3 Ağustos 2023 Perşembe

Değersiz yalnızlık: AKP-İsrail birlikteliği + ABD’nin hedefi: Avustralya-Japonya hattı (Mehmet Ali Güller-Cumhuriyet)


Değersiz yalnızlık: AKP-İsrail birlikteliği  (03/08/2023)

Seçim öncesinde, muhalefetin sığınmacı sorunu baskısının da etkisiyle Suriye’yle normalleşme konusunda kimi adımlar atan AKP iktidarı, seçim sonrasında konuya ilgisiz görünüyor.

Hatta AKP’nin kimi uygulamaları, örneğin BM’deki Suriye’nin egemenliğine aykırı oylamada aldığı tutum, örneğin beş bin kişilik yeni bir birliği eğiterek ÖSO saflarına katması, örneğin İdlib ısrarı, normalleşmenin önündeki “katı tutuma” işaret ediyor.

TAHRAN’DA NORMALLEŞME KONUŞULDU

Kuşkusuz Türkiye’nin Suriye’yle normalleşme ihtiyacı, birincisi iç politikadaki sığınmacı sorunu nedeniyle, ikincisi de dış politikadaki “Ortadoğu’daki büyük değişim” gerçeği nedeniyle, aslında AKP’nin karşı iradesinin üstünde bir ihtiyaçtır.

Ancak o ihtiyacın iç politik mücadele açısından şu anda AKP’ye dayatılamamasında, seçim sonrasında muhalefetin içinde düştüğü girdabın kuşkusuz önemli etkisi var...

Ama dış politikada elbette öyle değil.

Nitekim konu Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdat’ın Tahran ziyaretinde gündeme geldi. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan normalleşmede ne durumda olunduğunu ortak basın toplantısında şu sözlerle açıkladı:

“Şimdiye dek savunma bakanları ve dışişleri bakanları düzeyinde birkaç tur müzakere yapıldı. Son oturumda ise Türkiye askeri güçlerinin zamanlamaya göre askeri güçlerini sınırlarının gerisine çekmesi önerildi. Suriye devlet başkanı da aynı mantık üzerinden ortak sınırların güvenliğinin temin edilebileceğini belirtiyor. Tahran ve Moskova ise garantör ve kolaylaştırıcı aktörler olarak çabalarını sürdürecek” (tasnimnews.com, 1.8.2023).

‘KADEMELİ GERİ ÇEKİLME’ FORMÜLÜ

Konu Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşmesi sırasında gündeme gelmiş ve Esad, “Türk askerinin Suriye’den çekilmesini” normalleşmenin şartı olarak ortaya koymuştu.

Moskova ve Tahran ise normalleşme ihtiyacı gereği daha makul bir yol bulmak için, masaya “kademeli geri çekilme” önerisini koymuştu.

Bu öneri önceki görüşmelerde Şam tarafından kabul edildi ancak Ankara yanıtlamış değil...

Tersine, “kademeli geri çekilme” konusuna tepki gösteren Ankara destekli Suriyeli cihatçı örgütlerin eylemleri, bu konuda AKP’nin işaret edeceği kademeleri bile şu aşamada kilitlemiş durumda.

Deyim yerindeyse AKP, kendi yarattığı cihatçı canavarlarıyla bölgesel ortakları arasında sıkışmış durumda...

BİR TEK AKP VE İSRAİL KARŞI

Ancak Ankara açısından hesabı yapılması gereken şey artık şu:

12 yıl önce AKP’nin liderliğinde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar başta olmak üzere bölge ülkelerinin tamamı Beşşar Esad’ın karşısındaydı.

12 yıl sonra ise durum şu: AKP dışında Beşşar Esad karşıtlığını sürdüren bölge ülkesi bir tek İsrail kaldı!

AKP, Astana müttefiklerinin açtığı ve kolaylaştırdığı Suriye’yle normalleşme yolunda ilerlemediği takdirde, bölgede ikinci kez “yalnız” kalmış olacak; üstelik yalnızlığına İsrail’in ortaklığı nedeniyle, bu kez iç kamuoyuna yalnızlığını “değerli” diye pazarlama şansı da olmayacak!

                                                   /././

ABD’nin hedefi: Avustralya-Japonya hattı (31/07/2023)

Blinken-Austin ikilisi, geçen haftayı “Hint-Pasifik NATO’su” inşası hazırlığıyla geçirdi. ABD Dışişleri Bakanı Blinken ve ABD Savunma Bakanı Austin,  ABD’nin Çin’e kuşatma stratejisine uygun olarak Avustralya’dan Japonya’ya bir askeri hat inşa etmeye çalışıyor.

ABD hem bu iki merkezi birbirine bağlamak ama hem de kendi bölgesinden desteklemek için iki anlaşmaya yöneldi:

1) Japonya’nın Ogasawara Adaları ile ABD’nin Guam bölgesini birbirini bağlayan zincirin güney ucundaki Papua Yeni Gine ile bir anlaşma imzaladı.

ABD’nin Papua Yeni Gine’yle yaptığı anlaşma şöyle: “ABD ordusuna deniz üssü, havaalanı ile limanlar da dahil olmak üzere altı bölgeye 15 yıl süreyle erişim izni verecek. Anlaşma, Amerikan kuvvetlerinin gemilere ve uçaklara yakıt ikmali yapmasına ve erzak stoklamasına izin verecek” (http://harici.com.tr, 28.7.2023).

2) ABD diğer yandan eylülde sona erecek Marshall Adaları ile anlaşmayı yenilemeye çalışıyor. Zira ABD füze testlerini buradaki üste yapıyor. Marshall Adaları da Hawaii le Papua Yeni Gine arasında...

AUKUS+QUAD

Japonya, bir süredir ABD’nin “onayıyla” silahlanıyor ve yeniden “gerçek ordu” kuruyor. Japonya başbakanı iki yıldır NATO zirvelerine davet ediliyor. NATO ayrıca Japonya’da ofis açmaya hazırlanıyor.

ABD öte yandan Avustralya ve İngiltere ile “AUKUS”u inşa etti. AUKUS özetle ABD-İngiltere’nin Avustralya’yı Çin’e karşı “nükleer üs” haline getirme anlaşmasıydı.

Blinken Hint-Pasifik turu sırasında Yeni Zelanda’yı da AUKUS’a davet etti ancak Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Mahuta, ülkesinin “nükleersizlik” duruşunda bir değişiklik olmayacağını belirtti (http://cumhuriyet.com.tr, 27.7.2023).

ABD işte bu tablo içerisinde AUKUS’u genişleterek ve Japonya-Güney Kore bölgesine uzatarak, ardından içinde Hindistan’ın da olduğu QUAD’la birleştirerek, bir nevi “Hint-Pasifik NATO’su” kurmak istiyor. Ancak Hindistan Başbakanı Modi’nin geçen ayki ABD ziyaretinden, Washington istediği “oluru” alamadı.

