24 Haziran 2023 Cumartesi

Dolar tanrısının izinde - Orhan Gökdemir / soL

 

Gerçekten de bir avuç zengini yesek herkese yetecek ekmek. Ekmeksizler bunun yolunu bulacak bir gün. Unutmayın, aslolan tanrının inayeti değil sınıfın ferasetidir!

“In God We Trust”, 1 ABD Dolarının alamet-i farikasıdır bu, “Tanrıya güveniriz” demektir. Amerikan düzeni tanrıya güvenir, ibare bu güvenin işaretidir. Bu inanç beyanı önce madeni paraların üzerine, 1864’de, yazıldı. 1 Dolarlık banknotların üzerine yazılması ise yeni, 1955’te. İkinci Dünya Savaşından güçlenerek çıkan Sosyalist dünyaya savaş açtıklarında geldi akıllarına. Tanrıları, o savaşın etkili silahlarından biri olacaktı. 1 Dolarlık banknotlarda başka işaretler ve ibareler de var. En dikkat çekeni içine bir göz yerleştirilmiş piramit.  Piramidin altında Latince “Novus Ordo Seclerum”, yeni dünya düzeni, ibaresi seçiliyor. Bütün bu tuhaf işaretler yan yana gelince 1 Dolar öteki dünyaya doğru hareketleniyor. Illuminati, Aydınlanmışlar, Masonlar, Yahudilik ve tabii “tek bir dünya devleti” arasında gidip geliyor yorumlar. Kapitalist emperyalizme atfedilen “parasal enternasyonalizm”in diğer görüntüleri bunlar. Sermayenin enternasyonalizmi ne kadar olursa artık!

Gerçekten de Masonlukla ilişkilidir işaretler. Fransız ve Amerikan devrimlerine Mason eli değmiştir çünkü. Devrimlerin rüzgârı dinip, Masonluk bir burjuva ideolojisi olarak devrimci doğrultusunu yitirince ortada sadece içi boşaltılmış sembolleri kalmıştır. “Novus Ordo Seclerum” özgürlüğün hüküm sündüğü yeni bir çağı müjdelese de bildiğiniz tekelci kapitalizmdir artık. Karanlığı sever, çürümenin ortasında boy verir bu düzen. Parası da tanrısı da ışığı sönmüş aydınlanmanın kalıntılarıdır. 

Işığı sönüktür ama tanrısı kuvvetlidir. Hüküm sürdüğü dünyanın mutlaka bir tanrıya ihtiyacı vardır çünkü. O nedenle Amerikan Dolarının üzerine sıkıca tutturulmuştur. Doların iktidarı tanrısız olamaz. 

Tescillidir bu. ABD Anayasa Mahkemesi bir Ateistin Amerikan Dolarındaki “Tanrıya Güveniriz” yazısının din ve vicdan hürriyetini ihlal ettiği gerekçesiyle kaldırılması için açtığı davayı reddetti. Minnesota eyaletinde 29 ateistin aynı gerekçeyle yaptığı başvuru dikkate bile almadı. Tanrıya inanmak Dolara inanmanın ilk şartıdır!

***

Masonluğu 1 Dolara harcamayalım diye açalım biraz. Mason kelimesi Fransızca, “duvar ustası” anlamına geliyor. For-Mason’un köklerinde ise İngilizce “Free Mason” var. Ortaçağ İngiltere’sinde katedral inşaatçısı meslek birliklerinin işareti aslında. Yani kökeninde gerçekten de duvarcılık var. Ancak katedral inşaatı işi zamanla azaldı, ameli masonların oluşturduğu localar, üye sayılarını koruyabilmek için başka meslek gruplarından kişileri kabul etmeye başladı. Kabul edilmiş, spekülatif-“free”, masonluk da böyle doğdu. Bu gelişmenin ardından Masonlar “ameli” ve “kabul edilmiş” olmak üzere ikiye ayrıldı. Zaman ilerledikçe kabul edilmiş masonların sayısı ameli masonların sayısını geçti; masonlukla duvarcı ustalığının kopmasının tarihidir.  

Haliyle “kabul edilmişler”, kendilerine tarihi bir kök uydurmak zorunda kaldı. Eski tarikatların ve şövalye topluluklarının ayinlerini benimseyerek yola koyuldular, Kudüs’teki Süleyman Tapınağının inşasını masonluk mesleğinin doğuşu için bir milat ilan ettiler. Bu tapınağın mimarı olduğu var sayılan Hiram Usta masonluğun “kabul edilmiş” piriydi artık. Hepsi spekülatiftir!

1717’de, Londra’da, dört büyük mason locasının birleşmesiyle Londra Büyük Locası kuruldu. İngiliz kraliyet ailesinin ve Anglikan Kilisesinin desteğini alarak hızla gelişti, İngiliz sömürgeciliğine paralel olarak dünyaya yayıldı. Fransa’ya nüfuz etmeye başladığında burada çoktan beri devrimci rüzgarlar esiyordu. Haliyle Masonluğun üzerine Aydınlanmanın ışığı düştü. Fransız Masonları 1789 Büyük Fransız Devriminde yerlerini aldılar. Devrim başarılı olunca Masonluğun “hürriyet-eşitlik-kardeşlik” ilkeleri ilk defa siyasi bir anlam kazanmış oldu. 

Bu gelişme Anglo-Sakson masonluğu ile Fransız Masonluğunun ayrılmasıyla sonuçlandı. Fransız Büyük Doğu Locası, 1877’de, üyelik için tanrıya imanın gerekli olmadığını kabul ederken, İngiliz Masonluğu kurumsal dinlerle iyi geçinmenin bir yolunu buldu. Tanrıya inanmak, onlar için, Masonluğun gerekli şartlarındandı. 

Gelelim Osmanlıya. Sultan Abdülaziz’den sonra Mithat, Ziya ve Namık Kemal tarafından tahta geçirilen V. Murad bir Masondu. Ancak kıçı oturtulduğu tahta pek uygun değildi, haliyle birkaç ay sonra oturtulduğu gibi kaldırıldı, yerine Abdülhamit oturtuldu. Bu tasarruf yeni saray darbelerinin fitilini ateşlemişti. Üstat mason Cleanti Scalieri darbeye bu nedenle kalkışmıştı. Ali Suavi ve Çırağan Vakası gibi olayların arkasında da benzer bir saik vardı.  Abdülhamid’in masonlardan nefretinin arkasında işte bu Masonik saray darbelerinden duyduğu korku vardı. 

Masonlar ilkelerini “özgürlük-eşitlik-kardeşlik” olarak belirlemişti. Bunlar, onlar için, bir bütünün parçalarıydı. Masonluğun simgelerinden biri olan “eş kenar üçgen” bu ilkelerden her birini temsil ediyordu. 1 Doların arkasındaki piramidin ve gözün anlamı budur. Masonluk Aydınlanmışlığın burjuva halidir, Büyük Fransız Devriminde etkileri var, “eşitlik-özgürlük-kardeşlik” ilkeleri oradan geliyor. ABD’yi kuranların çoğu masondu. 1908 Devrimine yön veren “Hürriyet-Müsavat-Uhuvvet” ilkeleri de Masonluktan esinlenmiştir. Demek ki 1 Dolar 1 Dolardan ibaret değildir!

