BİRGÜN " Köşebaşı + Gündem" -5 Haziran 2025-

Huzur adası mı, kara para yuvası mı?-Gözde Bedeloğlu-

KKTC Başbakanı Ünal Üstel, TC İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın katılımıyla açılışını gerçekleştirdiği Göç Yönetim Merkezi’nin devreye girmesiyle, adanın kuzeyinde artık kaçak öğrenci ve kaçak işçinin olmayacağını söyledi. Üstel, hedeflerinin KKTC’yi Ortadoğu’nun en huzurlu en güvenli, suç oranı en düşük ülkesi yapmak olduğunu belirtti. Kuzey Kıbrıs’ta Ocak ayından itibaren basına yansıyan beş farklı silahlı saldırı olayı gerçekleşti. Hava ve deniz limanlarındaki güvenliği sağlayamadığı için hükümeti eleştiren muhalefetteki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Sami Özuslu, Kuzey Kıbrıs’ta ithal tetikçi dönemi başladığını ve ülkenin organize suç örgütlerinin hesaplaştığı bir alana dönüştüğünü söyledi. Silahlı saldırı sonucu Girne’de öldürülen Halil Falyalı’nın kara kutusu olarak bilinen Cemil Önal, koruma altında bulunduğu Hollanda’da, Kıbrıslı gazeteci Ayşemden Akın’la konuşmuş ve kara para trafiğinin Falyalı’nın ölümünden sonra da devam ettiğini anlatmıştı. Türkiye’den bazı bürokrat ve siyasetçilerin rüşvet aldığını, kendilerine ait şantaj kasetleri olduğunu söyleyen Önal’ın iddialarını yayınlayan Ayşemden Akın ölüm tehdidi aldı ve birkaç gün sonra da Cemil Önal öldürüldü. Talebine rağmen gazeteci Akın’a hala yakın koruma verilmiş değil.

KKTC KUMARHANE SAYISINDA DÜNYADA LİDER

Tetikçilerin rutin bir şekilde gelip cinayet işleyebildiği Kuzey Kıbrıs, Başbakan Ünal Üstel’in, coğrafyanın suç oranı en düşük ülkesi yapma hedefine hiç de yakın görünmüyor. Bunun yanında ülke, yasa dışı bahis ve kara para aklamanın önemli merkezlerinden biri olarak anılmaya devam ediyor. KKTC hükümeti, adadaki otuzdan fazla kumarhaneyi az bulmuş olacak ki, sayıyı artıracak yeni bir yasayı dün gece yarısı meclisten geçirdi. ‘Şans Oyunları Değişiklik Yasa Tasarısı’ ile yeni ‘şans oyunu salonu’ izni verilmesindeki sınırlama kaldırılıyor, ruhsat süresi 3 yıldan 10 yıla çıkarılıyor. Şehir merkezlerine kumarhane açma yasağı kaldırılıyor. Okullara en az 500 metre mesafe şartı 100 metreye düşürülüyor. 750 yatak kapasiteli her 5 yıldızlı otele kumarhane açma izni veriliyor. KKTC vatandaşlarının casino giriş yasağı fiilen kaldırılıyor, 50 Euro idari para cezası getiriliyor. Kumar gelirlerinin turizme ayrılan payı yüzde 70’ten yüzde 53’e düşürülüyor. Kara para aklama, bilgi saklama, kayıt tutmama gibi suçlarda hapis cezası yerine 5 bin Euro idari para cezası öngörülüyor. Yürürlükten önce onaylanmış yaklaşık 30 tesis de casino izni alabilecek. CTP Milletvekili Sami Özuslu, hükümet tarafından açıklanmadığı için KKTC nüfusunun bilinmediğini hatırlatmakla birlikte kuzeydeki aktif kumarhane sayısının 33 olduğunu açıkladı ve dünyanın farklı ülkelerinden örnekler vererek durumun vehametini ortaya koydu. 9 milyon nüfusa sahip İsviçre’de 20, 5,5 milyon nüfusu olan Norveç’te 7, 10 milyon nüfusu olan Yunanistan’da 8 kumarhaneye izin verilmiş. 84 milyonluk Türkiye’de ise hiç kumarhane yok.

KARA PARA AKLAMADA CASINO KOLAYLIĞI

CTP Milletvekili Doğuş Derya, yasa tasarısına dair KKTC meclisinde yaptığı konuşmada, eski CHP Milletvekili ve Birgün yazarı Fikri Sağlar’ın 1997 yılında TBMM’de vermiş olduğu bilgileri hatırlattı. Sağlar, o dönemde kumarhanelerin kara para aklama aracı olarak kullanıldığını ve bu yöntemlerin yıllar içinde Türkiye’den Kıbrıs’ın kuzeyine taşındığını aktarmıştı. Çünkü Türkiye, KKTC’nin aksine, uluslararası hukuk ve denetim mekanizmalarının içinde bir devletti. KKTC hükümetinin, hali hazırda 33 olan kumarhane sayısını ikiye hatta belki üçe katlayacak yasa tasarısı genel kurulda oylandı. Yasadışı faaliyetlerden elde edilen gelirlerin yasal olarak elde edilmiş gibi mali sisteme sokulmasının amaçlandığı para aklamada casino&kumarhaneler, diğer pek çok yöntemin yanında sıklıkla kullanılan aracılar arasında yer alıyor. Büyük miktarda paralar kumarhanelerde fişlere çevrilebilir, kumar oynanabilir ve kazanç olarak gösterilebilir. Bildirim yükümlülüğü olmayan ülkelerde yüksek miktardaki yasa dışı nakit para casino çeklerine dönüştürülüp sonrasında istenildiği zaman çekilebilir veya transfer edilebilir. Ana muhalefet partisi CTP ile UBP-DP-YDP koalisyon hükümeti arasında mecliste sert tartışmaların yaşanmasına neden olan yasayla ilgili olarak sol parti ve örgütler de bir bildiri yayınlayarak tepki gösterdi. Kıbrıs’ın kuzeyini açık bir suç merkezine dönüştürecek olan yasa tasarını reddederek hali hazırda faaliyette olan tüm kumarhanelerin ülkeden sökülüp atılmasını talep ettiler.

‘PARANIN KAYNAĞINI SORMAM GEL’ KANUNU

KKTC hükümetinin, ekonomiyi canlandırmak ve vergi gelirlerini artırmak amacıyla meclis gündemine taşıdığı bir diğer tartışmalı konu ise ‘Yurt Dışındaki İtibari Paraların Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Yasa Tasarısı’. Tasarıya göre, yurt dışında bulunan döviz ve/veya Türk Lirası cinsinden finansal varlıklarını KKTC’ye getiren birey ve şirketlere belirli avantajlar sunulacak ve bu yolla devletin vergi gelirlerinin artırılması sağlanacak. Tasarıya dair yapılan eleştirilerin başında, yurt dışındaki kaynağı belirsiz paraların KKTC üzerinden sisteme sokulabilecek olması geliyor. Çünkü yasaya göre, yüzde 3 oranındaki vergisinin ödenmesi koşuluyla para suç geliri olmaktan çıkıyor ve kaynağı sorgulanmıyor. 2020 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla ‘varlık barışı’ uygulaması başlatılmış ve yurt dışından getirilen TL, döviz, altın vb. varlıkların herhangi bir vergi ödemeyerek sisteme dahil edilmesi sağlanmıştı. Gerçek ve tüzel kişilerin yararlanabileceği uygulamada, söz konusu varlıkların Türkiye’ye getirilebilmesi için vergi mükellefi veya TC vatandaşı olma zorunluluğu da bulunmuyordu. Türkiye'deki banka veya aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi veya fiziki olarak Türkiye'ye getirilmesi halinde varlıkların ülkeye getirilme şartı sağlanmış olacak, gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulmayacağı gibi bildirim sonrasında da istenildiği gibi serbestçe kullanılabilecekti.

