'Türkiye’nin İhvan’ı AKP sallanıp duruyor. Cumhuriyeti yıktı ama yerine bir yeni rejim kurmayı başaramadı. Derme çatma yerli-milli İhvan rejimi tek adam ve şürekasından ibaret.'
Mısır’ın AKP’si İhvan-ı Müslimin, Müslüman Kardeşler, Halifeliğin 1924’te genç Türkiye Cumhuriyeti tarafından kaldırılmasına tepki olarak doğdu. Mısır’ın İslamcıları bu devrimci adıma çok öfkelenmişlerdi. Mısırlı öğretmen Hasan El Benna halifeliğin kaldırılmasından dört yıl sonra, 1928’de, Müslüman Kardeşler örgütünü kurdu. Örgüt Mısır’ın İngiliz himayesinden kurtuluşunun ardından 1923 yılında kabul edilen “laik” anayasaya karşı çıkıyor ve halifeliğin kaldırılmasını kabul edilemez buluyordu. Benna’nın öfkeli örgütü şöyle diyordu; “Allah maksadımız, Peygamber liderimiz, Kuran anayasamız, Cihat yolumuz ve Allah’ın davası yolunda ölmek en yüce ülkümüzdür.” İslam’ın 6. yüzyıldan bu yana geçirdiği evrimini açıkça reddeden ilk manifestolardan biridir.
El Benna ilk on yılı örgütlenme çabaları ile geçirdi. II. Dünya Savaşı başladığında örgüt artık Mısır’daki önemli siyasi oyunculardan biriydi. Benna’ya göre Müslümanların geri kalmasının sebebi din yolundan uzaklaşılmış olmasıydı. Kurtuluş, İslam öğretilerine geri dönerek sağlanabilirdi. Devlet İslam dini temelinde teşkilatlanmalı, İslam hukuku geçerli kılınmalıydı.
Ancak sosyalizm savaştan umulmadık biçimde güçlenerek ve etki alanını genişleterek çıkmıştı. O rüzgâr Mısır’ın boğucu havasını da dağıtıyordu. Haliyle İhvan’ın ilk hedefi Mısırlı modernleşmeciler ve Komünistler oldu. Örgüt 1945-1948 yılları arasında solcuları hedef alan terör eylemlerine girişti. O arada İsrail kurulmuştu. Öfke Yahudilere yöneldi; Yahudi esnafa yönelik İhvan saldırılarında çok sayıda Yahudi hayatını kaybetti.
Savaşın ardından İhvan üyelerini birçoğu hükûmetin ihanet içinde olduğu görüşündeydi. İktidarla ilişkilerini bir süre daha sıcak tutma eğilimindeki El Benna örgütünü denetlemekte zorlanıyordu. Nitekim savaş ertesinin sıkıntılı ortamında örgüt üyelerinin adları iktidar üyelerine yönelik bir dizi suikast olayına da karıştı. Hasan el-Benna da 1949'da hükûmetin göz yumduğu bir suikast sonucunda öldürüldü. Sahne Seyyid Kutup’un girişi için hazırlanmıştı.
***
Seyyid Kutup, Benna ölene kadar İhvan’la hiç ilgilenmemişti. O daha çok “Özgür Subaylar”a yakınlık duyuyordu. Cemal Abdul Nasır o subaylardan biriydi. Nasır, başlangıçta İhvan’a yakın bir askerdi. Siyasi faaliyetlerine Özgür Subaylar içinde başlamış, Müslüman Kardeşler'e yakınlık duymuş, İkinci Savaştan sosyalizm güçlenerek çıkınca sola meyletmişti. 1952’de bir askeri darbeyle iktidarı ele geçirdi. 1956’da Süveyş Kanalı'nın millileştirilmesine karar verince Batı’yla arası açıldı. Artık Mısır Arap milliyetçiliğinin merkezi haline gelmişti.
1952 darbesinden önce Cemal Abdülnasır, evinde toplantı düzenleyecek kadar Seyyid Kutup’a yakındı. Bu yakınlık Kutup’a, İhvan ile Özgür Subaylar arasında bağ kurabileceği izlenimi vermişti. Ancak başarılı olamadı ve 1953’te İhvan’a katıldı. Rekabet sertleşiyordu. Arap Milliyetçiliğinin köşeye sıkıştırdığı İhvan, Nasır’a karşı başarısızlıkla sonuçlanan üç suikast düzenledi. O suikast girişimlerinden birinde, 1954’te, İhvan yöneticileriyle birlikte Seyyid Kutup da tutuklandı. 1964’te bırakıldı. Örgütü yeniden canlandırma faaliyetlerine katılması yüzünden 1965’te tekrar tutuklandı. “Yoldaki İşaretleri” o arada yazmıştı. Yargılama sonunda idam cezasına çarptırıldı ve 1966’da cezası infaz edildi.
Seyyid Kutup, Benna’dan daha radikal bir İslamcılık geliştirmişti. Toplumlar Müslüman ve cahili olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Müslüman toplum sadece Allah’a kul olup hayatını onun hükümlerine göre düzenleyen insanların oluşturduğu toplumdu. Cahiliye toplumu ise İslam inancının hâkim olmadığı toplumdu ve buna karşı mücadele şarttı. Cahiliyeye karşı verilen cihat Müslümanların kendini savunma yöntemi değil bir saldırıydı. Şair taklidi yapan İslamcımız İsmet Özel bu anlayışı, “Müslüman teröristtir. Müslümanın ilk görevi terörist olmaktır” diye veciz bir biçimdi ifade etmişti yakın zamanda. Seyyid Kutup, bu görevi hakkıyla yerine getirmiştir.
