Pensilvanya’da oturan Gülen Hareketi’nin lideri, Wall Street Journal gazetesine buyurmuş ki; askerlerin yargılanması konusunda, “Yasal süreç içerisinde yanlış yapıldığı yönünde kanıtların ortaya çıkması durumunda yeniden yargılanma evrensel insan hakkıdır”...
Ama hemen arkasından da bu hakkı inkâr etmekte gecikmiyor: “Ancak bunun, binlerce duruşmanın hükümlerini tamamen feshetmekse bu tarz bir hareketin yargı sisteminin güvenilirliğine zarar vereceğini ve son on yılda elde edilmiş demokratik kazanımları da tersine çevireceğini” belirtiyor... Yani diyor ki pratikte: Ne yargılanması! İşte Silivri mahkemelerinin arkasındaki en son siyasi güç..
Evrensel insan hakları bir yanda, yeniden yargılanırsa yargı güvenilirliği zedelenir, öte yanda... Tüm yargılamaların sahte deliller üzerinden yapıldığı, en önemli delil sayılan 5 No’lu harddisk için TÜBİTAK’ın “tarih ve saati ile oynanmış” raporu vermesiyle bir kez daha belgelenmişken... Buna benzer sahtekârlığı çürüten 30 rapor daha varken... bütün dünya Silivri davalarını yargılayan mahkemelerin, Emniyet ve savcılık işbirliğiyle sahte belge üretimi ile insanları mahkûm ettiğini konuşurken...
Gülen, yargının güvenilirliğinin zedeleneceğini söyleyebiliyor! Efendim?!?
Dahası var: Yeniden yargılamanın “elde edilen demokratik kazanımları da tersine çevireceğini” ekliyor... İnsanların hayatlarının dürülmesi = demokratik kazanım... anladınız siz...
Çünkü gelinen nokta şudur: Ya Tayyip Erdoğan siyaseten belirleyici olarak ayakta kalacak devlette ve hükümette ya da Gülen hareketi... İkisi arası yok. İki taraf da elinde ne varsa, topu tüfeğiyle diğerini yıkmaya çalışıyor.
RTE son işaretini verdi: Yalancı peygamber! Bunu dedi ya! İş tamamen bitmiştir. Tam cümleyi alalım belge olarak: “Bu medeniyet öyle bir medeniyettir ki, yalancı peygamberleri, sahte velileri, içi boş, kalbi boş, zihni boş âlim müsveddelerini, bünyenin virüsü reddettiği gibi reddetmiş ve tarihin çöplüğüne mahkûm etmiştir.”
Bülent Arınç, Bursa’dan “biz yoksak siz de yoksunuz” diye seslendi..
İçişleri Bakanı Efgan Ala: “Biz kaç darbeyi bertaraf etmişiz, senin ağababalarını yenmişiz, ağababalarını. Sana pabuç bırakır mıyız. Sen içine yuvalandığın o tabanda Allah rızası için çalışan insanları bile tu kaka ediyorsun... Çekil oradan da çekil. Senin orada da yerin yok… Sen nasıl oluyor da baş kaldırıyorsun, darbeteşebbüsünde bulunuyorsun...” “Peki yargılanacak mı?” “Devletin kurallarına rağmen, devletin kurumları içerisinde o kuralları kötüye kullananlar da elbette bunun hesabını verecekler...”
Tabii, Adalet Bakanı’nı ve eylemlerini zikretmeye gerek yok.
Söylenip durdu ya, tekrar edeyim: Bir “savaş kabinesi” devrede..
Neler olur diye sorarsanız, hep dediğim gibi: Çok şey olur, ummadığımız kadar çok...
Bunun işaretleri var. İlki, tepedeki siyasi kararlılık.
Sonrakiler: Terörle Mücadele Yasası’nda değişiklik çalışmaları... HSYK’de cemaat denetimini kırma çalışmaları... TÜBİTAK’ın en Balyoz / Poyrazköy sahte davalarının temelini oluşturan en önemli delil olan 5 No’lu hard diskin (Balyoz’da 11 No’lu CD’nin sözde tamamlayıcısı olarak yutturulan) sahte delil üretiminde kullanıldığı yolundaki net ve açık raporu... Ve mahkemenin dün tutuklu 5 Poyrazköy subayını serbestbırakması!
