Hindu faşizminin yenilgisinde örgütlü sınıf mücadelesi ön planda belirleyici oldu.
Neredeyse iki hafta boyunca Saray’ın Türkiye’yi sürüklediği ekonomik şoku yaşıyoruz, izliyoruz, tartışıyoruz. Yaygın kötümserliğe karşı en azından dış dünyadan gelecek “iyi haberlere” hasret kaldık. “Müjde” Hindistan’dan geldi. Hindistan köylü ve çiftçileri, bir yıllık çetin bir direnme sonunda Hindu faşizmini, bir boyutuyla da emperyalizmi yenilgiye uğrattı. Prabhat Patnaik tarafından da “köylülüğün emperyalizme karşı zaferi” olarak yorumlandı (IDEAS, 29 Kasım).
Bizler için de bir teselli, belki örnek olabilir.
Çiftçi mücadelesinin aşamaları
Hindistan’da “köylülük” (yani çiftçiler, köylüler) tarafından yürütülen, 12 aylık bir sınıf kavgasından söz ediyorum. Bu mücadelenin başlayışını ve ilk aylarını Sol Haber’de iki yazıda (18 Aralık 2020 ve 5 Mart 2021 tarihli) aktarmış, tartışmıştım. Bu bilgileri güncelleştirelim.
“Köylü” veya “çiftçi” kavramlarını geçişli olarak kullanıyorum. Piyasa için üretim yapan; on dönüm civarındaki kendi toprağını aile emeği ile işleyen 110 milyonluk bir köylü nüfus söz konusudur. Bunlara, 40 milyon civarında orta/zengin çiftçi de eklenebilir.
Köylülük, Hint toplumunun tüm sınıflarına damgasını vurmuştur. Her yıl en az 500.000 emekçi tarımdan kopmakta; ama köyleriyle bağlarını korumaktadır. 120 milyon göçmen işçi vardır; büyük çoğunluğu hâlâ köylüdür.
Hindu faşisti Narendra Modi hükümeti, Ekim 2020’de üç yasadan oluşan bir tarımsal reform taslağını parlamentodan geçirdi. 26 Kasım’da “kıyamet koptu”. 40 çiftçi birliğinden oluşan Samyukta Kisan Morcha (SKM), yasaların iptali talebiyle ülke çapında direnme kararı aldı. Direnme, onbinlerce çiftçinin başkent Yeni Delhi’yi kuşatması ile somutlaştı.
Yasaların hedeflediği “tarımsal reform”, Türkiye’de 20 küsur yıl önce hayata geçirilen Dünya Bankası kaynaklı bir başka “reform”un benzeridir: Hükümetin belirlediği taban fiyatları üzerinden ürünlerin alımını güvenceye alan tarım satış birlikleri etkisizleşecektir. Tarımsal piyasalara ticaret sermayesinin sınırsız girişi sağlanacak; uluslararası şirketleri devreye sokan sözleşmeli tarım serbestleşecektir.
Ana hedef Hindistan tarımını uluslararası işbölümüne yönlendirmektir: Hint çiftçisi ticarî-tropikal ürünlerin ağırlığını artıracak; “ucuz” tahıl ürünleri, devlet destekleri sayesinde üretim fazlası veren ABD’den, AB’den ithal edilebilecektir.
Anayasa Mahkemesi, yasaların uygulanmasını 18 ay boyunca durdurdu. Modi çiftçi temsilcileri ile bir süre görüştü; sonunda uzlaşmayı reddetti.
Direnme, ekim, hasat mevsimlerini de kapsadı; kesintisiz on iki ay sürdü. Delhi kuşatmasına katılımda fiili bir “rotasyon” uygulandığını; direnişin çeşitli eyaletlerden desteklendiğini; oralara da yayıldığını öğrendik
Hindistan faşizminin halk muhalefetine karşı kullandığı yöntemler, bizlere de aşina gelecektir: İktidar partisi BJP’nin trolleri, “havuz medyası”, “ulusal bayrağa hakaret, anarşi, bölücülük, Mao’cu teröristler…” suçlamaları içeren kampanyalara geçecek; direniş kamplarına BJP destekçisi milisler saldıracaktır.
Hastalık, trafik kazası gibi nedenlerle 700 civarında direnişçinin öldüğü tahmin ediliyor; çatışmalar sonunda hayatlarını kaybedenler de oldu
Direnme yıldönümünden bir hafta önce, 19 Kasım 2021’de Başbakan Modi yenilgiyi kabul etti. Tarımsal reform yasalarının uygulanmasını duyurdu.
