ABD Senatosu’nda 23 Mart 1951 tarihinde, yani Türkiye henüz NATO’ya kabul edilmemişken yapılan bir konuşmada şunlar söyleniyordu:
“Türkiye’de her tepenin yamacından uçaksavar topları fışkırmalıdır. Türkiye’de yeni havaalanları inşa edilmeli ve bunları herhangi bir ihtimale karşı müdafaa etmek üzere emirlerine kara kuvvetleri tahsis edilmelidir. Havada mutlak bir hâkimiyet sağlamak için pek büyük sayıda tepkili av uçakları oralarda bulundurulmalıdır. Bundan başka, Rusya’daki her şehre yangın bombaları, yüksek infilaklı bombalar ve atom bombalarını derhal yağdırmaya hazır muazzam bombardıman uçak filoları da emre amade bulunmalıdır.”
Bu açıklamadan yaklaşık dokuz ay önce, 25 Temmuz 1950’de Türkiye’yi ziyaret eden Senatör Mc Cain, Kore Savaşı’nı kastederek ‘General Mc Arthur’un karargâhında BM bayrağının yanında dalgalanmakta olan Amerikan bayrağının yanında Türk sancağının da dalgalanması Türkiye’nin NATO’ya girmesini sağlayacaktır” demişti.
Aynı gün, Menderes hükümeti, BM’ye bir telgraf çekerek Türkiye’nin Kore’ye 4500 asker göndermeye karar verdiğini bildirecekti. Hükümet bu kararı Meclis’in getirmek zorundaydı ama buna gerek duyulmamıştı. Hoş, getirilse ne olacaktı? Kore’ye asker gönderme ve NATO’ya üye olma hususunda tam bir milli mutabakat vardı. Öyle ki, 18 Şubat 1952’de ABD Büyükelçisinin de izlediği oturumda NATO üyeliği 1 çekimser oya karşılık 404 “evet” oyuyla kabul edilecekti. Oysa Yunanistan’daki oylamada parlamentoda yer alan 8 komünist milletvekili NATO üyeliğine “hayır” diyecekti.
•••
Celal Bayar 1954’de ABD’yi ziyaret eder. ABD başkanı Eisenhower, Bayar’a bir liyakat nişanı takar ve Kore Savaşı’nı kastederek “Bayar’ın yüksek başkanlığı altında Türkiye, hür milletler tarafından dünyanın her yerinde müdafaa edilen idealleri faal bir şekilde desteklemiş ve bu suretle dünyanın her tarafında hürriyet ve barış ümitlerinin kuvvetlenmesine fiilen yardım etmiştir” der.
Bayar ise komünizmin “Türk’ün tabiatına aykırı” olduğunu belirtir, bir gazetecinin “komünizmle ilgili ne önlemler alıyorsunuz” sorusuna “komünizmle mücadele hükümet ve emniyet güçlerinin sorumluluğundadır” yanıtını verir, “Amerikan silahlarıyla donatılmış ordu, gerektiği anda görevini yapmaya hazırdır” şeklinde açıklamalarda bulunur.
Bu geziyle aynı zamanlarda yayınlanan bir plakta yer alan “Dostluk Şarkısı”nın sözleri ise aynen şöyledir: “Amerika, Amerika, Türkler dünya durdukça/ Beraberdir seninle, Hürriyet savaşında/Bu bir dostluk şarkısıdır, Kardeşliğin yankısıdır/Kore’de olduk kan kardeşi, Sönmez bu dostluğun ateşi/Azmimizdir hür yaşamak, Dünyada sulhu sağlamak.”
•••
Sağın ABD ve NATO aşkı Menderes’le ve DP ile sınırlı değildir. Örneğin Türk sağının “üstad”ı Necip Fazıl ABD’yle ve NATO’yla ilişkiler için şu cümleleri kurar: “Ya Amerika’yı tutacaksınız ya Sovyet Rusya’yı; ya demokrasiyi ya komünizmayı. Onun için, en küçük Amerikan aleyhtarlığı, hangi zaviyeden olursa olsun, Sovyetler’i desteklemek diye anlaşılır. Bu yüzden komünizmaya zıt bir dünya görüşü kerhen de olsa Amerikan politikasını korumakla mükelleftir.”
Türk sağının “Başbuğ”u ve bir NATO subayı olan Türkeş ise şöyle der: “Komünist tahrikleri ile memleketimizde körüklenen Amerikan düşmanlığı siyaseti memleketimiz için çok tehlikeli ve zararlıdır. NATO Türkiye için yararlı olmuştur. Türkiye eşit şartlar ve daha sağlam garantilerle NATO üyesi olarak kalmalıdır.”
•••
Amerikancılık ve NATO’culuk dünden bugüne Türk sağının alamet-i farikasıdır. 1-15 Ağustos günleri arasında, yani bu ay, NATO Gürcistan’da Rusya’ya karşı 3000 askerin katılımıyla bir tatbikat yaptı ve TSK da tatbikattaki yerini aldı. Türkiye’nin ABD büyükelçisi iki gün önce “ Türkiye NATO’nun güney kanadının koruyucusu olarak ve örgüt içindeki en büyük ikinci silahlı kuvvetlere ev sahipliği yaparak 60 yıldan uzun süredir gururlu ve vazgeçilmez bir müttefik olmuştur” derken, Dışişleri bakanı USA Today’e yazdığı yazıda “Biz en eski NATO müttefikiyiz ve güney kanadının muhafızlığını yapıyoruz” dedi.
Bunlar olacak, bunlar sürecek. O esnada ise emperyalizmle mücadele edildiğine ve anti-emperyalist saflarda buluşulması gerektiğine dair masalların anlatılmasına hem iktidar hem majestelerinin muhalefeti hem de ulusalcıların majestelerinin koltuk değneği olmayı seçenleri tarafından devam edilecek. “Reis”in gemisine binmeyenler ABD gemisine binmekle suçlanacak. Telefon kırarak şovlar yapılacak ama kimsenin aklına NATO’dan çıkmak, Amerikan üslerini kapatmak gelmeyecek.
•••
Bir yandan bu sahte anti-emperyalizmi, bu şovdan ibaret Amerikan karşıtlığını ifşa ederken, öte yandan bu topraklarda anti-emperyalizmin taşıyıcısının geçmişten bugüne sol olduğunu halka anlatmak ve anti-emperyalizmi hakiki hüviyetine kavuşturmak kaçınılmaz bir görev olarak solun karşısında duruyor. Türkiye yeni kırılmalara doğru hızla giderken buna uygun bir teori ve pratiğin güçlü bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor.
Fatih Yaşlı / BİRGÜN