Kemal Okuyan: Seçim kazandı diye AKP’nin halka 'ölebilirsiniz' deme hakkı yok (soL-Söyleşi)
Gündeme ilişkin soL'un sorularını yanıtlayan TKP Genel Sekreteri Okuyan, hayat pahalılığına ilişkin, 'Enflasyon dediğimiz, emekçi halktan patronlara kaynak aktarımıdır' dedi.
Ardı ardına gelen zamlar, halkı kitlesel bir yıkım ve kırıma sürükleyen ekonomi politikaları, emekçilerin gün geçtikçe eriyen ücretleri, hayat pahalılığı, enflasyon...
Yoksulluk ve hayat pahalılığına dair açıklamada bulunan Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan, "Ekonomideki kaynak sorununu çözmek, borç yükünü hafifletmek için yoksul halka yükleniyor" dedi.
soL'un sorularını yanıtlayan Okuyan, Türkiye gündemindeki kimi başlıkları ve Türkiye Komünist Partisi’nin 15-16 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirdiği Türkiye Konferansı'nı değerlendirdi.
Okuyan'ın soL'un sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
'Borç yükünü hafifletmek için yoksul halka yükleniyor'
Ardı ardına gelen zamlar, ücretlerdeki artışı fazlasıyla geri aldı, deyim yerindeyse yuttu. Emekli aylıklarına zam yapılmadı. Peki TKP ne yapacak?
Seçimden Millet İttifakı da çıksaydı bir şey değişmeyecekti. Kemer sıkacaklardı. Hem de acımasızca. Şu anda AKP, öngörüleni yapıyor. Ekonomideki kaynak sorununu çözmek, borç yükünü hafifletmek için yoksul halka yükleniyor. Vicdansız bir biçimde.
Bunun alternatifi olmadığını mı söylüyorsunuz?
Bu düzende bunun alternatifi yok. Enflasyon dediğimiz, emekçi halktan patronlara kaynak aktarımıdır. Diğer seçenek, patronların varlıklarına toplum adına el koymaktır. Yani yaygın devletleştirme. Bugünkü kapitalist düzende bunu yapamazsınız. Tam tersine, bugün özelleştirme deliliği devam ediyor. Nasıl devam ediyor? Dış kaynak bulmak için Varlık Fonu’nu kullanıyor, oradan satıyorlar. Emekçileri daha da yoksullaştırmak, ülkenin varlıklarını elden çıkarmak, uluslarararsı tekellere teşvikler ve muafiyetlerle alan açmak. Baştan aşağıya rezillik. Bu rezillik için en uygun ekibi getirdiler ekonominin başına. Parlamento muhalefeti de alkışladı, Mehmet Şimşek ve ekibini. Bu da başka bir rezalet.
'Ekonominin başındaki bu ekiple özel olarak uğraşacağız'
Ne yapmalı bu durumda? TKP’nin yoksulluk ve hayat pahalılığına karşı bir mücadele planı var mı?
Bu mücadelenin tek zemini yaptırım gücü olan eylemlerdir. Türkiye işçi sınıfı, yılda iki kez hükümetin karşısına geçen “asgari ücret pazarlıkçısı” Türk-İş ve açıklama yapmak dışında bir ağırlığı kalmamış diğer konfederasyonlara bel bağlayamaz. En geniş anlamıyla ve bütün kesimleriyle emekçi halk hakkını aramak zorundadır. Bugün emeklileri ölüme terk eden hükümeti geriletecek olan tek şey onu rahatsız edecek olan kitle hareketleridir. Bu anayasal bir haktır, bunu da geçtim, sonuna kadar meşru bir haktır. Seçim kazandı diye AKP’nin halka “ölebilirsin dilediğince” deme hakkı bulunmuyor. Bunun yanı sıra ekonominin başındaki bu ekiple özel olarak uğraşacağız. Mehmet Şimşek, Hafize Gaye Erkan ve diğer üst düzey ekonomi bürokratları hesap verecekler. Halkı kitlesel bir yıkım ve kırıma sürükleyen politikalar bu düzenden, bu sistemden kaynaklanıyor belki ama bunları uygulayanlar, bu politikalarla ilgili sorumlu mevkilerde olanların da özel olarak suçlu oldukları ortada. Ayrıca IMF’nin, uluslararası tekellerin hizmetindeki bazı kişilerin Türkiye’de istedikleri gibi at oynatıp, sonra çekip gitmelerine izin veremeyiz.
