28 Şubat 2023 Salı

Türkiye’nin göç yolunda sınırlarda ölen gençleri - Çağdaş Gökbel / SOL

 


Özne gizlendiğinde gerçekleri kavramak zorlaşıyor. ‘Beyin Göçü’ böyle bir kavramsallaştırma ve pek çok şeyin üzerini örtüyor.

Not: Bu köşe yazısı deprem felaketinden önce kaleme alınmıştır. Yazının amacı, göçün trajedilerle dolu görülmeyen yüzünü bir biçimde gösterebilmekti. Türkiye’deki mevcut iktidarın, göç etmeye çalışan yurttaşlarının canı için çaba göstermesi gerektiğini vurgulayabilmekti. Ancak deprem gösterdi ki yurttaşlarımızın canı, sermayenin kârına sıkıştırılmıştı. Emperyalist yağmayla talan edilen Libya ve Suriye’den göç eden insanlarla konuşma fırsatım oldu. Savaşın getirdiği yıkıma göç yollarının acımasızlığı eklenmişti. Şimdi, Türkiye bu trajediyi bir yönüyle yaşıyor ve her trajedide olduğu gibi gerçekleri halı altına süpürmeyi meziyet sanıyor. Gerçekler ise geleceği uğruna yola çıkan yoksul yurttaşlarımızın doğayla ve AB’nin acımasız sınır birlikleriyle mücadele ettiğini gösteriyor. Çok yönlü bir göç dalgasının ortasında medya, vizeyle ve uçakla yolculuk etme ayrıcalığına sahip olanlara odaklanmaya devam ediyor. Diğerlerinin hikâyesi ise yine metalaştırılan haberin ruhuna uygun bir biçimde estetize ediliyor ve izleyicilerin tüketimine sunuluyor. Resmi rakamlar bize bir şey söylüyor, oysa resmi rakamların ötesindeki gerçeklik ise daha büyük bir trajediyi haykırıyor. Yine kimse gerçeği görmek istemiyor...

“Avrupa Birliği (AB) ülkelerine iltica talebi geçen yıl, 2015 yılındaki göç krizinden bu yana en yüksek seviyeye çıkarak 1 milyona ulaştı. Türkiye, 55 bini bulan başvuruyla Suriye ve Afganistan’ın ardından 3. sırada yer aldı.”1

Uzunca bir süredir bu köşede ısrarlı ve inatlı bir mücadele veriyoruz. Çoğul eki kullanıyorum çünkü bu mücadeleyi tek başıma verdiğimi söylemem haksızlık olur. Gazeteciliğin altın kurallarından biri bir konunun üzerine inatla gitmektir. Gazeteci bunu gerçekleştirmek istese bile bağlı bulunduğu gazetenin de bunu istemesi gereklidir. Yani gazeteci ve gazetenin kendisi gerçeğin açığa çıkması çabasında uyumlu olmak zorundadır. Bu anlamda soL Haber’in desteği benim için gerçekten önemliydi. Yurt dışına göçün, medya aracılığıyla şuursuzca propaganda edilmesinin sonuçlarını artık net bir biçimde görüyoruz. Hafızam beni yanıltmıyorsa yaklaşık iki sene önce soL Haber’in genel yayın yönetmeni Mehmet Kuzulugil ile yaptığımız telefon konuşmalarında konvansiyonel medya ile telegram gibi mecraların insanları nasıl göçe teşvik ettiğini kritik etmiştik.2 Bir felaket geliyordu, bunu görüyorduk ve elimizdeki araçlarla halkımıza yalan söyleyenlere karşı başka bir gerçek olduğunu göstermeye çalışıyorduk...

Maalesef tahmin ettiğimiz gibi toplumsal bir olgu olan göç, kişisel trajedilerle karanlık yüzünü göstermeye başladı. Elbette trajediler bireysel gibi görünse de bu trajedileri yaratan, toplumsal iletişimin para hırsıyla organize edilmesiydi. Prof Dr. Nazife Güngör’den çok önemli dersler aldık. Bu dersleri aklımdan çıkarmam kolay değil; çünkü duyduklarımı okuduklarımla pekiştirmeyi başarabildim. Maalesef bugün, iletişim fakültelerinde giderek silikleşen bir ekolün temsilcisinden bahsediyorum. Gazeteci tıpkı doktor gibi yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgiyi temsil edebilir. Bu yüzden toplumsal sorumluluğu omuzlarında hisseden gazeteciler korkunç bir stres yükü altında iş yaparlar. Bunu salt para kazanmak için harcanan çaba olarak görmeyin. Böyle görenler zaten gazeteci olamamış demektir. Daha çok kâr etmek için aşağıdaki ekran görüntülerinde göreceğiniz gibi utanmazca halka karşı suç işliyorlar.






‘İddiaya göre İsviçre Türkiye’den gelen ekonomik temelli mülteci başvurularına olumlu yanıt verecek. İsviçre mülteci ofisinin cevabı hemen yanında’

Bir gazeteci soğukkanlı bir seri katil olabilir mi? Buz gibi olur. Yukarıdaki görüntüde yer alan iddiayı pek çok gazete kaynak göstermeden haber yaptı. Meslektaşım Hakan Erol ile bu konuyu tartışırken ona şunları yazmıştım: “Bu haberi gören insanlar valizini hazırlamaya başlamıştır bile”. Twitter paylaşımındaki alıntılara bakılırsa bunun çabucak gerçekleştiğini acı bir biçimde gördük. Medyanın bu düzende durabileceği bir nokta yok. İndikçe en dibe, pislik dolu sulara dalmaya devam ediyor. Bu kuruluşlarda gerçekten bir tane gazeteci olsaydı, hiçbir ülkenin enflasyon temelli mülteci kabul etmeyeceğini rahatlıkla bilirdi. Muhtemelen biliyorlar da etkileşimin, paranın yüzü tatlı geliyor anlaşılan; belki farkında değiller ama hepsi soğukkanlı seri katiller.3

Medya, işçi sınıfını görmezden geliyor. Bunu yaparken bir orta sınıf efsanesine tutunuyor. Aslında medya kapitalizmde karşı karşıya gelen iki önemli sınıfı gizleme gayreti gösteriyor (burjuvazi ve proletarya). Biz buna ‘Şeyleştirme Kuramı’ diyoruz. Bir haber metnini yazarken şeyleştirme, ‘faili-özneyi’ gizlemeye yarıyor. Kim? Sorusunun cevabının olmadığı bir iletişim dili inşa ediliyor. Örneğin: Devlet eliyle işlenen bir cinayetin haberi şeyleştirme müdahalesiyle ehlileştirilmeden verilemez. İşte medya sınıfları gizlerken esasında katili gizliyor. Özne gizlendiğinde gerçekleri kavramak zorlaşıyor. ‘Beyin Göçü’ böyle bir kavramsallaştırma ve pek çok şeyin üzerini örtüyor. 

Neyin üzerini örtüyor? 

