29 Nisan 2023 Cumartesi

Çevre Bakanlığı’dan seçim öncesi tarihi koya marina kararı + İstanbul’un en değerli bölgesindeki eski kışla arazisi konut imarına açıldı+Eski tuğla fabrikası arazisinde tartışmalı imar değişikliği (SÖZCÜ)

 


Çevre Bakanlığı’dan seçim öncesi tarihi koya marina kararı (MUSTAFA SARIİPEK-SÖZCÜ)

Muğla’nın Marmaris ilçesinde tarihi ve kültürel miras içeren Karacasöğüt koyunda yapımı durdurulan marina inşaatı için Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı bölgenin 1'inci derece arkeolojik SİT alanı tescil işlemleri süresini beklemeden inşaata devam kararı verdi. Projeyi MUÇEV Limited Şirketi yapacak.
Muğla'nın Marmaris ilçesinde tarihi ve kültürel miras içeren Karacasöğüt koyuna yapılması yılan hikayesine dönen marina inşaatında çevreciler bölgenin 1’inci derece arkeolojik SİT alanı tescil işlemleri başlatmasına rağmen Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı süreci beklemeden inşaata devam kararı verdi. Projeyi MUÇEV Limited Şirketi yapacak. Çevre aktivistleri, konuyla ilgili basın açıklaması yaptı.

“SEÇİMDEN MAL MI KAÇIRIYORSUNUZ, BU NEYİN ACELESİ?”

Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

* “Karacasöğüt Koyu'nda, Bodrum Sualtı Müzesi uzmanlarının tarihi eser tespiti ve bölgenin 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmesi için resmi süreci başlatmış olmaları bile Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı'nı(ÇŞİD) ikna etmedi. Bakanlık yasaya aykırı hareket edip 25 Nisan tarihli MUÇEV İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı ve ÇED sürecini tescil işleminin sonuna ertelemedi. Karacasöğüt Koyu'nda MUÇEV Ltd. Şti.'nin marina kapasite arttırma projesi için verilmiş ÇED gerekli değildir kararı mahkemece iptal edilmişti.

* İptal kararının ardından projeden vazgeçilmemiş ve ÇED sürecini başlatmıştı. Marmaris Kent Konseyi, MUÇEP ve Marmaris Ekolojik Mücadele Komitesi, Karacasöğüt Koyu'nun Gökova ÖÇK bölgesinde yer alması, endemik ve nadir türlere ev sahipliği yapması nedeniyle marina kapasitesinin arttırılmasına karşı Karacasöğüt yaşayanları ile birlikte mücadele veriyordu. Bu amaçla SAD-AFAG ile Karacasöğüt Koyu'nda canlı türlerinin durumu ve müsilaj varlığını tespit için yaptığımız dalış sırasında tarihi eser varlığını belgeledik.”

“SUALTI MÜZESİ UZMANLARININ GÖRÜŞÜ DİKKATE ALINMADI”

Durumun dilekçe ile bildirildiği Bodrum Sualtı Müzesi uzmanları tarihi eserleri yerinde inceleyip, eserlerin tescili ve bölgenin 1. derece arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmesi için resmi süreci başlatmasına rağmen bunun dikkate alınmadığı belirtildi. Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı:

* “Mevzuat gereği bu aşamadan sonra konuyla ilgili tüm kurumların, 2863 sayılı kanunun madde 4, madde 5 ve madde 9 bağlayıcılığında bahsi geçen yerleri koruma zorunluluğu doğmuş olması gerekiyordu. Dolayısı ile ÇŞİD Bakanlığı'nın 25 Nisan tarihinde MUÇEV yat limanı için yapacağını ilan ettiği İDK toplantısını derhal ertelemeli ve ÇED sürecini tescil işlemi sonuçlanıncaya kadar durdurmalıydı.

* Ekoloji Birliği, Marmaris Kent Konseyi, MUÇEP ve Marmaris Ekolojik Mücadele Komitesi'ni temsilen dahil olduğumuz MUÇEV Marina Genişletme projesi İDK toplantısı başlamadan söz isteyip, Bodrum Su altı Müzesi’nin yazısını komisyona sunarak bu toplantının yapılmaması gerektiğini, yasaların bunu emrettiğini söyledik.”

“YAKLAŞIK İKİ SAAT BOYUNCA BU KONUDA ISRAR ETTİK”

Görüşme sırasında sundukları Bodrum Su altı Müzesi’nin görüş yazısı yanında bakanlığa, Muğla Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'nün tarihi eserler ile bölgenin 1’inci derece arkeolojik sit alanı tescil işlemlerini başlattığını açıklayan kurum görüşünün ulaştığını da öğrendikleri de belirtilerek şöyle denildi:

* “Bakanlık bu resmi belgelere rağmen 2 skandal gerekçe ile ÇED sürecini işleteceğini ifade etti. Her iki evrakta süreci durdurun kelimesi yazmıyor. ÇED olumlu kararı herhangi bir şeye izin verme anlamı taşımaz.

* Bakanlık yetkilileri kararlarının o kadar arkasında duramaz haldeydiler ki ‘isterseniz firma size, tescil işlemi tamamlanıncaya kadar inşaat yapmayacağına dair noterden taahhüt versin' teklifinde bulundular.

* Noteri garantör olarak gören, gücünü ve iradesini şirketlere teslim etmiş bir bakanlıkla kamu yararı, kültürel mirası koruma üzerine konuşacak bir şey kalmadığı için ÇED sürecinin durdurulması talebimizi içeren dilekçeyi vererek bakanlıktan ayrıldık. Hukuki haklarımızın sonuna kadar takipçisi olacağımızı, mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi ifade etmek isteriz.”

