1 Ağustos 2022 Pazartesi

TARİHTE BUGÜN (2 AĞUSTOS)

 


      OLAYLAR:

  • MÖ 216 - Cannae Muharebesi: Romalılar'ın Anibal karşısında bozguna uğraması.
  • 1492 - İspanya'da, Musevilere dinlerini değiştirmeleri, aksi takdirde ülkeden ayrılmaları için verilen sürenin sona ermesinin ardından, İspanya Musevilerinin çoğu, Kemal Reis'in kadırgalarıyla İstanbul'a geldi ve Osmanlı Devleti'nce hoşgörüyle karşılandı.
  • 1865- Lewis Carroll’un yazdığı Alice Harikalar Diyarı’nda ilk kez basıldı.
  • 1875 - Dünyanın ilk buz pateni pisti, Londra'da açıldı.
  • 1914 - Osmanlı ile Alman İmparatorluğu arasında gizli bir iş birliği anlaşması imzalandı, Osmanlı'da seferberlik ilan edildi.
  • 1919- İngiliz güçleri, Irak Kürdistan’ın Bamerné bölgesine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. Saldırı esnasında bölgedeki tüm Nexşibendi Şeyhini tutukladı. Aynı gün yayımlanan Bangé Kurd Dergisinin yazı işleri Müdürlüğüne Haci Mustafa Yamulki getirildi. Kürdistan Öğretmenler Sendikası da, Süleymaniye’de “Bilesa” dergisinin ilk sayısını çıkarttı.
  • 1919 - Millî Mücadele aleyhine yazılar yazan Ali Kemal tarafından çıkarılan Peyam adlı gazete yayın hayatına başladı. (Peyam, daha sonra Sabah gazetesi ile birleşerek Peyam-ı Sabah adıyla yayımlandı.
  • 1926 - Bozkurt gemisi ile Fransız Lotus gemisi Ege Denizi açıklarında çarpıştı; Bozkurt gemisi battı, 8 kişi öldü. Kaza sonrasında, "Bozkurt-Lotus davası" olarak başlayan süreç, Uluslararası Adalet Divanı'nda Türk tezinin kabulüyle, "Lotus prensibi" olarak literatüre geçti ve tüm ülkeler için kural hâline getirildi. Cumhuriyet döneminde birçok başarıya ve yeniliğe imza atılmıştır. Hiç şüphe yok ki bunlardan en önemlisi işgal altındaki vatan topraklarının, elde edilebildiği kadarını düşmandan kurtarmaktır. Bozkurt- Lotus davası ise tarihin tozlu sayfalarında kalmasına rağmen, o dönemin en mühim uluslararası başarılarından birisidir. Bozkurt – Lotus davası, 2 Ağustos 1926 tarihinde Türk vapuru Bozkurt ile Lotus adındaki   Fransız vapurunun Ege denizindeki Midilli  açıklarında çatışarak(çarpışarak) batması ile 8 Türk vatandaşının hayatını kaybetmesi sonucu bir Türk gemisi olan Bozkurt isimli vapurun kaptanı ile beraber Fransız gemisinin kaptanı Demons‘un İstanbul‘da Türkiye Devleti tarafından tutuklanması sonucunda başlayan uluslararası bir davadır.
  • (Dava Önceside Yaşananlar) Fransa, tutuklama kararına itiraz ederek  Fransız kaptanını Türkiye‘nin tutuklama yetkisi olmadığını iddia etmiştir. Bunun üzerine Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı‘na başvurulmuş, 1934   yılındaki  Soyadı Kanunu ile Bozkurt soyadını alacak olan Mahmut Esat‘ın Türkiye’yi savunduğu bu dava Türk tezinin kazanması ile sonuçlanmıştır.  Mahmut Esat dava öncesi süreci şu şekilde anlatmıştır: Bir gün Atatürk ve İnönü beni nezdlerine çağırdılar. Meseleyi bir daha izah etmemi emrettiler. Anlattım ve sözlerimi şöyle tamamladım: “Paşam, Lahey Adalet Divanına gidelim, kimin haklı olduğu meydana çıksın. Ben hakkımızdan eminim. Müsaade ederseniz davamızı ben müdafaa edeyim. Kaybedersem memlekete bir daha dönmem. Fakat kazanacağız. Hem Adalet Divanı önüne gitmeden Fransızların dediğini yapacak olursak Fransız Devletinin  tehditleri karşısında boyun eğmiş olacağız, bu da onlara diğer meselelerde aynı tehditleri öne sürdürmek cesaretini verecektir. Halbuki Lahey Divanına gidersek davayı kaybetsek dahi şeref ve haysiyetimiz zedelenmez. Zira milletlerarası bir mahkemenin hükmüne uymak şerefsizlik değil, bilakis büyük şereftir.” Bu sözler üzerine Atatürk bana şu şekilde cevap verdi: “Güle güle git kazanacaksın, kazanmasan da memleket seni bağrına basacaktır”.(Karar Literatüre Lotus prensibi olarak Geçti) Fransa,  Türkiye‘nin yaptığı tutuklamanın uluslararası hukuka aykırı olduğunu öne sürerek açık denizlerde işlenen suçlarda, yalnız geminin bağlı olduğu devletin kovuşturma hakkı bulunduğunu savundu. Lahey Adalet Divanı bunun zorunlu ve kesin bir kural olmadığına kanaat getirip suçun etkisinin Türk gemisinde görülmesi sebebiyle Türkiye Devleti’nin olayla ilgilenme hakkı bulunduğunu belirtti ve Fransız kaptanı hakkında kovuşturma yapmakla Türkiye’nin uluslararası hukuka aykırı davranmadığını kabul etti. Bu karar, literatüre Lotus prensibi ya da Lotus yaklaşımı olarak geçti ve “açık denizlerin serbestliği ilkesi” adı altında 1958 tarihli Cenevre Açık Deniz Sözleşmesinde sözleşmeye taraf tüm ülkeler için kural hâline getirildi.(Adına Marş Bestelendi) Bugün artık çoktan unuttuğumuz  Bozkurt-Lotus davası, Türkiye’nin gündemini daha sonraki senelerde de işgal etti. Lahey’in kararı milli bir zafer, davayı kazanan Mahmut Esat Bey de kahraman olmuştu. Bazı şairler dava ile ilgili destanlar yazdılar ve zaferin şerefine bir de marş bestelendi. Dava ve Mahmut Esat Bey’in savunmaları, zamanla dünya hukuk literatürüne girecek ve benzer davalarda emsal teşkil edecekti. Ve, konunun bir başka tarafını da gözden uzak tutmamamız gerekiyor: Mahmut Esat Bozkurt, Lahey’de dünya hukuk literatürüne girdiği sırada, henüz 35 yaşındaydı.(https://www.denizcilikbilgileri.com)

