25 Haziran 2023 Pazar

WAGNER (DOSYA II) - Birgün

Wagner Rusya’yı karıştırdı (Birgün)


Rusya’da ordu ile paramiliter Wagner arasındaki gerilim çatışmaya dönüştü. Wagner Rostov’u ele geçirip meydan okurken, Kremlin ise ‘silahlı isyan’ dedi. Gün boyu çatışmalar sürerken Rus Lider Putin, 'Her türlü fitne, ölümcül tehdittir, eylemlerimiz çok sert olacak' diye konuştu. Akşam saatlerinde anlaşma sağlandı.

Ukrayna savaşında önemli rol oynayan Rus paramiliter askeri grubu Wagner ile ordu arasında aylardır süren kriz isyana dönüştü. Bir süredir Rus ordusuna cephe alan Wagner'in kurucusu Yevgeniy Prigojin’in önceki gece ordunun kendi kamplarına saldırı düzenlediğini ileri sürerek karşılık verileceğini açıklaması fitili ateşledi. Prigojin’in açıklamaları üzerine Federal Güvenlik Servisi (FSB) ‘silahlı isyan’ suçlamasıyla ceza davası açtı. Savunma Bakanlığı ise Wagner’in kamplarına saldırı düzenlediği yönündeki iddiaları yalanladı. Gece boyunca gerilim devam ederken Prigojin dün sabah ülkenin güneyinde Donetsk ve Lugansk sınırlarındaki Rostov kentinde askeri karargâhları ele geçirdi. Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile Genelkurmay başkanı Valeri Gerenimov’un kendilerine teslim dilmesini isteyen Prigojin, Moskova’ya yürüyeceğini söyledi. 

ÜSLERİNİZE DÖNÜN

Kremlin yönetimi Wagner kalkışmasını 'silahlı isyan' olarak nitelendirdi. Rusya Savunma Bakanlığı, teslim olup operasyon mevzilerine geri dönmek isteyen paralı askerlere yardımcı olunacağını açıkladı.

Gelişmeleri an be an takip eden Rusya lideri Vladimir Putin ise dün sabah halka seslenerek, “Silah arkadaşlarına karşı silah kaldıranlar Rusya’ya ihanet etti. Bu suça zorla çekilenleri de hata yapmamaya, suç eylemlerine katılmaktan vazgeçemeye çağırıyorum” dedi.

Putin, "Her türlü fitne, ölümcül tehdittir, eylemlerimiz çok sert olacak" dedi.

Rusya’nın geleceği için ağır mücadele verdiğini kaydeden Putin, şöyle dedi:

“Ülke idaresi Rusya’da bir kez daha bölünmeye izin vermeyecek, halkımızı koruyacağız. Tüm zorlukların üstesinden gelip daha güçlü olacağız. Özel askeri harekat bölgesinde savaşan Wagner savaşçıları birer kahraman. İsyan başlatanlar onlara ihanet etmiş oldu. Her türlü iç fitne, devletçiliğimiz ve ulusumuza yönelik ölümcül tehdittir. Bu, Rusya’ya, halkımıza vurulan darbedir. Ülkemizi bu tür tehditlere karşı korumaya yönelik eylemlerimiz sert olacak. Her türlü sınavın üstesinden geleceğiz ve daha da güçlü olacağız.

YAŞANANLAR 'İHANET' 

“Aşırı hırslar ve kişisel çıkarlar, kendi ülkesine ve kendi halkına karşı ihanete yol açtı” diyen Putin yine Ekim Devrimi’ni karalamaya çalıştı: “Rusya Birinci Dünya Savaşı’ndayken 1917’de ülkeye darbe vuruldu. Bunun tekrarlanmasına izin vermeyeceğiz. Rusya bugün geleceği için en ağır mücadeleyi veriyor. Nazilerin ve sahiplerinin saldırganlığını püskürtüyor.”

Putin, "Rostov-on-Don şehrindeki durum karmaşık. Devlet kurumlarının faaliyeti engellenmiştir. Ama istikrar yönünde adımlar atılacak" açıklamasında bulundu.

DÜŞMANLAR YENİLECEK

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitri Medvedev de herkesi 'dıştaki ve içteki düşmanı' yenmek için Putin'in etrafında birleşmeye çağırdı. Medvedev, “Ülkemizi yıkmaya çalışan dış ve iç düşmanları yeneceğiz” ifadelerini kullandı. Putin'in "vatana ihanet" hususunda tamamen yanıldığını söyleyen Prigojin ise teslim olun çağrılarına şu sözlerle yanıt verdi: "Biz vatanseveriz. Savaştık ve savaşıyoruz. Hiçbir Wagner savaşçısı kendisini suçlu görerek devlet başkanı veya FSB'nin talebiyle teslim olma niyetinde değil." 


MOSKOVA ÖNÜNDEN DÖNDÜ

Gerilim gün boyu devam ederken Wagner lideri Yevgeni Prigojin, akşam saatlerinde Moskova’ya doğru yola çıkan birliklerine savaş riski nedeniyle geri dönüş emri verdi. Prigojin yaptığı açıklamada, "Taraflardan birinin Rus kanı dökülmesinin sorumluluğunu anlayarak konvoylarımızı geri çeviriyor ve plana göre saha kamplarına geri dönüyoruz" dedi.  

Wagner isyanının sona erdirilmesi için Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko devreye girmişti. Lukaşenko, Prigojin’in, gerilimi azaltma önerisini kabul ettiğini açıkladı. Prigojin ile telefon görüşmesi yapan Lukaşenko’nun basın sözcüsü, “Wagner savaşçılarının Rusya topraklarındaki hareketini durdurma ve gerilimi azaltmak için daha fazla adım atma önerisinin Prigojin tarafından kabul edildiğini” söyledi.

Açıklamada, “Wagner savaşçılarına güvenlik garantileri sağlanarak krizi çözmek için kesinlikle karlı ve kabul edilebilir bir seçenek masada” denildi. Lukaşenko ile Prigojin arasındaki müzakerelerin tüm gün sürdüğü, Putin ile de koordinasyon içinde yürütüldüğü belirtildi. Lukaşenko’nun açıklamasının ardından Prigojin, kan dökülmesini önlemek için durma kararı aldıklarını teyit etti. Prigojin, Wagner güçlerinin Moskova’ya 200 kilometre kala durduklarını söyledi.

KRİZİN ARKA PLANI: SÖZLEŞME RAHATSIZLIĞI

Wagner lideri Prigojin, daha önce de çeşitli tarihlerde Savunma Bakanlığı’na yönelik sert eleştirilerde bulunmuştu. Ancak asıl mesele Savunma Bakanı Şoygu’nun 10 Haziran'da çıkardığı ve tüm “gönüllü oluşumların” yani paramiliter grupların 1 Temmuz'a kadar Savunma Bakanlığı ile sözleşme imzalama mecburiyeti getiren kararnamesiyle çıktı.  Bu kararname hükümetin Wagner üzerinde daha fazla kontrol elde etme girişimi olarak görülmüştü. Prigojin bu karara sert tepki vermişti. Prigojin, son aylarda sık sık Savunma Bakanı Şoygu’yu ve Ukrayna’daki ordunun başı Gerasimov’u “beceriksizlikle” ve Ukrayna’da savaşan Wagner birimlerini kasten yetersiz ikmalle suçlamıştı. Prigojin kendilerine yeterli silah ve lojistik destek verilmediğini ileri sürerek Bahmut’tan çekileceklerini açıklamıştı.

ASKERİ KALKIŞMA SERT ŞEKİLDE BASTIRILMALI

Belarus, Özbekistan ve Kazakistan liderleriyle telefon görüşmesi gerçekleştiren Putin, ülkedeki durumla ilgili bilgi verdi. Yaşananların, Rusya’nın iç meselesi olduğunu kaydeden Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, anayasal düzen ve hukukun üstünlüğünün, toplumun güvenliğinin ve başarılı bir şekilde gelişmesinin temeli olduğunu söyledi.

Rusya Federasyonu’na bağlı Çeçenistan’ın lideri Ramzan Kadirov, Putin’in her bir sözüne destek verdiklerini belirtti. ‘İsyan bastırılmalı, sert önlemler almaya hazırız’ diyen Kadirov, Çeçen askerlerin gerilim bölgelerine gitmek üzere yola çıktığını duyurdu.

KONTROL EDİLEMEYEN MERKEZLER VAR

Prigojin önderliğindeki Wagner grubunun silahlı isyanını Moskova Üniversitesi’nden Doç. Dr. İkbal Dürre, BirGün’e değerlendirdi. Prigojin’in Donbass Komutanı Surovikin ile Çeçen lider Kadirov’un desteğini alacağını düşündüğünü aktaran Dürre sürecin tersine işlediğini ifade etti. Dürre, Prigojin’in amacının halktan destek toplamak olduğunu belirterek “Bir taraftan sempati toplamaya çalışırken bir taraftan da mücadeleye devam edeceğinin sinyalini veriyor. Bu kalkışma bize gösterdi ki Rusya’da hâlâ kontrol edilemeyen güç merkezleri var” dedi.

Dürre’nin açıklamalarının tamamı şöyle:

“Prigojin’in Ukrayna Savaşı sırasında Sudan benzeri bir faaliyet yürüttüğünü biliyoruz. Ukrayna cephesinde Prigojin grubunun büyük bir çoğunluğunun özgürlüklerini geri iade edecekleri sözü verdikleri mahkûmlar oldu. Ancak çelişki o ki en büyük kayıplar da mahkûmlar arasında yaşanmaya başladı. Çünkü savaşın en ön cephesine mahkûmlar gidiyordu.  

Bugün yaşanılan bu kalkışma ise son zamanlarda Prigojin ile Rusya Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı arasında yaşanan sürtüşmeler ile başladı. Prigojin, ayaklanmayı yolsuzluklarla savaşma, boşuna asker ölümlerini durdurma ve savaşı doğru yönetememe sebepleri ile güvendiği komutanlardan yola çıkarak başlattı.  Çeçen lideri Kadirov ile Rusya’nın Donbass’taki komutanı Sergey Surovikin’in ‘Prigojin doğru söylüyor’ diye söylemleri vardı ve Prigojin iki ismin kendisine destek olacağını düşünüyordu.

Ancak son haftalarda Kadirov bunun tam tersi söylemler üretmeye başlamıştı. Ayrıca kalkışmanın ardından beklenen Surovikin desteği de tam tersi işledi. Surovikin ilk açıklaması ile Putin’e desteğini açıkladı.

Prigojin’in bu kalkışmada Putin’e verdiği cevap ise ne istediğini belli eder pozisyonda. Putin kalkışma hakkında ‘Bunu yapanlar vatan haini’ dese de herhangi bir isim telaffuz etmedi. Karşılığında ise Prigojin, Putin’in yanıldığını kendisinin vatan haini olmadığını ve asıl vatan hainlerinin yanındakiler olduğunu belirtti. Yani bu şu demek; Prigojin bu söylemleri ile devleti hedef almadığını, Putin’in yanındakileri hedef aldığını söylüyor ve bahsettiği yolsuzluk, bürokratik işleyiş eleştirisi ile de halkın desteğini almaya çalışıyor.  

HALKTAN DESTEK ALMAYI AMAÇLIYOR

Yani bir taraftan sempati toplamaya çalışırken bir taraftan da mücadeleye devam edeceğinin sinyalini veriyor.

Öte yandan bu kalkışma bize gösterdi ki Rusya’da hâlâ kontrol edilemeyen güç merkezleri var. 25 bin kişilik örgütün bir ordu karşısında başarı elde etmesi çok zor. Buradaki hedef Rostov’da askeri kurumları eline geçiren Prigojin’in adalet yürüyüşü diye adlandırdığı kalkışmasına olabildiğince destek toplama beklentisi ve kendisinin günün sonunda Savunma Bakanlığı arasında bir yetkinlik savaşında galip olma isteği.