***

Doların asıl sırrı Mason etkisine açık olmasında değil, aradan geçen sürede bir dünya parası ve hayat ölçüsü haline gelmesinde. Günde 1 Dolar gelir, mutlak bir yoksulluğa ve tabii açlığa işaret ediyor, 2 Dolar karnı tok yoksulluk demek. Çarp 30 ile, demek ki yoksul sayılmak için bile ayda 600 Dolar geliriniz olacak. 

İlan ettikleri yeni asgari ücret 500 doların altında kaldı, malum. Bu bir ailenin günde bir buçuk dolara talim etmesi demek. Dile kolay, yiyecek, içecek, barınacak, giyinecek, elektrik-su parası ödeyecek. Tabii artık paralı hale getirilen eğitim falan işlerini hesaba katmıyoruz. Bu arada emeklilerin yüzde 80’i bu rakamın altında kalan paralara talim ediyor. Emekli aylığı ortalama 300 dolar, demek ki günde 1 Dolar ile geçinmek demek bu. 

Peki nerede toplanıyor bunca Dolar? Elimizde verileri var; iklim değişikliği, enflasyon, Rusya-Ukrayna savaşı ve Kovid-19 salgını gibi eş zamanlı krizlerle sarsılan yeryüzünde yoksullaşanların yanında ölçüsüzce zenginleşenler de var. Son iki yılda dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesimi, geriye kalan yüzde 99’luk kesimin toplamından neredeyse iki kat fazla servet edindi. Milyarderlerin toplam serveti 2020’den bu yana günde 2 milyar 700 milyon Dolar arttı. Buna karşılık en az 1 milyar 700 milyon işçi gelirlerinin önemli bir kısmını kaybetti. Bu daha az Dolar demek. Bu rakamlar, dünyada yaklaşık her on kişiden birinin açlık çektiği anlamına geliyor. 2020 yılında dünya genelinde 70 milyondan fazla insan daha derin bir yoksulluğa doğru itildi. Dünya Bakasının verilerine göre toplam 710 milyon insan derin yoksullukla mücadele ediyor. Sadece 1 Dolar değil sözünü ettiğimiz. Bu grup içinde günde 2 Doların altında bir gelirle geçinmek zorunda olan insanlar da bulunuyor. Şirketler, Rusya-Ukrayna savaşını büyük fiyat artışları için bahane olarak kullandı. Gıda ve enerji sektörleri yoksullardan çalmanın en kolay yolu.

Günlük 1 Amerikan Doları… Bu ayda 300 dolar, yılda 3600 Amerikan Doları demek. 1 Dolar, eşitliğin özgürlüğün değil yoksulluğun işareti artık. Açlık ve susuzluk dünyadaki tüm savaşlardan daha fazla can alıyor haliyle. Dünyada her yıl 11 milyon kişi açlık veya yetersiz beslenme sebebiyle ölüyor. 

***

Peki insanca yaşamanın standardı ne? Duruma ve ait olduğun sınıfa göre değişiyor bu. Demek ki alt sınıftansanız günde 2 Dolar, ayda 600 Dolar, yılda 7200 Dolar yetiyor. Peki ya üst sınıfa dahilseniz? Elimizde en az bir veri var. Sabancı ailesinin seçkin mensuplarından Dilek Sabancı’ya, “bir insanın rahat yaşaması için ne kadar para gerekli?” diye sordular. “Milyar Dolarlar değil yani, milyon Dolarlar da yetebilir” diye yanıtladı. “Peki neden milyar Dolar kazanmak için bu hırs” diye soramadıkları için “kaç milyon Dolar”, diye eklediler. Şöyle devam etti; “Milyon Dolarlar da yetebilir veya bazı insanlara 1-2 milyon Dolar da yetebilir. Onun dışında istediği zaman seyahat edebilecek. 50 milyon ile 100 milyon Dolarınız olsa rahat rahat yaşarsınız ama bence de 50-100 milyon Dolara değil de daha düşük rakamlarla daha çok mutlu olabilmek daha büyük başarı. İyi bir işiniz olsun, eviniz olsun, arabanız olsun, hastalandığınızda hastaneye gidecek paranız olsun, denize merakınız varsa tekneniz olsun, başka insan ne ister ki?” Müthiş gerçekten. Üst sınıf mensubu için “bazı insanlardan” sayılabilmeniz için bile 1-2 milyon Dolarınız olması gerek.  Bu öyle bir para ki 555 ailenin günde 1 Dolardan bir yıllık gelirine denk.

Milyarder için 1 Dolar nedir? Servetinin 1 milyarda biri. Yoksul için 1 Dolar nedir? Bir günü diğer güne bağlamak için mecbur kalınan çaresizlik. Günde 1 Dolara kitlendi kaldı insanlık. O çok övdükleri piyasanın, o bayıldıkları kapitalizmin insanlık ailesine vadettiği bu. Burjuva sınıfının eşitlik-özgürlük-kardeşlik idealinin özetidir açlık. E haliyle çalan da aç kalan da tanrıya inanmak zorunda. Yoksa isyan çıkar, devrim çalar kapıyı.

Üzerinde “In God We Trust” yazıyor ama Dolar sadece zenginleri seviyor. Evet yoksullar da tanrıya inanır ama tanrı yoksullara inanmaz. Kimin seçilmiş kul olduğuna Dolar aracılığıyla karar veriyor çünkü. Demek ki zenginleri yemeden önce tanrılarını da yeryüzünden silip atmamız gerek. 

“Ekmek bulamıyorsanız zenginleri yiyin” diyor bu duvar sözü. Gerçekten de bir avuç zengini yesek herkese yetecek ekmek. Ekmeksizler bunun yolunu bulacak bir gün. Unutmayın, aslolan tanrının inayeti değil sınıfın ferasetidir!

Orhan Gökdemir / soL


Pasifik İnşaat'ın Beşiktaş'taki projesi sonunda mühürlendi + Fatih Erdoğan'ın projesi için sağlam yolu kapatıp 'çok tehlikeli' yol açıyorlar (soL-Özel)

 Pasifik İnşaat'ın Beşiktaş'taki projesi sonunda mühürlendi (Burcu Günüşen)

AKP Ankara milletvekili Asuman Erdoğan’ın eşi Fatih Erdoğan’a ait olan Pasifik Gayrimenkul’un İstanbul'un Beşiktaş ilçesindeki lüks konut projesi "Next Level"ın inşaatı, mahkemeden çıkan yürütmeyi durdurma kararından yaklaşık bir ay sonra Salı gecesi mühürlendi.

Askeri lojmanların bulunduğu arazi Jandarma Genel Komutanlığı'nca TOKİ'ye devredilmiş, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 2021 yılında “Rezerv Yapı Alanı” ilan edilen arazi, Emlak Konut GYO'nun hazırladığı imar planlarıyla AVM, otel ve rezidans inşaatına açılmıştı.

Emlak Konut GYO'nun Mart 2021'de açtığı ihaleyi alan Pasifik GYO arazideki askeri lojmanları yıkarak inşaat çalışmalarına başlamıştı.