(MUSTAFA SARIİPEK-SÖZCÜ)

                                                                       /././

 İstanbul’un en değerli bölgesindeki eski kışla arazisi konut imarına açıldı (Özlem Güvemli/SÖZCÜ)

2. Abdülhamit tarafından yaptırılan Beşiktaş’taki Orhaniye Kışlası sınırları içindeyken 2018 yılında azınlık vakfına devredilen, Musevi Mezarlığı’nın ve Yıldız Parkı’nın ortasında kalan 19 bin metrekarelik arazi, tarihi sit koruması iptal edilerek konut imarına açıldı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İstanbul Beşiktaş'ta Yıldız Parkı'nın yanında bulunan ve “doğal sit alanı”  koruması altındaki eski kışla arazisinin imar planlarını onaylayarak itirazlar için askıya çıkardı. Plan açıklama raporunda yer alan bilgilere göre üç parselden oluşan 19 bin metrekarelik arazi, Yıldız Parkı'ndan Palanga Caddesi ile ayrılıyor.

Arazinin kuzeydoğusunda Ortaköy Musevi Mezarlığı bulunuyor. Parsellerinde birinde de tarihi çeşme mevcut. Arazi mevcut planlarda “askeri alan” olarak işaretliydi ve Orhaniye Kışlası sınırları içindeydi. Orhaniye Kışlası, 2. Abdülhamid döneminde  Yıldız Sarayı'nı korumak amacıyla inşa edilmişti. Uzun süre silahhane olarak hizmet verdi. 1979 yılına kadar muhabere kışlası olarak kullanıldı, 1979 yılından sonra Merkez Komutanlığına devredildi.

KANUN KAPSAMINDA VAKFA DEVREDİLDİ

Kışla içinde kalan hazineye ait iki parsel ve mülkiyeti İBB'ye ait bir parsel, Vakıflar Kanununun geçici 11. maddesi kapsamında Ortaköy Astvazazin Meryemana Ermeni Kilisesi Mektebi ve Mezarlığı Vakfı adına 2012 yılında tapuya tescil edildi. İstanbul Merkez Komutanlığı tarafından 2018 yılında da arazi vakfa teslim edildi.

DOĞAL SİT ALANI OLDU, TARİHİ SİT İPTAL EDİLDİ

Kışla sınırları dışına çıkarılan parseller, “Yıldız Sarayı Tarihi ve Doğal Sit Alanı” sınırlarında yeniden düzenlemeye gidildiği sırada Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın 2021 yılında aldığı karar ile “Doğal Sit-Nitelikli Doğal Koruma Alanı” ve “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak tescil edildi.  İstanbul 3  Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 14 Haziran 2022 tarihli kararıyla ise parseller tarihi sit alanı sınırından çıkarıldı. Planlama alanı tarihi sit sınırları dışında ancak doğal sit sınırları içinde kaldı.

                                           Tescilli silahhane binası

5 KATLI BİNALAR DİKİLECEK

Parsellerin vakıf mülkiyetine geçmesi ve alınan sit kararları nedeniyle yeniden plan yapılması gerekliliği ortaya çıktı. Askıya çıkan yeni planda arazinin 13 bin 452 metrekaresi gelişme konut alanı oldu. Tescilli kültür varlığı olan silahhanenin  bulunduğu bin 483 metrekarelik alan; sosyal kültürel tesis alanı olarak belirlendi. Bu alanlarda inşaat oranı 1.50, yükseklik 5 kat olarak belirlendi. Arazinin;  2 bin 235 metrekaresi park, 2 bin metrekaresi de yol için ayrıldı.

İBB UYARDI: İNŞAAT ORANI VE YÜKSEKLİK ARTTI

Plan teklif ile ilgili görüşü sorulan İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı, toplam inşaat alanının 26 bin 260 metrekare arttırıldığını belirledi. İnşaat oranının ve bina yüksekliklerinin çevre yapılaşma koşullarına göre çok yüksek olduğu belirtilerek bölgeye ek nüfus ve trafik yükü getirileceğine dikkat çekildi.  Kültür varlığı olarak tescilli binanın bulunduğu parselde 5 kat olacak şekilde yapılaşma önerilmesinin tescilli binanın önüne geçerek arka planda kalmasına sebebiyet vereceği vurgulandı.

TARİHİ SU YOLLARI VE ÇINARLAR BULUNUYOR

Alandan tarihi Hamidiye ve Taksim Suyolları yolları geçiyor. Planlama alanı ve içinde bulunduğu bölge yüksek tehlikeli deprem bölgesi içinde yer alıyor. Alan, kızılçam ve doğu çınarı ağaçları ile kaplı.

(Özlem Güvemli/SÖZCÜ)

                                                          /././

Eski tuğla fabrikası arazisinde tartışmalı imar değişikliği (Özlem Güvemli-Sözcü)

Bahçelievler’de 27 bin 602 metrekarelik eski Ateş Tuğla Fabrikası’nın arazisine yapılacak inşaat projesi için planlardaki “konut” imarına, “ticaret” de eklendi. Değişikliğe karşı çıkan İBB birimleri, satın alındığında “konut” imarına sahip parselin sonrasında “ticaret+konut” fonksiyonuna dönüştürülmek istenmesinin hem emsal teşkil edeceğini hem de eşitlik ilkesine aykırı olduğunu vurguladı. Yapılacak inşaatın yüksekliğinin bölge silüetini bozabileceği uyarısı da yapıldı.

Bahçelievler’deki Ateş Tuğla Fabrikası arazisi, iş insanı Ali Ağaoğlu tarafından 2010 yılında lüks bir site projesi yapılmak üzere satın alınmıştı. Ağaoğlu, araziyi kısa süre sonra elden çıkardı. Tapu bilgilerine göre arazinin yarısı 2013, yarısı da 2017'de satış yolu ile Esta İnşaat Sanayi Lojistik ve Dış Ticaret A.Ş'nin mülkiyetine geçti.