Meksika ya da Yunanistan sınırından kaçak geçen binlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının yaşadığı trajedinin üzerini örtüyor. Türkiye’de çok güçlü bir göç eğilimi var, bunun üzerini hamasetle kuru vatanseverlik söylemleriyle örtemeyiz. Zaten bu hızla giderse kimse hamasetle bunun üzerini örtemediğini görecek. Hamaset biz devrimcilerin işin değil, bizler gerçeklere odaklanmak zorundayız. Birazdan o gerçeğin ne olduğunu tek tek yazacağım. Okur bu satırlardan Türkiye’den bir kalifiye insan göçü olmadığı iddiasında olduğum çıkarsaması yapmamalı. Anlatmaya çalıştığım şey, medyanın işçi sınıfını görmezden geldiği. Vize almayı başarıp uçakla güvenli bir şekilde ülkeyi terk edenlerin hikâyesi, tıpkı profesyonel bir reklam metnine yaslanarak hazırlanmış bir reklam filminde olduğu gibi güçlü bir başarı hikâyesi olarak pazarlanıyor. İşte bu başarı hikayesine ‘Beyin Göçü’ deniyor. Oysa bu kavramsallaştırma bir camera obscura işlevi görüyor. Gerçekler, reklamın diliyle harmanlanarak baş aşağı duruyor. Ayrıca pek çok üniversite mezunu gencimizin Avrupa’da kendi işini yapamadığını ve temel iş gücünde yer almak zorunda olduğunu söylemiyorum bile. Vize alamayan gençlerimiz ise insan kaçakçılarının insafına kalıyor.4 30 yaşındaki Barış Büyüksu o gençlerden biriydi. Üniversite mezunuydu ve insanca yaşayabilecek bir ücrette çalışma imkânı bulamadığı için çareyi yurt dışına göç etmekte buldu. Beyin göçünü ve medyanın gerçeğin üzerini örtme çabalarını bir kenara bırakalım. İnsanlar yüzyıllardır aynı reflekse göç ediyor. Yani refahı arıyorlar. İnsanca yaşamak istiyorlar. Onları yargılamak bir gazeteci olarak benim işim değil. Yunanistan’a geçen Barış, insanlığa karşı girişilen bir suçun kurbanı oluyor. Olayın detayları şu şekilde: 

“VOA tarafından görülen ilk otopsinin raporu, işkenceye işaret eden yaralanmaları kayıt altına alıyor. Rapora göre Barış Büyüksu’nun yüzünü ve bedenini kaplayan kesikler ve çürükler bulunuyordu ve iç kanama bulguları belirlenmişti. Büyüksu’nun yüzü ve boynunda kesikler, gözleri ve ağzının etrafında morluklar, göğsünde 25 santimetre genişlikte büyük morluklar, sırtında yarım metreye varan kesikler olduğu tespit edildi. VOA ayrıca şişme botta bulunan diğer mültecilerin Türk polisine verdiği ifadelerin kopyalarına da erişti. Buna göre mülteciler soyunmaya zorlandıklarını ve dövüldüklerini, Büyüksu’nun yan odada işkence gördüğünü, hatta elektrikle işkence edildiğini düşündüklerini söyledi. VOA’in bu iddiaları doğrulama imkanı bulunmuyor. Filistinli sığınmacı Abdurrahman Zekud, Türk polisine şu ifadeyi verdi:“Acı çektiğini duyuyorduk. Elektrikle işkence gördüğünü anlıyorduk. Elektrikli işkence makinası olduğunu düşündüğüm bir makinanın sesini duyabiliyordum. İşkence gece boyunca sürdü. Sabah 5 civarında bizi odadan çıkardılar. Türk vatandaşını da çıkardılar ve yanımıza getirdiler. Hepimizi bir aracın içine koydular ve denize götürdüler. Önce kelepçeleri, sonra da gözümüzdeki bağları çıkardılar.”5  Yunan sınır güvenliği tarafından mülteciler Türkiye’ye doğru geri gönderildi ve Barış Büyüksu gördüğü işkencelere daha fazla dayanamayarak hayatını kaybetti. Türkiye AŞ’nin Ceo’su Erdğan’ın ülkeyi getirdiği nokta işte burası. AB ile yapılan geri kabul anlaşmasının acı sonucu. Ayrıca Barış’ın trajedisi haber olduğu için biliyoruz. Göç yolunda kim bilir kaç tane Barış yaşamını yitirdi. Geçtiğimiz aylarda Antepli bir gencimizin Sırbistan sınırında donarak öldüğünü yazmıştım. Göç medyamız için seyirlik bir eğlence olduğundan kimse ölen berberleri, aşçıları ve işçilerin hayatını umursamıyor. Tıpkı salgın döneminde internete ve yeterli araca erişimi olmadığı için eğitim hakkından mahrum bırakılan çocukları umursamadıkları gibi. Vicdan sahibi bir ‘iş insanının’ hediye ettiği dizüstü bilgisayarın reklamını yapmak ideolojik ve maddi açıdan işimize geliyor. Konudan daha fazla sapmadan devam edelim. Barış’ın hikayesini gazeteden yazar arkadaşım Engin Solakoğlu ile paylaşıyor ve onun deneyimlerine başvurmak istiyorum. Böyle bir durum karşısında Türkiye, Yunanistan’a karşı ne yapabilir diye soruyorum. Cevabı şu şekilde:

“İlk bakışta karşımızda bir cinayet varmış gibi görünüyor ama esasen ortada bir insanlık suçu var. Türkiye ile AB arasındaki Geri Kabul Düzenlemesi bu suçun temel mekanizması. Yunanistan, uzun süredir göçmenlere karşı yaptığı kötü muameleyle, geri itmelerle ve cinayetlere gündeme geliyor. Yunan hükümeti, esasen bu suçu AB adına işliyor. Kimi STK’ların bu suçlara dikkat çekmeleri gözaltı, tutuklanma ve mahkeme süreçleriyle sonuçlanıyor. Dikkat ederseniz ne AB sözcüleri ne de tek tek ülkeler kendi yurttaşlarının da gayet “erdoğanvari” sözde adli süreçlerle hedef alınmasına ses çıkarmıyorlar. Meselenin Türkiye boyutuna gelince. Her konuda bağırıp çağıran Akepe yönetiminin kendi vatandaşının Yunanistan tarafından işkenceyle öldürülmesine sessiz kalması ibret verici ama sebepsiz değil. Yıllardır Ege’de sahneye konan “geri itme” uygulamaları sadece Yunanistan’a ait değil. Bu çirkin ve ölümcül dansın diğer partneri Akepe Türkiyesi.  Sessizliğin birinci sebebi bu. İkinci sebebi ise uyguladığı ekonomik programla ülkeyi bir emek cehennemi hale getiren Akepe’nin Yunanistan tarafından bu ülkeden kaçmak durumunda kalanlara karşı işlenen cinayet ve cinayetlerin azmettirici konumunda olması”.  Solakoğlu, net ve açık bir cevap veriyor.

Şimdi, sözü doğrudan bu yollardan geçmiş göçmen bir yurttaşımıza bırakmak istiyorum. Medyanın giriştiği cinayetler serisini açığa vuruyor ve gerçeğin izini sürmeye devam ediyoruz.

“Yunanistan'a Türkiye'den geçişin çeşitli yolları vardır. Bunun en yaygın olanı Meriç nehri üzerinden bot, sandal ve derinlik/yakınlığa bağlı olarak yüzerek geçmelerdir. İki tarafın kolluk kuvvetleri eskiye oranla denetimi çok arttırmış olsalar bile tam anlamıyla denetim mümkün olmadığından hala kaçışlar sürmekte. Türkiye tarafı genelde yabancı milletlerden insanların geçişine göz yumuyor; yakalamaya çalıştığı daha çok siyasi sebeplerle ülkeyi terk etmek isteyenlerdir. Bu geçişler şebeke ile yapılmışsa çoğunlukla bir veya daha fazla rehber de yanlarına verilir. Bu rehberler genelde yabancı olurlar. Çünkü, Türk askeri yakaladığında serbest bırakmaktadır. Çünkü, kendilerinin de kaçak olduğunu söyledikleri için aksi yönde bir işlem yapılamıyor. Fakat karşı tarafta yakalanırlarsa, Türkiyeli kaçak bir ekibin yanında bunların rehber olduğunu anlayan Yunan polisi, çok ağır darp ve ağır cezalandıracakları bir mahkemeye sevk ile karşılaşıyorlar. Bu kısmı, Türk tarafıyla ilgiliydi. Yunan tarafı ise asker, polis vb. dışında paramiliter diyebileceğimiz güçleri sınırda konuşlandırıyor. Gerek resmi gerek gayriresmi bu güçler adeta kaçak avındalar. Yakaladıklarında yaygın yaptıkları işlem fiziki olarak soymak, tüm eşyalarına el koymak ve kaba dayak atmaktır.

