniyordu. Mall Of İstanbul, Hazine ve vatandaşların mülkü üzerine kuruldu. Lakin o özel mülkler öyle bir yöntemle gasp edildi ki, ayrıntıları konuyu ilk gündeme taşıyan Cumhuriyet gazetesinden Miyase İlknur’dan okuyabilirsiniz

Olayın geçmişi Aziz Yeniay’ın Küçükçekmece Belediye Başkanı ve aynı zamanda İBB İmar Komisyonu Başkanı olduğu döneme uzanıyordu. O günlerde arazi Küçükçekmece sınırları içindeydi. Planlarda burası konut ve ticaret alanı olarak geçiyordu. Yeniay’ın girişimiyle araziler kentsel dönüşüm alanı ilan edildi. TOKİ’ye geçecekti. Kamulaştırma bedeli düşük bulununca vatandaşlar ikna olmadı. Yeniay ne yaptı? Statüsünü okul ve eğitim alanına çevirdi. Kimse çivi çakamadığı için de ucuza kapatıldı. Sonra bir değişiklikle de tekrar turizm, konut ve ticaret alanına çevrildi. Davalar açıldı. Ancak Yeniay hakkında soruşturma açılmasına 2019’da dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu izin vermedi.

VAKA 3: İMAR MADRABAZLIĞI VE 10 İŞÇİYE MEZAR OLAN PROJE

Yeniay’ın marifeti burada bitmiyordu. Torunlar GYO, Ali Sami Yen stadının da bulunduğu arsayı alıp devasa kulelerden oluşan Torun Center’ı dikerken devrede yine Yeniay vardı. Arsanın statüsü spor tesis alanı olarak geçiyordu. 2010’da statüsü değiştirilip turizm ve ticaret alanına dönüştürüldü. Üstelik yapı ruhsatında üretilen inşaat alanı 241 bin 244 metrekare olduğu halde, fazladan 154 bin 721 metrekare inşaat yapıldı.

Burada Eylül 2014’te 10 işçinin asansörün düşmesi sonucu iş cinayetinde yaşamını yitirdiğini ve kimsenin şirketi sorumlu tutmadığını da not edelim. Şirketin yönetiminde kim vardı dersiniz? 2014’te belediye başkanlığı nihayete eren Yeniay. Torunlar GYO’nun yönetim kurulu üyesi olarak atanıyordu.

VAKA 4: KENDİSİNE RUHSATSIZ REZİDANS DİKTİ

Yeniay, belediye seçimlerine aday olmadığı 2014 yılında Torunlar GYO’nun yönetiminde yer alırken, siyasetçi olarak yetkinleştiği imar alanında kendisine de hayli kârlı bir iş yaratıyordu. O sırada Halkalı’da, Yeniay döneminde üzerinde tek taş dahi olmamasına rağmen deprem riski kararı ile kentsel dönüşüme sokulmuş arazide, kocaman bir AVM ve rezidans kompleksi yükseliyordu. Adı Cadde 24’tü. Ema Ortak Girişimi tarafından inşa ediliyordu.

Belediyenin CHP’li üyeleri, inşaat ruhsatı ile tadilat ruhsatının mevzuata aykırı olduğunu belirterek, dava açtı. İstanbul 8. İdare Mahkemesi 27 Eylül 2019 günü itirazı haklı buldu ve ruhsatı iptal etti. Gerekçede, inşaat alanının 10 bin 351’den 18 bin 59 metrekareye çıkarıldığı belirtiliyordu. Ayrıca dava dosyasında, inşaatın boş araziye yapılmasına rağmen, ‘riskli yapı’ ruhsatı verilerek kentsel dönüşüme sokulduğu, böylece vergi ve harçtan muaf tutulduğu yer alıyordu.

Kimindi bu inşaat?  

Cadde 24 kısa süre sonra 24 Gayrimenkul adlı şirketin portföyünde yerini aldı. Projeyi yapan Ema’nın ortaklarından Cathay Gayrimenkul, 4 Temmuz 2014’te unvanını 24 Gayrimenkul AŞ. olarak değiştirdi. Ortakları Ahmethan Yılmaz ve Erdem Güler’di. 4 Mart 2015’te yine unvan değiştirerek, 24 Gayrimenkul Portföy Yönetimi AŞ. adını aldı. Ancak değişiklik bununla sınırlı değildi, ortaklar da yenilendi. Yılmaz ve Güler’in yanına yüzde 20 hisse ile eklenen isim Yeniay’dı. Hala şirketin başkanı. Mahkeme kararına rağmen kilit vurulması gereken Cadde 24’teki iş yerlerini, ofisleri ve daireleri sattı.