TÜRKİYE İÇİN YENİDEN GRİ LİSTE RİSKİ

Türkiye 2021 yılında, kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede eksikleri olduğu gerekçesiyle Mali Eylem Görev Gücü (FATF) gri listesine alındı. Bunda ‘varlık barışı’ düzenlemesinin etkili olduğu düşünülüyor. 2024 yılında, Türkiye’nin FATF gri listesinden çıkışını ‘başardık’ mesajıyla duyuran ilk kişi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek oldu. Ülke, AKP döneminde gri listeye girmemiş gibi, çıkışı mutlulukla karşılandı ve AKP’nin başarı göstergesi olarak sunuldu. Bu gelişmeyle birlikte uluslararası yatırımcıların, Türkiye'nin finansal sistemine olan güveninin güçleneceği vurgulandı. Gri listede olmak, ülkeye yabancı yatırımı çekebilmek açısından elbette sıkıntı yaratan bir durum. Aynı şekilde bankacılık işlemerini de olumsuz etkiliyor. Kuzey Kıbrıs’ta gündemde olan yasa tasarısı, yurt dışındaki kaynağı belirsiz paraların KKTC üzerinden sisteme sokulmasını sağlayarak yeni bir gri liste riski doğuruyor. Kıbrıs’ta yayın yapan Kanal T’de gazeteci Damla Dabis’e konuşan Bankalar Birliği Başkanı Olgun Önal, uluslararası mali denetim mekanizmalarının dikkate alınmamasının ülkeyi gri listeye döndürme riski taşıdığını söyledi ve KKTC hükümetini uyardı. Önal, Türkiye finans sisteminin bir parçası olduklarına da dikkat çekerek, KKTC’de yaşanacak olası bir yasal boşluğun ya da denetim zafiyetinin Türkiye’yi de dolaylı olarak etkileyebileceğini belirtti. Olgun Önal’a göre bu yasa sadece KKTC’de yerleşik olan, vergi mükellefi gerçek ya da tüzel kişileri kapsamalı. Önal ayrıca, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi yasasında belirtilen düzenlemelere göre hareket edeceklerini ve bankaların o yasa çerçevesinde uygun bulmadıkları hiçbir parayı kabul etmeyeceklerini söyledi.

AKP destekli KKTC hükümetinin, Türkiye’yi yeniden gri listeye alabilecek bu hamle ile amaçladığı eğer devletin boş kasasını doldurmak ise astarı yüzünden oldukça pahalıya gelecek bir işe kalkışmışa benziyorlar. Kara para merkezlerinden biri haline gelen KKTC, bu yeni yasal düzenlemelerle, egemen devlet olduğuna kimseyi inandıramadığı dünyada daha da gri bir alana düşecek. Hükümet dediği gibi, Kuzey Kıbrıs’ı bölgenin en huzurlu en güvenli ülkesi mi yapacak, yoksa baştan ayağa kumarhanelerle doldurup kaynağı belirsiz paraların aklanmasına aracılık mı edecek karar vermeli. Bütün bunlar, küçük bir ülke için çok büyük çelişkiler.

                                                            /././

Belediyeler ve iktidarlar -Şükrü Aslan-

Doktora tezimi yazdığım 1990’lı yılların sonlarında değişik kentlerin eski-yeni belediye başkanlarıyla ilgili okumalar yapmıştım. Özellikle 1980 öncesi İstanbul, Ankara ve İzmir il-ilçe-belde belediye başkanlarının deneyimlerini anlamak üzere başkanların bir kısmıyla söyleşi yapma imkânım da olmuştu. 2000’li yıllara sarkan bu araştırmalar, Türkiye’de belediyecilik öyküsünün ilgi çekici niteliklerine işaret ediyordu. Bunların başında da belediye başkanlarının merkezi iktidarlarla yaşadıkları ve kimi zaman hizmet üretmelerini zorlayan gerilimler geliyordu. Yine de bu gerilimlerin bir sınırı vardı ve bir tür ‘düşmanlık’ aşamasına genellikle varmamıştı.

İstanbul’un Yakacık Belediyesi Başkanı Bayram Demirkol CHP’liydi, sınırının diğer yanında bulunan Gülsuyu Mahallesi’nde sosyalist gençlerin gecekondu girişimlerine maddi-manevi pek çok destek sağlamıştı. Ama dönemin en sağ partisi MHP Başkanı Alpaslan Türkeş’in ‘yazlık evi’ Yakacık’taydı ve bu bir sorun olmamıştı. Maltepe Belediye Başkanı Yalçın Kızılay’ın ‘gecekonduları yıkmakla görevli’ ekibi de dâhil, bürokratlarının büyük kısmı, yasal olmayan gecekonduların sahibiydi ama bu durum Başkanı görevden almak için gerekçe olmamıştı. Kâğıthane Belediye Başkanı Celal Altınay, ellerindeki kamu arazisini hükümetin türlü engellerine rağmen, konut yapmak üzere çoğu göçmen gruplardan ihtiyaç sahibi Kâğıthanelilere düşük ücretlerle satmıştı. Elbette eleştirildiği, suçlandığı olmuştu ama mesela görevine son vermek için bir tür bahane yapılmamıştı.

∗∗∗

Muhalif belediye başkanlarının merkezi hükümetlerle türlü dertleri vardı ve genelde münakaşa halinde oluyorlardı. Hatta bazıları doğrudan merkezi hükümetin en radikal muhalifleriydi. Vedat Dalokay’dan Fikri Sönmez’e kadar geniş bir yelpaze oluşturan bu başkanlar dönemin literatüründe Halkçı Başkanlar olarak yer almıştı. Bazen bu başkanların muhalefeti bazen çok sert olabiliyordu. Mesela Vedat Dalokay, darbe ile iktidara gelip kıyım yapan generalleri protesto etmek için, Türkiye hükümetini de sıkıntıya sokmayı göze alacak şekilde Şili Büyükelçiliği’nin suyunu kesmiş, yine de görevden alınması söz konusu olmamıştı. Muhalif başkanların hapishane ile tanışması ise daha istisnai bir durumdu ve 1980 askeri darbesiyle mümkün olmuştu. O dönem herkesin hapishaneyi tanıma ihtimali vardı, başkanlar da bundan muaf değildi.

Sonraki yıllarda bu geleneğe uygun başka belediyecilik uygulamaları ortaya çıkmış ve yine merkezi hükümetlerle türlü gerilimler yine yaşanmıştı. Refah Partili Kâğıthane Belediyesi bunun bir örneğiydi. CHP’li Başkan Mahmut Özdemir hayatını kaybedince, 1992’de yeni seçim yapılmış ve belediye yönetimi Refah Partili Arif Calban’a geçmişti. İBB Başkanı, bakanlar, başbakan ve cumhurbaşkanı Refah Partili değildi. Dolayısıyla belediye merkezi yönetimle çeşitli sorunlar yaşamıştı. Buna karşılık parti kamuoyu ve Kâğıthaneli muhafazakâr aileler belediyenin başarısı için adeta seferber olmuşlardı. Böyle olunca Kâğıthane Belediyesi hızla başarılı belediyelerden biri olmuş ve o rüzgâr ile 1994 yerel seçimlerinde sadece Kâğıthane’de değil, İstanbul’da da partinin belediye seçimlerini kazanmasını sağlamıştı. Arif Calban, AKP iktidarının ilk örneğinin 1992-1994 yılları arasında Kâğıthane’de kurulduğunu söylemişti.

                                                                  ***

Ne var ki bu gelenek 2019 yılı yerel seçimlerinde büyük ölçüde kırıldı. Gerçi muhalif belediyelerin merkezi hükümetin engellerine takılacağı en baştan belliydi ki “topal ördek” benzetmesi bizzat Cumhurbaşkanı tarafından yapılmıştı. Bu yüzden zor bir belediyecilik süreci onları bekliyordu. Bununla birlikte her biri son derece yaratıcı kamusal hizmet araçları üreterek özellikle pandemi koşullarında ülkenin nefes alma araçları olmayı başardılar. Aralarındaki dayanışma araçları ile imkân ve kapasitelerini en üst seviyeye çıkardılar. Üstelik merkezi iktidarla polemik bile yapmadan ilerlediler. Ne var ki Türkiye’nin de daha önce hiç tecrübe etmediği kadar sert şekilde merkezi hükümet engelleriyle karşılaştılar. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere pek çok Belediye Başkanının maruz kaldığı adeta düşmanca muamele, 12 Eylül 1980 askeri darbe dönemi hariç, gerçekten ilk kez yaşanıyor.

                                                                /././

Sanayide teknoloji odaklı kalkınma hamlesi konuşma zamanı...-Güldem Atabay-

Son bir haftada açıklanan makroekonomik veriler bize uygulanan programın etkileri, yarattığı maliyet ve başarısı hakkında daha net bir resim sunuyor.

Türkiye ekonomisinde çeyrekten çeyreğe büyüme 2024’ün son üç ayında %1,7 iken 2025 ilk çeyrekte belirgin şekilde yavaşlayarak %1,0’e geriledi. Önceki çeyreğe göre tarım sektöründeki %2,8 daralma, imalat sanayiindeki zayıf %0,1 büyüme Şimşek programının reel sektöre etkileri açısından ayna tutucu. Diğer yandan önceki çeyreğe göre inşaatın %2,2 büyümesi ve hizmetlerin %0,8 artması da kaynak kullanım alanlarını yansıtıyor.

Geniş tanımlı işsizlik nisan ayında önceki seviyesi %28,8’den %32,2’ye çıktı. Neredeyse her üç kişiden birinin işsiz, iş bulmaktan ümitsiz kenara çekilmesi anlamına geliyor. Çalışabilir nüfustaki aylık artışa rağmen (+43bin) hem işgücünün (-114bin) hem de istihdamın (-316bin) azalması manşet işsizlik oranını da %8,0’den %8,6’ya fırlamış görünüyor.