Projeden mağdur olan bitişikteki Akademiler Sitesi yönetimi, site sakinlerinin Büyükdere Caddesi'ne tek bağlantısı olan Cahit Aybar Sokağı'nı kapatıp yeni bir tehlikeli yol açan projeyi kapsayan imar planlarının iptali için yürütmeyi durdurma istemli dava açmıştı.

30 günlük sürenin sonuna doğru mühürlendi

İdare Mahkemesi 25 Mayıs'ta verdiği kararla Cahit Aybar Sokağı'nın projeye dahil edilip kapatılmasının imar mevzuatına ve hukuka aykırı olduğuna ve arazide zemin artı 15 kat konut yapımının Boğaziçi Kanunu'na aykırı olduğuna karar vererek yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkeme arazideki "ticaret-konut-turizm" fonksiyonlarına verilen zemin artı 15 kat yapılaşma izni için ise yürütmeyi durdurma talebini reddetti.

Akademiler Sitesi yönetimi mahkemenin yürütmeyi durdurma kararlarına karşın inşaatın mühürlenmemesi üzerine 13 Haziran tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Beşiktaş Belediyesi ve İstanbul Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'ne ihtarname gönderdi.

Site sakinleri bayram sonrası inşaatın yeniden başlamasından endişeli

Mahkemenin verdiği 30 günlük sürenin sonuna doğru, 20 Haziran Salı gecesi inşaat mühürlendi. soL'un edindiği bilgiye göre proje alanının önüne çekilen beton bloklarla içeri kamyon vb. iş araçlarının girişi engellenirken, şirket karara itiraz etti ve dosya dün alelacele Bölge İdare Mahkemesi'ne gönderildi.

Site sakinleri dava sürerken projenin inşaatında yol alan Pasifik İnşaat'ın itirazının kabul edilip bayramdan sonra inşaatın yeniden başlaması ihtimalinden endişeli.

                                                                 /././

Fatih Erdoğan'ın projesi için sağlam yolu kapatıp 'çok tehlikeli' yol açıyorlar (Burcu Günüşen)

Pasifik İnşaat, İstanbul’daki projesi için ana yola açılan sokağı kapatırken yerine ‘çok tehlikeli’ olduğu, can güvenliğini tehdit edeceği uyarısı yapılan yeni bir yol açıyor.

AKP’li milletvekili Asuman Erdoğan’ın eşi Fatih Erdoğan’ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Pasifik İnşaat’ın İstanbul’daki "Next Level" projesi için bir sokak kapatılırken alternatif olarak çok tehlikeli bir yol yapılıyor.

Büyükdere Caddesi’nin Barbaros Bulvarı ile kesiştiği Zincirlikuyu Kavşağı’nda viyadük bitiminin normal yolla birleştiği yerden bağlantı sağlayan Cahit Aybar Sokağı, Pasifik İnşaat’ın projesine dahil edilerek inşaat alanı haline getiriliyor.

Bu sokağın yerine ise mevcut viyadüğe bağlanacak daha dar bir yol açılıyor. Konuyla ilgili açılan dava dosyasına giren bilirkişi raporu ve teknik mütalaa bu yolun çok ciddi teknik ve trafik güvenliği sorunlarına yol açacağına, “maddi ve manevi telafisi mümkün olmayacak durumlar” ortaya çıkaracağına dikkat çekiyor. Ama henüz yürütmeyi durdurma kararı olmadığı için bu tehlikeli yolun inşaatıysa hızla devam ediyor.

                                                   Kapatılan Cahit Aybar Sokağı...

"Next Level İstanbul Projesi"nin bir hilal gibi çevrelediği ve ana yola bağlantıları kesilen Akademiler Sitesi sakinleri projeyi kapsayan plan değişikliğinin iptali için yürütmeyi durdurma talepli dava açmıştı. Son olarak mahkeme İBB ve Beşiktaş Belediyesi’nden projeyi kapsayan ozalit planlarının istenmesine karar vererek yürütmeyi durdurma kararını ertelemişti.

Hukuki mücadeleyi sürdüren bölge sakinleri mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı çıkmadığı için şirketin zaman kazandığını söylüyor ve yeni açılan yolun yapımını endişeyle izliyor.

Ankara’da stajyer mühendislerin yaşamını yitirdiği projenin sahibi 

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la akraba oldukları ileri sürülen, Rize Güneysulu Fatih Erdoğan kamudan aldığı ihalelerle son dönemde büyüyen sermayedarların başında geliyor. Son olarak Merkez Ankara projesinde, alınmayan iş güvenliği önlemleri nedeniyle 2 stajyer mühendislik öğrencisi yaşamını yitirmişti.

                                          Pasifik İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Erdoğan

Erdoğan’ın inşaat şirketi Pasifik, Sedat Peker’in de iddialarıyla gündeme gelen Ankara Çayyolu’ndaki Next Level projesinin bir benzerini şimdilerde İstanbul’da yapmaya hazırlanıyor: Next Level İstanbul Levent Projesi…

Proje için, Beşiktaş Barbaros Bulvarı üzerinde 6 adet askeri lojman binasının olduğu parsel önce Jandarma Genel Komutanlığı tarafından TOKİ’ye devredildi, ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca ‘Rezerv Yapı Alanı’ ilan edildi. Lojmanların yer aldığı 15 bin metrekarelik arazi için Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) tarafından yeni imar planları hazırlandı. Planlar bakanlık tarafından 1 Şubat 2021’de onaylandı ve iki gün sonra askıya çıkarıldı.

Lojmanlar yıkıldı, şirkete zaman tanındı

Lojmanların bitişiğindeki Akademiler Sitesi Yönetimi yeni plana, kendi sitelerini olumsuz etkileyeceğini ve hukuka aykırı olduğunu belirterek itiraz etti ancak itiraz kabul edilmedi. 

Bu sırada arazi için Emlak Konut GYO’nun gelir paylaşımı modeliyle geçen yıl gerçekleştirdiği ihaleyi Pasifik İnşaat 2 milyar 650 milyon TL teklifle aldı. 

Araziye Pasifik-Levent Adi Ortaklığı ile Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. arasında imzalanan arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı işi sözleşmesi kapsamında Next Level İstanbul Projesi inşa edilecek. Yeni imar planına göre turizm+ticaret ve konut fonksiyonu yer alan arazide zemin +15 kat sınır belirlendi. Araziye otel, konut ve rezidans yapılabilecek.

Akademiler Sitesi Yönetim Kurulu Başkanı Sema Turan plan değişikliğinin iptali için süresi içinde TOKİ, Emlak Konut, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Pasifik’e yürütmeyi durdurma talepli dava açtıklarını, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararını bilirkişi raporu sonrasına bıraktığını, 18 Temmuz’da bilirkişi raporunun çıktığını, bu arada Jandarma Lojmanları’nın 14 Haziran’da boşaltılarak yıkıma başlandığını anlatıyor.