Sonrasında bu insanları bir alanda toplayarak toplu şekilde geri Türkiye tarafına atıyorlar. Bu atma işlemlerini de yine bizzat kaçaklara yaptırıyorlar. Kaçakları Türkiyeli olmayanlardan seçiyorlar, belli sayıda karşıya atış yapanın ülkeye kaçak girmesine izin veriyorlar. Eskiye göre Yunan kolluğu şiddetini ve sınır dışı etme terörünü arttırmış durumda. Eskiden bu sınır hattındaki ormanları aşanlar, kiliseye sığınanların iltica başvurusu alınmak zorunda kalınıyordu. Karakola vb. bir kuruma götürüp, işlemlerini başlatıyorlar ya 6 aylık serbest dolaşım kâğıdı ya da kampa yolluyorlardı. Fakat artık çoğunlukla bu hattı aşmış kişileri bile kapalı kasa kamyonetlere doldurup, sınırdaki alanlarına götürüp, Türkiye'ye atıyorlar. Erkekler için bu pişmanlık yaratmaya yönelik işkence kaba dayak, onur kırmadan ibaretken kadınları ya bizzat taciz ediyorlar ya da oluşturdukları çetelere taciz ettiriyorlar. Ülke içindeki sol ve sola yakın gruplar sık sık mültecilerle dayanışmak, işkenceleri ve geri itmeleri teşhir etmek için kitlesel yürüyüşler yapıyorlar. Miçotakis hükümeti de sağcı bir iktidar, kitlesi de yoğun şekilde göçmen karşıtı. Bu göçmen karşıtı politika onun o kesimlerden destek almasını sürdürüyor. Yunan halkı da Türkiye halkları gibi çarpık şekilde ekonomik vb. sorunlarının büyük sebeplerinden biri olarak göçmenleri görüyor, batılılar tarafından sömürülmelerini değil. Bu yanılsama sağ iktidarların her yerde olduğu gibi Yunanistan'da da işlerine geldiği için bu yönde kullanıyorlar. Zorbalığın ve şiddetin artma sebeplerinden biri de bu”.  İşçiler ve onların yaşamları gazetelerin, televizyonların ve sosyal medyanın umurunda değil. Herkes o kaba fakirlikten ve yoksulluktan köşe bucak kaçmak istiyor. Burada maalesef politik gerekçelerle göç etmiş insanlarımıza değinemiyorum bile. Medya için onların hayatları kızgın demir misalidir ve gördükleri anda çekiliverirler, asla dokunmak istemezler.

Bu uzun yazının sonunda Almanya’ya bir parantez açmalıyım. Çünkü, Almanya tarihsel olarak da vatandaşlarımızın önemli göç noktalarından biri. Bu son başlıkta bana Almanya TKP’den Tevfik Taş yardım edecek. İşte onun gözünden göçün son durumu:

“Bizim Türkiye’den yeni göç dalgası dediğimiz şey yoğun bir biçimde var. İstatistik verileri maalesef söyleyemeyeceğim, bunlara ulaşmak kolay değil. Bizim genç yoldaşlarımız göç konusuyla ilgili bir komisyon oluşturdular. Özellikle sağlık çalışanları alanında, çünkü aramızda doktor ve hemşireler var. Ayrıca hukukçular ve her meslek alanından insanlar var. Hızlı bir akımla karşı karşıyayız hem parti içinden hem parti dışından. Eğitim için gelenler olduğu gibi özellikle çalışmak için gelen çok fazla insan var. Özellikle bunun sağlık alanında çok daha fazla yoğunlaştığını görüyoruz. Şimdi, parti üzerinden gelen yoldaşlarımızı ya da partiye yakın dostlarımızı sıkıntıya sokmuyoruz. Onlara barınacak yer bulmalarında, iş bulmalarında ve dil engelini aşmaları noktasında yardım ediyoruz. Açıkçası güçlü ve etkili bir dayanışma ağı kurmaya gayret ediyoruz. Örgütsüz insanlar ise WhatsApp grupları ve çeşitli sosyal ağlar aracılığıyla dayanışma organize etmeye çalışıyorlar. Biz, nerede böyle bir oluşum varsa o gruplara dahil olmaya çalışıyoruz ve mümkün olduğu kadar insanların sorunlarının çözülmesi için uğraşıyoruz. Ayrıca Bremen, Berlin ve Münih gibi şehirlerde bulunan üniversitelere ilanlar asarak insanlara ulaşmaya çalışıyoruz. Tabii ki bizim motivasyonumuz insanları yalnız bırakmamak ve örgütlemek. Yine de bizim hedeflediklerimizle göç eden insanların hedefleri arasında tam bir uyum sağlanabildiğini söylemek zor. Ama bunun için gerçekten çaba harcıyoruz. En azından bir komisyon oluşturmuş olmamızın önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. İletişim ağlarına girmeye çalışıyoruz. Şu an göç eden insanların en etkili oldukları yerler bu iletişim ağları. Konut sorununu, dil sorununu ve bürokratik engelleri aşma meselelerini bu dayanışma ağlarıyla aşmaya çalışıyorlar. Sayılar çok yüksek, bayağı bir gelen ve giden var, bunu söyleyebilirim.” Tevfik Taş, daha sonra gönderdiği ses kaydında önemli bir başlık daha açıyor: “Bu söylediklerime ek olarak şunları da söylemek isterim. Bu yeni gelen göç dalgasında en önemli unsurlardan bir tanesi kalifiye unsur olmaları. Yani birçoğunun meslek sahibi olması. İkincisi de belki mücadele açısından değerlendirilmesi gerek bir şey de pek çoğunun ilerici yönelimlere sahip insanlar olmalarına karşın, bir yılgınlık içerisinde olmaları. Yani bunu da vurgulamakta yarar olabilir. Örgütlü mücadelede dahil olmak üzere kendilerini pek çok şeye kapatmış durumdalar. Türkiye’deki bu garabet düzenden bıkmışlar, yılmışlar ama mücadele etmeye de takatleri yok. Her biri kendi kişisel-bireysel çözümünün peşinde. Böyle bir şey var, yani bir yanıyla ilericiler diğer yanıyla da atacak barutları yok, enerjileri yok, örgütlü mücadeleye ve bazı şeylerin değişebileceğine inanmıyorlar. Bu da bence yeni göç dalgasında önemli kabul edilmesi gereken veriler içerisinde yer almalı diye düşünüyorum”.

