Laikliği pasif ve dışlayıcı diye ikiye ayırıyorlar.
Dışlayıcısı Fransız orijinli ve Jakoben tarzda olanı anlamına geliyor.
Dinle anlaşmaya çalışan “demokrat” görünümlüye ise pasif laiklik deniliyor, ABD’nin bu bakımdan örnek oluşturduğu söyleniyor.
Bizde Cumhuriyet laikliği dışlayıcı türe dahil ediliyor.
Önerilen pasif olanı. Din ile laiklik anlaşsınlar, toplumsal alanları paylaşsınlar, kardeş kardeş geçinsinler, dinin radikalleşmesi böyle önlenebilir, demokrasi böyle gelişebilir deniliyor.
Bu tez bundan yalnızca dört beş yıl önce canlı biçimde tartışılıyor, önemli beğeni topluyor ve AKP’nin bu bakımdan iyi bir örnek yarattığı söyleniyordu. Cumhuriyet laikliği buyurgandı, seçkinciydi, halkı anlamıyordu.
*****
Söylenenlerin yanlışlığı Türkiye laikliğinin şu anki durumuna bakılarak anlaşılabilir.
AKP özgürlükler için savaşan bir görüntüyle işe koyuldu. Asıl niyetin başka olduğu ise çok geçmeden anlaşıldı. Şimdilerde şeriat rejimine doğru yol aldığımız noktasında artık herkes hemen hemen hemfikir.
Geç ve işe yaramaz bir mutabakat.
Laiklik yumuşayınca yok oldu, yerine katı bir din iktidarı konuldu.
*****
Laikliğin arası, ortası, pasifi, demokratı yoktur.
Bunun nedeni laiklikte değildir.
Tersine laikliği tavizsiz olmaya mecbur bırakan şey dinin karakteridir.
Din bir inanç sistemi değil, amacı toplumu yönetmek olan siyasetin kendisidir.
Sure’ler, ayet’ler, bab’lar, hadisler, vb hepsi yönetmek üzere yazılmış siyasi kurallardır.
Dini kurallar insanların neye, nasıl inanacaklarından başlayarak, topluluk halinde nasıl yaşanacağına kadar, hayatın hiçbir alanında herhangi bir boşluk bırakmayacak şekilde belirlenir.
Dinde demokrasi yoktur. İnanç emirdir.
*****
Din ancak aklın isyanıyla geri çekilmek zorunda bırakılabilir. Aydınlanma isyandır.
Fransız devriminin yeni bir çağın başlangıcı olarak kabul edilmesi dine karşı isyanındandır. Anlaşma yolları aramış olsaydı yeni bir çağ da açılmamış olacaktı.
Dine demokrat davranıldığında toplumu yönetme işine yeniden soyunacak, cihadını yürürlüğe koyacaktır.
*****
“İnanç özgürlüğü” denilen şey dincilerin dini rejimi tesis etmek bakımından kullandıkları takiyyedir.
İnanç özgürlüğüyle başlarlar ve her tür inancı ve düşünceyi yasaklayarak şer-i rejimlerini inşa ederler.
*****
Laiklik “dinle devlet işlerinin ayrılması” değildir, hele hele “inançlara özgürlük” hiç değildir.
Çünkü bu ikisi de din devleti kurma riskini ortadan kaldırmaya hiç yetmez.
Laiklik dinin tüm etki ve izlerinin toplumsal yaşantıdan silinmesini amaçlayan düzenlemedir. Bu düzenlemede bireysel inançlara yasak konulmaz, ama, toplumsallaşmalarına da izin verilmez.
Laiklik, eğitimden, din derslerinin müfredattan çıkarılmasından, kadından başlamak zorundadır.
Amaç insan bilincinin özgürleştirilmesi, bilimselleştirilmesi, dogmalardan kurtarılmasıdır.
İnsan akıllı canlıdır ve dinin insan karakterinde yeri yoktur.
Özgürlüğü sağlayan şey inançlar değil, akıldır.
*****
“Nikahı din adamları mı kıysın?” gibi konular tartışılacak şeyler değildir.
İsteyene nikahını imama kıydırma seçeneğinin sunulması laikliğin zaten olmadığının işaretidir. Şimdi seçenek diye başlarlar, çok geçmeden kural olarak dayatırlar.
Dinle ilgili konularda özgürlük olmaz, çünkü din özgürlük tanımaz. Tanrısı ile insanın kendisi arasında olması gereken dini konular ortalık yerde konuşulmaz.
Bu konuların medyada tartışmaya açılması, o tartışmalarda farklı görüşlere yer verilmesi medya özgürlüğünün değil; medyanın laikliği yok etmiş olan iktidarın borazanı haline gelmiş olduğunun göstergesidir.
*****
Laiklik ancak sosyalist bir düzende hayat bulabilir. Bunun nedeni kapitalizmin egemen sınıfı olan burjuvazinin laiklik konusundaki samimiyetsizliği ve çaresizliğidir.
Burjuvazinin sömürmesi için din işlevsel bir araçtır.
Bu asalak sınıfın düşünce sistemi idealizmdir, idealizmin en organize hali dindir.
Aklı egemen kılmanın nesnel zemini bu nedenle sınıf sömürüsünü ortadan kaldırmaktır. Burjuva düzeninde akıl, bilim, adalet, eşitlik, özgürlük bulunmaz.
Aklın özgürleşmesi için işçi sınıfının özgürleşmesi koşuldur.
Laikliğin taşıyıcısı işçi sınıfıdır.
Laiklik mücadelesi bu nedenle sosyalizm mücadelesiyle bağlıdır.
