Sadece Arda Turan ile Yıldırım Demirören gülmüyorlar. Türkiye
solcularının önemli bir bölümü son günlerde AKP’li belediyelerde olup
bitenlere kıs kıs gülüyor.
Bu iki gülüş farklıdır.
Birincilere çok kızılmaktadır.
İkincilerse sol kamuoyu için eğlenceli günlere işaret etmektedir. Ben Arda ve Yıldırım beylerin nesine kızıldığını ve İzlanda’dan üç gol yiyince neden ciddi olmaları gerektiğini bilemedim. Solcuların neyle eğlendiklerini hiç anlamadım…
Arda’nın başı gülmekten ilk defa derde girmiyor. Barselona bir Brezilya takımıyla özel maç yapacaktı ve bu takım aşağı yukarı bütün oyuncu ve teknik kadrosunu bir uçak kazasında kaybetmişti. Barselonalı oyuncular, rakibin acısını paylaşmak üzere saygı duruşuna geçerken bizimki sırıtıyordu. Kendisini bilmem ama sırıtışından aptallık akıyordu. Herkes Arda’ya kızmıştı.
Federasyon Başkanı Demirören de İzlanda hezimetinin ilerleyen dakikalarında bayağı mutlu görüntüler verdi. Yenilgi çoğumuzun hayatında bir şey değiştirmez.
En futbol düşkünü bile üzülür, üzülür, sonra yatar uyur.
Yıldırım bey ise futbol organizasyonunun başındaki kişi olarak belki de görevi bırakmak üzeredir, ama sırıtmaktadır.
İnsanların sinirlerinin bozulup da gülmeleri bir olasılık.
Seyircinin protestosuna karşı küfür niyetine de gülünmüş olabilir.
Sadece aptal olunduğundan da sırıtabilir kişioğlu.
Kesin olan şu ki, bu örneklere kızmak saçmadır.
Arda ile Yıldırım’ın yaşamlarında bazı şeyler değişecek olsa da bunlar meselenin sırrını çözmüş insanlardır. Futbol ile aralarındaki ilişki para ilişkisidir. Bu ilişki en hakikisidir ve bir stadı ve hatta ülkeyi dolduran, futbolla da böyle hakiki bir ilişki kurmanın çok uzağındaki kalabalıkların haline bakıp gülmemeleri için bir neden yoktur.
Arda ile Yıldırım, en kötü ihtimalle takım kaybedince birkaç milyon daha az kazanırlar. O kadar milyonun içinde lafı mı olur, demeyeceğim. Tabii çok üzücüdür ve sinirlerin bozularak yerli yersiz sırıtmaya neden olabilir.
Ama futbolcu ile federasyon başkanı çaresiz değillerdir. Daha az kazandıklarını telafi etmeleri mümkündür pekâlâ.
Asıl çaresiz olanlar AKP’li belediyelere bakıp eğlenen solculardır.
Peki Erdoğan Topbaş’ı gönderince, solcunun ve solcunun kendini vekili saydığı halkın eline ne geçmiştir?
Melih’in müze geyiği, Arda’nın sırıtması gibidir aslında. AKP’nin en muhkem kalesi ve en büyük rant kapısı olarak belediyelerin bütün başkanları işten el çektirilse, hepsi metallerini dinlenmeye alsa, kuşkusuz kazanabileceklerinden birkaç milyon daha azını kazanırlar. İyi de zenginin parası artık züğürdün çenesini, gülmekten mi yoruyor?
Daha karmaşık etkileşimleri ve olası sonuçları ise henüz bilmiyoruz. Yarın öbür gün istifaya zorlanan bir başkan masanın üstüne Erdoğan’ı çok yoracak dosyalar atabilir örneğin. Veya; rant kavgasının geleneksel örgütlenme biçimi mafyalardır ve mafyaların tartışmasının kanlı bir raconu vardır. İşin oraya varması hiç zor görünmemektedir…
Bir başkanın bir başka başkanın saçını başını yolması gerçekten eğlendirici de olabilir. Ama korkarım o eğlence solun sorması gereken hesapların üstünü örtecektir.
Erdoğan’ın siyasal mafya rejiminde işten el çektirmek en büyük ceza halini almaktadır.
Arda Turan futbolu bıraksa, kafadan iş adamı olur. Demirören’in yönettiği şirketlerden yalnızca bir tanesi futbol federasyonudur.
Belediye başkanları farklı mıdır?
Futbol seyircisi üzülüp üzülüp işine gücüne döner. Birileri biraz daha fazla veya az, kazanmaya devam eder.
Peki ya sol ve temsil ettiği halk ne yapacaktır, gülüp gülüp?
Sırtından döndürülen bütün o yağmanın gülünecek nesi var?
Kentlerdeki soygun kimden çıkmaktadır?
Yok edilen kamusal varlıklar, yitirilen yaşamlar geri dönmeyecektir…
Solcular ve halk basbayağı çaresizlikten gülüyorlar. Diğerlerinin aptallıktan sırıttığı ise yanıltıcı bir görüntüdür.
Futbolla para arasındaki bağ kesilmelidir. Bu adamlar o zaman karalar bağlar.
Belediyelerde simgelenen talandan hesap sorulmalıdır.
Rejimin mafya hesaplaşmasına çevrilmesinin hesabı sorulmalıdır.
O zaman bu itişip kakışan hırsız takımının yatacak yeri kalmayacaktır.
Yok edilenlerin, yitirilenlerin geri kazanılması mümkündür.