Tevfik Taş, yoldaşımız Almanya’dan yeni göçe dair gerçekten önemli şeyler aktardı. Bu uzun yazıyı sonlandırırken şu notu eklemek zorundayım. Burada meslek sahibi insanlardan kasıt usta işçiler dahil olmak üzere herkestir. Berber, tornacı ve kaynak ustası da buna dahildir. Medyanın bize dayattığı şablonlarla düşünmeyi terk etmenin zamanı geldi. Okuyucular bu insanlar ne yaşadılar ki örgütlenmeye ve mücadeleye güçleri yok diyebilir. Her insanın kendi kişisel hikâyesi içerisinde karşılaştığı büyük zorluklar olabilir. Bu yüzden bu yazıda da belirttiğim gibi insanları yargılamak bizlerin görevi değil. Tevfik ve Almanya’daki dostlarımız canla başla yurt dışına göç etmiş insanları mücadeleye çekmeye çalışıyor. Çok önemli ve zor bir işin içindeler. Onlar başarılı olursa bizler başarılı oluruz. İnsanların ülkelerinden zihinsel olarak kopmalarına izin veremeyiz.

Uluslararası medya yayın organları göçü önce bir reklam nesnesine dönüştürdüler ve yoksul insanlarımıza bir düş gibi pazarladılar. Şimdi, bazı haberlerle sanki günah çıkarıyor gibiler. Sermaye düzeninde medya ne yaparsa yapsın, bu düzen yıkılmadan o günahların affı çok zor. Yoksul insanlarımıza gerçekte olmayan hayali refah cennetini pazarlayanların soğukkanlı seri katiller olduğunu unutmayın.

Çağdaş Gökbel / SOL

27 Şubat 2023 Pazartesi

TARAFTAR - TRİBÜN RAPORU - (derleyen: mstfkrc)


Beşiktaş-Antalyaspor maçında tribünlerden 'hükümet istifa' sesleri yükseldi (SOL) 

Beşiktaş-Antalyaspor maçına dakikalar kala tribünlerden 'hükümet istifa' sloganları yükseliyor. Maç sahaya depremzede çocuklar için oyuncakların atılması üzerine kısa bir süreliğine durdu.

Vodafone Park’ta Beşiktaş-Antalyaspor maçına dakikalar kala taraftarlar “hükümet istifa” sloganları attı.

İki takım taraftarları da "Hükümet istifa" sloganları attılar.

İlk depremin yaşandığı saat olan 4.17'ye ithafen maçın 4'üncü dakika 17'nci saniyesinde oyun durdu ve Beşiktaşlı taraftarlar, deprem bölgesindeki çocuklara gönderilmek üzere yanlarında getirdikleri binlerce peluş oyuncağı tribünlerden sahaya gönderdi.

Taraftarlar hep bir ağızdan İzmir Marşı'nı söylediler.

Dün de Fenerbahçe maçında "hükümet istifa" sesleri yükselmişti.

                                                                /././

Tribünler 'istifa' dedi, kulüp yönetimleri hedef aldı: İşte AKP ile ilişkileri (SOL)


Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarında taraftar 'Hükümet istifa' diyerek AKP'yi protesto edince takımlardan 'birlik ve beraberlik' açıklamaları gelmeye başladı.

Fenerbahçe-Konyaspor maçındaki hükümet protestosunun ardından, dün akşam oynanan Beşiktaş-Antalyaspor maçında da benzer görüntüler yaşandı. Siyah beyazlı tribünler maçın başlamasına dakikalar kala "Hükümet istifa" sloganları attı. Bunun üzerine Bahçeli, Beşiktaş üyeliğinden istifa ettiğini ve maçların seyircisiz oynanması gerektiğini söyledi.

2 büyük takım taraftarlarının hükümeti istifaya davet etmesi büyük yankı uyandırırken, futbol takımlarından hükümet istifa tezahüratlarını kınama açıklaması gelmeye başladı.

"Birlik ve beraberlik" mesajı adı altında "Hükümet istifa" sesini hedef alan paylaşım yapan takımlar: Ümraniyespor, Ankara Keçiörengücü, Sivasspor,  Denizlispor, Konyaspor, Kayserispor, Alanyaspor, Medipol Başakşehir, Çaykur Rizespor.

Kayserispor Başkanı Ali Çamlı, Konyaspor Başkanı Fatih Özgökçen ve Alanyaspor Başkanı Hasan Çavuşoğlu'nun ve diğer başkanların AKP'ye yakınlığı dikkat çekti.

Fatih Özgökçen AKP’den meclis üyeliği yaptı

Konyaspor Başkanı Fatih Özgökçen 2015 seçimlerinde AKP'den Konya Milletvekili aday adayı oldu. Özgökçen ayrıca AKP Meram Belediye Meclis Üyesi olarak yer aldığı Konya Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde “2. Başkan Vekili” görevini yürüttü.

Ali Çamlı AKP’den aday oldu

Kayserispor Başkanı Ali Çamlı da 2015 seçimlerinde AKP'den Milletvekili aday adayı oldu. O dönemde açıklama yapan Çamlı, “Türkiye´nin Ak Parti iktidarının devamına ihtiyacı var?” ifadelerini kullanmıştı.

Hasan Çavuşoğlu, Mevlüt Çavuşoğlu'nun ağabeyi

Alanyaspor Başkanı Hasan Çavuşoğlu ise, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ağabeyi olmasıyla dikkati çekiyor.

Ümraniyespor başkanı da eski aday 

Ümraniyespor Başkanı Tarık Aksar da eski AKP İl Yönetim Kurulu Üyesi ve yine eski Ümraniye Belediye Meclis üyesi adayıydı.

Erdoğan’ın elinden ödül almıştı

Çaykur Rizespor tarafından yapılan açıklamada da, hükümeti protesto edenler için “uşaklar”, “foseptik fareleri” ve “lejyonerler” denilen açıklamada, “Tribünlerde alçakça provokasyona kalkışanları devletimiz de milletimiz de affetmeyecektir” denildi. Turgut Müteahitlik firmasının sahibi Rizespor Başkanı İbrahim Turgut, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığı ile biliniyor. Turgut Müteahitlik, bina, tesis, altyapı, tünel, viyadük, köprü, karayolu ve deniz yapıları alanlarında birçok kamu projesinde yer almasıyla dikkati çekiyor. Çaykur Rizespor Başkanı İbrahim Turgut  2016 yılında Rize Ticaret ve Sanayi Odası Ödül Töreni’nde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden ödül almıştı.

Başakşehir de hedef aldı: Erdoğan 'Kurduğum takım' demişti

Erdoğan daha önce, Medipol Başakşehir için "Başakşehir şu anda çok çok başarılı gidiyor, tabii onunla da övünüyorum çünkü kurduğum takım" ifadelerini kullanmıştı. Başakşehir de hızla "birlik ve beraberlik" açıklaması yapanlardan. Peki kulubün başkanı kim? 

Takım Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın ağabeyi Hasan Gülbaran’ın damadı Göksel Gümüşdağ'ın başkanlığında kuruldu. Ortakları arasında Ahmet Ketenci (Erdoğan’ın dünürü Osman Ketenci’nin oğlu), İsmet Yıldırım (Ümraniye Belediye Başkanı), Mustafa Saral (AKP Silivri Belediye Meclis Üyesi) gibi isimler var. Bu isimlerin tamamı Erdoğan, eski İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimi ve AKP'ye yakın isimlerdi. 

                                                                    /././

AKP ve MHP'nin stat korkusu: Kim ne dedi?(SOL)


On binlerce yurttaşın hayatını kaybettiği depremler sonrası önce Fenerbahçe, ardından da Beşiktaş taraftarları hükümeti istifaya çağırınca, tehditler havada uçuşmaya başladı.

Maraş merkezli iki depremin ardından resmi verilere göre ölü sayısı 44 bini aşmış durumda.

