30 Kasım 2023 Perşembe

Cumhuriyet Köşebaşı - 30 KASIM 2023 -

 

Hayırlı izdivacın sırrını veriyorum(Barış Terkoğlu)

Bazen mutlu evlilik iyi olmuyor, bazen iyisi mutlu etmiyor. Karar vermek için başladığı yerle bittiği yere bakmalı...

Daha önce bu köşede okudunuz. Size “Yerinde olmak isterdim” dediğim Abdullah Çetinkaya’nın hikâyesini anlatmıştım. Molla Mustafa Çetinkaya’nın oğlu olan Urfalı Abdullah Çetinkaya, Diyanet personeli olarak başladığı iş yaşamını bambaşka bir yere vardırmıştı. Çetinkaya, Ankara’da bir ofis tutmuş, çok garip bir şekilde yargı camiasıyla içli dışlı olmuştu. Fotoğraflarını yayımlamıştım. Çetinkaya, yargı üyeleriyle toplantılar düzenliyor, birlikte tatile çıkıyor, onlara hediyeler veriyor hatta kimi mahkemelerde kürsüye dahi oturuyordu. Haliyle Çetinkaya’nın Ankara’da konuşulan bir ünü oluşmuştu. “Yargıda hele Yargıtay’da bir işiniz varsa Abdullah Çetinkaya çözer” diyorlardı. Allah hayırlı kulunu sever ya, memur maaşına bereket katar ya, Çetinkaya bu süreçte zenginleşmiş, petrol istasyonları bile olmuştu.

Gelelim bugünkü meseleye...

Çetinkaya’yı elinden tutup yukarıya taşıyan siyasetçi MHP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz. Bu benim fikrim değil. Hem tanıyan herkes söylüyor hem de Çetinkaya’nın sosyal medya hesaplarına bakanlar ikilinin arasındaki yakınlığı görüyor. Hatta MHP’nin Çetinkaya’ya 2019 yılında Urfa Büyükşehir Belediye başkanı adaylığı götürmesi de Özyavuz sayesinde olmuş.

FETÖ’DEN ATILDI MHP’LİYLE EVLENDİ

Özyavuz’un bir videosu Urfa’da çok meşhur. 2014 yerel seçim sürecinde, AKP-FETÖ kavgası başladıktan aylar sonra, yer döşeğinde oturmuş Urfalılara meseleyi şöyle anlatıyor: “Ortaya bir paralelci hikâyesi attılar son seçimde. Fakat Türkiye’de ne paralelci var ne de böyle bir şey var. Nedir bunlar? Hep algı operasyonu!”

Bunu neden hatırlattın derseniz şöyle söyleyeyim...

Biliyorsunuz, FETÖ’nün en güçlü olduğu yer sivil toplum değil, devletin ta kendisiydi. Yargıda, poliste, askeriyede, bürokraside kamunun kılcal damarlarına sızmıştı. Erdoğan-Gülen kavgasının ardından büyük bir tasfiye süreci başladı. En büyük tasfiye ise kuşkusuz 15 Temmuz sonrasında yaşandı.

Darbe girişiminin hemen ertesi günü 2 bin 745 savcı ve hâkim hakkında gözaltı kararı verildi. OHAL ilanının ardından, 24 Ağustos 2016’da FETÖ iltisakı olduğu iddia edilen 2 bin 847 hâkim ve savcı ihraç edildi.

Bu isimlerin arasında karı koca hâkim Serpil Telli ve Bekir Tuğrul Telli de vardı. 2014 yılında, HSK’de FETÖ ile karşıtlarının yarıştığı seçimde, Telli ailesi Fethullahçıların adayı Teoman Gökçe için çalışmıştı. O dönem Gökçe’nin memleketi Tokat’ın Zile ilçesinde görev yapan ikili, Gökçe kazansa belki de terfi edecekti. Ancak yargıda FETÖ’nün kaybedişi onlar için dönüm noktası oldu. Söylediğim gibi, 15 Temmuz’un ardından karıkoca, binlerce yargı mensubu gibi, gözaltı ve görevden almayla karşılaştılar.

Durun hikâye bitmedi...

15 Temmuz’un ardından çift boşandı. Bu kısmı bizi ilgilendirmez. Özel hayat konumuz değil. Serpil Telli, boşanmanın ardından yeni bir evlilik yaptı. Kiminle mi? MHP Urfa Milletvekili İbrahim Özyavuz ile. Burası da bizi ilgilendirmez. Öyle ya, aşk bu, sınır tanımaz.

Ama bundan sonrası bizi ilgilendiriyor...

GÖREVE GERİ DÖNDÜ

Terzi kendi söküğünü dikemez derler ya. İşte MHP’li Özyavuz için öyle olmamış. AYM’nin Can Atalay kararının ardından, yargıda FETÖ’cü avına çıkan MHP’li milletvekilinin eşine evlilik yaramış. Önce ihraç kararı kaldırılmış. Serpil Özyavuz, 19 Haziran 2022’de Van’dan Ankara’ya tayin olmuş. İki ay sonra, 11 Ağustos 2022’de ise Ankara 35. Ağır Ceza Mahkemesi’ne atanmış. Sonra ne oldu bilinmez, geçen ocak ayında ise kadrosu genele çevrilmiş.

Konu Urfa’da da gündem olmuş. Urfa medyası Özyavuz’a eşini sorunca şu yanıtı almış: “FETÖ’den bir hüküm yememiş, bir ceza almamış. Hiçbir mahkeme olmadan direkt takipsizlik kararı verildi. Açılmış bir mahkeme bile yok.”

Kısacası hayırlı izdivaç nasıl olur diyorlar ya...

Pek çok kişi FETÖ meselesinde haksızlığa uğradığını söylerken hayatını değiştiren evlilik yapan Özyavuzların işi rast gitmiş. Bu aralar yargıda her sevmediği kararda FETÖ izi arayan, bunun için AYM ile bile karşı karşıya gelen, hatta Ülkü Ocakları başkan yardımcısı bu nedenle tutuklanan MHP için başarılı bir evlilik hikâyesi değil mi!

Çoğu zaman evlilik hakkında felsefi konuşmalar yapıyoruz. Belki de uygun evlilik yoktur doğru insanlar vardır...

                                                         /././

Nedir bu ‘Hamas gibi yapmak’ arzusu(Ergin Yıldızoğlu)

Siyasal İslamın “süreç olarak faşizm” rejimi içinde, etkili tarikatlardan birinin üst düzey üyesi diyor ki “Hamas’ın Filistin’de yaptığını biz Türkiye’de yapmak zorundayız. Biz şu an itibarıyla eğer vakti zamanı iyi değerlendirebilirsek Türkiye’de bir devrimin olmaması için hiçbir sebep yok”. Korkutucu olan şu ki bu arzu tamamen mantıksız bir hezeyan değil. 

HAMAS NE YAPTI?

Hamas, İsrail devletinin katkılarıyla kurulurken, ulusalcı, seküler, sol eğilimli Filistin Kurtuluş Hareketi’ni ideolojik, Gazze’de yönetimi silah zoruyla ele geçirerek de idari olarak böldü; İsrail’i tanımadığını, tamamen yok etmeyi amaçladığını açıklayarak bir uzlaşma, çözüm arama çabalarını sabote etti. İsrail devleti de “Karşımızda pazarlık yapacak bir merkez yok”, “Filistin halkını kim temsil ediyor belli değil”, “Bizi yok etmek isteyenlerle nasıl görüşelim” diyerek Oslo Barış Süreci’ni söndürdü. İsrail devleti, “Çimleri biçmek” dediği bir taktikle, belli aralıklarla yaptığı kanlı ve yıkıcı operasyonlarla Gazze halkının öfkesini canlı tuttu. Hamas da Gazze’de gittikçe bozulan ekonomik, toplumsal koşullar altında, toplumsal desteği zayıfladıkça yönetimini bu öfkeyi devşirerek ayakta tutmaya devam etti. 

Böylece Hamas ile İsrail devleti arasında uğursuz bir simbiyoz ilişkisi şekillendi: İsrail yönetimi Hamas’ın Katar’dan düzenli olarak mali destek almasına izin veriyor, Hamas iktidarda kalıyor, buna karşılık İsrail devleti de halkına ve dünyaya “Çözüm olanaklı değil” diyor, yerleşimleri genişleterek Filistin topraklarını gasp etmeye devam ediyordu. 

Hamas 2006’da kazandığı genel seçimlerden sonra Gazze halkının iradesine bir daha başvurmadı; Hamas cihatçı terörist grupların Gazze’de yaşamasına, gelişmesine izin verdi. Gazze halkının öfkesi, zamanla yalnızca İsrail’i değil Hamas’ı da hedef almaya başladı. Bu öfke 2019 yılında, protesto gösterileri Gazze’yi sardı, Hamas bu eylemleri ancak çok yaygın şiddet kullanarak bastırabildi. Bugün artık “Seçimle geldi, öyleyse meşru bir yönetimdir” iddiası da anlamsızdır.