14 aydır daralma bölgesinde seyreden imalat sanayi PMI endeksi mayıs ayında 47,2’ye inerek küçülme eğilimini sertleştirdi.

Tüm bu rakamların anlattığı gerçek, Şimşek politikaları eşliğinde enflasyondaki yavaş ve sınırlı düşüşün, emekçi kesimler ve sanayi sektörü üzerindeki baskıyı giderek artırdığı. Buna karşın kamu, inşaat ve finans sektörleri bu bedeli eşit biçimde paylaşmıyor.

2023’ten bu yana uygulanan faiz artışları ve kredi kısıtlamalarıyla iç talep daraltılmakta, Türk Lirası’na reel değer kazandırılarak enflasyonun bu yolla baskılanması hedefleniyor. Ancak neredeyse iki yıla yayılan bu süreçte, kamu harcamalarının verimliliğini artırmaya dönük ciddi bir adım atılmadı.

Bu program çerçevesinde, normal şartlarda büyümenin itici gücü olması gereken sanayinin GSYH içindeki payı 2023’ün ilk çeyreğinde %25,3 iken, 2025’in ilk çeyreğinde %19,2’ye kadar geriledi. Aynı dönemde tarımın payı %2,6’dan %2,2’ye düşerken, inşaatın payı %5,4’ten %6,2’ye yükseldi.  Kamu harcamalarının payı da %13,6’dan %15,5’e yükseldi.

Birçok iktisatçının yerinde tespitiyle, Türkiye ekonomisi bugün “yağ değil, kas eriterek” zayıflayan sağlıksız bir sürecin içine sürüklenmiş durumda. Oysa istikrar programlarının asıl amacı, üretimi artırarak halkın refahını kalıcı biçimde yükseltmek olmalı. Ancak mevcut durumda, Mehmet Şimşek’in finansal piyasa odaklı programı bu temel hedefi ıskalayarak ağır toplumsal ve ekonomik maliyetler yaratıyor.

Son dönemde başta büyük sanayi ve ticaret odaları olmak üzere reel sektörden gelen uyarılar ve şikâyetler, bu “kas kaybı”na dair ciddi bir tepkiyi yansıtıyor. Cari değeri 1,4 trilyon dolara ulaşan Türkiye ekonomisine karşılık, yalnızca 30 milyar TL’lik Kredi Garanti Fonu desteği ilanı eleştirileri dindirmeye yetmeyince, Sanayi ve Teknoloji Bakanı da kamuoyunun karşısına büyük isimli bir “Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi” ile çıktı.

Ancak bu “hamle”, küresel ticaretteki kalıcı bölünmeler, yapay zekânın doğurduğu riskler ve fırsatlar ile iklim krizinin çerçevesi içinde Türkiye reel sektörünün nasıl dönüşeceğine dair hiçbir somut çözüm sunmuyor. İstihdamın nasıl korunacağı, çalışana nasıl beceri ekleneceği ya da üretimin değer yaratarak nasıl sürdürülebilir kılınacağı konularında elle tutulur bir yaklaşım yok. Söz konusu öneri, ciddiyetten uzak bir şekilde yalnızca ucuz kredi vaadinin ötesine geçemiyor.

Oysa Türkiye’nin gerçek bir ekonomik sıçrama yapabilmesi için, sanayi odaklı bir kalkınma hamlesinin dar ve vizyonsuz “ucuz kredi” anlayışından kurtulması şart. Bu hamle, teknoloji ve dijitalleşme merkezli yeni bir sanayi politikası olarak kurgulanmalı. Sadece makroekonomik istikrar önlemleriyle yetinilmemeli; bunun ötesinde beşerî sermayeye yatırım yapılmalı, her çocuğun erişebileceği kaliteli kamu eğitimi sağlanmalı, hukukun üstünlüğü tesis edilmeli. Ayrıca, hedef/ürün/değer zinciri/lojistik odaklı çağdaş bir teşvik sistemi kurulmalı. Bütün bu yapı, iklim yasası çerçevesinde teknoloji odaklı sanayi odaklı kalkınmayı, refahın yeniden paylaşımını destekleyecek şekilde tasarlanmalı.

Sadece 19 Mart’tan bu yana yaşananlara değil, 2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçişten beri her alanda sürekli aşınan kurumsal kapasiteye bakıldığında bile, insan hayatına doğrudan dokunacak bu gerekli dönüşümün mevcut iktidar kadroları eliyle gerçekleşmesinin imkânsız olduğu açıkça görülüyor.

                                                                /././

Sorumlu yapay zekâ talebi -Özgür Gürbüz-

Yapay zekânın yan yana gelmediği konu yok, kaçmak mümkün görünmüyor ve kaçmak isteyen de yok gibi. O zaman sorumlu yapay zekâ kavramına hoş geldiniz.

    Fotoğraf: Hamburg Sustainabiality Conference

Günümüzde yapay zekanı yan yana gelmediği konu yok. Hamburg’taki Sürdürülebilirlik Konferansı’nda (Hamburg Sustainability Conference) ise yapay zek beş farklı kelimeyle yan yana getirildi: İnsanlar, gezegen, refah, barış, ortaklık. Yapay zekadan kaçmak mümkün görünmüyor ve kaçmak isteyen de yok gibi. O zaman sorumlu yapay zeka kavramına hoş geldiniz.

Sorumlu Yapay Zeka kavramının bu beş bileşeniyle bizleri Sürdürülebilir Gelişme Hedefleri için Yapay Zeka başlığını taşıyan Hamburg Deklarasyonu oldu. Sorumlu yapay zeka talep eden ilk küresel deklarasyona aralarında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Almanya Çevre Bakanlığı, Fransa Dışişleri Bakanlığı, teknoloji firmaları ve sivil toplum örgütlerinin de olduğu onlarca imzacı destek verdi. Avrupa Birliği’nde olduğu gibi bu konuda düzenleme yapanlar ya da benzer tavsiyelerde bulunanlar vardı ancak bu deklarasyonla sözler taahhüde dönüyor. İnsan hakları temelli bir yapay zekaya öncelik verilmesi, ayrımcılık yapmayan, özel hayata ait verilere dikkat eden, gelir ve gelişmişlik seviyesine bakmadan herkesin kullanabileceği, geliştirebileceği ve ekonomik fayda sağlayabileceği bir yapay zeka kullanımı ilk taahhüt.

KÜÇÜK İŞLETMELER DESTEKLENMELİ

Yapay zekanın gezegenle de dost olması ise ikinci başlık. Yapay zeka için gereken altyapıda enerji tüketiminin ve karbon ayak izinin azaltılması ama daha da önemlisi, yapay zekanın iklim krizi ve biyoçeşitlilik kaybı gibi büyük çevresel sorunların çözümünde kullanılması sözünü veriyorlar. Ekonomik gelişme ve eşitlik konusuna odaklanan “refah” taahhüdü ise yereldeki küçük ve orta ölçekteki yapay zeka üzerinde çalışan girişim ve işletmelerin desteklenmesi böylece hem ülkelerarası hem de ülke içinde uçurumlar oluşmaması amaçlanıyor.

KADIN TEMSİLİYETİ SORUNLU

Sorumlu yapay zekanın barışa katkıda bulunması için toplumsal uyumu desteklemesi, çocuklara yönelik çevrimiçi şiddet de dahil olmak üzere, kadınlar ve kız çocuklarının yanı sıra marjinalleştirilmiş gruplara karşı zararlı söylemler barındırmaması isteniyor. Bazı araştırmalar yapay zeka alanında çalışan uzmanların sadece yüzde 22’sinin kadın olduğunu gösteriyor. BM Kadın Birimi, düşük gelir grubundaki ülkelerde kadınların internet erişiminin yüzde 20 civarında olduğunu belirtiyor. Yapay zekanın geliştirildiği ülkeler, erkek egemen söylem ve veriye erişim sorunu da yapay zekanın çalışmasını da etkileyebiliyor. İşbirliği başlığı ise yapay zekayı adeta küresel bir müşterek olarak gören bir kavram, sürecin ilerlemesi için açık erişim, bilgi paylaşımı ve diğer ilkeleri de kapsayacak ortak çalışmaları kapsıyor. Deklarasyon kamu kuruluşlarından sivil toplum örgütlerine kadar bu dünyadaki herkese açık.

EŞİTSİZLİĞE KARŞI İTTİFAK

Hamburg Sürdürülebilirlik Konferansı boyunca iki konuda daha mutabakat sağlandı. Dünya çapındaki sosyal uyumu baltalayan eşitsizlikle mücadele ve kamu kurumlarına güveni yeniden inşa etmek için bölgesel işbirliği ve diyaloğu öne çıkaran Eşitsizliğe Karşı Küresel İttifak girişimi başlatıldı. Sürdürülebilir Kalkınma için Sermayeyi Ölçeklendirmek adı verilen bir başka girişim de 2025 sonuna kadar kurulacak bir şirket aracılığyla güneş enerjisi gibi sürdürülebilir projelere finansmanı kolaylaştırmayı amaçlıyor.