Gülmeyi bir an önce bırakmakta yarar vardır.
Aydemir Güler /SOL
Bu iki gülüş farklıdır.
Birincilere çok kızılmaktadır.
İkincilerse sol kamuoyu için eğlenceli günlere işaret etmektedir. Ben Arda ve Yıldırım beylerin nesine kızıldığını ve İzlanda’dan üç gol yiyince neden ciddi olmaları gerektiğini bilemedim. Solcuların neyle eğlendiklerini hiç anlamadım…
Arda’nın başı gülmekten ilk defa derde girmiyor. Barselona bir Brezilya takımıyla özel maç yapacaktı ve bu takım aşağı yukarı bütün oyuncu ve teknik kadrosunu bir uçak kazasında kaybetmişti. Barselonalı oyuncular, rakibin acısını paylaşmak üzere saygı duruşuna geçerken bizimki sırıtıyordu. Kendisini bilmem ama sırıtışından aptallık akıyordu. Herkes Arda’ya kızmıştı.
Federasyon Başkanı Demirören de İzlanda hezimetinin ilerleyen dakikalarında bayağı mutlu görüntüler verdi. Yenilgi çoğumuzun hayatında bir şey değiştirmez.
En futbol düşkünü bile üzülür, üzülür, sonra yatar uyur.
Yıldırım bey ise futbol organizasyonunun başındaki kişi olarak belki de görevi bırakmak üzeredir, ama sırıtmaktadır.
İnsanların sinirlerinin bozulup da gülmeleri bir olasılık.
Seyircinin protestosuna karşı küfür niyetine de gülünmüş olabilir.
Sadece aptal olunduğundan da sırıtabilir kişioğlu.
Kesin olan şu ki, bu örneklere kızmak saçmadır.
Arda ile Yıldırım’ın yaşamlarında bazı şeyler değişecek olsa da bunlar meselenin sırrını çözmüş insanlardır. Futbol ile aralarındaki ilişki para ilişkisidir. Bu ilişki en hakikisidir ve bir stadı ve hatta ülkeyi dolduran, futbolla da böyle hakiki bir ilişki kurmanın çok uzağındaki kalabalıkların haline bakıp gülmemeleri için bir neden yoktur.
Arda ile Yıldırım, en kötü ihtimalle takım kaybedince birkaç milyon daha az kazanırlar. O kadar milyonun içinde lafı mı olur, demeyeceğim. Tabii çok üzücüdür ve sinirlerin bozularak yerli yersiz sırıtmaya neden olabilir.
Ama futbolcu ile federasyon başkanı çaresiz değillerdir. Daha az kazandıklarını telafi etmeleri mümkündür pekâlâ.
Asıl çaresiz olanlar AKP’li belediyelere bakıp eğlenen solculardır.
Peki Erdoğan Topbaş’ı gönderince, solcunun ve solcunun kendini vekili saydığı halkın eline ne geçmiştir?
Melih’in müze geyiği, Arda’nın sırıtması gibidir aslında. AKP’nin en muhkem kalesi ve en büyük rant kapısı olarak belediyelerin bütün başkanları işten el çektirilse, hepsi metallerini dinlenmeye alsa, kuşkusuz kazanabileceklerinden birkaç milyon daha azını kazanırlar. İyi de zenginin parası artık züğürdün çenesini, gülmekten mi yoruyor?
Daha karmaşık etkileşimleri ve olası sonuçları ise henüz bilmiyoruz. Yarın öbür gün istifaya zorlanan bir başkan masanın üstüne Erdoğan’ı çok yoracak dosyalar atabilir örneğin. Veya; rant kavgasının geleneksel örgütlenme biçimi mafyalardır ve mafyaların tartışmasının kanlı bir raconu vardır. İşin oraya varması hiç zor görünmemektedir…
Bir başkanın bir başka başkanın saçını başını yolması gerçekten eğlendirici de olabilir. Ama korkarım o eğlence solun sorması gereken hesapların üstünü örtecektir.
Erdoğan’ın siyasal mafya rejiminde işten el çektirmek en büyük ceza halini almaktadır.
Arda Turan futbolu bıraksa, kafadan iş adamı olur. Demirören’in yönettiği şirketlerden yalnızca bir tanesi futbol federasyonudur.
Belediye başkanları farklı mıdır?
Futbol seyircisi üzülüp üzülüp işine gücüne döner. Birileri biraz daha fazla veya az, kazanmaya devam eder.
Peki ya sol ve temsil ettiği halk ne yapacaktır, gülüp gülüp?
Sırtından döndürülen bütün o yağmanın gülünecek nesi var?
Kentlerdeki soygun kimden çıkmaktadır?
Yok edilen kamusal varlıklar, yitirilen yaşamlar geri dönmeyecektir…
Solcular ve halk basbayağı çaresizlikten gülüyorlar. Diğerlerinin aptallıktan sırıttığı ise yanıltıcı bir görüntüdür.
Futbolla para arasındaki bağ kesilmelidir. Bu adamlar o zaman karalar bağlar.
Belediyelerde simgelenen talandan hesap sorulmalıdır.
Rejimin mafya hesaplaşmasına çevrilmesinin hesabı sorulmalıdır.
O zaman bu itişip kakışan hırsız takımının yatacak yeri kalmayacaktır.
Yok edilenlerin, yitirilenlerin geri kazanılması mümkündür.
Gülmeyi bir an önce bırakmakta yarar vardır.
Aydemir Güler /SOL