28 Ağustos’tan beri 3 kez yürütmeyi durdurma talebini yinelediklerini belirten Turan, mahkemenin Eylül sonunda İBB ve Beşiktaş Belediyesi’nden ozalit plan isteme gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararını ertelediğini böylelikle Pasifik'e alan ve zaman tanınmış olduğunu dile getiriyor.

Kapatılan yol daha önce kamuya terk edilen bir alanı kapsıyor

Turan, Pasifik’in yapılaşma alanına dahil etmek istediği Cahit Aybar Sokağı’nın bir kısmının daha önce kendi siteleri tarafından kamuya terk edildiğini de vurguluyor. Bilirkişi raporunda da kamuya terk edilen arazilerin özel mülkiyete geçmesi durumunda önceki sahibine verilmesi yönündeki mevzuat hatırlatılıyor.

Öte yandan Turan, site sakinlerini daha da büyük bir tehlikenin beklediğine işaret ederek Pasifik İnşaat’ın yeni projesi için blokların 2 metre kadar yakınına çakılacak fore kazıkların kendi binalarının temeline de zarar verebileceğini ifade ediyor.

Halihazırda yapılan projenin birinci etap olarak adlandırıldığı, çevre parsellere genişlemesinin amaçlandığı da iddialar arasında. 

Turan “Pasifik şu andaki giriş yolumuz olan Cahit Aybar Sokak ve içinde yer alan site arazisinden terk 422 m2yi özel mülkiyetlerine katabilmek için güvensiz ve imkansız bir yolu açmaya çalışıyor. Bu yolu açarsa, sakinlerin güvenliğini tehlikeye atacak. Hasar verme ihtimalini bilerek bloklarımızın 2 metre yakınına 20 m derinlikte fore kazık çakmak iyi niyet göstergesi olamaz” diyor.

                       Sema Turan inşaatın kendi bloklarının ne kadar yakınına geldiğini gösteriyor.

‘Bölgede yaşayan 750-800 kişinin hayatını tehlikeye atacak’

Mahkemeye sunulan bilirkişi raporunda da hem yeni açılacak bu yolun tehlikelerine işaret ediliyor hem de proje için yapılan imar planı değişikliklerinin hukuka uygun olmadığı görüşü dile getiriliyor. Raporda sözkonusu arazinin Boğaziçi Geri Görünüm Etkilenme Bölgesi’nde olduğu, planların üst ölçekli plan kararlarıyla uyumlu olmadığı, Boğaziçi Kanunu’nda belirlenen maksimum yapı yüksekliklerine dair hükümlere uyulmadığı vurgulanıyor. Raporda Cahit Aybar Sokağı’nın projeye dahil edilip yerine açılacak yeni yolun çok ciddi bir trafik güvenliği sorunu yaratacağı vurgulanarak “önerilen yol viyadüğün 90 derecelik dönüş noktasına çok yakın bir noktadadır. Böyle bir noktaya giriş verilmesi planlama teknikleri açısından hatalıdır” deniliyor.

İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden bir doçent doktorun teknik mütalaa raporunda ise “Mevcut viyadüklerin statik yapıları özeldir. Bunlara sonradan saplantı yapılamaz” deniliyor. Önerilen yolun viyadüğün 90 derecelik dönüş noktasına çok yakın olduğuna bu rapor da dikkat çekiyor ve tehlikeyi şöyle açıklıyor: “Bu, bağlantı yapıldığı takdirde bu noktada devamlı trafik kazalarının yaşanacağı anlamına gelmektedir. Böylece teklif edilen bu çözüm bu bölgede kendileri dışında yaşayacak 750-800 kişinin hayatını tehlikeye atan bir çözümdür.”

Soldaki iki binanın yanında viyadüğe bağlanmak istenen yeni dar yol, sağdaysa kapatılmak istenen Cahit Aybar Sokağı görülüyor.

Raporlarda tehlikeye işaret edilse, imar plan değişikliklerinin iptal edilmesi gerektiği görüşü dile getirilse de yürütmeyi durdurma kararı çıkmazken, Pasifik’in İstanbul’un göbeğine yeni bir tehlikeli yolu “armağan etmek” için hummalı çalışması sürüyor.

Akademiler Sitesi Yönetim Kurulu Başkanı Sema Turan Pasifik’in, olası yürütmeyi durdurma kararı öncesi mümkün olduğu kadar yol alarak projede geriye dönülmez noktaya ulaşmaya çalıştığını belirtiyor.(09/11/2022)







23 Haziran 2023 Cuma

Tehlike gerçekleşti - Zülal Kalkandelen / Cumhuriyet

 


Dün değerli yazarımız Ergin Yıldızoğlu yazısına “Tehlikenin farkında mısınız?”  başlığını atınca bu soruya Türkiye için ayrı bir anlam kazandıran kampanya geldi aklıma.

2 Nisan 2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinin manşetinde, siyah zemin üzerinde yeşil renkli harflerle soldan sağa tersten yazılmış bir şekilde okuyucuya sorulan soruydu bu.

3 Nisan 2006’daki manşette ise aynı soru yine siyah zemin üzerinde beyaz renkli harflerle, bu defa sağdan sola okunacak şekilde yazılmış, sorunun başına kırmızı renkli T, sonuna da C harfleri konulmuştu. 

O günkü başyazıda yer alan şu satırların altını çiziyorum: 

“Küreselleşmenin Türkiye’ye yansıması ‘Yeşil Devrim’ adı verilebilecek 2002 seçimleriyle gerçekleşti. Seçimden çok darbeye benzeyen bir operasyonla. Kurulalı bir yılı geçmiş geçmemiş, AKP tüm seçmenlerin 4’te 1, sandığa giden seçmenlerin 3’te 1 oyuyla Meclis’in 3’te 2 çoğunluğunu ele geçirdi. Ancak olayın daha ‘vahim’ yanı oranlardan ve sayılardan çok içerikteydi. 

AKP’nin siyasal niteliği şeriatta geçerli ‘takiyeci’likle vurgulanıyor, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni ‘ılımlı İslam devleti’ne dönüştürmek misyonunu ABD’nin desteğiyle üstlendiği ileri sürülüyordu. 

Aradan geçen dört yıl süresinde, AKP’nin bu misyonunu üstlendiği savı zayıflamamış, güçlenmiştir. ‘Yeşil Devrim’ amacına doğru adım adım yürümeye çalışmaktadır.”

Yazının devamında dış destek alan dincilik ve etnikçilik tehlikesine dikkat çekilerek var olan partilerin, iktidara alternatif yaratamadığı vurgulanıyor ve ülkenin yurtseverlerine ülkenin yazgısına sahip çıkılması için çağrı yapılıyordu. 

GAZETEMIZ UYARDI VE HAKLI ÇIKTI

Gazetemizin bu kampanyası, o dönemde TV reklamları ile de desteklendi ve büyük yankı uyandırdı. Başta sözde “liberaller”, dönek solcular ve Cumhuriyet düşmanları olmak üzere birçok kişi “laikçi komplosu” diyerek dalga geçti. Özellikle Doğan Grubu’nun AKP’yi destekleyen yazarları, Cumhuriyet’i sert bir dille eleştirdi.

Sonunda ne oldu? İlhan Selçuk yaşasa yine haklı çıktığını görecekti. 