Hamburg’taki konferans gıdadan enerjiye, yapay zekadan biyoçeşitliliğe kadar uzanan birçok alanda görüşmelere ev sahipliği yaptı. En çok konuşulan konulardan biri de başta BM olmak üzere adı geçen konularla ilgili çözüm üretmeye çalışan uluslararası örgütlerin güçsüzleştirilmesiydi. Sürdürülebilirlik, özellikle de küresel sorunlarda, uluslararası işbirliği olmadan mümkün görünmüyor. İklim krizi müzakereleri bunun en somut örneği.

∗∗∗

‘ÇOK TARAFLILIK BİTİYOR ALGISI ENDİŞE VERİCİ’

UNDP Başkanı Achim Steiner:

Şu anda en zengin ülkelerin birçoğunun, sorunları birlikte çözmek ve birbirimize yatırım yapmak için on yıllardır inşa ettiğimiz bu mimariye yatırım yapma konusundaki geleneksel inanç ve taahhütlerinden bir cümleyle nasıl geri çekildiklerini gözlemliyorum ve kaçınılmaz olarak ABD hükümetinin son kararları birçok kuruluş için bu istikrarsızlaştırıcı anı güçlendirdi. Ancak bu artık yüzleşmek zorunda olduğumuz fiziksel ve finansal bir risk. Bence daha endişe verici eğilim, bu algı veya kasıtlı olarak çok taraflılığın işe yaramadığı, sorunları çözemediği propagandasının yapılması. Aslında asıl endişelenmemiz gereken şey, insanların güvenlerini ve bakış açılarını kaybetmeleri halinde, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sürekli savaşa girme riskiyle başa çıkmamıza yardımcı olmak için doğmuş bir fikri ortadan kaldırabilecek olmaları.

∗∗∗

YAPAY ZEKÂSIZ E-POSTA ATAMAYIZ

Hamburg Yapay Zeka Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Alois Krtil:

Yapay zekanın sağladığı enerji tasarrufuna bakmadan sadece yapay zekanın enerji tüketiminden bahsetmek biraz haksızlık olur. Dünya çapında manuel işlemler yapıyorsunuz ve bu da çok fazla doğal kaynak tüketiyor; karşılaştırma yapmak çok zor. İletişim, örneğin internet vb. zaten küresel ve veri merkezleri ile merkezi olmayan ağlar tarafından yönlendiriliyor ve yapay zeka olmadan bunlar olmayacaktı. Eposta gönderemeyecek, telefon açamayacaktık. Yapay zeka dil modelleri gibi onlarca yıldır çalışıyor ve bu da elbette kaynak tasarrufu sağlıyor. Enerjiyi unutun demiyorum elbette ama herkesin yeniden icat etmek zorunda  kalmaması farklı bir paradigma, bu nedenle enerji tasarrufu da yapılıyor.

                                                           /././

BİRGÜN

GÜNDEM -5 Haziran 2025-

İBB soruşturması: İş insanı Aziz İhsan Aktaş ve Beşiktaş Belediyesi ihale danışmanı Mustafa Mutlu dahil 17 kişiye "etkin pişmanlık" tahliyesi -T24-

Aziz İhsan Aktaş
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik operasyonda tutuklanan iş insanı Aziz İhsan Aktaş, Murat İlbak ile Beşiktaş Belediyesi İhale Danışmanı Mustafa Mutlu, etkin pişmanlıktan yararlanarak tahliye edildi. Böylece soruşturmalarda etkin pişmanlıktan yararlandırılarak tahliye edilen şüphelilerin sayısı 17'e yükseldi. Öte yandan, Çanakkale Köprüsü ve Avrasya Tüneli işletmecileri Yapı Merkez İnşaat sahipleri  Sami Özge Arıoğlu, Erdem Arıoğlu ve Mustafa Başar Arıoğlu'nun da Kirazlı-Halkalı metro hattı yapımına ilişkin düzenlenen ihale ile beyanlarda bulunduktan sonra tahliye edildiği öğrenildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, İBB'ye yönelik “yolsuzluk” ve “Aziz İhsan Aktaş suç örgütü” soruşturmaları ile Beşiktaş Belediyesi’nin 29 Ekim harcamalarına ilişkin "yolsuzluk" ve Büyükçekmece Belediyesi’ne yönelik "yolsuzluk" soruşturmaları olmak üzere, toplam 4 ayrı soruşturma kapsamında dün 5'i CHP'li belediye başkanı olmak üzere 22 kişi tutuklanmıştı. Soruşturma kapsamında, iş insanı Aziz İhsan Aktaş ve Beşiktaş Belediyesi İhale Danışmanı Mustafa Mutlu, etkin pişmanlık ifadesi verdiler ve bu ifadeleri sonucunda ikisi de tahliye edildi. (Etkin pişmanlıkla tahliye edilen sayısı 17'ye çıktı) İBB soruşturması kapsamında, daha önce iş insanları Eyüp Subaşı, Murak İlbak, Kabil Taşçı, Güngör Gürman, İBB'ye bağlı Kültür AŞ Müdürü Murat Abbas, İBB Meclisi İştirakler ve Bağlı Kuruluşlar Komisyonu Başkanı Ertan Yıldız, Neva Organizasyon Şirketi sahibi Ahmet Çiçek, Noyan Kırmızıgül ve Beyaz İnşaat hissedarı müteahhit Seyfi Beyaz daha önce etkin pişmanlıktan yararlanmıştı. Soruşturma kapsamında "ihaleye fesat karıştırma" ve "rüşvet vermek" suçlarından tutuklanan şüpheliler Hüseyin Kum, Taner Gümüş, Murat Bıyık, Kadir Gümüş, Altan Gözcü ve Servet Yıldırım'ın da etkin pişmanlık kapsamında ifadeler verdiği öğrenildi. Sulh Ceza hakimliği, şüpheliler Kum, Gümüş, Bıyık, Gümüş ve Gözcü'nün "yurt dışı çıkış yasağı", Yıldırım'ın ise "ev hapsi" şartıyla tahliyesine karar verdi. Ali İhsan Aktaş ve Mustafa Mutlu'nun da tahliye edilmesiyle etkin pişmanlık ifadesi vererek tahliye edilenlerin sayısı 17'ye yükselmiş oldu. Öte yandan, aynı soruşturma kapsamında Çanakkale Köprüsü ve Avrasya Tüneli işletmecileri Yapı Merkez İnşaat sahipleri  Sami Özge Arıoğlu, Erdem Arıoğlu ve Mustafa Başar Arıoğlu'nun, Kirazlı-Halkalı metro hattı yapımına ilişkin düzenlenen ihale ile beyanlarda bulunduğu öğrenildi. Şüpheliler yurt dışına çıkış yasağı ve ev hapsi kararıyla tahliye edildi.

                                                            ***

Holding patronu itirafçı oldu, tahliye edildi -Sözcü-

23 Mart’ta tutuklanan CNBC’e kanalının sahibi iş insanı Murat İlbak, savcılığa verdiği ifade sonrasında etkin pişmanlıktan yararlanarak ev hapsi şartıyla tahliye edildi.(https://www.sozcu.com.tr/holding-patronu-itirafci-oldu-tahliye-edildi-p180845)

                                                                      ***

Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrencilerin boyadığı gökkuşağı merdivene özel güvenlik engeli: Biz onlara renklerle gelirken onlar bize griliği layık görüyor -Can Öztürk/T24-

Bir grup Boğaziçi Üniversitesi öğrecisi, Gezi Parkı protestoları döneminde başlatılan Kuzey Kampüs’teki merdivenleri gökkuşağı renklerine boyama geleneklerini bu yıl da devam ettirdi. Gece yarısı öğrencilerin boyadığı merdivenler gündüz saatlerinde Özel Güvenlik Birimi (ÖGB) görevlileri tarafından griye boyandı. Merdivenlerin griye boyanmasını kayıt altına almak isteyen öğrencilere “Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) nedeniyle bizi çekemezsiniz” yanıtını verdi. Merdivenin griye boyanmasına bir öğrenci, “Onur Ayı nedeniyle basamaklarımızı boymamızın üzerini griyle kapatmak bizi engelleyemez. Onların izniyle var olmadık, yasaklarıyla da ortadan kaybolmayız” ifadeleriyle tepki gösterdi. (https://t24.com.tr/haber/bogazici-universitesi-nde-ogrencilerin-boyadigi-gokkusagi-merdivene-ozel-guvenlik-engeli-biz-onlara-renklerle-gelirken-onlar-bize-griligi-layik-goruyorlar,1243205)

                                                             ***

Özgür Özel hakkında soruşturma başlatıldı -Birgün-

CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek için sarf ettiği sözlerden dolayı re’sen soruşturma başlatıldı. Özel, bugünkü mitingde "Akın sert kayaya çarptın. Bir daha görmeyeceğim. Efendi gibi geliyoruz, eylemimizi yapıyoruz, dağılıyoruz. Ama tepemin tasını attırma, dağılmamak üzere toplanırız" demişti.(https://www.birgun.net/haber/ozgur-ozel-hakkinda-sorusturma-baslatildi-628435)

                                                                  ***

Hizbullahçı katil istedi, mahkeme yasağı kaldırdı -Özgür Cebe/Sözcü-

11 kişinin kaçırılıp öldürülmesinden yargılanan Hizbullah lideri Hacı Bayancuk’un yurt dışına çıkış yasağı kaldırıldı.(https://www.sozcu.com.tr/hizbullahci-katil-istedi-mahkeme-yasagi-kaldirdi-p180929)

                                                                 ***

GÜNDEM -4 Haziran 2025-

İnfaz paketi Meclis'te kabul edildi: Tekliften 8 madde çıkarıldı -T24-

Suça teşebbüs ve kasten yaralamada cezalar artıyor; hasta mahpuslara tahliye yolu açılıyor.