İlker Belek / SOL
Dışlayıcısı Fransız orijinli ve Jakoben tarzda olanı anlamına geliyor.
Dinle anlaşmaya çalışan “demokrat” görünümlüye ise pasif laiklik deniliyor, ABD’nin bu bakımdan örnek oluşturduğu söyleniyor.
Bizde Cumhuriyet laikliği dışlayıcı türe dahil ediliyor.
Önerilen pasif olanı. Din ile laiklik anlaşsınlar, toplumsal alanları paylaşsınlar, kardeş kardeş geçinsinler, dinin radikalleşmesi böyle önlenebilir, demokrasi böyle gelişebilir deniliyor.
Bu tez bundan yalnızca dört beş yıl önce canlı biçimde tartışılıyor, önemli beğeni topluyor ve AKP’nin bu bakımdan iyi bir örnek yarattığı söyleniyordu. Cumhuriyet laikliği buyurgandı, seçkinciydi, halkı anlamıyordu.
*****
Söylenenlerin yanlışlığı Türkiye laikliğinin şu anki durumuna bakılarak anlaşılabilir.
AKP özgürlükler için savaşan bir görüntüyle işe koyuldu. Asıl niyetin başka olduğu ise çok geçmeden anlaşıldı. Şimdilerde şeriat rejimine doğru yol aldığımız noktasında artık herkes hemen hemen hemfikir.
Geç ve işe yaramaz bir mutabakat.
Laiklik yumuşayınca yok oldu, yerine katı bir din iktidarı konuldu.
*****
Laikliğin arası, ortası, pasifi, demokratı yoktur.
Bunun nedeni laiklikte değildir.
Tersine laikliği tavizsiz olmaya mecbur bırakan şey dinin karakteridir.
Din bir inanç sistemi değil, amacı toplumu yönetmek olan siyasetin kendisidir.
Sure’ler, ayet’ler, bab’lar, hadisler, vb hepsi yönetmek üzere yazılmış siyasi kurallardır.
Dini kurallar insanların neye, nasıl inanacaklarından başlayarak, topluluk halinde nasıl yaşanacağına kadar, hayatın hiçbir alanında herhangi bir boşluk bırakmayacak şekilde belirlenir.
Dinde demokrasi yoktur. İnanç emirdir.
*****
Din ancak aklın isyanıyla geri çekilmek zorunda bırakılabilir. Aydınlanma isyandır.
Fransız devriminin yeni bir çağın başlangıcı olarak kabul edilmesi dine karşı isyanındandır. Anlaşma yolları aramış olsaydı yeni bir çağ da açılmamış olacaktı.
Dine demokrat davranıldığında toplumu yönetme işine yeniden soyunacak, cihadını yürürlüğe koyacaktır.
*****
“İnanç özgürlüğü” denilen şey dincilerin dini rejimi tesis etmek bakımından kullandıkları takiyyedir.
İnanç özgürlüğüyle başlarlar ve her tür inancı ve düşünceyi yasaklayarak şer-i rejimlerini inşa ederler.
*****
Laiklik “dinle devlet işlerinin ayrılması” değildir, hele hele “inançlara özgürlük” hiç değildir.
Çünkü bu ikisi de din devleti kurma riskini ortadan kaldırmaya hiç yetmez.
Laiklik dinin tüm etki ve izlerinin toplumsal yaşantıdan silinmesini amaçlayan düzenlemedir. Bu düzenlemede bireysel inançlara yasak konulmaz, ama, toplumsallaşmalarına da izin verilmez.
Laiklik, eğitimden, din derslerinin müfredattan çıkarılmasından, kadından başlamak zorundadır.
Amaç insan bilincinin özgürleştirilmesi, bilimselleştirilmesi, dogmalardan kurtarılmasıdır.
İnsan akıllı canlıdır ve dinin insan karakterinde yeri yoktur.
Özgürlüğü sağlayan şey inançlar değil, akıldır.
*****
“Nikahı din adamları mı kıysın?” gibi konular tartışılacak şeyler değildir.
İsteyene nikahını imama kıydırma seçeneğinin sunulması laikliğin zaten olmadığının işaretidir. Şimdi seçenek diye başlarlar, çok geçmeden kural olarak dayatırlar.
Dinle ilgili konularda özgürlük olmaz, çünkü din özgürlük tanımaz. Tanrısı ile insanın kendisi arasında olması gereken dini konular ortalık yerde konuşulmaz.
Bu konuların medyada tartışmaya açılması, o tartışmalarda farklı görüşlere yer verilmesi medya özgürlüğünün değil; medyanın laikliği yok etmiş olan iktidarın borazanı haline gelmiş olduğunun göstergesidir.
*****
Laiklik ancak sosyalist bir düzende hayat bulabilir. Bunun nedeni kapitalizmin egemen sınıfı olan burjuvazinin laiklik konusundaki samimiyetsizliği ve çaresizliğidir.
Burjuvazinin sömürmesi için din işlevsel bir araçtır.
Bu asalak sınıfın düşünce sistemi idealizmdir, idealizmin en organize hali dindir.
Aklı egemen kılmanın nesnel zemini bu nedenle sınıf sömürüsünü ortadan kaldırmaktır. Burjuva düzeninde akıl, bilim, adalet, eşitlik, özgürlük bulunmaz.
Aklın özgürleşmesi için işçi sınıfının özgürleşmesi koşuldur.
Laikliğin taşıyıcısı işçi sınıfıdır.
Laiklik mücadelesi bu nedenle sosyalizm mücadelesiyle bağlıdır.
İlker Belek / SOL