Cumhuriyet gazetesi, daha AKP iktidarı henüz dört yıllıkken okuyucularını yaklaşan dinci faşizm konusunda uyarmış, topluma karşı sorumluluğunu yerine getirmişti. Bu nedenle FETÖ’nün kumpaslarına dahil edilerek, yazarları hapse atılarak ağır bedeller ödetildi.

Bu kampanyadan 17 yıl sonra Türkiye, “Tehlikenin farkında mısınız?” noktasından, tehlikenin gerçekleştiği noktaya vardı. Sokaklarda bazı insanların “Peygamberimiz Erdoğan” dediği, anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesini isteyenlerin milletvekili olduğu, laikliğin yazılı metinlerde kaldığı, Medeni Kanun’un açıkça hedef haline getirildiği, seçimden önce cumhurbaşkanının camide fetih çağrısı yaptığı, eğitimdeki dincileşmenin son hızla sürdüğü bir ülkede karşıdevrim tarikatının ataklarını yaşıyoruz.

Çözüm 16’lı masa değil; laiklik, kamuculuk ve tam bağımsızlık!

Ve bütün bunlara yol açan bir gerçek var. Dış destekli dincilik ve etnikçilik Türkiye’de yükselmeye devam ederken siyasetçiler iktidara alternatif yaratmakta yine başarısız...

Bu durumda laiklik, kamuculuk ve tam bağımsızlık ilkelerini sahiplenen, emekten yana olan yurtseverlerin ülkenin yazgısını “Yeşil Devrim”e teslim etmemek için birlik olması tek akıllıca yoldur. 

“Türkiye’nin aydınlığa çıkması için değil 6’lı masa, 16’lı masa kuracağım” diyen Kılıçdaroğlu’nun anlamamakta ısrar ettiği hatası ise şudur: Masaya siyasal İslamcıları, neoliberalleri oturtursanız, ağzınıza ne laikliği ne kamuculuğu ne de tam bağımsızlığı alabilirsiniz. Onlar yanınızdayken alsanız da bu “takiye” olur ve kimseyi inandıramazsınız.

Bu üç ilkeyi ödünsüz savunmadan bu ülkeyi aydınlığa çıkaramazsınız!

Zülal Kalkandelen / Cumhuriyet

22 Haziran 2023 Perşembe

KISA KISA GÜNDEM (22 HAZİRAN 2023)


Resmi Gazete'de yayımlandı: Erdoğan, 17 bakanlığa 68 bakan yardımcısı atadı (Birgün)

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayınlanan karara göre, 17 bakanlığa 68 bakan yardımcısı atandı. Eski AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, İçişleri Bakan Yardımcısı ve eski TÜGVA Başkanı Enes Eminoğlu Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı olurken; Adalet Bakan Yardımcısı Akın Gürlek, yeniden aynı göreve getirildi. Fatma Betül Sayan Kaya’nın kardeşi Ömer Fatih Sayan Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı olarak yeniden atandı.(https://www.birgun.net/haber/resmi-gazete-de-yayimlandi-erdogan-17-bakanliga-68-bakan-yardimcisi-atadi-447358)


Bayram alışverişinin maliyeti 7,6 bin TL (Mustafa Bildircin-Birgün)

CHP Milletvekili ve Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Cevdet Akay’ın, “Bayram alışverişi” çalışması, asgari ücretle geçimini sağlamak zorunda kalan milyonlarca yurttaşın durumunu ortaya koydu. Asgari ücretli çalışanların maaşlarının büyük bölümünün bayram alışverişine gideceğine dikkati çeken Akay, “Asgari ücretli bayramı sevinçle değil, hüzünle karşılayacak” dedi. Akay’ın çalışmasına göre, beş kişilik bir ailenin bayrama yönelik mutfak alışverişi bin 325 TL tutuyor. Yalnızca 572 gramlık bayram çikolatası için 290 TL ödemek zorunda kalacak ailelerin sepetindeki olmazsa olmaz ürünler, en uygun fiyatlı markette şu fiyattan satılıyor:

•Bayram Şekeri (1 kg): 150 TL
•Kolonya (1 litre): 90 TL
•Fıstıklı Baklava (1 kg): 390 TL
•Su Böreği (1 kg): 215 TL
•Elma (1 kg): 25 TL
•Erik (1 kg): 50 TL
•Armut (1 kg): 30 TL
•Kayısı (1 kg): 25 TL
•Muz (1 kg): 60 TL

KIYAFETE 6 BİN 303 TL

Yine kamuoyunda, “Ucuz” olarak bilinen bir giyim firmasından yapılan beş kişilik aile alışverişinin maliyeti ise 6 bin 303 TL tutuyor. Baba için gömlek, ayakkabı ve pantolon, anne için tunik, pantolon ayakkabı ve çocuklar için gömlek, tişört, pantolon ve spor ayakkabıdan oluşan sepet 11 bin 402 TL olarak belirlenen asgari ücretin yarısını götürüyor.

Asgari ücretlinin ne ev kirasını ne de faturalarını ödeyebildiğini vurgulayan CHP’li Akay, şu değerlendirmelerde bulundu: “İktidar, asgari ücretin tanımına dahi uymayan bir ücretle yurttaşlarımızı yaşamaya mahkûm etti. Eskiden bayramı dört gözle bekleyen anne ve babaları şu an bayram geliyor diye huzursuzluk ve mutsuzluk kaplıyor. Anne ve babalar bayramı nasıl karşılayacağız diye kara kara düşünüp cefa çekiyor, bu tablonun sorumluları ise saraylarında sefa sürüyor.”

Diyanet 15 TL’ye mal ediyor, yüzde 226 kârla satıyor (soL)

Kamudan aldığı bütçesi bakanlıları sollayan Diyanet işi ticarete döktü. Diyanet ihale ile 15 TL’ye bastırdığı eserleri yüzde 226 kârla satıyor.(https://haber.sol.org.tr/haber/diyanet-15-tlye-mal-ediyor-yuzde-226-karla-satiyor-378292)

İstanbul'da kaçak midye avcılığı yapılan 21 tekneye el konuldu (soL)

Marmara Denizi'nde gerçekleştirilen denetimde, kaçak midye avcılığı yaptığı tespit edilen 21 tekneye el konulurken, 1 milyon lira da ceza kesildi.(https://haber.sol.org.tr/haber/istanbulda-kacak-midye-avciligi-yapilan-21-tekneye-el-konuldu-378286)

AKP'li Dağ sanatçıları hedef aldı: 'Sanatçıların seçimlere müdahalesi 2019'da başladı' (soL)

Katıldığı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, LGBT'leri ve sanatçıları hedef aldı.

