Varlık Fonu Yasasını, Ağustos/2016’da alelacele çıkarmışlardı.
Büyüklüğü, 15 yıl içinde 1,5 trilyon dolara ulaşacak, büyüme oranına her
yıl en az 1,5 puan ek katkı sağlayacaktı.
Yönetim kurulu üyelerini seçtiler. İnternette web sitesi açtılar. Şirketin Ana Sözleşmesini hazırladılar. Yasayla; Bakanlar Kurulu Kararlarıyla; OHAL Kararnameleriyle, ülkenin en büyük işletmelerini, turizm bölgelerindeki değerli taşınmazlarını, talih oyunlarını ve daha birçok varlığını devrettiler.
Hepsi o kadar.
Yönetim Kurulu Strateji bildirimini hazırlayacak, Bakanlar Kurulu onayladıktan hemen sonra işe girişilecekti, olmadı. Kimilerine göre Strateji belgesini Nisan/2017’de hazırlayıp Binali Yıldırım’a vermişler, 8 aydır onay bekliyorlarmış. Ama zaten içlerine de sinmemiş, boyuna değiştirip duruyorlarmış.
Desteklenecek projeler ve fonun yönetimi konusunda AKP kadroları arasında anlaşmazlık olduğu söylentileri yaygın. İşlerin yürümeyişinde belki de bu çekişmenin payı vardır. Ama sermaye çevrelerinde “bir an önce işe girişin” diyecek heyecanı da görmüyoruz. Tam tersi, yasa Mecliste görüşülürken TÜSİAD başkanı; “böyle varlık fonu olmaz, keşke bize sorsaydınız” gibi bir söz etmişti.
Tayyip Erdoğan, Ülkenin bütün varlıklarını, birikimlerini çok kişiyle muhatap olmadan dilediğince dağıtabileceği bir yapı kurgulamıştı. Yürümüyor… Bu işlerin öyle kolay olmadığını gördü. Kaynakların, sermayenin geleneksel kurallarına aykırı yöntemlerle dağıtılmasının sınırları var.
Varlık fonu yasasında yazılanları gerçekleştiremiyorlar diye üzülecek değiliz elbette. İyi ki de başaramıyorlar.
Niyetleri hiç iyi değil çünkü.
Adına fon dedikleri beş kişiden oluşan, derme çatma bir örgüt kurdular. Bankacılık, ulaştırma, iletişim, talih oyunları, turizm, para edebilecek ne bulurlarsa içine tıkıştırıyorlar. Bunları satıp, rehin/ipotek edip, yeni projelere para bulacaklarmış.
Devrettikleri varlıkların toplam tutarını bile bilmiyorlar, üzerinde çalışıyorlarmış. 600 milyar liraya ulaştığı tahminleri yapılıyor. Türkiye’nin en büyük “işletmesi” diyenler; Dünyanın 13’üncü büyüklükteki fonu olduğunu söyleyenler bile var. İnsanın aklı almıyor: böyle bir örgüte, şirket ya da fon diyenler çıkabiliyor.
Binali Yıldırım, Kasım ayında İngiltere’ye giderken uçakta yanına aldığı “basın mensuplarına” Dünyadaki büyük fonların ilgilenmeye başladıklarını; Rusya Varlık Fonundan ciddi işbirliği önerisi geldiğini söylemiş. Çin Bankası ICBC ile 5 milyar dolarlık görüşme yapılıp yapılmadığı sorusunu ise; “o da ilgileniyor, başkalarıyla da görüşüyoruz” deyip geçiştirmiş. Başbakan, acele edilmemesini öğütlüyor: “ Fonu kurduk diye hemen kucak dolusu para gelmez…bu tip oluşumlar ilk 8-10 yıl kendini ispatlamakla uğraşır….Singapur’un Temasek’i 5-6 yıl zarar ettikten sonra toparlandı”
Maliye Bakanı fona yeni kaynaklar arıyor. Kasım ayında şöyle söylemiş; “pasif vaziyette olan kamu kaynaklarını harekete geçirerek, bunları varlık fonuna devredeceğiz”
Fonun eski başkanı Bostan, ülkenin değerlerine “cazip ürün” diyordu; “Fona devredilen varlıkların kompozisyonuna bakıldığında, sermaye piyasaları açısından çok cazip ürünler olduğu görülür.” En kolay satılabileceğini dikkate alarak taşınmazlara gözünü dikmişti. Şu sözlerine de dikkat çekmek isterim; “sahip olduğumuz gayrimenkuller ve buradaki faizsiz ürün sunma olanakları….bunlar üzerinde çalışıyoruz.”