  • 1934 Adolf HitlerAlmanya'nın Führer'i haline geldi. Totaliter rejim süreci başladı.
  • 1937- İzmir’de bir petrol deposunda yangın: 17 işçi yandı.
  • 1939 - Adalet Bakanlığı, halk önünde idam yapılmayacağına dair bir genelge yayımladı.
  • 1944- Türkiye, İngiltere ve ABD’nin önerisi üzerine, Almanya ile siyasi ve iktisadi ilişkileri kesti.
  • 1945 - Postdam Konferansı sona erdi. II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'sına yön vermek için Potsdam'da bir araya gelen ABD Başkanı Harry Truman, İngiltere Başbakanı Winston Churchill ve Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Joseph Stalin görüşmelerini tamamladılar. Konferans'ta alınan karar gereğince Almanya; Amerikan, İngiliz, Fransız ve Sovyet komutanlarınca yönetilecek dört ayrı işgal bölgesine ayrıldı.
  • 1950 - Konya Gazeteciler Cemiyeti kuruldu.
  • 1955 - Zonguldak'ta sel: 3 ölü, 560 ev ve dükkân sular altında.
  • 1958 - Cumhuriyet tarihinin en yüksek orandaki devalüasyonu yapılarak, 1 Dolar 2.80 liradan 9 liraya çıkarıldı. Devalüasyon oranının yüzde 221'i bulduğu açıklandı.
  • 1959- Diyarbakır’da ‘Sinan I’ petrol kuyusu işletmeye açıldı.
  • 1961- Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları 1. Kurultay’ı toplandı. Türkiye’nin ilk siyasi gençlik kurultayı.
  • 1967 - Trabzonspor Kulübü kuruldu.
  • 1967- Anayasa Mahkemesi Çetin Altan’ın dokunulmazlığını kaldırma kararını iptal etti.
  • 1967 - Havana’da düzenlenen “Latin Amerika Dayanışma Konferansı”na onursal delege olarak katılan ABD’li “Kara Güç” hareketi lideri P.Stokely Carmichael, katledilen/ zulme uğrayan siyahlar için Amerikalı siyahları “gerilla savaşına” çağırdı. 
  • 1967 -  Yedikule Mensucat Fabrikası’nda 1 aydır grevde olan Tekstil Örme Giyim Sanayii İşçileri Sendikası üyesi yaklaşık 100 işçi, “boş durmaktan sıkıldıkları” gerekçesiyle İstanbul Valiliği önünde toplanıp “yerleri süpürme” eylemi yaptı. 
  • 1968- Üniversite öğrenci örgütlerince 9-19 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen “Uluslarası Barış Şenliği”ne 16 ülkeden davet edilen 58 öğrenci lideri, düşünür ve aktivistin Türkiye’ye girişleri yasaklandı. 
  • 1969- Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Bülent Ecevit, “İlericilik-gericilik tartışması dinsel değil, ekonomik bir çekişmedir” dedi.
  • 1975- İstanbul/Rami Vatan Plastik’te 2 işçi temsilcisinin işten çıkarılması üzerine 167 işçi direnişe geçti.
  • 1977- Bir süre önce Ankara Karşıyaka’da evine giderken Yahyalı Ülkü Ocağı önünde sırtından kurşunlanan ve üç kez ameliyat edilen Demetevler Lisesi 1.sınıf öğrencisi Sefa Hakverdi Hacettepe Hastanesi’nde hayatını kaybetti.
  • 1979- Renault ve Tofaş fabrikalarında parça yokluğundan üretim durdu.  
  • 1979 - Adana’da Sabancı Holding’e bağlı PİLSA’da 2 ay önce konfeksiyon ünitesi şefi ile tartışan 2 işyeri temsilcisinin tazminatsız işten atılması üzerine işyerinde örgütlü Kauçuk-İş üyesi 250 kadar işçi iş bıraktı. 
  • 1979 -  SSK Süreyyapaşa Sanatoryumu’nda tedavi gören yaklaşık 1.300 hasta işçi, “beslenme ve diğer konularda yeterli hizmet alamadıkları için tedavi süreleri uzadığı” gerekçesiyle sabah direnişe geçti. Kapıları kapatıp personeli içeri almayan işçiler, jandarma ile çatıştı.
  • 1979 - Turhal’da işverence kapatılan Özdemir Antimuan İşletmesi’nde T.Maden-İş’den ayrılıp Yeraltı Maden-İş’e geçen ve 7 aydır direnen işçiler işletmeyi tekrar açtırdı. İşveren tüm talepleri kabul ederek işçi temsilcileriyle protokol imzaladı.
  • 1980- Çorum merkezde 2 Temmuz 1980’de ülkücülerce evi bombalanıp ağır yaralanan Mustafa Tahtasız Ankara’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Tahtasız’la birlikte Çorum’da 28 Mayıs’tan beri hayatını kaybedenlerin sayısı 49’a yükseldi.
  • 1980 - Başbakan Demirel: “Bana milliyetçiler suç işliyor dedirtemezsiniz” sözüm 1978’e aittir. Ondan sonra meseleler başka istikamete gitmiştir”. (Demirel, Maraş Katliamı sırasında 24 Aralık 1978’de gazetecilere “Bana sağcılar ve milliyetçiler suç işliyor dedirtmezsiniz” demişti).
  • 1980 -  İtalya’da Bologna Tren İstasyonu’nun bekleme salonuna konan bomba yüklü 2 bavul patladı: 85 kişi öldü, neo-faşist Devrim Birlikleri örgütü örgüt üstlendi.
  • 1983- Barış Derneği Davası’nda yargılanan Orhan Apaydın: “Yasal bir derneğin kurucusu olmak, dünyanın hiç bir yerinde suç değildir”.
  • 1983 - 1 yıl önce çıkarılan 41 Sayılı KHK ile Ankara Gazi Eğitim Fakültesi’nden 170 öğretim görevlisi ”bilgi ve beceri yetersizliği” gerekçesiyle daha önce kadrolu olduğu Bakanlığa iade edildi; çeşitli üniversitelerden bakanlıklara nakledilen öğretim üyelerinin sayısı 573’e yükseldi. 