LGBT'ler hakkında "Emperyalizmin LGBTİ üzerinden toplumları dönüştürme çabasında olduğunu görüyoruz. Bu sosyal bir terörizmdir" diyen Dağ, AKP iktidarını desteklemeyen sanatçılar için ise "Bu söylemlerde bulunanlara sanatçı denilmez, bunlar ünlü. Bir dizide oynamak sizi sanatçı yapmaz, sadece bir ajansın parlattığı kişi olursunuz" dedi.(https://haber.sol.org.tr/haber/akpli-dag-sanatcilari-hedef-aldi-sanatcilarin-secimlere-mudahalesi-2019da-basladi-378284)

AKP ve MHP kaçak kursların yarattığı tahribatın araştırılmasını da reddetti (soL)

Kaçak kursların yarattığı tahribatın araştırılması için verilen önergenin TBMM birleşiminde görüşülmesi için verilen grup önerisi, AKP ve MHP'li vekiller tarafından reddedildi.(https://haber.sol.org.tr/haber/akp-ve-mhp-kacak-kurslarin-yarattigi-tahribatin-arastirilmasini-da-reddetti-378279)

Çapa'da Hipokrat Yemini'ne 'cinsel yönelim' sansürü: Öğrenciler yemini eksiksiz okudu (soL)

Mezuniyet töreninde, genç hekimlerin mesleğe başlamadan önce okuduğu Hipokrat Yemini’nden cinsel yönelim ifadesi çıkarıldı, mezunlar ise metni eksiksiz okudu.(https://haber.sol.org.tr/haber/capada-hipokrat-yeminine-cinsel-yonelim-sansuru-ogrenciler-yemini-eksiksiz-okudu-378259)

34 sendikacıya 265 yıl ceza!(Şevval Aydoğan-Cumhuriyet)

Sendikal faaliyetleri gerekçe gösterilerek 2013’te haklarında açılan dava sonucunda Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) 34 üyesine toplamda 265 yıl hapis cezası verildi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/34-sendikaciya-265-yil-ceza-2092769)

AKP'li bakan ile yakın ilişkileri olan Nazmi Coşar, milyar liralık konut projesini aldı (Cengiz Karagöz-Cumhuriyet)

TOKİ, İstanbul Maltepe’de yapılması planlanan “577 Konut ve 16 Adet Dükkân İnşaatları İle Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi” için 8 Mayıs’ta ihaleye çıktı. 920 Milyon TL’lik ihaleyi AKP'nin kurucu üyeleri arasında bulunan ve 59. hükümetin Milli Eğitim Bakanı olarak görev yapan Hüseyin Çelik’in ‘değerli dostum’ dediği müteahhit Nazmi Coşar’ın şirketi aldı.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/akpli-bakan-ile-yakin-iliskileri-olan-nazmi-cosar-milyar-liralik-konut-projesini-aldi-2092767)

Tersanelerde alınmayan önlemlerin faturasını emekçiler canıyla ödüyor: İki ayda 9 işçi öldü (Cengiz Karagöz-Cumhuriyet)

Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde 2 ayda 9 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı, “Tersanelerde seri iş cinayeti dönemi yeniden başladı” dedi.(‘KAN PARASI TEKLİF ETTİLER’) Limter-İş Sendikası üyeleri dün Ada Tersanesi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Patronlar emeğimizi sömürerek zengin oluyor. Yalova’daki Altınova Tersan Tersanesi’nde 16 Haziran’da iş cinayetinde yaşamını yitiren Ahmet Kaya’nın ailesine dava açmasın diye patron kan parası teklif etti. Yargı bir kere iş cinayetinde tersane patronlarını yargılasa iş cinayeti yaşanmaz” denildi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/tersanelerde-alinmayan-onlemlerin-faturasini-emekciler-caniyla-oduyor-iki-ayda-9-isci-oldu-2092770)

Menzil Cemaati, 12 yaşındaki çocuğun şüpheli ölümüyle ilgili paylaşımlara erişim engeli getirtti! (Birgün)

Menzil Cemaati, 12 yaşındaki Abdulbaki Dakak’ın şüpheli ölümüyle ilgili Twitter’da yapılan 39 paylaşıma erişim engeli getirdi. Gazetemiz BirGün’ün de aralarında yer aldığı birçok haber sitesinin, gazetecinin, siyasi parti ve milletvekilinin Dakak’ın ölümüyle ile ilgili paylaşımları için erişim engeli kararı alındı.(https://www.birgun.net/haber/menzil-cemaati-12-yasindaki-cocugun-supheli-olumuyle-ilgili-paylasimlara-erisim-engeli-getirtti-447188)


Yayımlanmamış haberlere yayın yasağı istedi (İsmail Arı-Birgün)

Kırşehir Vali Yardımcısı Alper Balcı, hakkında başlatılan cinsel taciz soruşturması haberlerine erişim engeli getirtti. Balcı, hakkında yapılacak tüm haberlere de “kaos oluşturacağı” iddiasıyla yayın yasağı getirilmesini talep etti.(https://www.birgun.net/haber/yayimlanmamis-haberlere-yayin-yasagi-istedi-447344)

İstanbul'da hasar görmesi beklenen her 3 binadan biri 2000 sonrası yapımı (Birgün)

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı ve Şehir Plancısı Buğra Gökce, olası İstanbul depremiyle ilgili önemli açıklamalar yaptı. Gökce’nin açıklamasına göre olası bir depremde İstanbul'da hasar görmesi beklenen tahmini bina sayısı 207 bin. Bu binaların yüzde 30'u 1980 öncesi, yüzde 40'ı 1980-2000 arası, yüzde 30'u 2000 sonrası inşa edilmiş. Yani hasar görmesi beklenen her 3 binadan biri 2000 sonrası yapılmış durumda.(https://www.birgun.net/haber/istanbul-da-hasar-gormesi-beklenen-her-3-binadan-biri-2000-sonrasi-yapimi-447279)

İranlı muhalifleri kaçırmışlardı: Suç makinesi savcı için istenen ceza belli oldu (Birgün)

BirGün yazarı Timur Soykan’ın gündem olan konuşması ile kamuoyunun isminden haberdar olduğu ‘suç makinesi’ eski savcı Davut Yılmaz hakkında istenen ceza belli oldu. İran istihbaratı ile çalışan casusluk şebekesinin üyesi olduğu ortaya çıkan Yılmaz hakkında 44,5 yıla kadar hapis istendi.(https://www.birgun.net/haber/iranli-muhalifleri-kacirmislardi-suc-makinesi-savci-icin-istenen-ceza-belli-oldu-447270)

Adana'da Madımak Katliamı anması: Bu hesap divana kalmayacak!(Evrensel)

Adana'da bir araya gelen Alevi kurumları, Madımak Katliamı'nda yaşamını yitirenleri andı.(https://www.evrensel.net/haber/492997/adanada-madimak-katliami-anmasi-bu-hesap-divana-kalmayacak)


(derleyen: mstfkrc)

Antalya’da AVM’lerin altında ezilen kültürel mirası kim koruyacak? + Torosların kalbindeki mermer ocağının yıkımına mahkeme 'Dur' dedi! (Yusuf Yavuz-soL)

 Antalya’da AVM’lerin altında ezilen kültürel mirası kim koruyacak?