Ortaya çıkan büyük yıkım tablosu, sonrasındaki müdahalenin ve yardımların her aşamada yetersiz kalışı halkın tepkisine yol açarken bu tepki son günlerde yeniden başlayan Süper Lig karşılaşmaları vesilesiyle tribünlere yansıdı.

Önce Fenerbahçe tribünlerinde ardından da Beşiktaş tribünlerinde hükümet istifa çağrılınca iktidar, iktidar destekçisi MHP ve yandaş medya hemen harekete geçti.

Önce Yeni Akit...

AKP'ye yakınlığıyla bilinen Yeni Akit'in yazı işleri müdürü ve yazarı Ali Karahasanoğlu, Fenerbahçe-Konyaspor karşılaşmasında atılan "Hükümet istifa" tezahüratına ilişkin "Ulan ahlaksızlar, millet 20 yıldır sizi eze eze, o hükümetin üyelerini seçiyor. Sizin desteklediğiniz Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisi de 70 yıldır seçim kazanamıyor" ifadelerini kullandı.

Karahasanoğlu, yazısında şu ifadelere yer verdi:

Deprem sonrası ilk lig maçı idi.. Depremzedelerle dayanışma amaçlı sloganlar bekleyeduralım.. Onlar, her zamanki türden, spor üzerinde siyasete soyundular.. 'Yalan yalan yalan, dolan dolan dolan, 20 sene oldu istifa ulan!' küstah sözleri ile soytarılıkta zirve yaptılar.. Yalan diyorsanız, başkanınız Ali Koç’a sorun.. 4 yıl önce, büyük vaadlerle Fenerbahçe’ye başkan oldu..

'Dip dalgası' ile gelmişti, ramazan ayında kongre konuşmasını yaparken, gündüz vakti binlerce kişinin karşısında su içmeyi maharet sanmıştı.. Fenerbahçe’nin bugün geldiği noktayı hep birlikte görüyoruz. Transfer ettiği kaç futbolcuyu kapının önüne koydu, sayan var mı? Beni çok ilgilendirmez, onlar takımlarının bu halinden memnun iseler.. 'Ve Ramazan ayında su içmek çok güzel bir hareketti' diyorlarsa.. '4 senedir ligde hiçbir iddia sahibi olamamak, çok büyük bir başarı' diyorlarsa..

'Bahtları böyle devam etsin' derim, geçerim... Ama bir futbol maçı oynanırken, siyasi slogan atılıyorsa.. '20 yıl oldu istifa ulan”' diyerek hakaretle devam ediliyorsa.

Tam da o sloganı atan ahlaksızlara hitap ederek söylemem gerekirse:

'Ulan ahlaksızlar, millet 20 yıldır sizi eze eze, o hükümetin üyelerini seçiyor. Sizin desteklediğiniz Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisi de 70 yıldır seçim kazanamıyor..' derim..

'Eski günler geçti, darbe yapıp yönetime el koyma dönemi bitti' derim.. 'Millet kimi seçerse, o iktidara gelir' derim.. 'Statlarda slogan atarak, hükümet değiştiremezsiniz' derim..

Bahçeli devrede

Önce Fenerbahçe tribünlerini hedef alan, ardından da Beşiktaş tribünlerini karşılaşma öncesi uyaran MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hükümet istifa sloganları yükselince maçların seyircisiz oynanması talebini gündeme getirdi.

Tepkilere karşı çözümü statları boşaltmak olan Bahçeli, sonrasında ise Beşiktaş üyeliğinden istifa ettiğini duyurdu: "Bugün oynanan Beşiktaş JK- Fraport TAV Antalyaspor müsabakasında da deprem şehitlerimize yapılan sistemli saygısızlık Beşiktaş’a ve Beşiktaş’ın taşıdığı milli manevi değerlere yakışmamıştır. Sayın Genel Başkanımız Beşiktaş JK üyeliğinden bugün itibarıyla ayrılmıştır. İlgi ve bilgilerinize sunarım. Saygılarımla."

Soylu'dan tehdit

Bahçeli'nin ardından bir tehdit açıklaması da Süleyman Soylu'dan geldi. Soylu adeta tehditte bulunarak "Deprem meselesine gömüldüğümüzü zannedenler, kalkanlarımızı kaldırmayacağımızı zannetmesinler” dedi.

Şenol Güneş'ten yanıt var

MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin seyircisiz maç talebine yanıt veren Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş, "Karşılıklı fikir alışverişine herkesin ihtiyacı var. Suçlama, yok etme, aşağılamadan uzaklaşmış olmak lazım. Sportif bir yarış yapıyoruz. Gelecek bizi bugünden daha kötü hale götürebilir. Türkiye’nin her yerinde deprem bölgesi görüyorsunuz. Buna nasıl çare bulacağız birlikte bakacağız. Yetkililer, karar vericilerin mesajlarının iyi verilmesi ve iyi algılanması gerekiyor" dedi.

AKP kendi kulüplerini devreye soktu

Tribünlerden yükselen istifa seslerinin önünü almak isteyen iktidar, kendi kontrolüne aldığı takımlara teker teker açıklama yaptırmaya başladı. Kayserispor, Konyaspor ve Alanyaspor hükümete yönelik protestoları hedef alan açıklamalar yaptı, iktidarın yanında olduklarını ilan etti.

                                                             /././

Kayserispor, Konyaspor ve Alanyaspor hükümete yönelik protestoları hedef aldı (SOL)


Dün Fenerbahçe, bugün Beşiktaş taraftarları tribünlerden hükümeti istifaya çağırırken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise futbol kulüplerine çağrı yaparak maçların seyircisiz oynanmasını önermişti. Kayserispor'dan yapılan açıklamada da Bahçeli'nin trübünleri hedef alırken sarf ettiği "zillet" ifadesine yer verildi. Kulübün yaptığı açıklamada "Kayserispor Kulübü ve Kayserispor camiası sonuna kadar devletinin ve milletinin yanındadır. İçinde olduğumuz şu felaket günlerinde milletimizin acısını yürekten paylaşırken bu acıyı vesile yaparak tribünlerde yapılmaya çalışılan kirli siyaset ve zilletin farkında olduğumuzu ve bunu kınadığımızı kamuoyunun bilgisine sunarızdenildi. Kayserispor'un ardından Konyaspor  ve  Alanyaspor da yaptıkları açıklamalarla tribünlerdeki protestoları hedef aldı. Konyaspor Kulübü'nün sosyal medya hesabında yapılan paylaşımda  "Selçuklu Dar-ül Mülkü Konya, büyük Konyaspor camiası ve taraftarı dün, bugün ve yarın daima devletimizin yanındadır. Ülkemizin içinde bulunduğu bu zor günlerde depremzede kardeşlerimizin yaralarını saran devletimizin ve milletimizin acısını acısı bilen 85 milyon büyük Türkiye ailesinin tarafındayız. Yas gününde yas tutmak yerine, çirkin bir siyasete payanda olanları en şiddetli şekilde kınadığımızı tarih ve millet huzurunda beyan ederizdenildi. Alanyaspor da benzer bir açıklama yayımladı. Kulübün açıklamasında "Ülkemizde yaşanan deprem felaketi sonrası daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde futbola siyaset sokma ve ayrıştırma çabası içinde olanları şiddetle kınıyoruz. Devletimizin ve milletimizin sonuna kadar yanındayız. Ülke olarak kenetlenmeye ve yaralarımızı sarmaya devam edeceğiz" ifadeleri yer aldı.