Şimdi, Hamas yanlısı akıllar, “Ama İsrail dünyada hiç bu kadar teşhir olmamıştı, yalnız kalmamıştı. İsrail, mecburen iki devletli çözüm sürecine geri dönecek. Hamas büyük bir zafer kazandı” diyorlar. Gerçek oldukça farklı. Birincisi, Hamas’ın yanında cihatçı terörist grupların da katıldığı, Aksa Tufanı Operasyonu, Hamas’ı yalnızlaştırdı, İsrail’e Gazze’yi yıkma ve boşaltma fırsatı tanıdı. İkincisi, Hamas İsrail’i tanımıyordu, iki devletli çözüme karşı değil miydi? Nihayet, en önemlisi, büyük bir kısmı çocuk, 15 binden fazla kişi öldü, on binlercesi yaralandı, travma yaşadı, Gazze’de yaşam alanları yok oldu, insanlar kuzeyden güneye göçe zorlandılar. İsrail Gazze’yi “boşaltmaya”, işgale etmeye başladı. 

PEKİ NEDEN ‘HAMAS GİBİ YAPMAK ZORUNDALAR’?

Siyasal İslam, 2007’den bu yana hile hurda karıştırmadan seçim kazanamıyor. O günden bu yana tüm seçim sonuçları şu veya bu oranda şaibelidir. Bu şaibeler her seçimde biraz daha derinleşti, 2015 seçimleri katliamlarla daha da kirlendi. Artık, siyasal İslamın liderliğinin en akılsız olanları bile anladı: Liderleri hayat boyu Saray’da kalmaya niyetlidir ama hile hurda ile bile olsa seçim kazanmak giderek daha da zorlaşmakta, iktidarda kalmak için alınması gereken riskler hızla artmaktadır. Yüzde 50+1 ile olmuyor saçmalığı da bundandır.

Ekonominin ufku karanlıktır. Enflasyonun kaç olduğu belli değildir ama siyasal İslamın, Vakıflar Müdürlüğü’nün kiraları yüzde 500 artırdığına ilişkin haberler bir fikir veriyor. Net döviz rezervleri çok yetersiz, borç ödemek için aranan yabancı kaynak bulunamıyor. Bulunacak borca fahiş faiz ve risk primi ödeneceği kesindir. Belki Şimşek gibi kaba iktisatçılar anlamayabilir ama faizi ödeyecek kaynağın bir yerden gelmesi gerekir. Ekonomi “artık değer” üretemiyorsa yoksullaşma, iflaslar, işsizlik daha da artar. 

Gerçekten de “pasta” hızla küçülüyor. Siyasal İslamın egemen sınıfı pastadan aldığı payın azalmasını kabullenemiyor: Devlet gelirlerini talan etmeyi, yeni rant alanları arama çabalarını (“rezerv alan” yasası) hızlandırıyor. CHP, canlanma, işçi hareketine açılma işaretleri verirken iktidarda kalmak giderek zorlaşıyor. Çaresiz, “Hamas gibi yapmak” arzusu güçleniyor. Muhalefetin bu vahim arzuyu mutlaka ciddiye alması gerekiyor.

                                                       /././

AKP’nin siyasetlerini ayarlama merkezi: NATO(Mehmet Ali Güller)

Hep söylüyoruz, NATO askeri bir örgüt olmasından önce siyasi bir örgüttür ve bu yönüyle işlevi, ABD’nin üye ülkeleri denetim altında tutmasıdır.

NATO karargâhı bu bakımdan kapısından içeri girildiğinde üye ülke siyasetlerinin ayarlandığı merkezdir.

NATO-SARAY-TBMM ÜÇGENİ

Örneğin kendi ülkenizdeyken, hatta NATO karargâhına gitmek üzere uçaktayken bile “İsveç’in NATO üyeliğini onaylamayacağınızı” söylersiniz. Ama karargâhın kapısından girip çıktıktan sonra “İsveç’in NATO üyeliğini onayladığınızı” ilan edersiniz.

Bunun iç politikada sorun yaratmaması için bu kez propaganda aygıtları çalışmaya başlar, “Tamam, cumhurbaşkanı NATO toplantısında İsveç’in üyeliğini onayladı ama TBMM’ye göndermeyecek, bekletecek” denir.

Sonra NATO karargâhının kapısı kadar önemli olan ABD dışişleri bakanı ile kapının kolu durumundaki NATO genel sekreteri telefon eder; evrak Saray’dan TBMM’ye hemen gönderilir.

Sonra yine propaganda aygıtları çalışır; “Tamam, evrak TBMM’ye gönderildi ama onaylanmayacak, oyalanacak” denir. Hatta komisyonda görüşüldükten sonra ertelenmesi “ABD’ye büyük reddiye” diye pazarlanır, “iktidarın ABD’ye kafa tuttuğuna” inanmayanlara, “Bakın gördünüz mü” diye caka satılır.

Ama NATO karargâhı oradadır ve günü geldiğinde yine gidilecektir.

İSVEÇ’E ‘TBMM ADINA’ VERİLEN SÖZ

Bu kez NATO karargâhına gitme sırası Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dadır. Kapıdan girdikten sonra olanları bu kez muhatabı İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström açıklar: “Meslektaşım Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile ikili görüşmem oldu. Bana onayın birkaç hafta içinde gerçekleşmesini beklediğini söyledi.”

Dün yazıyı teslim ettiğim saate kadar Dışişleri bu sözleri yalanlamadı. Böylece Fidan’ın “TBMM adına” ABD, NATO ve İsveç’e söz vermiş olduğunu öğrenmiş oluyoruz. Böylece yasama organı olmaktan çıktığını ve Saray’ın noteri durumuna dönüştürüldüğünü üzülerek gördüğümüz TBMM’nin, aynı zamanda Saray’ın pazarlık aracı olarak kullanıldığını da görmüş oluyoruz.

Tabii bu noktada iktidara haksızlık etmemeliyiz, zira TBMM’de pazarlık bile yapılmadan İsveç’in NATO üyeliğinin derhal onaylanmasını arzulayan bir muhalefet de var ne yazık ki...

SÖZ VAR, EYLEM YOK

Önemle belirttik: Erdoğan dünyada Gazze konusunda İsrail’e en sert sözler söyleyen siyasetçilerin başında geliyor. Ancak bolca sert söze rağmen, iktidar cephesi kola-kahve dökmek şeklindeki yumuşak eylemlerden öteye gidemiyor. Ne İsrail’e istihbarat sağlayan Kürecik Radarı konusunda adım atılabiliyor ne İsrail’e mal taşıyan gemiler engelleniyor. O gemilerle ne taşındığı, gemilerin sahiplerinin kimler olduğu şeklindeki soru ve araştırma önergeleri engelleniyor ama!

Kürecik Radarı’nın neden kapatılmadığına verdikleri yanıtlar ise hepimize “Devlet nedir” dersi gibi oluyor! Zamanında Ecevit’in, Demirel’in yapabildiğinin neden kendileri tarafından yapılamadığını, “Radar kapatmak tencere kapağı kapatmaya benzemez, orası NATO üssü, devlet ciddiyeti gereği öyle kapattım deyip kapatılamaz” diyerek açıklıyorlar!

MUHALEFETİN BATICILIK SORUNU

Muhalefeti “Londra tefecilerine koşacaklar” diye suçlayıp Londra tefecilerine de New York bankerlerine de koşanlar kendileri. Muhalefeti Batıcılıkla suçlayıp Batı’nın stratejik çıkarlarına uyum göstermekte açık ara önde olanlar kendileri.

Neo Abdülhamitçilik dediğimiz tam da budur: Doğu’ya yaslanarak Batı’yla pazarlık yapıp, bunu iç politikada ve ekonomide kullanıp günün sonunda Batı’nın çıkarlarına uymak...

Bu kadar açık sergilenen bir oyunun neden bunca zamandır boşa düşürülemediğinin yanıtı ise acıklı: Çünkü muhalefet, iktidarı Batı’ya tam uyumlu olmamakla suçluyor!

(Cumhuriyet)

'Hablemitoğlu cinayetinde kullanılan mermi o dönem sadece ABD'de kullanılıyordu' + Hablemitoğlu suikastı davasına tanıklar dinlendi: Bozkır, 'Devlet beni sildi' dedi (duvaR)

'Hablemitoğlu cinayetinde kullanılan mermi o dönem sadece ABD'de kullanılıyordu'

Necip Hablemitoğlu suikastı davasında tanık olarak dinlenen dönemin cinayet büro polisi "Cinayette kullanılan fişeği 2002'de Türkiye'de bulmak mümkün değil" dedi.

DUVAR - Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesine ilişkin davada tanık olarak ifade veren ve suikast sırasında cinayet büroda görev yapan polis memuru, “Cinayette kullanılan fişeği 2002'de Türkiye'de bulmak mümkün değil. O dönemde bu mermi sadece ABD'de kullanılıyordu. Bu merminin Türkiye’ye girmesi için tek bir ihtimal vardı o da ABD'de atış teknikleri ile ilgili olan bir eğitim vardı ve o dönem bu eğitime giden emniyette çok kişi vardı. Özellikle emniyetteki FETÖ'cüler bu mermiyi kullanma adeti oluşturdu” diye konuştu.

