Yazacak çok şey vardı, gece geç saatte bilgisayar başına
oturabildiğimde. İzmir’de Partinin 97. yıl etkinliğinden çıkmıştım
örneğin. Yazacağım yazı, TİP’in 1965’de Meclise giren “efsane 15’i”nden
birinin, bugün TKP üyesi Yusuf Ziya Bahadınlı’nın 90. doğum gününde
yayınlanacaktı. Erken kutlamayı bir gün önce evinde birlikte yaptığımız
bu emektar komünistle ilgili de yazabilirdim dolayısıyla…
Konu sıkıntısı hiç çekilmeyecek bir geceydi yani.
Ama benim için “günün haberini” yine o saatlerde okudum:
Binali Yıldırım da İzmir’e gelmişti ve açılış törenlerine katılmıştı. Törende Büyükşehrin CHP’li belediye başkanı AKP’li goygoy takımları tarafından konuşturulmamış ve töreni terk etmişti.
Üstelik başbakan da Kocaoğlu ayrıldıktan sonra üstünde tepinmeye devam etmişti:
“Başkan niye sinirlendi anladınız mı? Demek ki Recep Tayyip Erdoğan sevgisine hala tahammül edemeyenler var. Aziz Başkan’ın şekeri var. Birden şekeri çıktı vitesler attı. Ama öfke onun olsun, sevgi bizim olsun.”
Günün haberi bu. TKP geceleri farklı illerde daha devam edecek
nasılsa. Yusuf Ziya ağabeye gelince; hem daha nice doğum günleri
kutlayacağız birlikte, hem de soL portal bu yılı boş geçmeyecek,
biliyorum.
* * *
Günün haberi Yıldırım ile Kocaoğlu’nun birlikteliği gerçekten de. Son derece tipik. Bugün iktidardaki kültürü de muhalefetteki kültürü de, yani iki ana akım davranışı da sembolize ediyor yaşanan.
Cumhuriyeti çökertmişler, İzmir’e düşmanlıklarını hiç saklamamışlar ve Binali beyin bugünkü mevkie gelebilmesinin şifreleri de yetenek ve birikiminden ziyade İzmir kilidini kırmakta uygun bir vasıta olabileceğinin düşünülmesinde gizli. Bunları bütün memleket biliyor.
İzmir’i, bu saltanat heveslilerinin istilasından koruduğu zannedilen CHP, kentte elbette büyükşehir belediye başkanı tarafından temsil ediliyor. Bu hafifsenemez ölçekteki temsilciliği yürütmekte olan kişi, düşmanı, öyle Truva atının içinde falan değil, güpegündüz, bindirilmiş kıtalarıyla kabul ediyor şehre.
Elini uzatıyor. Yanıt eline tükürüyorlar.
Şaşırıyor muyuz peki? Hayır!
AKP’nin uzatılan ele verebileceği en hafif tepki bu. Bu tepki öyle kontrolsüz birilerinin kendinden olmayanı görünce sapıtması da değil. Aziz bey, kendini yobaz istilacılara beğendirmek isteğinin kurbanı olmuştur. Ayrılırken en çok kendine kızmış olmalıdır. Yoksa onun da, gördüğü muameleyi beklenmedik bir sürpriz olarak algılamış olması pek mümkün değildir. Koca belediye başkanı hükümeti ve memleketi tanıyor olmalıdır.
Ancak ne kadar tanısa da, majestelerinin muhalefeti için bu tutkulu bir tuzaktır. Düzen içi her AKP eleştirmeni gün gelir bu tuzağa düşer. İktidarla frekans tutturmak isterler bir nedenle, sonra en iyi olasılıkla, tükürük!
Daha kötüleri de olmuştur. Deniz Baykal, Erdoğan’a Meclis kapısını açan adamdır. Yanıtını özel hayat videosuyla CHP liderliğinden aşağı ittirilmek olmuştur.