TKP geçtiğimiz haftalarda bir konferans topladı. Konferansta emekçi halkın örgütlenmesi özel bir gündem oldu mu? Bu bağlamda yeni kararlar alındı mı?
TKP açısından işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin güçlenmesi her zaman belirleyici gündemdir. Elbette bu başlık ayrıntısıyla konuşuldu. TKP yılda en az bir kez konferans ya da kongre toplayan bir parti olarak ülke ve dünyada hızlı değişime müdahale olanaklarını tartışıyor. Kuşkusuz değişmeyen konular var. Örneğin TKP’nin sosyalist devrim hedefi. Bu hedef doğrultusundaki önceliklerimiz, dünya görüşümüz, bunlar değişmez. Ancak sürekli gözden geçiriyoruz kendimizi siyasal ve örgütsel olarak.
'Konferansın en önemli çıktısı TKP’nin oyun kurma kararlılığıdır'
Bu değerlendirme seçim başarısızlığını da kapsadı mı?
Bakın TKP seçim sonuçlarını “başarısızlık” olarak değerlendirdi ama seçimi önceleyen dönemi hiçbir biçimde başarısız bulmuyoruz. Konferansımız partinin siyasal hattına ilişkin bir sorgulama amacıyla gerçekleşmedi. Biz çalışmalarımızın oya dönüşmesinde başarısız olduğumuz saptamasını yaptık, bunun nedenleri üzerinde durduk. Eksiklikler, zayıflıklar, yanlışlar, bunların üzerine gidiyoruz. Ama yanlış yolda olduğumuzu hiç düşünmedik. Tersine konferans rapor ve kararlarında en büyük yanlışın partinin son yıllardaki doğrultusunu değiştirmek olacağı özellikle vurgulandı. TKP seçimlerde alınan oylardan büyük sonuçlar çıkaracak bir parti değildir.
O halde konferansın en önemli çıktısı ne oldu? Parti politikaları sorgulanmıyorsa neden bu kadar hızlı bir biçimde konferans toplandı?
Hiç zaman yitirmeksizin konferans topladık çünkü toplumda, emekçi halkta ortaya çıkan umutsuzluğa hızla müdahale etmemiz gerekiyordu ve gerekiyor. Ayrıca TKP’nin hızla hamle yapmasını bekleyen bir kesim var. Oyalanamayız. Bu anlamda konferansın en önemli çıktısı TKP’nin oyun kurma kararlılığıdır. Partimiz siyasal ve örgütsel açıdan bütünlüklü bir çıkış yapacaktır.
Bu çıkışı nasıl tanımlarsınız?
Bakın AKP yine kazandı ama bu AKP’nin toplumsal tabanında bir arayış olmadığı anlamına gelmiyor. Tam tersine. Yoksullaşma, deprem ve şimdi bir kez daha ağır yoksullaşma ile karşı karşıya olan AKP seçmeninin hiç oralı olmadığı sanılmamalı. Orada ciddi bir sarsılma oldu. Sadece ikna olmak istiyorlar. Muhalefetin insanlara güven vermediğini, veremeyeceğini hep söyledik. Zaten CHP’nin hali ortada. Kimseye güven vermeyen, kimsenin inanmadığı bir parti var ortada. HDP, Türkiye Cumhuriyeti’nin meşru bir temeli olmadığını ilan edercesine, Lozan’a karşı kampanya başlattı. Bu iki partinin arasındaki alanda siyaset yapmaya çalışan sol, hiçbir biçimde tutunamaz. Seçimlerde hangi “başarı” elde edilirse edilsin… TKP Türkiyeli, Cumhuriyetçi, laik, anti-emperyalist bir çıkışı, Kürt emekçilerini de kapsayarak ve sosyalizm fikrinin ertelenmesine izin vermeksizin örgütleyecek. Bunun için somut bir planlama ve takvimimiz var. Çalışmalarımız başladı.