Kamuoyunda "10. Yargı Paketi" olarak bilinen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. AKP ve Yeni Yol Partisi'nin kabul edilen aynı mahiyetteki önergeleri doğrultusunda 12, 14, 15, 16, 17, 23, 24 ve 25. maddeler kanun teklifinden çıkarıldı.

Suça teşebbüs ve kasten yaralamaya yönelik hapis cezaları artırılıyor. Tehdit suçuyla etkin mücadele amaçlanıyor. Cezaların alt sınırı 2 ay olacak, üst sınır 7 yıla çıkarılıyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olanlar hariç, hayatını yalnız idame ettiremeyeceği tespit edilen hasta mahpuslar cezasını konutunda çekebilecek. Özel infaz hükümlerinin kapsamı genişletiliyor ve 80 yaşını bitirmiş hükümlüler için konutta infaz düzenlemesine gidiliyor. Denetimli serbestliğin uygulanmasına ilişkin olarak belirli yükümlülükleri yerine getirmeyen hükümlüler, özel infaz usullerinden faydalanamayacak.

İcra ve İflas Kanunu'nda değişiklik

Kanunla, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı uyarınca İcra ve İflas Kanunu'nda değişikliğe gidiliyor. Buna göre, istinaf ve temyiz yoluna başvuru ve incelemede, davanın açıldığı veya şikâyet başvurusunun yapıldığı parasal sınırlar esas alınacak. İstinaf ve temyize başvuruda esas alınan parasal sınırda yeniden değerleme nedeniyle meydana gelen artışın, bölge adliye mahkemesinin kaldırma veya Yargıtayın bozma kararları üzerine yeniden verilen kararlar hakkında uygulanmaması ve ilk karar tarihinde geçerli olan parasal sınırların esas alınmasına yönelik hüküm yürürlükten kaldırılacak.

Noterlik Kanunu'nda yapılan değişiklik

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda Noterlik Kanunu'nda yapılan değişikliğe göre, noterlere, sıfat ve görevlerinin gereklerine uymayan hal ve hareketlerinin tespit edilmesi üzerine durumun niteliğine ve eylemin ağırlık derecesine göre disiplin cezalarından biri verilecek.

Noterlere yönelik uyarma, kınama, para cezası, geçici olarak işten çıkarma ve meslekten çıkarma cezalarını gerektiren fiiller ayrı ayrı gösterilerek, hangi hallerde uygulanacakları hüküm altına alınıyor. Meslekten çıkarma hariç olmak üzere disiplin cezalarında, nitelik ve ağırlık itibarıyla hükümde belirtilen eylemlere benzer eylemlerde bulunma hali de ilgili disiplin cezasını gerektirecek eylem olarak tanımlanıyor.

Kanun'daki "Eski cezaların etkisi" hükmünün başlığı, "Bir üst veya alt derece disiplin cezasının uygulanması ve zamanaşımı" olarak değiştiriliyor. Buna göre, hakkında herhangi bir disiplin cezası verilen noterin bu cezanın kesinleşme tarihinden itibaren 5 yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren yeni bir fiil işlemesi halinde, bu fiil için Kanun'da öngörülen disiplin cezasının bir derece ağır olanı uygulanacak.

İlk defa disiplin cezası verilmesini gerektiren bir fiil işleyen ve geçmiş hizmetleri sırasında çalışmaları olumlu olan notere, meslekten çıkarma cezasını gerektiren durumlar hariç olmak üzere, verilecek disiplin cezasından bir derece hafif olanı uygulanabilecek. Meslekten çıkarma cezasını gerektiren eylemler hariç olmak üzere, disiplin soruşturmasını gerektiren eylemlerin öğrenilmesinden itibaren 3 yıl geçmiş olması halinde disiplin soruşturması açılamayacak, disiplin cezasını gerektiren eylemin işlendiği tarihten itibaren 5 yıl geçmiş olması halinde ise disiplin cezası verilemeyecek. Disiplin cezasını gerektiren eylemle ilgili olarak aynı zamanda ceza soruşturması veya kovuşturması açılmışsa ceza kanunlarında belirlenen zamanaşımı süreleri uygulanacak. Disiplin Kurulu tarafından kovuşturma sonucunun beklenmesine karar verilmesi halinde mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıl geçmekle ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrayacak.

Söz konusu düzenlemelere uyum sağlamak amacıyla Kanun'un "Yasaklara aykırı harekette bulunmak" hükmü yürürlükten kaldırılıyor ve noterlikler ortak cari hesabına ilişkin ortak işlemlere ait gelir tutarının ortak hesaba yatırılacak kısmını süresi içinde yatırmayan noterlere yönelik cezada değişikliğe gidiliyor.

İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda değişiklik

Anayasa Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda değişiklik yapılıyor. Buna göre, Danıştay, idare ve vergi mahkemelerinde açılan ve Kanun'da belirtilen şartları taşıyıp duruşma yapılmasının zorunlu olduğu davalar ile istinaf veya temyiz yoluna başvurulabilecek kararların belirlenmesinde, davanın açıldığı tarihteki parasal sınır esas alınacak.

Suça teşebbüs ve kasten yaralamaya yönelik hapis cezaları artırılıyor

Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişiklikle, suça teşebbüs halinde faile ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezaları yerine verilecek süreli hapis cezasının alt ve üst sınırı artırılıyor. Buna göre, suça teşebbüs halinde faile, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre ağırlaştırılmış müebbet yerine 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası verilirken, bu süre 14 yıldan 21 yıla kadar; müebbet yerine 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngören hükümdeki süre ise 10 yıldan 18 yıla kadar şeklinde düzenleniyor.

Kasten yaralama suçuna ilişkin hapis cezası sürelerinde de artışa gidiliyor. Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişiye yönelik hapis cezasının alt sınırı 1 yıldan, 1 yıl 6 aya çıkarılıyor. Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine hükmolunacak 4 aydan 1 yıla kadar olan hapis cezası ise 6 aydan 1 yıl 6 aya kadar şeklinde değiştiriliyor. Suçun kadına karşı işlenmesi halinde verilecek cezanın alt sınırı 6 aydan 9 aya yükseltiliyor.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamaya neden olan kasten yaralamaya yönelik hapis cezaları da artırılıyor. Buna göre, kasten yaralama fiili, mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, konuşmasında sürekli zorluğa, yüzünde sabit ize, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma ve gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olmuşsa verilecek hapis cezasının alt sınırı 3 yıldan 4 yıla; kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması sonucu kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre uygulanacak hapis cezasının alt sınırı ise 5 yıldan 6 yıla çıkarılıyor.

Kasten yaralama fiili, mağdurun iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, yüzünün sürekli değişikliğine ve gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine neden olması halinde verilecek hapis cezasının alt sınırı 5 yıldan 6 yıla; fiilin vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması sonucu kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre verilecek hapis cezasının alt sınırı ise 8 yıldan 9 yıla yükseltiliyor.

Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse verilecek hapis cezasının alt ve üst sınırı 8 yıldan 12 yıla kadar yerine, 10 yıldan 14 yıla kadar şeklinde değiştiriliyor. Vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olan kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmesi halinde verilecek hapis cezasının alt sınırı 12 yıldan 14 yıla çıkarılıyor.

Tehdit suçuyla etkin mücadele amaçlanıyor

Kanunla tehdit suçuyla daha etkin mücadele edilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amaçlanıyor. Buna göre, malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte, mağdurun şikayeti üzerine verilecek hapis cezasının alt sınırı 2 ay olacak.

Tehdidin silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle; birden fazla kişi tarafından birlikte, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde hükmolunacak hapis cezasının üst sınırı 5 yıldan 7 yıla çıkarılıyor.