  • 1987 - Türkiye'de kan kanserli bir hastaya, ilk kez kemik iliği nakli yapıldı.
  • 1988- Cankurtaran Holding’e bağlı Adidas Ayakkabı Fabrikası’ndan 1 ay önce yıllık izindeyken tazminatsız çıkarılan 113 işçi alamadıkları kıdem ve ihbar tazminatları için toplandıkları fabrika önünden jandarma tarafından dağıtıldı.
  • 1988-  “Mektup Aşkları” romanı yayınlanan Leyla Erbil: “Aşk için, kapitalist üretim ilişkilerinin değişmesi koşuluna inanırım. Gerçek aşk da devrime bağlı.”
  • 1989- Açlık grevinin 35. gününde Eskişehir Özel Tip Cezaevi’nden 312 tutuklu ve hükümlü Nazilli ve Aydın cezaevlerine nakledildiler. Nakilde Hüseyin Eroğlu ve Mehmet Yalçınkaya adlı 2 tutuklu öldü, 4 tutuklu yaralandı (Fuat Kav’ın romanı ve bu kitaptan çıkarak Ömer Leventoğlu’nun yönettiği Mavi Ring filmi, bu sevki anlatır). Sevklerin ardından bir grup tutuklu ve hükümlü yakını Adalet Bakanlığı’na giderek kefen bıraktı, 5 kişi gözaltına alınıp daha sonra bırakıldı. Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, Eskişehir Özel Tip Cezaevi onarıldıktan sonra mahpusların tekrar bu cezaevine nakledileceğini açıkladı.
  • 1990 - Saddam Hüseyin önderliğindeki Irak, Kuveyt'i işgal etti. Kuveyt Emiri Cabir el-Ahmed el-Sabah, Suudi Arabistan'a kaçtı.
  • 1991 - Şili ve Arjantin bir yüzyıldan fazla bir zamandır aralarında süren sınır anlaşmazlıklarına bir anlaşma imzalayarak son verdi.
  • 1993- DEP (Demokrasi Partisi) üyesi bir grup milletvekili sabah Sultanahmet Parkı’nda toplanıp 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne kadar 1 aylık “Barış Süreci” kampanyası başlattı.
  • 1995- Horhor Caddesi üzerindeki Kızıl Minare Camii’ne ek bina yapılmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iş makinaları kullanılarak başlatılan temel kazısı, Koruma Kurulu ve Büyükşehir Belediye’den ruhsat alınmadığı gerekçesiyle Arkeologlar Derneği’nce durdurtuldu.
  • 1997 - Muhammed Hatemi, İran'nin yeni Başkanı oldu
  • 1997- Cizre’de, bir düğünde bir korucunun el bombası patlayınca diğer korucular sağa sola ateş ettiler: 9 ölü, 57 yaralı. Yetkililer olayın kaza değil, kişisel öç amaçlı olduğunu açıkladı.
  • 1998- Hükümet ortağı DSP tarafından teklif edilen af, siyasi partiler arasında ve toplumda geniş yankı uyandırdı. Toplumun bazı kesimlerinden ve hukukçulardan af teklifine tepki geldi.
  • 2000- Memuriyetten atılmayı kolaylaştıran KHK’ye karşı çıkan KESK’liler, İstanbul ve İzmir’de Cumhurbaşkanı Sezer’e faks çekerek onaylamamasını istedi. Taksim Postanesi’ndeki faks çekme eyleminde grubun basın açıklaması yapmasına polis engel oldu.
  • 2000- İstanbul’dan Ankara’ya giden TAYAD üyesi tutuklu ve hükümlü yakınlarından 30’ar kişilik 2 grup, görevliler eşliğinde Sincan F Tipi Cezaevi’ni gezdi. İzlenimlerini anlatan Şükran Ağdaş: “Biz demiyoruz ki mimari yapısı çok kötü, buralar tecrit amaçlı yapılmış diyoruz”.
  • 2000-  Hindistan’ın Keşmir bölgesinde üç ayrı yerde düzenlenen saldırılarda 93 Hindu öldü. Hindistan, Pakistan destekli ayrılıkçı örgütleri sorumlu tuttu.  
  • 2001- Savaş Suçları Mahkemesi, Srebrenica katliamının faili Sırp General Radislav Kristiç’i 46 yıl hapse mahkum etti. Kristiç, 1995’te Srebrenica’da 8 bin Müslüman Boşnak katledilirken Drina müfrezesinin ikinci komutanıydı.
  • 2001- Eski Milli Savunma bakanlarından Ercan Vuralhan, karşılıksız çek davasından hakkında çıkan gıyabi tutuklama kararı nedeniyle gözaltına alındı.
  • 2001-  Tarişbank’ın TMSF’ye devrine karşı çıkan binlerce çiftçi, İzmir/Gündoğdu Meydanı’nda yarın yapılacak mitinge katılmak için yakın il ve ilçelerden önceki günden itibaren yola koyuldu. 
  • 2002- AB Uyum Paketi’nin ilk yasa maddesi olan terör suçlarında da ölüm cezasının kaldırılması, TBMM’de 152 ret oyuna karşılık 253 oyla kabul edildi. Meclisteki oylamada koalisyon ortağı MHP’den 114 ve ANAP’tan 2 Milletvekili ile 27 AKP ve 6 DYP Milletvekili “hayır” oyu verdi.
  • 2002-  Diyarbakır DGM, AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın 312’den mahkumiyetine ilişkin adli sicilindeki kaydının silinmesi talebini reddetti. Böylece, Erdoğan milletvekili adayı olabilmek için gereken “temiz” adli sicil kaydını alamayacak.  
  • 2002-  Filistin polisi, İsrail’in aradığı 20 militanı Filistin lideri Yaser Arafat’ın Ramallah’taki karargahı içinde tutuklayarak cezaevine nakletti. Operasyon ABD ve İsrail’in talebi üzerine gerçekleşti.  
  • 2003- Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye’nin beşinci gözden geçirme niyet mektubunu onayladı. 500 milyon dolarlık kredi dilimini serbest bıraktı. 29 maddelik niyet mektubuna göre, Türkiye 2003 sonu itibarıyla 25 bin 74 KİT işçisini işten çıkaracak.  