DHA'nın haberine göre, akademisyen Necip Hablemitoğlu'nun Ankara'da 18 Aralık 2002'de evinin önünde silahlı saldırıda öldürülmesine ilişkin davada, tutuksuz 10 sanığın yargılanmasına devam edildi.

Ankara 28'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, sanıklar Levent Göktaş, Aydın Köstem, Mehmet Narin, Fikret Emek, Ahmet Tarkan Mumcuoğlu katılırken eski istihbaratçı Enver Altaylı ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.

'BOZKIR'IN SÖYLEDİKLERİNİ TERÖRLE MÜCADELE ŞUBESİNE ANLATTIM'

Duruşmada tanık olarak dinlenen polis memuru T.T., MİT operasyonuyla Ukrayna'dan getirilen ve tahliye edildikten sonra yine firari durumda olan görevinden ihraç edilen eski asker Nuri Gökhan Bozkır'ı tanıdığını belirtti.

2006 yılında çete operasyonu nedeniyle Bozkır ile beraber yargılandıklarını söyleyen T.T., “FETÖ davasına müdahil oldum. Hakkımızda beraat kararı verildi. Bozkır da FETÖ ile ilgili çok şey bildiğini sürekli söylerdi. Bozkır, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevlendirildiğini ve FETÖ'nün içine sızarak rapor hazırladığını anlattı” dedi.

“Bozkır'ın bir dediği bir dediğini tutmuyordu” diyen T.T., “Bozkır, Zihni Çakır'a, Hablemitoğlu suikastının Özel Kuvvetler Komutanlığı tarafından işlendiğini düşündüğünü söyledi. Sonra delil toplayacağını söyleyerek ortadan kayboldu. Beni Zihni Çakır ile tanıştıran da Bozkır'dır. Bozkır'ın anlattıklarını terör şubeye anlattım, araştırıldı ve bizi yanlış yönlendirmeye çalıştığını, anlattıklarının doğru olmadığını anladık” ifadelerini kullandı.

2014 yılından sonra Bozkır'ı hiç görmediğini belirten T.T., “Olayın olduğu tarihte ben cinayet bürodaydım. Cinayette kullanılan fişeği 2002'de Türkiye'de bulmak mümkün değil. Bunun amacı kişiyi direkt öldürmek, o dönemde bu mermi sadece ABD'de kullanılıyordu. Bu merminin Türkiye’ye girmesi için tek bir ihtimal vardı o da ABD'de atış teknikleri ile ilgili olan bir eğitim vardı ve o dönem bu eğitime giden emniyette çok kişi vardı. Özellikle emniyetteki FETÖ'cüler bu mermiyi kullanma adeti oluşturdu. O dönem bu cinayet bana nasip olsaydı bu olayı ben çözerdim diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

TABUR HAREKAT SUBAYI: BOZKIR'IN SÜREKLİ YASA DIŞI İŞLERİ VARDI

Tanık olarak dinlenen tabur harekat subayı A.B., 1989 yılında kara harp okulundan mezun olduğunu, 2017 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan emekli olduğunu söyledi.

Nuri Gökhan Bozkır'ın kanun dışı işleri olduğu ve hakkında işlem yapılması için yazılar yazdığını belirten A.B., şöyle devam etti:

“Sanıkları Özel Kuvvetler'den tanıyorum birlikte çalıştık. Görev dışında Levent Göktaş albayımla görüşürdük. Cinayetle ilgili hiçbir şey konuşulmadı. Hablemitoğlu'na arkadaşlarımın saygısı ve sevgisi vardı. Nuri Gökhan Bozkır'ın 3-4 tane vukuatı vardı. Kendisi hakkında hukuki işlemler yapılması için yazılar yazdım. Özel Kuvvetler'in vukuat ile anılmasını istemedim. Bozkır'ın disiplin sorunu vardı. Evdeki eşyaları satıp sonra polisi çağırıp evime hırsız girdi diye tutanak tutturmuş. Bozkır'ın sürekli yasa dışı işleri vardı. Yine başka birinden para alıp işe sokacağını iddia etmiş. Bozkır, 31 Aralık yılbaşı akşamı Özel Kuvvetler'e dışarıdan misafirini getirmiş, nöbetçi amirin emir vermesine rağmen gizli olarak misafirlerini gazinoya sokmuş. Normalde Özel Kuvvetler'e kimse giremez sadece Özel Kuvvetler Komutanı birini içeri alabilir.”

'GÖKTAŞ'LA UKRAYNA'YA GİDİP BOZKIR'I BULDUK'

Emekli Albay Levent Göktaş'la 2017'de Ukrayna'ya gidip Bozkır'ı bulduklarını ifade eden A.B., “Bozkır'ın bu dosya ile ilgili iddialarını tek başına ortaya koyduğunu düşünmüyorum. Bana 'Bu senaryoyu yazdırdılar' demişti. Özel Kuvvetler'de ettiğimiz bir yemin vardır burada öğrendiğimiz hiçbir şeyi vatanımıza karşı kullanamayız biz. Ukrayna’ya Levent Göktaş albayım ile 2017'nin sonuna doğru gittim. Ukrayna'da Bozkır'a bunun hesabını sordum, bu mektup ile silah arkadaşlarını nasıl satarsın böyle bir şey nasıl iddia edersin dedim. O da bana 'Komutanım bana yazdırdılar' dedi. Çok ısrar etmeme rağmen bu mektubu ona kimin yazdırdığını söylemedi” dedi.

ESKİ ÖZEL KUVVETLER KOMUTANI: KANUNSUZ HİÇBİR ŞEY YAPMAYIZ

Tanık emekli Tümgeneral S.E., 2002-2003 yıllarında Özel Kuvvetler Komutanı olarak görev yaptığını belirterek şunları söyledi:

“TSK'nın Anayasa'da görevi neyse onu yapar Özel Kuvvetler. Kanunsuz hiçbir şey yapamaz. Hiçbir grup böyle bir suikast yapamaz, imkansız, bütün emir komuta bizdeydi. Hablemitoğlu öldürüldükten sonra da cinayete dair hiçbir şekilde konuşulmadı. Nuri Gökhan Bozkır'ın ifadelerinin hepsi belirsiz ifadeler. Kurs eğitimi boyunca takip eğitimi yapılır sadece o da gerekli yerlerden izin alınır. Yurt dışı görevlendirmeleri de Özel Kuvvetler Komutanı tarafından belirlenir. Özel Kuvvetler'deki kişilerin bu olaya dahil olmayacağını değerlendiriyorum.”

Enver Altaylı sağlık sorunları nedeniyle duruşmadan ayrılmak istediğini ve bundan sonraki duruşmalardan da vareste tutulma yönündeki talebi mahkeme tarafından kabul edildi. Avukat ve tanık beyanlarının ardından duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.(30/11/2023)

                                                       /././

Hablemitoğlu suikastı davasına tanıklar dinlendi: Bozkır, 'Devlet beni sildi' dedi

Necip Hablemitoğlu cinayeti davasında konuşan tanık H.Ş., "Bozkır, Hablemitoğlu olayından sonra ihraç edildi. Bir kez görüştük, iş arayan arkadaşım vardı. 'Devlet beni sildi' dedi" şeklinde konuştu.

DUVAR - Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastına ilişkin Fetullah Gülen ile emekli Albay Levent Göktaş'ın da arasında bulunduğu 10 sanığın yargılandığı davaya tanık beyanlarıyla devam edildi.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, sanıklar eski askerler Levent Göktaş, Aydın Köstem, Mehmet Narin, Fikret Emek, Ahmet Tarkan Mumcuoğlu ile eski istihbaratçı Enver Altaylı katıldı.

Mahkeme başkanı dava dosyasına gelen evrakı okuttuktan sonra tanıkların dinleneceğini söyledi.

Duruşmada tanık olarak dinlenen E.E, 1999 ile 2013 yılları arasında Hablemitoğlu'nun hayatını kaybettiği mahalleye yakın konumda olan, ABD'li vatandaşların yaşadığı lojmanın güvenliğinden sorumlu olduğunu belirtti.

Tanık E.E, suikastın yaşandığı günün 2 gün öncesinde orada olduklarını ve arabada oturduklarını söyleyerek, "Araç içerisinden ABD vatandaşlarının güvenliği için gözlemleme timinde çalışıyor, gözlemcilik yapıyordum. Üç günde bir gün orada oluyordum, çalışma saatlerim öyleydi" diye konuştu.