'Yoksulluğa isyan eden emekçileri aynı programda buluşturmak zorundayız'
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi olarak duyurulan oluşum bununla mı ilgili?
Kuşkusuz. Zaten TKP’nin dönem açılımlarının hepsi birbirini besler. Bu anlamda Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi ülkemizin Cumhuriyetçi birikimini sosyalizm perspektifi ile buluşturma iradesi olarak görülmeli. Özellikle depremle birlikte “bu ülkeyi patronlar ve tarikatlar bu hale getirdi” diyenlerle yoksulluğa isyan eden emekçileri aynı programda buluşturmak zorundayız. Ve bunu yaparken anti-emperyalizmden en küçük bir taviz veremeyiz, çok açık, berrak bir yurtsever konumlanış içinde olmak durumundayız. Yakında kamuoyu ve dostlarımızı daha ayrıntılı bir biçimde bilgilendireceğiz. Biz komünistler olarak, etkileşimden korkmuyoruz. TKP geride bıraktığımız yıllarda ideolojik ve siyasi hattını çok sağlam, tutarlı hale getirdi. Bu hattı izleyen, saygı duyan, güvenen, önemseyen, merak edenlerle yapabileceklerimiz olduğunu düşünüyoruz. Buradan cesaretle devam edeceğiz.
'CHP terk edilmelidir'
CHP için ne söyleyebilirsiniz?
CHP’ye dair sözümüzde herhangi bir değişiklik yok. Bu parti Türkiye’de solun önündeki en önemli engellerden biridir. Ancak Cumhuriyetin yüzüncü yılında bir ek yapabiliriz. Şu anda bazı CHP’liler hâlâ kendilerini kurucu parti olarak görüyorlar. Oysa 1923’in tasfiyesinde CHP’nin de büyük katkısı oldu. CHP o kuruluşun partisi değil, alakası yok. CHP’yi sola çekme, kuruluş değerlerine döndürme filan, bunların hepsi hayaldir. CHP terk edilmelidir. Eğer Cumhuriyetçi, laik, anti-emperyalist duyarlılığınız varsa, emekten yana olduğunuzu düşünüyorsanız, CHP’nin içinde ancak ve ancak bütün bu değerlere zarar verirsiniz. Sözümüz budur. CHP’deki dostlarımızın artık bu gerçeği anlaması gerekiyor. Bu gerçek artık onları da dönüştürme noktasına geldi. CHP’de kalarak kendinizi koruyamazsınız.
'Kararlılıkla sürdürüyoruz mücadelemizi'
En zor soruyu soracağım. TKP umut olabilecek mi?
Kesinlikle evet. Çok verimli bir konferans süreci geçirdik. Ardından örgütlerimizde yoğun toplantı ve eğitim süreçleri başladı. Ağır koşullara rağmen, kararlılıkla sürdürüyoruz mücadelemizi.
/././
TKP konferans kararlarını açıkladı: Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi yola çıkıyor (soL)
Türkiye Komünist Partisi, 15-16 Temmuz'da düzenlediği Türkiye Konferasında aldığı kararların bir özetini kamuoyu ile paylaştı. Paylaşılan kararlara göre Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi yola çıkıyor.
Türkiye Komünist Partisi’nin, 15-16 Temmuz 2023 tarihlerinde gerçekleştirdiği Türkiye Konferansına siyasal ve örgütsel değerlendirmelerin yer aldığı bir ana raporun yanı sıra beş karar tasarı sunulurken, konferans delegasyonu tarafından onaylanarak kararlaştırılan bu metinlerde yer alan değerlendirme ve kararların bir özeti kamuoyu ile paylaşıldı.
TKP'nin parti sitesinden duyurduğu kararların özeti şu şekilde:
Seçimlerin Ardından TKP’nin Devrimci Görevleri: Siyasal ve Örgütsel Bir Bilanço başlığını taşıyan konferans ana raporu, seçimlerle birlikte ortaya çıkan gelişmelere, TKP’nin seçim dönemindeki çalışmalarına, aldığı sonuçlara ve önümüzdeki dönemki siyasal ve örgütsel hedeflerinin doğrultusuna odaklanmıştır. AKP iktidarının yeni dönemine dair bazı değerlendirmeler yer almakla birlikte erken saptamalar yapmaktan kaçınılmıştır.