Silivri mahkemelerinin yargıçlarında başlayan atamalar (henüz çoğu yerinde duruyor)... İstanbul Askeri Casusluk davasının Yargıtay’da onaylanmasına rağmen, Yargıtay savcısının davayı, sanıklar lehine bozulması için Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşıyacağı haberleri...
Tabii, iktidar, “illegal yapı” soruşturmasına henüz hangi yoldan başlayabileceği konusunda bir karara vardıysa bile bunu bilmiyoruz... Ama görünen, böyle bir “ağın örülmeye” başlandığı...
Üstelik karşılarında “kirli bir iktidar” var... Bakanları düşen... 1 milyon liralık Rolex saatini utanmazca hediye alarak kolunda taşıyanlar... Oğullarıyla iş çevirenler...
Cumhuriyet tarihinde, Ecevit’in dışarıdan “11 bakan” transferiyle kurduğu iktidarı da katbekat aşan bir manzara... Ülen size ve çocuklarınıza gerekli olan başlarınızı sokacak bir ev ve iyi yaşatacak kadar bir gelir değil mi! Bu ne doymazlık! Bu ne para yığma!
Cemaatin, kıskıvrak yakaladığı böyle bir iktidar yapısını vuracak, daha çoook malzemelere sahip olduğunu varsayıyorum.
Cemaatin, özellikle seçimlerde, Erdoğan’ın canını iyice acıtacak bir sonuçortaya çıkmasını istediğini de söyleyelim.
Erdoğan ise önüne gelen herkesi “vatan haini” diye suçlayadursun... Bunların hepsi geri dönüp kendisini vuracaktır...
Başlığa gelirsek... Siz Hocaefendi’yi hâlâ bir din adamı sanın... Aslında o Gülen Hareketi Partisi’nin siyasi lideri...
ORHAN BURSALI
Cumhuriyet
Ama hemen arkasından da bu hakkı inkâr etmekte gecikmiyor: “Ancak bunun, binlerce duruşmanın hükümlerini tamamen feshetmekse bu tarz bir hareketin yargı sisteminin güvenilirliğine zarar vereceğini ve son on yılda elde edilmiş demokratik kazanımları da tersine çevireceğini” belirtiyor... Yani diyor ki pratikte: Ne yargılanması! İşte Silivri mahkemelerinin arkasındaki en son siyasi güç..
Evrensel insan hakları bir yanda, yeniden yargılanırsa yargı güvenilirliği zedelenir, öte yanda... Tüm yargılamaların sahte deliller üzerinden yapıldığı, en önemli delil sayılan 5 No’lu harddisk için TÜBİTAK’ın “tarih ve saati ile oynanmış” raporu vermesiyle bir kez daha belgelenmişken... Buna benzer sahtekârlığı çürüten 30 rapor daha varken... bütün dünya Silivri davalarını yargılayan mahkemelerin, Emniyet ve savcılık işbirliğiyle sahte belge üretimi ile insanları mahkûm ettiğini konuşurken...
Gülen, yargının güvenilirliğinin zedeleneceğini söyleyebiliyor! Efendim?!?
Dahası var: Yeniden yargılamanın “elde edilen demokratik kazanımları da tersine çevireceğini” ekliyor... İnsanların hayatlarının dürülmesi = demokratik kazanım... anladınız siz...
***
Aslında diyeceğim başka: Başbakan ve adamları, cemaatin devletin kilit noktaları içindeki hiyerarşik yapısının belkemiğini kırmak için ağını adım adım kuruyor.Çünkü gelinen nokta şudur: Ya Tayyip Erdoğan siyaseten belirleyici olarak ayakta kalacak devlette ve hükümette ya da Gülen hareketi... İkisi arası yok. İki taraf da elinde ne varsa, topu tüfeğiyle diğerini yıkmaya çalışıyor.
RTE son işaretini verdi: Yalancı peygamber! Bunu dedi ya! İş tamamen bitmiştir. Tam cümleyi alalım belge olarak: “Bu medeniyet öyle bir medeniyettir ki, yalancı peygamberleri, sahte velileri, içi boş, kalbi boş, zihni boş âlim müsveddelerini, bünyenin virüsü reddettiği gibi reddetmiş ve tarihin çöplüğüne mahkûm etmiştir.”