'ŞÜPHELİ ARAÇ 10 DAKİKADA BİR GEÇİNCE RAPORUMDA BELİRTTİM'

Nöbet esnasında şüpheli bir duruma rastlamadıklarını anlatan tanık E.E, şunları kaydetti:

"Öğlen saatlerinde araç içerisinde oturup müzik dinliyorduk. Bir bayan geldi, ben gelenin Hablemitoğlu'nun eşi olduğunu bilmiyordum. Aracının üstünü kar kaplamıştı, onu temizledi. Olay yerinden ayrıldı. O tarihlerde şüpheli bir olayımız olmadı. Bir şey olursa biz rapor ederdik. Nöbet esnasında şüpheli bir araç veya şahıs görmedik."

Aynı aracın, aynı yerden ikinci kez geçtiğini görünce rapor yazdıklarını ve sarımsı eski model bir aracı takibe aldıklarını belirten tanık E.E, "Ben aracın içerisindeki şahsı tam görmedim de aracı gördüm. Araçta tek kişiydi. Plakayı alamadım. Her 10 dakikada bir iki kez geçti, raporumda sadece bunu belirtmiştim" ifadelerini kullandı.

Tanık E.E, Hablemitoğlu cinayetinden haberi olmadığını, akşam polis eşliğinde evden alındığını ve bu şekilde öğrendiğini ifade etti.

Sanık avukatı, tanık E.E'den şüphelinin o döneme ait çizilmiş robot resimlerini göstererek teşhis etmesini isterken, tanık hatırlayamadığını belirtti.

'NURİ GÖKHAN BOZKIR BENDEN KAMYONET İSTEDİ'

Tanık H.Ş. ise sanık Nuri Gökhan Bozkır'ı tanıdığını söyleyerek, Necip Hablemitoğlu'nun vefat haberini televizyondan gördüğünü ifade etti.

Sanık Bozkır'ın abisine borç verdiğini ancak parasını geri alamadığını aktaran tanık H.Ş, "Biz bu şahsı bulduk dövdük. Bu netice sonrası bir daha da görüşmedik. Bozkır, Hablemitoğlu olayından sonra galiba ihraç edildi. Bir kez görüştük, iş arayan arkadaşım vardı. Çevresi geniş diye Bozkır'ı aradım. 'Devlet beni sildi' dedi. Bir daha da görüşmedik" şeklinde konuştu.

Bozkır'ın kendisinden kamyonet istediğini söyleyen tanık H.Ş, nedenini sorduğunda Bozkır'ın "Vatan haini var, onun evini izleyeceğiz" dediğini öne sürdü.

Hablemitoğlu'nun yaşadığı apartmanın yan binasında apartman görevlisi olduğunu belirten tanık Ö.Y. de sanıklardan hiçbirini tanımadığını söyledi.

Olay günü apartman sakinlerinden birisinin polis sireni duyduğunu söylemesi üzerine aşağı indiğini anlatan Ö.Y, beyanlarına şöyle devam etti:

"İndiğimde kalabalık gördüm. Çöp atmaya çıktığım esnada kimseyi görmedim. Farkında değildim. Apartman sakinleri ve polis dışında hiçbir şey görmedim. Hatırladığım kadarıyla birisi silah sesi duyup duymadığımı sordu. Ben de 'Duymadım' dedim. Başka bir diyalog olmadı. Yüzüne bakmadım."

Tanık beyanlarının ardından duruşmaya, yarın devam edilmek üzere ara verildi.

(28/11/2023)

(duvaR)


Para böyle aklandı, işin ucu bir kumarhaneciye çıktı - Bahadır Özgür / duvaR

 

Seçil Erzan davasında şüphelilerin para trafiğini inceleyen MASAK, Ali Yörük, Aslı Yörük ve Atilla Yörük’ün 2022’den itibaren çok fazla para transferi yaptığını, kuvvetli aklama şüphesi olduğunu belirtti. Emniyet’in soruşturmasında ise Ali ve Atilla Yörük’ün sıklıkla Bulgaristan’a gittiği tespit edildi. Kullandıkları araçlardan birisi ise orada kumarhane işleten bir isme ait.

Kamuoyunda ‘Fatih Terim Fonu’ olarak bilinen dolandırıcılık suçundan elde edilen gelirin nasıl aklandığı ortaya çıktı. Mali Suçlar Araştırma Kurulu’nun (MASAK) hazırladığı rapora göre, Ali, Aslı ve Atilla Yörük çok sayıda şüpheli işlemle, milyonlarca lirayı ve doları hesaplar arasında transfer etti.

Peki paranın çoğu onlara mı gitti? Ortadaki kayıp milyonlarca dolara bakınca, Yörük’lerin yaptığı işlemler, bunun ancak bir kısmı olabilir. İşte bu noktada bir başka şüpheli trafik daha çıkıyor karşımıza: Bulgaristan seyahatleri…

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Ali ve Atilla Yörük’ün defalarca Bulgaristan’a girip çıktığını tespit etti. Bu bilgi medyada da yayınlandı. Ancak neden gittiklerine dair bir bilgi, ne Emniyet ne savcılık belgelerinde görünüyor. Ali ve Atilla Yörük ifadelerinde eğlence, alışveriş vs. amacıyla gittiklerini savunuyorlar.

Ancak Duvar’ın, Bulgaristan’a giderken Ali Yörük’ün kullandığı bir araç üzerine yaptığı araştırma, işin ucunun İstanbul’da da inşaat şirketi bulunan bir kumarhane sahibine uzandığını gösterdi.

Gelin MASAK raporundan başlayıp, Bulgaristan’daki kumarhaneye uzanan olaylar zincirini tek tek ele alalım şimdi…

MASAK RAPORU: PARALAR NASIL AKLANDI?

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu, 27 Nisan 2023 günü MASAK’a bir yazı yazarak, şüphelilerin mal varlıklarının incelenmesini talep etti. MASAK da yaptığı inceleme sonucunda hazırladığı raporu 17 Temmuz 2023’te savcılığa sundu. Raporda, Seçil Erzan’ın ‘hayali fonu’ öncül suç kabul edildi ve buradan elde edilen gelirin aklanıp aklanmadığını anlamak için, şüpheliler Seçil Erzan, Ali Yörük, Atilla Yörük ve Aslı Yörük’ün para trafiği incelendi. Davadaki diğer isimler müşteki olmalarından dolayı, şimdilik aklama iddiasının konusu değiller.

Nitelikli dolandırıcılık suçundan hakkında 10 yıl hapis istenen Ali Yörük, dava dosyasına göre, Seçil Erzan adına iş insanlarından ve futbolculardan para topladı. Erzan da ifadesinde Ali Yörük ile beraber hareket ettiklerini, Yörük’ün toplanan paradan istediği gibi komisyon aldığını söyledi. Dolayısıyla Ali ve Atilla Yörük olayda kilit isimlerden.

MASAK raporunda aklama şüphesini destekleyen olaylar neler?

Rapora göre Ali Yörük, 2006-2021 yılları arasında Köşkdere Otomotiv’de satış yöneticisiydi. 2023’ten sonra da 25 gün Atilla Yörük’ün yanında 8 bin 674 lira ücretle çalıştı. Buna karşın Ali Yörük ve eşinin üzerinde tamamı Tekirdağ’da olan toplam 16 adet arsa, tarla ve ev 2019-2022 arasında alınmış. MASAK’ın esas şüphelendiği konu ise banka hesaplarındaki para transferleri.

2022 ve 2023 yıllarına ait şüpheli işlemler şunlar:

Ali Yörük’ün 24 ayrı işlemle toplam 1 milyon 812 bin 500 lirayı Atilla Yörük’ün hesabına göndermesi. Tek işlemde Gedik Yatırım Menkul Kıymetler’e gönderilen 700 bin lira. Aslı Yörük’ün arsa satış bedeli olarak kendi hesapları arasında iki işlemde transfer ettiği 1 milyon 233 bin lira ve Atilla Yörük’e 11 işlemle gönderdiği 2 milyon 516 bin lira.

‘BAŞKASI YÖNLENDİRMİŞ OLABİLİR’

MASAK bunun yanında Aslı Yörük ile Atilla Yörük arasında aynı tutardaki paraların hesaplarda kısa süreli bekletilip, ardından tekrar birbirine gönderilmesini de şüpheli buldu. Bu işlemlerde transfer edilen para 2 milyon lira. Benzer şekilde Ali ve Aslı Yörük’ün de bir bankadaki hesaplarından sık biçimde para yatırma/çekme işlemleri gerçekleştirdiği vurgulandı. MASAK’ın Ali ve Aslı Yörük ile ilgili değerlendirmesi şöyle:

“Sayılan işlemler ile şahısların mali profillerinin oldukça uyumsuz olduğu, gerçekleştirilen para transferlerinin dayanaktan yoksun bulunduğu, izaha muhtaç oldukları, bunun yanında banka işlemlerinin başkası tarafından yönlendiriliyor olabileceği ihtimalinin de göz önünde bulundurulması gereklidir.”

MASAK raporunda incelenen diğer isim Atilla Yörük. 2021 Ağustos ayına kadar Köşkdere Otomotiv’de çalışmış, 2022’den itibaren de kendisi otomobil alım satımı işine girmiş. 2022 yılında Gelir Vergisi olarak 6 bin 466 lira beyan etmiş.