ABD’nin bir araya getirmeye çalıştığı Japonya ile Avustralya arasında henüz bir karşılıklı savunma anlaşması yok. Ancak iki ülke ABD’nin sponsorluğunda geçen yıl bir “güç anlaşması” yaptılar. Anlaşma şimdilik sadece eğitimi kapsıyor ancak ABD genişletilmesine uğraşıyor. Nitekim ABD, Japonya ve Avustralya savunma bakanları iki ay önce imzaladıkları anlaşmayla, ortak F-35 eğitimi düzenleme ve üst düzey üçlü tatbikatları artırma konusunda mutabık kaldırlar.

ASYA’NIN YÜKSELMESİNİ ÖNLEME ÇABASI

ABD, Çin’e karşı kuşatma stratejisini iki argüman üzerinden yürütüyor: 1) Özgür ve Açık bir Hint-Pasifik. 2) Küresel kurallara dayalı düzen.

Bu iki kavramın da ne denli aldatıcı olduğu ortada. Zira ABD Hint-Pasifik’in kendisine “özgür ve açık” olmasını istiyor ve kendi yazdığı küresel düzen kurallarının geçerli olmasını istiyor.

ABD bu aldatmacayı sürdürebilmek için de Çin’in Hint-Pasifik’i “tehdit ettiği” algısını üretiyor.

Sadece ABD mi? Avustralya’yla yaptığı anlaşmadan ABD-İngiltere tarafından kovulan Fransa bile, NATO’nun daha doğuya genişleme vizyonunu kabul etmesiyle birlikte, aynı argümana sarılmaya başladı.

Pasifik’teki Vanuatu adasını ziyaret eden Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Çin’i hedef alarak “yeni emperyalizme karşı bölge ülkeleriyle işbirliği yapacağını” açıkladı. Macron, Fransa’nın önceliğinin bölgede işbirliği yaptığı ülkelerin “bağımsızlığını ve egemenliğini” korumak olduğunu söyledi (http://cumhuriyet.com.tr, 27.7.2023).

Özetle, bölgeyi birkaç yüzyıl boyunca sömüren “beyaz efendiler”, yeni yalanlarıyla yeniden bölgede etkinlik kurmaya çalışıyorlar. Tüm bunlar ne için peki? Çin’in gelişmesini ve Asya’nın yükselmesini önlemek için. Ya da şöyle ifade edelim: Atlantik sisteminin çöküşünü geciktirebilmek için...

Mehmet Ali Güller-Cumhuriyet

Çocukların tarikat kampına yollandığına dair haberimize 24 saat geçmeden erişim engeli + Bakanlıktan 'tarikat kampı' açıklaması: soL'un haberini yalanlamak zorunda kaldılar +Devlet koruması altındaki çocuklar 40 günlük tarikat kampına yollandı!+TKP Genel Sekreteri Okuyan: Kamu kurumları tarikatlar tarafından parsellenmiş durumda (soL)

 Çocukların tarikat kampına yollandığına dair haberimize 24 saat geçmeden erişim engeli (soL)

İstanbul'da devletin, koruması altındaki çocukları 40 günlük tarikat kampına yolladığına dair haberimize 24 saat geçmeden erişim engeli getirildi.

02/08/2023 tarihinde yayımladığımız haberde, İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü sorumluluğundaki Çocuk Evlerinde kalan devlet korumasındaki çocukların, tek bir kamu görevlisinin bile refakati olmaksızın, Nur Cemaati’nin bir kolu olan Suffa Vakfı’yla ilişkili olan Mutlu Yuva Derneği’nin düzenlediği 40 günlük eğitim kampına alındığını kaydetmiştik.

Kampın, yine bir dini cemaate ait olan, Güngören ilçesinde faaliyet gösteren Özel Gündüzalp Erkek Öğrenci Yurdu’nda gerçekleştirildiğini aktarmıştık.

Söz konusu haberimize, yayımlanmasının ardından 24 saat geçmeden jet hızıyla erişim engeli getirildi.

Erişim engeli, haberde ismi geçen Merkez Valisi A.Y.'nin şikayeti üzerine getirildi.

Söz konusu haberde, A.Y.'le ilgili bölüm şöyle: 

Derneğin arkasında AKP’li isim ve Merkez Valisi var

"Kamusal bir sorumluluğu fiili olarak ele geçirmiş görünen derneğin bunu başarmasının ardında siyasi ilişkiler bulunuyor. Derneğin yönetim kurulu başkanı birkaç dönem AKP Erzurum milletvekilliği yapan Muzaffer Güzelyurt, yönetim kurulu üyelerinden biriyse Merkez Valisi Abdülkadir Yazıcı. soL’un görüştüğü kamu personeli, Merkez Valisi Yazıcı’nın nüfuzunu kullanarak müdürlükler üzerinde baskı oluşturduğunu ifade ediyor. 

Kaynaklara göre derneğin nüfuzunun vardığı son örnek, Yazıcı’nın İstanbul İl Müdürlüğü yetkililerinden 3-5 yaş arası ailesini kaybetmiş çocukların bilgisini çekinmeksizin talep etmesi. Bu talep, Şubat Depremi sırasında yetim kalmış devlet korumasına muhtaç çocukların, Menzil cemaatinin yurtlarına izinsiz, belgesiz bir içimde götürülmesi olayını akıllara getiriyor. 

Derneğin kendi dini müdahalelerini, kamu idare ve personeli üzerinde baskı kurarak genişletmeye çalıştığı da edinilen bilgiler arasında. soL’a konuşan kamu personeline göre, çocukların okul seçiminde imam hatip okullarına yönlendirilmesi için İl Müdürlüğü çalışanları, çocukların gelecek tercihlerine müdahaleye zorlanıyor."

                                                                       /././

Bakanlıktan 'tarikat kampı' açıklaması: soL'un haberini yalanlamak zorunda kaldılar (soL-Özel)

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, devletin koruması altındaki çocukları 40 günlük tarikat kampına yolladığımıza dair haberimizi yalanladı, yurdun bakanlığa bağlı olduğunu öne sürdü.

İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü sorumluluğundaki Çocuk Evlerinde kalan devlet korumasındaki çocuklar, tek bir kamu görevlisinin bile refakati olmaksızın, Nur Cemaati’nin bir kolu olan Suffa Vakfı’yla ilişkili olan Mutlu Yuva Derneği’nin düzenlediği 40 günlük eğitim kampına alınmıştı.

Kampın, 3 Temmuz–11 Ağustos tarihleri arasında, yine bir dini cemaate ait olan, Güngören ilçesinde faaliyet gösteren Özel Gündüzalp Erkek Öğrenci Yurdu’nda gerçekleştirildiğini aktarmıştık.

Söz konusu haberimize Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'ndan yalanlama geldi.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, Mutlu Yuva Derneği’nin 23.06.2023 tarihli yazısına istinaden çocuk evlerinde kalan çocukların yaz tatilini verimli geçirmeleri için Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olan yurtta yaz programına katılmalarının planlandığı öne sürüldü. Yurdun bakanlığa bağlı olduğu ve devlet denetimi altında hizmet verdiği iddia edildi.

                                                            /././

Devlet koruması altındaki çocuklar 40 günlük tarikat kampına yollandı! (soL-Özel)

Devlet, İstanbul'da koruması altındaki çocukları 40 günlük tarikat kampına yolladı. Devlet görevlileri bir Merkez Valisi'ne işaret ediyor. Tarikatın yurtlarında daha önce iki çocuk taciz edilmişti.

İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü sorumluluğundaki Çocuk Evlerinde kalan devlet korumasındaki çocuklar, tek bir kamu görevlisinin bile refakati olmaksızın, Mutlu Yuva Derneği’nin düzenlediği 40 günlük eğitim kampına alındı. Bu dernek, Nur Cemaati’nin bir kolu olan Suffa Vakfı’yla ilişkili.

Kamp, 3 Temmuz–11 Ağustos tarihleri arasında, yine bir dini cemaate ait olan, Güngören ilçesinde faaliyet gösteren Özel Gündüzalp Erkek Öğrenci Yurdu’nda gerçekleştiriliyor. Mutlu Yuva Derneği tarafından seçilen ve gelecek dönemde “abilik sorumluluğu” verebilecekleri gençlere odaklanan “yaz kampı”, hiçbir kamu denetiminden geçmeden sürüyor. 

Bakanlık erkek çocukları tarikata emanet etti

Derneğin din eğitimi içerikli kampının cemaatin iç kaidelerine dayalı medrese eğitimi şeklinde planlandığı anlaşılıyor. Duyurularında sadece erkek çocuklara yönelik düzenlendiği belirtilen kamptan soL’un edindiği fotoğraflarda, bu durum açıkça görülüyor. 

      soL, kamptan edindiği fotoğraflardaki çocukları korumak amacıyla yüzlerini kapattı.

Mutlu Yuva Derneği’nin Çocuk Evleri açıkça kanuna aykırı

Türkiye’nin birçok ilinde faaliyet yürüten Mutlu Yuva Derneği’nin internet sitesinde, bugüne kadar 140 Çocuk Evi’nde çalışma yürüttüğünü belirten dernek yönetimi, kendi çocuk evlerini açtığını, personelini kendilerinin seçtiğini ifade ediyorlar. 

Oysa Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Çocuk Evleri’nin açılması ve hizmet vermesi 2828 Sosyal Hizmetler Kanunu’yla net şekilde belirleniyor. Sadece bakanlık bu evleri ve benzer amaçlı merkezleri açabilir, hizmetleri verebilir. Ancak denetimle birlikte sivil toplum örgütlerinden destek alabilir. 

soL, İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nde çalışan kamu personeliyle yaptığı görüşmelerde, habere konu olan mekanın kamu denetiminden geçmediğini teyit etti. 

Ayrıca tarikat derneği, Çocuk Evleri’nin bütçelerini dernek bütçesinden karşıladığını açıkça söylüyor. Bu evlerin bütçesinin tarikat tarafından karşılanması, eğitimcilerin tarikat tarafından seçilmesi, kuruluş amacı bir cemaatin örgütsel işleyişine bağlı derneklere devredilmesi açıkça kanuna aykırı.

Suffa Vakfı’nın yurdunda iki erkek öğrenci tacize uğramıştı

Suffa Vakfı, henüz devlet kendi kurumlarını tarikata emanet etmeden önce, vakfa ait özel öğrenci yurtları işletmeye başlamıştı. Erzurum’un Oltu ilçesinde bu vakfa ait bir erkek öğrenci yurdunda 2011-2014 yılları arasında idareci olarak görev yapan Mehmet Sıddık Çiçek isimli kişi, iki erkek öğrenciyi taciz etmekten suçlu bulunmuştu.

Tacizci Mehmet Sıddık Çiçek’e 26 yıl hapis cezası verilmiş, Yargıtay, 'tacizlere devam edebilirdi ama bırakmış' gerekçesiyle cezada indirim istenmişti.

Derneğin arkasında AKP’li isim ve Merkez Valisi var

Kamusal bir sorumluluğu fiili olarak ele geçirmiş görünen derneğin bunu başarmasının ardında siyasi ilişkiler bulunuyor. Derneğin yönetim kurulu başkanı birkaç dönem AKP Erzurum milletvekilliği yapan Muzaffer Güzelyurt, yönetim kurulu üyelerinden biriyse Merkez Valisi Abdülkadir Yazıcı. 

soL’un görüştüğü kamu personeli, Merkez Valisi Yazıcı’nın nüfuzunu kullanarak müdürlükler üzerinde baskı oluşturduğunu ifade ediyor. 

Kaynaklara göre derneğin nüfuzunun vardığı son örnek, Yazıcı’nın İstanbul İl Müdürlüğü yetkililerinden 3-5 yaş arası ailesini kaybetmiş çocukların bilgisini çekinmeksizin talep etmesi. Bu talep, Şubat Depremi sırasında yetim kalmış devlet korumasına muhtaç çocukların, Menzil cemaatinin yurtlarına izinsiz, belgesiz bir içimde götürülmesi olayını akıllara getiriyor. 

Derneğin kendi dini müdahalelerini, kamu idare ve personeli üzerinde baskı kurarak genişletmeye çalıştığı da edinilen bilgiler arasında. soL’a konuşan kamu personeline göre, çocukların okul seçiminde imam hatip okullarına yönlendirilmesi için İl Müdürlüğü çalışanları, çocukların gelecek tercihlerine müdahaleye zorlanıyor. 

Bakanlık tarikatlarla işbirliği halinde

Bakım ve gözetim altındaki kimsesiz çocukların kendilerini özgürce inşa edecekleri, travmalarını çözümleyebilecekleri bir ortam sağlamak ve gelecek umudu oluşturmak devletin ve toplumun birinci sorumluluğu iken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bu çocukları kendi dini öğretilerinde yoğurmak isteyen tarikatların kucağına itiyor.

soL’un konuştuğu kamu personeli, derneğin siyasi bağlantıları sayesinde bütün süreci üst hiyerarşiden yürüttüğünü, böylece karar alma süreçlerinde idarenin devre dışı bırakıldığını, idare ve personel üzerinde baskı oluşturulduğunu ifade ediyor. 

Devletin kurumlarına operasyon şüphesi

“Eyüp Çocuk Evleri Koordinasyon Merkezi Müdürlüğü neden kapatılmak isteniyor?” diye soruyor, soL’a konuşan bir kamu personeli:

“Burası İstanbul’un en eski sosyal hizmet kuruluşlarından biri. Üstelik, ilçenin sosyal yaşamında da önemli bir yeri var.”

Bürokraside, yalnızca Eyüp’teki koordinasyon merkezinin hedefte olduğu söylentileri dolaşmıyor. Çalışanlara göre, Beyoğlu’ndaki Atatürk Çocuk Evleri Koordinasyon Merkezi Müdürlüğü de taşınmak isteniyor. Bir kamu personeli, “Nereye taşınacak? Tarikatların ve cemaatlerin etkin olduğu Başakşehir ilçesine…” yorumunda bulunuyor.

Haberin ilk halinde hatalı olarak Bitlis Vali Yardımcısı olarak belirtilen Abdülkadir Yazıcı'nın unvanı, Merkez Valisi olarak düzeltilmiştir.02.08.2023 / saat: 11.00

                                                  /././

TKP Genel Sekreteri Okuyan: Kamu kurumları tarikatlar tarafından parsellenmiş durumda (soL)

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan 'Laikliği savunacaksak ya da yeniden kuracaksak tarikatları Türkiye'de toplumsal hayattan çıkarmamız lazım' dedi.

Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan Halk TV’de Sorel Dağıstanlı’nın Gündem Özel programına konuk oldu.

Gazeteci Barış Pehlivan’ın beşinci kez cezaevine girmekle karşı karşıya kalmasıyla ilgili açılan programda Okuyan, Türkiye’deki yargı sisteminin çokça kuralsızlık barındırdığının altını çizdi. Bunun yanı sıra ortada bir suç olmadığını belirten Okuyan, “Barış suç işlemedi, ki Barış'ın yapmış olduğu haberde suç yok. Asıl sorgulamamız gereken kısmı bu” ifadelerini kullandı.

İktidarın zamanı geldiğinde sokak gücü olarak kullanabileceği suçları özendirmeye dönük tavır aldığını belirten Okuyan, insanların haksızlıklar karşısında mücadele etmesinin önündeki engelin yargıya ve sistemin bütününe dönük güvensizlikten kaynaklandığını söyledi.

'Laikliği savunuyorsak tarikatları toplumsal hayattan derhal çıkarmamız lazım'

Tarikat ve cemaatlerle ilgili gündemde ise TKP Genel Sekreteri, bugün Partisinin İstanbul İl Örgütü’nün açığa çıkardığı bir haberi aktardı. İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü sorumluluğundaki Çocuk Evlerinde kalan devlet korumasındaki çocukların, tek bir kamu görevlisinin bile refakati olmaksızın, Nur cemaatinin bir kolu olan Suffa Vakfı’na bağlı Mutlu Yuva Derneği’nin düzenlediği 40 günlük eğitim kampına alındığı söylenen haberi değerlendiren Okuyan’ın tarikat ve cemaatlerle ilgili açıklamaları şöyleydi: 

“Türkiye'de sorumlu her yurttaşın, bilim insanının, sanatçının, hukukçunun, siyasetçinin odaklanması gereken başlıklardan bir tanesi tarikatlar. Çünkü Türkiye'de laiklik başlığı çok soyut, tuhaf bir hal aldı. Laikliği savunacaksak ya da yeniden kuracaksak tarikatları Türkiye'de toplumsal hayattan çıkarmamız lazım. Zaten kağıt üstünde yasaklar. Örneğin bu ülkede devletin, öğrencilerin barınma ve eğitim hakkını sağlamak gibi bir yükümlülüğü var. Bu anayasal bir yükümlülük. Bunu ihmal ediyor ve çocuklar, öğrenciler tarikat yurtlarına ya da tarikatların eğitim kurumlarına mahkum hale getiriliyorlar. Bir deprem yaşadık, yıkıcı bir deprem. Hemen bunu bir fırsata çevirdiler. Ben depremden hemen sonra deprem bölgesine gittiğimde sürekli tarikatlara ait vakıf araçları ortalıkta dolaşıyordu. İçlerinde arama kurtarma faaliyeti yapanlar çok azdı. Sonra çocukları topladıkları ortaya çıktı.”

Tarikatların toplumsal tabanının iddia edildiği kadar güçlü olmadığını ifade eden Okuyan, bu yapıların para ve devlet kurumlarındaki etkilerinin öneminin altını çizdi. Bu yapıların vergiden muaf şirketler olduğunu belirten Okuyan, içlerindeki ciddi sömürü ilişkisi ve katı hiyerarşiden de söz etti. Okuyan sözlerine şöyle devam etti:

“12 Eylül faşist darbesinin en büyük olumsuzluklarından bir tanesi devletle uyumlu çalışan tarikatlar ve devletle anlaşmayan tarikatlar diye ayırıp, bazı tarikatların önünü açması oldu. Siz sürekli program yapıyorsunuz, size tavsiyem buraya başka partilerden temsilciler geldiğinde tarikat ve cemaatlerin dağıtılması konusunda ne düşündüklerini açıkça sormanızdır. Orada meselenin AKP'den ibaret olmadığı ortaya çıkacaktır. Tarikat ve cemaatler sonuçta insanların inançları üzerinden yapılanıyorlar ve bir dokunulmazlık elde ediyorlar. Bu dokunulmazlık Barış Pehlivan’da yok çünkü Barış Pehlivan o kutsallık üzerinden yazmıyor, onun üzerinden siyaset yapmıyor. İşin içine kutsallık girdiği zaman zaten mücadele zorlaşıyor. Biz ‘tarikatlar ve cemaatler dağıtılsın’ dediğimiz zaman ‘siz din düşmanısınız’ deniyor. Ne alakası var? Türkiye'de yapılan anketlerde toplumun büyük bir bölümü tarikat ve cemaatlerden şikayetçi. Bugün kime sorsanız herkes yargı teşkilatının hangi tarikatlar tarafından parsellendiğini biliyor. Sağlık Bakanlığı öyle, İçişleri Bakanlığı aynı şekilde, bütün kamu ile ilgili kurumlar paylaşılmış durumda. Bunu nasıl kabul edersiniz? Bu tabloda nasıl adalet ararsınız?”

'Mesele gerçekten de birkaç ağaç değil'

Sorel Dağıstanlı Devlet Bahçeli’nin Akbelen ile ilgili “Mesele birkaç ağaç değil” sözlerini hatırlatarak Okuyan’a Akbelen’de yaşanan doğa katliamını sordu. Okuyan’ın konuyla ilgili açıklamaları şöyleydi: 

“Mesele gerçekten de Bahçeli'nin dediği gibi birkaç ağaç değil. Türkiye'de sağcı iktidarlar yıllardır solcuları havaalanı, baraj, yol istemedikleri gerekçesiyle suçlar. Şimdi mesele tam da şu: Türkiye'nin enerji ihtiyacı var ve bu enerjinin sadece ve sadece rüzgardan elde edilmesi imkansız. Dolayısıyla sanayileşecek, kalkınacaksak, halkımız yoksulluktan çıkıp refaha ulaşacaksa baraja, santrallere tabii ki ihtiyacımız var. Havaalanına, yola tabii ki ihtiyacımız var ama mesele şu: Birincisi bunlar niye özel sektörde? Limak ya da başka kuruluşlar niye ciddi paralar kazanıyorlar? Niye bu temel sektörler kamuya ait değil? İkincisi niye ormanlarımızı yok ederek enerji elde ediyoruz? Türkiye çok geniş arazilere sahip bir yer. İyi bir planlamayla böyle bir yağma düzeni şeklinde, herkesin kafasına göre takıldığı şekilde gitmezseniz birçok şeyi çözersiniz. Diyorlar ki ‘orada kömür yatağı var’. Çözülür. Eğer siz kamusal çıkarları, toplumun çıkarlarını merkeze koyarsınız, bakarsınız artısına eksisine. Bunlar ise önüne çıkan her şeyi kâr uğruna yıkıyorlar. Bu yüzden de mesele birkaç ağaç değil. Ayrıca öyle küçümsemesinler milyonlarca ağaç gidiyor. Hep kaybeden doğa oluyor, halkımız oluyor, toplum çıkarları oluyor. Ne hikmetse kazanan da bir avuç insan. O bir avuç insanın arkasında Devlet Bahçeli ya da Erdoğan gibi siyasetçiler var. Bir de karışamazsınız diye meydan okuyorlar. Toplumun çıkarları gözetildiği zaman bazı ormanlık alanlar küçültülebilir ama yerine çok daha fazlasını koyarsınız. Bizim ormanlık alanlarımız sürekli daralıyor, yerine de gelmiyor. Bir sürü ekonomik sorunu olmasına rağmen dünyada ormanlarını genişleten tek ülke Küba. Sistematik bir biçimde genişletiyorlar, ormanları yemyeşil bir ülke. Tabii ki bu ülkenin tarımsal ihtiyacı var. İnsanlık zaten öyle gelişmiş, ormanları biraz daraltarak, tarım yapmaya başlamasıyla. Ama bunlar plan dahilinde, toplumun çıkarları dahilinde, mümkün olduğunca doğayı koruyup güçlendirerek yapılmalıdır. Bunlar ise geri dönüşsüz bir şekilde yok ediyorlar. Bir de dalga geçer gibi hareket ediyorlar. Bakın Konya'dan daha büyük bir araziyi yok ettiler iktidarları boyunca. Bu işin çözümü özel sektörün Türkiye'nin temel sektörlerinden dışarı atılmasıdır. Türkiye'nin termik santrali, elektrik üretimi, dağıtımı, petrol rafinerileri niye özel sektörün elinde? 

'TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesine itiraz etmediyseniz Akbelen’de mücadele edemezsiniz'

Sorel’in muhalefetle ilgili düşüncelerini sorduğu Okuyan, konuyla ilgili şu açıklamaları yaptı:

“Muhalefetin bir bölümü Türkiye'nin hâlâ en zengin, en güçlü sermaye örgütü olan TÜSİAD’la iyi ilişkiler kurmaya, onların desteği ve güvenini kazanmaya çalışıyor. Böyle yaptığınız takdirde Akbelen veya başka bir yerde mücadele edemezsiniz. Bir yerde takılırsınız. O yüzden biz herkese şunu söylüyoruz: Zamanında TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesine itiraz etmediyseniz şimdi beşli çete falan biraz tuhaf kaçıyor. Türkiye 5'ten ibaret değil. Çok ciddi bir sömürü ve talan mekanizması var. İhaleler şeffaflaşacak deniyor. İhale dedikleri devletin kaynaklarıyla özel sektöre iş yaptırmak ya da devletin mal varlıklarını devretmek. Bunun şeffaflığı olur mu? Niye devrediyoruz? İlk önce bunun sorgulanması lazım. Bunun şeffaflığı, kurala uygunluğu olmaz. Bunlar hepimize ait varlıklar, bunları satma, devretme hakları yok. Bunu sorgulamadan Akbelen'deki doğa katliamını sorgulayamazsınız, ona karşı çıkma şansınız yok.”

Türkiye’de toplumun edilgen olmaktan çıkması gerektiğini savunan Okuyan, dört yılda bir oy kullanmanın yetersiz olduğunu söyledi. Kolay yoldan bu ülkenin kurtulacağı beklentisinden çıkmak gerektiğini vurgulayan Okuyan, “Bu ülkede çoğunluk olan yoksul, emekçiler ve adil olmayan bir düzenden gelir elde eden bir azınlık var. Çoğunluk ve haklı olanın neden ezildiğini sorgulayıp bununla mücadele etmesi ve böyle gelmiş böyle gider demekten vazgeçmesi lazım” dedi.

(soL)






2 Ağustos 2023 Çarşamba

KISA KISA GÜNDEM - 2 AĞUSTOS 2023 -

 


Sağlıkta şiddet: Diyarbakır'da önü kesilen ambulansta 4 görevli yaralandı (soL)

Diyarbakır'da görevden dönen 112 Acil Sağlık ekibine trafikte yol verme tartışması nedeniyle saldırıda bulunulması sonucu sağlık emekçilerinden 2'si bıçaklandı, 2'si darbedildi. 112 Acil Sağlık ekibi bir hastayı Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne bıraktıktan sonra görev yerlerine dönmek için yola çıktı. Merkez Kayapınar ilçesi Talaytepe Mahallesi Diclekent Bulvarı'nda bir sürücü, seyir halinde olan ambulanstaki sağlık görevlileriyle trafikte yol verme meselesi nedeniyle tartıştı. Ambulansın önünü kesen araçtakiler sağlık çalışanlarına saldırıda  bulundu. Sağlık çalışanlarından Ş.Ö. ve M.E. bıçakla yaralandı, F.T. ve E.D. ise darbedildi. Olay yerine gelen başka bir 112 Acil Sağlık ekibi tarafından Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan sağlık çalışanları tedavilerinin ardından taburcu edildi. Polis kaçan saldırganların yakalanması için çalışma başlattı.

RTÜK istedi, mahkeme karar verdi: TELE1 yedi gün karartılacak (soL)


RTÜK, TELE1’in karartılmasına karşı çıkan yürütmeyi durdurma kararı için üst mahkemeye başvurdu. Mahkeme başvuruyu kabul ederek yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı. TELE1 ekranları 6-12 Ağustos tarihleri arasında 7 gün karartılacak.
(Ne olmuştu?) RTÜK, TELE1’e genel yayın yönetmeni Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasına gerekçe gösterilen sözleri nedeniyle yedi gün  yayın durdurma, beş kez program  durdurma, iki kez de önceki ay reklam gelirlerinin yüzde 5’i oranında idari para cezası vermişti. TELE1 yönetimi, RTÜK’ün bu kararına karşı Ankara 4’üncü İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma istemiyle dava açmıştı. Mahkeme başvuruyu oybirliğiyle kabul ederek yayın durdurma cezasının yürütmesini durdururken, RTÜK’e de 30 günlük savunma süresi tanımıştı. RTÜK, bu sürede yürütmeyi durdurma kararı için üst mahkemeye başvurmuştu.

Diyarbakır’da gerici miting: Hizbullah yandaşları ‘cihat çağrısı’ yaptı (Aytaç Ürkmez-Cumhuriyet)

TERÖR örgütü Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen Peygamber Sevdalıları Platformu (PSP), önceki gün, Diyarbakır İstasyon Meydanı’nında “Kuran’a Saygı” mitingi düzenledi.HÜDAR PAR Milletvekili Faruk Dinç’in konuşmasıyla başlayan mitingte PSP Genel Başkanı Adnan Akgönül’ün “Erdoğan’ın şahsında hükümete diyoruz ki, Avrupa Birliği’ne girişi gözden geçirin. Müslüman ülkelerin kendi birliklerini kurmaları için çalışın” sözleri dikkat çekti. Platformun onursal başkanı ve Hizbullah ile bağlantılı olduğu bilinen “İnzar” dergisi yazarı Mehmet Göktaş da konuşmacılar arasındaydı.“İslama düşmanlık yapmanın bir bedeli olmalı ve ödettirmeli” diyen Göktaş, “Kitabımız ve peygamberimiz Allah’ın nurudur. Onun için bu nuru Avrupa’ya, Amerika’ya ve diğer ülkelere taşımak bizim görevimizdir” diyerek cihat çağrısında bulundu. Dinç’in yanı sıra HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu ile genel başkan Yardımcısı Mehmet Hüseyin Yılmaz da mitinge katıldı. Katılımcılar arasındaki dikkat çeken isimlerden biri de “Hizbullah’ın tebliğcisi” Mehmed Beşir Varol oldu. Varol’un eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastının “talimatçısı” olduğu daha önce gündeme gelmişti.

