ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü “bizim haberimiz yok” diyorsa doğrudur. Başkan Donald Trump’ın seçim vaatleri arasında Suriye’den asker çekmek de vardı. Herhalde onu hatırladı ki, kimseye danışmadan “asker çekeceğiz” deyiverdi. Var böyle tutumları. Esince alıyor kendi kendine böyle kararlar.
Ama kendisi gibi düşünenlerle beraber almış da olsa, çekilme kararı öyle kolayca yaşama geçirilecek bir karar değil tabii. Örnekleri var; oğul Bush Irak’tan asker çekemedi bir türlü, hem oğul Bush hem de Barack Obama Afganistan’dan da asker çekemediler. Öyle kolay olmuyor bu işler. Birçok nedeni var. Gerçi Suriye’den asker çekmek Irak ile Afganistan’dan çekmekten daha kolay olabilir, çünkü özellikle Suriye’nin kuzeyinde, Irak ya da Afganistan’daki gibi bir etnik, mezhebi karışıklık yok.
Varsayalım ki ABD askeri varlığını Suriye’den tamamen çekti, yerine, çıkarlarını koruyacak bir gücü bırakacağı malum. Bu Trump’ın başından beri söylediği “yerel güçlerle çıkarlarımızı koruyacağız” politikasına uygun bir çekilme olur. Bu gücün de ne olduğu belli. ABD, IŞİD’e karşı mücadele adı altında PYD/YPGY’yi bölgedeki en önemli müttefik olarak görüyor. PYD/YPG’ye mali/silah yardımı yaptığını da saklamıyor. O bölgede PYD/YPG hakimiyetinin ABD çıkarları açısından yararlı olduğuna da inanmış durumda. Bu nedenle şartlar oluştuğunda (Türkiye’nin ikna edilmesi, Rusya’nın, İran’ın karşısına uğraşacakları başka sorunlar çıkarılması gibi) askerini elbette çekecek. Bana sorarsanız şu anda ya da yakın bir zamanda ABD’nin oradan asker çekmesi kolay görünmüyor. En fazla Irak’ta yaptığı gibi bir miktar asker çekip çekirdek bir askeri varlığını orada tutar.
Bir başka durum da şu; Trump’ın, içe dönük (asla barışçı olduğu sanılmasın) politikasına karşı olan “şahinler”in Suriye’den asker çekilmesine karşı olduğunu anımsayalım. Bu şahinlere göre oradan asker çekmek “bölgeyi tamamen Rus hegemonyasına bırakmak” demek. Bu argüman çok işe yarar ABD’de. O nedenle de kolay değil ABD askeri varlığının bölgeden çekilmesi.
Ama yine var sayalım ki çekildi. Bu durumda Fransa’nın Suriye’ye asker göndereceği açıklamasına bakıp da, ABD ile Fransa’nın bu konuda anlaştığı düşünülmesin. Yani ABD’nin “ben çıkıyorum sen gel” dediğini sanmam. ABD’nin bölgede Fransa’dan daha güvenilir müttefikleri var her şeyden önce. Fransa’nın yaptığı, daha önce Libya’da Kaddafi’ye yaptığı gibi, zamanı kollama faydacılığı. Bölgede müdahaleci bir geçmişi de var. Suriye’nin yeniden “tasarlanacağı” hesaplarının yapıldığı bir dönemde burada etkili olma çabası var Fransa’nın. Etkili olursa aynı anda ABD’nin çıkarlarını da savunur olacak değil. Kuşkusuz ABD’nin de işine gelecek bir durum olabilir Fransa’nın orada bulunması, ancak ABD ile Fransa’nın çatışan çıkarları da var. AB ile Fransa’nın çatışan çıkarları olduğu gibi. ABD, Suriye’yi tamamen Fransa’ya bırakır diye düşünmek gerçekten saf dillilik olur.
Fransa, Suriye’ye asker gönderecekse, oradan asla asker çekmeyecek olan ABD’nin yanında destekçi olacaktır sadece. Suriye’den koparılacak parçalar üzerinde pay alma çabasıdır bu. Tıpkı Irak’ta olduğu gibi. Irak’ta ABD işgalinden sonra binlerce batılı büyük firmanın iş kaptığını anımsayalım. Suriye’de Fransa’nın karı olsa olsa bu olacaktır. ABD, oradaki varlığından Fransa’ya güvenerek vaz geçmez. Müttefikleri, iş tuttuğu güçler bellidir.
Fransa bunu gayet iyi bildiği için, ABD’nin desteklediği güçlere, örneğin Kürtlere verdiği desteği hatırlattı bir kez daha. Özellikle François Mitterand döneminde verilen yoğun desteğin şimdi kendi döneminde de süreceğini açıkladı Macron. PYD’ye kesin destek vereceklerini de söyledi. Oraya asker yollayacağını açıkladıktan sonra, oradaki en önemli güce onunla işbirliği yapacağı niyetini açık açık söylemiş oldu Macron. Anlaşılıyor ki Fransa’da Suriye’de her ne yapacaksa oradaki Kürt güçleriyle yapacak.
Tabii, Macron’un PYD’ye destek açıklamasını, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un “Suriye’de Kürtlersiz çözüm olmaz” değerlendirmesiyle birlikte ele almak zorundayız. Yani denklemin bir ucunda ciddi anlamda bir Kürt olgusu/gerçeği var.
Trump’ın asker çekip çekmeyeceği kesin mi değil mi bilmiyoruz ama, kesin olanın Kürt faktörü olduğunu biliyoruz.
Bilmeyenler de herhalde öğrenecekler.
MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN