23 Ekim 2022 Pazar

BELLEK (24 EKİM)

        


 OLAYLAR: 

  • 1260 - Memlük Sultanı Seyfeddin Kutuz, siyasi rakibi Baybars tarafından katledildi.
  • 1857 - İlk futbol kulübü Sheffield FC kuruldu.
  • 1882 - Alman bilim insanı Robert Koch, verem mikrobunu keşfetti.
  • 1911 - Orville Wright, Kuzey Carolina'da hava aracı ile 9 dakika 45 saniye havada kalarak yeni bir Dünya rekoru kırdı. Bu rekor 10 yıl süresince kırılamıyacaktır.
  • 1912 - Birinci Balkan Savaşı'nda Osmanlı ve Sırp Orduları arasındaki Kumanova Muharebesi Sırpların galibiyeti ile sonlandı.
  • 1923- Türkiye Büyük Millet Meclisi Hilafetin kaldırıldığı “1 Kasım 1922″nin yıl dönümünün Hakimiyet Bayramı olarak kutlanmasını kabul etti.
  • 1923- İstanbul tramvayında bulunan haremlik – selamlık perdesi kaldırıldı.
  • 1926 - Ünlü illüzyonist Harry Houdini DetroitMichigan'daki Garrick Tiyatrosu'nda son gösterisine çıktı.
  • 1929 - New York Borsasında hisse senetleri düştü. Bu çöküş sürecini izleyen bunalım, dünya dış ticaretinde ciddi bir daralma yarattı.
  • 1935 - İtalya Etiyopya'yı işgal etti.
  • 1935 - I. Belediyeler Kongresi başladı.
  • 1939 - Naylon çoraplar, ilk kez Wilmington'da satışa sunuldu.
  • 1944 - Tarihte inşa edilmiş en ağır savaş gemisi olan 71.000 tonluk "Musashi", Leyte Körfezi Muharebesi sırasında Amerikan uçak gemilerinden kalkan uçaklar tarafından batırıldı. 2399 kişilik mürettebattın 1076'sı hayatını kaybetti.
  • 1945 - Birleşmiş Milletler Antlaşması yayınlandı ve BM kuruldu.
  • 1945 - II. Dünya Savaşı sırasında, Nazilerin Norveç'i işgal etmesine yardım eden, daha sonra Hitler'in Norveç Başbakanı yaptığı Faşist Parti lideri Vidkun Quisling  kurşuna dizildi.
  • 1947- Walt Disney, Amerikan Aleyhtarı Faaliyetler Komitesi (HUAC)’nde ifade vererek Komünist olduklarına inandığı bazı çalışanlarının isimlerini komiteye verdi. Walt Disney Komite’ye verdiği ifadede: “Komünistlerin Hollywood’a sızdığı bir gerçek.” dedi. Komite (HUAC), toplantılarına gelip ifade vermeyi reddeden Hollywood’dan 1 yapımcı, 2 yönetmen ve 7 senaristin “komünist”olduğuna karar verdi. ABD Temsilciler Meclisi, komünist olduğuna hükmedilen “Hollywood 10’lusu”nu 1 yıl hapis ve film endüstrisinde çalışmama cezasına çarptırdı.
  • 1949 - Minik Vali olarak tanınan Ordinaryüs Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay,   İstanbul Valiliği ve Belediye Başkanlığı görevine başladı.
  • 1955- Bayındırlık Bakanı, Demokrat Parti İzmir Milletvekili Muammer Çavuşoğlu, 6-7 Eylül olaylarında zarar gören Yunanistan’ın İzmir Konsolosluğu’na gitti. Hükümetin geçmiş olsun dileklerini iletti ve hükümet adına konsolosluk gönderine Yunan bayrağı çekti.
  • 1956- Macaristan’da ayaklanma sürüyor. 1955’de başbakanlıktan ve Komünist Parti’den uzaklaştırılan Imre Nagy tekrar başbakanlığa getirildi
  • 1956 - Gazeteci Bedii Faik, Cumhurbaşkanına hakaretten 6 ay hapse mahkûm edildi.
  • 1961- Malta bağımsızlığını ilan etti
  • 1962- Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’nin Küba’yı denizden ablukaya alma kararını kayıtsız şartsız desteklediğini açıkladı. Türkiye, ekonomik abluka kararını uygulayan ilk devlet oldu.
  • 1964 - Amerikalı insan hakları savunucusu Martin Luther King'e, Nobel Barış Ödülü verildi.
  • 1965 - Nüfus sayımı yapıldı. Türkiye'nin nüfusu: 31.391.207
  • 1966- CHP’nin 18. Kurultayı ”ortanın solu” görüşünü savunanların zaferiyle sonuçlandı. Zonguldak Milletvekili Bülent Ecevit CHP Parti Meclisi’nin 43 üyesinden 31’inin oyu ile Genel Sekreter oldu. MYK’ya da “ortanın solu” açılımı yanlıları seçildi.
  • 1968- AST’ın düzenlediği ”22-29 Ekim Orhan Kemal’e Saygı Haftası”nda, yazar her gün tiyatroseverlerle sahnede oyunları üzerine sohbet ediyor.
  • 1970- Şili’de 5 Eylül’deki seçimde % 36.3 oy alan sosyalist Salvador Allende, Kongre’deki oylamada büyük oy farkıyla Devlet Başkanı seçildi.
  • 1972- Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) Anayasa profesörü Mümtaz Soysal, Ankara Sıkıyönetim Askeri mahkemesi’nce 6 yıl 8 ay hapse mahkum edildi. Soysal, “Anayasaya Giriş” kitabında Marksizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanıyordu.
  • 1975 - Türkiye'nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez ve makam şoförü Talip Yener katledildi. Saldırıyı 'Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları' adlı örgüt üstlendi.
  • 1976- Ankara Sinematek Derneği, Sovyet yönetmen Mark S.Donskoy’un Gorki Üçlemesi’nden uyarladığı ilk filmi “Çocukluğum”u gösteriyor.
  • 1979- Sıkıyönetim 19 İlde 2 ay daha uzatıldı.
  • 1980- Polonya’da Lech Walesa liderliğinde Komünist Parti’den bağımsız olarak kurulan “Solidarnosc”(Dayanışma Sendikası) resmen tanındı.
  • 1982- Devlet Başkanı Org.Kenan Evren “Referanduma sunulacak yeni Anayasa’yı devlet adına resmen tanıtma” kampanyasına TRT’de başladı.
  • 1983- “THKP-C Kurtuluş” üyesi 4 kişiyi ölüm cezasına çarptıran Askeri Mahkeme: “Varlıkları ile yoklukları arasında ülke çıkarları yönünden bir fark bulunmuyor.”
  • 1984- Türkiye Yazarlar Sendikası’nı “yasadışı örgüte dönüştürdükleri” iddiasıyla Aziz Nesin ve arkadaşları 8-15 yıl hapis istemiyle yargılanıyor.
  • 1989- Ankara’da görülen ”Yeşilyurt köylülerine dışkı yedirilmesi” davasının 2. duruşmasında, sanık binbaşının tutuklanması talebi reddedildi.
  • 1989- – Haftalık “2000’e Doğru” dergisinin son sayısı, başyazar Doğu Perinçek’in Abdullah Öcalan ile söyleşisinin yayınlanması nedeniyle DGM’ce toplatıldı.
  • 1990- Danıştay, 1 Ağustos 1988 Genelgesi’nin tutuklu ve hükümlüler için getirdiği tek tip elbise zorunluluğunu tutuklular için iptal etti. Genelge’nin haberleşmeye getirilen kısıtlamaları daraltılırken, mahpusların avukatlarıyla görüşmelerindeki süre sınırı da kaldırıldı.
  • 1990- Danıştay 2.Dairesi, Cumhurbaşkanı Özal için ayağa kalkmadığı gerekçesiyle görevden alınan SHP’li Çanakkale Belediye Başkanı İsmail Özay hakkında Çanakkale İl İdare Kurulu’nun “Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği” iddiasıyla aldığı “lüzum-u muhakeme” kararını yerinde bulmadı
  • 1991 - Kripto davasında gazeteci Uluç Gürkan ile Dışişleri Bakanlığı memuru Hande Mumcu beraat etti.
  • 1992 - Türkiye'nin ilk özel havaalanı olan Hezarfen, İstanbul Büyükçekmece'de hizmete girdi.
  • 1994- Tofaş stokların artmasını ve satışlardaki azalmayı gerekçe göstererek üretime bir hafta süreyle ara verdi. Yarı ücretli izne çıkarılan işçileri 31 Ekim’de işbaşı yapacak.
  • 1996 - I. Avrasya İslam Şurası Türkiye’de toplandı.
  • 1996 - Osmaniye Türkiye'nin 80. ili oldu.
  • 1996- Fethullah Gülen’in kurdurduğu “Asya Finans”ın açılışına katılan RefahYol koalisyon hükümetinin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller: ”Evlatlarımın tümünü, hem oğullarımı hem kızlarımı davet ediyorum, burada yer alsınlar.”
  • 1996-  İtfaiye işçileri, Refah Partili Başkan R.Tayyip Erdoğan yönetimindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin toplu sözleşmede yer aldığı halde fazla mesai ücretlerini Yargıtay kararına rağmen ödememesini protesto etti.
  • 1996- Vehbi Koç’un cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’ndan çalındı.
  • 2000- – TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sema Pişkinsüt görevden alındı.
  • 2001- IRA, Sinn Fein lideri Gerry Adams’ın ‘silahlarınızı bırakın’ çağrısına uydu. Uluslararası silahsızlanma komisyonunun üyelerinin gözü önünde silahlarını imha etmeye başladı.
  • 2001-  Yargıtay 2.Hukuk Dairesi, Fatih Altaylı’nın Yılmaz Güney’e iki yazısında hakaret ettiği gerekçesiyle Fatoş Güney’in açtığı manevi tazminat davasını reddeden yerel mahkeme kararını bozdu; yeniden görülen davada Altaylı F.Güney’e 1.200 TL tazminat ödemeye mahkum edildi. Yılmaz Güney Kültür ve Sanat Vakfı’ndan yapılan açıklamada, aynı doğrultuda yazılar yazan köşe yazarları Engin Ardıç ile Serdar Turgut’un da Beyoğlu 2. ve 3. Asliye Hukuk Mahkemeleri tarafından 1.000’er TL tazminat ödemeye mahkum edildikleri hatırlatıldı.
  • 2003 - Concorde'un son uçuşu New York ile Londra arasında yapıldı.
  • 2003- Özelleştirme sürecindeki TÜPRAŞ rafinerilerinde çalışan işçiler şirketin ihaleyle satışı için teklif verilmesinin son gününde Türkiye genelinde iş bıraktı.
  • 2003- – Yönetmen Oliver Stone’un Küba’da iki gün içinde çektiği “Comandante” adlı Fidel Castro belgeseli Türkiye’de vizyona girdi
  • 2007- Öğrenci Kolektifi üyeleri, öğle üzeri Taksim’in 3 ayrı noktasında (Atatürk Anıtı, AKM ve Gezi Parkı) AKP iktidarını protesto edip pankart açtı; 8 öğrenci dövülerek gözaltına alındı.
    2007- Beşiktaş’ın Liverpool ile İnönü Stadyumu’ndaki Şampiyonlar Ligi maçında Çarşı grubu Kazdağları’nda siyanürlü altın arama faaliyetlerine karşı pankart açtı.
  • 2008-  Samsun’da üniversitenin akademik yıl açılışına gelen Cumhurbaşkanı Gül’ü protesto etmek isteyen 41 öğrenci gözaltına alındı.
  • 2010- İzmir Barosu’nda yedi aday içindeki tek kadın olan Sema Pekdaş seçimi kazandı. Pekdaş, 1908 yılında kurulan ve 102 yıllık geçmişi olan İzmir Barosu’nun ilk kadın başkanı oldu.



 DOĞUMLAR:
  • 1632 - Anton van Leeuwenhoek, Hollandalı bilim insanı (ö. 1723)
  • 1798 - Massimo d'Azeglio, İtalyan devlet adamı, yazar ve ressam (ö. 1866)
  • 1886 - Grigol Orconikidze, SSCB Politbüro üyesi komünist lider (ö. 1937)
  • 1921 - R. K. Laxman, Hint yazar ve karikatürist (ö. 2015)
  • 1926 - İlhan Ayverdi, İlhan Tolun (d. 24 Ekim 1926, Akhisar - ö. 6 Kasım 2009, İstanbul). 

  • Türk dil bilimci, edebiyat öğretmeni.Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı'nın kurucusu ve vefatından önce başkanı idi. Misâlli Büyük Türkçe Sözlüğü hazırlamıştır.  Ekrem Hakkı Ayverdi’nin eşidir. 24 Ekim 1926'da Akhisar’da doğdu. 06 Kasım 2009'da İstanbul'da vefat etti. Baba tarafı Dağıstan, anne tarafı Rumeli asıllıdır. Ailesi, 93 Harbi sırasında topraklarını terkedip önce Bursa'ya sonra Ödemiş'e yerleşmişti. Babası Murat Tolun Bey, Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında Galip Hoca diye bilinen Celal Bayar'ın silah arkadaşıdır; Türk Kurtuluş Savaşı'nda Akhisar Cephesi Kuvâ-yi Milliye Kumandanı olarak görev yapmıştır, İstiklal madalyası sahibidir. İlhan Hanım, posta müdürü olan babasının Akhisar'a tayininden sonra dünyaya geldi; ilk ve orta tahsilini aynı yerde tamamladı. Akhisar'da lise olmadığından lise tahsili için İzmir'e gitti ve 1943 yılında İzmir Karataş Lisesi'nden mezun oldu. Hastalık sebebiyle iki sene ara verdiği öğrenim yaşamına İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde devam etti. Türk tarihinin ilk edebiyat profesörü olan Ali Nihad Tarlan, edebiyat tarihçisi İsmail Hikmet ErtaylanProf. Mehmet Kaplan'ın öğrencisi oldu. Gazeteci yazar Ahmet Kabaklı ile sınıf arkadaşı oldu ve dostlukları ömürboyu devam etti. Fakültede öğrenci iken bir yandan da İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü'nde memur olarak çalıştı; çalıştığı dairede tanıştığı Mehmet Örtenoğlu Dede ile tanışması bütün hayatını etkiledi. Mehmet Dede vasıtasıyla yazar Samiha Ayverdi ve Samiha Hanım'ın hocası Ken'an Rifâî (Kenan Büyükaksoy) ile tanıştı. Üniversite öğrenimini 1949 yılında tamamladı. Edebiyat öğretmeni olan İlhan Hanım, sırası ile Anarat Higutyan Ermeni Orta Okulu, Galatasaray Lisesi, Zoğrafyon Rum Lisesi (1951-1955), Saint Joseph Lisesi ve Saint Michel Fransız Lisesi’nde görev yaptı. 1960 yılında ise Çapa Eğitim Enstitüsü'nde bir süre öğretmenliğe devam etti; aynı yıl öğretmenlikten ayrıldı. Öğretmenliği bıraktıktan sonraki yaşamını dernek çalışmaları, özel kültür falaliyetleri ile doldurdu.8 Ekim 1959 günü Samiha Ayverdi'nin erkek kardeşi mimar-mühendis-müteahhit Ekrem Hakkı Ayverdi ile evlendi. Eşinin Anadolu ve Rumeli'de gezerek 20 yıllık bir çalışma sonucu dört ciltlik Osmanlı Mimari Eserleri adlı yapıtı meydan getirmesinde katkıda bulundu. 1966-1982 yılları arasında Türk Kadınları Kültür Derneği'nin başkanlığını yaptı.1970'li yıllarda Kubbealtı Cemiyeti'nin kuruluşuna Samiha ve Ekrem Hakkı Ayverdi ile birlikte başkanlık etti, cemiyetin isim-annesi oldu. Bu cemiyet, Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı adıyla vakfa dönüşünce, vakfın başkanı oldu. Kubbealtı Mecmuası'nın yayımlanmasında, vakfın yayın, seminer, konferanslar, musiki çalışmaları ve çeşitli sosyal faaliyetlerinde eşi Ekrem Hakkı Ayverdi ve Samiha Ayverdi ile aktif rol oynadı.1976 yılında, Kubbealtı Vakfı'nın yayımlamaya karar verdiği Misâlli Büyük Türk Lugati'nin hazırlanması ve yazılması işini üstlendi. Bu eser üzerinde 28 yıl aralıksız çalıştı ve 2004 yılında tamamladı. 13. yüzyıldan günümüze kadar Türk dilinin envanterini çıkaran ve binlerce misalle donatılan bu eser, Kasım 2005’te yayımlandı. İlhan Ayverdi, bu eser ile Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2005’te dil alanında “Yılın Yazarı” seçilmiştir.İlhan Ayverdi'nin 80. yaşını kutladığı 2006 yılında Kubbealtı Neşriyat tarafından hayatından kesitler sunan bir kitap hazırlanmıştır. "İlhan Ayverdi: Bir Hayat Bir Lûgat" adlı 99 sayfalık kitap, 80. Yaşına Armağan alt başlığını taşır; Zeynep Uluant ve Aysel Yüksel tarafından hazırlanmıştır.
  • 1927 - Gilbert Bécaud, Fransız şarkıcı, besteci ve sinema oyuncusu (ö. 2001)
  • 1933 - Suna Pekuysal, Türk sinema ve tiyatro oyuncusu (ö. 2008)
  • 1938 - Stephen Resnick, Kuzey Amerikalı ekonomist (ö. 2013)
  • 1939 - F. Murray Abraham, Amerikalı Süryani oyuncu ve En İyi Erkek Oyuncu Akademi Ödülü sahibi
  • 1942 - Maggie Blye, Amerikalı oyuncu (ö. 2016)
  • 1947 - Kevin Kline, Amerikalı sinema oyuncusu ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Akademi Ödülü sahibi
  • 1953 - Christoph Daum, Alman teknik direktör
  • 1958 - Hasan Cihat Örter, Türk müzisyen, besteci ve yazar
  • 1959 - Levent Gök, Türk avukat ve siyasetçi
  • 1966 - Roman Abramoviç, Rus iş insanı
  • 1966 - Ragıp Savaş, Türk tiyatro ve dizi oyuncusu
  • 1967 - Jacqueline McKenzie, Avustralyalı tanınmış oyuncu
  • 1985 - Wayne Rooney, İngiliz futbolcu
  • 1990 - İlkay Gündoğan, Türk asıllı Alman millî futbolcu
       



 ÖLÜMLER: 

(Derleyen: mstfkrc)

Basın özgürlüğü Menderes'ten Erdoğan'a - Alev Coşkun / Cumhuriyet

 


Sansür yasası olarak bilinen kanun Meclis’te AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Kanun “dezenformasyonla mücadeleyi” bahane ederek seçim öncesi tüm muhalefeti baskı altına almayı hedefliyor. Bu yasayla artık sadece gazetecilerin değil, sosyal medyada haber paylaşan ve yorum yapan yurttaşların özgürlükleri de baskı ve tehdit altında olacak. 

Yasanın en tartışmalı maddesi 29. maddedir ve “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlık ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır” denilmektedir.

Seçime gidilirken AKP iktidarının, bu yasa ile eleştirilere set çekmek ve gerçek haberlere sansür koymak amacını taşıdığı açıktır. Örneğin, 128 milyar doların akıbeti, orman yangınları, suç örgütü lideri Sedat Peker’in açıklamalarını haberleştirmek ya da sosyal medyada açılan etiketlerle toplu şekilde paylaşmak artık suç sayılacaktır. 

SİYASİ PARTİLER VE BASIN

Siyasal partiler, muhalefette iken özellikle basın özgürlüğünü savunurlar. Ancak iktidarları yıpranınca da ilk iş basın özgürlüğünü kısıtlayıcı yola giderler. Bu temel ilke Türkiye’de yıllarca aynen uygulandı.

Türk toplumu çok partili demokrasiye 1950 seçimleriyle girmiştir. 1950 öncesinde DP en ileri derecede basın özgürlüğünü savunuyordu. 

İKTİDAR ZEHİRLENMESİ

İktidarda dört yılını dolduran DP, 1954 seçimlerine giderken basın yasasında değişiklikler yaptı. Özgürlüklerin genişlemesi yerine kısıtlanmasına gidildi. Yeni yasaya göre yayın yoluyla suç işleyenlere, ağır cezalar getirilmişti. “Devletin siyasi ve ekonomik itibarını sarsan yayınlar” adını taşıyan bu yasa ile eleştiri yapan basın emekçileri baskı altına alınıyordu. Devletin itibarının sarsıldığına kim karar verecekti. Ayrıca iktidara yandaşlık eden gazetelere de olanaklar sağlanıyor, besleme basın yaratılıyordu. Eleştirel basının ekonomik imkânları daraltılmış ve kısıtlanmıştı.

2 Mayıs 1954’te yapılan seçimlerde DP yeniden zafer elde etmişti.

Seçim sonrasında, Başbakan Menderes’i ziyaret eden, DP’yi tutan  Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman, seçimlerden zaferle çıkan Menderes’in değiştiğini artık basına ihtiyacı kalmadığını belirtirken Menderes ise Yalman’a şöyle diyordu:

“Seçimler, benim gittiğim yolun doğru olduğunu ortaya çıkardı. Şimdiye kadar sizlere danışmaya önem veriyordum. Acaba ilaç diye aspirin mi yoksa optalidon mu kullanmalıyım diye fikrinizi soruyordum. Halkın bana gösterdiği büyük güven sonunda şunu anladım ki benim sizlere bir şey sormaya ihtiyacım kalmamıştır. Artık son kararı ben vereceğim.”

Bu sözler “iktidar zehirlenmesi” adı verilen kavrama en çarpıcı örnektir. DP artık eleştirel basın istemiyordu.

1954 yılı şubat ayında DP hükümeti gecikmeden “Neşir yoluyla veya radyo ile işlenecek bazı cürümler hakkında” yasa tasarısını Meclis’e getirdi. Buna göre şikâyete bağlı kimi suçlar için basın savcılarına doğrudan dava açma hakkı tanındı.

Kısa süre sonra, 1954 yılı sonbaharında Ankara Toplu Basın Mahkemesi, DP’yi eleştiren yazılarından dolayı Halkçı gazetesi başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın’a 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezası ve ayrıca para cezası verdi. Yazıişleri müdürleri Cemal Sağlam 65 ay 10 gün hapis, İbrahim Cüceoğlu 17 ay hapis ve ayrıca para cezasına mahkûm oldular. Gazetenin sahibi Nihat Erim de para cezasına çarptırıldı. Yargıtay aşamasında bu ceza, o günün parasıyla 100 bin liraya çıkarıldı. Falih Rıfkı Atay ile Bedii Faik’in sahibi oldukları İstanbul’da yayımlanan Dünya gazetesine de davalar açıldı.

Sonunda 80 yaşındaki Hüseyin Cahit Yalçın 1954 yılının son günlerinde Üsküdar cezaevine girdi. Hüseyin Cahit Yalçın 1908 II. Meşrutiyet döneminden bu yana gazetecilik yapıyordu ve bu mesleğin en önemli duayeniydi. Onun cezaevine düşmüş olması ülkedeki havayı etkiliyordu.

1954 seçimleri sırasında Başbakan Menderes  Ordu’da yaptığı konuşmada şöyle diyordu:

“Türkiye, Kanuni Sultan Süleyman devrinden bu yana bu kadar büyük bir dış itibara sahip olmamıştır.” Bu cümle, bugünlerin AKP propagandalarını ve Erdoğan’ın konuşmalarını akla getirmiyor mu?

KIRŞEHİR İLÇE YAPILIYOR

DP iktidarı kendisine o kadar güveniyordu ki 1954 seçimlerinde, DP’ye oy vermeyen Kırşehir, 1 Temmuz 1954 yılında kabul edilen bir yasayla ilçe yapıldı. Ayrıca Bölükbaşı’nın Millet Partisi kapatıldı.

İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker tarafından Ankara’da yayımlanan Akis dergisine sürekli davalar açılıyordu. Sonunda Metin Toker, Ankara Cezaevi’ne konuldu.

Basını kısıtlayan ve baskı altına alan DP, giderek aydınlar arasında saygınlık kaybediyordu. DP’nin 10 milletvekili “İspat Hakkı” adı verilen bir yasa teklifi verdi. Bu tasarıya göre gazetecilere yazdıkları yazıdan dolayı kendilerine ispat edebilme hakkı tanınıyordu. 

Tasarıyı, Fethi Çelikbaş, Doç. Dr. Turan Güneş ve Ekrem Ali Can gibi önemli kişiler imzalamışlardı.

GAZETELER KAPATILDI, GAZETECİLER CEZALANDIRILDI

Bu tasarıyı Menderes hiç beğenmedi. DP grubunda, “Meclis’te kabul edilen kanunların mükemmel olduğunu, muhalefetin hükümet icraatlarını karalamak için konuları abarttığını belirtiyordu.” DP Meclis grubu toplantısında verilen kanun tasarısı ile alay ediliyor, “İspat Hakkı-İsmail Hakkı” gibi sloganlar üretiliyordu. Bu yasayı savunan DP kurucusu dokuz milletvekili disiplin kuruluna gönderildi. DP giderek otoriterleşiyordu.

Bu arada 1955 yılında 6-7 Eylül olayları patlak verdi. Daha sonra yazılan kitaplarda, bu olayın derin devlet tarafından düzenlendiği belgelere dayalı olarak ortaya çıkarılmıştır. Ancak 6-7 Eylül olayları fırsatından yararlanılarak, Aziz Nesin başta olmak üzere 20’den fazla sol görüşlü aydın ve gazeteci tutuklandı.

1957 seçimleri çok sert ve tartışmalı geçti. Seçimde DP yüzde 48 oy almış, seçim kanunun adil olmayan çoğunluk sistemi nedeniyle 424 milletvekili çıkarmış, muhalefet partileri toplamda yüzde 51.4 oy aldıkları halde ancak 186 milletvekilliği elde etmişlerdi.

1958 yılında basın yasası yeniden değiştirildi. Ankara Basın Mahkemesi, CHP’nin organı Ulus gazetesine üç kez birer aylık kapatma cezası verdi. Gazetenin sorumlu müdürü Ülkü Arman bir yıl, karikatürist Halim Büyükbulut’a bir yıl iki ay hapis cezası verildi.

‘VATAN CEPHESİ’

1959 yılında DP iktidarı, “Vatan Cephesi” hareketine başladı. Uşak’ta 1 Mayıs 1959’da İnönü’nün başına taş atıldı, aynı hafta içinde Ege bölgesinde sert muhalefet yapan Demokrat İzmir gazetesine saldırıldı. Gazete binasının demir kapısı kırıldı, matbaa makineleri tahrip edildi, gazete deposunda bulunan kâğıtlar kullanılamayacak duruma getirildi.

Bu olaylardan sonra, 9 Mayıs 1959’da İstanbul’a dönen İsmet İnönü’nün arabası Topkapı girişinde durduruldu ve arabaya DP militanları tarafından saldırı yapıldı. İnönü, suikasttan zor kurtuldu.

‘TAHKİKAT KOMİSYONU’

1960 yılına girilince yaşam pahalılığı halkı rahatsız ediyordu. Basında DP’ye karşı eleştiri yükselmişti. 17 Nisan 1960’da “CHP ve basının faaliyetlerini incelemek” için Meclis’te DP çoğunluğu tarafından bir “Tahkikat Komisyonu” kuruldu. 27 Nisan 1960’da ise bu komisyona yetkiler veren kanun kabul edildi. Kurulan 15 kişilik komisyon DP milletvekillerinden oluşuyordu. Bu yasa antidemokratik hükümler taşıyordu. Şöyle ki:

  • Basın kanunu, ceza kanunu ve diğer kanunlarda savcılara, askeri ve sivil yargıçlara verilen tüm yetkiler bu yasaya göre komisyona veriliyordu.
  • Tahkikat Komisyonu’nun aldığı kararlara uymayan gazete ve dergilerin basım ve dağıtımı yasaklanıyordu, yasaklara uymayan gazeteler kapatılıyordu.
  • Komisyon her türlü bilgi ve belgeye el koyabiliyordu.
  • Komisyon Meclis konuşmalarının yayımlanmasını yasaklayabiliyordu.
  • Bunlara ilave olarak komisyon siyasi toplantı ve faaliyetleri yasaklayabiliyordu.
  • Komisyonun aldığı kararlara karşı gelenler ya da eleştirenler bir yıldan üç yıla kadar ağır hapis cezasıyla cezalandırılıyordu. 

‘SİZİ BEN DE KURTARAMAM’


İnönü, bu yasa Meclis’te görüşülürken yaptığı konuşmada “Bu komisyon, hükümetin ve TBMM’nin üstünde bir baskı rejimi olacaktır… Biz ihtilalden gelmiş bir nesiliz. Meşrutiyet ihtilalinden geldik. En son Cumhuriyet ihtilalinden Cumhuriyet rejimine geçmeye kadar çok gayret sarf ettik ve çok zahmet çektik... Demokratik rejim yolundan ayrılıp memleketi baskı rejimi durumuna götürmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz sizi ben de kurtaramam” dedi. Bunun üzerine, Milli Mücadele’nin Batı Cephesi Komutanı ve çok partili sistemi kuran İnönü’ye Meclis’ten 12 celse çıkarılma cezası verildi.

Ertesi gün 28 Nisan 1960’ta İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde başlayan protestolar Beyazıt Meydanı’na taştı ve Turhan Emeksiz şehit oldu.

Birçok üniversite öğrencisi yaralandı, karşı protestolar 29 Mayıs 1960’a kadar Ankara’da sürdü.

Sağ kesimde bir itiraz vardır: Meclis komisyon kuramaz mı? İnceleme komisyonu kurmak neden anayasaya aykırı olsun? Bu sorunlara, muhafazakâr sağ görüşün en önemli hukuk âlimi anayasa hukuku hocası Prof. Dr. Ali Fuat Başgil şöyle yanıt veriyor: “Meclis inceleme komisyonu kurabilir. Anayasaya uygundur. Ancak Tahkikat Komisyonu’na 27 Nisan 1960’ta verilen yetkiler anayasaya aykırıdır.”

İKTİDAR KÖRLÜĞÜ

Siyaset biliminde “İktidar Körlüğü” adı verilen bir kavram vardır. Bunun basit anlatımı siyasal iktidarların “zafer sarhoşluğu” içine girmeleridir. Siyasal iktidarlar, yönetim yetilerini kaybettikçe, özellikle ekonomik koşullar zorlaştıkça, enflasyon yükseldikçe, muhalefete karşı hırçınlaşırlar, eleştirel basını yok etmeye çalışırlar. Kuşkusuz bu yol demokrasiyle bağdaşmaz.

Ünlü siyaset bilimci Prof. Dr. Maurice Duverger, Siyasal Partiler adlı ünlü eserinde tek partili dönemi şöyle anlatıyor: “1923 sonrası Türk evrimidir. Türkiye engelsiz ve sıkıntısız şekilde tek parti sisteminden  geçmiştir. Basiretle uygulanan tek parti yönetimi, gerçek bir demokrasinin kuruluşunu mümkün kılacak çalışmalar yapmıştır…” 

Türkiye’de sağ partiler muhalefette iken basın özgürlüğünü savunurlar, iktidara gelince basına kısıtlama getirirler. Oysa özellikle sağ partiler, Türkiye’de gerçek demokrasinin, özgürlüklerin sürmesi için daha çok basın özgürlüğü, daha çok insan hakları demelidirler.

Alev Coşkun / Cumhuriyet

KAYNAKLAR

  • Hıfzı Topuz, Türk Basın Tarihi, Remzi Kitabevi, 2003.
  • Turan Akıncı, Demokrat Parti (1946-1960), Remzi Kitabevi, 2021.
  • Asya Kalkan, Demokrat Parti’nin Son Hamlesi: Tahkikat Komisyonu, Libra Yayınları, 2021.
  • Sabahat Erdemir (Der.), Muhalefette İnönü, 1950-1961.
  • Maurice Duverger, Siyasal Partiler, 2. Basım , Bilgi Yayınevi, 1974.
  • Altan Öymen, Öfkeli Yıllar, Doğan Kitap, İstanbul, 2009.
  • Ahmet Emin Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim (1888-1922), (1931-1971), Pera Turizm Yayınları, İstanbul, 1997.

İşgalin ve kurtuluşun alegorileri - FİDE LALE DURAK / SOL-Özel

 


Avni Lifij’in eserleri ile örneklendirdiğimiz bu dönem daha yakından bakmayı hak ediyor.

Memleketin işgalinin ve kurtuluşunun ele alındığı “Karagün” ve “Akgün” resimleri Mustafa Kemal’in Büyük Taaruz’un ardından iç kamuoyu oluşturmak için çıktığı bir gezide, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı betimlemesi için ressam Avni Lifij’i görevlendirmesi üzerine ortaya çıkmıştı. Lifij, Osmanlı’nın son döneminde Osman Hamdi Bey’in öncülüğü ile Sanayi-i Nefise’de (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) eğitim alan, ardından Paris’e gönderilen, birinci dünya savaşının başlaması ile yurda dönen ve “1914 Kuşağı” olarak adlandırılmış ressamlar arasındadır (1914 Kuşağı olarak geçen ressamlar: İbrahim Çallı, Ruhi Arel, Feyhaman Duran, Hikmet Onat, Hüseyin Avni Lifij, Nazmi Ziya Güran, Namık İsmail, Sami Yetik, Ali Sami Boyar ve Hasan Vecih Bereketoğlu). Bu ressam kuşağı ile ilk defa Türk resim tarihindeki fotoğrafik bakış açısı kırılacak, kültürel anlamda çok önemli nüveler ortaya çıkacaktır. 

Birinci dünya savaşının sonlarına yaklaşırken, 1917 yılında, Enver Paşa’nın emriyle Şişli’de eski bir konakta “Harbiye Nezareti Atölyesi” kurulur. Zamanla bu atölyenin adı “Şişli Atölyesi” olarak anılmaya başlar. 1914 kuşağı ressamların çoğu bu atölyeye katılır. Amaç, ülkenin mücadele ruhunu yükseltmek üzere savaş konulu resimlerin yapılmasıdır. Hatta, bir grup ressam bunun için Çanakkale cephesine gönderilir. Sanatçıların atölyede yapacağı çalışmalar için top arabalarının atölyeye getirilmesi, atölyenin toprak arazisine hendek kazılması gibi imkanlar sağlanır. Böylece aynı zamanda, Türk resim tarihinde, toplumsal ve sosyal konuların ele alındığı, çok figürlü kompozisyonların yapıldığı bir dönüm noktası yaşanır. 

Lifij’in 1916 yılında yaptığı “Alegori” resmi, simgesel anlatımı ile dönemi içerisinde ayrışır. Alegorik anlatımın usta bir örneğini oluşturan eser, savaşı askerler ve çatışma ile anlatmak yerine, savaşın insan ve doğa üzerindeki yok edici etkisini ele alır. Resmin mekânı savaşın her şeyi yok ettiği bir kuraklık ve ıssızlık içerir. Gün batımı renkleri yangın sonrasını anımsatır ve tüm figürlerin üzerine dramatik etkiyi artırarak yansır. Devrilmiş bir at arabası, ölmek üzere olan at ve insanlar, yaşlı adamın ayağa kalkmak için tutunuşu, sağ tarafta yokuş çıkmaya çalışan başka bir at arabası, yük taşıyan gençlerin simgeselliğinde buluşan çaba, arkalarında yanan bir ev ve hüzün veren sisli ufuk, hepsi Lifij’in kompozisyonunda anıtsal bir ifadeye kavuşur. Maalesef resmin iyi bir görseli internette bulunamıyor ve orijinal resmin iyi bir fotoğrafını da kötü kurgulanmış sergi ışıkları nedeniyle çekmek çok zor. Resmin etkileyiciliğini anlayabilmek için MSGSÜ İstanbul Resim Heykel Müzesinde canlı görülmesi bir zorunluluk.

                                             Hüseyin Avni Lifij, 1916, “Alegori”

“Karagün” ve “Akgün” resimleri ise Lifij’in savaş alanında bulunduğu 4 ay boyunca yaptığı etüdlerin ve izlenimlerin sonucu olarak oluşmuştur. Erkan-ı Harbiye’de konuk edilen Lifij, resim çalışmaları için belgeler toplar ve yaklaşık bir yıllık bir çalışma sonunda 1923 yılında resimleri tamamlar. “Karagün”, “Alegori”de olduğu gibi savaşın insanlar üzerindeki etkisini ele alır. Mekân savaş sonucu oluşan bir “yıkıntıdır”. Yırtıcı kuş, bebek ve kadın yine simgesel olarak kullanılmıştır. Halının ve beşiğin üzerindeki motifler ve sol önde bulunan dibek taşı, Anadolu göndermesi yapar. Bu öğeler, Kurtuluş Savaşı ile bağ kurulmasını sağlayan önemli detaylardır. “Akgün” resminde Kurtuluş Savaşının sonu müjdelenir. Ele geçirilmiş düşman sancağı, dirençli bir Türk askeri, galibiyeti göklerde simgeleyen Türk uçağı ile bu eser Lifij’in en didaktik resmi sayılabilir. Lifij’in güçlü deseni ve kendine özgü renkleriyle oluşturduğu şiirsellik resmi ayrıca güçlendirir. Her iki resim de Ankara Resim ve Heykel Müzesinde sergilenmekte. Ressamın iki resmi aynı anda yapmasına uygun olarak, izleyenlerin de bütün olarak algılaması için, resimleri aynı müzede yan yana görebilmek önemli. 

                                         Hüseyin Avni Lifij, 1922-1923, “Karagün”

                                              Hüseyin Avni Lifij, 1922-1923, “Akgün”

Osmanlı’nın son demlerinde filizlenen modernleşme, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ısrarcı bir ilerlemeye dönüşebilmişti. Paris’teki “salon” sergilerinden ilhamla ve Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin girişimleriyle 1916’da yılında ilki yapılan Galatasaray resim-heykel sergileri 1952 yılına kadar kesintisiz devam etmişti. Bir süre sonra, sanatçıların ressam kabul edilmeleri için mutlaka eserinin sergilenmesi gerektiği bir sanat platformuna dönüşmüştü. Ayrıca, Türkiye’nin ilk sürekli sergisidir. 

Milli Mücadele’nin yoğun yaşandığı dönemde Cemal Tollu gibi savaşa katılan ressamlar da vardı, bir süre savaşta resim yapma göreviyle bulunanlar da… Bir çok sanatçı tarafından doğrudan kültürel oluşumu etkileyen adımlar atıldı. Örneğin 1922 yılında Serbest Resim (Çemberlitaş) Atölyesi, Sanay-i Nefiseye alternatif ilk özel atölye olarak kuruldu. 1914 kuşağından birçok isim burada öğretmenlik yaptı. Okul, cinsiyet ve mezhep ayrımı yapmadan, akademiye giremeyen öğrencilere eğitim imkânı tanıdı. Kendilerine, toplumun sorunlarını ve halkı ilgilendiren konularda resim yapmak gibi hedefler koydular. 