Çiftçi örgütlerinden BKU lideri Tikait, “direnmeye son vermek için yasaların parlamento tarafından da iptal edilmesini, ayrıca taban fiyat düzenlemelerini de bekleyeceğiz” dedi. Ama, direnme kamplarında zaferlerini kutlayan çiftçilerin kısa zamanda köylerine dönmesi beklenir. (The Wire, 19 Kasım, MR Online, 20 Kasım, JACOBIN ve Counterpunch, 28 Kasım).
19 Kasım 2021: Direniş kamplarında çiftçiler zaferi kutluyor.
Neo-faşizm ve temsilî demokrasi
Modi çiftçiler karşısında niçin yenilgiye uğradı?
“Güney” coğrafyasındaki neo-faşizmi ile temsilî demokrasinin bağdaşma sorunu akla geliyor. Bu rejimler belli bir “meşruiyet” sınırını korumak zorundadır ve bu engel klasik faşizme geçişi güçleştirmektedir. Askerî darbeler, o sınırı aştığı için neo-faşizm dışında yer alır.
Üç eyalette bu yıl yapılan ara-seçimlerde de BJP kötü sonuçlar aldı. Daha da önemlisi, direnişin kuşattığı Yeni Delhi’ye komşu olan Pencab, Uttarakhand ve Uttar Pradesh’te önümüzdeki yıl genel seçimler yapılacaktır. Bu üç eyalet köylülerinin seçmen ağırlığı göz ardı edilemez. Üstelik direnişe yaygın katıldıkları da açıklanıyor.
Modi’yi geri çekilmeye zorlayan etkenlerden biri, böylece, seçim endişesi olarak ortaya çıkıyor. Brezilya ve Türkiye’deki neo-faşist iktidarlar da zayıfladıkça tuhaf tepkilere sürükleniyor. Galiba “temsilî demokrasi tuzağı” karşısında bunaldıkları için…
Marendra Modi’nin yenilgisinde de seçim endişelerinin etkili olduğu açıklanıyor. Partisi BJP, Batı Bengal’de iktidarı devralmakta iddialıydı. 2021 baharında bu eyaletin seçim kampanyasına Modi doğrudan doğruya katıldı; yenilgiye uğradı. Çiftçi direnmesinin etkili olduğu anlaşılıyor.
Örgütlü mücadelenin belirleyici rolü
Hindu faşizminin yenilgisinde örgütlü sınıf mücadelesi ön planda belirleyici oldu.
Hindistan toplumunda halk sınıflarının örgütlenme düzeyleri etkileyici boyuttadır. Dünya Sosyal Forumu’nun 2004’teki Mumbai toplantısına katıldığımda bu durumu doğrudan doğruya gözledim: Bu büyük uluslararası protesto toplantısını Hindistan’ın çeşitli sendikaları, emekçi örgütleri, sol yelpazenin tüm hareketleri elbirliğiyle düzenledi; pürüzsüz sürdürdü.
Çiftçiler son eylemlerini, aylar boyunca köylerinden, bostanlarından, tarlalarından uzakta yürüttü. Şaşırtıcıdır ve dünya sınıf mücadeleleri tarihinde saygın bir yer alacaktır.
Hindistan toplumunda köylülüğün, kentlere de taşan ağırlığına yukarıda değindim. “Delhi kuşatması”nı sürdüren çiftçilerin kent varoşlarının sakinleri, yerel örgütler, “hemşeri dernekleri” tarafından da etkili biçimde desteklendiğini öğrendik.
Direnme, 40 çiftçi örgütünden oluşan Samyukta Kisan Morcha (SKM) tarafından yürütüldü. Aylarca süregelen çetin koşullarda SKM’nin bütünlüğünü koruması sonucu da belirledi.
İzleyebildiğim kadarıyla, SKM içinde yer alan ve Hindistan Komünist (M) Partisi’nin etkili olduğu AIKS örgütü, direnmenin militan çizgisini oluşturmada, korumada öne çıktı.
Türkiye’de köylülük, 1970’li yıllarda sol örgütlerin yaygın, dinamik katılımı sayesinde sınıf mücadeleleri içinde yer almaya başlamıştı. Ecevit döneminin CHP’si de unutulmamalı. Sonraki “tarım reformu” 12 Eylül araya girdiği için sineye çekildi. Ülkeleri, 12 Eylül-benzeri bir şok yaşamadığı için Hindistan köylüleri talihlidir.
Kıssada hisse: Örgütlü halk er veya geç her yerde muzaffer olur; Türkiye dahil…
Korkut Boratav / SOL