Bununla birlikte, düzen siyasetine dair değerlendirmelerinde TKP, 2002 sonunda iktidara gelen AKP eliyle sürdürülen karşı-devrimci operasyonun 2023 itibariyle sermaye düzeninin yeni bir siyasal ve ideolojik zemine kavuşması anlamında başarıya ulaştığını tespit etmektedir. Bu tespit, bundan sonra işçi sınıfının ve devrimci hareketin müdahaleleri olmaksızın, burjuva siyasetinin iç gerilimlerinin ürünü olarak bu zeminin sorgulanması ya da radikal biçimde değişime uğramasının olanaksız olduğu anlamına gelir.
Seçimlerin ardından ortaya çıkan meclis tablosuyla birlikte AKP’nin kendi imzasını taşıyacak ve AKP Türkiyesi’ni tescil edecek bir Anayasa’nın hazırlanması için bütün koşullara sahip olduğu söylenebilir. Tek eksik, AKP’nin tarihsel ve toplumsal meşruiyetidir. Türkiye toplumunda ortadan kalkmayan bazı hassasiyetleri sözde koruyarak oluşturacakları Anayasa’yı içerik itibariyle tartışmak dahi çok büyük bir yanlış olacaktır. Devrimci, yurtsever, komünist güçlerin Anayasa gündemi ile ilgili yapmaları gereken, toplumcu bir anayasa fikrini öne çıkarmak ve bu Meclis’in gündeme getireceği Anayasa taslağını bir bütün olarak reddetmektir.
Üstelik, patronlar ve AKP geride bıraktığımız dönemde yaşanan birçok tekil direnişin ortaya koyduğu gibi, işçi sınıfının sessizliğine güvenilmeyeceğini çok iyi bilmektedir. Son yıllarda hak arama mücadelesinde gerektiğinde çok sert tepkiler vererek olumlu örnekler oluşturan birçok işyerinde ağırlık AKP’ye oy veren işçilerdeydi. Bu nedenle AKP iktidarının işçi hareketinin üzerindeki baskıyı artırması, kırmızı çizgilerini yeni ekonomi politikasına uyumlu bir biçimde yeniden belirlemesi ve İslamcılaşmanın dozunu işçi sınıfını mücadeleden uzak tutacak temel etmenlerden biri olarak yükseltmesi beklenebilir. Seçimlerin hemen ardından iktidar tarafından emekçilere dönük başlatılan saldırı bu eğilimin işareti olarak görülebilir.
AKP’nin seçim başarısı ve üç Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın hemen hemen aynı oyu alması, Türkiye toplumunun ideolojik-siyasi tercihlerinin sabitlendiği izlenimi verebilir. Oysa Türkiye her iki ittifaka da oy veren toplumsal kesimlerin tamamını etkileyen derin bir sarsılma yaşadığı için bütün taşların yerinden oynadığı bir ülkedir. Bu sarsıntının esas nedeni, halkın hayat pahalılığı karşısındaki çaresizliği ve bu çaresizliğin üstüne gelen yıkıcı depremdir.
İslamcı, milliyetçi referanslara sahip muhafazakar seçmene hitap ettiği varsayılan (ve gerçekte de hitap eden) AKP’nin reel politik yaklaşımla iç politikada, ekonomide ve dış politikada sert manevralar yaparken fazla kan kaybetmemesi yoksul kitlelerin güvence ve istikrar arayışı ile açıklanabilir. Ancak bütün bu gel gitlerin, sağa sola oynamaların Türkiye toplumunun ideolojik- siyasal tercihlerinde hiç aşınmaya neden olmadığı asla düşünülmemelidir.