MASAK raporunda Atilla Yörük’ün şüpheli bulunan işlemleri de şöyle sıralandı:

KALEM KALEM ŞÜPHELİ İŞLEMLER

* 2020 yılından bu yana açıklamasına ‘borç’ olarak yazılmış çok sayıda işlemle üçüncü taraflara toplam 12 milyon lira transfer edildi.

* Farklı bankalarda en büyüğü 3.5 milyon liranın üzerinde olmak üzere yüksek tutarlarda vadeli hesap açılıp kapatıldı.

* 2022 yılı Kasım ve Haziran aylarında iki işlemde toplam 165 bin dolar Gedik Yatırım Menkul Değerler’e transfer edildi. Ayrıca yine Gedik’e 2022 yılı başından itibaren toplam 13.5 milyon lira daha gönderildi.

* 2023’ün Nisan ayında Renovasyon Yatırım ve İnşaat AŞ’ye 2.5 milyon lira transfer edildi.

* 24 Mart 2023 günü bir bankadan ‘SPOT müşterinin döviz alış-satışı’ açıklamasıyla 2 milyon 384 bin liralık işlem yapıldı.

* Atilla Yörük’ün muhtelif hesaplarından çok sayıda ‘araç satışı veya kapora ödemesi’ açıklamasıyla üçüncü şahıslara yüksek tutarlı para transferleri gerçekleştirildi.

Atilla Yörük’ün 2021 yılından sonra miktar ve sayı olarak para işlemlerinde dikkat çekici bir artışın yaşandığı ifade edilen MASAK raporunda, “2021 Ocak-2023 Haziran aralığında şahıs muhtelif banka hesaplarına yaklaşık 25 milyon lira ve yaklaşık 15 milyon liraya karşılık gelen 1 milyon dolar tutarında döviz işlemi yapmıştır” deniliyor. Atilla Yörük’ün BINANCE’de de kripto varlık hesabının bulunduğu ifade ediliyor.

MASAK raporunda nihai değerlendirmede Atilla Yörük’ün de nakit işlemlerinin mali durumu ile uyuşmadığı ve söz konusu suçtan elde edilen gelirlerin aklanması şüphesinin bulunduğu belirtildi.

PARA TRAFİĞİ, SEYAHAT TRAFİĞİYLE ÖRTÜŞÜYOR

Gelelim Emniyet’in tespit ettiği bir diğer trafiğe. Dün Sözcü’den İsmail Saymaz da ayrıntısıyla yazdı bu Bulgaristan seyahatlerini. Ali Yörük 4 yılda 86 kez giriş-çıkış yapmış. Aynı şekilde Atilla Yörük’ün de Bulgaristan’a çok kez gidip geldiği, büyük kısmının günübirlik olduğu görülüyor.

Bir başka önemli detay ise seyahatlerin, futbolcu ve iş insanlarından elden para alındığı tarihlerle çakışması. Mesela; Fernando Muslera Aralık 2022’de 700 bin dolar verdiğini söylüyor. Ali Yörük de 16 Aralık’ta çıkıp, 17 Aralık’ta dönüyor. Yine Ömer Kahraman, 9 Ocak 2023 günü Seçil Erzan’a elden 300 bin dolar veriyor. 13 Ocak’ta Buse Terim bir miktar para iletiyor. 13 Ocak günü akşam saatlerinde Ali Yörük yine Bulgaristan’a gidiyor. Yine bir gün sonra dönüyor. Kaldı ki, Bulgaristan seyahatlerinin başlamasıyla MASAK raporunda şüpheli sayılan para transferlerinin başlaması arasında da bir paralellik var.

Ali Yörük’ün Bulgaristan’a geçiş kayıtları tek tek çıkarıldı. Dikkat çeken aracın sahibi olan şirket de deliller arasında bulunuyor.

Ali ve Atilla Yörük’ün Bulgaristan seyahatlerinde neredeyse aynı aracı üst üste iki kere kullanmamaları da oldukça dikkat çekici. Ancak Emniyet’in soruşturmasında plakası verilen bir aracın izi sürüldüğü zaman garip bir bağlantıya ulaşılıyor. Ali Yörük 5 Mart 2022 günü Bulgaristan’a gidip geliyor. Emniyet’in raporunda aracın Yedi Yol Bir Gayrimenkul Dış Ticaret Ltd’ye kayıtlı olduğu belirtilmiş. Kimin bu şirket?

Şirket 21 Eylül 2012 günü İstanbul Beyoğlu’nda kuruldu. Kurucusu Aydın Razaki. Pek bir faaliyeti görünmüyor. Ama Razaki, 2016 yılında Bulgaristan’ın Svilengrad kentinde Murat Konuklu ile Salih Yavaş’ın açtığı Imperial Palace Hotel&Casino’nun da ortaklarından görünüyor. 2021 yılında Tekirdağ yerel gazetesinde de bir haber yayınlanmış. Haberde, “Türk iş adamları Murak Konuk ve Aydın Razaki 30 milyon Euro’luk yatırımla Imperyal’i yeniledi” deniliyor. 2020 yılında Tekirdağ’ın yerel gazetesi Olay Aktif’te Razaki ve Konuklu ile bir röportaj yayınlandı. Bu arada  gazetede 2016’da da Konuklu ve Yavaş’ın Bulgaristan’da sahibi olduğu Royal King Hotel&Casino’nun, otel ve kumarhane işletmecisi Pasha Group Global ile bir ortaklık anlaşması imzalandığına ilişkin haber var.

İşte Ali Yörük’ün kullandığı aracın Aydın Razaki’nin kurduğu Yedi Yol Bir Gayrimenkul Dış Ticaret Ltd’ye ait olması ve bunun da Emniyet kayıtlarına girmesi, bütün ülkenin baş gündemi haline gelen Seçil Erzan vakasında ilginç bir ayrıntı. Soruşturma ilerlerse belki bu ilişkiyi de öğrenmiş oluruz.

Bahadır Özgür / duvaR

29 Kasım 2023 Çarşamba

Sponsor işçiye değil topçuya bakar: İşte tuhaf şirketler liginin sırrı - Orhan Gökdemir / soL-Özel

 

Ayaktopuna oluk oluk para akıtanların işçiye üç kuruş fazla vermek istememesinin arkasında çürümüş düzen var.

Bir araştırmaya göre Avrupa’nın 5 büyük ligindeki futbol kulüplerine en çok sponsor olan şirketlerin başında bahis şirketleri geliyor. Bunu kriptocular ve petro-dolar zengini Arap şeyhleri izliyor. Futbol kirli kazançları aklıyor, tertemiz yapıyor. Ayaktopuna oluk oluk para akıtanların işçiye üç kuruş fazla vermek istememesinin arkasında işte bu çürümüş düzen var.

Sponsor kendini tanıtmak ya da yalnızca desteklemek amacıyla, bir sanat, kültür, spor vb. etkinliğinin giderlerinin tümünü ya da bir bölümünü bir tür bağış olarak karşılayan kimse ya da kuruluş anlamına geliyor. Özellikle kitleler önünde daha görünür hale gelmek isteyen yüzlerce marka, spora ve sporculara “sponsor” olarak destek veriyorlar. Bir spor etkinliğine destek veren kurum ve markalar kendini tanıtmakla kalmıyor; hedefledikleri kitlenin bilinçaltında marka imajını oluşturuyor ve güçlendiriyorlar. Nihai olaraksa sponsorluklar, hedef kitlenin satın alma tercihlerini etkiliyor. Tabii, futbol üzerinden işlerine meşruiyet sağlamak isteyenler de var.

Sponsorluk desteklerinin vergisel avantajları da bulunuyor. Sponsor olan kurumun adının anılması koşuluyla; resmi spor organizasyonları için yapılan saha, salon veya tesis kira bedelleri, sporcuların iaşe, seyahat ve ikamet giderleri, spor malzemesi bedelleri, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün uygun göreceği spor tesisleri için yapılan ayni ve nakdi harcamalar, sporcuların transfer edilmesini sağlayacak bonservis bedelleri, spor müsabakaları sonucuna göre sporculara veya spor adamlarına prim mahiyetinde ayni ve nakdi ödemeler gibi harcamalar, sponsorluk harcaması olarak değerlendiriliyor. Sponsorluk harcamalarının; kanunlarca tespit edilen amatör spor dalları için tamamı, profesyonel spor dalları için yüzde 50'si gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde beyan edilen kurum kazancından indirilmesi mümkün. Vergiden indirilmesi demek, asıl sponsorun vergi verenler olduğu anlamına da geliyor. Sponsorluk vergi kaçırmanın da meşru yollarından biri.

Türkiye'deki mevcut vergi uygulamaları ve Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca Türkiye Süper Futbol Ligi, profesyonel spor dalı olarak belirlendi. Bunun dışındaki tüm branşlar (tenis, basketbol, voleybol, yüzme, su topu, hentbol vs.) amatör spor dalı olarak kabul ediliyor.