GEÇMİŞİNDE KRİMİNAL UNSURLAR VAR

Ancak burada kaçırılan bir nokta var. Prigojin sonuçta bir Navalni değil. Halktan beklediği bu desteği alabilmesi, buradan güçlenip herhangi bir yetkiyi eline geçirmesi çok zor bir ihtimal. Her ne kadar kendine dair bir sempati geliştirme çabası olsa da Prigojin geçmişi kriminal bir unsurlara sahip kişi. Onu o yapan şeyin kendisi zaten bugün kalkıştığı sistemin ta kendisi. Ayrıca bu kalkışma çıkışına karşı bir dava süreci de başlatıldı. Yani bu saatten sonra ben işlerin 1-2 gün içerisinde çözüleceğini düşünüyorum. 

Rostov’u kontrol etmesi bakımından direnmeye devam ederse ve burada bir ihtimal özerk bir yer edinebilirse ‘Rostov Cumhuriyeti’ tarzında bir işe kalkışırsa askeri şekilde işlerin hemen biteceğini düşünüyorum. Çünkü şu durumda gözüken o ki halk da ordu da olağan rejimi destekleyecektir.

Olağan savaş durumunda ise muhakkak Rusya olumsuz etkilenecektir. Bunu dün kalkışma saatlerinde yaşanan Ukrayna atakları ile de görmüş olduk. Ancak Rusya da saldırılara roket atışları ile cevap vermeye başladı ve ağır silahlara geçebileceğinin sinyalini vermiş oldu. Sonuç itibarı ile dengelerde ciddi bir değişiklik gözükmüyor.

Son olarak ise Prigojin’in ‘Rusya Savunma Bakanı birliklerimi vurdu’ açıklamasına rağmen Bakanlık bunu yalanladı. Zelenski’nin açıklamalarına göre beklediği gibi bir ortamın oluşmadığını söyleyebiliriz.”

                                                              /././

Yemek sektöründen geldi: Wagner’in lideri Yevgeni Prigojin kimdir? (Birgün)

Putin gibi bir St. Petersburglu olan Yevgeni Prigojin, 1980’li yılların başında soygun ve hırsızlık suçundan 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hapisten çıktıktan sonra bir yemek şirketi kurdu ve Kremlin’in yiyecek ihalesini alarak “Putin’in şefi” olarak anılmaya başlandı.

Rusya’da ayaklanan paralı asker grubu Wagner’in lideri Yevgeni Prigojin, Ukrayna savaşındaki rolüyle dikkatleri üzerine çekti.

Ülkenin lideri Vladimir Putin gibi St. Petersburglu olan 62 yaşındaki Prigojin, soygun ve hırsızlık suçundan 1981 yılında 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve bir süre hapis yattı.

Prigojin, hapisten çıktıktan sonra yemek sektörüne girdi. St. Peterburg'ta sosisli sandviççi zinciri kurdu. İşlerini büyüttü ve kentte lüks restoranlar açmaya başladı.

Zenginleşmeye başlayan ve sektörde önemli bir aktör haline gelen Prigojin’in yemek şirketi Concord, Kremlin’in yiyecek tedariki ihalesini aldı. Bu aşamadan sonra Prigojin, “Putin'in şefi” olarak anılır hale geldi.

Wagner’in adı ilk olarak 2014’teki Kırım ilhakı sırasında duyuldu.

Kremlin’in kontrolündeki medya organları, uzun yıllar boyunca Wagner'ın varlığını yadsıdı.

Fakat Ukrayna savaşında durum değişti ve 27 Temmuz 2022'de, Wagner'in Ukrayna'nın doğusunda savaştığı medya tarafından da kabul edildi.

Sosyal medyada videolar paylaşan Prigojin, Wagner’in Ukrayna’daki faaliyetleriyle övünmekten geri durmadı.

                                                          /././

Wagner gerçeği: “Bu noktaya bir günde gelinmedi” (Birgün)


Donbass bölgesinde yaşayan gazeteci Okay Deprem, Rusya’daki Wagner ayaklanmasını BirGün’e yorumladı. Wagner’in gelişim sürecinden söz eden Deprem, Rusya tarafından Wagner grubuna Donbass’ta çok ciddi erzak, mühimmat, topçu, hava, eğitim desteği verildiğini hatırlattı. Deprem, “Prigojin politik bir güç olmak istiyor. Daha önce de konuşulan parti kurma aşamasına gidiyor tartışmaları da bunun bir işaretiydi” değerlendirmesinde bulundu.


Donbass bölgesinde yaşayan gazeteci Okay Deprem yaşananları BirGün’e değerlendirdi.

Bölgede yaşananların bir süreç etrafında geliştiğini belirten Deprem neler olduğunu şu ifadelerle anlattı:

“Dünden bugüne var olmayan bir sürece tanıklık ediyoruz. Bu nokta belli bir birikimin sonucu olarak karşımızda. 2022 yılının Şubat aylarında sahadaki askeri güç ve ihtiyaç doğrultusunda Çeçenler çok ön plandaydı. Rus kamuoyunda ve halk nezdinde çok hoş karşılanmayan bu durum kendilerini ön plana çıkartmak isteyen birçok yapının önünü açmış oldu. Ve tarif ettiğim bu süreçte Ukrayna ordusu askeri araç, mühimmat ve sayı bakımından rezervlerini çok fazla artırdı. Rusya’nın ise askeri anlamda parçalı bir yapıda olması, tam olarak düzenli bir ordusunun söz konusu olmadığı bir tablo da paralı asker, gönüllü asker ve sözleşmeli asker yapısı ile beraber Wagner grubu aslında tam olarak sahneye çıkmış oldu.

“WAGNER’E ÇOK CİDDİ MÜHİMMAT VERİLMEYE BAŞLANDI”

Toplum nezdinde de savaş koşullarına tam olarak hazır olunamaması durumunda ortaya çıkacak yapı öyle bir yapı olmalıydı ki ne büyük bir seferberlik ortamı oluşsun ne de büyük kayıplar verilsin. Bu iş profesyonel bir şekilde yürütülsün ve öyle tamamlansın. 

Bu şartlar altında Rusya yönetimi tarafından Wagner Grubuna Donbass çok ciddi erzak, mühimmat, topçu, hava, eğitim desteği vermeye başlandı. Bu desteğin ardından toplumunda bir nebze kabulü ile Wagner bir siyasi parti gibi hareket etmeye başladı. Belirli şehirlere kuruldular ve askere alım noktaları dahi oluşturmaya başladılar. Dolayısıyla bu noktalar bir paralellik oluşturdu ve toplumsal politik bir yapı haline de gelmeye başladı. Prigojin bu şartlar altında grubun da güçlenmesi ile tek lider haline geldi ve politikasını da gizlemeyen iktidarı eleştirmekten korkmayan bir tutum izlediler. Donbass’ın bitişiğindeki komşu eyaletlerde Wagner Grubu günde yüzlerce kayıt almaya başladı. Savaş ilerlediğinde ise sahada tek güç Wagner Grubu olmuş oldu.

“TOPLUMSALLAŞAN BİR YAPI HALİNE GELDİ”

Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından önce hücum birlikleri, sonra hareket birlikleri olarak adlandırılan Wagner Grubu en son vurucu birlik olarak adlandırılmış oldu. Wagner Grubu ise bu süreçte daha da büyüyen toplumsallaşan bir yapı haline gelmeye devam etti. Askeri politik kanatta çok saygın kişiler tarafından desteklenmeye başladı, birçok alanda bağlantıları genişledi, toplumsal bir boyuta ulaşmış oldular.

Son süreçte ise Savunma Bakanlığı resmi olarak yavaş yavaş Prigojin liderliğindeki grubu desteklememeye başladı. Hatta mühimmat desteği, donanım, gıda desteklerine kadar çektiği noktalar oldu. Ve asıl gerginlik böylece başladı diyebiliriz. Prigojin, Savunma Bakanı Şoygu ve Genelkurmay Başkanı’nı açıktan eleştirmeye, onları tartıştırmaya, hatta hakaretlere bile başladı. Prigojin, ordunun içerisinde çok ciddi bir sabotaj olduğunu, hainlerin ele geçirdiğini, o hainleri devirecek devrimin gerektiğini buraya kesin bir müdahale gerektiğini açıktan dillendirdi. Savaş durumunda iken de yapılan yabancı işbirliklerine, toplantılara, düzenlenen forumlara tepki gösterdi ve toplumun da desteğini istedi.

Tam da bu noktaya oynayan Prigojin Rusya da önemli bir kitlenin de güvenini almış oldu. Amacının ise en kötü ihtimalle Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanının değişmesi olduğunu söyleyebiliriz. Bu iki ismin değişmemesi durumunda politik olarak en kötü ihtimalle operasyonun ortak grup kuvvetlerinin başına aday olduğu anlaşılıyor. Prigojin’in politik hırsları ve amaçları var. Grubun yaygın ilişkin ağı dışında da elinde medya grupları da var.

“PRİGOJİN POLİTİK BİR GÜÇ OLMAK İSTİYOR”

Yani Prigojin politik bir güç olmak istiyor. Daha önce de konuşulan parti kurma aşamasına gidiyor tartışmaları da bunun bir işareti idi.

Şu an için de Prigojin alacağı desteğe güveniyor diyebiliriz. 25 binlik bir kuvvet ile Moskova’ya yürümesi tabii ki çok mantıklı değil, çok daha büyük bir destek hissettiği için böyle bir adım attığını düşünüyorum.

Şu an gelinen süreçte ise kısmi bir iç savaş ortamının başladığı söylenebilir. Geçmişte de bahsettiğim Çeçenler ile olan rekabet ortamı şimdi de kendini yeniden başka bir boyutta gösterebilir. Rusya’nın Wagner Grubu’na yeni alan açmaması da buradaki savaş ortamını körükleyebilir. Zaten aslında Prigojin cephesinde bu da bardağı taşıran son damla olmuştu. Ancak Çeçenlerle doğrudan bir karşı karşıya geliş hali de iç savaşı çok yukarıya tırmandırabilir sivillerin de dâhil olacağı çatışma zeminleri oluşturabilir. Moskova’ya doğru devam eden hareket içerisinde de orada ki koşullar çok farklı olacaktır. Olayın taraf olacak çok potansiyeli mevcut. Moskova’ya varmış olsalar bile alacakları yanıt çok sert olacaktır. Prigojin bu açıdan destek hesapları yapıyorsa Moskova’dan destek gelmesi çok zordur. Kaldı ki Prigojin’in iktidarı alma amacının olduğunu düşünmüyorum. Kendisinin yetki dâhilinde muhatap alınmasını kabul ettirmeye çalışacaktır.

                                                           /././

Rusya uzmanı Doç. Dr. İkbal Dürre yorumladı: Wagner’in şansı ne?(Birgün)

Wagner’in Rusya’daki kalkışmasını BirGün’e değerlendiren Moskova Üniversitesi’nden Doç. Dr. İkbal Dürre, “Bu kalkışma bize gösterdi ki Rusya’da hâlâ kontrol edilemeyen güç merkezleri var. 25 bin kişilik örgütün bir ordu karşısında başarı elde etmesi çok zor. Buradaki hedef Rostov’da askeri kurumları eline geçiren Prigojin’in adalet yürüyüşü diye adlandırdığı kalkışmasına olabildiğince destek toplama beklentisi ve kendisinin günün sonunda Savunma Bakanlığı arasında bir yetkinlik savaşında galip olma isteği” dedi.


Yevgeni Prigojin önderliğindeki Wagner grubunun silahlı isyanını Moskova Üniversitesi’nden Doç. Dr. İkbal Dürre BirGün’e değerlendirdi.

Prigojin’in Surovikin ile Çeçen lider Kadirov’un desteğini alacağını düşündüğünü aktaran Dürre sürecin tersine işlediğini ifade etti. Dürre, Prigojin’in amacının halktan destek toplamak olduğunu belirterek “Bir taraftan sempati toplamaya çalışırken bir taraftan da mücadeleye devam edeceğinin sinyalini veriyor. Öte yandan bu kalkışma bize gösterdi ki Rusya’da hâlâ kontrol edilemeyen güç merkezleri var” dedi.