Yeni Başkan Vekili Karadağ, çeşitli yerlerde yaptığı konuşmalarla yüreğimize su serpiyor: “Bunlar devletin olmaktan çıkmadı ki, herkesin varlığı; başbakanlığa bağlı olarak çalışacak; fonun yapacağı işler Bakanlar Kurulunun onayına tabidir; fona devredilmesindeki amaç, kamu varlıklarının etkin kullanım ve etkin yönetiminin sağlanmasıdır”
Karadağ, gözümüzün içine baka baka sanki iyi bir şeymiş gibi şunları da söylüyor; “Kamu varlıkları kamu eliyle mi yönetilsin, profesyonel esaslarla mı? Biz de devlet mantığıyla değil, ticaretin gereklerince, fon yönetim esaslarına göre yöneteceğiz.”
Tayyip Erdoğan, devletin anonim şirket gibi yönetilmesini istiyorum gibi bir söz etmişti. Rüyasını gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Fon diye kurdukları şeyin derme çatma bir yapı olduğunu söylüyoruz. Hukuk terimleriyle anılmayı bile hak etmiyor. Ancak öylesine yetkilerle donatıldı ki; yapamayacağı neredeyse hiçbir şey yok. Başkan Vekili, her ne kadar Bakanlar Kurulunun onayından söz ediyorsa da boşuna. Çünkü Anayasa yürürlüğe girdiğinde ne başbakan ne Bakanlar kurulu kalacak. Bugünkü durum yasallaşacak ve herkes Başkanın memuru statüsünde olacak.
Olumsuz işlerini ortaya dökecek, gerektiğinde engel olacak bir denetim yapısı da öngörülmüyor.
Denetimsizlik, yasa çıkarken de sonradan da çok tartışıldı. Fonun Yasasına göre bağımsız bir denetim şirketiyle anlaşacaklar, yaptığı denetim sonucunda yazdıkları raporu başbakanın seçtiği üç kişi elden geçirecek ve denetim raporu olarak Meclise sunulacak.
Ekonomi Bakanı, Yasanın Sayıştay denetimi dışında bırakan düzenlemelerini şöyle savunmuştu; Uluslararası piyasalar Sayıştay denetimine bakmaz. Profesyonellerce denetlenmeli”
Ancak şimdilerde başka şeyler söylemeye başladılar. Sayıştay Başkanı geçenlerde özetle, denetim yetkimiz elimizden alınmadı, denetimlerimizi sürdürüyoruz dedi. Fonun yeni başkan vekili de çok anlaşılamasa da şöyle bir söz edip Sayıştay Başkanını doğruladı; “Fonun idari işlemleri dışında, Sayıştay denetimini etkileyen bir husus yoktur.”
Karar vermek gerçekten zor: Yasaya mı inanacağız?
Yoksa yetkililerin sözlerine mi?
Madem istiyordunuz işte Sayıştay da denetledi deyip avutacaklar.
Fonda hiçbir şey yapılmıyor gibi bir algı var ama bu ne kadar doğru bilinmez. Özellikle Fona devredilmiş olan Borsa İstanbul’da bir şeyler döndüğü kuşkuları yüksek sesle dillendirilmeye başladı. Faik Öztrak bir soru önergesi bile verdi. Ancak ya yanıtlamıyorlar ya da anlaşılmaz her yöne çekilebilecek anlatım kullanıyorlar, olayı anlayamıyorsunuz.
Fonun Başkan Vekili Karadağ’da AKP geleneğini sürdürüyor. Borsada işlem yapıldı mı sorusuna 2 Ekim 2017 günü şöyle bir yanıt vermiş; “…hisse senedi ve diğer piyasalarda şu an herhangi bir işlemi yok ama olmamasını da beklememek lazım”
Kısacası Varlık Fonu sır küpü, neler döndüğünü kimse bilmiyor.