TKP, son yıllarda enerjisi ve özgüveni azalıp soyut bir özgürlükçülüğe teslim olsa da kentli Cumhuriyetçi birikimin içindeki sınıfsal ayrımları belirginleştirmeye dönük çabalarını devam ettirecektir. Ancak daha muhafazakar mavi yakalı işçileri ve Anadolu’nun dört bir yanına yayılmış geniş bir emekçi toplamı laik-bağımsız bir ülke, devletçi-planlı ekonomiye dayalı bir programa ikna etmek için daha etkili araçlara ve yenilenmiş bir dile gereksinim olduğu da görülmektedir. Türkiye Komünist Partisi, laikliği milyonlarca yoksulun inanç sistemleriyle bir karşıtlık ilişkisine girmeden tavizsizce savunacak, anti-emperyalist konumlanışını ve devletçi-planlı bir ekonomi hedefini yurttaşlarımızın “güçlü ve istikrarlı Türkiye” arayışı ile buluşturacak yaratıcılığa ve samimiyete fazlasıyla sahiptir. Sosyalist devrimin emekçi halkımız açısından güncel ve meşru bir seçenek haline gelmesi ancak bu doğrultuda atılacak adımların ürünü olacaktır.
Sömürü ilişkilerini sorgulamayan, burjuva demokrasisi ile radikal demokrasi arasındaki etkileşim üzerine kurulu özgürlükçü söylemin Türkiye’de sosyalizm mücadelesi açısından ciddi bir engele dönüştüğü kabul edilmelidir. Dünya devrimci hareketi mutlakiyetçi yönetimlere ve sonrasında faşizme karşı demokrasi ve özgürlükleri savunmak, bunun da ötesinde devrimci bir yükselişi hürriyet kavgası ile iç içe geçirmek konusunda engin bir deneyime sahiptir. Bununla birlikte emperyalist dünyanın belirlediği “demokrasi” tanımından kopamayan, kimlikçi ve liberal belirlenimli bir “özgürlük” dünyasında hegemonya mücadelesi yürütmek komünistler açısından yalnızca verimsiz değil aynı zamanda zararlıdır da. TKP gençlik ve kadın mücadelesi ile kültür- sanat alanı başta olmak üzere hak ve özgürlükleri sınıfsal bir perspektifin içinde yeniden üretmeyi önceliklendirecektir.
İşgücünün istikrarsızlığı, esnek ve kuralsız istihdam uygulamaları, yüksek sayılarda ve yaygın kayıtdışılık ve yüksek işsizlik oranı emekçilerin ideolojik-kültürel tercihlerin belirlenmesinde aile, mahalle ve hemşehriliğin hâlâ ağırlığını koruyabilmesiyle sonuçlanmakta ve mahalleleri devrimci bir strateji açısından hayati kılmaya devam etmektedir. Diğer yandan geleneksel işyeri örgütlenmelerini geçersiz kılan bu durumların yaygınlığı, AKP iktidarının son 20 yıldır sendikal örgütlenme ve grev hakkını engellemeye dönük baskıcı müdahaleleri, Türkiye’de siyasi parti ile işçi sınıfı arasındaki ilişkiler açısından ara formları yaşamsal hale getirmektedir. TKP, mahalleler ve işyerlerini emekçilerin örgütlü mücadelesinin birbirini tamamlayan iki mekanı olarak değerlendirir. Semt evleri ve Patronların Ensesindeyiz ağı bu açıdan en yaratıcı ve sonuç alıcı denemeler olmaya devam etmektedir.
TKP açısından odaklanılacak konu, Türkiye’de emekçi sınıfların durumudur. Seçim öncesinde toplumun yoksul kesimlerine belli bir kaynak aktararak belki de büyük patlamalara neden olacak gelişmeleri yönetmeye çalışan AKP iktidarının bugün itibariyle toplumun büyük bir kısmını “kemer sıkma”ya zorlayacak politikalar uygulamaktan başka çaresi bulunmamaktadır. Mehmet Şimşek etrafında yaratılmak istenen utanç verici iyimserlik, iktidarla muhalefet arasında Türkiye burjuvazisinin emekçi halka saldırılarını meşrulaştırma amacı taşıyan örtülü bir ittifak olarak görülmelidir. Bu anlamda TKP ideolojik ve siyasal gündem ne olursa olsun, işçi sınıfının kapitalist sınıf karşısındaki direncini güçlendirmeyi öncelikli görev haline getirmek durumundadır.
