İnegöl örneği bize bir şeyi tekrar hatırlatıyor. Kadın cinayetlerinden halkın en temel ihtiyaçlardan yoksun bırakılmasına, imar rantlarından Merkez Bankası kararlarına… Çetelerle mücadele ancak politik, ekonomik ve toplumsal sorunların asıl müsebbipleri ile mücadele edilerek, bataklığı kaynağından kurutarak mümkündür. Ötesi bir çeteyi ezip, yeni koşullara uyum sağlayan bir diğerine alan açmaktır.
Uludağ Üniversitesi İnegöl MYO öğrencisi Sinem Yurdanur, sınava girmek için 26 Temmuz 2010 günü, İstanbul Çatalca’daki ailesinin evinden İnegöl’e gider. Ve bir daha kendisinden haber alınamaz.
Sinem’in akıbeti iki yıl sonra yapılan bir uyuşturucu operasyonuyla çözülecek, üç yıl sonra gelen bir itirafla ölü bedeni bulunacak, yakalanan çetenin boşluğunu dolduran bir başka çete ortaya çıkacak, faiz-kur-enflasyon sarmalının yarattığı ortamı fırsata çevirip iş yerlerine çökecekti. O çeteye de üç gün önce operasyon yapılacak, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya “Şehir eşkıyalarını ezeceğiz” diyecekti.
Sinem’in kaybolduğu andan itibaren 13 yılda yaşanacak olaylar bunlardı işte.
Gelin olaylar silsilesine daha yakından bakalım şimdi. Çetelerin, imar rantının, ekmek meselesinin ve ‘nas’ ekonomisinin iç içe geçerek ihracatta 18’inci sırada olan, mobilyanın başkenti sayılan bir şehri nasıl sarstığını göreceğiz. Ama yazıda yeni tek bir bilgi dahi okumayacaksınız. Sadece geçen yıllarda çoğu yerel medyaya düşmüş, birbiriyle alakasız görünen olaylar, tıpkı bir yapbozun parçaları gibi yeniden dizildi.
KADIN CİNAYETİ ÇETEYE ÇIKTI
Sinem’in kaybolmasından birkaç gün sonra, sevgilisi olduğu iddia edilen Emrah Kaya ve iki arkadaşı cinayet şüphelisi olarak gözaltına alındı. Fakat delil yetersizliğinden bırakıldılar. Müge Anlı konuyu ATV’deki programına taşıdı. Canlı yayında ağlamaklı halde olayı inkar ediyordu, Emrah.
Oysa iki yıl sonra İnegöl’de düzenlenen büyük bir uyuşturucu operasyonunda, polise teslim olmak yerine tabancasıyla intihar etti. İki arkadaşı da yakalandı. Ömür boyu hapis cezası aldılar. Cezaevindeyken Emrah’ın, Sinem’i boğduğunu, battaniyeye sarıp 50 metrelik bir uçurumdan attıklarını itiraf ettiler. Sinem’in ölü bedeni üç yıl sonra çürümüş halde, bir dere yatağında bulundu.
Cinayet çözülmüştü çözülmesine ancak, İnegöl’ü içine çeken bataklık büyüyordu.
Emrah’ın mensubu olduğu çeteye Mart 2012’de operasyon yapılmıştı. Koltuk değnekleri ile adliyeye getirilen 51 yaşındaki patron Saadet Şen’den dolayı olay medyaya, ‘Hanımağa Çetesi’ adıyla düştü. Çoğunluğu esnaf 60’tan fazla kişi şikayetçiydi. 26 kişi cinayet, uyuşturucu, haraç kesme ve tefecilikten cezalandırıldı.