Doç. Dr. Dürre’nin değerlendirmelerinin tamamı şöyle:

“Öncelikle Prigojin’in Ukrayna Savaşı sırasında Sudan benzeri bir faaliyet yürüttüğünü biliyoruz. Ukrayna cephesinde Prigojin grubunun büyük bir çoğunluğunun özgürlüklerini geri iade edecekleri sözü verdikleri mahkûmlar oldu. Ancak çelişki o ki en büyük kayıplar da mahkûmlar arasında yaşanmaya başladı. Çünkü savaşın en ön cephesine mahkûmlar gidiyordu. 

Bugün yaşanılan bu kalkışma ise son zamanlarda Prigojin ile Rusya Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı arasında yaşanan sürtüşmeler ile başladı. Prigojin, ayaklanmayı yolsuzluklarla savaşma, boşuna asker ölümlerini durdurma ve savaşı doğru yönetememe sebepleri ile güvendiği komutanlardan yola çıkarak başlattı.  Çeçen lideri Kadirov ile Rusya’nın Donbask’taki komutanı Sergey Surovikin’in ‘Prigojin doğru söylüyor’ diye söylemleri vardı ve Prigojin iki ismin kendisine destek olacağını düşünüyordu.

Ancak son haftalarda Kadirov bunun tam tersi söylemler üretmeye başlamıştı. Ayrıca kalkışmanın ardından beklenen Surovikin desteği de tam tersi işledi. Surovikin ilk açıklaması ile Putin’e desteğini açıkladı.

Prigojin’in bu kalkışmada Putin’e verdiği cevap ise ne istediğini belli eder pozisyonda. Putin kalkışma hakkında ‘Bunu yapanlar vatan haini’ dese de herhangi bir isim telaffuz etmedi. Karşılığında ise Prigojin, Putin’in yanıldığını kendisinin vatan haini olmadığını ve asıl vatan hainlerinin yanındakiler olduğunu belirtti. Yani bu şu demek; Prigojin bu söylemleri ile devleti hedef almadığını, Putin’in yanındakileri hedef aldığını söylüyor ve bahsettiği yolsuzluk, bürokratik işleyiş eleştirisi ile de halkın desteğini almaya çalışıyor. 

HALKTAN DESTEK AMAÇLIYOR

Yani bir taraftan sempati toplamaya çalışırken bir taraftan da mücadeleye devam edeceğinin sinyalini veriyor.

Öte yandan bu kalkışma bize gösterdi ki Rusya’da hâlâ kontrol edilemeyen güç merkezleri var. 25 bin kişilik örgütün bir ordu karşısında başarı elde etmesi çok zor. Buradaki hedef Rostov’da askeri kurumları eline geçiren Prigojin’in adalet yürüyüşü diye adlandırdığı kalkışmasına olabildiğince destek toplama beklentisi ve kendisinin günün sonunda Savunma Bakanlığı arasında bir yetkinlik savaşında galip olma isteği.

Ancak burada kaçırılan bir nokta var. Prigojin sonuçta bir Navalni değil. Halktan beklediği bu desteği alabilmesi, buradan güçlenip herhangi bir yetkiyi eline geçirmesi çok zor bir ihtimal.

GEÇMİŞİNDE KRİMİNAL UNSURLAR VAR

Her ne kadar kendine dair bir sempati geliştirme çabası olsa da Prigojin geçmişi kriminal bir unsurlara sahip kişi. Onu o yapan şeyin kendisi zaten bugün kalkıştığı sistemin ta kendisi. Ayrıca bu kalkışma çıkışına karşı bir dava süreci de başlatıldı. Yani bu saatten sonra ben işlerin 1-2 gün içerisinde çözüleceğini düşünüyorum. Rostov’u kontrol etmesi bakımından direnmeye devam ederse ve burada bir ihtimal özerk bir yer edinme ‘Rostov Cumhuriyeti’ tarzında bir işe kalkışırsa askeri şekilde işlerin biteceğini düşünüyorum. Çünkü şu durumda gözüken o ki halk da ordu da olağan rejimi destekleyecektir.

RUSYA OLUMSUZ ETKİLENECEK

Olağan savaş durumunda ise muhakkak Rusya olumsuz etkilenecektir. Bunu dün kalkışma saatlerinde yaşanan Ukrayna atakları ile de görmüş olduk. Ancak Rusya da saldırılara roket atışları ile cevap vermeye başladı ve ağır silahlara geçebileceğinin sinyalini vermiş oldu. Sonuç itibarı ile dengelerde ciddi bir değişiklik gözükmüyor.

Son olarak ise Prigojin’in ‘Rusya Savunma Bakanı birliklerimi vurdu’ açıklamasına rağmen Bakanlık bunu yalanladı. Zelenski’nin açıklamalarına göre beklediği gibi bir ortamın oluşmadığını söyleyebiliriz.”

                                                                /././

Wagner ile Kremlin anlaştı, isyan bitti!(Birgün)


Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, ”Prigojin, Wagner’ın Rusya’da ilerleyişini durdurmayı kabul etti” dedi.

Rusya’nın Ukrayna savaşında rol üstlenen paralı asker grubu Wagner, Rus devletinin ordusuna karşı ayaklanma başlattı. 

Wagner’in kurucusu Yevgeni Prigojin, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov'un, Wagner askerlerini yok etmek için operasyonlar düzenlediğini iddia etti.

Prigojin, "Hepimiz ölmeye hazırız. 25 bin kişinin tümü ve daha sonra 25 bin daha" dedi ve "Rus halkı için" harekete geçtiklerini savundu.

Rusya Devlet Başkanı Putin, Wagner’in kalkışmasını “silahlı isyan” olarak nitelendirdi. Putin, "Böyle kalkışmalar ülkemizi sırtından bıçaklamaktır. Bunun adı ihanettir" diye konuştu.

Putin, "Hukukun karşısında hesap verecekler. Net adımlar atarak durumu stabilize edeceğiz. Elimden gelen her şeyi yaparak ülkemizi koruyacağım. Silahlı ayaklanmayı organize eden kişi Rusya'ya ihanet etmiş demektir ve hesap verecektir" açıklaması yaptı.

Moskova, Rostov ve Voronej bölgelerinde Wagner'in ayaklanması nedeniyle "terörle mücadele operasyonu" rejimi ilan edildi.

Putin ayrıca, sıkıyönetim ilan etti ve sıkıyönetim kurallarını ihlal edenlerin 30 gün gözaltında tutulmasına izin veren yasayı imzaladı.

Wagner, ele geçirdiğini söylediği Rostov'da sokaklara mayın döşeme faaliyetine girişti.

Rus ordusu ise Moskova çevresinde Wagner'e karşı hendek kazmaya başladı.


CANLI BLOG | DAKİKA DAKİKA GELİŞMELER

20.40: Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in onayıyla Wagner lideri Prigojin ile bir görüşme gerçekleştirdiği belirtildi.

Belarus Devlet Başkanlığı basın servisine göre Prigojin, Lukaşenko’nun ‘Wagner’in Rusya topraklarında ilerlemeyi durdurması’ yönündeki teklifini kabul etti.

Wagner lideri Prigojin ise "Kan dökülmesini engellemek için üslerimize dönüyoruz." açıklamasında bulundu.

19.59: Ukrayna İçişleri Bakanlığı Danışmanı Antoni Geraşenko, Wagner'in Rusya'da başlattığı isyana ilişkin olarak açıklamada bulundu. 

Twitter'dan açıklama yapan Geraşenko, Wagner paralı askerlerinin suçlular ve kanunları çiğneyenler olduğunu söyleyerek, "Prigozhin bir hırsız, katil, uluslararası suçlu ve teröristtir. (Hapishaneden çıkmasına yardım ettikleri) kendi insanlarını öldürdüler, parçalara ayırdılar, işkence ettiler, balyozlarla öldürdüler. Ukraynalıları öldürdüler - askerler, siviller, çocuklar. Putin rejimini devirirlerse Rusya'ya ne olacak? Tüm ülkenin kriminalize edilmesi ve bir iç savaş. Prigozhin'in elleri kan içinde ve hedeflerine ulaşmak için hiçbir şeyi ve kimseyi esirgemiyor. Gücü ele geçirir ve Rus nükleer silahlarının kontrolünü ele geçirirse, bu tüm dünya için bir felaket olabilir." dedi. 


19.35:
 Rus parlamentosunun alt kanadı Duma ve bakanlık binalarının bulunduğu caddede Kremlin’e bağlı Rus kuvvetlerinin zırhlı araçlarının hareket ettiği görüldü. Araçlar hızla stratejik noktalara sevk edilirken Rus güvenlik güçleri de Kremlin ve bakanlık binalarının bulunduğu noktalarda yoğun güvenlik önlemleri aldı. Ayrıca Moskova’nın girişlerine hafriyat araçları ve kamyonlar yerleştirilerek Wagner ilerleyişini engellemek amacıyla tedbirler alındı.

18.40: İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, Rusya’da Wagner grubunun başlattığı isyana yönelik “Rusya’da hukukun üstünlüğünü destekliyoruz” dedi.

17.30: Wagner militanlarının Moskova’ya yaklaşık 450 kilometre uzaklıktaki Lipetsk bölgesinde ilerlediği görüldü. Lipetsk Valisi Igor Artamonov, gelişmeyi doğruladı ve halkı evlerinden çıkamamalarını konusunda uyardı. Öte yandan Rus Hava Kuvvetleri'ne bağlı helikopterler, Moskova yolunda ilerleyen Wagner konvoylarını vurdu.

16.16: İsyanın merkezi Rostov’daki bazı noktalarda kontrol sağlayan Wagner unsurları, başkent Moskova'ya giden Voronej ve Lipetsk yönünde ilerlemeye çalışıyor. Başkente ulaşma hedefiyle yola çıkan Wagner mensupları, Rostov-Moskova bağlantı yolu olan M-4 karayolunda ilerlerken Rusya Hava Kuvvetleri’nin hedefi oldu. Rus medyasında ve sosyal medyada yayınlanan görüntülerde M-4 karayolunda ilerleyen Wagner’e ait bir zırhlı araç konvoyunun hava saldırısına uğradığı görüldü. Yayınlanan güvenlik kamerası görüntülerinden sonra Wagner ve Rusya Savunma Bakanlığı taraflarından herhangi bir açıklama yapılmadı.


16.05: ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Rusya'da devam eden durumu değerlendirmek için üzere G7 Dışişleri Bakanları ile görüştüğünü söyledi.

15.40: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le telefonda görüşerek desteğini dile getirdi. Kremlinden yapılan açıklamada, Erdoğan'ın Rus hükümetine tam destek verildiği belirtildi.

“ROSTOV’DAKİ KOMUTA MERKEZİNİ TEK MERMİ ATMADAN ELE GEÇİRDİK”

15.05: NTV'nin haberine göre, Prigojin, "Bize toplar ve helikopterlerle ateş ediyorlar, Rostov'daki komuta merkezini tek mermi atmadan ele geçirdik. Ülke bizi destekliyor" açıklamasında bulundu.

Rusya İstihbarat Servisi Başkanı Narişkin, isyanın başarısız olduğunu söyleyerek, "Toplumu bölme ve iç savaş çıkarma girişimi başarısız oldu" dedi.

14.20: Rus askerlerinin Voronezh bölgesindeki Boguchar'da Wagner Grubu askerlerini taşıdığını düşündükleri bir araca ateş açtığı iddia edildi. Araçta Rostov'dan bir aile olduğu ortaya çıkarken babanın öldüğü eşi ve kızı ağır yaralandığı belirtildi.

ZELENSKİ, RUSYA’YI ELEŞTİRDİ

14.09: Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski "Rusya Ukrayna'da askerlerini tuttuğu sürece kaosu bitmeyecek" dedi.

13.40:  Rusya Savunma Bakanlığı, Rostov'dan çıkışları engelledi. Sakinlerden evlerini terk etmemeleri istendi. Rusya Savunma Bakanlığı, Wagner savaşçılarından teslim olmalarını istiyor.