Avni Lifij’in eserleri ile örneklendirdiğimiz bu dönem daha yakından bakmayı hak ediyor. Hem Türk Resminin modernleşme aşamalarını, hem de toplumsal koşulların sanat üzerindeki belirleyiciliğini anlamak açısından. Bu yüzden, günümüzde sanatın ne kadar ilerici ya da köhne olduğunu tespit etmenin dayanacağı sınırlar var. O sınırın en büyüğünü Kurtuluş Savaşı örneği de hatırlatıyor.

FİDE LALE DURAK / SOL-Özel



KISA KISA GÜNDEM (23 EKİM 2022)

 


1) O rektör üniversiteye eş, dost, akraba doldurmuş! (Başak Kaya-SÖZCÜ)

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin öğrencilere ücretsiz yemek vermesini engelleyen Rektör Saffet Köse’nin üniversiteye eş, dost ve akrabalarını doldurduğu ortaya çıktı.
(https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/o-rektor-universiteye-es-dost-akraba-doldurmus-7435577/)

2) 5 milyar lira bahçelere gömüldü (SÖZCÜ)
Erdoğan’ın “Gider yuvarlanırsınız” dediği millet bahçeleri para yutuyor.(https://www.sozcu.com.tr/2022/ekonomi/5-milyar-lira-bahcelere-gomuldu-7435718/)

3) Balık ağlarıyla ilgili çarpıcı araştırma tehlikeyi gözler önüne serdi (SÖZCÜ)

Araştırma, denizlere bir yılda düşürülen ya da terk edilen balık ağlarının dünyanın etrafını 18 kez sarabileceğini ortaya koydu.
(https://www.sozcu.com.tr/2022/dunya/balik-aglariyla-ilgili-carpici-arastirma-tehlikeyi-gozler-onune-serdi-7435511/)

4) 3 yıllık yatırıma 25 yıl garanti ödeyeceğiz (Erdoğan Süzer-Sözcü)

Şehir hastanelerini yapan müteahhitlerin harcadığı para 3 yıllık garanti parasına karşılık geliyor. Ancak müteahhitler hastanelerden 22 yıl fazladan kazanacak.
(https://www.sozcu.com.tr/2022/ekonomi/3-yillik-25-yil-garanti-odeyecegiz-7435664/)

5) Türkiye Komünist Gençliği'nden yemek kuyruğunda eylem: Bizden çaldıklarını alacağız (SOL)


Ankara'da Çankaya Belediyesi önünde yemek için metrelerce kuyruk oluşturan üniversite öğrencileri ile TKG üyeleri bir açıklama yaptı.(https://haber.sol.org.tr/haber/turkiye-komunist-gencliginden-yemek-kuyrugunda-eylem-bizden-caldiklarini-alacagiz-352538)

6) Çin'de iktidar partisi program değişikliklerini kabul etti (SOL)


Çin Komünist Partisi Pekin'in askeri potansiyelini artırma çabalarını vurgulayan program değişikliklerini kabul etti.
(https://haber.sol.org.tr/haber/cinde-iktidar-partisi-program-degisikliklerini-kabul-etti-352613)

7) Maden katliamı sonrası valilikten yasaklama kararı (SOL)

                                     Bartın Valisi Dr. Nurtaç ARSLAN

Bartın'da meydana gelen ve 41 işçinin ölümüne neden olan katliam sonrası valilik kente girişlerin 3 gün yasaklandığını duyurdu. Valilikten yapılan açıklamada şunlar kaydedildi: "Vali, kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hallerde 15 günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere girişi ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için sınırlayabilir; belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların seyirlerini düzenleyebilir veya kısıtlayabilir ve ruhsatlı da olsa her çeşit silah ve merminin taşınması ve naklini yasaklayabilir. Bu bağlamda, mevzuat doğrultusunda çeşitli eylem ve etkinliklere katılmak üzere ilimize geldiği değerlendirilen şahısların, bireysel veya toplu bir şekilde muhtelif araçlarla Amasra ilçesi mülki sınırları içerisine (jandarma bölgesi dahil) girişleri 22 Ekim saat 00.01'den 24 Ekim saat 23.59'a kadar 3 gün süreyle yasaklanmıştır."

8) Tarihçilerden AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal'a tepki: 'Hazımsızlıktan ibaret' (Gamze Kolcu-Cumhuriyet)


AKP’li Mahir Ünal, “Cumhuriyet bizim alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçenin düşünce üretebilmesi mümkün değildir” dedi. Tarihçiler bu açıklamaları, “Atatürk’ün yaptıklarına karşı hazımsızlık” olarak yorumladı.
(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/tarihcilerden-akp-grup-baskanvekili-mahir-unala-tepki-hazimsizliktan-ibaret-1995179)

9) Evinin yıkılmasına izin vermedi, gözaltına alındı (Asena TUNCA-BİRGÜN)


İstanbul’un Güngören ilçesine bağlı Tozkoparan’da AKP’li belediyenin kentsel dönüşüm zorbalığı sürüyor. Önceki gün evinin yıkılmasına tepki gösteren ve polise görevini yaptırmamak gerekçesiyle gözaltına alınan Ömer Kiriş, “Davalar devam ederken evleri yıkamazlar” dedi.(https://www.birgun.net/haber/evinin-yikilmasina-izin-vermedi-gozaltina-alindi-407293)

10) 30 yıllık ağaçları bir saat içinde yok ettiler (Berkay SAĞOL-BİRGÜN)



Amasya’nın Taşova ilçesine bağlı Çambükü köyüne yapılması planlanan OSB için yargı süreci devam ederken köylülerin tarlalarına iş makineleriyle girildi. Asırlık ağaçlar kökünden sökülürken bölge halkı geriye kalan tarlaların başında nöbet tutmaya başladı.(https://www.birgun.net/haber/30-yillik-agaclari-bir-saat-icinde-yok-ettiler-407212)

(derleyen: mstfkrc)