Kamu emekçilerinin TİS süreci bugün başladı, Bakan Işıkhan'a göre çalışanlar enflasyona ezdirilmemiş(Evrensel)

7. Dönem Kamu Toplu Sözleşmesi görüşmeleri başladı. Bakan Işıkhan, "Çalışan kesim enflasyona ezdirmedik” dedi, konfederasyon temsilcileri kayıpların telafi edilmesini istedi.(https://www.evrensel.net/haber/496043/kamu-emekcilerinin-tis-sureci-bugun-basladi-bakan-isikhana-gore-calisanlar-enflasyona-ezdirilmemis)


Milli voleybolcu Baladın'ı 'asitle' tehdit eden şüpheli tutuklandı (soL) 

Milli voleybolcu Hande Baladın'a tehdit mesajları gönderdiği iddiasıyla gözaltına alınan şüpheli Mustafa N. çıkarıldığı hakimlikçe "silahla tehdit" suçundan cezaevine gönderildi.  Baladın'a sosyal medya üzerinden "Yüzüne asit atarım" şeklinde tehditte bulunan Mustafa N, Baladın'ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına  yaptığı şikayet sonucu başlatılan soruşturma kapsamında  yakalandı. Emniyetteki işlemleri tamamlandıktan sonra İstanbul Adalet Sarayı'na gönderilen şüpheli soruşturma savcılığına çıkarıldı.('Üzerime atılı suçu anlattığım şekliyle kabul ediyorum') Şüpheli Mustafa N, savcılıktaki ifadesinde, 2022 yılının başından itibaren sosyal medya hesaplarına bir enerji içeceği markasının reklamlarının düşmeye başladığını, bu reklam linkleri kullanılarak kişisel bilgilerinin çalınacağından endişe duyduğunu belirtti. Bu durumdan rahatsız olduğu için firmaya ulaşmaya çalıştığını ancak bir sonuç alamayınca firmanın reklam yüzü olan Hande Baladın'a yazmaya başladığını öne süren şüpheli, bu süreçte Baladın'a duygusal bir yakınlık hissettiğini iddia etti. Şüpheli, savcılıkta kendisine okunan tüm mesajları sosyal medyadan Baladın'a gönderdiğini kabul ettiğini kaydederek, "Amacım tehdit etmek değildi. Reklam linkleri yoluyla kişisel bilgilerimi ele geçirmelerini engellemekti. İki hafta önce firmanın binasına gitme nedenim yöneticilerle bu konuyla ilgili görüşmek istememdir. Üzerime atılı suçu anlattığım şekliyle kabul ediyorum" ifadelerini kullandı. Nöbetçi hakimliğe sevk edilen şüpheli Mustafa N. "silahla tehdit" suçundan tutuklandı.

Emniyet müdürleri kararnamesi Resmi Gazete'de yayımlandı: Soylu'ya yakın isimler 'merkez'de! (Cumhuriyet)

Erdoğan'ın imzasıyla yayımlanan karara göre, eski İçişleri Bakanı Soylu'ya yakınlığıyla bilinen Servet Yılmaz, Ankara Emniyet Müdürlüğü görevinden alındı. Yılmaz'ın yerine ise Konya Emniyet Müdürü Engin Dinç, atandı. Ankara'nın yanı sıra 51 ilin daha Emniyet müdürü değişti.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/emniyet-mudurleri-kararnamesi-yayimlandi-2104668)

YÖK’te Kartal imam hatip ve ‘Bilal Erdoğan’ ağırlığı (Sefa Uyar-Cumhuriyet)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan’ın da okulu olan Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden mezun olduğu iddia edilen ve halihazırda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kurucusu olduğu İstanbul Medipol Üniversitesi’nin hukuk müşavirliğini yürüten Halit Eyüp Özdemir’i yeniden YÖK’e atadı. Nakşibendi bağlantılı Fatih Gençlik Vakfı’yla ilişkisi bilinen İstanbul Üniversitesi Rektörü Mahmut Ak da YÖK üyesi oldu.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/yokte-kartal-imam-hatip-ve-bilal-erdogan-agirligi-2104650)

Adrese teslim dev ihale iptal edildi (İsmail Arı-Birgün)

Mahkeme, ‘pazarlık’ usulüyle Rönesans Holding’e verilen Sancaktepe Şehir Hastanesi’nin 16,1 milyar TL’lik ihalesini iptal etti. Rönesans, Danıştay’a itirazda bulunmaya hazırlanırken Saray’ın devreye girdiği konuşuluyor. (https://www.birgun.net/haber/adrese-teslim-dev-ihale-iptal-edildi-457704)

Ticaret Bakanlığı'ndan 'zeytinyağ' kararı: Üç ay süreyle ihracatı yasaklandı (soL)

Ticaret Bakanlığı, dünyada azalan zeytinyağı rekoltesinin sebep olduğu artan dış talep ve dünya fiyatları sebebiyle yükselen dökme ve varilli zeytinyağı ihracatının yurt içi tüketici fiyatlarına olan olumsuz etkisinin devam ettiğini, 1 Ağustos’tan 1 Kasım'a kadar ihracata yönelik ek tedbirler alındığını açıkladı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, Uluslararası Zeytin Konseyi (UZK) verilerine göre; Avrupa'da yaşanan kuraklık nedeniyle, İspanya ve İtalya başta olmak üzere dünyada zeytinyağı üretiminin 2022/2023 sezonunda yüzde 20 azaldığı, Türkiye'de üretimin yüzde 62 artış gösterdiği belirtildi. Açıklamada, dökme ve varilli zeytinyağı ihracatındaki hızlı yükselişin yurt içi fiyatlara yansıdığı, zeytinyağı perakende fiyatlarında iç piyasada görülen artışın, son bir yıllık dönemde genel fiyat artışının oldukça üzerinde seyrettiği kaydedildi. Avrupa Birliği'nin (AB) yüksek gümrük vergilerinden dolayı, Türkiye'nin AB üyesi ülkelere olan katma değerli ve nihai tüketiciye yönelik ambalajlı zeytinyağı ihracatının çok düşük miktarda yapılabilmekte olduğu belirtilen açıklamada, özellikle İtalya ve İspanya'nın Türkiye'den ithal ettikleri dökme ve varilli zeytinyağını işleyerek yeniden üçüncü ülkelere pazarladığına işaret edildi. Açıklamada, dış talep sebebiyle yükselen dökme ve varilli zeytinyağı ihracatının, ambalajlı zeytinyağına yönlendirilerek katma değerli ürün ihracatına katkı sağlanması amacıyla her türlü dökme ve varilli zeytinyağı ihracatında kilogram başına 20 cent kesinti yapılmasını düzenleyen kararın 19 Temmuz'da Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiği hatırlatıldı.('İlave tedbirler yürürlüğe konuldu') Zeytinyağı sektörüne ilişkin dış ticaret, yurt içi arz, tedarik, yurt dışı ve yurt içi fiyatlar konusunda Türkiye ve dünyadaki güncel gelişmelerin sektör paydaşlarıyla yoğun temas halinde bakanlıkça yakından takip edildiği belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Bu çerçevede dünyada azalan zeytinyağı rekoltesinin sebep olduğu artan dış talep ve dünya fiyatları sebebiyle önemli ölçüde yükselen dökme ve varilli zeytinyağı ihracatının yurt içi tüketici fiyatlarına olan olumsuz etkisinin devam ettiği kaydedilmiştir. Bakanlığımızca bu şartlar altında yeniden bir değerlendirme yapılarak, önümüzdeki zeytinyağı hasat döneminin başlangıcı olan 1 Kasım 2023'e kadar, dökme veya varilli zeytinyağı ihracatına yönelik olarak ilave tedbirler yürürlüğe konulmuştur. " Ticaret Bakanlığı'nın söz konusu ilave tedbirlere ilişkin sektör temsilcilerine gönderdiği yazıda 1 Kasım'a kadar zeytinyağı ihracatının durdurulduğunun bildirildiği öğrenildi.