13.35: Çeçen lider Ramazan Kadirov Progojin'in silahlı isyanını "sırttan bıçaklama" diye tanımladı ve Rusya lideri Vladimir Putin'in her bir sözüne desteklediğini bildirdi.

13.20: Rus ordusu Voronej kentini kapattı. Kent, Wagner kontrolünde bulunan Rostov'dan başkent Moskova'ya giden yol üzerinde bulunuyor.

13.00: Elysee Sarayı’ndan yapılan açıklamada da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Rusya'daki durumu yakından takip ettiği bilgisine yer verildi. Açıklamada, "Ukrayna'ya verilen desteğe odaklanmaya devam ediyoruz" denildi.

PUTİN İLE PRİGOJİN’DEN KARŞILIKLI AÇIKLAMALAR

12.40: Putin’in açıklamalarının ardından Wagner lideri Prigojin'den sert cevap geldi. Prigojin, "Hiç kimse Putin'in emriyle teslim olmayı planlamıyor" ifadelerini kullandı. "Artık yolsuzluk, yalanlar ve bürokrasinin olduğu bir ülkede yaşamak istemiyoruz" diyen Prigojin, "Wagner, Rus vatanseverlerdir" açıklamasında bulundu.

10.16 Rusya Devlet Başkanı Putin konuya ilişkin ilk açıklamasında çok sert konuştu. "Bugün hainlerle karşı karşıyayız." diyen Putin, "Wagner içindeki hainler silahlı isyan başlattı. Bu isyanın ülkemize bir faydası olmayacaktır. Hainler en ağır şekilde cezalandırılacaktır. Suçlu olan bu kişiler yanıtımızın sert olacağını bilsinler. Böyle kalkışmalar ülkemizi sırtından bıçaklamaktır. Silahlı ayaklanma ve herhangi bir iç ayaklanma Rusya'ya, halkımıza bir darbedir. Cezası ağır olacaktır" ifadelerini kullandı.

(derleyen: mstfkrc)








WAGNER (DOSYA) - soL

 Nedir bu Wagner, hangi olaylarla gündeme gelmişti? (OKAN ATEER/soL-Arşiv)

Paralı askeri şirket Wagner'in ayaklanma çağrısıyla tırmanan kriz sürerken, Wagner'in adının nasıl gündeme geldiğini, soL'da geçtiğimiz yıl yer verdiğimiz bir haber üzerinden yeniden hatırlatıyoruz.

Rusya'nın çeşitli operasyonları için kullandığı paralı askeri şirketi Wagner, dün itibariyle yaptığı ayaklanma çağrısı ve ülkenin bir kentinde kontrolü kısmen ele geçirmesiyle gündem olmuş görünüyor. Peki nedir bu Wagner, nasıl bir misyonla kuruldu? soL'da geçtiğimiz yıl, Nijerya'da yaşanan ve Wagner'in karıştığı bir olay üzerinden şirketi ve o günkü misyonunu anlatmıştık. Haberimizi soL okurları için aynı şekilde, yeniden aktarıyoruz.

Nijeryalı ödüllü gazeteci Philip Obaji'nin bölgeden aktardığına göre Orta Afrika Cumhuriyeti'nde muhalif bir isyancı grup tarafından işletilen altın madenine düzenlenen Wagner saldırısında madende çalışan yaklaşık 70 sivil katledildi. Bölgeye gelen UPC milisleriyle çatışmanın başlamasıyla geri çekilen Wagner birlikleri hükümete bağlı düzenli ordu birliklerinin desteğiyle yeniden saldırınca, kırsal bölgede böyle bir katliam gerçekleşti.

Nedir bu Wagner?

Wagner, Rusya’da kurulu olan bir özel güvenlik şirketi. Kurucusu bol madalyalı bir emekli özel harekâtçı olan Dimitriy Utkin. Utkin’in Nazilere olan sempatisinden dolayı Alman besteci Richard Wagner’in adı şirketin adı olarak benimsenmiş. Şirketin Rusya Federasyonu Silahlı Birlikleriyle yakın bağları bulunuyor. En önemli malî destekçilerinden birisi de Evgeni Viktoroviç Prigojin.

Kapitalist Rusya şekillenirken

Wagner’in ve dolayısıyla Rusya Federasyonu’nun siciline bakmak için olayların arka planına dikkat etmek zorundayız.

Bugün Rusya Federasyonu’nun egemen olduğu topraklarda yakın bir zamana kadar Sovyet iktidarı mevcuttu. Sovyetler Birliği özellikle 2. Dünya Savaşı’nın ardından Afrika, Latin Amerika ve Asya’da emperyalizme karşı başlayan bağımsızlık mücadelelerini destekledi. Bazı ülkelerde bağımsızlık için örgütlenen hareketler iktidara geldi ve ülkelerinin bağımsızlığını ilan ettiler. Sosyalizmin önemli bir güç olduğu iki kutuplu dünyada bu devletler emperyalizmle aralarına mesafe koyarak var olabildiler. Sovyetler Birliği de sosyalist olmayan ancak halkçı yönetim sergileyen bu devletlere destek verdi, dayanışma içinde bulundu.

1990’lı yıllarında başında Sovyetler Birliği ve Avrupa’daki halkçı iktidarların çöküşüyle beraber her şey alt üst oldu. Rusya ve Doğu Avrupa toprakları korkunç bir yağma, sömürü ve yoksulluğa sürüklenirken, bağımsızlıklarını yeni kazanmış eski sömürge ülkeler de emperyalizmin insafına terk edildi.

Bu dönemden günümüze geçen süre zarfında özellikle Afrika’da emperyalist yağma savaşları hız kazandı. Doğal kaynaklar anlamında oldukça zengin olan kıtada önemli rezervleri elinde tutan ülkelerin siyasi durumu incelendiğinde bu durum ortaya çıkacaktır. Afrika’da bölgesel çatışmalar, askerî darbeler, iç savaşlar sürerken Rusya’da da iktidarını Putin sayesinde sağlamlaştıran burjuvazi Sovyet döneminde ilişki içinde olduğu topraklara bugün yağmadan pay almak amacıyla gözlerini dikiyor. Özel güvenlik şirketi Wagner de bu noktada devreye giriyor.

Putin’in aşçısı

Wagner Grubu denince karşımıza çıkan isimlerin başında Evgeni Viktoroviç Prigojin geliyor. “Putin’in aşçısı” olarak bilinen Prigojin gıda sektöründeki yatırımlarıyla tanınıyor. Putin’in üst düzey yabancı konukları için düzenlenen ziyafetleri organize eden bu kişi aynı zamanda Wagner’in yöneticisi konumunda. Prigojin, Putin döneminde gelişen bir sermayedar. Belli bir aşamadan sonra Putin’in ihtiyaçları gereğince yatırım yaptığı ve yeni alanlara açıldığını da eklemek gerekir. Bugün Prigojin, sahibi olduğu Glavset olarak da bilinen İnternet Araştırma Ajansı ile ilgili olarak ABD’deki seçimlere müdahale etmekten gıyabında soruşturma geçirmiş ve kara listeye alınmış bir kişi. Prigojin’in yatırım yaptığı diğer önemli grup şirketi ise Concord firması olarak görülüyor.

Wagner

Wagner şirketi bugün Rusya burjuvazisinin varlık göstermek istediği alanlarda etkisini artırabileceği yarı-resmî bir güç haline gelmiş durumda. Aslında basbayağı askerî bir birlik olan bu şirket gerektiğinde Putin yönetimi için inkâr edilebilecek bir yan taşıdığı için de oldukça kullanışlı.

Dünya kamuoyu bu türlü kirli savaş taktiklerini ABD kaynaklı Blackwater firmasıyla öğrendi. Özellikle Irak’ın işgali sırasında bu şirketin ABD Silahlı Kuvvetleriyle eş güdümlü olarak sahada oynadığı role dair çok sayıda bilgi ve belge ortaya çıkmış durumda.

Wagner ise ilk kez 2014 yılında Ukrayna’da yaşanan Avrupa Birliği destekli darbenin ardından yaşanan iç savaş sürecinde doğu bölgelerinde yaşanan çatışmalarda ve Kırım’ın ilhakı sürecinde görüldü. Ukrayna ile Rusya arasında süregiden çatışmanın ilk patlak verdiği dönemde Kırım topraklarının ilhak edilmesinin öncesinde ortaya çıkan üniformalı, silahlı ancak herhangi bir ülkenin ordusuna mensup olmayan milis görünümlü kişilerin Wagner üyeleri olduğu düşünülüyor. Suriye İç Savaşı sırasında, Kaddafi sonrası Libya’da ve nihayet günümüzde özellikle Afrika kıtasında aktif olan şirketin oldukça geniş bir coğrafyada faaliyet gösteriyor.

Dünyadaki çeşitli çatışma bölgelerinde görülen, kimi zaman hükümetleri destekleyen kimi zaman rejim karşıtlarının yanında olan şirket, son tahlilde Rusya’nın dış politikası ve Rus patronlarının çıkarları doğrultusunda hareket etmekte.

Wagner’in askerî varlığının olduğu ülkeler

• Suriye

Suriye Hükümeti’nin Rusya ile yaptığı anlaşmalar çerçevesinde İŞİD elindeki rafinerilerin ve petrol sahalarının geri alınması durumunda ve bu bölgelerin güvenliğinin sağlanması karşılığında ilgili üretim sahalarındaki petrol üretiminden belirli bir yüzde alınması yönünde anlaşma yapılmıştır. Suriye İç Savaşı’nın en tırmanışta olduğu dönemde ülkede 2 bin 500 Wagner askerinin bulunduğu tahmin ediliyor.

• Orta Afrika Cumhuriyeti

Zengin altın ve elmas madenlerinin bulunduğu ülkedeki Wagner varlığı 2018 yılında 3 Rus gazetecinin öldürülmesiyle gündeme geldi. Ülkede madencilik yapan Lobaye Invest firmasının Prigojin ile bağlantısı ortaya çıktı.

• Sudan

Çok zengin altın madenlerinin olduğu Sudan’da askeri üniformalı Rusların görülmesinin ardından Prigojin ile ilişkilendirilen M-Invest firmasının Meroe Gold adı altında madencilik yaptığı anlaşıldı. Sudan, yılda 90 ton altın üretimiyle Afrika'daki üçüncü en büyük altın üreticisi. Wagner bu madenlerin güvenliğinin sağlanmasının ötesinde Sudan Hükümetine bağlı birliklere de askeri eğitim veriyor.

• Kongo Demokratik Cumhuriyeti

Afrika kıtasının en büyük ve uranyum, altın, elmas ve bakır açısından en zengin ülkelerinden birisi olan Kongo’da Joseph Kabila’nın Devlet Başkanlığındaki rakibi olan Félix Tshisekedi’nin Rusya tarafından desteklendiği öne sürülmüştür.

• Libya

Kaddafi’nin uluslararası bir harekâtla devrilmesinin ardından patlak veren iç savaşta Rusya, Hafter rejimine petrol karşılığında yardım ve destek anlaşması yapmıştır. Bu kapsamda Wagner personelinin çok sayıda askerî harekâta dahil olduğu bilinmektedir.

                                                           /././

Kemal Okuyan soL'un sorularını yanıtladı: Wagner isyanının arka planında neler var?(ALİ UFUK ARİKAN-soL/Söyleşi)

Kemal Okuyan, Rusya'daki son süreci soL'a değerlendirdi, 'Hormonlu oligarklarla, Wagnerlerle NATO’ya, faşizme karşı mücadele verilemiyor. Rusya sonucu oldukça belirsiz bir sürecin içine girdi' dedi.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Rusya'daki son gelişmeler ve Wagner grubunun isyanını soL'a değerlendirdi.