İnşaat hazırlıklarının başladığı 27 bin 602 metrekarelik arazinin mevcut planlarda “konut” olan imarının, çevresindeki konut amaçlı kullanımlarının çok fazla olması, ayrıca yakın çevrede ticari faaliyetlerin hizmet verme potansiyelinin bulunması nedeniyle “ticaret+konut” olarak değiştirilmesi teklif edildi. İBB'ye sunulan teklif dosyası ocak ayı meclis oturumlarında gündeme alındı.

“TRAFİK YÜKÜ VE ULAŞIM TALEBİ ARTAR”

Teklifle ilgili görüşü sorulan Ulaşım Planlama Müdürlüğü, ticaret fonksiyonunun bölgedeki ulaşım taleplerini arttırarak ulaşım sistemini olumsuz etkileyeceğinden planı uygun bulmadı. İBB Planlama Müdürlüğü de plan teklifi ile zemin katların ticaret, üst katların ofis ya da konut olarak tercihli kullanıma açıldığını bu nedenle öncelikle ulaşım ve trafik etüdünün yapılması gerektiğini vurguladı.


“EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI”

Mevcut planlarda konut alanı fonksiyonunda kalan parselin yarısının bu imar şartlarında iken satış yolu edinildiği ve sonrasında “ticaret+konut” fonksiyonuna dönüştürülmek istendiğine de dikkat çekilerek teklifin emsal teşkil edici olduğu ve planların eşitlik ilkesi aykırı olduğu kaydedildi.

“YÜKSEKLİK BÖLGE SİLÜETİNİ ETKİLER”

Planda 45.50 metre olan yükseklik sınırının 15 kat olarak değiştirilmesi de uygun bulunmadı. İmar Yönetmeliği'ne göre ticaretin de yapılabildiği karma alanlarda bir katın tabanı ile tavanı arasındaki yüksekliğinin 6 metreye kadar çıkabildiği aktarılarak bu durumda teklif ile mevcut plandaki 45.50 metre yükseklik sınırının aşılabileceği, emsal değişmese de nihai yapı yüksekliğinin aşılacağı ve bölge siluetini etkileyebileceği belirlendi.

Ayrıca ticari fonksiyonlar nedeniyle hareketli nüfus yoğunluğunun artacağı, plan bütünlüğünün bozulacağı vurgulandı. Ancak plan değişikliği AKP-MHP grubunun oyları, CHP-İyi Parti grubunun muhalefeti ile meclisten geçti.

(Özlem Güvemli-Sözcü)

28 Nisan 2023 Cuma

KISA KISA GÜNDEM - 28/Nisan/2023 -

 








Süleyman Soylu, 14 Mayıs seçimlerine "darbe girişimi" dedi(Evrensel)

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerini "darbe girişimi" olarak nitelendirdi. Twitter’dan yaptığı paylaşımda da 14 Mayıs’ı "darbe girişimi" olarak niteleyen Soylu "15 Temmuz, fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs 2023, Türkiye'yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların her birini bir araya getirerek oluşturabilecek siyasi darbe girişimidir... Fatih'te İstanbul İlim ve Kültür Vakfı'nda dostlarla hasbihâl eyledik" ifadelerini kullandı.(https://www.evrensel.net/haber/488586/suleyman-soylu-14-mayis-secimlerine-darbe-girisimi-dedi)

Çelik Halat işçisi: 1 Mayıs’ta bizi alanlara çağırması gereken sendika, mesaiye çağırıyor(Gözde Meydan-Evrensel)


1 Mayıs’a günler kala Türk-İş’e bağlı Türk Metal’in örgütlü olduğu Çelik Halat’ta işçiler sendika tarafından mesaiye çağrılırken, Federal Mogul’da ise fabrika gezisi düzenleniyor. Çelik Halat işçileri resmi tatil olmasına rağmen sendika tarafından mesaiye zorlandıklarını anlattı. Bir Çelik Halat işçisi “Sendika bizi toplayıp meydanlara götüreceğine işyerine mesaiye çağırması kabul edilebilir bir şey değil” dedi.
(https://www.evrensel.net/haber/488605/celik-halat-iscisi-1-mayista-bizi-alanlara-cagirmasi-gereken-sendika-mesaiye-cagiriyor)

Demirtaş: Erdoğan'ın İmralı’ya heyet gönderdiği kaynaklarım tarafından doğrulandı(Evrensel)

Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP'nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Abdullah Öcalan'ın tutuklu bulunduğu İmralı'ya heyet gönderdiğinin kaynakları tarafından doğrulandığını söyledi. Yeni Yaşam'dan Nezahat Doğan'a konuşan Amed Dicle, "Seçim atmosferinin olduğu bu dönemde AKP, Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptı ve kendi istedikleri cevabı alamayınca tecrit ağırlaştırıldı. Dolaylı olarak Kandil’le de temaslar denendi; istediklerini alamadılar…" iddiasında bulunmuştu. Demirtaş, 25 Nisan'da, Dicle'nin iddiasına paylaşıp "Erdoğan, İmralı'ya heyet gönderip ne istemiş olabilir sizce" diye sormuştu. Ardından "İstediğini alamayınca yine hepimizi 'terörle' iş birliği yapmakla suçlamaya başladı anlaşılan. Bu ikiyüzlülüğün takdirini size bırakıyorum" diye eklemişti. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ise 26 Nisan'da yaptığı açıklamada "'İmralı ile görüşme oldu' iddiası dün ortaya atıldı, bunun açık ve net olarak yalan olduğunu ifade etmek isterim. Bunlar belli çevrelerin kendilerine siyasi pirim elde etmek için ortaya atığı iddialardır. Buradan bir netice almaları mümkün değil, böyle bir görüşme söz konusu olmamıştır" ifadelerini kullanmıştı. Cumhuriyet'e konuşan Demirtaş, söz konusu iddia için "Öcalan, ailesi ve avukatlarıyla iki yıldan uzun süredir görüştürülmüyor. Demek ki Erdoğan, Öcalan’dan istediği şeyi alamadı ve bu nedenle onun dış dünyayla temasını engelliyor.  Bu iddiayı dile getiren gazeteci Amed Dicle, emin olmasaydı söylemezdi. Aynı bilgi, benim kaynaklarım tarafından da doğrulandı. İmralı’da sonuç alamayınca sahada Kürtlere baskıyı artırıp HÜDA PAR’ı yedeklemeyi tercih ettiler" dedi.