Kadir Sev / SOL
Yönetim kurulu üyelerini seçtiler. İnternette web sitesi açtılar. Şirketin Ana Sözleşmesini hazırladılar. Yasayla; Bakanlar Kurulu Kararlarıyla; OHAL Kararnameleriyle, ülkenin en büyük işletmelerini, turizm bölgelerindeki değerli taşınmazlarını, talih oyunlarını ve daha birçok varlığını devrettiler.
Hepsi o kadar.
Yönetim Kurulu Strateji bildirimini hazırlayacak, Bakanlar Kurulu onayladıktan hemen sonra işe girişilecekti, olmadı. Kimilerine göre Strateji belgesini Nisan/2017’de hazırlayıp Binali Yıldırım’a vermişler, 8 aydır onay bekliyorlarmış. Ama zaten içlerine de sinmemiş, boyuna değiştirip duruyorlarmış.
Desteklenecek projeler ve fonun yönetimi konusunda AKP kadroları arasında anlaşmazlık olduğu söylentileri yaygın. İşlerin yürümeyişinde belki de bu çekişmenin payı vardır. Ama sermaye çevrelerinde “bir an önce işe girişin” diyecek heyecanı da görmüyoruz. Tam tersi, yasa Mecliste görüşülürken TÜSİAD başkanı; “böyle varlık fonu olmaz, keşke bize sorsaydınız” gibi bir söz etmişti.
Tayyip Erdoğan, Ülkenin bütün varlıklarını, birikimlerini çok kişiyle muhatap olmadan dilediğince dağıtabileceği bir yapı kurgulamıştı. Yürümüyor… Bu işlerin öyle kolay olmadığını gördü. Kaynakların, sermayenin geleneksel kurallarına aykırı yöntemlerle dağıtılmasının sınırları var.
Varlık fonu yasasında yazılanları gerçekleştiremiyorlar diye üzülecek değiliz elbette. İyi ki de başaramıyorlar.
Niyetleri hiç iyi değil çünkü.
Adına fon dedikleri beş kişiden oluşan, derme çatma bir örgüt kurdular. Bankacılık, ulaştırma, iletişim, talih oyunları, turizm, para edebilecek ne bulurlarsa içine tıkıştırıyorlar. Bunları satıp, rehin/ipotek edip, yeni projelere para bulacaklarmış.
Devrettikleri varlıkların toplam tutarını bile bilmiyorlar, üzerinde çalışıyorlarmış. 600 milyar liraya ulaştığı tahminleri yapılıyor. Türkiye’nin en büyük “işletmesi” diyenler; Dünyanın 13’üncü büyüklükteki fonu olduğunu söyleyenler bile var. İnsanın aklı almıyor: böyle bir örgüte, şirket ya da fon diyenler çıkabiliyor.
Binali Yıldırım, Kasım ayında İngiltere’ye giderken uçakta yanına aldığı “basın mensuplarına” Dünyadaki büyük fonların ilgilenmeye başladıklarını; Rusya Varlık Fonundan ciddi işbirliği önerisi geldiğini söylemiş. Çin Bankası ICBC ile 5 milyar dolarlık görüşme yapılıp yapılmadığı sorusunu ise; “o da ilgileniyor, başkalarıyla da görüşüyoruz” deyip geçiştirmiş. Başbakan, acele edilmemesini öğütlüyor: “ Fonu kurduk diye hemen kucak dolusu para gelmez…bu tip oluşumlar ilk 8-10 yıl kendini ispatlamakla uğraşır….Singapur’un Temasek’i 5-6 yıl zarar ettikten sonra toparlandı”
Maliye Bakanı fona yeni kaynaklar arıyor. Kasım ayında şöyle söylemiş; “pasif vaziyette olan kamu kaynaklarını harekete geçirerek, bunları varlık fonuna devredeceğiz”
Fonun eski başkanı Bostan, ülkenin değerlerine “cazip ürün” diyordu; “Fona devredilen varlıkların kompozisyonuna bakıldığında, sermaye piyasaları açısından çok cazip ürünler olduğu görülür.” En kolay satılabileceğini dikkate alarak taşınmazlara gözünü dikmişti. Şu sözlerine de dikkat çekmek isterim; “sahip olduğumuz gayrimenkuller ve buradaki faizsiz ürün sunma olanakları….bunlar üzerinde çalışıyoruz.”