"Prigojin para ve güç arayan güçlü bir patron, yaygın deyişle bir oligark. Rus devletinin içindeki başka para ve çıkar peşindeki gruplarla çıkar çatışmasına girdi" diyen Okuyan, "Hormonlu oligarklarla, Wagnerlerle NATO’ya, faşizme karşı mücadele verilemiyor. Rusya sonucu oldukça belirsiz bir sürecin içine girdi. Şimdi olağan koşullarda fazla etkisi olmayacak bir 'isyan'ın bayağı ciddiye alındığını görüyoruz. Sonucu ne olursa olsun, Prigojin Putin’i çok sarsmış oldu" ifadesini kullandı.

Okuyan, "Rusya gibi bir ülkede gerçek bir dönüşüme emekçi kitlelerin imza atması gerekir. Kimileri Putin’in her şeye muktedir olduğunu sanıyor, hayır o Rusya’daki bugünkü egemenlerin şu anda mutabık olduğu bir lider. Kafasına göre iş yapamaz. Rusya’da dengeler hızlı değişir, mücadeleci bir halktan söz ediyoruz. Ancak dediğim gibi gerçek bir değişim darbelerle, saray entrikalarıyla ya da bir kişinin tercihleriyle hayata geçmez" değerlendirmesinde bulundu.

Okuyan'ın soL'un sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

Wagner grubunun Moskova’ya isyanının arkasında ne olabilir?

Çok kaba bir biçimde söyleyecek olursak, Wagner Rus sermayedarı Prigojin tarafından Rus devletinin himayesinde kurulan bir “özel ordu”. Bu ordunun kuruluşu Rus devletinin yasal alanda bazı uluslararası ve ulusal sınırlamalardan kurtulması amacına hizmet ediyordu. Wagner’in Rus devleti ile hiçbir bağı olmadığı yıllarca iddia edildi. Ukrayna’daki savaşla beraber Wagner de zorunlu olarak legale çıktı! Sorunuza gelince… Prigojin “özel ordu” işine neden girdiyse şimdi de o yüzden isyan bayrağı çekiyor. Prigojin para ve güç arayan güçlü bir patron, yaygın deyişle bir oligark. Rus devletinin içindeki başka para ve çıkar peşindeki gruplarla çıkar çatışmasına girdi.

Wagner enformasyon savaşlarında çok fazla kullanıldı. Bu anlamda elinde Rusya açısından kritik ve can sıkıcı çok fazla bilgi olduğunu unutmayalım.

Ancak siyasi bazı eleştirilerde de bulunuyor. Örneğin Ukrayna’ya dönük bir askeri operasyona gereksinim yoktu diyor.

Der, daha fazlasını da diyecektir, eğer buna fırsat bulursa… Wagner yalnızca silahlı çatışmalarda görev alan bir şirket değil, çok güçlü bir medya ve istihbarat şebekesi olarak da görülebilir. Kendisini savunabilmek için Rus toplumundaki ve Rus çıkar gruplarındaki kimi hassasiyetlere oynayacaktır. Ancak bu türden kişilerde ilke, ideoloji filan aramayın. Dünyanın en kirli işlerinden biridir “paralı askerlik”.

Dünyanın en güçlü ordularından birinin başındaki Putin nasıl böyle bir şirkete izin verdi? Bunun bir anlamı var mı?

Bunun bir anlamı var mı? Putin bir taraftan çok uyanık, yetkin, deneyimli bir siyasetçi görüntüsü veriyor ve öyle. Ancak hayata, tarihe, Rusya’ya dünyaya yaklaşımında bazı sabitleri var. Çok özet geçecek olursam, Putin 1991 karşı devrimiyle Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından yaşanan yağmacı, talancı kapitalizme geçiş sürecinde palazlanan yeni Rus burjuvazisinin bir bölümünü tasfiye etti, bir bölümünü ise bir yeniden yapılanma sürecinde resmen ihya etti. Aslında kapitalizmin mantığı açısından zaten Yeltsin dönemindeki “oyuncu” sayısının azalması, bir tekelleşme sürecinin yaşanması gerekiyordu. Güçlü bir devletin yakın himayesinde, enerji ve silah endüstrisinin öncülüğünde muazzam kârlar elde eden Rus burjuvazisi sürekli pompalanan milliyetçilik ve işçi sınıfının örgütsüzleştirilmesinin yarattığı “huzur”u Putin’e borçluydu. Karşılığında Rus devletinin stratejik önceliklerine hizmet ediyorlardı. Prigojin de onlardan biriydi. Putin para, güç ve milliyetçiliğin her şeyi çözeceğini sanan bir siyasetçi. Oysa para girdiği her yeri çürütür. Paralı ordu mu olur! Sözüm ona ulusal çıkarlar paralı ordu ile mi korunacak? Her yıl Kızıl Ordu’nun Hitlercileri dize getirişi Rusya’da şaşalı törenlerle kutlanıyor. Kızıl Ordu Sovyet emekçilerinin ordusuydu, yurtseverdi, enternasyonalistti, haklı bir savaş veriyordu. Para için savaşmıyorlardı. Wagner adını tercihi bile İkinci Dünya Savaşı’nda yaşamını yitiren Sovyet yurttaşlarının anısına hakaret sayılmalı.

Wagner isyanının Ukrayna’daki savaşa etkisi ne olur?

Eğer Rusya’da siyasi bir çatlak oluşmazsa, Prigojin isyanı kolaylıkla ezilir. Ama Putin’in imajı büyük bir yara aldı. Bir “paralı asker grubu” dünyanın en güçlü ordusuna isyan ediyor, Rostov gibi önemli bir kentte kontrolü ele geçiriyor, Putin bunun üzerine halka sesleniyor. Kötü bir aksiyon filmi gibi. Ancak paranın egemenliğindeki her “düzen” bu türden tuhaflıklar üretir. ABD’deki Trump yanlısı Kongre baskınını hatırlayalım. Ve böyle dönemlerde Putin gibi siyasetçilerin sınırları da daha kolay görülüyor. Ukrayna Savaşı başladığında “15 günde Kiev’e girer” diyen uzmanlar nerede şimdi? Ukrayna’nın işgalinin NATO’yu güçlendireceğini söylediğimizde pek ciddiye alınmamıştık. Ukrayna dünyanın en karanlık yönetimlerinden birine sahip, Rusya’nın hamlesi bu yönetimi bile meşrulaştırdı. Bu ancak milliyetçilik ve Rus kapitalizminin yol açtığı bir akıl tutulmasının ürünü olabilirdi. O zaman da söyledik, NATO askeri olarak yenilgiye uğratılamaz. NATO ancak halkların örgütlü mücadelesiyle, gerçek bir anti-emperyalist tutumla yenilgiye uğratılabilir. Hormonlu oligarklarla, Wagnerlerle NATO’ya, faşizme karşı mücadele verilemiyor. Rusya sonucu oldukça belirsiz bir sürecin içine girdi. Şimdi olağan koşullarda fazla etkisi olmayacak bir “isyan”ın bayağı ciddiye alındığını görüyoruz. Sonucu ne olursa olsun, Prigojin Putin’i çok sarsmış oldu.

Putin Wagner isyanını “ihanet” olarak adlandırdığı konuşmasında Bolşevikleri de suçladı ve “iç savaş” uyarısında bulundu.

Putin’in dünyasında sadece emperyal Rusya var! Çarlık, milyonlarca insanın çektiği acılar, baskı, zulüm, yoksulluk, bunların hiçbir değeri yok. Tarihten ne anladığı da belli değil. 19. yüzyıl boyunca Rusya’da Çarlığı yıkmak için insanlar ölümü göze aldılar. Yüzlerce örgüt kuruldu. 1917 yılı uzaydan düşmedi. 1914 yılında Rusya’yı ve bütün imparatorluk halklarını kendi çıkarları ve Rus egemenlerinin çıkarları için emperyalist savaşın içine atan Çar bu kanlı oyunu kutsallıkla süslemeye çalışıyordu. Putin’in tarihten anladığı, Rus köylüsünün, işçisinin büyük acılar çektiği Rus İmparatorluğu’nun çıkarlarıdır. 1917’de halk yeter dedi ve Çarı alaşağı etti. Sonra aynı düzenin başka bir biçim altında sürmesini isteyenlerle Bolşevikler karşı karşıya geldi. 1917’de Bolşevikler milyonlarca ezileni bu onursuzluğun içinden çıkardı. Bu aynı zamanda Rusya’nın da kanlı ve kirli bir düzenden kurtulması anlamına geldi. Sovyet Rusya, sonrasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Rusya’nın karanlık sicilini düzeltti, ülke ayağa kalktı. Rusya’nın tarihinde sadece Romanovlar ve sonrasında Putin olsaydı, bu oldukça itibarsız bir tarih olurdu.

Prigojin’in hamlesinden sonra Putin’in oligarklara karşı daha sert bir tavır içine gireceğini düşünenler var…

Putin’in günün birinde Rusya’ya yeniden sosyalizmi getireceğine inananlar da var. Rusya’da bürokrasi içinde sosyalizm yanlısı unsurlar olduğunu biliyoruz, olmaması tuhaf olurdu. Bunlar kapitalizmin ve anti-komünizmin Rusya’ya iyi gelmediğini düşünüyorlar. Ancak bunların tercih ve eğilimleri ile Rusya’da toplumsal düzen değişmez. Rusya gibi bir ülkede gerçek bir dönüşüme emekçi kitlelerin imza atması gerekir. Kimileri Putin’in her şeye muktedir olduğunu sanıyor, hayır o Rusya’daki bugünkü egemenlerin şu anda mutabık olduğu bir lider. Kafasına göre iş yapamaz. Rusya’da dengeler hızlı değişir, mücadeleci bir halktan söz ediyoruz. Ancak dediğim gibi gerçek bir değişim darbelerle, saray entrikalarıyla ya da bir kişinin tercihleriyle hayata geçmez. 

                                                                /././

Wagner darbesi: Buralara nasıl gelindi? (GÖZDE KÖK-sol/Özel)

'Yaşananların ardında, iktidarın Wagner’i kullanırken sonuç aldıkça bu kirli örgütün hareket alanını genişletmekten çekinmemiş olması var.'

Gündeme gelen son iddialara göre Rusya’nın ünlü özel güvenlik şirketi Wagner içinden geçtiğimiz saatlerde Rostov-Moskova hattındaki ilerleyişini sürdürüyor. Yazının yazıldığı sırada çeşitli Rus telegram kanallarında herhangi bir engelle karşılaşmadan Wagner birliklerinin Moskova’ya doğru ilerlediği ve hatta bunun Ukrayna’nın karşı-saldırısının Rus topraklarına sıçramasının önünü açabileceği konuşuluyordu. 

Peki buralara nasıl gelindi? Bir özel güvenlik şirketi ve onun patronu bu cüreti nereden buldu? 

Sosyal medyada dün gece Türk kullanıcılardan beklenen şaka gelmişti. 15 Temmuz 2016 gecesi Hande Fırat’ın telefondan canlı olarak Erdoğan’a bağlandığı görüntü montajlanıp Erdoğan yerine Putin konmuştu. Aslında bu oldukça yerinde bir gönderme. Çünkü Wagner basitçe devletin ihtiyaç duyduğunda silahlı gücüne başvurduğu bir şirketten ibaret değil. Bu gerçeği Prigojin’in Putin’le olan geçmişten gelen kişisel yakınlığıyla da açıklamak yetersiz kalır. Wagner bugünkü Rus devlet aygıtının gayrı resmi bir parçası olarak yapılandırılmış bir askeri örgütlenme. Şimdiye kadar Rus devletinin uluslararası operasyonlarında meşruiyeti sorunlu alanlara sokulan, Rusya sermayesinin batıyla rekabet alanlarında önünü açan bir tür paramiliter yapılanma olarak işlev gördü. Tüm dünyada yaygınlaşan bu tür organizasyonların, biçimsel olarak özel bir şirket görüntüsünde olması onlara daha fazla hareket serbestliği sağlarken onları kullanan devletler de işlenen suçlardan daha kolay sıyrılıyorlar. Birinci konu tam olarak bu: Wagner’le ordunun üst kademesinde biriken gerilimin patlaması olarak dışarı yansıyan silahlı ayaklanmanın devlet içinde bir kavga olarak görülmesi daha doğru olur. Bu nedenle Putin’in ne söyleyeceği heyecanla beklendi ve aynı heyecanla devletin merkezi ve yerel düzeyde sivil ve askeri üst bürokrasisinin kimden yana tutum aldığı önemli bir habere dönüştü. Putin’in girişimi ihanet olarak nitelendirmesinin ardından üst kademelerden arka arkaya gelen açıklamalar bu düzeyde bir çatlak olmadığını gösteriyor ama Wagner’in güney-kuzey hattında direnişle karşılaşmadan ilerleyebilmesi soru işareti uyandırıyor.  