ABD’de tutuklu bulunan Sezgin Baran Korkmaz tahliye edildi (soL) 

Avusturya’da ‘kara para aklama, dolandırıcılık, resmi evrakta sahtecilik' gibi suçlardan tutuklanan ve geçen yıl ABD'ye iade edilen Sezgin Baran Korkmaz  tahliye edildi.  Korkmaz'ın tahliye kararını duyuran gazeteciler arasında yer alan Recep Canpolat, Korkmaz'ın tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildiğini belirtti. Korkmaz'ın 30 Ekim tarihinde 'kara para aklama' suçlaması nedeniyle juri karşısına çıkacağı belirtildi. An itibariyle Washington'da bulunan Korkmaz'ın, gittiği yerleri savcılığa bilgi vermek şartıyla, mahkemenin belirlediği 5 eyaletten birinde ikamet edebileceği aktarıldı.  Canpolat'ın sosyal medya üzerinden duruma ilişkin açıklaması şöyle:('İtirafçı olmadı') "ABD Utah Eyaletinde tutuklu bulunan Sezgin Baran Korkmaz tahliye edildi. 30 Ekim’de hâkim karşısına çıkacak SBK, savcılığa yanlış beyan vermekten yargılanacak. An itibariyle Washington’ta olan Sezgin Baran Korkmaz, gittiği yerleri savcılığa bilgi vermek şartıyla, mahkemenin belirlediği 5 eyaletten birinde ikamet edecek. Suç isnadı değiştiği için tahliye oldu. İtirafçı olmadı. Yani beklentilerin aksine mahkemeye, bir bilgi vermedi ve suçlamaları reddetti. Şu anda yargılandığı suçlamanın üst sınırı 5 yıl. Alacağı ceza üst sınırdan bile olsa, mahkeme sonucu yine tahliye olacaktı.('Kara para aklama suçlaması düşmedi') Kara para aklama suçlaması düşmemiş ancak tahliye sebebi olarak, 'Kingston kardeşler ve Termetzhyan’ın Türkiye’de SBK iştiraklerine aktarılan paraların kaynağının Sezgin Baran Korkmaz tarafından bilinmediği belgelerle ispat ettiği' kaydedildi. Kara para suçlaması ile ilgili karar, jüri tarafından verilecek."

Bursa’da 10 fabrikayı etkileyen yangın kontrol altına alındı (Birgün)

Bursa'nın İnegöl ilçesinde bir fabrikada çıkan ve bitişiğindeki tesislere yayılan yangın kontrol altına alındı. İnegöl Organize Sanayi Bölgesi'nde bir tesiste dün akşam saatlerinde henüz belirlenemeyen nedenle çıkan ve rüzgarın da etkisiyle yayılan yangına havadan ve karadan çok sayıda ekiple müdahale edildi. Havanın kararmasıyla karadan süren çalışmayla yangın kontrol altına alındı. Yaklaşık 110 dönümlük alanda 10 civarındaki fabrikada etkili olan yangında soğutma çalışmaları sürüyor. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, yangının kontrol altına alındığını, iş makineleriyle de tesislerin içine girerek soğutma çalışmalarının sürdürüldüğünü söyledi. İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Organize Sanayi Bölgemizde meydana gelen yangın kontrol altına alındı. Çok şükür can kaybımız yok. Hepimize geçmiş olsun." ifadesini kullandı. Organize Sanayi Bölgesi'nde tek bir çatı altında kurulu 10 civarında fabrikada etkili olan yangına, 2 yangın söndürme uçağı ve 4 helikopterin yanı sıra çok sayıda kara ekibiyle müdahale edilmiş, zaman zaman patlamalar meydana gelen tesislerdeki alevlere müdahale sırasında 4 kişi dumandan etkilenmişti.

Dikmece halkının toprağına göz koyanların sicili kabarık, projeleri sorunlarla dolu: Bu şirket çok tanıdık!(Cengiz Karagöz-Cumhuriyet)

Yurttaşın tapulu malına göz diken Sarıdağlar şirketi 2011’den bu yana AKP iktidarından 16 kamu ihalesi aldı. Şirket, Küçükçamlıca Radyo ve TV Kulesi’nin yanı sıra birçok stadyum ve konut inşa etti. Depremden sonra acele kamulaştırılma kapsamına alınan ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca (TOKİ) konut yapılması planlanan Hatay’ın Dikmece Köyü’ndeki çalışmalar iş makineleri eşliğinde devam ediyor. Tapulu tarım arazileri ve zeytinliklerinin kamulaştırılmasına karşı arazilerini savunan köylüler dün de direnirken bölgeye çevik kuvvet ve jandarma eşliğinde TOMA getirildi. (SERT MÜDAHALE) Yurttaşların topraklarının ellerinden alınmasına karşı yürüttüğü mücadeleye ise biber gazı ve copla müdahale edildi. Yurttaşların tarım arazilerine yapılması planan konut projesinin ihalesini alan şirket ise “tanıdık” çıktı. 1980’de kurulan Sarıdağlar şirketi, AKP’nin iktidarı boyunca aldığı ihalelerle dikkat çekiyor. Söz konusu şirket 2011 yılından bu yana 16 kamu ihalesi aldı. Bu ihalelerin toplam bedeli ise 8 milyar 909 milyon 192 bin TL. Şirket, AKP iktidarının simge yapılarından İstanbul’daki Küçükçamlıca Radyo ve TV Kulesi başta olmak üzere birçok stadyum ve konut gibi yapı inşa etti.(SABIKALI ÇIKTI) Söz konusu şirket, Trabzon’da Ortahisar ilçesine bağlı Akyazı Mahallesi’nde 40 bin kişi kapasiteli stadyumun da bulunduğu Şenol Güneş Spor Kompleksi’ni inşa etmişti. 3 Kasım 2021 tarihinde “Geocarto International” adlı dünya çapındaki en üst düzey bilimsel dergide yayımlanan bir makalede stadyumda çatlamalar, kırıklar ve ayrılmalar olduğuna yönelik tespitlere yer verilmişti. Avrupa Uzay Ajansı’na ait uydudan alınan verilerden stadyumun bulunduğu bölgede yoğun çökme ve yükselme olduğu, bazı alanların yılda 9.7 milimetre çöktüğü, bazı alanların ise yılda 3.9 milimetreye kadar yükseldiği tespit edilmişti. Uzmanlar ise söz konusu duruma ilişkin “Kimse bizi ciddiye almadı” ifadelerini kullanmıştı.(YAPTIĞI PİSTLER ÇÖKMÜŞTÜ) Sarıdağlar İnşaat daha önce Erzurum’da inşa ettiği kayak pistlerinin iki defa çökmesi iddiasıyla da gündeme gelmişti. Şirket sahibi Ahmet Sarıdağ, Türkiye’de helalturizm sertifikası alan ilk otel olan, “Muhafazakâr İslami Otel” sloganını kullanan Antalya’daki Adenya Otel’in de sahibi. Sarıdağ’ın eski Kalkınma Bakanı AKP’li Cevdet Yılmaz’ın çocukluk arkadaşı olduğu, birçok bakan ve milletvekilinin tatillerini Sarıdağ’ın İslami usullere göre hizmet veren otelinde geçirdiği de iddialar arasında.(‘KARAR ÖNCESİ HALKI BİLGİLENDİRMEDİLER’) Hatay’ın Dikmece köyünde yurttaşların mücadelesine destek veren CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, karar öncesi bilgilendirme yapılmadığını belirterek  “Devlet, kamulaştırma yaparken halkı bilgilendirmeli, ayrıca bölge halkıyla, sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarıyla konuşulması gerekiyordu ancak böyle olmadı. Hatay Barosu’ndan yetkili bir avukat görevlendirildi. Zeytinlik alanları ve konutları acilen kamulaştırılan yurttaşlara; bu konuda hukuki destek sağlayacak, süreci yargıya taşıyacaklar” ifadelerini kullandı.