CHP'li Gamze Akkuş İlgezdi: Hatay'da doğum için dahi olanak yok(Evrensel)

Sağlık alanında depremin yaralarının sarılmadığına dikkat çeken CHP Genel Başkan Yardımcısı Gazme Akkuş İlgezdi, Hatay'daki gebelerin doğum için Dörtyol ile Adana'ya sevk edildiğini söyledi.(https://www.evrensel.net/haber/488606/chpli-gamze-akkus-ilgezdi-hatayda-dogum-icin-dahi-olanak-yok)


Seçim festivaline yine milyonlar harcanacak(İsmail Arı-BİRGÜN)

Son iki yıldır Ağustos ve Eylül aylarında düzenlenen TEKNOFEST Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali’ne bu sene seçim ayarı çekildi. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar ve onun kardeşi Haluk Bayraktar’ın kurduğu T3 Vakfı ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın organize ettiği TEKNOFEST bu yıl 27 Nisan-1 Mayıs tarihlerinde yine Atatürk Havalimanı’nda düzenleniyor. Dün başlayan festivalin 14 Mayıs seçimleri öncesine çekilerek seçim malzemesi haline getirilmesi ise tartışmalara neden oldu.

Kamunun da her yıl milyonlarca lira harcadığı TEKNOFEST’in organizasyon işi bu yıl da yine Cevat Olçok'un sahibi olduğu Ceo Event Medya Şirketi’ne verildi. CEO Event Şirketi, Kamuyu Aydınlatma Platformu’na yaptığı açıklamada, “Teknofest Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali'nin koordinasyon ve destek hizmetleri Şirketimiz tarafından verilecek olup, bu kapsamda 41 milyon TL cironun gerçekleşmesi beklenmektedir” denildi. Ceo Event Medya Şirketi ve Olçok kardeşler, bugüne kadar AKP’nin birçok seçim kampanyasını hazırladı ve organizasyon işini yaptı. Olçoklar, AKP’nin ismini, logosunu, sloganlarını buldu ve partinin kurumsal kimlik çalışmalarında etkili oldu. 2002'de AKP'nin Genel Seçim Kampanyası'nı yöneten Erol Olçok, AKP için 2007’de “Durmak Yok Yola Devam”, 2011’de “Aynı Yoldan Geçmişiz Biz”, 2014'te “Bayrak”, 2015'te “Fors” filmi çalışmalarını hayata geçirdi. Olçok Ailesi, 15 Temmuz'da hayatını kaybeden Erol Olçok’un eski eşi Nihal Olçok hakkında da 2019 yılında bir açıklama yaptı. Nihal Olçok’un son yıllarda AKP’ye yönelik sert eleştirileri tartışmalara neden olurken, Olçok ailesi yaptığı açıklamada, “Olçok Ailesi olarak, Nihal Hanım'ın 'Olçok' soyadını kullanmasına rıza göstermediğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız” ifadelerine yer verdi. 

'Jet Fadıl'a 2 bin 504 yıl hapis cezası(BİRGÜN)

İstanbul Bayrampaşa'daki Caprice Gold ile Maldivler'deki Caprice Maldivler adlı gayrimenkul projeleriyle, 614 kişiyi dolandırdığı iddiasıyla yargılanan 'Jet Fadıl' 2 bin 504 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. 'Jet Fadıl' olarak bilinen Fadıl Akgündüz'ün 'dolandırıcılık' iddiasıyla yargılandığı davada karar çıktı. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 'Jet Fadıl' olarak bilinen Fadıl Akgündüz'ü, "tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerin dolandırıcılığı" suçundan 2 bin 504 yıl hapis cezasına çarptırdı.

Kazancı Yokuşu’nda 1 Mayıs anması: Yürüyüşe polis engeli(Birgün)

İşçi sendikaları ve emek örgütleri Taksim'deki Kazancı Yokuşu'nda bir araya gelerek, 1 Mayıs 1977'de hayatını kaybedenleri karanfil bırakarak andı. Anma programı polis ablukasına alınırken, barikatlar kurulduğu görüldü. Şişhane'deki anmaya yürümek isteyenlerin de önü kesildi. (https://www.birgun.net/haber/kazanci-yokusunda-1-mayis-anmasi-yuruyuse-polis-engeli-432640)

Dış ticaret açığı 8,34 milyar dolar oldu!(Birgün)

                                                                                                    Fotoğraf: Depophotos
Türkiye ekonomisi mart ayında 8,34 milyar dolarlık dış ticaret açığı verdi. Dış ticaret açığı, ocak-mart döneminde yüzde 30,7 yükseldi. Dış ticaret açığı, martta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0,9 artarak 8 milyar 341 milyon dolara çıktı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan mart ayına ilişkin geçici dış ticaret verileri açıklandı.