Yeni Başkan Vekili Karadağ, çeşitli yerlerde yaptığı konuşmalarla yüreğimize su serpiyor: “Bunlar devletin olmaktan çıkmadı ki, herkesin varlığı; başbakanlığa bağlı olarak çalışacak; fonun yapacağı işler Bakanlar Kurulunun onayına tabidir; fona devredilmesindeki amaç, kamu varlıklarının etkin kullanım ve etkin yönetiminin sağlanmasıdır”
Karadağ, gözümüzün içine baka baka sanki iyi bir şeymiş gibi şunları da söylüyor; “Kamu varlıkları kamu eliyle mi yönetilsin, profesyonel esaslarla mı? Biz de devlet mantığıyla değil, ticaretin gereklerince, fon yönetim esaslarına göre yöneteceğiz.”
Tayyip Erdoğan, devletin anonim şirket gibi yönetilmesini istiyorum gibi bir söz etmişti. Rüyasını gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Fon diye kurdukları şeyin derme çatma bir yapı olduğunu söylüyoruz. Hukuk terimleriyle anılmayı bile hak etmiyor. Ancak öylesine yetkilerle donatıldı ki; yapamayacağı neredeyse hiçbir şey yok. Başkan Vekili, her ne kadar Bakanlar Kurulunun onayından söz ediyorsa da boşuna. Çünkü Anayasa yürürlüğe girdiğinde ne başbakan ne Bakanlar kurulu kalacak. Bugünkü durum yasallaşacak ve herkes Başkanın memuru statüsünde olacak.
Olumsuz işlerini ortaya dökecek, gerektiğinde engel olacak bir denetim yapısı da öngörülmüyor.
Denetimsizlik, yasa çıkarken de sonradan da çok tartışıldı. Fonun Yasasına göre bağımsız bir denetim şirketiyle anlaşacaklar, yaptığı denetim sonucunda yazdıkları raporu başbakanın seçtiği üç kişi elden geçirecek ve denetim raporu olarak Meclise sunulacak.
Ekonomi Bakanı, Yasanın Sayıştay denetimi dışında bırakan düzenlemelerini şöyle savunmuştu; Uluslararası piyasalar Sayıştay denetimine bakmaz. Profesyonellerce denetlenmeli”
Ancak şimdilerde başka şeyler söylemeye başladılar. Sayıştay Başkanı geçenlerde özetle, denetim yetkimiz elimizden alınmadı, denetimlerimizi sürdürüyoruz dedi. Fonun yeni başkan vekili de çok anlaşılamasa da şöyle bir söz edip Sayıştay Başkanını doğruladı; “Fonun idari işlemleri dışında, Sayıştay denetimini etkileyen bir husus yoktur.”
Karar vermek gerçekten zor: Yasaya mı inanacağız?
Yoksa yetkililerin sözlerine mi?
Madem istiyordunuz işte Sayıştay da denetledi deyip avutacaklar.
Fonda hiçbir şey yapılmıyor gibi bir algı var ama bu ne kadar doğru bilinmez. Özellikle Fona devredilmiş olan Borsa İstanbul’da bir şeyler döndüğü kuşkuları yüksek sesle dillendirilmeye başladı. Faik Öztrak bir soru önergesi bile verdi. Ancak ya yanıtlamıyorlar ya da anlaşılmaz her yöne çekilebilecek anlatım kullanıyorlar, olayı anlayamıyorsunuz.
Fonun Başkan Vekili Karadağ’da AKP geleneğini sürdürüyor. Borsada işlem yapıldı mı sorusuna 2 Ekim 2017 günü şöyle bir yanıt vermiş; “…hisse senedi ve diğer piyasalarda şu an herhangi bir işlemi yok ama olmamasını da beklememek lazım”
Kısacası Varlık Fonu sır küpü, neler döndüğünü kimse bilmiyor.
Kadir Sev / SOL