İkinci olarak işlerin hangi noktada kontrolden çıktığına bakmak gerekir. 

Wagner’in bugüne kadar yürüttüğü yurtdışı operasyonları soL’da yer alan derlemede detaylı olarak ele alındı. Şirketin Ortadoğu ve Afrika’da gösterdiği ‘başarılar’ düşünüldüğünde, her şey yolunda görünürken bu kullanışlı aracın Putin iktidarının elinde patlamasının en önemli nedeni Ukrayna savaşıyla birlikte şirketin ve patronunun olağanüstü bir ağırlık ve popülarite kazanması oldu. Aslında şirket 2014’ten beri Ukrayna’da faal. Rusya’nın gayri resmi savaş yürüttüğü, Rus ordusunun müdahil olmadığı süreçte, Kırım’ın ilhakında ve Donbas’taki çatışmalarda etkin rol oynadı. Ancak 2022’nin başında Rusya’nın Donbas cumhuriyetlerini bünyesine katmasının ardından Ukrayna’ya karşı başlattığı “özel harekatla” birlikte işin rengi değişti. Ordu ve şirket arasındaki iş bölümünün dengesi alt üst olmuş oldu; Wagner özellikle Bahmut operasyonunda ordunun oynaması gereken rolü oynadı ve belli ki hem yönetim hem de silahlı adamları psikolojik olarak da kendilerini savaşın asli unsuru olarak görmeye başladılar. 

Wagner’in lideri Prigojin’i savaşın başladığı Şubat 2022’den beri sıklıkla basında görüyoruz. Viral olan haberlerden biri Rus hapishanelerinde yatmakta olan mahkumları cezalarının affedilmesi karşısında kendi ordusuna katılmaya ikna etmek için yaptığı konuşmalardı. Ve bu gerçekti. Rusya savaş alanındaki asker ihtiyacını karşılamak için bir yandan seferberlik ilan ederken diğer yandan Wagner’in mahkumlarla kendi ordusunu genişletmesine göz yumuyordu. Sonra sık sık Prigojin’in ordu üst kademesine yönelik beceriksizlikten ihanete varan sert suçlamalarını izledik. Son olarak ele geçirdikleri Bahmut tuz mağaralarında adamlarıyla birlikte verdiği pozlar basına yansıdı. Bahmut’ta ordunun hava desteği olmakla birlikte Ukrayna ordusuyla karşılıklı bir tür “pirus zaferi” için mücadele eden ve korkunç kayıplar sonunda bölgenin kontrolünü ele geçiren Wagner oldu. 

Putin’in büyük davetlerini organize eden catering şirketinin sahibi olduğu için Putin’in aşçısı olarak ünlenen, olağan koşullarda Rusya’nın mümtaz oligark simalarından biri olarak kalması beklenen Prigojin’i bugün Rusya’daki rejim için bir umacıya dönüştüren bu adamın hırsları ve eksantrik kişiliği olabilir mi? Prigojin’in son derece hırslı ve Dostoyevski karakterlerini hatırlatan sıra dışı bir kişi olduğu doğru. Ancak burada iki önemli şey var: Birincisi Rusya’nın özel operasyon adı altında Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaş yalnızca koskoca bir emperyalist savaş aygıtıyla baş etmek zorunda kaldığı ve ağır kayıplar verdiği için değil, bizzat savaşa gerekçe olarak öne sürülen argümanların meşruiyeti nedeniyle de Rus ordusunun ayarlarını bozdu. Savaşın belli anlarında ordu üst kademelerinde önemli kadro değişikliklerine gidilmesine de neden olan ciddi hatalara ve yönetsel boşluklara imza atıldı. Prigojin oradaydı ve silahlı kuvvetlerin bütün boşluklarını gördü ve buradan kendisi için doğan fırsatı da. 

İkincisi ve daha önemlisi yaşananların ardında, iktidarın Wagner’i kullanırken sonuç aldıkça bu kirli örgütün hareket alanını genişletmekten çekinmemiş olması var. Tabi ciddi öngörü probleminin altında da sermayenin çıkarları söz konusu olduğunda pervasızlıkta sınır tanımaması yatıyor. Şimdi Putin’in bu yalın gerçeği görmezden gelerek Wagner’in ihanetini 1917’de Bolşeviklerin barış politikasına benzeterek açıklamaya çalışması Rus devletinin aciz görüntüsünü güçlendirmekten başka işe yaramıyor.

                                                                      /././

Adım adım Wagner krizi: 'Bu sürpriz değildi'(İREM YILDIRIM-sol/Özel)

Özel askeri şirket Wagner’in kurucusu Prigojin ayaklanma çağrısı yaptı, Putin ‘Hainler cezalandırılacak’ dedi. Dış politika analisti Aydın Sezer soL’a Wagner krizini değerlendirdi.

Rusya'nın çeşitli operasyonları için kullandığı paralı askeri şirket Wagner, dün itibariyle yaptığı ayaklanma çağrısıyla dünya gündemine ilk sıradan girdi. Wagner yöneticisi Yevgeniy Prigojin, Rusya ordusunun şirketin cephe gerisindeki askeri kamplarını vurduğunu iddia etti, ayaklanma çağrısı sonrası Rostov kısmen kontrol altına alındı. Bu iddialar Ukrayna ve ABD medyası tarafından hızla paylaşıldı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise yaptığı açıklamada, "Hainler cezalandırılacak" dedi.

Hareketin anahtar ismi Prigojin, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Valeri Vasilyeviç Gerasimov’a yönelik eleştirileri ve husumeti ile bilinen bir isim. Uzman isimler operasyonu Şoygu ve Gerasimov’a karşı bir hareket olarak anlamanın yararlı olacağını, Putin’e karşı bir darbe girişimi olmadığını söylüyor.

“Muhtemelen Prigojin ve Wagner’in tasfiyesiyle sona erecek bir süreç ile karşı karşıyayız” diyerek durumu değerlendiren dış politika analisti Aydın Sezer, soL’a Wagner krizinin dününü, bugününü ve geleceğe etkilerini anlattı.

'Prigojin son zamanlarda zaten kontrolden çıkmaya çok yakın bir konumdaydı'

Ukrayna Savaşı’nda Prigojin’in sahip olduğu Wagner grubunun Rusya açısından katkı ve başarılarının olduğu değerlendirmesi yapılıyor. Sezer bunu bir örnekle anlatıyor, “Bakhmut’ta Artemovsk dediğimiz yerin düşmesinde Wagner, sürecin başından sonuna kadar sahadaydı ve Putin başarılarından ötürü tebrik etti”, fakat bu tebriğin sonuçlarına da değiniyor.

“Fakat Wagner’in savaştaki konumu, özellikle devletten beklediği teçhizat, silah, maddi anlamdaki destek tam istediği düzeyde gerçekleşmediği için olsa gerek özellikle Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Valeri Vasilyeviç Gerasimov’a karşı zaman zaman eleştiri boyutlarını da aşan ve hakarete varan çok sert söylemlerde bulunageldi. Prigojin bunu yaparken sadece sahip olduğu silahlı güçle değil, Putin’e olan yakınlığı ve ilişkileri boyutuyla da bir anlamda kendisine ve konumuna çok güveniyordu. İş artık o kadar çığrından çıkmaya başladı ki biz artık Prigojin’in kendisine bir özerklik alanı yaratmaya yani ordunun, silahlı kuvvetlerin üzerinde bir konuma doğru hareket ettiğini gözlemlemeye başladık. Bunu Prigojin’in Şoygu ve Gerasimov ile yaptığı tartışmaların ötesinde; zaman zaman devlet yönetimine, birçok başka üst düzey yöneticiye yönelik eleştirilerinden de anlıyoruz. Prigojin son zamanlarda zaten tamamen kontrolden çıkmış ya da kontrolden çıkmaya çok yakın bir konumdaydı.”

Sezer, Savunma Bakanı Şoygu’nun sahadaki özel askeri birliklerin bakanlıkla sözleşme yenileme çağrısını hatırlatıyor. Wagner gibi olmasa da daha küçük çaplı birlikler sözleşmeleri imzalarken, Prigojin bu imzayı atmayarak meydan okuduğunu ve tüm bunların ışığında “Prigojin’in sistem içinde tasfiye edilmesi beklentisi”nin ortaya çıktığını da vurguluyor.

Sezer, Prigojin’in başına bir iş gelebileceğine yönelik düşüncelerin var olduğunu vurgulayarak, “Muhtemelen bu sürecin sonunda kişisel olarak bir panikle böyle bir harekata girişti” şeklinde yorumluyor.

‘Bu girişim Putin’e karşı bir darbe değil’

Batı medyasının ‘Putin’e karşı darbe’ olarak ele aldığı bu olayın Putin’e karşı olmadığını söylüyor ve ekliyor:

“Bu girişim, Putin’e yönelik bir eleştiride bulunmaksızın ama açık hedef olarak hem Şoygu hem Gerasimov’u hedefe yerleştirdiği bir olay. Bu sabah erken saatlerde bakan yardımcılarından biri ile Prigojin Rostov’da görüştü. Diyaloga açık bir izlenim verdi. Putin’in açıklama yapmaması da Prigojin açısından ‘adeta bir göstergeydi’. Fakat ne zaman Putin bir açıklama yaptı ve burada net olarak Wagner’i değil de girişimi hedef aldı. İşte o zaman Putin tarafını seçmiş oldu. Putin’in açıklamasından sonra tüm üst düzey yöneticiler, Putin’e desteklerini açıklamaya başladılar. Bunun ardından Prigojin’den gelen ilk açıklama şunu gösteriyor: Putin’e ‘Biz değil diğerleri hain’ gibi bir mesaj var. Hedefinde hâlâ Putin’in olmadığını gösteriyor.”

Süreç nasıl ilerleyecek?

Sezer, “Prigojin ve Wagner’in tasfiyesiyle sona erecek bir süreçle karşı karşıyayız. Bu doğal olarak batının da çok hoşuna gidecek, özellikle Wagner belasından kurtuldukları için süreci zımni olarak olumlu izlediklerinden eminim. Ama Rusya içerisinde bir karışıklık oluşunu da siyaseten kullanıyorlar bu ayrı bir konu” diyor. Böyle bir kırılmanın yaşanmasının sürpriz olmadığını da vurguluyor ama bu boyutta bir tasfiyeyi beklemediğini de ekliyor. Prigojin’in bu hamlesine yönelik, “Böyle bir girişimde bulunması çılgınlık oldu bu da herhalde kendisine yönelik senaryo konusunda haberdar olduğu hissi uyanıyor bende” diyerek değerlendiriyor durumu.

Bu girişim, Rusya’nın sahadaki durumuna yönelik bir zaafiyet oluşturur mu?

Sezer burada yine bir başka örnek veriyor. Bakhmut düşmeden önce Prigojin’in tek başına bir karar verip birliklerini çekmesi ve ‘bize destek gelmiyor’ diyerek Şoygu’yu hedef almasını hatırlatıyor. “Prigojin uzun süredir Ukrayna harekatını yöneten otoritenin iradesi dışında hamleler yapıyordu” değerlendirmesini yapan Sezer, durumun sebebi olarak da Putin ile kurduğu ilişkiyi gösteriyor ve “Kendisini bu bağlamda Putin’e yakınlığı sebebiyle dev aynasında görmeye başladı” diyor.