BİRİ GİDİYOR, DİĞERİ BÜYÜYOR
İnegöl bir çeteden kurtulduğunu düşünürken, boşluğu bir başkası dolduruyordu. İşte o çete, üç gün önce operasyon yapılan ‘Terkinler Çetesi’ydi. İçişleri Bakanı Yerlikaya 31 şirket ile 6 milyar lirayı bulan lüks araç, gayrimenkul ve nakite el konulduğunu açıkladı. Nazi Terkin ile oğlu Erkan Terkin’in yönettiği çeteden 35 kişi yakalandı. 40 kişi şikayetçiydi. Soruşturma sürecinde daha onlarca kişinin şikayetçi olacağı belirtiliyor.
Peki ‘Terkinler Çetesi’ nasıl büyüyüp, palazlanmıştı?
HER ŞEY ‘EKMEK’LE BAŞLADI
Her şey ekmekle başladı. Yanlış okumadınız, ekmekle! Erkan Terkin 2011 yılında bir unlu mamuller şirketi kuruyor, sonuncusu geçen Ağustos’ta olmak üzere 2019’dan itibaren üst üste 10 şube açıyordu. Markasının adı ‘Bizim Ekmekçi’ydi.
Operasyonla ortaya çıktı ki meğer çete, kentteki fırınlara çöküyormuş. Üstelik çok sayıda kişi savcılığa başvurduğu, çete hakkında 10 kez fezleke düzenlendiği halde, kimse dokunmamış. ‘Bizim Ekmekçi’, İnegölspor’a sponsor olmuş. Ekmek fırını zinciri üzerinden tefecilik yapmış, gayrimenkulleri gasp etmiş, akaryakıt istasyonu sahibi olmuş. Ekmek deyip geçmemek lazım yani. İnegöl’de dallanıp budaklanan bir mesele bu çünkü. Nasıl mı?
HALK EKMEKTEN İMAR RANTINA…
AKP’li belediye, 1979’da halka ucuz ekmek üretmek için kurulmuş fabrikanın işletme hakkını 2010’da özelleştirip bir şirkete 19 yıllığına devretti. 2011 yılında Bülent Arınç’ın katıldığı törenle fabrika açıldı. Şirket iflas edince fabrika, 2019’da yeniden belediyeye geçti. Belediye ne yaptı?
Fabrikada üretimi durdurdu. 2020 yılında da kentteki halk ekmek büfelerini kaldırdı. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin şirketi Busaş ile anlaşıp ekmeği oradan almaya başladı. Niye yaptı? Yanıtı 2022’de ortaya çıktı.
Belediye fabrikayı arsasıyla beraber satışa çıkardı. Muhalefetin itirazlarının yanında halk da tepkiliydi. Enflasyon fırlamış, en temel gıda maddesi ekmek aşırı zamlanmıştı. İhaleye 12 şirket başvurdu. Aralarında Erkan Terkin de bulunuyordu. Öncesinde unlu mamuller üreten şirketinin ticaret unvanına küçük bir ekleme yapmıştı. Ticaret Sicil Gazetesi’nde, ‘İşletmenin Yeni Eklenen Amaç Konusu’ başlığı altındaki yeni iş kolu şöyleydi: İkamet amaçlı olmayan binaların inşaatı (fabrika, okul, alışveriş merkezi, otel vs.)
Ne var ki, kentte herkes durumu bildiği için ‘eksik evrak’ gerekçesiyle çete mensubu ihaleden çıkarıldı. Hem meselenin büyük bir rant işi olduğu hem de Terkin’in yeni iş kolunun sebebi İnegöl Belediyesi’nin, Resmi Gazete’de yayımlanan taşınmaz ilanından anlaşıldı. İlanda 2731 metrekarelik arsanın imar durumunda şu yazıyordu: “Üzerinde fabrika yapısı vardır. Konut dışı kentsel çalışma alanıdır.”
Eylül 2023’te tamamlanacak ihale şimdilik iptal edildi.
FAİZ POLİTİKASININ YARATTIĞI TEFECİLİK İKLİMİ
Çete İnegöl’de çok fazla gayrimenkul edinmişti. Nasıl yapmıştı bunu? Yine yerel medyada çıkan bazı haberleri tarayarak yanıtını arayalım.