HDP yöneticileri müzakere masası sevdasına Gezi direnişine darbecilik yakıştırmaya bile yanaşabilmişlerdi. Aldıkları yanıt hapishane oldu.
AKP’den Alevi reformu uman kanaat önderlerinin adını hatırlamakta zorlanıyor olabilirsiniz.
Laikliğin tehlikede olmadığını söyleyen, AKP çizgisi tarafından beğenilmemekten ölesiye endişe duyan ve dokunulmazlıkları kaldırmayı kabul eden Kılıçdaroğlu’nu unutmayalım; yanıt küfür kıyamet…
Liste çok uzun ve uzamaya devam edecek. “Aziz bey şaşırmamıştır” derken, kendisine büyük yetenekler, bilinç falan atfetmiyorum. En basit gözlemlerde bulunmamış olamaz diyorum.
Şaşırmazlar, ama tuzağa atlamaktan kendilerini alamazlar. Burada da bir çelişki yok. Çünkü düzeni bugün AKP pek güzel temsil etmektedir.
Bu düzende yaşayacak, mevki sahibi olacak, cebinizi dolduracaksanız; bunlar sizin için sınıfsal bir zorunluluksa AKP’nin kör gözüm parmağına tuzağına da atlayacaksınız. Aydın Doğan ailesi olacaksınız örneğin ve resepsiyon var dendiğinde Saraya koşacaksınız. Gelecek ay alacağınız yanıtın ne olacağını bilecek veya başınıza geldiğinde şaşırmayacaksınız. Ertuğrul Özkök olacaksınız ve tarihinin en kepaze haline düşürülmüş İstiklal Caddesine hayran hayran bakacaksınız AKP’li belediye başkanının koluna girip. Sonra; hiç sürpriz yaşamayacaksınız.
Bu muhalifler AKP ile anlaşmış olmayacaklar. Onun pespayeliğini, yobazlığını, cehaletini paylaşmayacaklar belki. Ama düzen sevdası nedeniyle tuzağa, bile bile lades, atlayacaklar. Bu sayede, evet, mevkili ve paralı yaşamaya devam edecekler. Kendi ömürlerini uzatmak için AKP’ye el uzatacaklar. Hep birlikte düzenin çarklarını çevirecekler.
Durum budur ve tuzaktan uzak durmanın çaresi, düzenden kopmaktan başka bir şey değildir.
Aydemir Güler / SOL
Konu sıkıntısı hiç çekilmeyecek bir geceydi yani.
Ama benim için “günün haberini” yine o saatlerde okudum:
Binali Yıldırım da İzmir’e gelmişti ve açılış törenlerine katılmıştı. Törende Büyükşehrin CHP’li belediye başkanı AKP’li goygoy takımları tarafından konuşturulmamış ve töreni terk etmişti.
Üstelik başbakan da Kocaoğlu ayrıldıktan sonra üstünde tepinmeye devam etmişti:
“Başkan niye sinirlendi anladınız mı? Demek ki Recep Tayyip Erdoğan sevgisine hala tahammül edemeyenler var. Aziz Başkan’ın şekeri var. Birden şekeri çıktı vitesler attı. Ama öfke onun olsun, sevgi bizim olsun.”
* * *
Günün haberi Yıldırım ile Kocaoğlu’nun birlikteliği gerçekten de. Son derece tipik. Bugün iktidardaki kültürü de muhalefetteki kültürü de, yani iki ana akım davranışı da sembolize ediyor yaşanan.
Cumhuriyeti çökertmişler, İzmir’e düşmanlıklarını hiç saklamamışlar ve Binali beyin bugünkü mevkie gelebilmesinin şifreleri de yetenek ve birikiminden ziyade İzmir kilidini kırmakta uygun bir vasıta olabileceğinin düşünülmesinde gizli. Bunları bütün memleket biliyor.