VAKA 5: MİLYARLIK PORTFÖY, ÖSO SÖZCÜSÜ ORTAK

Yeniay’ın şirketi 9 Ocak 2020’de Sermaye Piyasası Kurulu’ndan (SPK) fon izni aldı ve borsada da GYO olarak işlem görmeye başladı. Bugün milyarlarca lira değerindeki şu portföye sahip: Stüdyo 24, İstasyon 24, Airport 24, Halkalı 24, Atakent 24, Arena 24, Express 24, Marina 24, Prestige 24, Başakport 24, Merkez Halkalı 24, Flat 24.

Yeniay lüks daireleri Ortadoğu ülkelerine de pazarlıyor. İşin başındaki yönetici, Kuzey Afrika ve Ortadoğu Bölgesi CEO’su olarak pazarlayan isim Fevzi Zakiroğlu. Boğaziçi Üniversitesi mezunu, Suriye kökenli bir TC vatandaşı. Lakin kamuoyu Zakiroğlu’nu ilk kez çok farklı bir rolde tanımıştı. Suriye’de iktidara karşı silahlı bir ayaklanma başlamıştı. AKP de müdahil olmaya istekliydi. Suriye muhalefeti diye cihatçıların temsilcilerine Türkiye’yi açmıştı. O günlerde her cuma İstanbul’da, Suriye Konsolosluğu önünde eylemler yapılıyordu. Konuşan kişi Zakiroğlu’ydu. Sonradan Suriye Ulusal Konseyi’nin (SUK) üyesi ve Türkiye Sözcüsü olarak tanınacaktı.

2015’te Radikal’de Fehim Taştekin’e verdiği demeçte,  “Nusra ve savaşın gidişatı İslami hassasiyeti yükseltti” diyor ve ekliyordu: “Eğer laik bir ordu kurulursa, proje doğmadan ölür. Milli ama İslami bir ordu olmalı. Düzenli maaş ödemesi, bu orduyu çekim merkezi haline getirir.” Şimdi Yeniay’la beraber vatandaşlık eşantiyonunun da olduğu konutları pazarlıyor bölgeye.

İşte Erdoğan’ın en iddialı adaylarından birisinin kariyeri böyle. Eğer kazanırlarsa İstanbul’un başına bir kez daha nelerin geleceğinin bir beyanı gibi bu adaylıklar…

Bahadır Özgür / duvaR

22 Ocak 2024 Pazartesi

KISA GÜNDEM BAŞLIKLARI - 22 OCAK 2024 -

 

Salgın artıyor: Uzmanlardan aşı uyarısı (Merve Kılıç-Cumhuriyet)

Hastanelerde üst solunum yolu hastalıkları nedeniyle yoğunluk yaşanırken ölüm oranının arttığı bildirildi. Uzmanlar, “Yaşlı ve riskli hastalar grip ve zatürree aşılarını yaptırsınlar” dedi.