  • 2004- İslamcı bir internet sitesinde Tevhid ve Cihad militanlarının Murat Yüce adlı Türkiyeli işçiyi öldürme görüntüleri yayımlandı. Tepe Grubu şirketlerinden Bilintur Catering’de çalışan Murat Yüce Irak’ta öldürülen ilk Türkiyeli rehine oldu.  
  • 2005- AİHM, 2001 yılında HADEP’li Serdar Tanış ile Ebubekir Deniz’in kaybolmasıyla ilgili iki ayrı davada Türkiye’nin “yaşam hakkını ihlal ettiğine” hükmetti. 25 Ocak 2001 tarihinde Silopi HADEP ilçe Başkanı Serdar Tanış ile İlçe Sekreteri Ebubekir, Deniz çağrıldıkları Silopi Jandarma Karakolu’na gitmiş bir daha kendilerinden haber alınamamıştı.  
  • 2005-  Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in onayladığı Türk Telekom’un yüzde 55 hissesinin 6,550 milyon dolar bedele Oger Telecom’a satışına ilişkin karar Resmi Gazete’de yayımlandı.  
  • 2005- İran’da bazı cinayetlerde devlet parmağı olduğunu yazdığı için hapse atılan ve açlık grevinde olan gazeteci Ekber Genci’nin davasına bakan yargıç, bir suikast sonucu öldürüldü.  
  • 2005- Irak’ta bağımsız çalışan Amerikalı gazeteci Steven Vincent Basra’da kaçırılarak öldürüldü.  
  • 2005-  Fransız Sağlık Bakanı Xavier Bertrand, Paris’teki Saint-Vincent-de-Paul hastanesi morgunda saklanılan, doğduktan sonra kısa sürede ölmüş veya ölü doğmuş olduğu belirtilen 351 çocuk cesedinin keşfedilmesi üzerine, bu konuda soruşturma açılmasını istedi.
  • 2006- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, fındık mitinginde halkı dağıtmayan Ordu Emniyet Müdürü Rıdvan Güler’in merkeze alınmasını savundu: “Güler gerekirse su ve biber gazı sıkmalıydı” dedi.  
  • 2006 - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Güler’in açılışlar için Zonguldak’ta bulunduğu gün TTK Kozlu Kömür Ocakları’nda “ocaktan çıkış saatlerinin 15 dakika uzatıldığı” iddiasıyla işçiler yarım saat süreyle “yeraltından çıkmama” eylemi yaptı.
  • 2006-  İsrail, Lübnan’da Hizbullaha gözdağı vermek için ilk kez kuzeydoğu Lübnan’a operasyon düzenledi. Baabek kentinde yedisi çocuk en az 19 sivil öldü. Helikopterden kaçan Bedevi anne ile beş çocuğu tek tek vuruldu.  
  • 2006- Türkiye’de bebek ve anne ölümlerinin en yoğun yaşandığı Diyarbakır’ın Bismil İlçesi’nde Sağlık Bakanlığı tarafından kadınlara “Üreme Sağlığı” eğitimi verildi. Türkiye ve AB tarafından finanse edilen ve Türkiye Sağlık Bakanlığı tarafından desteklenen “Üreme Sağlığı Proje Ofisi, ülkenin en fazla bebek ve anne ölümlerinin yaşandığı Diyarbakirıin Bismil İlçesi’nde açıldı. Proje kapsamında ise asıl hedef, 6 uzmanın ücretsiz muayene hizmeti ve eğitim vereceği ofiste 8 ayda toplam 2 bin 271 kadına güvenli annelik, aile planlaması, evlilik yaşıyla ilk doğum yaşının yükseltilmesi konularında bilinçlendirilmesi.
  • 2007- Rusya, insanlık tarihinde ilk kez Kuzey Kutbu’nda 4302 metre derinliğinde deniz tabanına bayrağını dikti. Zemindeki zengin petrol ve doğalgaz rezervleri üzerinde hak iddia etti.
  • 2009- İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, birinci ”Ergenekon” davası ile Danıştay’a yönelik saldırıya ilişkin davanın birleşmesine karar verdi.
  • 2010- Adana’da kitle örgütleri İnegöl ve Dörtyol’da yaşanan ırkçı saldırılara karşı sağduyu çağrısı yaptı.
  • 2013- 20 Haziran’da Mersin’de Erdoğan’ın Akdeniz Oyunları’nı açılışını yaptığı gün Mustafa Kemal Bulvarı’ndaki Gezi protestolarında yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkılan Mehmet İstif 10 gün önce ameliyat oldu ve dilinin dörtte birini kaybetti.
  • 2015- Davutoğlu’nun, AKP’de koalisyon görüşmelerini yürüten heyetin başkanı olup, erken seçim yanlısı ve “Saray’a yakın”olan Ömer Çelik’i görevden almak istediği ancak başaramadığı iddia edildi. Kılıçdaroğlu: ”Davutoğlu koalisyon istiyor, fakat Erdoğan izin vermiyor.
  • 2015- PKK’nin Ağrı Dağı Karabulak Karakolu’na patlayıcı yüklü traktörle intihar saldırısında 2 asker hayatını kaybetti, 31 asker yaralandı.
  • 2015- Davutoğlu: ”Bizi ateşkesi sona erdirmekle suçluyorlar. KCK 11 Temmuz’da ‘Ateşkes bitmiştir’,19 Temmuz’da ‘Halk savaşı başlamıştır’dedi
  • 2015- ”Doğu ve Güneydoğu’daki 18 oda başkanı ile Diyarbakır’daki 640 STK temsilcisi bildiri yayınladı: ”Devleti ve PKK’yi derhal çatışmalara son vermeye ve tahkim edilmiş bir ateşkes ilan etmeye çağırıyoruz.”
  • 2015- Bahçeli: ”İzmir’de, Marmaris’te yazlıklarında yatıp AKP olmasın diye oyunu MHP’ye vermeyen, ama HDP’yi Meclis’e taşıyan zavallılar, Türkiye’nin kaymağını yiyenler, Boğaz’da yalılarda viskisini yudumlayıp oyunu HDP’ye veren şerefsizler.Şimdi HDP ile koalisyon kurun.”