E terör de bir yere kadar. Müslümanların zaman içerisinde yozlaşmasının sebeplerinden biri İslâm düşüncesinin Yunan felsefesinin etkisi altına girmesiydi. Halbuki ilk kuşak Müslümanlar o felsefeye kulak asmamışlar, sadece Kuran’a bağlı kalmışlardı. O halde arınmak için “asr-ı saadete” dönmek şarttı. Selefilik yolu böyle açılmıştır.
***
Ancak idamlar uç veren bu radikal İslamcılığın önünü kapatmıştı. Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat 1970’lı yılların başında sosyalist muhalefetle mücadele etmek için çok sayıda İhvan üyesini hapisten çıkardı. Hasan El Benna-Seyyid Kutup virüsü düzene lazımdı. O tarihten sonra özellikle “Yoldaki İşaretler” risalesi, aslında bir broşürdür, aralarında İslami Cihat ve el Kaide'nin de bulunduğu pek çok radikal İslamcı örgüte ilham kaynağı oldu.
***
Yıl 2013. AKP’li Zeytinburnu Belediyesi Benna-Kutup anması toplantısındayız. Toplantıdaki en ilginç konuşmayı Nur cemaatine yakınlığıyla bilinen yazar
Hamza Türkmen yapıyor. Türkmen, “27 Mayıs sonrası dünyada gelişen sol ve Marksist düşüncelerin Türkiye’de de etkili olmasını engellemek için MİT Başkanı Fuat Doğu girişimlerde bulunuyor.
Seyyid Kutup’un fikirlerinin Türkiye’de tanınması için Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görevli
Yaşar Tunagör’e kitabı çevirtiyor ve yayınlatıyor” diyor. Baktım elemanımızın hangi kitabına MİT düşmüş diye. “Yoldaki İşaretler” değildir, ABD’de yazdığı “İslam’da Sosyal Adalet” kitabıdır. MİT, İslam’ın sosyal adaletini Komünizmin sosyal adaletine karşı panzehir olarak kullanmıştır.
Toplumda ve tarihte rastlantı yoktur. Seyyid Kutup çevirmeni Yaşar Tunagör “Komünizmle Mücadele Dernekleri”nin de kurucuları arasındadır.
***
Tabii İhvan’ın maceraları Mısır’la sınırlı değil. Bu antikomünist duvarı, Komünizmin sızacağını düşündükleri her yere örmek istediler. 1970’li yılların ortasında Lübnan’da iç savaş patlayınca İhvan, iç savaşta Müslümanlara karşı olduğunu düşündü Hafız Esad yönetimine karşı cihat ilan edip saldırıya geçti. Asker-polis kimi buldularsa öldürdü. Saldırıları 1980’den itibaren büyük çaplı gösteriler ve grevler takip etti. Esad bu saldırılara örgütü yasaklayarak karşılık verdi. İhvan, son çare Esad’a karşı bir suikast düzenledi. Suikast başarısız olunca binlerce İhvan üyesi tutuklandı. Suriye güvenlik güçleri 1982 Şubatı’nda örgütün kalesi sayılan Hama şehrine havadan ve karadan saldırıya geçti. Binlerce İhvan üyesi de o saldırılarda öldü.
2011’de, ABD desteğindeki Türkiye ve Körfez Arap devletçikleri İhvan’ı Suriye’de iktidara geçirmek için bir kez daha harekete geçti. Hâlâ o savaşın sonuçlarıyla boğuşuyoruz.
***
Cumhuriyet yıkıldı, laiklik cami avlusuna terkedildi ama cumhuriyetin hilafeti kaldırmasına tepki olarak doğan o hareketin etkileri sürüyor hâlâ. Mısır’da yine ayaklandılar ve ordu yine bastırdı ayaklanmayı. Suriye’de ummadıkları bir direnişle karşılaştılar ve yine başarısız oldular. Başarılı oldukları tek ülke Türkiye’dir.
Ancak Türkiye’nin İhvan’ı AKP de sallanıp duruyor. Cumhuriyeti yıktı ama yerine bir yeni rejim kurmayı başaramadı. Derme çatma yerli-milli İhvan rejimi tek adam ve şürekasından ibaret.
Tabii onu ayakta tutmak için canla başla çalışan muhalefeti saymazsak. Cumhuriyetin kurucu partisinin başı, ağzını her açısında “Bizi suçlarlar, ‘CHP şöyledir, şunu yaptı, dinsizdir’ diye. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran, ilk İmam Hatip, ilk İlahiyat Fakültesini açan CHP’dir” diyor. Doğru aslında söyledikleri. Toplumun dinselleştirilmesinin baş sorumlusudur CHP. Kendi devriminden ürkmüştür, sonra da ürküntüsü nefrete dönüşmüştür. Kekelemeden laiklik bile diyemiyorlar artık.
CHP’nin başı, Yalova'da katıldığı bir etkinlikte Seyyid Kutup'un “Yoldaki İşaretler” kitabına göz atarken görüntülendi geçtiğimiz günlerde. O fotoğraf CHP’nin AKP’leşmesinin yeni işaretlerinden biri sayıldı. Ama kuşkusuz eldeki kitabın işaret ettiği CHP’nin AKP’lileşmesinden daha fazlasıdır. Anti-komünist bir pozdur o, sermayeye yazılı olmayan parti programı beyanıdır. Gericilik onun yan ürünüdür sadece.
Peki, ne yapacağız?
AKP’den kurtulmanın, bu kahrolası düzeni yıkmanın yolunu soruyorsanız söyleyeyim. Bizim yolumuzdaki işaretler bugün TMMOB Makina Mühendisleri Odası Eğitim ve Kültür Merkezi’nde ortaya çıkacak. Güç birliği yapan o dört partidir yolumuzdaki işaretler. Düşün yola, takip edin…
Orhan Gökdemir / SOL