İhracatın ithalatı karşılama oranı, Mart 2022'de yüzde 73,2 iken geçen ay yüzde 73,9'a yükseldi.  İhracat, ocak-mart döneminde ise geçen yılın aynı çeyreğine kıyasla yüzde 2,5 artarak 61 milyar 558 milyon dolar, ithalat yüzde 11,1 artışla 96 milyar 250 milyon dolar olarak gerçekleşti.(AÇIK İLK 3 AYDA YÜZDE 30.7 ARTTI) Dış ticaret açığı, ocak-mart döneminde yüzde 30,7 yükselerek 26 milyar 537 milyon dolara çıktı. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise Ocak-Mart 2022'de yüzde 69,4 iken bu yılın aynı döneminde yüzde 64'e geriledi. (ENERJİ VE ALTIN HARİÇ DIŞ TİCARET) Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, martta yüzde 3,7 artarak 21 milyar 201 milyon dolardan 21 milyar 977 milyon dolara yükseldi. Martta enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat yüzde 14,2 yükselişle 21 milyar 427 milyon dolardan 24 milyar 462 milyon dolara çıktı. Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç dış ticaret açığı martta 2 milyar 485 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret hacmi yüzde 8,9 artarak 46 milyar 439 milyon dolara yükseldi. Söz konusu ayda enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 89,8 oldu.

Kerem Kınık’ın her işi ‘şaibeli’(Sibel Bahçetepe-Birgün)

Çadır ticareti ile tepkilerin odağında olan Kızılay Başkanı Kınık, aynı zamanda Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapıyor. Kınık’ın hem şirketleşen kurumun başkanı olup hem akademisyenlik yapması tartışmalı.(https://www.birgun.net/haber/kerem-kinikin-her-isi-saibeli-432479)

Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan ‘mülakat vaadine’ vole: Sözlü sınavla işe alacaklar(Mustafa Bildircin-Birgün)

150 bine dayanan personeli bulunan Diyanet’in ordusuna binlerce kişi daha katılacak. Erdoğan’ın, “Mülakat kaldırılacak” vaadine karşın başkanlığın 4 bin 538 personel alımında mülakat belirleyici olacak. (https://www.birgun.net/haber/diyanet-isleri-baskanligindan-mulakat-vaadine-vole-sozlu-sinavla-ise-alacaklar-432524)

Reuters yurt dışından grev kırıcı 10 gazeteci getirecek!(soL)

Grev kararı asılan Reuters'ın seçim sürecinde çalışmak üzere yurt dışından 10 gazeteci getirmek istemesine tepki gösteren TGS Başkanı Gökhan Durmuş,  'Grevi kırmaya yönelik bir hareket' dedi. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Thomson Reuters Haber Ajansı (Reuters) Türkiye bürosuyla süren toplu pazarlık sürecinin anlaşmazlıkla sonuçlanmasının ardından 26 Nisan'da Reuters Türkiye ofisi önünde düzenlediği basın açıklamasıyla, 10 Mayıs'ta greve gideceklerini açıkladı. Gazete Duvar’dan Eren Topuz’un haberine göre, grev kararının asılmasının ardından Reuters'ın seçim sürecinde çalışması için yurt dışından 10 gazeteciyi Türkiye'ye getirmeyi planladığı öğrenildi.('Çalışma Bakanlığı'na yazı yazdık') Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, bugün düzenlediği basın toplantısında yurt dışından gelecek gazetecilere geçici çalışma izninin verilmemesi için Çalışma Bakanlığı'na yazı yazdıklarını söyledi.

Atalay, "TGS, Reuters'ta örgütleniyor. Reuters, yurt dışından gazeteci getiriyor. Avrupa ülkelerinden gazetecileri Türkiye'ye göndermeye hazırlanıyor. TGS, yabancı gazetecilerin Türkiye'de çalışmamaları için benden yardım istedi. Reuters çalışanları işten çıkartıyor, grev safhasındayız, yurt dışından 10 tane gazeteci getirecekler seçim sürecinde. Bize 'Bu gazetecilere çalışma izni verdirtmeyin' diyorlar. Onu da dün yazdık bakanlığa. Sıkıntı her yerde var. Benim görevim emekçinin, gazetecinin derdini anlatmak" ifadelerini kullandı. ('Grevi kırmaya yönelik bir hareket') TGS Başkanı Gökhan Durmuş ise Reuters'ın hamlesinin  grevi kırmaya yönelik olduğunu belirterek, "Normalde seçim gibi olağanüstü durumlarda 2-3 kişi gelir yurt dışından. Haber analizi yaparlar, seçimleri takip ederler. Ama bu sefer kameramanından editörüne kadar 10 kişilik bir ekip geliyor. Direkt grevi kırmaya yönelik bir hareket. 10 kişi gelirse buradaki grevin hiçbir hükmü olmaz. Biz de bunun önüne geçmek için öyle bir girişimde bulunduk" dedi. Durmuş, Reuters'taki son durumla ilgili, "Grev kararının asılması sonrası henüz hiçbir teklif gelmedi, grev kararını astık. 10'unda greve çıkacağız" ifadelerini kullandı.

AKP adayına göre aslında kriz yok: 'Alım gücü daha da arttı'(soL)

AKP Kayseri Milletvekili adayı Emine Timuçin, Türkiye’de ekonomik kriz olmadığını, tam tersine insanların alım gücünün arttığını iddia etti. Sözcü'de yer alan habere göre, Kayseri’de yayın yapan TV1 kanalına konuk olan Emine Timuçin, “Sahada vatandaşlar en çok ekonomiden bahsediyor. Bir kriz de yok aslında” diye konuştu. Timuçin, Bulgaristan'dan Türkiye'ye günübirlik alışverişe gelenlerin sayısındaki artışın Türk Lirası'ndaki değer kaybından kaynaklanmadığını iddia ederek, “Orada raflarda ürün bulamamalarından kaynaklı” dedi. “Şu an içerisinde bulunduğumuz süreçte ekonomik krize girmiş bir Türkiye yoksözleriyle ekonomi yönetiminin bir hata yapmadığını vurgulayan Timuçin,  “Aslında krizi biraz da biz yapıyoruz. Bizim asgari ücretle bundan 20 yıl önce alınan ekmek sayısıyla bugün alınan ekmek sayısını gösteren oranları elimizde var. Yüz ya da bin ekmek alabiliyorsanız şimdiki asgari ücretle onun 10 bin tane alabiliyorsunuz. Alım gücü daha da çoğaldı” ifadelerini kullandı.

