İlkbaharın habercisi leyleklerin Güney Afrika’dan Avrupa ve kuzey ülkelerine İstanbul üzerinden gerçekleştirdiği göç yolculuğu başladı. İstanbul semaları, on binlerce leylekle süslendi.
Her ilkbaharda, batıda Atlas Okyanusu’ndan, doğuda Hint Okyanusu’na, güneyde Güney Afrika’nın Ümit Burnu’na kadar Afrika Kıtası’nın Ekvator kuşağı güneyinde kalan geniş topraklarda kışlayan leyleklerin, Avrupa ve Asya’nın kuzey ülkelerine dönüş yolculuğu başladı. Avrupa ve Balkanlarda yazı geçirdikten sonra ağustos-eylül aylarında Afrika’ya göç eden ve bu göç sırasında toplandıkları en dar alan olan İstanbul’da, geçen yıl bir günde 237 bin, toplamda 1 milyona yakın leylek geçişi yaşanmıştı.
Afrika’dan geri dönüş yolunda en dar geçit olarak kullanılan İstanbul’da baharın habercisi leylekler gökyüzünü süslüyor. İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu, Doğa Derneği gibi birçok kuş gözlem topluluğu üyeleri, bu şöleni hem görüntülüyor hem sayım yapıyor. 14 yıldır sayım yapan, yaralı leylekleri tedavi ettiren ve bölgede ‘Leylek Baba’ olarak tanınan avukat Fikret Can (73) ve gönüllüler, ilkbaharla birlikte Güney Afrika’dan yeniden Avrupa ve Balkanlar’a göç eden leylekleri yine İstanbul’da karşıladı. Gözlemcilerin geçen yıl sohbaharda çektiği ve yüzlerce leyleğin İstanbul semalarını süslediği fotoğraflar, bu yıl yeni başlayan göçte de görülmeye başlandı. Gruplar halinde geçiş yapan yüzlerce leylek sürülerinin önümüzdeki günlerde daha da artması bekleniyor.
İSTANBUL’UN KUZEYİNDEN GEÇİYORLAR
Bu coşkulu serüvenin milyonlarca yıldır kesintisiz devam ettiğini belirten Fikret Can, “Afrika’dan yola çıkan leylek sürülerinin hedefi Avrupa’dır. Sahraaltı Afrika’dan yola çıkan leylekler, Nil Vadisi, Filistin, İsrail, Lübnan, Suriye güzergahını izleyerek Hatay Belen geçidinden ülkemize giriş yapar. Anadolu’yu boydan boya geçtikten sonra önlerine geçit vermez Karadeniz dikilir. İlkbahar göçünün kalbi Karadeniz sahillerinde atar. Devasa leylek sürüleri Boğazı geçip Avrupa’ya varmak için Üçüncü Boğaz Köprüsü, Üçüncü Havalimanı, Kuzey Ormanları istikametini takip eder. Göç merkezi Rumeli Feneri’dir. Her ilkbaharda bu güzergahtan 500-600 leylek geçer. En yoğun geçişler 15 Mart- 15 Nisan tarihleri arasına denk gelir” dedi.
Doğu, Batı, Kafkaslar, Hazar Denizi ve Afrika olmak üzere 5 göç yolu bulunduğunu kaydeden Can, bu rotanın Trakya, İstanbul Boğazı, Bursa, Eskişehir, Konya, Mersin, Adana, Hatay (Belen Geçidi), Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin, Sina Yarımadası, Nil Vadisi, Sahraaltı Afrika olduğunu söyledi. Bu rotayı yıllık sonbahar döneminde 1 milyon, ilkbaharda ise 500-600 bin civarında leyleğin kullandığını söyleyen Can, “Doğu Göç yolu diğerinden daha önemli ve bu yolu kullanan en kalabalık göçmen türü leylekler. Sonbaharda üreme alanından kalkan leylek sürüleri, kışı geçirmek üzere Afrika’ya gider. İlkbaharda ise Afrika’dan yola çıkar, üreme alanlarındaki yuvalarına geri dönerler” diye konuştu.
DÜNYADA EŞİ BENZERİ YOK
Göç dönemlerinde Türkiye’den 1 milyon leyleğin geçtiğini, bunlara yüz binlerce şahin, çaylak, kartal gibi kuş türlerinin eşlik ettiğini dile getiren Can, “Bu bizim en büyük zenginliğimiz. Böyle bir doğa olayının dünyada benzeri yok. Son yıllarda, ülkesinde 100 leyleği bir arada göremeyen birçok Avrupalı dostumuz geldi ve büyülendiler. Fransa’da Colmar kasabasında tek bir leylek yuvası var. Fransızlar bu yuvayı turizm merkezlerinden biri yapmayı başardı. Her yıl on binlerce turist ziyaret ediyor. Henüz fark edemediğimiz farklı bir turist potansiyeli var. Amerika’da 37 milyon, İngiltere’de 6 milyon, Avrupa’da 25 milyondan fazla kuş gözlemcisi ve fotoğraf meraklısı var. Bu insanlar sürekli ülkelerarası hareket halindeler. Doğu Göç Yolu’nun merkezi İstanbul’daki bu muhteşem doğal zenginliği, dünya kuş gözlemcileriyle buluşturmalıyız” dedi.
