Bir zamanlar kimilerinin “gomonist” diye telaffuz ettiği “komünist” vardı. Bütün kötülüklerin nedeni, ayıpların en büyüğü, suçların en ağırı, günahların en koyusu, suçlamaların en korkutucusu, damgaların en silinmeziydi. Komünist suçlaması her yerde geçerliydi. Hakem takımı aleyhine penaltı mı çaldı?
Taraftar tribünden bağırarak hemen damgayı vururdu:
- Ulan gomonist haakem, ben senin!...
Zaman içinde “komünist”in yerini, onun kadar her olayda kullanılmaya elverişli olan “anarşist” aldı, o da bayrağı daha sonra “terörist”e devretti.
Şimdi moda kavram “FETÖ’cü”dür.
İktidara biat etmemekte direnen, hakkını savunmaya kalkan, özgürlüklerden yana
tavır koyan, muhalif olan, solcu olan herkese kolayca yapıştırılan bir etikettir FETÖ’cülük.
FETÖ’cülükle suçlandınız mı, OHAL KHK’siyle işinizden atılırsınız, malınız, mülkünüz müsadere edilebilir, dahası bağımsız yargımız durumdan vazife çıkararak, hakkınızda Fethullahçı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardımla suçlayan bir iddianame ile dava açar, hemen tutuklanır, içeri tıkılırsınız.
Kimlerin FETÖ’cü olduğunu saptayacak, FETÖ’cüleri bulup ortaya çıkarma tekniklerini öğretecek, FETÖ’cülükten arındırma yöntemlerini öğreten, “Fetöloji” tabir edilen yeni bir disiplin çıkmıştır artık. “Fetöloji”, demagojiyle eşanlamlı bir kavram haline gelmiştir.
Her eleştiri her çıkış karşısında yanıt hazırdır:
- FETÖ ağzı kullanma! FETÖ’cülük yapma!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da son olarak Paris’te Fransız Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında, kendisine, Suriye’de savaşan Selefi gruplara TIR’larla silah gönderdiği için pişman olup olmadığı konusunda soru soran, Fransız gazeteci Laurant Richard’a yanıt olarak, “FETÖ ağzıyla konuşmamayı lütfen öğrenin!” yanıtını vermiştir.
Bu konuşma bir Türk gazetecisiyle Tayyip Erdoğan arasında cereyan etmiş olsaydı, bağımsız yargımızın kimi bağımsız savcıları durumdan vazife çıkarırlar, hoşa gitmeyen bir karar vermesi halinde, bizzat kendisinin FETÖ’cülükle suçlanacağından korkan kimi yargıçlar da hemen gereğini yaparlardı. (Tabii bu söylediklerimizin, savcılar ile yargıçların tümü için geçerli olmadığını belirtmeye gerek bile yok.)
Ama Paris’te “Fetöloji” geçer akçe değil. Bu tür suçlamalara kimse kulak asmadığı gibi, FETÖ savı geçerli bir mazeret olarak kabul de görmüyor.
AKP iktidarının Suriye’deki, başta El Nusra olmak üzere radikal İslamcı terörist örgütlere MİT kamyonlarıyla, silah gönderdiğini haber yapanlar ve bu iddiayla ilgili bilgi verdiği ileri sürülenlerin ağır suçlamalarla içeri tıkılmaları da bir sonuç vermiyor.
Türkiye’nin Suriye iç savaşında teröre yardım eden bir taraf olduğu konusundaki yaygın kanı, ne yazık ki Washington’ın, PKK’nin uzantısı PYD – YPG’ye silah yardımı yapmasını haklı göstermesine gerekçe olarak sunulabiliyor.
Dışarıda, Suriye iç savaşında taraf olmuş, teröre karşı mücadelede güvenilmez damgasını yemiş olan AKP iktidarının demokrasi, basın özgürlüğü ve insan hakları konusundaki kötü görüntüsü eklenince, AKP güdümündeki Türkiye’nin imaj erozyonu daha da artıyor.
Sorun bu duruma çare bulmaktır ki bunun da yöntemi, bütün dünyada demagojiyle eşanlamlı olarak algılanan “Fetöloji” değildir.
“Fetöloji”, bir zamanlar konvertibilitesini yitirmiş Türk Lirası gibi, ancak yurtiçinde bir anlam taşır, ama sınırlar dışında geçerli akçe olmayan, beş paralık değeri bulunmayan bir nafile yöntemdir.