                                                              /././

Çaykur Rizespor da tehdit kervanına katıldı!(Cumhuriyet)


Fenerbahçe - Konyaspor maçının ardından Beşiktaş - Antalyaspor karşılaşmasında da tribünlerden 'hükümet istifa' sesleri yükseldi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tezahüratlara tepki gösterirken, bazı kulüpler de "Devletimizin yanındayız" açıklaması yaptı. Son olarak Çaykur Rizespor da benzer bir açıklama yayımladı.

Kahramanmaraş merkezde meydana gelen ve 11 kentte büyük yıkıma neden olan depremler sebebiyle ara verilen ve 25 Şubat'ta başlayan ligde Fenerbahçe'nin ardından Beşiktaş-Antalyaspor maçında da tribünlerden "hükümet istifa" sloganları yükseldi.  İktidar kanadından bu duruma ilk tepkiyi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli gösterdi. Bahçeli, Beşiktaş üyeliğinden istifa ederek, maçların 'seyircisiz oynanma' talebinde bulundu. Kayserispor, Konyaspor, Alanyaspor ve Erzurumspor'un ardından TFF 1. Lig ekibi Çaykur Rizespor da tartışmaya dahil oldu. Çaykur Rizespor'un resmi sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, "Türk sporuna hizmet etmeyi toplumsal bir sorumluluk anlayışıyla gerçekleştiren Çaykur Rizespor Kulübü, sporun dayanışma ve birleştirici yönüne katkı sağlamayı vatanseverliğin bir gereği olarak şiar edinmiştir" ifadeleri yer alırken metinde kullanılan "foseptik fareleri" ifadesi dikkat çekti.

Rizespor'dan yapılan açıklamanın tamamı şöyle: 

"Türk Milletinin yaşadığı büyük acı henüz çok tazeyken ve özlenen dayanışma ruhu ilk kez bu kadar yüksekken, birilerinin hazımsızlığına uşaklık yapmak Türk sporuna ihanettir. Devletimiz ve milletimiz deprem bölgesinde yaraları sarmak için tüm gücü ile seferber olmuş iken tribünlerde alçakça provokasyona kalkışanları devletimiz de milletimiz de affetmeyecektir.  Milyonlarca futbolseverin gol sevincini yaşamaktan imtina ettiği bir ortamda yapılan provokatif girişimler foseptik farelerinin çığlıkları olarak tarihe not düşülecektir. Milletimizin yaraları sarmak için büyük bir dayanışma içinde olmasından rahatsız olan lejyoner taraftar müsveddelerini şiddetle kınıyoruz. Karadeniz gençleri olarak her zaman Aziz Milletimizin ve Devletimizin yanındayız! Milletimizin başı sağ olsun."

                                                       /././

Başakşehir, Malatyaspor ve Ümraniyespor'dan 'devletimizin yanındayız' paylaşımı (Cumhuriyet)


Fenerbahçe - Konyaspor maçının ardından Beşiktaş - Antalyaspor karşılaşmasında da tribünlerden 'hükümet istifa' sesleri yükseldi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tezahüratlara tepki gösterirken, Medipol Başakşehir, Yeni Malatyaspor ve Ümraniyespor da paylaşımda bulundu.

Kahramanmaraş merkezde meydana gelen ve 11 kentte büyük yıkıma neden olan depremler sebebiyle ara verilen ve 25 Şubat'ta başlayan ligde Fenerbahçe'nin ardından Beşiktaş-Antalyaspor maçında da tribünlerden "hükümet istifa" sloganları yükseldi. 

İktidar kanadından bu duruma ilk tepkiyi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli gösterdi. Bahçeli, Beşiktaş üyeliğinden istifa ederek, maçların 'seyircisiz oynanması' talebinde bulundu.Tribündeki tezahüratlarla ilgili şu ana kadar Kayserispor Konyaspor, Alanyaspor, Ankara Keçiörengücü, Rizespor, Erzurumspor ve Afyonspor paylaşım yapmıştı. Deprem bölgelerinden biri olan Malatyaspor, Medipol Başakşehir ve Ümraniyespor da resmi Twitter hesaplarından bir paylaşımda bulundu.

Medipol Başakşehir Kulübü'nden yapılan açıklamada, "Ülkemiz son yüz yılda yaşanan en büyük felaketlerden biriyle karşı karşıya. Başakşehir Futbol Kulübü olarak futbolun muazzam gücünü, iyilik için kullanmanın tam zamanı olduğuna inanıyoruz. Söylenecek her sözün, haykırılacak her kelimenin birlik ve beraberlik üzerine olmasını arzuluyoruz. Tüm futbolseverleri, büyük bir felaketin yaralarını sarmaya çalıştığımız bugünlerde farklı ve faydasız amaçlara hizmet edenlerden uzak kalmaya davet ediyoruz. Bu felaketin yaralarını omuz omuza saralım." ifadeleri kullanıldı.

Malatyaspor ise, "Asrın felaketini direkt yaşayan bir şehir olarak her stadyumda "Malatya" tezahüratının verdiği morali anlatamayız. Bütün takımlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.  Ülkemizin bir bütün olduğu bu dönemde ne yazık ki bazı stadyumlarda futbola siyaset sokulmaya çalışıldığını üzülerek takip ediyoruz. Stadyumlarda siyasi hedeflere acılarımızın alet edilmesi mide bulandırıcıdır. Siyasetin yeri stadyumlar değil seçim sandıklarıdır.  Yeni Malatyaspor taraftarının yeri devletinin yanıdır. Bununla her zaman gurur duyar. İyi niyet taşımadığını düşündüğümüz girişimlere dikkat edilmesi beklentimizdir. Zor günümüzde yanımızda olan devletimiz varolsun. Milletimiz sağolsun" dedi.

Ümraniyespor ise şu açıklamayı yaptı:

"Ümraniye Spor Kulübü olarak ülkece çok zor bir dönemden geçtiğimiz bugünlerde birlik ve beraberliğimizin önemini bir kez daha vurgulamak isteriz. Futbol kulüplerinin bir üst kimlik olduğunu; tribünlerin farklı cinsiyet, dil, din, ırk ve siyasi görüşleri olan kişiler tarafından oluştuğunu ve öyle kalması gerektiğini hatırlatırız. Ancak milletimiz ile devletimizin el ele vererek aşabileceğini inandığımız bu badirenin en kısa sürede atlatılmasını temenni eder, her daim milletimiz ve devletimizin yanında olduğumuzu belirtiriz. Milletimizin başı sağ olsun."

                                                         /././

Spor yorumcularından açıklama

Tribünlerdeki 'hükümet istifa' sloganlarına ilişkin konuşan spor yorumcuları Güntekin Onay ve Mehmet Demirkol, insanların 'hükümet' ve 'devlet' kavramlarının ayırt edebilmesi gerektiğini söylediler.

beINSports yorumcusu Güntekin Onay, hükümet ve devlet kavramlarının ayırt etmenin bu kadar zor olmaması gerektiğini belirterek "Biz devletin yanındayız zor günlerde. Devletimiz güçlüdür ve vatandaşının yardımına koşar. Hükümet ile devlet aynı şey değil" dedi.