Liberal, özgürlükçü, kimlikçi, milliyetçi bir çerçeveye sıkışan Kürt sorununun sınıf ekseninde yeniden tarif edilerek anti-emperyalist, aydınlanmacı bir ideolojik-siyasal çizginin Kürt işçi ve emekçileri arasında ağırlık kazanması için bütün koşullar olgunlaşmıştır. Sınıf çelişkilerini Kürt sorununun bir ayrıntısı olarak gören anlayışların tersine, Kürt halkının sorunlarını sınıfsal bir bağlama yerleştirmek, Türkiye’de eşitlik ve özgürlük mücadelesinin önünü açacaktır. TKP bu anlamda cesur, etkili adımlar atmak, yeni siyasal ve örgütsel kanallar yaratmak ve Türkçülükle Kürtçülüğün birbirini besleyerek Türkiye’nin emekçilerini ortak bir mücadele kültüründen uzaklaştırmasını engellemek zorundadır.
Türkiye’de önümüzdeki dönemin sert ve acımasız siyasal ve ideolojik ikliminde sosyalist devrimci siyasal hattın kendi sesini bugünkünden çok daha geniş bir ölçeğe taşımadan niteliksel bir etkiyi koruma şansı kalmamıştır. TKP seslenme kanallarını ve yayın politikasını buna göre gözden geçirmektedir. Sosyalizm mücadelesinin başat gündemlerini delici bir biçimde yansıtan, bu anlamda mücadeleyi ileri çeken, ona öncülük eden, bu anlamda partizan, öte yandan dil ve içerik itibariyle yenilikçi bir yayıncılık için harekete geçilmiştir.
Türkiye Komünist Partisi, Temmuz 2023 Konferansı’nı en iyi şekilde kullanarak, tarihsel misyonu doğrultusunda örgütsel ve siyasal açıdan güçlü bir atılımı gerçekleştirmeye hazırlanmaktadır.
Bu kapsamda Temmuz 2023 Konferansı şu kararları almış bulunmaktadır:
1. TKP, sosyalizm mücadelesinin önünü açacak bir toplumsal, siyasal ve ideolojik ittifak için arayışında Türkiye’nin aydınlanmacı ve anti-emperyalist birikimini Sosyalist Cumhuriyet hedefine daha da yakınlaştıracak ideolojik ve toplumsal etkileşimlere odaklanacaktır. TÜRKİYE HALK TEMSİLCİLERİ MECLİSİ toplumsal bacağı güçlendirilmiş böyle bir ittifakın aracı olacaktır. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında yurtsever, aydınlanmacı birikim ile sosyalist devrim stratejisi arasındaki etkileşimi güçlendirmeye yarayacaktır. Aynı zamanda her türden milliyetçi önyargı ve yaklaşımın yerine sınıfsal bakış açısını koyarak Kürt emekçilerinin sosyalist Türkiye’nin kuruluşunun önemli bir bileşeni olmasına yardımcı olacaktır. Patronların Ensesindeyiz ağından öncü işçilerin, semt evlerinden emekçilerin, üniversitelerden öğrencilerin, kadın dayanışma komitelerinden kadınların seçildiği, aydınların ve siyasetçilerin yer aldığı gerçek bir Meclis olacaktır.
2. TKP kongre ve konferansları tarafından seçilen Merkez Komite ve Parti Meclisi’ne ek olarak partinin merkezi kurullarına MERKEZ YÜRÜTME KURULU eklenmiştir. MYK, partinin siyasi karar ve açılımlarını daha etkili bir biçimde hayata geçirilmesi, parti çalışmalarının somut veriler ışığında değerlendirilmesi ve koordinasyonun sağlanmasından sorumlu yürütme kuruludur.
3. Partinin işçi kadrolarının örgütsel, siyasal ve teorik gelişimine yardımcı olmak ve işyeri örgütlenmelerinin sayısının artırılıp güçlendirilmesi için bir okul olarak faaliyet gösterecek, özel eğitim programları geliştirecek, basılı ve görsel materyaller hazırlayacak bir İŞÇİ AKADEMİSİ kurulacaktır.
4. PATRONLARIN ENSESİNDEYİZ aylık dönemler halinde belirlenmiş kapitalist şirketlerin kâr oranlarını, sömürü mekanizmalarını, kirli ilişkilerini, işten çıkarma, mobbing ve benzeri uygulamalarını en etkili şekilde teşhir eden ve bunları parti örgütlerinin de devreye gireceği somut mücadele başlıklarına tahvil eden çalışmalar örgütleyecektir.