Trafik güvenliğini tehlikeye sokanlara yönelik hapis cezaları artırılıyor

Trafik güvenliğini tehlikeye sokanlara yönelik cezalar da artırılıyor. Buna göre, kara, deniz, hava veya demir yolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare edenlere verilecek hapis cezasının alt sınırı 3 aydan 4 aya; alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullananlara uygulanacak hapis cezasının alt sınırı 3 aydan 6 aya yükseltiliyor.

Hasta mahpuslara tahliye yolu

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olanlar hariç, ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği tespit edilen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilenler, cezasını konutunda çekebilecek.

Denetimli serbestlik

TBMM Genel Kurulunda kabul edilen, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'a göre, açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde bulunan ve koşullu salıverilmesine 1 yıl veya daha az süre kalan iyi halli bir hükümlünün, denetimli serbestlik tedbirinden yararlanabilmesi için 5 günden az olmamak üzere koşullu salıverilme tarihine kadar ceza infaz kurumunda geçirmesi gereken sürenin en az onda birini cezaevinde geçirmiş olması gerekecek.

İkinci defa tekerrür hükümleri uygulanan hükümlülere koşullu salıverilme imkanı getirilecek. Bu kapsamda, süreli hapis cezaları bakımından koşullu salıverilme oranı dörtte üç olarak uygulanacak.

İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda tekerrür halinde işlenen suçtan dolayı mahkum olunan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının 39 yılının, müebbet hapis cezasının 33 yılının, birden fazla süreli hapis cezasına mahkumiyet halinde en fazla 32 yılının, süreli hapis cezasının üçte ikisinin infaz kurumunda iyi halli olarak çekilmesi durumunda koşullu salıverilmeden yararlanacak.

Özel infaz düzenlemeleri

Kanunla, özel infaz hükümlerinin kapsamı genişletiliyor ve 80 yaşını bitirmiş hükümlüler için konutta infaz düzenlemesine gidiliyor.

İnfaz hakimi, hükümlünün talebi üzerine, kasten işlenen suçlarda toplam 3, taksirle öldürme suçu hariç olmak üzere taksirle işlenen suçlarda ise toplam 5 yıl veya daha az süreli hapis cezasının; her hafta cuma günleri saat 19.00'da girmek ve pazar günleri aynı saatte çıkmak suretiyle hafta sonları; hafta sonları hariç her gün saat 19.00'da girmek ve ertesi gün saat 07.00'de çıkmak suretiyle geceleri ceza infaz kurumlarında çektirilmesine karar verebilecek. İnfaz usulü, hükümlünün iş yaşamı ve ailevi durumu ile ceza infaz kurumlarının düzen ve işleyişine göre ceza infaz kurumu tarafından süresi aynı olmak koşuluyla hafta içi günlerde de uygulanabilecek.

Mahkumiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukuki sorumlulukları saklı kalmak üzere; kadın, çocuk veya 65 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları toplam 3 yıl, 70 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları toplam 4 yıl, 75 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları toplam 5 yıl, 80 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları toplam 6 yıl veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine infaz hakimi tarafından karar verilebilecek.

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olanlar hariç olmak üzere, hapis cezasına mahkum olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen hükümlülerden, ilgili hükümde belirlenen usule göre, maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği tespit edilen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilenlerin cezasının konutunda çektirilmesine infaz hakimi tarafından karar verilebilecek.

Mahkumun durumu Cumhuriyet Başsavcılığınca birer yıllık dönemlerde belirlenen usule göre incelettirilecek. İnceleme sonuçlarına göre hükümlünün iyileştiğinin tespit edilmesi halinde infaz hakimi, cezanın konutta çektirilmesine dair kararı kaldıracak. Mahkum, denetimli serbestlik müdürlüğü ve bulunduğu yer kolluk makamlarınca izlenecek. Toplam cezası 10 yıldan fazla olan hükümlülerin elektronik cihazların kullanılması suretiyle takibi zorunlu olacak. Bu yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi halinde cezanın konutunda çektirilmesine dair karar infaz hakimliğince kaldırılacak.

Doğurduğu tarihten itibaren 6 ay geçen ve toplam 5 yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum olan ya da adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen hükümlü kadınların cezasının konutunda çektirilmesine infaz hakimi tarafından karar verilebilecek. Cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesine karar verilenler hakkında, tabi oldukları infaz rejimine göre koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı hükümleri uygulanacak.

Denetimli serbestliğin uygulanmasına ilişkin olarak belirli yükümlülükleri yerine getirmeyen hükümlüler, özel infaz usullerinden faydalanamayacak.

İkinci defa tekerrür hükümleri uygulanan hükümlülere koşullu salıverilebilme imkanı tanınmasına yönelik olarak yapılması öngörülen değişikliğe uyum düzenlemesine gidiliyor.

Açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde bulunan ve koşullu salıverilmesine 1 yıl veya daha az süre kalan iyi halli hükümlülerin, denetimli serbestlik tedbirinden yararlanabilmek için koşullu salıverilme tarihine kadar ceza infaz kurumunda geçirmeleri gereken sürenin en az onda birini geçirmesini zorunlu kılan hüküm, bunun yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen suçlar için uygulanmayacak.

Hakimler ve Savcılar Kurulu’na yönelik düzenlemeler

Kanunla, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'da değişikliğe gidiliyor.

Buna göre, iş sözleşmesinde hukuk seçimi yapılması halinde dahi, halin bütün şartlarına göre anılan sözleşmeyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması halinde işin yapıldığı yer hukukunun işin yapıldığı sırada uygulamak zorunda olduğu hükümleri hariç olmak üzere, hakimin takdir yetkisi kapsamında iş sözleşmesiyle belirlenen hukuk yerine iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili olan hukukun uygulanabilmesine imkan tanınıyor.

Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nda yapılan değişikliğe göre, yüksek mahkeme üyeliğinden seçilenlerden Kurul üyeliği sona erenler, herhangi bir işleme gerek olmaksızın ve boş kadro şartı aranmaksızın kalan görev süresini tamamlamak üzere geldikleri yüksek mahkeme üyeliği görevine geri dönecek, boşalan ilk üye kadrosu kendilerine tahsis olunacak.

AKP’nin kabul edilen önergesiyle, yüksek mahkeme üyeliğine seçilmeyenler bakımından uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütlerin önüne geçilmesi amacıyla kanun teklifinin 27. maddesinde değişikliğe gidildi.

Buna göre, adli ve idari yargı hakim ve savcılığından seçilenlerden Kurul üyeliği herhangi bir sebeple sona erenler, Genel Kurul tarafından müktesepleri dikkate alınarak tercih ettikleri üç ayrı yerden birinde uygun görülecek bir göreve atanacak. Ancak görev süresini tamamlayanlardan, adli yargı hakim ve savcıları arasından seçilmiş olan üyeler Yargıtay üyeliğine, idari yargı hakim ve savcıları arasından seçilmiş olan üye Danıştay üyeliğine, boş kadro olup olmadığına bakılmaksızın Genel Kurul tarafından seçilebilecek. Boş kadro olmaması halinde ilk boşalan üye kadroları kendilerine tahsis olunacak.

Seçim veya atama işlemleri, Kurul üyeliğinin sona erdiği tarihten itibaren 30 gün içinde yapılacak. Seçim veya atama işlemi yapılıncaya kadar ilgililer izinli sayılacak ve Kurul üyeliği özlük haklarından yararlanmaya devam edecek.

Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı doğrultusunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda yapılan değişikliğe göre, senetle ispat zorunluluğu ve senede karşı tanıkla ispat yasağına ilişkin hükümlerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı; istinaf yoluna başvurulabilen kararlar, temyiz edilemeyen kararlar ile temyiz incelemesi ve duruşmasına yönelik hükümlerdeki parasal sınırların uygulanmasında davanın açıldığı tarihteki miktar esas alınacak.

AKP ve Yeni Yol Partisinin kabul edilen aynı mahiyetteki önergeleri doğrultusunda 12, 14, 15, 16, 17, 23, 24 ve 25. maddeler kanun teklifinden çıkarıldı.

Görüşmelerin tamamlanmasının ardından yapılan oylamada, kamuoyunda "10. Yargı Paketi" olarak bilinen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.

Teklifin kabul edilmesinin ardından Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ, milletvekillerinin yaklaşan Kurban Bayramı'nı tebrik ederek, alınan karar gereğince 11 Haziran Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapattı.