  • DOĞUMLAR:
  • 1696 - I. Mahmut, Osmanlı'nın 24. Padişahı (ö. 1754)
  • 1834 - Frederic Auguste Bartholdi, Fransız heykeltıraş (ö. 1904)


  • 1867 - Ali Ekrem Bolayır (2 Ağustos 1867, İstanbul - ö. 27 Ağustos 1937, İstanbul), Türk şairyazar, öğretmen ve devlet adamı. Namık Kemal'in oğlu olan Ali Ekrem Bolayır, Servet-i Fünûn edebiyatı'nın öncüleri arasında gösterilmektedir.2 Ağustos 1867’de İstanbul'un Fatih  ilçesinin Hobyar mahallesinde doğdu. Babası, vatan şairi ve yazar Namık Kemal, annesi ise devrin Niş kadısı Mustafa Ragıp Efendi'nin kızı Nesime Hanım'dır. Feride ve Ulviye adına iki kız kardeşi vardır. Fatih Askeri Rüştiyesi’ne bir yıl devam ettikten sonra öğrenimine babasının mutasarrıf olarak görev yaptığı Rodos ve Sakız Adası’nda özel dersler yoluyla devam etti. Arapça, Farsça, Fransızca öğrendi. Sanat ve edebiyatla küçük yaşlarda ilgilenmeye başladı. 20 yaşında İstanbul'a döndü ve Padişah II. Abdülhamid tarafından sarayda görevlendirildi. 1888 yılında atandığı Mabeyn-i Humayun Katipliği görevini 18 yıl sürdürdü. 1894’te Kavalalı Ahmet Celal Paşa’nın kızı Zeynep Celile Hanım ile evlendi. Bu evlilikten Mehmet Kemal Cezmi (1896) adında bir oğlu ve bir kızı Ayşe Masume (1899) adında oldu, diğer eşi Lofçalı Ahmed Cevdet Paşa’nın en genç Torunu Azize Hanım, bu evlilikten Hatice Selma (1902), Fatma Beraat (1905) adlarında 2 kızı oldu. Edebiyat-ı Cedide Topluluğu’nun bir üyesi olan Ali Ekrem Bey, şiirlerini “İlham” ve “A. Nadir” takma adları ile yayınladı. Asıl sanatını temsil eden eserlerini 1896-1900 yılları arasında Servet-i Fünun Dergisi’nde yayımladı. Derginin 1897 yılındaki Yunan Harbi  nedeniyle çıkan özel sayısında yer alan “Vasiyet” şiiri ile tanındı. Tevfik Fikret’in bir makalesini değiştirmesine kızarak topluluktan ayrıldı. Edebiyatla ilgisini ömür boyu kesmedi. 1908’e kadar kişisel, Meşrutiyetin İlanı ile birlikte daha çok sosyal, vatani, dini konular işledi. Çanakkale ve   İstiklâl Savaşı yıllarında millî kahramanlık şiirleri yazdı. Tevfik Fikret gibi nazmı nesre yaklaştırma çabasındaydı.1906’da Kudüs mutasarrıfı olarak atandı. 1908’de Beyrut valisi oldu ancak birkaç gün sonra bu görevinden istifa etti. Aynı yıl, Cezâir-i Bahr-i Sefîd (Akdeniz Adaları) Valisi olarak görevlendirildi. Bir sene sonra kadro dışı kalarak İstanbul’a döndü. 1910’da Mehmet Akif tarafından Darülfünun’da Tarih-i Edebiyat öğretmeliği teklif edildi. O yıl, Darülfünun hocaları ve talebelerinden oluşan bir heyetle Romanya seyahati yaptı; ertesi yıl ise 3 aylık Fransa ve  İsviçre gezisine gitti. 1912’de tekrar Cezâir-i Bahr-i Sefîd Valisi olarak atandı. Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine valilik kapatıldı. Ailesiyle birlikte güçlükle İstanbul’a dönebilen Ali Ekrem Bey, uzun süre yarım maaş aldı ve 1912’de emekli edildi.1913’te tekrar Darülfünun’da müderrisliğe başladı ve “Nazariyyat-i Edebiyye” dersi okuttu. Ertesi yıl kız öğrenciler için kurulan İnas Darülfünu’nda da edebiyat dersleri verdi. 1914 yılında Osmanlı’nın ilk konservatuvar kurumunun kuruluşu sırasında okula konservatuvar yerine "Güzellikler Evi" anlamına gelen  Darülbedayi  isminin verilmesin önerdi ve kabul edildi. Oğlu Mehmet Kemal Cezmi 1917’de intihar etti. Bu olayın etkisiyle rahatsızlanan Ali Ekrem Bey, tedavi için Dr. Mazhar Osman Bey’in  tedavihanesinde kaldı Vermekte olduğu “Nazariyyat-i Edebiyye” dersi Ali Kemal Bey’in eğitim bakanlığı sırasında kaldırılınca açığa alınan Ali Kemal Bey, Tedkîkat-ı Lisâniyye Heyeti Reisi yapıldı ve Galatasaray Sultani’sinde edebiyat öğretmenliğine getirildi. Bu görevi başlangıçta kabul etmeyen Ali Ekrem, eğitim bakanlığına Sait Bey’in gelmesi üzerine görevi kabul etti ve 3,5 yıl öğretmenlik yaptı. 1923’te yeniden Darülfünun’a atandı. Yahya Kemal’e vekaleten "şerh-i mütun" (metin açıklama) müderrisi olmuştu. Daha sonra asalaeten atandığı bu görevi 1933 yılındaki üniversite reformuna kadar sürdürdü. Bir yandan da başka okullarda ders verdi. Darülfünun üniversiteye dönüştürüldüğünde açıkta kalan Ali Ekrem, Maltepe Askeri Lisesi’nde öğretmenliğe devam etmeye çalıştı. Sağlık sorunları ve yaşlılığı nedeniyle bu görevde zorlandı. Gırtlak kanseri nedeniyle ömrünün son günlerini çeşitli hastanelerde geçirdi. 27 Ağustos 1937’de hayatını kaybetti. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
  • 1897 - Philippe Soupault, Fransız yazar ve şair (ö. 1990)
  • 1923 - Şimon Peres, İsrailli siyasetçi ve İsrail'in 9. Cumhurbaşkanı (ö. 2016)