Doğal olarak tehditle, zorbalıkla işleri yürütüyordu lakin, faaliyetinin zeminini kolaylaştıran esas gelişme, ‘vadeli ticaretin’ kenti esir almasıydı. Son aylarda yerel gazetelerde şu başlıklar yoğunlaşmıştı: “İnegöl’de Vadeli Ticarette Batak 2 Milyar TL’yi Buldu”, “İnegöl’de 1 milyar TL’lik Vurgun Mu Yapıldı?”
Pek çok sorunun yanında, yerel mafya ağlarının güçlenmesine de ışık tutacak bir deneyim yaşıyordu İnegöl. Çeteleşmenin farklı veçhelerini anlamak için bu deneyimi detaylandıralım biraz.
2017’deki Rahip Brunson krizi ile beraber fırlayan kur, inşaat maliyetlerini aniden yükseltince finansman sorunu baş gösterdi. Özellikle küçük kentlerin ekonomilerini büyük oranda inşaat teslim aldığından, sorun sektörel sınırlarda kalmıyordu. Kentin tüm yaşamı etkileniyordu. Kredi alamayan, zaten borcu çok olan müteahhitler, farklı kaynaklardan nakit sağlamaya yöneldiler. İnegöl’de bunun adı ‘vadeli ticaret’ti.
Alım satım aracı olarak otomobil ve gayrimenkul kullanılmaya başlandı. Nakite ihtiyacı olan elindeki otomobili, gayrimenkulü bir kısmı peşin, kalanı çek veya senetle satıyordu. 2019-2020’de işler öyle büyüdü ki, sadece bu işi yapan bir zümre türedi. Başka sektörlere yayıldı. Tabii banka faizlerinin üzerinde bir faizle ve malın gerçek değerinin üzerinde bir değerle alınıp satılıyordu mallar.
Erdoğan’ın ‘nas’ aklıyla faizi düşürmeye başlamasıyla beraber ‘vadeli ticaret’ bütünüyle yoldan çıktı. Döviz ve enflasyon patlayınca artık kimse vadeye bağlanan ‘mal’a fiyat biçemez olmuş, vade oranları fırlamıştı. 1 milyon TL’lik otomobiller senetle 2-3 milyon TL’ye satılıyordu mesela. Satmak istemeyenlerin bile başını döndüren bir fiyat düzeyi vardı. Bir müddet sonra hammaddeden araziye, otomobilden konuta türlü alışverişte nakit para yerine elden ele dolaşan çek ve senetler hakimiyet kurdu. Mecbur kalıp çeki senedi kırdıranlar filan derken karşılıksız çekler, ödenmeyen senetler yoğunlaştı.
Haliyle ortam çeteler için cennete dönüştü. Önceden çete olmayan da çeteleşti. Kentte ‘nas’ sayesinde kurulan bir tür ‘meşru tefecilik’ sayılabilecek ‘vadeli piyasa’, gerçek tefeciliğe evrildi. Evini, arazisini, iş yerini kaybedenler çoğaldı. Yerel medyada, borcunu ödeyemeyip yurt dışına kaçanlardan bahsediliyordu.
‘Terkinler Çetesi’ni kentin en büyük çek-senet mafyası yapan bu ortamdı işte. Gazeteci Süleyman Tunç’un, Bursa Hayat Gazetesi'nde yayınlanan ve burada da aktarılan bilgileri içeren yazısına attığı başlık, olan biteni özetliyordu: “Bursa’nın Vadeli Patlağı.”
***
İnegöl örneği bize bir şeyi tekrar hatırlatıyor. Kadın cinayetlerinden halkın en temel ihtiyaçlardan yoksun bırakılmasına, imar rantlarından Merkez Bankası kararlarına… Çetelerle mücadele ancak politik, ekonomik ve toplumsal sorunların asıl müsebbipleri ile mücadele edilerek, bataklığı kaynağından kurutarak mümkündür. Ötesi bir çeteyi ezip, yeni koşullara uyum sağlayan bir diğerine alan açmaktır.
Bahadır Özgür / duvaR