Hilal Kaplan'dan Erdoğan'ın rahatsızlığına: 'Gökten kemik yağmadı'(soL)

Erdoğan'ın rahatsızlığının ardından Akkuyu Nükleer Enerji Santrali açılışına videokonferans yoluyla katılmasını yorumlayan Hilal Kaplan, 'Gökten kemik yağmadı' dedi.

Yandaş yazar Hilal Kaplan, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın rahatsızlığına ilişkin kaleme aldığı yazıda, "Gökten kemik yağmadı. Başkan Erdoğan, dün Akkuyu Nükleer Enerji Santrali açılışına videokonferans yoluyla katıldı" ifadelerini kullandı. Sabah yazarı Kaplan'ın "Erdoğan’ın rahatsızlığı neyi tescilledi?" başlıklı yazısında öne çıkanlar şöyle:

"Erdoğan etiyle kemiğiyle yayına geri döndü, rahatsızlığının hafif olduğunu vurguladı. Ancak canlı yayına ara verilen o 20 dakikada ülkede zaman yavaşladı sanki. Yoldaşı, muhalifi çoğunluk üzüldü, dua etti. Soysuzların sevinci, onların kansızlığından olduğu için değinmeye lüzum yok.

'Önce sara krizi dediler, sonra kalp krizi'

Ancak sadece ülke bazında değil, dünya basınında da bu rahatsızlık yer buldu. France 24, haberi KJ'den şöyle duyurdu: 'Erdoğan seçim çalışmalarını iptal etti. Türkiye Cumhurbaşkanı bir gününü daha iptal etti.' Financial Times'tan Deutsche Welle'ye Erdoğan'ın bir günlük programını iptal etmesi haber oldu.

Yine azılı bir Türkiye düşmanı olan Council on Foreign Relations uzmanı Steven Cook şöyle yazdı: 'Dünya lideri olmak zordur, kampanya yürütmek meşakkatlidir, insanlar hastalanır. George HW Bush, Japon başbakanının üzerine kustu, Hillary Clinton sendeledi, ama onlar iyiydi. Hiçbir şey olmayabilir ama Erdoğan'ın sağlığı bir süredir sorun teşkil ediyor.'

En muhalifinin bile işte böyle dünya lideri olduğunu ikrar ettiği bir zamanda, Erdoğan'ın en soysuz düşmanlarından firari FETÖ'cüler, Putin'in Kremlin'e doğru acil yola çıktığını, nedeninin Erdoğan'ın rahatsızlığı olduğunu yazdılar. Yani yalanı uydururken bile dünya sahnesindeki gücünü tescil ediyorlardı.

Önce sara krizi dediler, sonra kalp krizi... Milyonlarca kalp aynı duada buluştu.  Gökten kemik yağmadı.
Başkan Erdoğan, dün Akkuyu Nükleer Enerji Santrali açılışına videokonferans yoluyla katıldı. Dosta güven, düşmana korku vermeye devam etti."

(derleyen: mstfkrc)






Aman kara para aydınlanmasın… - Timur Soykan / BİRGÜN

 

Muhammet Yakut’un da gündeme getirdiği döviz bürosundaki milyonlarca dolarlık vurgun davasında ceza yağdı. Döviz bürosu sahipleri Alaaddin Ak ve oğlu Mustafa Ak’a 60’ar yıl hapis verildi. Ancak uyuşturucu kaynaklı olduğu da iddia edilen kara paranın soruşturmasında ses yok.

Türkiye’nin büyük döviz bürolarından Cengizler Döviz ve Ak Döviz’in sahipleri, Alaaddin Ak, oğlu Mustafa Ak ve akrabaları Volkan Özel, dolandırıcılıkla suçlanıyordu. İstanbul Fatih’teki bu döviz bürolarında piyasadan milyonlarca dolar toplayan Volkan Özel kayıplara karışmıştı. Konuyla ilgili çıkan ilk haberlerde 80 milyon dolarlık vurgun yaptığı öne sürülüyor ve onlarca mağdur olduğu iddia ediliyordu. 

Ama söz konusu olan kara paraydı ve bir iddiaya göre; Volkan Özel, kimsenin kara paranın peşine düşemeyeceğini planlamıştı. Nitekim ortadan kaybolduktan sonra IŞİD’e para transferi yaptığı için gözaltına alındığını yaymıştı. Hatta Şırnak’ta görevli polis memuru Behzat Güzeldere ile anlaşmıştı. Bu polis, Volkan Özel’in parasını aldığı kişileri arayarak “Ben Mali Büro’da polisim. IŞİD operasyonunda Volkan Özel’i aldık. Size de operasyon olacak. 1 milyon dolar verirseniz sizi soruşturmadan çıkartırız” demişti. 

Ancak Volkan Özel’e 1 milyon 150 bin euro kaptıran döviz bürosu sahibi Abdurrahim Haşimoğlu, tuzağa düşmedi ve hem polis Behzat Güzeldere hem de Volkan Özel’den şikâyetçi oldu. Ayrıca Cengizler Döviz Bürosu’nun sahipleri Alaaddin Ak ve Mustafa Ak’ın da bu vurgunun içinde olduğunu, paralarına onların el koyduklarını iddia etti. 