                                                           ***

Filenin Sultanları, Milletler Ligi'ne galibiyetle başladı -T24-


Fransa'yı 3-1 mağlup eden Filenin Sultanları, 2025 Milletler Ligi'ne galibiyetle başladı. 
(
https://t24.com.tr/haber/filenin-sultanlari-milletler-ligi-ne-galibiyetle-basladi,1243068)                                    ***

İmamoğlu'ndan İBB operasyonundaki sevk görüntülerine sert tepki: Yarına kalır ama yanınıza kalmaz, bu yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz!-T24-

İmamoğlu'nun açıklamasında şu ifadeler yer aldı: "Yarına kalır ama yanınıza kalmaz. Halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarımızı, bürokratlarımızı bir iftiracının sözleriyle sabahın köründe ev baskınıyla gözaltına alan, savaş suçlusu gibi dizip çekim yapıp basına servis edenler, bu yaptığınız rezilliği bu millet unutmayacak. Vicdandan, ahlaktan, hukuktan yoksun bu yaptıklarınızın hesabını er ya da geç hukuk önünde vereceksiniz." (https://t24.com.tr/haber/imamoglu-ndan-ibb-operasyonundaki-sevk-goruntulerine-sert-tepki-yarina-kalir-ama-yaniniza-kalmaz-bu-yaptiklarinizin-hesabini-vereceksiniz-,1243040)
                                                                     ***
bianet editörü Tuğçe Yılmaz adliyeye sevk edildi -Birgün-

İstanbul Kadıköy'de Genel Bilgi Taraması (GBT) sırasında polis tarafından gözaltına alınan bianet editörü Tuğçe Yılmaz, adliye sevk edildi.

İstanbul'daki Kadıköy İskelesi’nde GBT sırasında gözaltına alınan bianet Editörü Tuğçe Yılmaz, Çağlyan'da bulunan İstanbul Adliye'ne sevk edildi. Tuğçe Yılmaz, dün akşam saatlerinde Kadıköy İskelesi’nde Genel Bilgi Taraması (GBT) sırasında polis tarafından gözaltına alınarak ifadesi alınmak üzere Kadıköy İskele Polis Karakolu’na götürüldü.Gece boyunca karakolda tutulan ve bu sabah Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi'ne sevk edilen Yılmaz'ın savcılık ifadesinin alınması bekleniyor. bianet Genel Yayın Yönetmeni Murat İnceoğlu ve Proje Danışmanı Nadire Mater, Yılmaz için adliyeye geldi. bianet'in aktardığına göre; Yılmaz hakkında, Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi kapsamında işlem yapılacağı öğrenildi. Ancak dosya içeriğini Yılmaz'ın avukatının görmesine izin verilmedi.

                                                               ***

Cemil Tugay'a Ankara kapıları açıldı: İşçilerle değil, Bakanla masaya oturdu -soL-

Grevdeki işçiler İzBB Başkanı Cemil Tugay'ı bugün bir kez daha toplu sözleşme masasına davet etti. Tugay, "CHP'nin altını oyuyorlar" dediği işçilerle masaya oturmadı, Ankara yolunu tuttu, AKP hükümetinin Ulaştırma Bakanını ziyaret etti. (https://haber.sol.org.tr/haber/cemil-tugaya-ankara-kapilari-acildi-iscilerle-degil-bakanla-masaya-oturdu-398789)

                                                                         ***

Rejimin itibar suikasti - BİRGÜN-

İktidarın 19 Mart hamlesi seçimsiz, sandıksız, muhalefetsiz bir rejim arzusunun yansıması oldu. İktidar bugüne dek soruşturmalardan ne turp bulabildi ne de ahtapot. Buna karşın Ergenekon ve Balyoz operasyonlarına benzer bir süreç işletiliyor. İBB’ye yönelik son dalga operasyonlarında gözaltına alınan 38 kişi dün kollarında polis ve tek sıra halinde adliyeye sevk edildi. Ortada bir iddianame dahi yokken servis edilen görüntüler operasyonların nasıl kriminalize edildiğini gözler önüne serdi.

19 Mart operasyonlarının üzerinden iki buçuk ay geçti. Bu süreçte halkı ikna edecek ne bir “turp” ne de “ahtapot” bulabilen iktidar İBB Davası’nı da muhalefeti susturmanın aparatı haline getirdi. Seçimsiz, sandıksız, muhalefetsiz bir rejim hayali kuran Saray yönetimi, CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu ile İBB operasyonlarını “baş düşman” kategorisine oturtarak kriminalize etmeye çalışıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz haftalarda İBB operasyonları için sarf ettiği, “Ülke sınırlarını tehdit eder boyuta gelmiştir” şeklindeki sözleri de bu amacı gözler önüne seriyor.

Otoriterleşmenin dozunu her geçen gün artıran iktidarın, dalga dalga yürüttüğü operasyonların 5.’si geçtiğimiz hafta düzenledi. Aralarında Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe, Avcılar Belediye Başkanı Utku Caner Çaykara, Adana Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar, Adana Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Erdal Celal Aksoy, CHP PM üyesi Baki Aydöner ve eski CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun da yer aldığı 49 kişi hakkında gözaltı kararı verilmiş, 38 kişi gözaltına alınmıştı. Dün ifadeleri alınan 38 kişi, sağlık kontrollerinin ardından İstanbul Adalet Sarayına sevk edildi. Halkın oyuyla seçilmiş belediye başkanları ile İBB bürokratlarının adliyeye sevkleri sırasında medyaya servis edilen görüntüler, rejimin geldiği boyutu gösterdi.

HÂLÂ ORTADA BİR İDDİANAME YOK

Adliyeye sevk edilenler, tıpkı darbe dönemlerinde olduğu gibi iki taraflarındaki polisler eşliğinde, tek sıra halinde götürüldü. Bir operasyon prodüksiyonu olarak servis edilen görüntüler aynı zamanda bugüne dek yaşananların da adeta özeti niteliğinde. İBB operasyonlarında bugüne dek 262 kişi gözaltına alındı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve sandık kurularak yapılan önseçimde yaklaşık 15 milyon oy alarak CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı seçilen Ekrem İmamoğlu, 19 Mart’ta gözaltına alındı, 4 gün sonra 23 Mart’ta da tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne kapatıldı. Aradan geçen iki buçuk aylık süreye rağmen, İmamoğlu aleyhine bir iddianame hazırlanmadı. İBB’ye dönük peş peşe 5 dalga operasyon yapıldı, tutuklamaların ardından yöneltilen onlarca suçlamaya rağmen, aradan geçen iki ay sonunda hâlâ bir iddianame hazırlanmadı.

Erdoğan “Turpun büyüğü heybede, ahtapotun kollarının nereye uzandığını göreceğiz” dese de bugüne dek halkı ikna edecek bir samut delile rastlanmadı. Kamuoyu yoklamalarına göre İmamoğlu’nun içeride tutulmasını haklı bulanların oranı yüzde 25 ile yüzde 30 bandına sıkıştı. Haksız bulanların ezici bir çoğunluğa oturduğu görüldü. Toplumu ikna edemeyeceğini gören Saray rejimi bu kez “itirafçı” avına çıktı. İktidarın baskı ve tehditle tutuklu bulunan bazı isimleri itirafçı olmaya zorladığı iddia edildi.

ETKİN PİŞMANLIK ZORLAMASI YAPILDI

Gizli tanık ifadeleriyle başlayan soruşturma "etkin pişmanlık" ifadeleriyle devam etti. İBB’ye yönelik soruşturmada "Çınar", "Ladin", "Meşe", "Doğan", "Şahin", "Kartal" kod adlı gizli tanıkların iddialarının ağırlıklı olarak yer alması, operasyonların siyasi olduğu eleştirisini yönelten muhalefetin, aynı şekilde yürütülen ve sonradan "kumpas" olduğu ortaya çıkan Ergenekon soruşturmalarıyla benzerlik kurmasına neden oldu. Gizli tanıkların dosyadaki beyanlarında doğrudan tanık oldukları olayları anlatmadıkları, "duydum", "düşünüyorum" şeklinde ifadeler kullanması eleştirileri güçlendirdi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, soruşturmaya yönelik tepkilerinde sık sık "Meşe, Ladin, Çınar diye üç odundan yalancı şahit ve gizli tanık bulup iftira atıldığı" yönündeki eleştirileri dile getirdi.

∗∗∗

EKONOMİYİ DE FELÇ ETTİ

İBB Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, yazar Semih Sakallı’nın hazırladığı, yönetmenliğini Eylem Tay’ın yaptığı “Ağır Bedel! 19 Mart Krizinin Bilançosu | Ekrem İmamoğlu Operasyonu Sonrası Ekonomi” belgeselini paylaştı.

Hazırlanan belgeselde, ekonomistler Erdal Sağlam, Kerim Rota, Serkan Özcan, Kamil Yılmaz, Ömer Rıfat Gencal, finansal piyasalar uzmanı İris Cibre, kentsel ve bölgesel ekonomist Özge Öner ve ekonomi profesörü Öner Günçavdı yer aldı. İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi hesabından yapılan paylaşımda, “Turpun büyüğü diyeli dört ay oldu! Dananın kuyruğu diyeli iki ay oldu! Ahtapotun kolları diyeli bir ay oldu! Peki sonuç ne oldu? Bakın ekonomistler ne diyor yaşananlara” denildi.