Mehmet Demirkol da benzer şekilde "Devlet ve hükümet aynı şey değildir. Hükümet yıkıldığında devlet yıkılsa Atatürk öldüğünde Türkiye yıkılırdı. İnsanlar devletinin yanında hükümetin karşısında olabilir. Demokratik haktır

                                                                  /././

'Hükümet istifa' sloganı atılmıştı: Devlet Bahçeli ve Semih Yalçın, Beşiktaş'tan istifa etti(Cumhuriyet)


MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Beşiktaş JK üyeliğinden ayrıldığını açıkladı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın ve MHP Gaziantep Milletvekili Sermet Atay da sosyal medya hesapları üzerinden Beşiktaş JK üyeliğinden ayrıldıklarını açıkladı.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili  İsmail Özdemir, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Beşiktaş JK üyeliğinden ayrıldığını açıkladı. İsmail Özdemir’in açıklaması şu şekilde:

"Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler sebebiyle 44 bini aşkın vatandaşımızın şehit olduğu afet sonrasında futbol maçlarını izleme bahanesiyle tribünleri tahrik eden bazı eylemler, şehitlerimize ve milletimize büyük bir saygısızlık olmuştur. Bugün oynanan Beşiktaş JK- Fraport TAV Antalyaspor müsabakasında da deprem şehitlerimize yapılan sistemli saygısızlık Beşiktaş’a ve Beşiktaş’ın taşıdığı milli manevi değerlere yakışmamıştır. Sayın Genel Başkanımız Beşiktaş JK üyeliğinden bugün itibarıyla ayrılmıştır. İlgi ve bilgilerinize sunarım. Saygılarımla."

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da sosyal medya hesabı üzerinden Beşiktaş JK üyeliğinden ayrıldığını ifade etti. 

"MİLLİ MANEVİ DEĞERLERE YAKIŞMAMIŞTIR"

Yalçın açıklamasında, "Deprem şehitlerimize yapılan sistemli saygısızlık ve yeni kaos oyunlarına alet olma hali Beşiktaş’ın taşıdığı milli manevi değerlere yakışmamıştır. Sayın Genel Başkanımız Beşiktaş JK üyeliğinden bugün itibarıyla ayrılmıştır. Ben de Beşiktaş JK üyeliğinden an itibariyle çekiliyorum" dedi.

MHP Gaziantep Milletvekili Sermet Atay da Beşiktaş JK üyeliğinden çekildiğini söyledi.

Atay açıklamasında, "Deprem şehitlerimize yapılan sistemli saygısızlık ve yeni kaos oyunlarına alet olma hali Beşiktaş’ın taşıdığı milli manevi değerlere yakışmamıştır. Sayın Genel Başkanımız Beşiktaş JK üyeliğinden bugün itibarıyla ayrılmıştır. Ben de Beşiktaş JK üyeliğinden an itibariyle çekiliyorum" ifadelerini kullandı.

NE OLMUŞTU?

Fenerbahçe-Konyaspor ve Beşiktaş-Antalyaspor maçı öncesi her iki takımın taraftarları, 'Hükümet istifa' sloganları atmıştı. MHP lideri Devlet Bahçeli, tribünlerden yükselen 'Hükümet istifa' seslerini hedef aldı, müsabakaların ya seyircisiz ya da gerekli tedbirlerin alınarak oynanması gerektiğini söylemişti.

                                                           /././

'Ne mutlu Beşiktaş’a Bahçeli’den kurtuldu, darısı Fenerbahçe'nin başına'(SOL)


CHP'li Çetin Arık, Kayserispor'un Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarındaki 'Hükümet istifa' sloganlarının ardından yaptığı açıklamaya tepki göstererek, 'Ne mutlu Beşiktaş’a Bahçeli’den kurtuldu' dedi.

CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık, Fenerbahçe ve Beşiktaş tribünlerinden yükselen “Hükümet istifa” sesleri üzerine açıklama yapan Kayserispor yönetimine tepki gösterdi.

Kayserispor’un kirli siyasete alet edilmeye çalışıldığını belirten Arık, Güce göre şekil alan yöneticiler de; Saraçoğlu’ndan, İnönü’den yükselen seslerden korkup; koltuk ittifakının ağzıyla açıklama yapıyor. Devlet ile hükümeti ayırt edemeyenler bilmelidir ki; Kayserispor 3-5 siyasinin değil, Kayserinindir. Kayseri’nin bir değeridir. Koltuk ittifakına stepne olmaya çalışan sözde yöneticilere sesleniyorum, bu hezeyanlarınıza ve koltuk ittifakı ağzı ile konuşma devam eder, bu şehri ikiye bölmeye kalkarsanız, korkum odur ki; çok iyi bildiğiniz işi yapar Kayserisporun da cenaze namazını kıldırırsınız. Ama Kayseri ve Kayserispor’a gönül verenler buna asla müsaade etmeyecekdiye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Beşiktaş üyeliğinden istifasına da değinen Arık, Ne mutlu ki Beşiktaş’a Bahçeli’den kurtuldu darısı Fenerbahçe’nin başına…diye konuştu.

                                                             /././

Özgür Özel'den Beşiktaş'tan istifa eden Devlet Bahçeli'ye yanıt: 'Bizi bir kişi anladı o da yanlış anladı'(Cumhuriyet)



Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Beşiktaş tribünlerindeki "hükümet istifa" sloganlarına tepki göstererek, taraftarı olduğu Beşiktaş'ın kongre üyeliğinden istifa etti. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel sosyal medya hesabı üzerinden Beşiktaş'tan ayrılan Bahçeli'ye yanıt verdi.

"O DA YANLIŞ ANLADI"


Özel Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "44.374 ölüm var! 100 bin yaralı var! 173 bin yıkık ve ağır hasarlı bina var! Çadır yok! Devlet yok! Bir tek istifa yok! Dedik. Bizi bir kişi anladı, o da yanlış anladı" dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin de sosyal medya hesabından Bahçeli'nin Beşiktaş üyeliğinden ayrılmasının ardından paylaşımda bulundu.

"BEŞİKTAŞLILARI BİR KEZ DAHA TEBRİK EDERİM"

Tekin paylaşımında, "Bu gece Büyük @Besiktas camiasından ayrılarak Beşiktaşlılara büyük sevinç ve gurur yaşatan başta Devlet Bahçeli olmak üzere tüm muhteremlerin yıllık aidatlarını ben Beşiktaş’a bağışlayacağım. Milletimizin sesi olan tüm Beşiktaşlıları bir kez daha tebrik ederim" ifadelerini kullandı.

                                                      /././

'Şakkadanak' Necmettin Batırel de geri kalmadı istifa etti: 'Utanın be utanın' (Cumhuriyet)

Katıldığı bir televizyon programında 'şakkadanak' çıkışıyla tanınan ve AKP’nin ekonomi politikalarına toz kondurmayan ekonomist Necmettin Batırel de MHP Devlet Bahçeli’den sonra Beşiktaş üyeliğinden istifa ettiğini açıkladı.

Beşiktaş-Antalyaposr maçında tribünlerden yükselen “hükümet istifa” tezahüratlarından sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Beşiktaş üyeliğinden ayrılmıştı. Bahçeli’nin ardından birkaç istifa haberi daha gelirken katıldığı bir programda "Merkez Bankası'nın yerinde olsam dolar rezervinden 10 milyar doları şakkadanak satarım" sözleriyle tanınan AKP'ye yakın Türkiye gazetesinin yazarı Necmettin Batırel de Beşiktaş üyeliğinden istifa ettiğini duyurdu.

NECMETTİN BATIREL ŞAKKADANAK İSTİFA ETTİ

AKP destekçisi ekonomi yazarı Necmettin Batırel Beşiktaş üyeliğinden istifa ettiğini sosyal medya hesabından şu sözlerle duyurdu:

''Bugünden itibaren Beşiktaş taraftarlığımı mezara gömdüm. Sporu siyasete alet ettiler. Yazıklar olsun. Utanın be utanın Erdoğan olmasaydı o stada asla kavuşamazdınız.''