Ancak sadece 4 kişi, Alaaddin Ak, Mustafa Ak ve Volkan Özel’e dava açtı. Hepsi ifadelerinde yurt dışından Hawala sistemiyle para getirdiklerini, TIR’larla kara para taşıdıklarını anlattı. AKP’nin çıkardığı Varlık Barışı yasaları sayesinde on milyonlarca dolarlık kara parayı akladıklarını itiraf ettiler.10’dan fazla kişinin mağdur olduğunu ama şikâyetçi olamadıklarını söylediler. Bir davacı, “Aslında 80 milyon dolarlık bir vurgun söz konusu” dedi. 

4 mağdurun şikâyeti üzerine; döviz bürosu sahibi Alaaddin Ak, Mustafa Ak 15 Şubat 2022’de, Volkan Özel 21 Şubat 2022’de gözaltına alınıp tutuklandı. Alaaddin Ak ve Mustafa Ak, Volkan Özel ile ticari ortaklıklarının olmadığını ve dolandırıcılıkla bağlantılarının söz konusu olmadığını savunuyordu. Tüm sanıklar ‘Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında dolandırıcılık’ ve ‘Kamu görevlileri ile ilişkisi olduğundan bahisle dolandırıcılık’ suçlamaları yöneltildi. Ancak bu ağır suçlamalara karşın Alaaddin Ak ve Mustafa Ak, 12 gün sonra 35 milyon TL kefaletle serbest bırakıldı. Volkan Özel ise tutuklu yargılanıyordu. 

Youtube üzerinden ifşalarda bulunan Muhammet Yakut, bir videosunda daha önce haberleştirdiğimiz bu olayı anlattı ve şu iddiada bulundu: "Mahmut Ak ile başsavcı görüştü, 2 milyon dolar karşılığında serbest kaldılar."

                                                                  Muhammet Yakut

Bu davanın karar duruşması dün İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Alaaddin Ak ve Mustafa Ak, suçlamaları kabul etmeyerek "Malımıza çökmeye çalışıyorlar" dedi. Sanıklar ise dolandırıldıklarını anlatarak alacaklarının 35 milyon TL kefalet bedelinden alınarak kendilerine verilmesini ve sanıkların tutuklanmasını istedi. 

Dava boyunca itiraflarda bulunan Volkan Özel ise sanıklarla 100 milyon euro ticaret hacminin olduğunu anlatmıştı. Duruşmada şöyle konuştu:  "Evet, bu illegal bir iştir. Ben uyuşturucu parası olduğunu öğrenince polise gidip ifade verdim."

Mahkeme, Alaaddin Ak ve Mustafa Ak’a 15’er yıl hapis ve 750 bin TL para cezası verdi. Bu 4 sanık için ayrı ayrı cezalandırılmalarına hükmetti.

Böylece ceza 60’ar yıl hapis ve 3’er milyon TL para cezasına yükseldi. Mahkeme hiçbir indirim uygulamadı. Ancak Alaaddin Ak ve Mustafa Ak tutuklanmadı. Yurt dışına çıkış yasağı kondu. Volkan Özel’e verilen 60 yıl hapis cezası ise pişmanlık gösterdiği ve samimi anlatımlarda bulunduğu için 48 yıla indirildi. 2.5 milyon TL ise para cezası verildi. Volkan Özel, ağır cezaya karşın kararla birlikte tahliye edildi. Yurt dışı yasağı getirildi. 

Daha önce açığa alınan polis Behzat Güzeldere ise 30 yıl hapisle cezalandırıldı.

Artık davanın istinaf süreci başladı. Ancak akıllarda halen büyük bir soru var: Volkan Özel ve davacılar, kara para trafiğini ifadelerinde defalarca itiraf etmesine karşın bu konuda niye bir dava açılmıyor? Dava dosyasında bir soruşturmaya atıf yapılıyor ama neden bu soruşturma ilerlemiyor? Türkiye’de çarkların kara parayla dönmesine göz yumuluyor olabilir mi? Zaten Varlık Barışı uygulaması bu değil mi? 

YARGI BATAKLIĞINDA…

Muhammet Yakut’un bu olayla ilgili iddialarında başsavcı ile görüştüğünü öne sürdüğü Mahmut Ak daha önce bir yargıda rüşvet skandalıyla gündeme gelmişti. İddiaya göre; Fenerbahçe yöneticisi Burak Çağlayan Kızılhan nakit dar boğazına düşmüş ve tefeci olduğu iddia edilen Mahmut Ak’tan milyonlarca dolar almıştı. Karşılığında bol sıfırlı çekler vermişti. Parayı ödeyemeyince İstanbul Savcısı Lütfü Karabacak’a rüşvet vererek Mahmut Ak’a operasyon yaptırmıştı. Ancak Kızılhan’dan rüşvetin tamamını alamayan Savcı Lütfü Karabacak, Mahmut Ak’ı 250 bin dolar karşılığında serbest bırakmıştı.
Vah ülkemin haline…

Timur Soykan / BİRGÜN


Sınıf mücadelesinde bir sanatçı: MEHMET ÖZER - (Özcan Yaman / EVRENSEL)

 

1 Mayıs’a sayılı günler kala emek mücadelesine ömrünü vermiş bir sanatçı Mehmet Özer’e merhaba demek istedim. Fotoğrafçı, şair, yazar dendiğinde ve sınıf mücadelesiyle düşünüldüğünde ilk akla gelen isim Mehmet Özer olur.


Yıllardır tanışırız, zaman zaman görüşürüz. Mehmet’i her gördüğümde aklıma Sennur Sezer’in “Aydın ve sanatçılar işçi sınıfının yanında değil, içinde olmalıdır…” sözleri gelir.