  • 1924 - James Arthur Baldwin (2 Ağustos 1924 - 1 Aralık 1987), Amerikalı yazardır. 20.yüzyıl   ortalarında, ABD'de yaşanan ırk sorunlarının yanında, Baldwin'in siyahi bir eşcinsel olması da eserlerine sosyal ve psikolojik derinlik katar. 1956 yılında yayınlanan "Giovanni'nin Odası"  (Giovanni's Room) romanı, samimiyeti ve hassas bir konuda öncü olmasıyla eşcinsel edebiyatının önemli bir eseri kabul edilir. Aktör ve tiyatro yönetmeni Engin Cezzar'ın yakın arkadaşı olan Baldwin, Cezzar'ın anılarına göre 1962'de yayınlanan "Bir Başka Ülke" (Another Country) romanını İstanbul'da, Engin Cezzar - Gülriz Sururi çiftinin evinde tamamlamıştır.
  • 1932 - Peter O'Toole, İrlandalı oyuncu (ö. 2013)
  • 1938 - Sırrı Elitaş, Türk sinema oyuncusu, senaryo yazarı ve yönetmen (ö. 2015)
  • 1939 - Wes Craven, Amerikalı film yönetmeni, yapımcı ve senarist (ö. 2015)
  • 1942 - Isabel Allende, Şilili yazar.
  • 1942 - Leo Beenhakker, Hollandalı teknik direktör
  • 1945 - Joanna Cassidy, Amerikalı kadın oyuncu.
  • 1952 - Ahmet Uğurlu, Türk tiyatro ve sinema oyuncusu
  • 1952 - Osman İşmen, Türk orkestra şefi, besteci ve aranjör
  • 1964 - Mary-Louise Parker, Amerikalı aktris
  • 1974 - Barış Yarkadaş, Türk gazeteci, siyasetçi ve yazar
  • 1976 - Sam Worthington, Avustralyalı sinema oyuncusu
  • 1977 - Edward Furlong, Amerikalı sinema oyuncusu
  • 1979 - Evrim Alasya, Türk oyuncu