                                                     /././

AKP’li Şahin’den "Hükümet istifa" diyen taraftarlara: Paralı köpekler!(Cumhuriyet)

Fenerbahçe-Konyaspor maçının ardından Beşiktaş-Antalyaspor karşılaşmasında da tribünlerden “Hükümet istifa” tezahüratları sonrası AKP İzmir İl Başkan Yardımcısı Sefa Şahin, “Bunlar hiçbir kulübümüzün gerçek taraftarları değildir. Paralı köpekler, satılmış şerefsizler, operasyon çocuklarıdır” dedi.

Kahramanmaraş merkezli depremler 11 ilde büyük yıkımın ardından AKP iktidarına yönelik tepkiler artarak devam ediyor. Fenerbahçe ve Beşiktaş tribünlerinden yükselen “Hükümet istifa” seslerinin ardında iktidardan tehdit mesajları gelirken AKP İzmir il başkan yardımcısı Sefa Şahin, slogan atan taraftara “köpek” dedi.

Twitter hesabından arka arkaya paylaşımlar yapan AKP’li Şahin, “Çapulculara diyorum ki, “Hadi ordan ulan…” dedi. 

“OPERASYON ÇOCUKLARI”

Ardından üslubunu ağırlaştıran Şahin, “Bunlar hiç bir kulübümüzün gerçek taraftarları değildir. Paralı köpekler, satılmış şerefsizler, operasyon çocuklarıdır. Hesap vereceksiniz!” ifadelerini kullandı.

Daha sonra bir tweet daha atan Sefa Şahin, “Her fırsatta Türkiye’ye olan düşmanlıklarını dile getiren örgütlerin ülke içinde kullanışlı aparatları, operasyon çocukları, sizin için güneş hiç bir zaman doğmayacak. Devlet hesap sorar!” diye konuştu.

                                                    /././

Şenol Güneş'ten Devlet Bahçeli'nin 'seyircisiz oynama' sözlerine yanıt: Aşağılamadan sıyrılmamız lazım(Cumhuriyet)


Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş, kulüp üyeliğinden istifa eden Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 'seyircisiz oynama' sözlerine yanıt verdi. Güneş, "Suçlama, aşağılama, yok etme, bunlardan sıyrılmamız lazım" dedi.

Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş, 0-0 biten Fraport TAV Antalyaspor maçının ardından bir muhabirin Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin sözleriyle ilgili sorusuna yanıt verdi. MHP lideri Bahçeli, Beşiktaş - Antalyaspor maçı öncesinde 'hükümet istifa' sloganları nedeniyle takımı hedef alarak, "Türkiyemiz son yüzyılın en büyük deprem felaketiyle mücadele halindeyken Fenerbahçe-Konyaspor futbol müsabakası esnasında tribünden istifa sloganlarının atılması sorumsuzluk ve şuursuzluktur. Bugün oynanacak Galatasaray-Alanyaspor ile Beşiktaş-Antalyaspor kulüpleri arasındaki müsabakalarda aynı şekilde istifa seslerinin yükselmesi halinde futbol kulüplerimizin oyuna geldiği, tuzağa düştüğü de netleşmiş olacaktır. Bütün kulüp başkanlarının müsabakaların ya seyircisiz ya da gerekli tedbirlerin alınarak oynanması hususunda acil ve gerekli adımları atmaları kaçınılmaz görevleridir" açıklamasını yaptı.

Bahçeli, Beşiktaş - Antalyaspor maçı sonrası da siyah-beyazlı kulüp üyeliğinden istifa ettiğini duyurdu. Basın toplantısında, "Öğretmen olan, öğretici olan Şenol Güneş'e sormak isterim. İnsanların umutsuz olduğu bir süreçte tekrar toparlanmaya bir ihtiyaç var, bizim de öğreticilere ihtiyacımız var. Bu kötü atmosferden çıkmak için hayatı normale çevirmemiz gerekiyor. Olumlu adımlar atılması açısından önerileriniz de oldu. Belki haberiniz olmayabilir ama karşılaşma esnasında 'Gerekirse seyircisiz de maçlar oynanmalı' denildi. Hayata dönmek açısından, sizin de öğretici olarak ifade ettiğiniz şeylerle, siyasilerin yaklaşımını nasıl buluyorsunuz" sorusu Şenol Güneş'e soruldu.Türkiye'nin zor bir dönemden geçtiğini anlatan Güneş, Bahçeli'nin 'seyircisiz maç' sözleri üzerine şunları söyledi:"Ülkemiz zor bir dönemden geçiyor. Acımız büyük. Ama iyi de bir şeyler gördük. Tek yürek olan bir Türkiye var. Çaresizlik gibi görünen dönemde bu olayı unutturmadan geleceğe adım atmak gerekiyor. Büyük bir acı yaşadık. Kavgayı hiç doğru bulmuyorum. Daha fazla el ele vermek gerekir. Bunların hepsi tartışılmalıydı. Maçların oynanması ya da seyircisiz oynanması... Şu anda bir şeyler söyleyerek gündemi değiştirmek istemiyorum. Konuşulacak konulardır. Her görüşte bir suçlama, aşağılama, yok etme, bunlardan sıyrılmamız lazım. Hepimizin bir araya gelmesi gerek. Bazı kelimeler anlamını kaybetti. Umarım buna dönüş olur. Ülke olarak kendi düşmanımızı yaratmadan bunları bertaraf edebiliriz."

                                                          /././

'Hükümet istifa' sloganlarının ardından Güntekin Onay: Devlet ayrı, hükümet ayrı (Cumhuriyet)

Yayıncı kuruluş beIN Sports'ta yorumculuk yapan Güntekin Onay, Fenerbahçe ve Beşiktaş tribünlerindeki 'Hükümet istifa' sloganlarının ardından başlayan tartışmayı değerlendirdi. Onay, "Hükümet ve devlet kavramlarını ayırt etmek bu kadar zor olmamalı" dedi.

Yayıncı kuruluş beIN Sports yorumcusu Güntekin Onay, Fenerbahçe ve Beşiktaş tribünlerinden yükselen 'Hükümet istifa' sloganlarının ardından başlayan tartışmalar hakkında konuştu. Twitter hesabından konuyla ilgili paylaşım yapan Onay "Hükümet ve devlet kavramlarını ayırd etmek bu kadar zor olmamalı ! Biz devletin yanındayız zor günlerde. Devletimiz güçlüdür ve vatandaşının yardımına koşar. Hükümet ile devlet aynı şey değil" dedi.

                                                    /././

Mehmet Demirkol'dan Bahçeli'nin sözlerine tepki(Cumhuriyet)

Spor yorumcusu Mehmet Demirkol, tribünlerden yükselen 'hükümet istifa' sloganları sonrası taraftarlara gelen tepkilere dair açıklama yaptı.

Kahramanmaraş merkezli depremlerde 44 bini aşkın yurttaşın hayatını kaybetmesi sonrası Fenerbahçe ve Beşiktaş tribünlerinden yükselen 'hükümet istifa' sloganlarıyla başlayan, ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin taraftarları hedef göstererek siyah-beyazlı takımın üyeliğinden istifa etmesiyle büyüyen tartışma sürüyor.

Spor yorumcusu Mehmet Demirkol, yaşananlara Twitter hesabından bir paylaşımda bulunarak tepki gösterdi. Demirkol, "Devlet ve hükümet aynı şey değildir. Hükümet yıkıldığında devlet yıkılsa  Atatürk öldüğünde Türkiye yıkılırdı. İnsanlar devletinin yanında hükümetin karşısında olabilir. Demokratik haktır" dedi.