“Bu operasyonu Şoygu ve Gerasimov'a yönelik bir hareket olarak anlamak lazım. Bu Rusya’nın sahadaki durumuna yönelik bir zaafiyet yaratmayacağını tahmin ediyorum. Mart’tan beri bu Wagner ile bir şekilde başka kuvvet ve güçlerin Kadirov güçleri de dahil olmak üzere tahkimat yapılması öngörülüyordu. İçten içe ciddi bir sorun vardı, bu sürpriz değildi.”

2024 yılında Rusya’da yapılacak seçime yönelik de bir parantez açan Sezer, “Bu gelişmelerle Putin’in 2024 yılı seçimlerine de start verdiği görüşünü savunanlar var. Rus medyasında yer alan bu görüşe ben de çok karşı değilim. Putin şu anda iç politika açısından da meydan okuyan bir hamle yapmış konum ve duruma geliyor. Gücünü test ettirmemiş oluyor” değerlendirmesini de yapıyor.

                                                            /././

Moskova Geceleri (ENGİN SOLAKOĞLU- soL)

Rostov’dan ve Moskova’dan gelen haberler, zafere yürüyen bir Rusya izlenimi vermediği gibi bunalımlı ve utanç verici Yeltsin günlerini anımsatıyor.

Cuma gecesi haber ajansları birbiri ardına “Rusya’da darbe” haberleri geçmeye başlayınca benim aklıma ilk bu şarkı geldi. Bir yandan gelişmeleri okuyorum, bir yandan kafamda bu müzik çalıyor. Moskova Geceleri 1955 yılında Vasili Solovyov-Sedoy tarafından bestelenen, sözleri Şair Matusovski’ye ait bir şarkı. Aslında önce Leningrad geceleri ismiyle yazılmış sonra sözleri Moskova’ya uyarlanmış. İsterseniz yazıyı okurken Kızılordu’nun yorumuyla şuradan dinleyebilirsiniz. Ben Anna Netrebko ile  Dmitri Hvorostovsky’nin birlikte söyledikleri yorumu da severim. 

Rusya-Ukrayna savaşının en sıcak aşamasının başlamasından bu yana 16 ay geçti. Rusya’nın Kiev’e yönelik askerî harekâtı başladıktan sonra savaşın gidişatına dair bir çok kez yazdığım için ayrıntılara girmeyeceğim ama en son 8 Mayıs’ta yayınlanan “Bakhmut ve Kremlin” başlıklı köşe yazımdan bir paragrafı anımsatmakla yetineceğim: 

“Rusya cephesinden baktığımızda ise Bakhmut meselesinde Silahlı Kuvvetler ile meşrebinize göre meşum veya meşhur Wagner birliklerinin bir tür bilek güreşinde olduğu izlenimini alıyoruz. Wagner’in patronu mu, CEO’su mu, sahibi mi olduğunu tam kavrayamadığım Prigojin, daha önce “bize bıraksınlar, ezer geçeriz” makamından konuşurken, önceki gün Rus ordusunun kendilerine gerekli cephaneyi sağlamadığından yakınarak 10 Mayıs’ta Bakhmut’tan çekileceklerini açıklamış örneğin. Şirket ordusu da böyle bir şey demek ki. Koşullardan memnun kalmayınca küsüp çekilebiliyor!”

Şirket ordusu yani Wagner küsüp çekilmenin de ötesine geçip silahını Rusya Ordusu’na ve kimilerine göre yönetimine doğrultmuş görünüyor. 23 Haziran’ı 24 Haziran’a bağlayan gece Moskova ve özellikle de Kremlin için zor geçmiş olmalı. Bu yoldan ilerlemeden önce isterseniz resmi biraz genişletelim.

Yukarda sözünü ettiğim yazıda beklendiğini söylediğim Ukrayna karşı saldırısı yaklaşık 10 gün önce başladı. Gelişmeleri az buçuk takip eden, okuma-yazma ve toplama-çıkarma konusunda temel bilgi sahibi herkesin tahmin ettiği gibi Batı’nın yığdığı silahlarla donanmış Ukrayna ordusu Rus hatlarını birkaç saatte yarıp geçemedi elbette. İki kardeş halkın çocukları patronlar için ölmeye devam ediyorlar sadece. Rus hatlarının bir bölümünü tutan Wagner güçlerinin denklemden çıkması hatta silahlarını kendi hatlarına çevirmesi durumu Rusya aleyhine değiştirebilir ve Rus hatlarının gerilediğini görebiliriz. Nitekim Wagner’in patronu Prigojin’in başlattığı adlı adınca söyleyelim silahlı kalkışma haberi gelir gelmez Batı’dan “karşı saldırıyı şiddetlendirmenin tam zamanı” çığlıkları yükselmeye başladı bile. 

Cuma gecesi Kremlin’den gelen ilk açıklama Peskov’a aitti. Peskov gerekli tedbirlerin alındığını söyledi. Cumartesi günü ise Putin’in beklenen beyanatını dinledik. Putin özetle, Prigojin’e yüklendi ve cezasını çekeceğini söyledi. Bu ilk tablodan anlaşılan Prigojin’in boyundan büyük bir işe kalkıştığı. Darbe girişimi olarak da adlandırılan bu eylem servetini Kremlin’e “Zakuski”1 pazarlayarak elde eden Prigojin’in sonunun habercisi olabilir. Ne var ki bu Libya’dan Mali’ye, Suriye’den Ukrayna’ya kadar Rusya’ın önemli bir dış politika aracı haline gelen Wagner’in de sonu olacak mı emin değilim. 

Peki Prigojin’in derdi ne? Bu konuda Emre Köse meselenin köküne inen güzel bir yazı yazmış. Tavsiye ederim.

Prigojin Bakhmut çatışması sırasında ve öncesinde Rus Silahlı Kuvvetleri’ne kendisine yeterli desteği vermemekle itham ediyor, özellikle de Savunma Bakanı Şoygu ve ordu yönetimini hedef alıyordu. “Putin iyi ama çevresi kötü/Adamı kandırıyorlar, bilgi vermiyorlar.” Tanıdık geldi mi? 

Batı’da ve Türkiye’de dünyaya Batı’dan bakma gayreti gösteren “uzmanlardaki”  virüsten etkilendiyseniz Rusya’yı klasik bir tek adam rejimi, Putin’i de herkese tek başına karar veren standart bir diktatör olarak tanımlar rahat edersiniz. Ne yazık ki, tıpkı hayat gibi Rusya’da öylesi basitliklere imkân tanımayan karmaşık bir yapı. 

Bu konuda benden çok daha derin bilgiye sahip olan Aydın Sezer, Cenk Başlamış gibi dostlarımın yazıp çizdiklerinin izinden giderek söylemem gerekirse bunun gerçekle bir ilgisi yok. Rusya’da Putin’i getirdiği ve tuttuğu gibi, gerektiğinde emekliye de sevk edebilecek bir örgütlü yönetim yapısı var. Gerisi ucuz propaganda sosuna bulanmış palavradan ibaret.

Gündemin zorlamasıyla her zamanınkinden farklı olarak bu gece okuyacağınız bu yazı hazırlanırken Wagner güçlerinin Güneybatı Rusya’nın en önemli kavşak noktalarından Rostov’u ele geçirdiği haberi geldi. Henüz taraflar arasında şiddetli bir çatışma olduğuna dair işaret yok. Bu aşamada karşılıklı tehdit ve pazarlıkla el yükseltme çabalarına tanık oluyoruz. Prigojin’in Moskova yürüdüğüne dair haberlerin abartılı ve yalan olduklarını varsayabiliriz. Ayaklanmanın herhangi bir sonuca varacağını da düşünmüyorum. 

Ne diyorduk? Prigojin Savunma Bakanı Şoygu’ya karşı. Son krizde onun bir açıklamasını duymadık şu ana dek. Çok konuşan bir adam değil Şoygu. Magazinden başlarsak babası Tuvalı olduğu için Türkler bakımından akraba dahi sayılabilir. Öyle gelip geçici bir generalden söz etmiyoruz. Rusya Federasyonu kurulduğundan beri hep sorumlu mevkilerde bulunmuş Sergey Şoygu. Ben 1997-1999 arası Moskova’da görev yaparken Acil Durumlar Bakanı’ydı. Şoygu bu görevi 1991’den Moskova vilayeti valiliğini üstlendiği çok kısa bir  dönem sonrasında Savunma Bakanı olarak atandığı 2012’ye dek tam 21 yıl yürüttü. Acil durumlar Bakanı sıfatını gördüğünüzde AFAD Başkanı gibi bir şey diye düşünmeyin. O kurum, diğer bir çoğu gibi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin mirasının (Sovyet Kurtarma Birlikleri) bir uzantısıdır ve bugün de Sovyetler sonrasında kurulan bir çok eski cumhuriyette varlığını korur. 

Acil Durumlar Bakanlığı bir ordu gibi örgütlenmiştir. Çalışanları askeri rütbe sahibidir. Kaynaklarda mevcut personel sayısını bulamadım ama benim görev yaptığım yıllarda 200-250 bin civarında bir mevcudu olduğunu  anımsıyorum. 16 milyon kilometrekarelik bir ülkeye yayılmış askeri, subayı ve donanımıyla başlı başına bir ordudan bahsediyoruz sonuçta. 

Yineleyelim: Sergey Şoygu, herhangi bir general değil, Rusya’yı yöneten kliğin bana sorarsanız Putin’den bile önemli bir dişlisi. Böyle konularda iddialı tahminler yapmak risklidir elbette ama Prigojin Şoygu’nun bileğini bükemez. Haydi bir iddia daha: Krize yaklaşımından, yaptığı teslim olma çağrısından anladığımız kadarıyla öyle bir durum söz konusu değil ama niyetlense dahi Şoygu’nun bileğini Putin de bükemez. Tarih herkesi yalancı çıkartabilir elbette ama bir gün Putin gider Şoygu kalır gibi geliyor bana.

Gelelim bu yaşananlardan çıkarabileceğimiz derslere.

Kuzeyimizdeki savaşta kolay zafer olmayacağını iki tarafın amigolarının da artık anlamış olduğunu umuyorum. Ukrayna yönetimi hata yaptı diyemeyeceğim zira Zelenskiy ve arkadaşları başka başkentlerde yazılmış bir senaryonun piyonlarından ibaretler. Rusya’nın NATO ile vekalet savaşına dönüşen bu çatışmayı başlatmakla hata yaptığı yönünde ilk günden beri savunduğum görüşte ise ısrarlıyım. 

Cuma gecesinden beri cepheden, Rostov’dan ve Moskova’dan gelen haberler, zafere yürüyen bir Rusya izlenimi vermediği gibi bunalımlı ve utanç verici Yeltsin günlerini anımsatıyor.

SSCB’nin yeşerdiği topraklarda, şimdi özel okulları, özel hastaneleri, zengin patronları ve kazan kaldırmış özel orduları görmek içimi acıtıyor. Yeniden dinliyorum Moskova geceleri şarkısını: 

“Lütfen sadece kendine iyi bak, sen de unutma bu sihirli Moskova yazının gecesini”

  • 1.Tam karşılığı meze. Yemek bağlamında pek de zengin sayılamayacak Rus mutfağında mezenin ayrı bir yeri vardır. Bu sözcüğü kullanmamamın nedeni Prigojin’in Putin’le yakınlaşmasının sarayın yeme-içme (catering) ihtiyacını karşılayan bir şirketin patronu olmasına bağlanması.

(derleyen:mstfkrc)

24 Haziran 2023 Cumartesi

‘Nas’ın ruhuna ‘fatiha’: 'Yerel seçimlere kadar idare et' ekonomisine tam gaz - İREM YILDIRIM / soL-Görüş

 27 aydır uygulanan Erdoğan'ın 'nas' ekonomisi yani 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' tezi fiili olarak sona erdi. Merkez Bankası faiz arttırma kararı aldı.

Tam 27 ay sonra Merkez Bankası Para Politikası Kurulu faiz arttırma kararı aldı. Ve tam 19 ay sonra politika faizi yeniden yüzde 15 seviyesini gördü. En son 2021 Mart’ın faiz artırımı yapan Merkez Bankası’nın 27 aylık ‘nas’ serüvenine son verildi, bir başka deyimle Erdoğan’ın ekonomi tezi olan ‘nas’ politikasına ‘fatiha’ okundu.