İzmir’i, bu saltanat heveslilerinin istilasından koruduğu zannedilen CHP, kentte elbette büyükşehir belediye başkanı tarafından temsil ediliyor. Bu hafifsenemez ölçekteki temsilciliği yürütmekte olan kişi, düşmanı, öyle Truva atının içinde falan değil, güpegündüz, bindirilmiş kıtalarıyla kabul ediyor şehre.
Elini uzatıyor. Yanıt eline tükürüyorlar.
Şaşırıyor muyuz peki? Hayır!
AKP’nin uzatılan ele verebileceği en hafif tepki bu. Bu tepki öyle kontrolsüz birilerinin kendinden olmayanı görünce sapıtması da değil. Aziz bey, kendini yobaz istilacılara beğendirmek isteğinin kurbanı olmuştur. Ayrılırken en çok kendine kızmış olmalıdır. Yoksa onun da, gördüğü muameleyi beklenmedik bir sürpriz olarak algılamış olması pek mümkün değildir. Koca belediye başkanı hükümeti ve memleketi tanıyor olmalıdır.
Ancak ne kadar tanısa da, majestelerinin muhalefeti için bu tutkulu bir tuzaktır. Düzen içi her AKP eleştirmeni gün gelir bu tuzağa düşer. İktidarla frekans tutturmak isterler bir nedenle, sonra en iyi olasılıkla, tükürük!
Daha kötüleri de olmuştur. Deniz Baykal, Erdoğan’a Meclis kapısını açan adamdır. Yanıtını özel hayat videosuyla CHP liderliğinden aşağı ittirilmek olmuştur.
HDP yöneticileri müzakere masası sevdasına Gezi direnişine darbecilik yakıştırmaya bile yanaşabilmişlerdi. Aldıkları yanıt hapishane oldu.
AKP’den Alevi reformu uman kanaat önderlerinin adını hatırlamakta zorlanıyor olabilirsiniz.
Laikliğin tehlikede olmadığını söyleyen, AKP çizgisi tarafından beğenilmemekten ölesiye endişe duyan ve dokunulmazlıkları kaldırmayı kabul eden Kılıçdaroğlu’nu unutmayalım; yanıt küfür kıyamet…
Liste çok uzun ve uzamaya devam edecek. “Aziz bey şaşırmamıştır” derken, kendisine büyük yetenekler, bilinç falan atfetmiyorum. En basit gözlemlerde bulunmamış olamaz diyorum.
Şaşırmazlar, ama tuzağa atlamaktan kendilerini alamazlar. Burada da bir çelişki yok. Çünkü düzeni bugün AKP pek güzel temsil etmektedir.
Bu düzende yaşayacak, mevki sahibi olacak, cebinizi dolduracaksanız; bunlar sizin için sınıfsal bir zorunluluksa AKP’nin kör gözüm parmağına tuzağına da atlayacaksınız. Aydın Doğan ailesi olacaksınız örneğin ve resepsiyon var dendiğinde Saraya koşacaksınız. Gelecek ay alacağınız yanıtın ne olacağını bilecek veya başınıza geldiğinde şaşırmayacaksınız. Ertuğrul Özkök olacaksınız ve tarihinin en kepaze haline düşürülmüş İstiklal Caddesine hayran hayran bakacaksınız AKP’li belediye başkanının koluna girip. Sonra; hiç sürpriz yaşamayacaksınız.
Bu muhalifler AKP ile anlaşmış olmayacaklar. Onun pespayeliğini, yobazlığını, cehaletini paylaşmayacaklar belki. Ama düzen sevdası nedeniyle tuzağa, bile bile lades, atlayacaklar. Bu sayede, evet, mevkili ve paralı yaşamaya devam edecekler. Kendi ömürlerini uzatmak için AKP’ye el uzatacaklar. Hep birlikte düzenin çarklarını çevirecekler.
Durum budur ve tuzaktan uzak durmanın çaresi, düzenden kopmaktan başka bir şey değildir.
Aydemir Güler / SOL