19 Mart’ta şafak operasyonu ile başlayan sürecin ardından Borsa İstanbul iki kere devre kesiciye girdi, dolar, altın ve euro tarihi zirvesini gördü. Borsa hafta kapanışında da iki kere devre kesiciye girince ekonomi yönetimi, borsadaki işlemlere yasaklar ve teşvikleri bir arada uygulamaya alırken dövizdeki artışı ve borsadaki zararı Hazine’nin yaklaşık 55 milyar dolarını piyasaya sürerek kapatmaya çalıştı. Erdal Sağlam, bu tutuklama sürecinin adım adım geldiğini söyledi. Serkan Özcan belgeselde, “19 Mart darbesine gelinen süreçte iktidara yakın birçok siyasetçiden, yazardan bu operasyonların geleceğini biliyorduk” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Mart 2024 seçimlerinden sonra ekonomi programını çok daha sert uyguladığını söyleyen Semih Sakallı, “Mart 2024’ten sonra siyasette ciddi bir şok yaşanmadı. Bu da ekonomi için rahatlatıcı bir ortamdı. Ta ki 19 Mart’a kadar” diye konuştu.

Kerim Rota 19 Mart yaşanmasaydı iktidarın 2026’da enflasyonu 15-20 bandına indirebileceğini ancak bunun şu aşamada mümkün görünmediğini söyledi. Kamil Yılmaz ve İris Cibre de Mehmet Şimşek’in uygulamaya çalıştığı ekonomi programının işe yaramaya başladığını fakat 19 Mart kriziyle beraber resmin tamamen değiştiğini, ekonomik açıdan da kaosa yol açtığını vurguladı.

                                                                  ∗∗∗

SORUŞTURMADA SKANDAL SORULAR

İBB’ye yönelik soruşturma sürecinde gözaltına alınanlara ifadeleri sırasında, görevleri gereği yaptıkları işler ve bulundukları yerlere ilişkin sorular da yöneltilmesi dikkati çekti.

Özel Kalem Müdürü Kadriye Kasapoğlu’na, emniyet ifadesinde bazı isimler gösterilerek, GSM hatlarının bu kişilerle neden "ortak baz" verdiği soruldu. Kasapoğlu, gösterilen isimlerinin tamamının belediye çalışanı olduğuna işaret etti.

Üzerine kayıtlı araçla Ö.Y. adlı kişinin neden yurt dışına çıktığının da izahı istenen Kasapoğlu, Ö.Y’yi tanımadığını bildirdi ve sorulan tarihin, aracı satın almasından yaklaşık 15 ay öncesi olduğuna dikkati çekti. Kasapoğlu, "Sorunun neden sorulduğunu anlamadım" beyanını verdi.

Kamuran Ataç’a ise makam şoförlüğünü yaptığı İBB Danışmanlarından Yakup Öner ile 6 yılda 799 kez yaptığı telefon görüşmesi soruldu. Ataç, "Yakup Öner’in makam şoförü olmam vesilesiyle aramızda bu kadar çok görüşme olması normaldir" dedi.

"Yolsuzluk" iddialı soruşturmada tutuklandıktan sonra "etkin pişmanlık" kapsamında salıverilen reklamcı Eyüp Subaşı’nın ise ifadesinde, "Ekrem İmamoğlu’nun danışmanları ve bu usulsüz işler içerisinde yer alan belediye bürokratları ve çalışanları ‘sistem’ diye tabir edilen bir oluşumun içerisindedirler. Bu oluşumun amacı, Ekrem İmamoğlu’na seçim kazandırmak ve siyasi iktidar olmaktır" dediği kamuoyuna yansıdı.

Öte yandan İBB’ye yönelik 5’inci dalga operasyonu kapsamında gözaltına alınan Avcılar Belediye Başkanı Utku Caner Çaykara’ya, iş insanı Aziz İhsan Aktaş’ın ‘Etkin pişmanlıktan’ yararlanarak verdiği ifadedeki beyanı soruldu. Çaykara’nın bütün suçlamaları reddederek etkin pişmanlıktan yararlanmak istemediği ve “Bahsi geçen bu suçlarla ve isimlerle hiçbir alakam yoktur. İfadeye çağrılsaydım seve seve gelirdim” dediği öğrenildi.

∗∗∗

5 DALGADA 262 GÖZALTI

Şu ana kadar gerçekleşen 5 ayrı operasyonda gözaltı ve tutuklama sayıları şöyle oldu:

• 19 Mart 2025 tarihinde başlatılan birinci dalga operasyonunda toplam 106 kişi gözaltına alındı. Bu kişilerden 54’ü tutuklandı.

• 26 Nisandaki ikinci dalga operasyonunda toplam 52 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 30’u hakkında tutuklama talep edildi. Nöbetçi sulh ceza hâkimliği 18 kişinin tutuklanmasına, 12 kişinin ise adli kontrolle serbest bırakılmasına karar verdi.

• 20 Mayıs tarihinde gerçekleştirilen üçüncü dalga operasyonunda gözaltına alınan 20 kişiden 13’ü tutuklandı. Altı kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, bir kişi ev hapsine alındı.

• 23 Mayıs’ta yapılan dördüncü dalga operasyonunda ise gözaltına alınan 46 kişiden 25’i tutuklandı.

• 31 Mayıs’taki 5. dalga operasyonda aralarında Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe, Avcılar Belediye Başkanı Utku Caner Çaykara, Adana Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar, Adana Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin gözaltına alınmıştı.

• Son yerel seçimlerden bu yana gözaltına alınan CHP’li belediye başkanı sayısı 11’e yükseldi.

∗∗∗

İDDİALAR ÇÜRÜTÜLDÜ

Operasyonlara ilişkin İBB hesabından iddialara ilişkin “yalanlar ve gerçekler” paylaşımlarından bazıları şöyle:

• İDDİA: İmamoğlu’nun Florya konutu rüşvet merkezi oldu, 2 metrelik kasa bulundu, başka bir kasada 5 milyon çıktı.

YANIT: Orası, İPA’nın idari binasıdır. İddialar kasıtlıdır, görüntüler montajlanmıştır.

• İDDİA: İBB, iş insanı Mehmet İlhan Gülay’ı yaklaşık 10 milyon dolarlık taşınmazı, Ekrem İmamoğlu’nun talimatıyla bağış yapmaya zorladı. Süreci Yakup Öner, Buğra Gökçe ve Yavuz Erkut yönetti yalanı.

YANIT: Protokol, İBB Meclisi’nin 12 Ocak 2023 tarihli 2022/1511 ve 2022/1190 sayılı kararları doğrultusunda hazırlanmıştır.

• İDDİA: Dilek Kaya İmamoğlu, gözaltı akşamı 3,8 milyonluk lüks alışveriş yaptı, faturası İBB’den ödendi.

YANIT: İddia tamamen asılsızdır, yazanlara suç duyurusunda bulunuldu.

• İDDİA: İmamoğlu’nun geldiği otelden bavullarla para taşındı.

YANIT: Bavullarda para değil jammer (sinyal kesici) vardı.

∗∗∗

10 PUAN ÖNÜNDE

KONDA, mayıs ayı araştırmasının sonuçlarını paylaştı. Çalışmada, çarpıcı ayrıntılar yer aldı. Anket sonuçlarını köşesine taşıyan köşe yazarı Ertuğrul Özkök, Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP’nin kitlesindeki davranış değişikliklerini kaleme aldı. "KONDA verilerinde dikkat çeken kısım İmamoğlu ile Erdoğan arasındaki oy farkının 10 puana kadar çıkması oldu. İmamoğlu ile Erdoğan arasındaki 10 puan farkı geçen aydan bu yana değişmedi. İmamoğlu diyenler yüzde 40, Erdoğan diyenler yüzde 30.”

∗∗∗

DİPLOMA DA İPTAL EDİLDİ

İstanbul Üniversitesi, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını da iptal etmişti. İmamoğlu diplomayı iptal etme kararı ile ilgili yetkinin sadece İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu’nda olduğunu savundu. İmamoğlu "Bu kararı alanların tarih ve adalet önünde hesap verecekleri günler yakındır. Adalete, hukuka ve demokrasiye susamış milletimizin yürüyüşü durdurulamayacak" dedi. İmamoğlu "Bugün diplomanın iptali falan umurumda değil, artık bu ülkede herkesin kazanılmış tüm hakları tehlike altındadır" dedi.

BİRGÜN


Öne Çıkan Yayın

EVRENSEL "Köşebaşı + Gündem" -6 Temmuz 2025-

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Cangül Örnek: “Türkiye uzun erimli bir seçimsizleştirme sürecinde”- Elif Ekin Saltık- Siyaset Bilimci Cangül Örnek...