       ÖLÜMLER:

Şahap Kavcıoğlu’nun ‘Şirketlerin yurtdışında kayıtdışı 500 milyar doları var’ çıkışı şaşırttı + Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, İSO Meclisi’nde buluştuğu sanayicilerle tartıştı: 'Kimse dövizi bozmuyor' + Kavcıoğlu sanayiciyi stokçulukla suçladı (CUMHURİYET)

 Şahap Kavcıoğlu’nun ‘Şirketlerin yurtdışında kayıtdışı 500 milyar doları var’ çıkışı şaşırttı (Ali Can Polat-Cumhuriyet)

Son günlerde sessizliğe gömülen Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin yokluğunda piyasalarla iletişimi devralan Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu, “Şirketlerin yurtdışında kayıtsız 500 milyar doları var deniyor. Yüzde 90’ı yalan olsa yüzde 10’u doğru olsa 50 milyar dolar. Bu paraları bozdurmalılar” dedi.

Ekonomi yönetiminde demeçleri ile sık sık gündeme gelen Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati son günlerde sessizliğe gömüldü. Nebati’nin yokluğunda piyasalarla iletişimi devralan Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, geçen hafta hem enflasyon raporu değerlendirmesiyle hem de İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclis Toplantısı’nda yaptığı konuşmalarla çokça tartışıldı. Kavcıoğlu’nun İSO toplantısındaki konuşmasında dikkat çeken bir nokta da şirketlerin yurtdışındaki döviz varlıkları oldu. 

Kavcıoğlu, “90 milyar dolar bankalarda parası var şirketlerin. 20 milyar dolar da yurtdışında, bunlar kayıtlı. Şirketlerin yurtdışında kayıtsız 500 milyar doları var deniyor. Yüzde 90’ı yalan olsa yüzde 10’u doğru olsa 50 milyar dolar” dedi ve bu paranın bozdurulması gerektiğini söyledi. Kavcıoğlu’nun bu çıkışını değerlendiren ekonomistler, bir Merkez Bankası başkanının kendi ağzıyla bunları söylemesini ekonomiye güvensizliğin itirafı olarak yorumladı.

Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, “Duyumlarla mı hareket edeceğiz? Madem Merkez Bankası Başkanı’nın böyle bir bilgisi var ispatlasın. Yasal olarak harekete geçsin ve bozdurtsun bu parayı. Bir Merkez Bankası başkanının bunu söylemesi çok garip” dedi. Yılmaz, ekonomi kötüye gittikçe şirketlerin ve bireylerin bu tarz önlemlere daha çok yöneleceğini söyleyerek, “Ülkede mevzuat var, yasa var. İhracat yapan insanların bir kısım parasını yurtdışında tutması normal. Çok fazla diyorsan yasal olarak devreye gir ve getirt” diye konuştu.

CİDDİYETE UYGUN DEĞİL

Merkez Bankası başkanlarının her sözlüne, vurgularına dikkat etmesi gereken üst düzey isimler olduğunu söyleyen Prof Dr. Hayri Kozanoğlu ise şu yorumu yaptı:

“Böyle 500 milyar dolar gibi kahve ağzıyla rakam telaffuz etmek o makamın ciddiyetine uygun düşmez. Eğer bir rakam söyleniyorsa bunun kanıtlanması gerekir.Kaldı ki AKP iktidarı en fazla vergi affının çıktığı, yurtdışından gelecek sermayenin ödüllendirildiği dönem olmuştur. 20 yıllık AKP döneminde yeni zengin bir katman oluşmuş, son dönemlerde partinin kitle desteğinin zayıflamasıyla en başta iktidara yakın kesimlerin yurtdışına para çıkardıkları bilgisi dolaşmaya başlamıştır. Kavcıoğlu sanayicilere döviz alma ithamında bulunuyor. Oysa Merkez Bankası’nın kendi istatistiklerinde firmaların 2021 sonundan bu yana 3.8 milyar, 2020 sonundan beri 6.7 milyar dolar döviz aldıkları bilgisi veriyor. Kavcıoğlu sanayicileri stokçulukla suçluyor, bir gün evvel açıkladığı enflasyon raporunda tedarik darboğazları kaynaklı neden şirketlerin fazla stok tutma zorunda kaldıkları açıklanıyor. Eğer ekonomide belirsizlik azalır, döviz kuru istikrar kazanır, yatırım olanakları ortaya çıkarsa sermaye kesiminin yurtdışında fazla para tutması için gerekçe kalmaz.”