En hevesli sponsorlar bahisçiler ve kriptocular

Dünyadaki sponsorlukların yüzde 80'inin spor alanında olduğu ve bunun da 70 milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyor. Türkiye'de ise spor alanındaki sponsorlukların 1 milyar doları bulduğu tahmin ediliyor.

İngiltere Premier Lig'deki 20 takımdan yarısının sponsoru kripto paracılar. Türkiye Süper Lig'inde de kripto paracılar sponsor olarak varlığını hissettiriyor. 2022 sezonunda, 22 bahis, 15 kripto para şirketi Süper Lig takımlarına sponsor oldu. Yani sponsorluğun arkasında kolay ve spekülatif kazançlar var.

Ama bu alanda asıl at koşturanlar Körfezin petrol zengini ülkelerinin yöneticileri. Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın açıkladığı “2030 Vizyonu” çerçevesinde dünyanın yeni finans merkezi ve Ortadoğu’nun yeni turizm destinasyonu olmak için kolları sıvayan Suudi Arabistan, dünyanın en büyük 10 futbol liginden biri olmak için de düğmeye bastı. Ülkenin 700 milyar dolar büyüklüğündeki varlık fonu PIF ile devlet petrol şirketi Aramco çok sayıda futbol kulübünü satın aldı. PIF, Suudi Arabistan profesyonel futbol liginde mücadele eden Al-Ittihad, Al-Ahli, Al-Hilal ve Al-Nassr futbol kulüplerinin yüzde 75 hisselerini aldı. Aramco da Al-Qadisiyah takımını satın aldı. 

PIF ve Aramco’nun bu yatırımları, Suudi Arabistan futbol ligini dünyanın en büyük 10 ligi arasına sokmayı ve daha fazla yatırım çekmeyi amaçlıyor. Suudi Arabistan yönetimi, ligin yıllık cirosunu 2030’a kadar 480 milyon dolara çıkarmayı hedefliyor. 37 yaşındaki Portekizli yıldız Cristiano Ronaldo, bu program uyarınca Al-Nassr’a transfer olmuştu. 2025’e kadar imza atan Ronaldo’ya yılda 200 milyon euro verilecek. Yani Arap usulü sponsorluk futbolun tamamını satın alarak icra ediliyor.

Petro dolarlar futbola

Arap ülkelerinden çok sayıda iş insanı Avrupa'daki futbol kulüplerine yatırım yapmayı tercih ediyor. 2021’de İngiltere Premier Ligi takımlarından Newcastle United'ı Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu satın almıştı. Suudi Prens Abdullah bin Mesaid Al Suud da 2013'te Sheffield United'ın hisselerinin yüzde 50'sini satın almıştı. Al Suud, 2019'da bir mahkeme kararına dayanarak hisselerin tamamına sahip oldu.

Mısır ve İngiltere vatandaşlığı bulunan Asım Allam ise 2010'da İngiliz futbol kulübü Hull City'yi satın aldı. Allam, kulübü bir süre elinde tuttuktan sonra televizyoncu Acun Ilıcalı’ya sattı. Ilıcalı daha sonra İrlanda Premier Lig takımı Shelbourne'ün de çoğunluk hisselerini satın aldı.

Bunlar arasında en çok ses getireni belki de Manchester City'nin satışıydı. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Başbakan Yardımcısı ve Devlet Başkanlığı İşleri Bakanı Mansur bin Zayid Al Nahyan'ın sahibi olduğu Abu Dhabi United Group, Eylül 2008'de Manchester City'yi satın aldı.

The Guardian gazetesine göre, aynı yıl, Mısırlı iş insanı Nasif Saviris de Amerikalı yatırımcı Wesley Edens ile ortaklaşa, İngiliz kulübü “Aston Villa”nın satın alınmasına katkıda bulundu.

Arap yatırımcıların Avrupa'daki futbol kulüplerine ilgisi İngiltere ile sınırlı değil. Katar Yatırım Şirketi, 2011'de Fransız futbol kulübü Paris Saint-Germain'ın hisselerinin yüzde 70'ini satın adı. Şirket, 2012'de ise kulübün tüm hisselerine sahip oldu.

Katarlı iş insanı Abdullah bin Nasır Al Sani, 2010'da, İspanyol kulübü Malaga'yı satın aldı. 2019'da İspanyol futbol kulübü Almeria mülkiyetinin Suudi Arabistan Eğlence İdaresi Başkanı Turki Al Şeyh'e geçtiğini açıkladı.

BAE Başbakan Yardımcısı Mansur bin Zayid Al Nahyan'ın kurduğu “City Football Group” Avustralyalı kulüp “Melbourne City'nin” hisselerinin tamamına ve Amerikan futbol kulübü “New York City”nin hisselerinin yüzde 80'ine sahipti.

Türk futbolunda yabancı yatırımcıların satın aldığı ilk kulüp ise Göztepe oldu. İzmir'in köklü ekibinin yüzde 70 hissesi Danimarka merkezli şirkete satıldı.

En zengin futbol kulübü sahipleri

Yani futbol futboldan çok bir para aklama ve para saklama faaliyeti. Haliyle bir ayağı ideolojilerin, politikanın, suç dünyasının içinde. Paranın izinin en kolay kaybedildiği bir alan aynı zamanda. Haliyle futbolda çok para var!

2022 verilerine göre Dünyanın en çok paralı 10 kulübü şöyle sıralanıyor:

  • Manchester City 644.9 Milyon €
  • Real Madrid 640.7 Milyon €
  • Bayern Münih 611.4 milyon €
  • Barcelona 582.1 milyon €
  • Manchester United 558.0 milyon €
  • Paris Saint-Germain 556.2 milyon €
  • Liverpool 550.4 milyon €
  • Chelsea 493.1 milyon €
  • Juventus 433.5 milyon €
  • Tottenham Hotspur 406.2 milyon €

Bu listedeki takımlardan yalnızca üç tanesinin, Real Madrid, Barcelona ve Bayern’in bir sahibi yok. Diğer 7 takımın parayı bastırıp satın alan milyarder bir sahibi var.

Manchester City, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nden Şeyh Mansur’un sahibi olduğu Abu Dhabi United Group tarafından Eylül 2008’de 265 milyon pounda satın alındı.

Manchester United, ABD’li Glazer ailesi tarafından Red Football Ltd yatırım şirketi vasıtasıyla 800 milyon pounda satın alındı. İngiliz basınında çıkan haberlere göre, Glazer ailesi, 2022 yılı itibariyle kulübü satılığa çıkardı ve 10 milyar dolarlık bir satış rakamı belirledi.

PSG, katarlı Nasser Al-Khelaifi’nin sahibi olduğu Qatar Sports Investments (QSI) tarafından 2011 yılında satın alındı. Bein Sports’un da sahibi olan QSI, önce kulübü yüzde 70’lik hissesini 50 milyon Euro’ya satın alırken geri kalan hisseleri de ilerleyen dönemde bünyesine kattı.

Liverpool, önce 2010 yılında New England Sports Ventures (NESV – Fenway Sports Group) şirketine yaklaşık 300 milyon pound karşılığında satıldı.

Chelsea, Rus milyarder Roman Abramovich tarafından 2003 yılında 140 milyon pound karşılığında satın alındı. Tam 19 yıl kulübü elinde tutan Abramovich, Rusya’ya uygulanan ambargolar sonrasında kulübü satışa çıkardı. Kulüp Mayıs 2022’de Todd Boehly’nin başını çektiği bir konsorsiyuma 4,25 milyar pound karşılığında satıldı.

Futbol dünyasındaki astronomik bedelli satın almalar kadar satın alanların kimliği de öne çıkıyor. Rus oligarkların başlattığı satın almalar, Amerikan ve Arap sermayesinin atılımları ve yatırımlarıyla bugüne geldi. Suudi Arabistan’ın veliaht prensi Muhammed Bin Salman’ın sahibi olduğu Public Investment Fund (Kamu Yatırım Fonu), Ekim 2021’de Newcastle United’ı 300 milyon pounda satın aldı. Ancak bu satın almada en çok konuşulan ne kulübün adı ne de satın alma bedeliydi. 320 milyar pound serveti ile dünyanın en zenginlerinden biri olan veliaht prens en zengin kulüp sahibi olmuştu.

Şeyh Mansur’un başında bulunduğu City Grup, Manchester City ile birlikte Melbourne City ve New York City kulüplerinin de sahibi.

Red Bull’un kurucu ortağı olan Avusturyalı milyarder Dietrich Mateschitz, çeşitli spor dallarında geniş bir kulüp portföyüne sahip. Mateschitz’in en önemli kulübü Bundesliga’da boy gösteren RB Leipzig.

Juventus’u sahibi milyarder Agnelli ailesi.