5. SEMT EVLERİ’nin sınıfsal bir taraflaşmanın yaratılmasındaki rolü güçlendirilecek ve TKP’nin örgütlenmesi gereken yerleşimlere girmesi için temel araçlardan bir olmaya devam edecektir.
6. Farklı boyutları olan “kadın sorunu”nun emekçi kadın örgütlenmesi/mücadelesi merkezli bir biçimde ele alınması partimiz açısından mutlak bir zorunluluktur. Bu bağlamda, KADIN DAYANIŞMA KOMİTELERİ temel örgütlenme ve mücadele aracı olarak güçlendirilecektir.
7. Tarikatlarla mücadeleye odaklanan merkezi bir görev alanı tanımlanacak, bu bağlamda TARİKATLARIN ENSESİNDEYİZ adıyla bir propaganda ve mücadele aracı geliştirilecektir.
8. Benzer bir görev alanı EMPERYALİZMLE MÜCADELE başlığında tanımlanacaktır.
9. TKP’nin yayıncılık faaliyeti soL PORTAL merkeze konarak yeniden yapılandırılacaktır. İçerik ve biçim olarak bu yeniden yapılandırmanın en önemli unsuru yayıncılık alanında üretimin artırılması ama çeşitliliğin azaltılarak odaklanmanın sağlanmasıdır. soL Portal, soL TV’yi de kapsayacak bir biçimde yeni dönemin yayın anlamında tekleştiği platform haline gelecek, bir dönüşüm ve sıçrama için gereken kaynak yaratılacaktır.
10. TKP’nin teorik yayını GELENEK, partinin ihtiyaçlarına yanıt üreten gelişkin bir içerikle dijital ortamda ve soL aracılığıyla aylık olarak düzenli yayınlanacaktır.
11. TKP KÜBA DEVRİMİNİN YANINDADIR.
Küba Devrimi 64 yıldır insanlığın gurur kaynağı olmaya devam diyor.
Bu gurur kaynağının hayatta kalması ve ilerlemesi için türlü fedakarlıklarla yaşamsal bir mücadele veren Küba halkı ve Küba Komünist Partisi zor bir dönemden geçiyor. ABD emperyalizmi Küba Devrimine boyun eğdirmek için elinden geleni yapıyor. Devrimin eşit ve özgür bir toplumunun inşası yolundaki hayranlık uyandıran ilerleyişini engellemek ve Küba halkını teslim almak için yoksullukla ve açlıkla tehdit ediyor. Bu saldırının neden olduğu yoksunlukları “insan hakları ihlalleri” bahanesiyle Küba’ya doğrudan müdahalenin zemini olarak kullanmanın yollarını arıyor.
Oysa emperyalizmin hedef aldığı sosyalizm Küba için her şeyden önce egemenliğin teminatı. Bağımsızlığından ve özgürlüğünden asla taviz vermeyen Küba halkının sosyalizm ile kazandığı eşitlikçi ve özgür bir ülkeden geri adım atmaya niyeti yok.
Küba Devriminin olağanüstü gelişkin insani birikimi ve gücüyle, çalışkanlığı, kararlılığı ve yaratıcılığıyla, sosyalizmdeki ısrarıyla bundan sonra da emperyalizmin planlarını boşa çıkaracağından kuşkumuz bulunmuyor.
TKP, emperyalist saldırılara karşı bu inat ve kararlılıkla mücadele yürüten Küba halkı ile dayanışmasını her koşulda sürdürmeye devam edecek. Bu mücadelede her adımını ülkenin sosyalist karakterini koruma önceliğinden asla vazgeçmeden atan Küba Komünist Partisinin devrimci kadrolarının her daim yanında olacak. Küba düşmanlarının yalanlarına ve karalama kampanyalarına izin vermeyecek, sözde Küba dostlarının yersiz ithamlarına karşı Küba gerçeklerini anlatmaya devam edecek.
Yaşasın Küba Devrimi! Yaşasın sosyalizm!
soL