Geçmişin demokrasi üzerinde bıraktığı izlerinin silineceği söylemiyle çıkartılan demokrasi paketleri nedeniyle, demokratikleşe demokratikleşe bir hal olduk... Her bir paket içinde bir çok yasa değişikliğine yer veriliyor. Değiştirilen bu yasaların bir bölümünün de, ne ilginçtir ki bu iktidar döneminde çıkarılan yasalar olduğu da ortaya çıkıyor.
Yaptığı uygulamalar bir yana, kendi çıkardığı yasalarla bile demokrasiyi bu hale sokan hükümet, sonra dönüp bu yasalardan bir kısmını değiştirip, demokrasi çıtasını yükselttiğini ileri sürebiliyor, söyleyebiliyor. Diğer siyasi partiler de, bu yeni yasalara destek vermekle, demokrasi için iyi ki var oldukları düşüncesine kapılabiliyor...
Sonraki yazılarımızda ortaya koyacağımız telekulak ve terör mahkemeleri konusu böyle bir konu. HSYK ile ilgili yasa konusunda ise, önce 2010’da Anayasayı değiştirip, sonra aynı yıl kuruluş yasasını istediği gibi çıkartıp, istediği uygulamalara da yönelen, daha sonra ise ortaya çıkan tabloyu beğenmeyip bu konuda hazırlanan yasayı yakınlarda TBMM’den yine kendi istediği biçimde geçiren, bu yeni yasa ile ilgili süreçte de TBMM’de tek güç olarak varlığını ortaya koyup, bunu da uygulayan hükümetin, tüm bu süreçteki yaklaşımı karşısında, bu yasaya ilişkin TBMM çalışmalarına katılmamaları yolundaki Yargıçlar Sendikası’nın muhalefet partilerine yapmış olduğu başvurusuna, bu partiler TBMM’de etkili muhalefet yapılacak diye yanıt veriyor! Öte yandan ise TBMM’deki oylamada, sürece etki edilemeyeceği inancından mı olsa gerek, 30 karşı oy bile çıkmıyor. Artık sahip oldukları inanç, değer ve kararlılığı bile ortaya koymayan, koyamayan bir muhalefet!
Siyasi partiler, demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından. Demokrasi onlarsız yaşanmıyor. Ülkemizdeki iktidar partisi ise, demokrasi dışılığına Anayasa Mahkemesince karar verilmiş bir siyasi parti. Peki böyle bir siyasi partiye teslim edilen hükümet tarafından, demokrasi paketleri denilen yasa paketleriyle demokrasi acaba nasıl biçimlendiriliyor veya ne hale sokuluyor! Demokrasinin 12 Eylül’den kalan hali bile, bu partinin anlayışına eşit düzeye indiriliyor. Sonuçta da yaşanılan bu demokrasinin bile içine etme konusunda, 12 Eylül ile girişilen adeta bir yarış ortaya çıkıyor!
Demokrasi siyasi partilersiz olmayınca, demokrasiyi şeklen var göstermek isteyen güçler de, bugün siyasi partileri şeklen var olan yapılanmalar haline dönüştürünce, her bir partinin siyaset ve programı da sadece kağıt üzerinde kalıyor. Artık tüm partiler faaliyetlerinde, dinden uzak durmama eğilimlerini açık bir biçimde ortaya koyarken, ayrıca eşitlik yerine her türlü etnik kırılganlığa dayalı uzaklaşmayı körükleyen uygulamalardan da uzak durulmuyor.
Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki tek partili dönemde tüm siyasi görüşlerin aynı partide yer aldığını hatırlarsak, o tek parti anlayışı, çok farklı biçimiyle bugün birden çok parti varken yaşanıyor da denilebilir. Çünkü her türlü siyasi görüşler, tüm siyasi partiler içinde. Böyle olunca çoğulcu demokrasi, çok partili yaşam söz konusu değil, sadece tek parti sayısı artmış. Ancak her biri, karşı devrim dahil olmak üzere düşündüğü ayrı bir kurucu kodu kendi bünyesinde barındırmıyor da değil...
Adını kimse koymasada egemen güçler tarafından neredeyse halife konumuna sokulan, hukuksal ve toplumsal düzeyde meşrulaştırmak için paralel adı takılan, egemen güçlerin coğrafyamızdaki bir maşasına, bugünkü demokraside tüm siyasi partiler, hayır o bizden uzak diyor ama, bu yapı dün iktidar partisiyle, bugün muhalefetle paralel bir hal alabiliyor, yine belirli düzeyde de Cumhurbaşkanlığı, basın ve yargı içerisinde de yer bulabiliyor. Devleti kendi emellerine göre biçimlendirmek isteyen egemen güçlerin faaliyetleri, dün derin yapı olarak nitelendilirken, anılan güçler bugün bu faaliyetlerin bir bölümünü derinliğe bile gömmeye gerek duymadan, paralel adıyla gün yüzüne de çıkarabiliyor.
Demokrasiyi hukuk devletinden ayrı düşünmek olanaklı değil. Dün iktidar, ülkeyi hizaya sokarken cemaat hukuku ve cemaat yargısını yaratıp onlarla beraber hareket etmiş, bugün ise muhalefet aynı mantıkla o cemaat hukukunu uygulayarak gücü elde etmesi halinde farklı hareket etmeyeceğini ortaya koyup dünü meşrulaştırma adımlarından uzak durmamış, kimse tüm yaşananların sorumlularından adalet içinde hesap sormayı aklına bile getirmemiş, bunun için tek bir hukuksal adım bile atmamış, herkes kazanma hırsıyla her zaman olduğu gibi yine güne oynamayı seçmiştir.
Onca demokrasi paketiyle onca yasa değişmesine rağmen, bugün demokrasi ne durumda! Yap boz oyunları ve de iktidarın karşı devriminin döşenen yapıtaşları dışında, somut olarak ortaya ne konulmuş! Siyasi partiler de artık siyasetlerini kaybetmiş, işlevsiz hale gelmiş! Herkese hitap etmek ve herkesi kazanmak konusunu, her siyasi düşünceden olanları siyaseten ikna ederek kendi şemsiyeleri altına almak olarak değil de, her siyasi düşünceden olanlara bütünüyle siyaset dışındaki temalarla mesaj verip, onları oldukları siyasi anlayışla kendi partilerine almak olarak benimseyince, ileri demokrasi ve demokrasi paketleri sonrasında bugün partiler siyasetsiz hale gelmiş! Demokrasi siyasi partilersiz olmayacağına, ortada siyasetsiz partiler kaldığına göre, artık yeniden dirilişin yollarını kullanmak gerekmiyor mu!
Cumhuriyetin varlığı tartışılmayacağına, bu durum tam bağımsızlıkla elde edildiğine, hep güce göre biçimlendirilerek bu hale sokulan Cumhuriyet’in hukuk ve demokrasi ayağı nedeniyle bugünkü sorunlar yaşandığına göre, hukuk ve demokrasi içinde tam bağımsız bir anlayışla verilecek mücadele, içine girilen bu girdabı da elbette sona erdirecektir.
Ömer Faruk Eminağaoğlu/ SOL