PSG’nin sahibi olan Nasser Al-Khelaifi her ne kadar yukarıdaki listede yer almasa da; 6,7 milyar pound servetiyle en zengin kulüp sahipleri listesine sekizinci sıradan girmeyi başardı. 10 yıldan fazladır Katar sermayesinin elinde olan PSG, rekor transfer bedelleri ödeyerek aldığı dünya yıldızlarıyla gündem oldu.

Tuhaf şirketler ligi

Ayaktopu işine girmek isteyip de parasını daha ekonomik kullanmak isteyenlerse sponsor oluyor. Bu bir tür şirketten şirkete sermaye aktarma aynı zamanda. 2022’de Süper Lig’de bulunan 19 takımın 11’i A.Ş. statüsündeydi. Şirketleşmiş kulüpler şunlardı: Adana Demirspor, Beşiktaş, Fenerbahçe, Gaziantep FK, Galatasaray, İstanbulspor, Kasımpaşa, Başakşehir FK ve Trabzonspor.

Bu 19 Takımdan 11’inin bir de “isim sponsoru” vardı. Yani kendileri de bir şirket olmalarına rağmen isimleri başka bir şirketle anılıyordu. Bu adı başka kendi başka şirket olan takımlar da şöyle sıralanıyordu:

  • Arabam.com – Alanyaspor
  • Atakaş – Hatayspor
  • Bitexen – Giresunspor
  • Fraport TAV – Alanyaspor
  • Demir Grup – Sivasspor
  • Fairport-TAV – Antalyaspor
  • HangiKredi – Ümraniyespor
  • Medipol – Başakşehir
  • MKE – Ankaragücü
  • VavaCars – Fatih Karagümrük
  • Yukatel – Kayseripor

22/23 sezonunda futbola sponsor olan sektörlerin dağılımında sanayi ve hizmet sektörü öndeydi. 70 anlaşma sanayi, 65 anlaşma hizmet, 46 anlaşma yiyecek-içecek, 44 anlaşma sağlık, 42 anlaşma hazır giyim, 33 anlaşma banka-sigorta, 30 anlaşma enerji, 29 anlaşma inşaat/yapı sektörlerinden gerçekleşmişti.

22/23 sezonunda en çok sponsoru olan kulüp Bitexen Giresunspor olmuştu. Sponsor şampiyonu kulüp o sezonun sonunda küme düştü. Küme düştü ama sponsoru yine de takımdan vazgeçmedi. Birbirlerine çok bağlıydılar.

Sponsorluğa çok düşkün olan Bitexen Teknoloji A.Ş, bilinen ismiyle Bitexen, Türkiye’de hizmet veren bir kripto varlık alım satım platformu. Arabam.com iLab firmasının markalarından bir tanesi. iLab firmasının Kariyer.net, Gittigidiyor.com, Cimri.com, kariyer.net ve emlak.jet gibi başka bilindik markaları da var. iLab Holding, “seçkin insan kaynağı ve yönetim ekipleri ile Türkiye'nin lider seri ilan ve pazaryeri girişimlerini geliştiriyor”muş. Sahibi Mustafa Say kendini “melek yatırımcı” olarak tanımlıyor. Yani tek numarası piyasa yapıp fırsat kollamak! Hangi kredi.com da iLab şirketinin bir markası.

Beş büyük ligin sponsoru bahisçiler

Aslında sponsorların tamamında bazı tuhaflıklar var. Bir araştırmaya göre Avrupa’nın 5 büyük ligindeki futbol kulüplerine en çok sponsor olan şirketlerin başında bahis şirketleri geliyor. Buna göre 5 büyük ligdeki sponsorların yüzde 11,2’si bahis şirketleri. Bahis şirketlerini yüzde10,2 ile sanal ticaret, yüzde10,2 ile araç kiralama, yüzde 9,2 ile gıda, yüzde 8,2 ile seyahat takip ediyor. 14 farklı sektörde faaliyet gösteren şirketler arasında finans, emlak, teknoloji şirketleri yüzde 7,1’lik bir alanı kaplarken, telekomünikasyon şirketleri yüzde 6,1’lik bir yüzdeyle kulüplere sponsor oldu. Enerji, ev dekorasyonu, sigorta, otomotiv gibi sektörlerde faaliyet göstere şirketler ise 5 büyük ligde sponsorluk yüzdesi olarak yüzde 5’lik dilimin altında kaldılar.

Bu istatistiklere bakıldığında 5 büyük ligde yer alan takımların yüzde 31’inden fazlasının bahis, sanal ticaret ve araç kiralama şirketlerinden en az biriyle sponsorluk anlaşması olduğu görülüyor.

En çok sponsorluğu bulanan şirketler ise Cazoo (7), Fly Emirates (4), Estrella Galicia (2), Defabet (2) ve Digital Bits (2) olarak sıralanıyor.

5 büyük ligdeki takımların yüzde 11,2’sinin ana sponsoru konumunda bulunan bahis şirketlerinin, özellikle İngiltere Premier Lig’deki faaliyetleri ise dikkat çekici. Öyle ki dünyanın en çok takip edilen ligindeki kulüplerin yüzde 40’ı, formalarında bahis şirketlerinin reklamını taşıyor.

Futbola var emekçiye yok

Çinli Ali Baba şirketinin satın aldığı Trendyol ise ligin tamamına sponsor oldu. Türkiye Futbol Federasyonu ile Trendyol, anlaştı, Süper Ligin adı Trendyol Süper Lig oldu. Anlaşmaya göre Trendyol, Süper Lig ve 1. Lig'in 2023-2024 sezonunda isim sponsorluğu için 700 milyon lira ödeme yapacaktı.

Ancak Ali baba Trendyol’u satın aldıktan sonra e ticarette tekelleşmeyi engelleyen bir yasal düzenleme yoluna gidildi. Şirket bu yasaya karşı harekete geçti, milletvekillerine, basına para yağdırdı. Kutu içinde para gönderilen yayın organları arasında Cumhuriyet Gazetesi de vardı. Gazeteden para karşılığında yasaya karşı haber yapması rica edilmişti.

Bütün bunlar olurken Trendyol işçileri sendikalaştıkları için işten atıldı. Direnişe geçen işçiler direnişlerinin 15. gününde Maslak'taki Trendyol Genel Merkezi önünde bir araya geldi. Trendyol işaret etti, işçiler yaka paça gözaltına alındı. Ayaktopuna, satılık gazeteciye, asalak milletvekillerine para yağdıran şirket işçilere üç kuruş fazla vermeye yanaşmıyordu.

Zaten düzenin esası da işçiye değil topçuya sponsor olmak. Dedik ya futbolda para çok!

Orhan Gökdemir / soL-Özel

KISA KISA GÜNDEM BAŞLIKLARI - 29 KASIM 2023 -

 ‘Aidata itiraz edince tehdit ediyorlar’ (Hilmi MIYNAT-Evrensel)

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bütçeden MEB’e ayrılan pay ile övünüyor ancak okulların her türlü gideri velilerin sırtına yükleniyor. Veliler devlet okullarında aidat alınmasına tepki gösteriyor.(https://www.evrensel.net/haber/504571)

RTÜK israfta ısrarcı(Mustafa Bildircin-Birgün)
RTÜK, Ankara Bilkent’teki binasına dış mekan için bir, iç mekan için ise iki adet olmak üzere toplam 11 milyon 185 bin TL harcayarak led ekran satın aldı.

(PARA SAÇA SAÇA GEZDİ)  RTÜK ve Yunus Emre Enstitüsü ortaklığıyla 2022 yılında gerçekleştirilen Dijital Çağda Medya Okuryazarlığı ve Türkçe çalıştaylarının toplam maliyeti de 2 milyon TL’yi aştı. Çalıştayların düzenlendiği ülkelere göre şöyle sıralandı: Viyana: 632,8 bin TL, Fas: 610,5 bin TL, Kazablanka: 610,5 bin TL, Romanya: 395,8 bin TL, Bükreş: 389,7 bin TL.(https://www.birgun.net/haber/rtuk-israfta-israrci-486999)

Fatura gelmeden korkusu başladı(Havva Gümüşkaya-Birgün)

Havaların soğumasıyla yurttaşları doğalgaz faturası korkusu sardı. Alım gücünün erimesi faturalarının aile bütçesi üzerindeki yükünü artıyor. Yeni yılda zam gelmezse dahi ısınmanın maliyeti bin TL’nin üzerinde olacak.