Antalya Konyaaltı’nda AVM inşaatından çıkan antik mezarlar ve yapı kalıntıları sır gibi saklanıyor…

Antalya Konyaaltı’nda Rönesans ve Kabataş Gayrimenkul ortaklığında başlatılan AVM ve kültür merkezi inşaatının kazısı sırasında geç antik döneme ait mezarlara ve mimari kalıntılara rastlandı. Tarihi kalıntılar çıkınca inşaat çalışmaları durduruldu. Ancak Olbia antik kentinin bulunduğu bu bölgede ortaya çıkan tarih, yetkililer tarafından sır gibi saklanıyor. Daha önce Antalya Doğu Garajı’nda da benzer şekilde bir Ticaret ve Kültür Merkezi inşaatında da büyük bir nekropol ortaya çıkmış, buna rağmen inşaata devam edilmişti. Konyaaltı’nda Rönesans ve Kabataş Gayrimenkul ortaklığında inşa edilmesi planlanan AVM için ihale edilen arazide daha önceden tescil edilmiş, antik yol içeren arkeolojik sit yer alıyor.

Antalya Büyükşehir Belediyesi, daha önce Minicity olarak anılan parkın bulunduğu araziyi 2017’de AKP’li Başkan Menderes Türel döneminde ihale yoluyla Rönesans Gayrimenkul ile Kabataş Gayrimenkul ortaklığına verdi. İmar planlarında fuar alanı ve büyük kent parkı, yeşil alan olarak ayrılan söz konusu arazide yapılması planlanan ‘Akdeniz Atatürk Kültür Sanat Eğlence Yaşam ve Alışveriş Merkezi’ projesi için Nisan 2018’de ÇED süreci başlatıldı. Toplam 114 bin metrekarenin üzerinde inşaat yapılması öngörülen projeye göre yalnızca alışveriş merkezi binasının yaklaşık 48 bin metrekare olacağı belirtiliyor.

Geç antik döneme ait mezarlar ve yapı kalıntıları ortaya çıktı

AVM yapılması planlanan arazide ortaya çıkan arkeolojik buluntular arasında geç antik döneme ait mezarların yanı sıra Bizans ve Selçuklu dönemlerine ait olduğu düşünülen yapı kalıntılarının da olduğu öne sürüldü. Konuyla ilgili bilgisine başvurduğumuz Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri henüz bir açıklama yapmadı. Bakanlığa bağlı yerel birimler ile Antalya Büyükşehir Belediyesi yetkililerinden de henüz bir açıklama gelmedi.

                         AVM inşaatında mezarlar dışında yapı kalıntısına da rastlandığı belirtiliyor.

Antik yol, köprü ve duvar kalıntısı korunmuştu

Minicity arazisinde ortaya çıkan arkeolojik kalıntılar, daha önce yine aynı bölgede yapılan Migros AVM’nin inşa sürecinde yaşananları akıllara getiriyor. Migros AVM’nin inşa edileceği bölgede bulunan Olbia antik kentine ait kalıntılar, dönemin Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 20 Mart 1991 tarihli kararında tescil edilmesi istenerek şu ifadelere yer verilmişti: “Arapsuyu mevkiinde bulunan ve antik Olbia kendi ile Attalia kenti arasındaki yol üzerinde yer alan antik yol kalıntısının, antik köprünün ve duvar kalıntısının anıt eser olarak, karar eski paftalarda işaretlenen alanın doğal sit alanı olarak tescillerine, sit fişinin yeniden hazırlanması gerektiğine karar verildi.”

Koruma Kurulu ilk AVM için şerhi kaldırmıştı

Koruma Bölge Kurulu’nun doğal ve kültürel mirasın korunmasını öngören bu kararından 8 ay sonra arazideki ‘kültür ve tabiat varlığı şerhi’ kaldırılarak AVM inşaatının önü açılmıştı. Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 25 Kasım 1991 tarihli kararında Arapsuyu mevkiinde ve Olbia 1. Derece doğal sit alanında bulunan 12767 ada, 2 nolu parselin sit alanı dışında kalan kısımlarının ifrazı için Antalya Büyükşehir Belediyesi Emlak İstimlak Şube Müdürlüğü’nün başvurusunun incelendiği belirtilerek şöyle deniliyor: “1. Derece doğal sit alanında bulunan 12767 ada 2 nolu parselin ifrazen oluşarak C ve D harfleriyle kurulumuza sunulan ifraz folyesindeki parsellerin üzerindeki ‘kültür ve tabiat varlığı’ şerhinin kaldırılabileceği, B harfi ile gösterilen parseldeki şerhin devam etmesi gerektiğine karar verildi.”

Yeni AVM için yine kurul görüşü istendi

Rönesans ve Kabataş Gayrimenkul ortaklığının yapacağı AVM projesiyle ilgili ÇED sürecinde görüş talep edilen Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, 30 Nisan 2018 tarih ve 7654 sayılı kararında, söz konusu parselde yapılacak inşaatın koruma alanı sınırı dışında kaldığını belirterek bir sakınca bulunmadığını belirterek, “Akdeniz Atatürk Kültür Sanat Eğlence ve Yaşam Parkı Projesi vaziyet planı değerlendirildiğinde; parselde, yapılaşma ve müdahale içeren bölümlerin koruma alanı sınırı dışında kaldığı anlaşıldığından projenin yapılmasında sakınca olmadığına, ancak alanın I. Derece Arkeolojik Sit Alanına yakınlığı ve alandaki yoğun bitki örtüsü dikkate alındığında koruma alanı sınırı dışındaki çalışmaların Müze Müdürlüğü denetiminde yürütülmesinin ilgili kurumlara tavsiyesine karar verildi” ifadelerine yer verdi.

Bakanlıktan açıklama bekleniyor

Antalya’nın ilk AVM’sinin inşa edilmesi için 32 yıl önce doğal ve kültürel miras üzerindeki koruma şerhinin kaldırılması o dönem kentte tartışmalara neden olmuş, meslek odaları konuyu yargıya taşımıştı. Bugün aynı parselin güneyinde bir başka AVM inşaatında çıkan arkeolojik kalıntıların akıbetinden endişe ediliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile arazinin sahibi olan Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin kamuoyunu aydınlatan bir açıklama yapması bekleniyor.

AVM'lerin altında ezilerek kaybolan geçmiş

AVM inşaatı kazısında ortaya çıkan ve geç antik döneme ait olduğu kaydedilen kiremit çatkılı mezarlar ve alandaki yapı kalıntılarının ayrıntılarının kent ve ülke kamuoyu ile paylaşılması gerekiyor. Kültürel miras günümüzde tüm insanlığın ortak mirası sayılıyor. Kentin ortasındaki bir inşaat kazısında bulunan kültürel mirasın ‘arkeolojik sır’ olarak saklanması doğru bir yaklaşım değil. Ülkenin önde gelen yüklenici firmalarından biri olan, Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi dâhil birçok kamu yatırımında imzası olan bir firmanın da ortağı olduğu AVM projesinin, tarihin üzerine örtülen bir perde olup olmayacağını ilerleyen günlerde atılacak adımlar gösterecek. Daha önce aynı bölgede inşa edilen Migros AVM, Doğu Garajı’nda ortaya çıkan nekropol üzerinde inşa edilen Ticaret ve Kültür Merkezi, kentin yakın tarihindeki kültürel miras yönetimine ilişkin iki çarpıcı örnek. Turizmin payandası olarak görülen kültürel mirasın giderek kenti ele geçiren AVM’lerin altında ezilmesi, arkeoloji açısından Türkiye’nin önemli kentlerinin başında gelen Antalya’nın kayıplar hanesine yazılıyor.