Nerede hak, hukuk ve demokrasi mücadelesi varsa orada Mehmet Özer vardır. 1990’lı yıllarda Zonguldak Büyük Madenci Grevi ve Yürüyüşü’nden, Madımak, Ankara Katliamı, Cumartesi Annelerine; Tekel Direnişlerinden, Gezi direnişine Yüksel Caddesi’ndeki protestolarda elinde makinesiyle hep Mehmet’i görürüz. Grevlerde elinde megafon şiirler okur. İşçilerin Mehmet ağabeyidir. Yaşamının anlamını, daha güzel bir ülke yaratılmasında verilen mücadelelerde bir özne olarak gösterir. İdeolojisini başta fotoğraf olmak üzere sanatın birçok alanıyla iç içe yaşayan bir sosyalist aydındır Mehmet.

Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesinde yıllardır öğrenciler yetiştirir. Birçok kitaplar, albüm çıkartmışlar, sergiler açmışlardır. Ankara Mülkiyelilerdeki odası sürekli doludur. Şairler, yazarlar, işçiler, fotoğrafçılar mini bir lokal gibidir kısaca.

Toplumsal belleğin görüntülerine mi ihtiyaç var? Arayın Mehmet Özer’i.  Fotoğrafın toplumsal mücadeledeki yerini mi araştırıyorsunuz, tez mi hazırlıyorsunuz Mehmet Özer orada. Benim de çokça yararlandığım kaynaktır Mehmet Özer.

Sergi salonlarında, sokaklarda, üniversitelerde, varoşlarda, cezaevlerinde, fabrikalarda çok sayıda sergi açtı. Yaşamdaki duruşunu “Hayatın şarkılarını söylüyor, şiirlerini okuyorum” “Hatırladığın kadar güçlü, unuttuğun kadar suçlusun, unutma” diye özetler Mehmet. Fotoğraf ve şiirin yaşamı savunmanın ve yeniden üretmenin en etkili silahı olduğunu her daim hatırlatır.

Kontrast dergisinde özetlediği notlarını da buraya almak isterim:

NEDEN FOTOĞRAF ÇEKİYORUZ?

(…)

  • Sana bakarak, senden geçerek bana ulaşmalarını, beni anlamalarını, beni bulmalarını sağlamak için;
  • Senin gözlerinle kendimize bakmak için,
  • İnsanın bir yüzü, yüzünün içindeki binbir yüz halini gösterdiği için;
  • Dünyayı gösterip yeni dünyalar düşü kurdurduğu için;
  • İçimizdeki beni bulma serüvenimizde bize yol gösterdiği için;
  • Hayatımızı anlamlandırıp, yeni anlamlar kattığı için;
  • İçimizdeki beni herkesle paylaşıp, bizi yaşamla eşitlediği için;
  • Dokunmadan, konuşmadan iletişim kurabildiğimiz için;
  • Ölmekten korktuğumuz, yaşadığımızı kanıtlamak ve ardımızda izler bırakmak için;
  • Bizim ömrümüzden daha uzun olduğu için;
  • Değişmeye inandığımız ve bizdeki, toplumdaki değişmeyi gösterdiği için;
  • İtiraz hakkımızı etkin bir biçimde kullanmamıza olanak sağladığı için;
  • Her insanda kendimizden bir şeyler bulduğumuz için;
  • Hayata dair söylenecek sözümüz olduğu için;
  • Bizi dilbaz, düşbaz ve işgüzar yaptığı için;
  • Olup biteni, akıp gideni anlamak için;
  • Size dair şeyleri anlamaya, anlamlandırmaya çalışırken; kendimizi anlamamıza yardımcı olduğu için;
  • Bir başına kalabalık olan fotoğrafın, yalnızlığımızı paylaşıp bizi çoğalttığı için;
  • Toplumsal belleğimizi diri tutup, tarihimizi ışıkla, zamanla yazdığı için;
  • Sözün tükendiği yerde fotoğraf konuştuğu için;

NEYİN FOTOĞRAFINI ÇEKİYORUZ?

(…)

  • “-Ellerimizde zamana ve ışığa hükmeden kalbimizle, kalabalık caddelerin, ırmak gibi akıp giden yürüyüş kortejlerinin, vitrinlerden yansıyan yoksulluğumuzun fotoğrafını çekiyoruz.
  • Kuşun bile yuva yaptığı dünyada evsizlerin, yurtsuzların büyük yoksulluklarının fotoğrafını çekiyoruz.
  • Adına fotoğraf makinesi dediğimiz göğsümüzün üstünde sallanıp duran kalbimiz, aklımızı süzgecinden geçen, kalbimizin de onayladığı ayrılıkların, acıların, kederlerin fotoğrafını çekiyoruz.
  • İşgalcilerin kül ve enkaza çevirdiği kentlerin ve külün içindeki közün fotoğrafını çekiyoruz.
  • Serin dağ başlarında konuklarını bekleyen rüzgarın, kayalarda ağlayan suların, bize birlikte yaşamayı öğreten ağaçların fotoğrafını çekiyoruz.
  • Anne acılarının, çocuk sevinçlerinin ve açlıktan küçülen bedenlerin fotoğraflarını çekiyoruz.
  • Dışlanmışların, ötekilerin fotoğrafını çekiyoruz.
  • Hayatın ve aşkın, vefanın ve vicdanın fotoğrafını çekiyoruz.
  • Yolların, yolculukların, bir sırt çantasına sığdırılan bir ömrün fotoğraflarını çekiyoruz.
  • Akıp giden hayatın, aklımızın eşiklerine, kalbimizin nehirlerine taşıdığı öyküleri çekiyoruz…”
  • Özcan Yaman / EVRENSEL