(Aylık ortalama tüketim ve fatura:) İstanbul:914 TL, Ankara: 1050TL, Erzurum: 1268TL ,  Hane başı aylık tüketim:  145 metreküp (https://www.birgun.net/haber/fatura-gelmeden-korkusu-basladi-486979)

Eksi dokuz netle 4 yıllık üniversite(Mustafa Kömüş-Birgün)

YÖK Atlas verilerine göre, YKS’deki tüm sınavlarının toplamında eksi net yapanlar üniversite kazandı. Toplamda eksi 9,5 netle edebiyata giren bile var. Eksi netle en çok girilen bölüm iki yıllık çocuk gelişimi olurken edebiyatı kazanıp hem Türkçe hem de edebiyatta sıfırın altında kalanlar dikkat çekti.(https://www.birgun.net/haber/eksi-dokuz-netle-4-yillik-universite-486991)

Melih Gökçek’in konutuna 'usulsüz satış' kararı: Gökçek evini ABB’ye teslim edecek(Mustafa Bildircin-Birgün)
Melih Gökçek’in, önceden Belediye Lojmanı olarak kullanılan Dikmen’deki konutlarına yönelik, “Usulsüz satış” gerekçesiyle açılan davadan tahliye kararı çıktı. Mahkeme, Gökçek’in kanuna aykırı şekilde Nevşin Gökçek ve avukatları Fatih Atalay ile Salih Çelen adına satın aldığı konutu boşaltmasına hükmetti.(https://www.birgun.net/haber/melih-gokcekin-konutuna-usulsuz-satis-karari-gokcek-evini-abbye-teslim-edecek-486851)

Kadına yönelik her türlü şiddetin araştırılmasına ilişkin önergeye AKP ve MHP'den ret(Birgün)

CHP'nin, kadına yönelik her türlü şiddetin araştırılmasına ilişkin önergesi, AKP ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla TBMM Genel Kurulu'nda reddedildi. CHP Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever, "Kadına şiddette yüzde 32 ile OECD ülkeleri arasında ilk sıradayız. Ülkemizde her 10 kadından 4'ü erkek şiddeti görüyor. Bu insanlık dışı ağır tablo karşısında ne yapıyorsunuz? Kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini önlemek için büyük bir umut olan ve bu Meclis'te onayladığımız İstanbul Sözleşmesi'nden bir gecede çıkıyorsunuz. Kadını yok sayan diliniz, kadını yok sayan politikalarınız hız kesmeden devam ediyor" dedi.(https://www.birgun.net/haber/kadina-yonelik-her-turlu-siddetin-arastirilmasina-iliskin-onergeye-akp-ve-mhp-den-ret-486961)

'Tahir Elçi cinayeti araştırılsın' önergesi AKP ve MHP'nin oylarıyla reddedildi(Birgün)

HEDEP Grubu'nun Tahir Elçi cinayetinin tüm yönleriyle araştırılması önergesinin öne alınarak bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi önerisi, AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Önerge üzerine konuşan CHP Kars Milletvekili İnan Akgün Alp, “Tahir Elçi cinayetini elbette sadece bir adam öldürme suçu olarak değerlendirmiyoruz. Ülkeyi darbe koşullarına hazırlayan cinayetlerden biridir” dedi.(https://www.birgun.net/haber/tahir-elci-cinayeti-arastirilsin-onergesi-akp-ve-mhp-nin-oylariyla-reddedildi-486954)

Bağış şartını umursamadılar(İsmail Arı-Birgün)
Yurttaşlar çocuklarıyla birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kararına karşı eylem yaptı. (Fotoğraf: BirGün)

Bir yurttaş arsalarını, “bina yapılması ve kira geliriyle de ihtiyaç sahiplerine yardım yapılması” şartıyla devlete bağışladı. Ancak şimdi kiracılar, “Daireler lojman olarak kullanılacak” denilerek sokağa atılıyor.(https://www.birgun.net/haber/bagis-sartini-umursamadilar-486969)

Mescit yapılması tartışması sürerken ‘cemaatle cuma’ya izin: Okulu camiye çevirdiler(Çağdaş Bayraktar-Cumhuriyet)

Bursa Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde okul yönetimi cuma namazlarının okulda kılınabilmesi için müftülüğe başvurdu. Gelen onay sonrasında müdür, okulda cemaatle cuma namazı kılınması talimatı verdi. Müdür, bağış toplayıp yaptırdığı mekânı da “cuma namazı kılınan yer” olarak tanıttı.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/mescit-yapilmasi-tartismasi-surerken-cemaatle-cumaya-izin-okulu-2146011)

Cemaatin ‘tatil köyü’nde geçerli olan şeriat kuralları Afganistan’ı aratmadı: Mürit de şikâyetçi (Rıfat Kırcı-Cumhuriyet)

Devre mülk olarak kiralanan Menzil’e ait Adıyaman Kahta’daki Buhara Evleri için mürit, “şikâyetvar” adlı sitede tepkilerini dile getirdi.

Kamuda kadrolaşmasıyla bilinen Menzil’in Adıyaman’ın Kahta ilçesindeki Menzil köyünde inşa edilen Buhara Evleri tartışma konusu oldu. Cemaatin müritleri bile evlerdeki uygulamadan şikayetçi. Evlerin 82 maddelik yönetmeliği bulunuyor. Herkesin bu kurallara uyması zorunlu kılınıyor. (KIZ ÇOCUKLARINA YASAK) Devre mülk satın alınarak konaklamanın sağlandığı Buhara Evleri’nin misafir bilgilendirme formunda havuza haşemasız girilemeyeceği yer alıyor. Ayrıca havuz alanına giderken telefon, fotoğraf makinesi ya da kayıt cihazı alınması da yasaklar arasında. 4 yaşından büyük erkek çocuklarının kadınlar havuzuna girmesi yasakken kız çocuklarının ise yaşına bakılmaksızın erkek havuzuna girmesine izin verilmiyor. Ev içerisine kadar kontrol edilen yönergede dikkat çeken detaylar bulunuyor. Kurallardan bazıları şu şekilde: “Balkona görüntüyü bozacak şekilde şemsiye ya da kova gibi eşyaların konması, balkonlara çamaşır asmak, drone uçurmak, binaları görecek şekilde fotoğraf video çekmek, daire içerisinde eşyaların yerini değiştirmek, daire içerisinde sigara içmek yasaktır...”(KARDEŞ BİLE NAMAHREM!) Buhara Evleri’ne ilişkin bazı internet sitelerinde çeşitli iddialar dolaşıyor. Buhara Evleri’nde kalmak isteyen bir yurttaş, ücreti ödemesine karşın kız kardeşinin ‘namahrem sayılacağı’ gerekçesiyle konaklamasına izin verilmediğini belirtti. Çeşitli iddiaların yer aldığı “şikayetvar” isimli sitede Yıldız kullanıcı adlı bir kişi şu iddialarda bulundu: “Satın aldığınız devre mülke seçerek insan alıyorlar. Buhara Evleri’nde annem adına bir devre mülk aldık. Annem, eşim ve kız kardeşlerim ile gitmek istediğimde herhangi sorun teşkil etmeyeceği belirtildi ve biz aidat ödemesi yaptık. Sonra isim, soy isim kayıt yapmak için aradığımızda benim ve eşimin soyadının annemden farklı olduğu kız kardeşimin olduğu ortamda namahrem olduğu için eşimin gelemeyeceği söylendi. Olan benim parama ve gidemediğim tatilime oldu. (PARASINI GERİ İSTEDİ) Tüm görüşmelere ait kaydettiğim ses kaydı olmasına rağmen inkâr ediyorlar. Sorun olan şey ise kuzenim, oğlu ve gelinleriyle gittiği zaman namahrem yok, bize gelince var. Satın aldığımızda böyle sorun olacağı belirtilmedi. Verdiğim aidat ödemesinin iadesini istiyorum. Aksi halde yasal mercilere suç duyurusunda bulunacağım.” (YÖNETİMDE DEĞİŞİM) Şeyh Abdülbaki Elhüseyni’nin ölümünün ardından cemaatin omurgasını oluşturan vakıf ve derneklerde bölünme yaşanırken cemaatin adeta özerk bölgesine dönüşen Menzil köyünde ise yönetim değişikliği gerçekleşti. Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Sorumlu Buhara Evleri Gayrimenkul İşletme Kooperatifi Yönetim Kurulu seçimi yapılmıştır. Buhara Evleri’nde bulunan 3 paydaşlı yönetimin sadece kooperatif kısmının yönetim değişikliği gerçekleşmiştir.”

Milli Park’ta lüks otel işletecek!(Şeyda Öztürk-Cumhuriyet)

AKP’nin MKYK’sine giren Erkan Güral’ın şirketi, Antalya’da “milli park alanı”nda beş yıldızlı otel işletmek için Bakanlığa başvuruda bulundu.

AKP’nin MKYK’sine giren Erkan Güral’ın şirketi NG Kütahya Seramik Porselen Turizm Anonim Şirketi, Antalya’daki denize sıfır “milli park alanı”nda beş yıldızlı otel işletmek için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na başvurdu. Projeye onay verilmesi durumunda Uygulama İmar Planı’nda tabiat koruma alanı olarak belirlenen Beydağları Sahil Milli Parkı’nın içerisinde kalan alanda çalışmalar başlayacak. Toplam maaliyeti 2 milyar 345 milyon TL olan projede 44 bin metrekarelik alanda 196 oda ve 41 villa yapılacak. Projede her villanın havuzunun olmasının yanı sıra alana altı adet dükkân, tenis kortu ve otopark inşa edilecek.

(derleyen:mstfkrc)