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Taraftar tribünden bağırarak hemen damgayı vururdu:
- Ulan gomonist haakem, ben senin!...
Zaman içinde “komünist”in yerini, onun kadar her olayda kullanılmaya elverişli olan “anarşist” aldı, o da bayrağı daha sonra “terörist”e devretti.
Şimdi moda kavram “FETÖ’cü”dür.
İktidara biat etmemekte direnen, hakkını savunmaya kalkan, özgürlüklerden yana
tavır koyan, muhalif olan, solcu olan herkese kolayca yapıştırılan bir etikettir FETÖ’cülük.
FETÖ’cülükle suçlandınız mı, OHAL KHK’siyle işinizden atılırsınız, malınız, mülkünüz müsadere edilebilir, dahası bağımsız yargımız durumdan vazife çıkararak, hakkınızda Fethullahçı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardımla suçlayan bir iddianame ile dava açar, hemen tutuklanır, içeri tıkılırsınız.
Kimlerin FETÖ’cü olduğunu saptayacak, FETÖ’cüleri bulup ortaya çıkarma tekniklerini öğretecek, FETÖ’cülükten arındırma yöntemlerini öğreten, “Fetöloji” tabir edilen yeni bir disiplin çıkmıştır artık. “Fetöloji”, demagojiyle eşanlamlı bir kavram haline gelmiştir.
***
Artık siyaset sahnemizde, demagoglarla, Fetöloglar, kol kola at oynatmaktadırlar. Her eleştiri her çıkış karşısında yanıt hazırdır:
- FETÖ ağzı kullanma! FETÖ’cülük yapma!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da son olarak Paris’te Fransız Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında, kendisine, Suriye’de savaşan Selefi gruplara TIR’larla silah gönderdiği için pişman olup olmadığı konusunda soru soran, Fransız gazeteci Laurant Richard’a yanıt olarak, “FETÖ ağzıyla konuşmamayı lütfen öğrenin!” yanıtını vermiştir.
Bu konuşma bir Türk gazetecisiyle Tayyip Erdoğan arasında cereyan etmiş olsaydı, bağımsız yargımızın kimi bağımsız savcıları durumdan vazife çıkarırlar, hoşa gitmeyen bir karar vermesi halinde, bizzat kendisinin FETÖ’cülükle suçlanacağından korkan kimi yargıçlar da hemen gereğini yaparlardı. (Tabii bu söylediklerimizin, savcılar ile yargıçların tümü için geçerli olmadığını belirtmeye gerek bile yok.)
Ama Paris’te “Fetöloji” geçer akçe değil. Bu tür suçlamalara kimse kulak asmadığı gibi, FETÖ savı geçerli bir mazeret olarak kabul de görmüyor.
AKP iktidarının Suriye’deki, başta El Nusra olmak üzere radikal İslamcı terörist örgütlere MİT kamyonlarıyla, silah gönderdiğini haber yapanlar ve bu iddiayla ilgili bilgi verdiği ileri sürülenlerin ağır suçlamalarla içeri tıkılmaları da bir sonuç vermiyor.
***
Türkiye’nin Suriye’deki selefi terör örgütlerine yardım ettiği AKP iktidarının teröre yardım eden bir iktidar olduğu yalnız dünya basınında haber olmakla kalmıyor, aynı zamanda ABD’de Trump yönetimi tarafından da dile getiriliyor. Türkiye’nin Suriye iç savaşında teröre yardım eden bir taraf olduğu konusundaki yaygın kanı, ne yazık ki Washington’ın, PKK’nin uzantısı PYD – YPG’ye silah yardımı yapmasını haklı göstermesine gerekçe olarak sunulabiliyor.
Dışarıda, Suriye iç savaşında taraf olmuş, teröre karşı mücadelede güvenilmez damgasını yemiş olan AKP iktidarının demokrasi, basın özgürlüğü ve insan hakları konusundaki kötü görüntüsü eklenince, AKP güdümündeki Türkiye’nin imaj erozyonu daha da artıyor.
Sorun bu duruma çare bulmaktır ki bunun da yöntemi, bütün dünyada demagojiyle eşanlamlı olarak algılanan “Fetöloji” değildir.
“Fetöloji”, bir zamanlar konvertibilitesini yitirmiş Türk Lirası gibi, ancak yurtiçinde bir anlam taşır, ama sınırlar dışında geçerli akçe olmayan, beş paralık değeri bulunmayan bir nafile yöntemdir.
Ali Sirmen / CUMHURİYET