Bülent Arınç, Bursa’dan “biz yoksak siz de yoksunuz” diye seslendi..
İçişleri Bakanı Efgan Ala: “Biz kaç darbeyi bertaraf etmişiz, senin ağababalarını yenmişiz, ağababalarını. Sana pabuç bırakır mıyız. Sen içine yuvalandığın o tabanda Allah rızası için çalışan insanları bile tu kaka ediyorsun... Çekil oradan da çekil. Senin orada da yerin yok… Sen nasıl oluyor da baş kaldırıyorsun, darbeteşebbüsünde bulunuyorsun...” “Peki yargılanacak mı?” “Devletin kurallarına rağmen, devletin kurumları içerisinde o kuralları kötüye kullananlar da elbette bunun hesabını verecekler...”
Tabii, Adalet Bakanı’nı ve eylemlerini zikretmeye gerek yok.
Söylenip durdu ya, tekrar edeyim: Bir “savaş kabinesi” devrede..
Neler olur diye sorarsanız, hep dediğim gibi: Çok şey olur, ummadığımız kadar çok...
***
İktidar cemaate bir “illegal yapı” yargılaması başlatır mı? Siyasi analiz olarak, eğer gerçekten devlet içinde bu yapıyı bir iktidar odağı olarak temizlemek istiyorsa, ki öyle gözüküyor, bu soruya yanıtım evettir.Bunun işaretleri var. İlki, tepedeki siyasi kararlılık.
Sonrakiler: Terörle Mücadele Yasası’nda değişiklik çalışmaları... HSYK’de cemaat denetimini kırma çalışmaları... TÜBİTAK’ın en Balyoz / Poyrazköy sahte davalarının temelini oluşturan en önemli delil olan 5 No’lu hard diskin (Balyoz’da 11 No’lu CD’nin sözde tamamlayıcısı olarak yutturulan) sahte delil üretiminde kullanıldığı yolundaki net ve açık raporu... Ve mahkemenin dün tutuklu 5 Poyrazköy subayını serbestbırakması!
Silivri mahkemelerinin yargıçlarında başlayan atamalar (henüz çoğu yerinde duruyor)... İstanbul Askeri Casusluk davasının Yargıtay’da onaylanmasına rağmen, Yargıtay savcısının davayı, sanıklar lehine bozulması için Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşıyacağı haberleri...
Tabii, iktidar, “illegal yapı” soruşturmasına henüz hangi yoldan başlayabileceği konusunda bir karara vardıysa bile bunu bilmiyoruz... Ama görünen, böyle bir “ağın örülmeye” başlandığı...
***
Cemaat, yabana atılacak bir yapı değil, bunu iktidar da biliyor. Özellikle toplumda televizyonlarıyla, radyolarıyla, gazeteleriyle, internet siteleriyle... büyük bir medya. Ve iş dünyasındaki ve tabii devlet içindeki güçleriyle...Üstelik karşılarında “kirli bir iktidar” var... Bakanları düşen... 1 milyon liralık Rolex saatini utanmazca hediye alarak kolunda taşıyanlar... Oğullarıyla iş çevirenler...
Cumhuriyet tarihinde, Ecevit’in dışarıdan “11 bakan” transferiyle kurduğu iktidarı da katbekat aşan bir manzara... Ülen size ve çocuklarınıza gerekli olan başlarınızı sokacak bir ev ve iyi yaşatacak kadar bir gelir değil mi! Bu ne doymazlık! Bu ne para yığma!
Cemaatin, kıskıvrak yakaladığı böyle bir iktidar yapısını vuracak, daha çoook malzemelere sahip olduğunu varsayıyorum.
Cemaatin, özellikle seçimlerde, Erdoğan’ın canını iyice acıtacak bir sonuçortaya çıkmasını istediğini de söyleyelim.
Erdoğan ise önüne gelen herkesi “vatan haini” diye suçlayadursun... Bunların hepsi geri dönüp kendisini vuracaktır...
Başlığa gelirsek... Siz Hocaefendi’yi hâlâ bir din adamı sanın... Aslında o Gülen Hareketi Partisi’nin siyasi lideri...
ORHAN BURSALI
Cumhuriyet