AKP’nin yavaş yavaş ‘ortodoks’ politikalara geçip geçmeyeceğine ilişkin ilk ipucu olacak bu karar dört gözle hem iç hem dış piyasada bekleniyor ve takip ediliyordu. Peki bu karar bize ne anlattı? Erdoğan ekonomi tezinden mi vazgeçti de politika faizi arttırılabildi yoksa denedikleri yeni bir şey mi var?

Seçimin ardından ithal bakan ve yöneticilerle oluşturulan ‘ortodoks’ politika söylemini de bir sos olarak serpen bu yeni ekonomi vitrini ilk faiz kararını aldı ve ‘niyet beyanı’ olarak değerlendirilen faiz artırımı gerçekleşti. Piyasaların beklediğinden daha düşük olan bu faiz artırımı yerel seçim durağına varmadan önce, Erdoğan’ın dolu dizgin faiz artırımı yaptırmayacağını da gözler önüne serdi. Fakat kurul, faizin karar metninde artırıma devam edeceklerine de göz kırpmayı es geçmedi.

‘Yerel seçimlere kadar idare et' ekonomisini Prof. Dr. Aziz Konukman ve iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez ile konuştuk. Yeni dönemin emekçilere faturası, döviz kurunun geleceği ve alınan faiz kararının perde arkasını irdeledik.

'Dağ fare doğurdu'

Kararı ‘Dağ fare doğurdu’ diyerek tem cümle ile özetleyen iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez, dış para otoritelerinin yüzde 25-40 arasında beklenti içindeyken ve içeride de en az yüzde 20 beklentisi hakimken; yüzde 15’e gelmesini değerlendirdi.

“Neden bu kadar ihtiyatlı olunuyor sorusunu sormak lazım. Belli ki sert bir artışı kaldırabilecek bir ekonomik yapı yok ve daha kırılgan bir yapı var. Bankaların sert bir artışı kaldırabilecek durumda olup olmadığı bir soru işareti. Dolayısıyla bu sadece bir niyet beyanı. Kurul, enflasyonun yüksek olduğunu ve yükseleceğini kabul ediyor ve buna faiz artışlarıyla müdahil olacağını söylüyor. Ama attıkları adım çok minik bir adım. Umulduğu gibi bundan yabancılar iştahlanmaz. Yüzde 40 gibi bir resmi enflasyon varken yüzde 15 faiz var yani arada 25 puan fark var. Buna yabancılar itibar etmez. Bu şekilde Türk Lirası’nın faizi de artmaz dolayısıyla insanlar dövizden liraya bir geçiş yapmaz. Bunun etkileri bu sebeplerle beklenenin çok çok altında olacaktır. ‘Biz mevcut durumdan çıkış yapıp yeni bir yola girdik ama bu yolda çok düşük vitesle şimdilik başlıyoruz’ demekti bugün atılan adım.”

Kurulun metinde yer verdiği enflasyon vurgusuna da işaret eden Sönmez, “Enflasyon sürüyor ve artacak, göstermelik faiz tedbirleriyle önlemesi ise hiç kolay değil” dedi.

Yerel seçime kadar 'idareli' ekonomi

Dikkat çekilen bir diğer nokta ise Erdoğan’ın yerel seçim hedefi ve buna göre atacağı adımlar.

Sönmez yerel seçim konusunu şöyle ele alıyor:

“Yerel seçime kadar ekonomiyi soğutacak, şoka sokacak, işsizliğin arttığı bir senaryo istemiyor. ‘Sadece top çevirin, bana zaman kazandırın, bir şeyler yapıyor gibi görünün, enflasyon yangınına biraz merhem gibi bir şeyler bulun, bununla mart ayına kadar idare edin’ yaklaşımı olarak değerlendiriyorum bu süreci. Bu politika da yine enflasyonu kontrol edilmez hale getirebilir ve insanlarda ciddi bir gelir kaybına yol açabilir. Yerel seçimlerden sonra gerçek canavara yol verebilirler ama marta kadar daha ılıman daha mehter yürüyüşünü andıran bir politikayı benimseyecekleri görünüyor.”

Prof. Dr. Aziz Konukman, yerel seçimler üzerine bir hesap yapıldığını ön görüyor ve çizdiği tabloda dikkat edilecek maddeleri sıralıyor:

“Büyük bir ihtimalle Erdoğan ile ekonomi yönetimi arasındaki müzakerede bazı maddeler ve çizgilerde anlaşılmış olabilir. Durumun özellikle yerel seçimlere kadar idare edilmesi, maaş zamlarının yapılması, ekonominin büyümesini küçültecek tüm adımlardan uzak durulması gibi konularda mutabık kalınmış olabilir.”

Erdoğan’ın 2018 seçimlerinde küçülen ekonomi ile seçime girmenin sonuçlarını gördüğünü ve bu yüzden ekonominin küçülmesine yol açacak hiçbir adımı atmayacağı değerlendirmesi mevcut.

Konukman, “Mehmet Şimşek’in uygulayacağı mali disiplini esas alan program büyümeyi aşağı çekebilir, bu da Tayyip Erdoğan’ı rahatsız eder. Yani ‘2024 Mart’ına kadar idare et’ politikası geliyor. Marttan sonra mali disiplini esas alıp, IMF’siz IMF programına gaz verilecektir. Ama burada seçimlere kadar olan süreç beklemede yani ‘idare et’ politikasıyla ilerleyecektir, benim gördüğüm tablo bu” diyerek özetliyor.

Emekçilerin hanesine yazılan fatura daha da ağırlaşıyor

Peki seçim sonrasında emekçileri bekleyen ne olacak? Sert bir faiz artışıyla, ekonomiyi soğutma adımları atılabilir. Ekonomi soğursa talep düşer, enflasyon aşağı indirilir. Bu ise bütçe harcamalarının kısılması gibi bir reçete ile sonuçlanabilir. Bu yolun sonucu ise büyük bir işsizlik sarmalına çıkıyor. Prof. Dr. Konukman bu tabloya ek yapıyor ve ek bütçe formülünün vergi oranlarının artması ile sonuçlanacağını hatırlatıyor. Ama halkın sadece yerel seçimlerden sonra kemer sıkmayacağını, öncesinde de hiçbir şeyin güllük gülistanlık olmayacağını dile getiriyor.

Seçime kadar giden süreçte emekçilere yönelik planlananlara da bir sayfa açıyor Konukman, “Şimdi seçime kadar gazları alınacak ücret zamlarıyla, planlanan bu. Eski Çalışma Bakanı’nın dile getirdiği 500 dolar talebi ne oldu? Böyle bir şey olabilir mi? Bakan değişince ‘Bu eski Vedat’ın talebiydi, bu yeni Vedat’ın talebi’ denilebilir mi? Bütün talepler Erdoğan’ın onayını alır ama asgari ücret için 500 dolar sözü yerine getirilemedi. Bu bile geri adımdır, teklifi hayata geçiremediler. Refah payı kapsamında Erdoğan bir anda tutarı arttırıp gazı alabiliyor, bunu bir kere daha yapabilir” diye ekliyor.

Emekçilerin cebine yazılan faturanın en ağır fatura olacağı görüşü hakim. Bu tür faiz artışlarıyla enflasyonun önlenebilmesi beklenmiyor. Sönmez, “Talep düşecek, düşmesiyle ekonomi soğuyacak, soğumasıyla enflasyon aşağıya doğru gelecek, fiyatlar terbiye edilecek. Fakat böyle bir faiz silahı kullanmıyorsun” değerlendirmesi yapıyor. Bunun sonucunda da enflasyonun artmaya devam edeceğini de ekliyor. Doların seçim öncesi ve sonrasındaki durumunu hatırlatan Sönmez, “Yüzde 20 fiyatı artan dolar demek, akaryakıt başta olmak üzere ithal ürünlerde sürekli gelecek bir fiyat artışı demek. Yani ortaya tekrar yüksek bir enflasyon dalgası çıkıyor. Bu enflasyon dalgası oldukça siz istediğiniz kadar asgari ücrette ya da memur/emekli maaşlarında zam yapın bir işe yaramaz. Enflasyon kendi başına ciddi bir törpüdür. Bu insanların gelirlerini törpülüyor ifadelerini kullanıyor.

Yeni Bakan faizden önce BAE'ye uçtu

Yeni yönetim faiz kararını beklerken asıl dikkat çeken ise yeni Bakan ile Cumhurbaşkanı Yardımcısını’nın koşa koşa Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitmesi oldu. İktidarın bu politikalarla ilk elde yoğun bir sıcak para beklentisi içinde olmadığını dile getiren Prof. Dr. Aziz Konukman, şöyle anlatıyor:

“Buna dayanak noktamız şu; tam faiz kararının açıklanacağı gün Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) yolunu tuttu. Hatırlayalım Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Erdoğan ‘Biz Körfez ülkelerinden açılan döviz depo hesapları sayesinde  doların ateşini durdurduk, istikrara kavuşturduk’ dedi. Bu ne demek? Döviz depo hesaplarının vadesi, faizi, koşulu bilinmeksizin, Türkiye ekonomisine bedeli açıklanmaksızın atılan adımlar. Bunların izah edilmesi gerekir. Şimdi aynı kaynağı daha da artırabilmek için buraya ziyarete gidildi. Bu ziyaretin sebebi depo mevduat hesabı için mi? Yine hatırlayalım, kur seçimlerden sonra patladığında ‘Depo döviz hesabından 3 milyar dolar giriş yapıldı’ iddiaları sızmıştı, benzer bir durum mu yaşanıyor? Ama her şeyden öte bu kalıcı bir kaynak değil. Normalde ulusal parayı değerli kılarsanız kurun ateşi söner ama bugün atılan adımın ardından da böyle bir etki görülmedi.”

KKM gerçeği ve ortodoks politikalara giden yol

Peki ya Erdoğan’ın ekonomi tezinin sonuçlarından biri olan Kur Korumalı Mevduat (KKM) bu gidişatta neye yol açacak Konukman, ‘sıkıntı’ olarak tanımlıyor ve şunları söylüyor:

“Eğer kur artışa devam ederse Kur Korumalı Mevduat sıkıntı yaratacak. Hem Merkez Bankası kaynaklı hem de Bütçedeki yük artacak ve bu Hazine’ye yüklenecek. E Hazine’de olmayan bir paraya ihtiyaç duyulduğunda ne olacak, para basılacak. Para sıkılaştırması yapması gerekirken para basma durumuna düşecek, eğer kurun artması devam ederse ve yeteri kadar sıcak para gelmezse. O zaman ‘mali disiplin’ ne olacak? Devir teslim töreninde ilk sözdü bu, ‘mali disiplin korunacak’ denildi.”

Dikkat çekilen bir başka nokta ise ‘ortodoks’ politikaların ‘uygulanabilir’ olup olmadığı… Konukman eski Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun BDDK’nın başına atanmasını “Ekonomi yönetiminin ortodoks politikaları tam uygulama şansı yok” diyerek değerlendiriyor. Ona göre, bu atama Erdoğan’ın yeni yönetime ‘Bak seni denetliyorum’ demesi oluyor. ‘Kontrollü ve idareli gidiş’in fiili yansıması bu atama oluyor.

Son olarak; kur şokları, fırlayan enflasyon, faizin inada binmesiyle geçen 27 ayın sonunda daha kötü bir ekonomi, yoksullaşan emekçiler, değer kaybeden Türk lirası elimizde kaldı. Fiilen ‘nas’ın ruhuna fatiha okunsa da, Erdoğan ‘Ben durduğum yerdeyim’ söylemini sürdürüyor. Yani işler daha da kötü gitmeye başladığında ‘Her istediğimi yaptıramıyorum ki kardeşim’ söylemi yeniden ortaya çıkması imkansız olmayan bir gerçek.

İREM YILDIRIM / soL-Görüş