                                                   Doğu Garajı nekropolü

                                                                                    /././

Torosların kalbindeki mermer ocağının yıkımına mahkeme 'Dur' dedi! 

Hadim ilçesindeki ormanlık bölgede özel bir şirket tarafından açılması planlanan mermer ocağı için verilen 'ÇED Gerekli Değildir' kararına karşı açılan davada, mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Konya’nın Hadim ilçesindeki ormanlık bölgede özel bir şirket tarafından açılması planlanan mermer ocağına karşı açılan davada Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Hadim Yalınçevre köyü sınırlarındaki mermer ocağı için geçtiğimiz yıl Konya Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından ÇED Gerekli Değildir Kararı verilmişti. Anıtsal nitelikte ardıç, karaçam ve Toros göknarı ağaçlarının da bulunduğu bölgede Mahkeme’ce atanan bilirkişiler keşif yapmış, arazide Roma ve Selçuklu dönemine ait seramik parçaları ile eski bir yerleşime ait kalıntılar tespit edilmişti. Yöre halkı ile üretici kooperatifinin açtığı davayı gören Konya 2. İdare Mahkemesi, projenin uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğine hükmederek itiraz yolu kapalı olmak üzere oybirliği ile yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yörede kiraz hasadına başlayan üreticiler kararı sevinçle karşıladı.

Biyoçeşitlilik cennetinde çevreyi gözardı eden karar dava

Konya’nın Hadim ilçesinde 470 dekarlık orman arazisinde açılmak istenen mermer ocağı projesi için Konya Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından 8 Ağustos 2022 tarihinde ÇED Gerekli Değildir Kararı verildi. Yaban hayatı açısından oldukça zengin olan bölgede karstik su kaynaklarının bulunması ve proje alanına yakın çevrede yoğun kiraz üretimi ile arıcılık yapılması yöre halkını büyük çevresel etki yaratacak projeye karşı harekete geçirdi.

Bilirkişi heyeti arazide inceleme yaptı

Hadim’deki üreticilerin bir araya gelmesiyle kurulan Hadim Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile arıcı ve üreticilerden oluşan 31 vatandaş ÇED kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması için dava açtı. Ziraat Mühendisleri Odası’nın da üreticilerden yana müdahil olduğu davayı gören Konya 2. İdare Mahkemesi’nin atadığı farklı uzmanlık alanlarına sahip 7 kişilik bilirkişi heyeti 26 Nisan 2023 tarihinde projenin uygulanmak istendiği 1900 rakımın üzerindeki arazide keşif ve inceleme yaptı.

Mahkeme kararı hukuka aykırı buldu, yürütmeyi durdurdu

Bilirkişi heyetinin Mahkemeye sunduğu raporda, alanda ortalama 150-200 yaşlara sahip anıt ağaç statüsünde değerlendirilebilecek karaçam türleri ile korunması gerekli ve kesimi yasak olan ardıç türleri ve Toros Göknarı tespit edildiği kaydedildi. Bilirkişi raporunun ardından Mahkeme proje için verilen ÇED Gerekli Değildir kararını hukuka aykırı bularak yürütmesini durdurdu. Mahkeme heyetinin 6 Haziran 2023 tarihinde oy birliği ile aldığı kararda, “Hukuka aykırı olduğu kanaatine varılan dava konusu işlemin uygulanması halinde, söz konusu alanın olumsuz şekilde etkileyeceği gözetildiğinde ilerde telafisi güç ve imkânsız zararlar doğurabileceği de açıktır. Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütmesinin durdurulmasına, 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesi uyarınca itiraz yolu kapalı olmak üzere 06/ 06/ 2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi” denildi.

Projenin açacağı zararlar mahkeme kararında yer aldı

Proje uygulandığı takdirde lokal endemikler başta olmak üzere Orman ekosistem elemanlarının habitat parçalanması yaşayacağına dikkat çekilen Mahkeme kararında, 19,83 hektarlık proje alanın “ÇED Gereklidir” kapsamına alınması gerektiği belirtilerek projenin yol açabileceği zararlar şöyle özetlendi: “Proje alanı eski bir yerleşim yeri olduğu görülen bu alanın Konya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından incelenerek tescil edilmesi, Dava konusu mermer ocağının işletilmesi durumunda, bölgede yaşayan insanların sağlığı için önemli bir risk oluşturmayacağı, Proje uygulandığı takdirde, tarımsal yaşam, hayvancılık ve arıcılık üzerinde olumsuz etkisinin olacağı; yöredeki insanların gelirlerinde düşme ve geçim kaynaklarında bir azalmaya sebep olacağı, Faaliyetin etki alanı içerisinde hazırlık, inşaat ve işletme süresinde ya da işletme sonrasında çevre unsurlarında doğrudan ya da dolaylı olarak, kısa ve uzun dönemde, geçici ve kalıcı, olumlu ya da olumsuz yönde ortaya çıkması muhtemel değişiklikler gözetilerek ve Çevresel Etki Değerlendirilmesi Raporu formatında sayılan hususlarda değerlendirme sırasında öz önüne alınarak faaliyetin çevre üzerinde olumsuz etkilerinin bulunduğu hazırlanan raporda önlemlerin eksik olduğu, Proje uygulandığı takdirde; canlıların varlığını sürdürebilmesi için büyük önem taşıyan suyu bünyesinde taşıyan akifer zarar görecektir.”

Akdeniz ve İç Anadolu'nun kesiştiği dağlarda kiraz üretimi

Hadim bölgesinde geçmişte güçlü bir bağcılık bulunduğu biliniyor ancak son yıllarda kiraz üretimiyle öne çıkan ilçede Türkiye’nin en geç hasat edilen kirazları yetiştiriliyor. Farklı yükseltilerde yetiştirilen kiraz hasadı Haziran’da başlayıp Ağustos ayına kadar sürüyor. Hadimli üreticiler hasat döneminde kirazın bölgede yaşayan binlerce insanın ekmek kapısı olduğunu söylüyor. Geçtiğimiz yıl ihracata giden Hadim kirazının kilogramı 5 Avro’ya kadar alıcı bulmuş. Yılda 30 bin ton civarında kiraz üretimi gerçekleştiren Hadim’de üreticilerin en büyük eksikliği depolama ve işlenmiş ürünlere yönelik desteklerin yetersiz olması. 1900 rakıma kadar çıkan kiraz bahçeleri için en büyük tehditlerin başında bölgedeki tarımsal üretimin ve doğal mirasın göz ardı edilmesiyle verilen madencilik izinleri. Türkiye kiraz üretiminde dünyada başı çekiyor. Hadim gibi kendi olanaklarıyla büyük bir üretim potansiyeli geliştirmiş olan ilçelerdeki üreticiler desteklenirse kısa sezonu olan ürün önemli bir kazanç kapısına dönüşerek kırsal yoksulluğun önlenmesine katkı sağlayabilir.

Yusuf Yavuz / soL