Uzun mesafe göçmeni leyleklerin değişen etkenlerle göç süresinin 3 ile 10 hafta sürebildiğini anlatan Can, “Günde 7-10 saat uçabilir, saatte 50 km hız yapabilir, 200-300 km yol gidebilir. Günde 600 km yaptıkları da görülmüştür. İlkbaharda üreme alanlarına dönmek için, Afrika’dan yola çıkan sürüler, besin bolluğu nedeniyle yollarda oyalanır ve yuvaya dönüş yolculuğunu, ortalama 49, bazen 70 günde tamamlayabilir. Yavru leylekler üreme alanlarından erken ayrılır, genç bireylerden oluşan sürüler bazen birkaç erişkin birey ile yola çıkabilir” diye konuştu.
6 cins ve 19 türden oluşan leyleklerin doğal ortamda 20-25 yıl yaşam süresine sahip olduğunu belirten Fikret Can, uzun gagası, bacakları ve boynu ile beyazlığının en belirgin özelliği olduğunu kaydetti. Sanayileşme ve tarım yöntemlerinin değişmesi ile birlikte 19’uncu yüzyıldan itibaren leylek nüfusunun azalmaya başladığını kaydeden Can, eskiden yuva kurdukları ülkelerin birçoğunda artık görülmez olduğunu, ormanların hızla yok olmasının da yaşam alanlarını daralttığına işaret etti.
EN BÜYÜK FELAKET ELEKTRİK DİREKLERİ
Leyleklerin sulak alanlara ve tarım arazilerine yakın köylerde yuva kurduğunu anlatan Can, “Bir zamanlar, yalnız bir ağaç, insan yaşayan evin çatısı, üreme mevsimi duman tütmeyen bir baca, cami ve kilise kubbesi, çan kulesi, taş duvar, sur, kemer, kaya gibi yüksekçe yerlerde yuvalandılar. Köyler hızla kentleşti, mimari değişti, yuva yapacak çatı, baca kalmadı. Ağaçlar kesildi, beslenme alanları kurudu, çember daraldı. Yeni çözüm yolları arayan leylek, şimdilerde çareyi dünyanın her yerinde ot gibi biten elektrik direklerinde buldu. Yaşadığı en büyük felaket de bu oldu” dedi.
Çıplak hatları yer altına alan Almanya ve Avusturya hariç, yaşadığı diğer ülkelerde de elektrik yüzünden ölümlerin çok olduğunu anlatan Can, “Bizim farkımız bütün sürülerin ülkemizden geçiyor olması ve bu yüzden leylek ölümlerinin kabul edilemez boyutlara ulaşması. Doğa, çevre, hayvanları koruma gibi kavramların henüz sözünün dahi edilmediği çağlarda, muhtaç leylekler için Osmanlı döneminde Garip Leylekler Vakfı’nı (Vakf-ı Gureba-i Laklakan) kurmuş, bu tavrıyla dünyaya örnek ve öncü olmuş, gurur duyulacak bir ecdadın torunları olarak bu soruna bir an önce çözüm bulmalıyız” diye konuştu.
HİÇ KIŞ GÖRMÜYORLAR
Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarında toplamda 6 milyon 320 bin kilometrekare alanda dağılım gösterdiklerini söyleyen Can, leyleklerin iki yarımküre arasındaki normal göç döngüsünde, aslında hiç kış görmeden, sürekli ilkbahar ve yaz mevsiminde yaşayan bir kuş türü olduğunu kaydetti. Çok fazla yaklaşılmadığı sürece insandan kaçmadığını ve ürkek olmadıklarını dile getiren Can, solucan, yılan, akrep, fare, kurbağa, kertenkele, balık gibi hayvanlarla beslendiğini belirterek, “Erişkin bir leylek günde 500-700 gram, çok hızlı büyümesi gereken bir yavru her gün 1600 gram et tüketir. Dört yavrusu olan bir aile her gün 7-8 kg kadar canlı yem avlamak zorundadır” dedi.
GÖKYÜZÜNDE BİNLERCE LEYLEK
15 yıldır kuş gözlemi ve leylek sürülerini inceleyen İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu üyesi Ümit Yardım, tüm yırtıcılar, ötücüler ve leyleklerin ilkbahar göçünün başladığı ve en büyük kolun İstanbul üzerinden geçiş yaptığını söyledi. Kuzey ormanlarından yapılan geçişin en güzel Sarıyer tepelerinden izlenebildiğini anlatan Yardım, aynı zamanda sayım yaptıklarını açıkladı. Gökyüzünde binlerce leylek görmenin mümkün olduğunu aktaran Yardım, “Bir günde 267 bin leylek sayımıyla rekora ulaşmıştık. Ayrıca Afrika’dan göç sırasında bilhassa Lübnan ve Suriye’den geçerken büyük kuş olmaları nedeniyle leylekler büyük engellerle karşılaşıyor. Her şeye ateş eden avcılar var ve leylekleri öldürmek maalesef gelenek olmuş” diye konuştu.
BİRGÜN