(derleyen: mstfkrc)



1 Ağustos 2023 Salı

Balıkesir Belediyesi'ne ait tesiste gaz kaçağı: 2 işçi öldü, gazdan zehirlenenler var+Bolu'da iş cinayeti: Üzerine forklift devrilen işçi yaşamını yitirdi+Malatya'da inşaat iskelesinin çökmesi sonucu 1 işçi öldü (soL)

 


Balıkesir Belediyesi'ne ait tesiste gaz kaçağı: 2 işçi öldü, gazdan zehirlenenler var (soL-Özel)

Balıkesir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü'ne ait arıtma tesisinde meydana gelen gaz kaçağından zehirlenen 2 işçi yaşamını yitirdi, 1 işçi ise hastaneye kaldırıldı.

Balıkesir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü'ne (BASKİ) ait arıtma tesisinde meydana gelen gaz kaçağı sonucu 3 işçi zehirlendi. Zehirlenen işçilerden 2'si yaşamını yitirirken, diğer işçinin ise tedavisi devam ediyor.

soL'un edindiği bilgiye göre; BASKİ işçilerinden Ceyhun Balcı ve Mustafa Karakoç, Ovaköy Mahallesi'nde bulunan arıtma tesisindeki terfi istasyonunda pompa arızası tamir ederken zehirli bir gaz olan hidrojen sülfür sızıntısı meydana geldi. Tesiste bulunması gereken hidrojen sülfüre yönelik havalandırmanın ise bulunmadığı öğrenildi.

Şoförün sağlık durumu iyi

Sahada bulunan ve ismi henüz öğrenilemeyen bir şoför arkadaşlarının zehirlendiğini fark ederek yaşanan durumu bildirdi. Şoför de hidrojen sülfür gazına maruz kaldığı için tedavi altına alındı. Şoförün sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.

'Hastaneye kaldırılan itfaiyeciler oldu'

İhbarın ardından cesetleri çıkartmak için olay yerine itfaiye ve AFAD ekiplerinin geldiğini aktaran soL'a konuşan bir BASKİ işçisi, "İlk gelen ekipler de gazdan etkileniyor, hastaneye kaldırılan itfaiyeciler olduğunu öğrendik az önce" dedi.

'Ayrı ayrı havalandırma sistemleri olması gerekir'

İş güvenliğine dair önlemlerin alınmadığını belirten işçi, şöyle konuştu:

"Normalde, atık su terfi merkezlerinde metan dedektörü, hidrojen sülfür dedektörü ve bu gazlar için ayrı ayrı havalandırma sistemleri olması gerekir. Bu tesiste yalnızca metan gazı için havalandırma bacası var, o da hidrojen sülfürü çekemez. Dışarda motoru olan otomasyonla çalışan cebri havalandırma sisteminin olması gerekir. Bu sayede insan faktörüne bırakmadan tesis içinde havalandırma sağlanır. Tüm sistem düzgün çalışsa bile böyle bir yere girerken önce el dedektör atılarak gaz ölçümü yapılır, seviye uygunsa da maske takılarak içeri girilir."

                                                         /././

Bolu'da iş cinayeti: Üzerine forklift devrilen işçi yaşamını yitirdi (soL)

Bolu'da, çalıştığı makarna fabrikasında üzerine forklift devrilen 44 yaşındaki Nurten Çetin isimli işçi hayatını kaybetti.

Bolu'da bulunan bir makarna fabrikasında üzerine forklift devrilen işçi yaşamını yitirdi.

DHA'nın haberine göre; Vakıfgeçitveren Köyü'ndeki bir makarna fabrikasında saat 14.00 sıralarında 44 yaşındaki Nurten Çetin isimli işçinin üzerine başka bir işçinin kullandığı forklift devrildi. Diğer işçilerin ihbarı üzerine fabrikaya jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. 

Sağlık ekibinin yaptığı kontrolde Çetin’in yaşamını yitirdiği saptandı. Çetin’in cesedi Cumhuriyet savcısının incelemesinin ardından İzzet Baysal Devlet Hastanesi Köroğlu Ünitesi’nin morguna kaldırıldı.

İsmi öğrenilemeyen forklift sürücüsü ise jandarma tarafından gözaltına alındı.

Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

                                                                /././ 

Malatya'da inşaat iskelesinin çökmesi sonucu 1 işçi öldü (soL)

Malatya'nın Yeşilyurt ilçesinde boya ile tadilatı için kurulan ve üzerinde işçilerinin bulunduğu iskele çöktü. Çökme nedeniyle 1 işçi yaşamını yitirirken, 2 işçi de yaralandı.

Malatya'nın Yeşilyurt ilçesine bağlı Yakınca Mahallesi Karaaslan Sokak'taki bir sitedeki apartmanın boya ile tadilatı için kurulan ve üzerinde işçilerinin bulunduğu iskele, henüz bilinmeyen nedenle çöktü.

Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine sağlık ekipleri sevk edildi.

Olayda binanın dış cephe boya ve tadilatında çalışan M.E.Ş, A.A. ve Yunus Tam yaralandı.

Ambulansla Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edilen yaralılardan Yunus Tam müdahaleye rağmen kurtarılamadı. 

(soL)