Hastaneler son haftalarda influenza, COVID-19, RVS gibi üst solunum yolu hastalıkları nedeniyle dolup taşıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İstanbul’da yoğun bakım doluluk oranının yüzde 83’e ulaştığını belirtirken uzmanlar da ölüm oranlarının arttığını belirtiyor. İnfluenza hastalığında aşının önemli olduğunun altını çizen hekimler, aşı yaptıranların sayısında azalma olduğuna da dikkat çekiyor.   (‘İDDİALAR BİLİMSEL DEĞİL’) Türk Tabipleri Birliği Aile Hekimliği Kolu (TTB-AHEK) Başkanı Emrah Kırımlı, grip aşısı isteminin azaldığını kaydederek “Türkiye’de de üretilen bir aşıydı. Biz de yapıyorduk. Ama uzun zamandır aşı üretmediğimiz için şimdi dışarıdan alıyoruz. Ama 100 yıla yakındır uygulanan bir aşı. Teknolojisi daha gelişmiş sadece” ifadelerini kullandı. Kırımlı, “20 yıl önce yan etki yapmazken şimdi yapıyor olduğunu iddia etmek bilimsel değil. Bu bilim meselesi değil, bir algı meselesi. Aşı tereddüdü oluştu insanlarda. En eğitimlisinden en eğitimsizine kadar. ‘Aşı pıhtı yapar, öldürür’ dediler. Her yıl grip aşısı yaptıranlar bile çekindi” diye konuştu. Aşı önermelerinin zorlaştığının altını çizen Kırımlı, “İnsanları ikna edemiyoruz. Ama ne yazık ki gripten çok sayıda insan ölüyor. Kırılgan olan grupların ölümüne neden oluyor. Bunlar, kalp, akciğer hastalığı, kronik astım ve diyabeti olanlar. Zaten kalp krizi riski olanlara bir de grip eklenince ölüme yol açıyor” değerlendirmesinde bulundu. (‘SALGINI KÖRÜKLÜYOR’) Kırımlı, şu ifadeleri kullandı:  “Aşı tereddüdü yayılıyor, salgını da körüklüyor. Türkiye’nin ortalama ömrü azalmış. Şimdi de çok sayıda ölüm var ama söylenmiyor. Eskiden belediyelerin ölüm verilerine bakabiliyorduk. Şimdi onları da kapattılar, bir tek İstanbul’u takip edebiliyoruz. Burada da ölümlerde pandemi dönemine göre yüzde 20 artış var. 24 yaşında bir hemşire arkadaşımız, geçen hafta gripten yaşamını yitirdi. Sağlık çalışanlarımız, şiddetli hastalanıyorlar. Ama bakanlık; kendilerinde böyle bir veri olmasına karşın açıklamıyor, ‘nezle’ diye geçiştiriyor. Nezleyi martta geçireceğiz, şimdi değil. Covid -19’u karantina süresinden biliyoruz, 10 günde geçiyor. Şu anki hastalıklarımız da 10 gün sürüyor.” Türkiye’de yılda 500 bine yakın insanın yaşamını yitirdiğini kaydeden Kırımlı, “Bunun yüzde 40’ı kalp hastalıkları. Kalp krizlerini, pıhtı atmaları zaten sık oluyor. Covid aşısına bağlamak doğru değil. Aşılara karşı önyargının nedeni, aşı tereddüdünün giderilmemesi” dedi. 

Zonguldak'ta maden ocağında göçük: Mahsur kalan 2 madenci 11 saat sonra kurtarıldı (Birgün)
Zonguldak'ın Kilimli ilçesinde özel işletildiği öğrenilen maden ocağında göçük meydana geldi. Göçük sonucu mahsur kalan iki işçi, 11 saatlik çalışma sonunda kurtarıldı.(https://www.birgun.net/haber/zonguldak-ta-maden-ocaginda-gocuk-mahsur-kalan-2-madenci-11-saat-sonra-kurtarildi-500275)

Sivas'ta mobilya fabrikasında patlama: 2 işçi ağır yaralandı (Evrensel)

Sivas Organize Sanayi Bölgesi'nde Ofisline mobilya fabrikasında oksijen tüpünün patlaması sonucu iki işçi ağır yaralandı.(https://www.evrensel.net/haber/508676)

Beş günde 6 ölüm (İlayda KAYA-Birgün)
Antalya’da son beş günde 6 kişinin cansız bedeni bulundu. Bölgedeki yurttaşlar yaşananlardan endişe duyuyor. Hak savunucuları şüpheli ölümlere ilişkin bir an önce detaylı inceleme ve araştırma yapılması gerektiğini söylüyor.(https://www.birgun.net/haber/bes-gunde-6-olum-500222)

Gözler Meclis'te: Emekliye ek zam ödemeleri ne zaman yapılacak?(Birgün)

Milyonlarca emekli, beklentilerin çok altında kalan yüzde 5 ek zammın ne zaman hesaplara yatacağını merak ediyor. TBMM Genel Kurulu, yarın başlayacak çalışmalarla en düşük emekli aylığının 10 bin liraya yükseltilmesine, SSK ve Bağkur emekli maaş artış oranına yüzde 5 ilave edilmesine yönelik düzenlemeleri de içeren çalışma hayatıyla ilgili kanun teklifini görüşecek. Yasa yürürlüğe girdikten sonra yeni emekli olanlar da dahil ek zamdan yararlanacak.(https://www.birgun.net/haber/gozler-meclis-te-emekliye-ek-zam-odemeleri-ne-zaman-yapilacak-500290)

'Görevden alınacak' iddiası: Hafize Gaye Erkan'ın yerine düşünülen isim...(Birgün)
Ziraat Bankası'nın eski Genel Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Şenol Babuşcu, TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın seçim öncesi görevden alınabileceğini öne sürdü. Babuşcu, Cevdet Akçay ve Hatice Karahan'ın, Erkan'ın yerine düşünüldüğü söylentileri olduğunu belirterek, "Göreve Hatice Karahan'ın atanacağını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.(https://www.birgun.net/haber/gorevden-alinacak-iddiasi-hafize-gaye-erkan-in-yerine-dusunulen-isim-500073)