                                                             /././

Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, İSO Meclisi’nde buluştuğu sanayicilerle tartıştı: 'Kimse dövizi bozmuyor' (Cumhuriyet)

İstanbul Sanayi Odası Meclisi toplantısında, sanayiciler ile Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu arasında döviz tartışması yaşandı. Kavcıoğlu, “Bankacılıkta yüzde 15- 16 ile verilen ucuz kredi ile kimse döviz almasın, mal stoku yapmasın” dedi. Kavcıoğlu’nun sözleri üzerine İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan, üretim ihtiyaçları nedeniyle mal alanların zan altında bırakılmamasını istedi. Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay da sanayiciye daha yakın olunmasını önerdi.


İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin dünkü temmuz ayı olağan toplantısı, sanayiciler ile Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu arasında döviz tartışmasına ve kavgasına sahne oldu.

Toplantının açılışını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, faiz maliyetlerinin düşürülmesine dönük çalışmaların en güçlü taraftarı olduklarını hatırlatarak şöyle devam etti: “Ancak ekonomik güven ve küresel gerçeklerle uyum sağlamayan birtakım adımlar kısa vadede yüksek faize dönük bazı çözümler getirse dahi, oluşturduğu güven kırılganlıkları, beklentilerdeki bozulmaların etkisiyle daha uzun vadede hem finansal kaynaklara erişimi zorlaştırmakta hem maliyetini artıryor.”

Kavcıoğlu ise dünyanın fırtınalı zamandan geçtiğini, sanayicinin bu fırtınayı hem kendi çabaları hem TCMB’nin sağladığı finansal koşullar sayesinde olabilecek en iyi şekilde geçirdiğini belirtirken şuna vurgu yaptı: “Para politikamızı ve modelimizi değiştirmeyeceğiz.” Kavcıoğlu, meclis üyelerinin özellikli döviz ve krediye ilişkin sorularını ise özetle şöyle yanıtladı:

  • Bir trilyon verilmiş kaynak var ama herkes şikâyet ediyor, nerede bu para? Verilen kaynakların bir kısmı ile herkes döviz aldı biliyorum. Döviz hastalığı var kimse dövizi bozmuyor.
  • Hesabında çok fazla döviz varken hâlâ bankalardan ucuz kredi alıp döviz almanın önüne geçmek amacımız. Bankacılık sektöründe yüzde 15-16 ile verilen ucuz kredi ile kimse döviz almasın, mal stoku yapmasın.

Kavcıoğlu’nun bu sözleri üzerine araya giren Bahçıvan ise üretim ihtiyaçları nedeniyle mal alanların zan altında bırakılmamasını istedi. İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay da sanayiciye daha yakın olunmasını önerdi. 

                                                           /././

Kavcıoğlu sanayiciyi stokçulukla suçladı (Bora Erdin-Cumhuriyet)

Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu İSO’da düzenlenen toplantıda sanayiciyi stokçulukla suçlayınca İSO Başkanı Erdal Bahçıvan sert bir dille itiraz etti.

Ekonomi politikaları ile ilgili son dönemde Türkiye'de gerçekleşen en ilginç toplantı İstanbul Sanayi Odası (İSO) çatısı altında gerçekleştirildi.

Toplantıda yüksek faizle kredi almak durumda kaldığını ifade eden sanayiciye Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı (TCMB) Şahap Kavcıoğlu, "Alma abicim alma" diye tepki gösterdi. 

Kavcıoğlu sanayiciyi stokçulukla suçladı. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan bu yorumu sert bir dille eleştirdi. Bahçıvan, "Kendisini enflasyondan korumak için döviz alan veya stok tutan sanayiciyi aynı çatı altında tutmayız” dedi. 

Bahçıvan, “Tedarik sıkıntısı olan bir dünyadan geliyoruz. Sizin her bir cümleniz çok kıymetli. Stok konusunda hiçbir Türk ihracatçısı stoku içerisinde envanteri istismar etmek için kullanmamaktadır. 

Hiçbirimizi stok yapmaktan mutlu değiliz. Taktire dönmesi gereken bir başarıyı stokçuluk olarak anlatırsanız bu büyük sorun yaratır" diye konuştu.

Bahçıvan, "Bunları çok tehlikeli ithamlar olarak görüyorum. Talihsiz bir söylemler" diye ekledi. 

Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu ise "Bu bir itham değildir" diyerek sözünü kesti ve "Ucuz kredileri alıp döviz satın alanlar, stok yapanlar vakadır. Bunları kendi içinizde konuşup çözmeniz lazım. Türkiye'nin sorunlarından biridir. Merkez Bankası Başkanı olarak benim görev alanıma da girmiyor. 1 trilyon kredi kullanılmış 6 ayda ve bunun faiz oranı yüzde 16. Bu kaynakların doğru yere gidip gitmediğini konuşmamız lazım. İşte buradaki tespitleri paylaştım. Yanlış yapana yanlış yaptı diyeceğiz” şeklinde konuştu.